PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur an, Kitap...


Fers
20. November 2012, 12:48 AM
selam

alemlerin efendisinden bildirilen tek bir sistem,

eski ibranicede tevrat ın kelime anlamı, "yazılı olmayan kanun, kural, ittifak, birlik, anlaşma, sözleşme, adlaşma, öğretme, gösterme, yönlendirme, öğreti, yasa"
yunancadan "euangelion/evangelion/evangile/incil/iyi haber, müjde...
kur an; okuma, okunan şey, toplamak, bir araya getirme, söylev, nutuk...

alemlerin efendisinden aktarılan ve her muhatabın kendi dilinde belirtilmiş olan değişmeyen ve tek bir sistem/ilim ....

kıyame/17,18
inne aleynaa cem ahu ve kur aanehu.../ onun toplanması ve okunması bize aittir...
fe izaa kara naahu fettebi kur aanehu.../ topladığımızda okunmasına uy...

isra/78
...kur aanel fecri.../ sabah okuması/söylevi/nutku/toplanması...

yusuf/2
innaa enzelnaahu kur aanen arabiyyen.../ onu arapça söylev olarak indirdik...

yasin/69
ilaa zikrun ve kur aanun mubiinun.../ yalnız öğüt ve izahlı söylev...

fussilet/26
ve kaalelleziine keferuu laa tesmeuu li haazel kur aani.../ inkarcılar bu söylevi dinlemeyin dediler...

kur an: alemlerin efendisinden indirilen bildirinin muhataplara aktarımı/okunması/söylevi...

Fers
20. November 2012, 12:51 AM
kitap: bildirme/bildiri/alemlerin efendisine ait sistemin bildirisi...
kitaben fii kırtasin: yazılı bildiri...
kitabun musaddikun lisaanen arabiyyen.../ doğruluğu tasdik edilmiş arapça lisanlı bildiri...

bakara/235
hattaa yeblugal kitaabu ecelehu.../ bildirilen süresine erişinceye kadar...

maide/47
vel yahkum ahlul inciili bimaa anzalallaahu fiihi.../ incil ehli Allah ın onda indirdiğiyle hükmetsinler....
maide/48
ve enzalnaa ileyka alkitaaba bialhakkı musaddıkan limaa beyna yadeyhi min alkitaabi ve muheyminan aleyhi.../
sana bildiriyi gerçek ile indirdik, bildiriden "limaa beyna yadeyhi" olanı doğrulayan olarak.....

kitap/bildiri hak ile daha önce gelenden "limaa beyna yadeyhi" olanı doğrulayan olarak inmiş olan...
ikinci ayetteki kitap yazılı sayfalar değil, alemlerin efendisinden daha önce gönderilendeki "limaa beyna yadeyhi" yani önceki ayetteki Allah ın onda indirdikleri, öncekilerdeki Allah ın sistemine/bildirisine ait olan delil/öğüt...

saff/6
ya benii israaiile innii rasuulullaahi ileykum musaddikan li maa beyna yadeyye minet tevraati.../
ey israiloğulları, size Allahtan haberciyim tevrattan iki elim arasındakilerinin/Allah ın onda indirdiklerinin doğruluğunu tasdik eden...
ve mubaşşiren bi rasuulin ye tii min ba diismuhuu ahmedu.../ sonra gelecek sözü övgüye layık haberciyi müjdeleyen...

israiloğullarına seslenen habercinin bahsettiği "li maa beyna yadeyye minet tevraati" tevrattaki Allah ın onda indirdikleri, sistemin/bildirinin delilleri/öğüdü...

ali imran/3
nezzele aleykel kitaabe bil hakkı musaddikan limaa beyne yedeyhi ve enzelet tevraate vel inciile.../
sana iki eli arasındakilerinin/Allah ın onda indirdiklerinin doğruluğunu tasdik eden gerçek ile bildireni indirdi, tevrat ve incili indirdi...

en am/7
ve lev nezzelnaa aleyka kitaaban fii kırtaasin fe le mesuuhu bi eydiihim.../ sana yazılı bir bildiri olarak indirseydik, sonra elleriyle dokunsalar...
le kaaleleziine keferuu in haazaa illaa sihrun mubiinun.../ inkarcılar mutlaka "bu masaldan başkası değil" derlerdi...

"lev nezzelnaa" indirseydik, "kitaaban fii kırtaasin" yazılı bildiri, "fe le mesuuhu bi eydiihim" sonra ona elleriyle dokunsalardı,
yazılı bir bildiri indirilmedi, haberciye gelen elleriyle dokunabilecekleri/inceleyebilecekleri yazılı bir kitap/bildiri değil...

şuara/192,193,194,195,196
ve innehu le tenzilu rabbil aalemin.../ kesinlikle o alemllerin efendisinin indirmesi...
nezele bihir ruhul emin.../ onunla indi itimat edilir bilgi...
alaa kalbike li tekuune minel munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için...
bi lisaanin arabiyyin mubiinin.../ izahlı arapça bir dil ile..
ve innehu lefii zuburil evveliin.../ ilk metinlerinde de var olduğu kesin olan....

alemlerin efendisinden gelen ve ilk metinlerde de olan güvenilir bilgi, lisanları/dilleri arapça olan muhatapların uyarılması için arapça bir dil ile kalbe indirilen....

alemlerin efendisinden bildirilen, toplumlardaki isimlendirilmeleri ayrı ama içeriği değişmeyen ve her muhatabın kendi dilinde belirtilmiş olan tek bir sistem/ilm/bildiri....
yazılı gelmeyen, yazdırılma emri olmayan...

merdem
9. March 2013, 05:10 PM
kitap: bildirme/bildiri/alemlerin efendisine ait sistemin bildirisi...
kitaben fii kırtasin: yazılı bildiri...
kitabun musaddikun lisaanen arabiyyen.../ doğruluğu tasdik edilmiş arapça lisanlı bildiri...

bakara/235
hattaa yeblugal kitaabu ecelehu.../ bildirilen süresine erişinceye kadar...

maide/47
vel yahkum ahlul inciili bimaa anzalallaahu fiihi.../ incil ehli Allah ın onda indirdiğiyle hükmetsinler....
maide/48
ve enzalnaa ileyka alkitaaba bialhakkı musaddıkan limaa beyna yadeyhi min alkitaabi ve muheyminan aleyhi.../
sana bildiriyi gerçek ile indirdik, bildiriden "limaa beyna yadeyhi" olanı doğrulayan olarak.....

kitap/bildiri hak ile daha önce gelenden "limaa beyna yadeyhi" olanı doğrulayan olarak inmiş olan...
ikinci ayetteki kitap yazılı sayfalar değil, alemlerin efendisinden daha önce gönderilendeki "limaa beyna yadeyhi" yani önceki ayetteki Allah ın onda indirdikleri, öncekilerdeki Allah ın sistemine/bildirisine ait olan delil/öğüt...

saff/6
ya benii israaiile innii rasuulullaahi ileykum musaddikan li maa beyna yadeyye minet tevraati.../
ey israiloğulları, size Allahtan haberciyim tevrattan iki elim arasındakilerinin/Allah ın onda indirdiklerinin doğruluğunu tasdik eden...
ve mubaşşiren bi rasuulin ye tii min ba diismuhuu ahmedu.../ sonra gelecek sözü övgüye layık haberciyi müjdeleyen...

israiloğullarına seslenen habercinin bahsettiği "li maa beyna yadeyye minet tevraati" tevrattaki Allah ın onda indirdikleri, sistemin/bildirinin delilleri/öğüdü...

ali imran/3
nezzele aleykel kitaabe bil hakkı musaddikan limaa beyne yedeyhi ve enzelet tevraate vel inciile.../
sana iki eli arasındakilerinin/Allah ın onda indirdiklerinin doğruluğunu tasdik eden gerçek ile bildireni indirdi, tevrat ve incili indirdi...

en am/7
ve lev nezzelnaa aleyka kitaaban fii kırtaasin fe le mesuuhu bi eydiihim.../ sana yazılı bir bildiri olarak indirseydik, sonra elleriyle dokunsalar...
le kaaleleziine keferuu in haazaa illaa sihrun mubiinun.../ inkarcılar mutlaka "bu masaldan başkası değil" derlerdi...

"lev nezzelnaa" indirseydik, "kitaaban fii kırtaasin" yazılı bildiri, "fe le mesuuhu bi eydiihim" sonra ona elleriyle dokunsalardı,
yazılı bir bildiri indirilmedi, haberciye gelen elleriyle dokunabilecekleri/inceleyebilecekleri yazılı bir kitap/bildiri değil...

şuara/192,193,194,195,196
ve innehu le tenzilu rabbil aalemin.../ kesinlikle o alemllerin efendisinin indirmesi...
nezele bihir ruhul emin.../ onunla indi itimat edilir bilgi...
alaa kalbike li tekuune minel munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için...
bi lisaanin arabiyyin mubiinin.../ izahlı arapça bir dil ile..
ve innehu lefii zuburil evveliin.../ ilk metinlerinde de var olduğu kesin olan....

alemlerin efendisinden gelen ve ilk metinlerde de olan güvenilir bilgi, lisanları/dilleri arapça olan muhatapların uyarılması için arapça bir dil ile kalbe indirilen....

alemlerin efendisinden bildirilen, toplumlardaki isimlendirilmeleri ayrı ama içeriği değişmeyen ve her muhatabın kendi dilinde belirtilmiş olan tek bir sistem/ilm/bildiri....
yazılı gelmeyen, yazdırılma emri olmayan...


isra/78
...kur aanel fecri.../ sabah okuması/söylevi/nutku/toplanması...

yusuf/2
innaa enzelnaahu kur aanen arabiyyen.../ onu arapça söylev olarak indirdik...

yasin/69
ilaa zikrun ve kur aanun mubiinun.../ yalnız öğüt ve izahlı söylev...

fussilet/26
ve kaalelleziine keferuu laa tesmeuu li haazel kur aani.../ inkarcılar bu söylevi dinlemeyin dediler...

kur an: alemlerin efendisinden indirilen bildirinin muhataplara aktarımı/okunması/söylevi...


Degerli Fers Kardesim,

Kur'an söylev seklinde indirilmistir, ki parca parca meallerden misaller vermissin,
yazili gelmeyen ve yazdirilma emri olmayan diye eklemissin. Acaba neden yazdirildi ve bizlere ulastirildi?

Anlatmak istedigin nedir burada, izah edermisin lütfen.

Benim de merak ettigim hususlar var, yazdiginda hakli olabilirsin ( kim kimi oltasina cekiyor acaba :p) cünkü Arapca tam gelismis bir dil degildi o zamanlar, hic bir yazili belge bulunmamistir Kur'an indirilmeden evvel, bu Araplarin dil hususunda pek de ilerlememis oldugunu gösterir.

Ve Rabbimiz herhalde her seyi en iyisiyle gören bilen ve isitendir. Acaba neden Kur'an Arap dilinde indirildi, yaziya dönüstürüldügünde yabancilar tarafindan (besbelli Araplar tarafindan da) okununup anlasilmasi imkansiz oldugunu herkes söylüyor. Bu yüzden seslendirilmesi icin bir takim calismalarda bulunulmustur.

Yazi tekniginde hic bir ilerleme olmayan bir kavim acaba aralarinda hic mi yazili anlasmalar yapmiyorlardi? Yoksa tarihciler bizleri uyutuyorlar mi Arap harfleri yaziya döküldügü zaman seslendirme imkansizligi olduguna dair?

Peygamberimizin yapmis oldugu antlasmalar hangi dil üzerine yapiliyordu ? Yoksa o zamanlar bambaska bir dilleri mi vardi acaba Kur'an'in dilinden baska?

Arap dili ile Kur'an dili aynimidir? Ki bir kavme indirilen bir Lafzin elbette ki günlük konusmalarinda gecerli olan bir dilde olmasi lazim gerekir, ki anlasilabilsin.

Gelelim söylev Kur'an'a; satirlara gecirilmesi nasil olmustur acaba? Peygamberimiz daha hayatta iken mi satirlara dökülmüstür, yoksa bu kutsal vazifeyi baskalarimi üstlenmislerdir?

Elimizde bulundurdugumuz Mushaf Alemlerin Efendisi'nin SÖYLEV'inle tipa tip aynisimidir?

En son sorum; son elciye indirilen SÖYLEV günümüze kadar kulaktan kulaga ulasmismidir orijinal haliyle?

Selam ve dua ile.

Not: Almancasi olanlar okuyup bizlerede izah edebilirler konunun icerikligini:

http://koran.bbaw.de/texte/roa-marx-deu.pdf

Fers
14. March 2013, 02:34 AM
Peygamberimizin yapmis oldugu antlasmalar hangi dil üzerine yapiliyordu ? Yoksa o zamanlar bambaska bir dilleri mi vardi acaba Kur'an'in dilinden baska?

Arap dili ile Kur'an dili aynimidir? Ki bir kavme indirilen bir Lafzin elbette ki günlük konusmalarinda gecerli olan bir dilde olmasi lazim gerekir, ki anlasilabilsin.

Gelelim söylev Kur'an'a; satirlara gecirilmesi nasil olmustur acaba? Peygamberimiz daha hayatta iken mi satirlara dökülmüstür, yoksa bu kutsal vazifeyi baskalarimi üstlenmislerdir?

Elimizde bulundurdugumuz Mushaf Alemlerin Efendisi'nin SÖYLEV'inle tipa tip aynisimidir?

En son sorum; son elciye indirilen SÖYLEV günümüze kadar kulaktan kulaga ulasmismidir orijinal haliyle?


kim ne demiş fark etmez, ondört asır öncesindeki kureyş kabilesidir söylevin asıl muhatabı, soruları onlara sormak lazım, "en am/7 ne demek istiyor brader, hem mademki yazdırılma emri yok en am/7 nereden çıktı" eyy en iyi bilen kureyşliler, nerelerdesiniz...

bartsimpson
14. March 2013, 10:37 AM
Sevgili "Fers",

Görüşlerinize değer veren ve öğrenmekisteyen birisi olarak, yanlış anlamazsanız size bir sorum olacak.

Bu soruma vereceğiniz cevap akabinde bir fikrimi paylaşmak istiyorum

Evrensel mesaj, Zikir; Allah'ın bizzat kendisi yada Cebrail yada "???her kim???" vasıtası ile Muhammed'e ilettiği bir bildiri bir söz müdür?

Resuller için geçerli olan vahiy müessesesi;
Karşılıklı bir görüşme ve konuşma (Mülakat, münazara, istişare) mıdır?
Kaynaktan mesaj aktarımı (Vasıta yada taşıyıcı) mıdır?
Yoksa tek taraflı bir ileti (Direkt bağlantı) midir?

Saygılarımla,

Fers
21. March 2013, 12:24 AM
Bu soruma vereceğiniz cevap akabinde bir fikrimi paylaşmak istiyorum
Resuller için geçerli olan vahiy müessesesi;


şuara/192,193,194
ve innehu le tenziilu rabbel alemiine.../ elbette o, alemlerin rabbinin indirmesidir...
nezele bihi er ruuhu el emiinu.../ indi onunla güvenilir bilgi...
alaa kalbike li tekuune min el munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için...

bartsimpson
21. March 2013, 11:38 PM
şuara/192,193,194
ve innehu le tenziilu rabbel alemiine.../ elbette o, alemlerin rabbinin indirmesidir...
nezele bihi er ruuhu el emiinu.../ indi onunla güvenilir bilgi...
alaa kalbike li tekuune min el munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için...

Cevabınıza teşekkür ederim Sevgili Fers...

Bu cevap ne zamandır düşündüğüm bir konuya açıklık getirmiş oldu, sanırım sizde soruyu neden sorduğumu anladınız ki ona uygun ayetlerle cevap vermişsiniz.

Bazı kimseler bu söylemimi aşırı bulabilir. Ama bana bunu sorgulama ve söyleme cesaretini forumdaki dostlarım verdi. Yanlışım varsa da düzeltirim inşaallah.

Kendimi bildim bileli Allah kavramının nesnelleştirilmesini ve kişiselleştirilmesini anlayamamışımdır. Neden insanlar ilahi bir varlığı, gücü yada sistemi kişiselleştirme ve nesnelleştirme ihtiyacında olsunlar... Neden ellerini açıp göklerdeki bir tanrıya yalvarsınlar... Neden Rasullerin onunla konuşabileceğini ve ona mesaj iletebileceğini sansınlar... Neden Rasuller olmadan bu irtibatı kuramayacaklarını yada Rasullerden sonra dinsel kişiliklerle bu işlerin halledilebileceğine inansınlar.

"İlahi" dahi olsa Allah'ı bir varlık olarak tanımlamamız "vahdaniyet" ilkesine terstir. Yaratılış hiyerarşisinde (insanın muhteşem egosundan dolayı) sanki insandan bir gömlek yukarıda oda "ilahi" kavramı ile bi nebze korumaya alınarak "Allah" kavramı yerleştiriliverilir hemen. "Allah" kavramını ulaşılabilir kılma arzumuz bizleri ister istemez şirk ve aldanışa sürüklemektedir.

Ulaşabileceğimiz yada ulaşmak için çabalayacağımız bir Allah kavramı yok...
Çünkü "Allah bize şah damarımızdan daha yakın"

Onu konuşturmaya çalışmak, iletişim kurmaya çalışmak, dua edip cevap beklemek (bulutların üstündeki bir tanrıya) boşuna...
Çünkü "Allah birdir. Allah sameddir. Doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur."

Rasuller aracılığı ile ondan bir mesaj geldiğine ve iletildiğine inanmak da boşuna...
Çünkü "ve innehu le tenziilu rabbel alemiine.../ elbette o, alemlerin rabbinin indirmesidir... nezele bihi er ruuhu el emiinu.../ indi onunla güvenilir bilgi... alaa kalbike li tekuune min el munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için..."

Mesaj her zaman oradaydı (LEFHI MAHFUZ)... Evren varolduğundan beri (KALU BELA)... Ama bunu (ZİKRİ) anlayabilen yada okuyabilen (IKRA - yada günümüz dili ile download edebilen-) insanlar sayılıydı (RASULLER)... bu mesajı okuyabilen ve idrak edebilen her vicdan sahibi insan gibi RASULLER'de bunu bilemeyen ve idrak edemeyen ruhlara ve akıllara iletme, bilinçlendirme ihtiyacı hisettiler ve dediler ki... "aklınızdaki, vicdanınızdaki tüm putları, tüm dogmaları, tüm inançları, tüm kötülükleri yokedin" (LA İLAHE)... vicdanınızdaki, aklınızdaki ve özünüzdeki (DNALARINIZDAKİ) evrensel mesaja ve onun yoluna inanın (İLLALLAH)...

Rasuller neden hayatta iken yazılı bir metin yada kitap bırakmadılar? Bunun cevabı pek çok defa bu forumda verildi. Kul eli ile yazılan hiç bir metin İLAHİ olamaz... Asıl olan mesaj'dır (ZİKİR). Ve Rasullerin insanlara (İKRA- okuyup-) ilettikleri budur...

"NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR ?????"

Gerçekleri görmemizi ve idrak etmemizi engelleyen şartlanmalarınız ve sınırlarımız olabilir mi? Hanif bir müslüman olduğumuzu idda etsekte LA İLAHE emrinin gereğini yerine getirebiliyormuyuz? Ya da ALLAH'tan başka herşeyi reddetmeyi?

Bizi doğru yola, kendilerine nimet (buradaki nimet; akıl, bilinç ve vicdan olmasın?) verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Fers
22. March 2013, 12:15 AM
Neden Rasuller olmadan bu irtibatı kuramayacaklarını yada Rasullerden sonra dinsel kişiliklerle bu işlerin halledilebileceğine inansınlar...bartsimpson

kurtarıcılarla yüzleşip merak edilenleri doğrudan mesaj sahibine soramamak...
gelen kurtarıcılardan mahrum kalan ara zamandakiler geçek muhatabların yüzlerce yıl ardından, "acaba domuzun eti miydi yoksa domuzluk etmek miydi" ...

Onu konuşturmaya çalışmak, iletişim kurmaya çalışmak, dua edip cevap beklemek (bulutların üstündeki bir tanrıya) boşuna...bartsimpson


dualara icabet,
bir yarışma programı, üç bayan, ödül tek bir kişi için tek bir araba ve herbiri dua ediyor "Allah ım noolur yardım et"...
herbir duaya icabet gerek, söz var sonuçta üstelik herbiri kendi çapında muhterem, olsun ne fark eder araba tek bir kişiye gitti...

ol emrindeki dualara icabet, var edilen sistem olması gerektiği gibi işledi, en çok çabayı sarfedenin duasına icabet edildi, arabayı kaptı...

yeryüzünde olan biten herşeyin var edeni alemlerin efendisiyse eğer, eylemleri, üzerlerine yüklendikleri özgür iradeleriyle gerçekleştirenler sadece kendilerine sunulanı keşfedebilip tercih edenlerdir...
sunulanı sunan Alemlerin Efendisi, sunulana özgür iradesiyle tercihte bulunup eylemi gerçekleştiren, sunulandan başkasına sahip olmayan muhterem...

Mesaj her zaman oradaydı (LEFHI MAHFUZ)... Evren varolduğundan beri (KALU BELA)... Ama bunu (ZİKRİ) anlayabilen yada okuyabilen (IKRA - yada günümüz dili ile download edebilen-) insanlar sayılıydı (RASULLER)...bartsimpson


Allah, durup, bekleyip, izleyip, gözlemleyip duruma göre "seni gidi seni veya ne güzel şeysin sen" der misali sisteme müdahale eden midir brader...

ortaya çıkacak resuller dahil herşey o ilk "ol" emrinde yerli yerinde değil miydi zaten...olgunluk yaşlarına erdiklerinde o nun mesajını getirdim diyenlere her bir olay karşılığı neyin emredildiğini aanı aanına sunan cebrail adıyla anılan melekler değildi...dualara icabet veya icabetsizlik ilk "ol" emrinde sistemin içine bilindiği sanılan mananın çok ötesinde kusursuz bir denklem olarak kodlanmıştı...

Alemlerin efendisi evreni var etmeden önce durup düşünen midir "şöyle, böyle yapsam durumlara göre müdahale etsem"...

Fers
22. March 2013, 12:21 AM
yanlış veya doğru, düşünen insan bartsimpson...

ates demir
22. March 2013, 01:22 AM
Dua davettir, bir iş için Allah a dua eden O nu şahdamarınında yakınında bulur. Bulur ama bulduğunun farkında bile değildir. Ne ironi ama.
Ressam resmiyle bilinir, tanımlama nesneden özneyedir. Asla ressam tam olarak tanımlanamaz. Sadece öngörülebilir.
İlah yok Allahtan başka deyip sonra Allah ın kılavuzladığı (ve bu yüzden Rab sıfatını aldığı) yoldan değil de iblisin yolundan gitmek bu işin ironik başka bir kısmıdır.
Kitabı okuyanların neyi okuduğunu ne ile konuştuğunu bilirsen kitabın anlamını da çözersin. Sonra nebinin sözünü okursun, "benim kavmim kitabı devre dışı bıraktılar" sözünü anlarsın. Kavminin neyi devre dışı tuttuğunu anlarsın.
Sonra nahl yani hurma ağacını, zeytin, incir, narı ve bunların ağaçtaki cennetlerde nasıl olduğunu anlarsın.
Kul eli ile atılan oku nasıl atan Allah sa kul eli ile yazılan Kuranı/kitabı da Allah yazar. Nasıllığını mı düşündünüz? Fıtrata gelin.
İster prangalarından kurtulmuş biri ol, ister kaotik, ister paslıteneke, ister sesli ister sessiz, ister medeni ister barbar,ister güneş ister ay, istersen ışığı getiren prometheus, istersen toprak ol. Ne olursan ol...ben seni tanırım...
Selametle

Fers
23. March 2013, 12:37 AM
Kul eli ile atılan oku nasıl atan Allah sa kul eli ile yazılan Kuranı/kitabı da Allah yazar.

böyle ise,
atılan okun istikametini yönlendiren de O mudur...
ok savunmasız bir kalbi gereksiz yere kasten deldiğinde, günaha giren midir girdiren mi...

kuman
23. March 2013, 02:18 AM
böyle ise,
atılan okun istikametini yönlendiren de O mudur...
ok savunmasız bir kalbi gereksiz yere kasten deldiğinde, günaha giren midir girdiren mi...

Bu biraz abartı olmuş gibi geldi.
Ayet hatırladığım kadarıyla bedir savaşını anlatırken kullanılan bir ayet. ''oku sen atmadın allah attı sen öldürmedin allah öldürdü''
yanlışsam düzeltin.
Burda yuklarıda yazılan ile bu ayetin anlamı ne alaka ? savaşta masum mu vardır ?

Allah bizi günahı sokan özelliklerimizi içimize kodladı yerleştirdi biz bu özelliklerimizden dolayı günaha giriyoruz ama bu özellikler bizim Dünyada yaşamamızı sağlayan özellikler.
bir bebek düşünün tamamen bu iç güdüleri ile yaşama tutunur bu iç güdüler olmasa idi yaşama tutunamaz yok olur giderdi.

Gece geç saatlerde akıl bu kadar çalışıyor unutuğum ve asıl söylemem gereken şimdi aklıma geldi.
bu ayet allahın irade beyanı olmaksızın bizim hiçbirşey yapamıyacağımızı anlatıyor.
(Daha önce tartışıldı galiba irade beyanı- Allahın geleceği bilip bilmediği-Sınav dünyası konuları)

ates demir
23. March 2013, 02:23 AM
Beyin 2 lobludur. Sağ ve sol.
Diyelimki beynin sol lobu da sağ lobuda tüm vücut için birer hükümdar.
Birbirinin aynı ama zıt çalışan bu iki hükümdardan biri iyiliği biri kötülüğü tavsiye ediyor olsun.
Sağ iyi sol lob kötü olsun.
Oku attığında hangi hükümdara uyduğuna göre yanıt değişir.
Ancak ifadeniz çeldirici ve yönlendirici sözcükler barındırıyor kadim dostum. Savunmasız kalp, gereksiz yere, kasten gibi. Yönlendirme, dışavurumda bir kaçış mekanizmasıdır. Sol lob acı istemez ve aslında yaptığınız şeyi başkası yapmış gibi yönlendirir, dışavurdurur. Buna kendini ifade etmek isteyen insanın başka bir insanı aynalaştırması diyebiliriz. Kişilerin birbirini, Kuran dan edindiğiniz ifadeler ve Kurana bakış açınızın da aslında sizi yansıtması gibi.
Cümlenizde İfade edilmek istenen bence şudur:
Savunmasız bir kalbi gereksiz yere kasten delen ok benim okumdur.
Sonuç; ben dediğiniz yerde biz yoktur ve bu cümle sağ lobun değil acıyı yönlendirmek isteyen sol lobun ürünüdür.
Meramımı umarım anlatabilmişimdir.
Selametle

Fers
24. March 2013, 01:02 AM
Kul eli ile atılan oku nasıl atan Allah sa kul eli ile yazılan Kuranı/kitabı da Allah yazar.

yorumum bu ifade üzerineydi, Kur an(enfal/17) ile ilişkilendirmiş değilim,


Bu biraz abartı olmuş gibi geldi
Ayet hatırladığım kadarıyla bedir savaşını anlatırken kullanılan bir ayet. ''oku sen atmadın allah attı sen öldürmedin allah öldürdü'' yanlışsam düzeltin.
Burda yuklarıda yazılan ile bu ayetin anlamı ne alaka ? savaşta masum mu vardır ?


ayetten ne anladığınızı bilmiyorum, yukarıdakiyle neden ilişkilendirdiğinizi de...
ok atmak, adam öldürmek Alemlerin efendisinin işi midir, hangi anlamda olursa olsun bana göre rabbi yeryüzüne insan suretinde indirmektir...
saygılar, hayırlı geceler.


Ancak ifadeniz çeldirici ve yönlendirici sözcükler barındırıyor kadim dostum. Savunmasız kalp, gereksiz yere, kasten gibi.Yönlendirme, dışavurumda bir kaçış mekanizmasıdır.
Buna kendini ifade etmek isteyen insanın başka bir insanı aynalaştırması diyebiliriz. Kişilerin birbirini, Kuran dan edindiğiniz ifadeler ve Kurana bakış açınızın da aslında sizi yansıtması gibi.


bu ifadeler üzerine yapılacak yorumum yoktur, gönlüde gönlün ötesini de gönlün asıl sahibi bilir, gerisi varsayımdan, yanılgıdan ibaret...
saygılar, hayırlı geceler.

ates demir
26. March 2013, 11:18 PM
Dostum Fers
Sana dostum diye hitab ettim, çünkü hala böyle görüyorum.
Dargınlığa yol açacak ifadem olduysa kusuruma bakma. Kelimelerin önündeki ve ardındaki anlamları analiz ettim hepsi bu.
Ayette savunmasız kalp gereksiz yere ve kasten isim ve sıfat tamlamaları yok.
Bunları spontane/kendiliğinden ifade etmenle analiz ettim, yoksa gönullerin ozünü elbetteki sadece Rabbim bilir.
Dunyada milyarlarca insan varken ego ve superego nun ortak olmasından hareketle durum tespiti yaptım, genelden ozele indim.
Dostlarım; bir insan hakkindaki fikirlerinizi soylerken ne soyluyorsaniz bu aslında sizsiniz. Söylediklerinizi düşünün, herkes kendini söyledikleri ile ele verir, dışavurdurur, betimler. Kisiler kendini baskalarinin gozunden gorur, şahit olur.
Sevgiyle

kuman
27. March 2013, 09:06 PM
....

kuman
27. March 2013, 09:06 PM
İnsan tahlili yapacak bir eğitim almadım, psikoloji yada sosyaloji tahlilide yapabilecek bilgiye sahip de değilim. Kuran hakkında konuşacak kadar da bilgim yok Kuran hakkında.
Ben yaşamı bilirim herkes kadar, bu dünya da az buçuk neyin suç neyin suç olmadığını bilirim. Allah katında suçun şirk koşmak olduğunu bilirim. Diğerlerinin günah. Şirk koşmadan günah işleyebiliyorsanızda bu sizin becerinizdir derim.
Yanılmıyorsam bir surede geçiyordu '' ... onlar Allah hakkında bir (detaylı) bilgileri olmamasına rağmen ona inanırlar Kuranı anlamasalarda ona inanırlar '' diye.
Herkes ,Allahın herşeyi (sıfatları) ile bilmesi gerekiyormu diye düşünürüm ve sonuç bulurum HAYIR ! Herkesin Allahı tam olarak bilmesine gerek yok.
Kuran ise farklı bilmek gerek diye inanırım çünkü onu bilmezsek neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyiz. Kuran bize Doğru ve Yanlışı bildirmek için gelmedi mi ki ?

Allah bize Günah işletir mi ? Bu soru felsefi manada tartışılabilir ancak sorun cavabı Köyde koyun güden mehmetin yada ayşenin cevabı kadar basittir '' Olur mu öyle şey''
Cevap bu kadar basit.
'' Mutlak Bilgi sahibinde bilgisizlik olmaz Mutlak Güzellik sahibinde Çirkinlik olmaz Mutlak İyilikte Kötülük olmaz.''
Bunların olma ihtimali yoktur çünkü hepsi Mutlaktır.
Şimdi Allahın sıfatları içinde Mutlak Kötülük olsaydı Mutlak İyilik olmazdı çünkü karşıt iki mutlaklık olmaz.

Demek istediğim Allahın günah işlememize neden olması mantıken yanlış.

Yani sonuca vararım Eğer bizim doğru yola girmemiz için Kitap Elçi gönderen bir Allah bize günah işletirmi diye
Cavap hayır...

bartsimpson
27. March 2013, 10:49 PM
Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah, bağışlar ve merhamet eder. Tevbe / 5

İlginç....

Bu ayet ve meali günümüz Türkiyesindeki duruma ne kadar da uyuyor...

Hükümetin şu an yaptığının bundan aşağı kalır yanı yok...

Demek ki bizde müşriklerdeniz...

Kendimize çeki düzen verme vaktidir arkadaşlar...

Fers
28. March 2013, 01:17 AM
Sana dostum diye hitab ettim, çünkü hala böyle görüyorum.

koyu ifadeye göre yine kendiniz düşünüp kendiniz hüküm vermişsiniz, dost olmadığımızı/olamayacağımızı hissttirecek bir ifade kullandığımı düşünmüyorum...

Dargınlığa yol açacak ifadem olduysa kusuruma bakma.

benimle ilgili ifadeleriniz bana göre yersiz ve yanılgıdan ibaret eyvallah ama sonuçta fikir alışverişi yapıyoruz, aynı fikirde değiliz diye darılmış/darılacak değilim, ...

Kelimelerin önündeki ve ardındaki anlamları analiz ettim hepsi bu.

analiz ettiğinizi sandınız/sanıyorsunuz, aynı görüşte değilim, "yönlendirme, dışavurum, kaçış mekanizması" bunlar gereksiz ifadeler, sizin gibi inanmak veya düşünmek
zorunda mıyımki çakal carlos misali tavırlarla sizin üzerinizden kendi görüşümü yansıtayım, ifadenizi yeniden düşünün...

Ayette savunmasız kalp gereksiz yere ve kasten isim ve sıfat tamlamaları yok.

hangi ayetten bahsediyoruz sayın ates,

Kul eli ile atılan oku nasıl atan Allah sa kul eli ile yazılan Kuranı/kitabı da Allah yazar.

bu mudur ayet, hangi sure, numarası nedir önce bunu bilmem lazım sonra isim ve sıfat tamlaması olup olmadığını tartışalım...

bir insan hakkindaki fikirlerinizi soylerken ne soyluyorsaniz bu aslında sizsiniz. Söylediklerinizi düşünün, herkes kendini söyledikleri ile ele verir,
dışavurdurur, betimler. Kisiler kendini baskalarinin gozunden gorur, şahit olur.

gene aynı hikaye, bu ifadenize de darılmadım ama merak ettim, kendinizi üstün akıl mı belledinizde hakkımda halaa analizde ısrar ediyorsunuz, varın aklınız benden üstün olsun bu mudur size hakkımda analiz hakkı kazandıran...

düşünüp düşünülenin saklanacak yanı yok, kur an, kitap anlayışımla sizinkinin aynı olup olmaması da, hakkımda ne düşündüğünüzde önemli değil,
benim Allah kavramımda oku atıp kulu sorumlu tutacak mantığa yer yok...

siz soruma cevap verecekseniz verin, cevabınız yoksa yok deyiverin, beni analiz etme yetkinizi(!) bir kenara bırakalım...

atılan okun istikametini yönlendiren de O mudur...
ok savunmasız bir kalbi gereksiz yere kasten deldiğinde, günaha giren midir girdiren mi...

bilgilendirin beni, belki zır cahilim,
yada cevap vermeyin, belkide kasten soruyorumdur, belkide art niyetliyim, nede olsa analiz hakkı bende değil...

merdem
28. March 2013, 02:20 AM
atılan okun istikametini yönlendiren de O mudur...
ok savunmasız bir kalbi gereksiz yere kasten deldiğinde, günaha giren midir girdiren mi...

Degerli Fers Kardesim,

ne demek savunmasiz kalb ve okun gereksiz yere kasten kalbi delmesi?

O müsrikler Allah'in son elcisini kabul etmiyorlar, Kur'an'i bir baska kitapla degistir diyorlar, müminleri yerlerinden yurtlarindan ediyorlar. Ve yüce Allah bilhassa buyuruyor, mesela:

Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah, bağışlar ve merhamet eder. Tevbe / 5


Ve yine Kur'an dan mealen:

Biz bir kavmi helâk etmeyi murad ettiğimizde, oranın refah şımarıklarına emirlerimizi bildiririz; onlar ise itaatten çıkarlar. Böylece azap sözü hak olur ve o beldeyi yerle bir ederiz. 17 / İSRÂ - 16

Bu suretle de cezalandiriliyor azginlar.

Siz atilan okun mesuliyetlisini mi soruyorsunuz halen? Duyan da zannedecek halsizligi en büyügü isleniyor, müsrikler eli kolu baglanmis kursuna diziliyor. EU mahkemesindemiyiz ki suclu ariyoruz. Bizler olacagiz O'nun mahkemedesinde hesaba cekilecek.

Müsriklere Allah'in yardimiyla atilan oklarin yerine, Israel'in haksiz yere attigi bombalar üzerine tartissak daha uygun olur.

Din Allah'indir, düzen Allah'indir. O'nun dogru buldugu dogrudur. Bizlere kayitsiz sartsiz iman etmek düser.

Depremlerden, su baskinlarindan, tornadolardan ölenlerinde mi mesuliyetlisini soracaksiniz?

Can veren Allah, can alan Allah, yine diriltecek olan Allah'tir, anlasilmayacak mesele mi var ortada? Yoksa olandan bitenden dolayi biz ademoglu mu sorguya cekecegiz Alemlerin Efendisi'ni?

İnsanlardan İbrahim'e en yakın olanlar ise, ona uyanlar ile şu Peygamber ve ona iman edenlerdir. Allah da mü'minlerin dostu ve yardımcısıdır. ÂLİ İMRÂN - 68

Rabbimiz kendine inananlardan yana, elbetteki yardim edecektir müminlere. Hangi yoldan olursa olsun ve nasil bir yardim olursa olsun, sorunu bize ait degildir.

Selam ve dua ile.

Fers
28. March 2013, 09:22 AM
Degerli Fers Kardesim,
ne demek savunmasiz kalb ve okun gereksiz yere kasten kalbi delmesi?
Siz atilan okun mesuliyetlisini mi soruyorsunuz halen? Duyan da zannedecek halsizligi en büyügü isleniyor, müsrikler eli kolu baglanmis kursuna diziliyor. EU mahkemesindemiyiz ki suclu ariyoruz. Bizler olacagiz O'nun mahkemedesinde hesaba cekilecek.


ben neredeyim siz neredesiniz, belliki neden bahsettiğim hakkında bilgi sahibi değilsiniz, ya da öyle işinize gelmiş kendi kendinize öfkenizle muhatap olmuşsunuz...
benim sorumun muhatabı herhangi bir kur an ayeti değil kişinin kendi yorumuydu, öyle gören/görmek isteyen ya da göstermeye çalışan sizsiniz...

yorumlarınız, yorumlarımı yanlış anlayıp ya da evirip çevirip öfkenizle harmanlamaktan öte değil...

paylaştığınız/inandığınız meallere gelince, kur anla alakaları olduklarını düşünmüyorum, onlar üzerinden yapılan yorumlar sizi bağlar...

kuman
28. March 2013, 11:45 AM
Kuran sadece yol gösterici

Kurana yaşam şifresi olarak bakmayın derim, değişik anlamlar yüklemek Kurana, kendimize yaptığımız bir haksızlık olsa gerek değil mi ?

Herşeyin bilgisi Kuranda değil olmasıda beklenemez çünkü Kuranın amacı belli Yol göstermek,herşeyin bilgisini bulabileceğimiz bir kitap olarak inmediki

Bizede inmedi 1400 yıl önce birkaç arap aşiretin olduğu küçük bir kente indi onların alayabileceği şekilde indi. Aradan 1400 yol geçti. Bu 1400 yılda dünyanın nasıl değiştiğine bakın insanların neler bulduğuna bir bakın ve tüm bu değişikliklerin 7-8 bin yada daha eskilerden gelen bilgilerin harmanlanması ile oluştuğunu gözardı etmeyin.

Sonra siz Kuranı 1400 sene önceki Arapların bilgisiyle okumaya çalışın Okuyamazsınız Anlayamazsınız. Onlara sorsanız ne olacak siz daha çok şey biliyorsunuz onlardan onlar size yol gösteremez. Ama maalesef biz hala onların bize yol göstermesini bekliyoruz.
Eğer 1400 sene önce yaşayan insanlar bize yol gösteriyorsa ve biz onlar ne derse inanıp kabul edip yönümüzü çiziyorsak bu 1400 sene boşuna geçmiştir derim ben.
Onların doğruları kendilerine bizim doğrularımız bize

İbrahim yanında Kutsal bir kitap olmadan bulmadı mı Allahı (tabi okuduğum mealler doğruysa) Nereye baktı ? Nasıl baktı ?
Güneşe baktı, Aya baktı Ateşe baktı Taşlara baktı. Ne buldu hiç bir şey ve anladıki yanlış yere bakıyordu ve oda yüzünü Allaha çevirdi okumadan bilmeden.

Şimdi siz Güneşe bakarak, Aya bakarak ve taşlara bakarak mı Allahı bulursunuz yoksa Atoma bakarak mı ? Galaksilere bakarak mı ? Beyine bakarak mı ?
Eğer İbrahimin doğaya baktığı gibi bakarsanız MEhtaplı gecelerde dolaşır güneşli günlerde denize girer pırlanta elmas için kuyumcularda alış veriş yaparsınız.

O zaman Allahın ayeti olan yaşama bakmak gerekli Dinamik bir ayet sürekli gelişen bizi bu günlere getiren bu bilgi birikimine bakmak gerekir. Kuranıda bu bilgi ile okumak gerekiyor.

Yolun göstericisi belli onun ışığında yürümüye devam.

merdem
28. March 2013, 12:02 PM
ben neredeyim siz neredesiniz, belliki neden bahsettiğim hakkında bilgi sahibi değilsiniz, ya da öyle işinize gelmiş kendi kendinize öfkenizle muhatap olmuşsunuz...
benim sorumun muhatabı herhangi bir kur an ayeti değil kişinin kendi yorumuydu, öyle gören/görmek isteyen ya da göstermeye çalışan sizsiniz...

yorumlarınız, yorumlarımı yanlış anlayıp ya da evirip çevirip öfkenizle harmanlamaktan öte değil...

paylaştığınız/inandığınız meallere gelince, kur anla alakaları olduklarını düşünmüyorum, onlar üzerinden yapılan yorumlar sizi bağlar...


satirlarimda "ÖFKE" mi varmis? Neden öfkeleneyim ki, yüz ifademi görmeden nasil karardir bu. Sayet kamera üzerinden okumus olsaydiniz dahi yüz ifademi:p öfkeli degilim.

Yanlis anlasildigim yerde lütfen uyariniz beni, biz quiz programinda degiliz burada sonunda bir araba yada villa kazanacak. Bildigim kadariyla birbirimizi KARDES taniyoruz ve o sekilde hitap ediyoruz birbirimize.

Üstelik her bir kardesimiz ilahiyet fakültesi mezunu degil burada. Sayet arapcam yok diye hic bir paylasimda bulunmamam lazim gerekiyorsa o zaman durum degisir, kapatir cenemi otururum yerimde. Bilen buyursun!

Ateist forumunda olsam anlarim terslenmeyi. Müminler birbirlerinin kardesidir biliyorum ben, demek onu da yanlis ögrenmisim :confused:

Selam ve dua ile.

dost1
28. March 2013, 12:19 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Merdem Kardeşim!
satirlarimda "ÖFKE" mi varmis? Neden öfkeleneyim ki, yüz ifademi görmeden nasil karardir bu. Sayet kamera üzerinden okumus olsaydiniz dahi yüz ifademi:p öfkeli degilim.

Yanlis anlasildigim yerde lütfen uyariniz beni, biz quiz programinda degiliz burada sonunda bir araba yada villa kazanacak. Bildigim kadariyla birbirimizi KARDES taniyoruz ve o sekilde hitap ediyoruz birbirimize.

Üstelik her bir kardesimiz ilahiyet fakültesi mezunu degil burada. Sayet arapcam yok diye hic bir paylasimda bulunmamam lazim gerekiyorsa o zaman durum degisir, kapatir cenemi otururum yerimde. Bilen buyursun!

Ateist forumunda olsam anlarim terslenmeyi. Müminler birbirlerinin kardesidir biliyorum ben, demek onu da yanlis ögrenmisim :confused:

Selam ve dua ile.



Sitemizin kuralları içerisinde "Arapcası olmayanlar paylaşımda bulunamazlar diye bir kuralımız yok.

Siteye üye olurken uyulması sözü verilen Kurallara uyan her üye yazı yazabilir.

Hepimiz de kardeşiz. Allah'a kul olabilme sevdası ile Allah'ın Hakk dinini öğrenmek için buralardayız.
Hepimiz de bilgilerimizi kur'an süzgecinden geçirerek doğrulamak için buralardayız.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

merdem
28. March 2013, 12:35 PM
Sagolun Degerli Kardesim Dost1,

Belki arapcam yetmez ama, müsaade ederse Degerli Kardeslerim, Türkce bir ögütte bulunayim:

Insanlari anlamayan Kur'an'i hic anlayamaz. Insanlara saygi ve sevgi ile davranmayana Kur'an yabanci kalir, isterse arabin kendisi olsun! Anladiklarini zannettikleri kelimelerde kalir, kalbe inmez. Ben bir kac ateist forumlarini yokladim, kendilerini müthis olarak Kur'an'dan anladiklarini zannediyorlar, sahane tefsirler yapiyorlar. Gelin görün ki anlatilanlar sadece dillerinin ucunda kaliyor, vücutlarinin geri kalan hücrelerine ulasamiyor Zikr.

Bilgi hususunda kibirlenmeye de lüzum yok. Ilmi veren de Allah'tir.

Selam ve dua ile.

Fers
29. March 2013, 10:14 AM
Ateist forumunda olsam anlarim terslenmeyi. Müminler birbirlerinin kardesidir biliyorum ben, demek onu da yanlis ögrenmisim
Bilgi hususunda kibirlenmeye de lüzum yok. Ilmi veren de Allah'tir.
Ben bir kac ateist forumlarini yokladim, kendilerini müthis olarak Kur'an'dan anladiklarini zannediyorlar, sahane tefsirler yapiyorlar


nereden nerelere gelindi, hayret demek yeterliyse dedim gitti,
bir çırpıda götürülüp ateist sitelerine yapıştırıldı muhabbet...
her neyse, sayın merdemin ifadelerinin muhatabı olan "arapça uzmanı, ilim irfan sahibi olduğunu sanan kendini beğenmiş kibirli muhteremler" düşünsün...

hayırlı geceler...

Fers
29. March 2013, 10:30 AM
Sonra siz Kuranı 1400 sene önceki Arapların bilgisiyle okumaya çalışın Okuyamazsınız Anlayamazsınız. Onlara sorsanız ne olacak siz daha çok şey biliyorsunuz onlardan onlar size yol gösteremez. Ama maalesef biz hala onların bize yol göstermesini bekliyoruz.
Eğer 1400 sene önce yaşayan insanlar bize yol gösteriyorsa ve biz onlar ne derse inanıp kabul edip yönümüzü çiziyorsak bu 1400 sene boşuna geçmiştir derim ben.
Onların doğruları kendilerine bizim doğrularımız bize
İbrahim yanında Kutsal bir kitap olmadan bulmadı mı Allahı (tabi okuduğum mealler doğruysa) Nereye baktı ? Nasıl baktı ?


bu bir yorum, o da bu muhabbete yeterli...

merdem
29. March 2013, 11:46 AM
Sonra siz Kuranı 1400 sene önceki Arapların bilgisiyle okumaya çalışın Okuyamazsınız Anlayamazsınız. Onlara sorsanız ne olacak siz daha çok şey biliyorsunuz onlardan onlar size yol gösteremez. Ama maalesef biz hala onların bize yol göstermesini bekliyoruz.
Eğer 1400 sene önce yaşayan insanlar bize yol gösteriyorsa ve biz onlar ne derse inanıp kabul edip yönümüzü çiziyorsak bu 1400 sene boşuna geçmiştir derim ben.
Onların doğruları kendilerine bizim doğrularımız bize
İbrahim yanında Kutsal bir kitap olmadan bulmadı mı Allahı (tabi okuduğum mealler doğruysa) Nereye baktı ? Nasıl baktı ?



bu bir yorum, o da bu muhabbete yeterli...


Degerli Kardesim Fers,


anlasamadigimiz mesele nedir? Benim Ibrahim Peygamber yoluyla Rabbime yönelmedigimi nereden biliyorsun?

Yarim yumalak, hece hece tekrar tekrar bir kac kere Kur'an-i Kerim okudum, marifettir dedim yazildim hatim forumlarina. Ne arapcasini anladim nede meallerini. Ne mezheplerin niyetlerini. Allah'a ulasmak/inanmak gerekiyorsa ben kendim de ulasirim dedim ve her bir seyi bir kenara biraktim. Ne mal-mülk, ne evlat sevgisi, ne de dünya güzelligi lazimdir dedim ( gerci eli yüzü düzgün bir evde oturmak lüks olmasa gerek diye düsünüyorum/ihtiyactir ) yaptigim ettigim her bir seyi Allah'in rizasina uygulamaya gayret ediyorum.

Kur'an in sözlüsünden/yazilisindan imtihan söz konusu olsaydi, herhalde cogumuz her bir isimizi gücümüzü birakir sadece Kur'an la ugrasirdik. Rabbimizin bunu bizden arzuladigini hic sanmiyorum. Hepimiz ruhbani olurduk. Melek degiliz ki, insaniz biz ve bir insan olarak geregi sekilde yasamamiz da bir ibadettir.

Hak hukuk cercevesi icinde gecim saglamak ta bir ibadettir. Zaten hakka hukuka uyan Rabbine uygunluk saglamis olur.


Arada bir sen Kardesim gibi cikip ta biri lap diye kafama vuruyor, yok o meal dogru degilmis yok bu meal yanlismis, yok anlayisim kitmis. Bir iki sene evveli olsaydi cahilligimle baslardim atismaya. Yine cahil olabilirim ama eski cahilligimle alakasi yok. Kendi kendime de meallendirebilirim arapca programlar ile, ama o mealler sekeri tuzu biberi limonu ayarsiz yemek listesine döner. Her malzemenin kullanis sirasi ve yeri vardi ki yemege tat versin.

Sende biraz sakin ol. Ögretmenleri al göz önüne a'dan haberi olmayan cocuklara nasil bir ögretim sunuyorlar, insanciklardan sonunda profesör, basbakanlar cikiyor. Sabir sabir sabir yine sabir.

Hic bir insan hic bir konuyu hic bir meslegi hic bir dili ve de hic bir bilgiyi tam anlamiyla kavrayamaz, her insan kendi ustasi oldugu ortamda bilgilidir. Nasil bir cöpcü bilgisayar programlanmasindan anlamazsa, bir dekan da bir cöpcü gibi ortalik temizleyemez.

Sen bir konuda bende üstün olabilirsin, bir baska kardesimiz baska bir konuda her ikimizden üstün olabilir.

Cihad'i örnek al, bilgilerini baskalarina ulastirdigin müddetce o da senin cihadin olur. Nasil ki sadaka/zekat verilenin kafasina carpmadan verilmesi ne kadar hayirli ise, bilgilerini de insanlarla celismeden iletmen senin icin o kadar hayirli olur.

Biz birbirimizi görmüyoruz ama bizi daima bir GÖREN/KAYIT eden var unutmayalim ve ona göre davranalim.

Selam ve dua ile.

Uff yine dolandirdim konuyu, sana da hayirli geceler Kardesim.

ates demir
29. March 2013, 06:57 PM
Allah ın ipi imandan/emin/guvenilir olmaktan geçer.
Kaybedilecek en kötü şey güven duygusudur.
Güvenmediğimiz kişilerin sozlerini kaale almayız.
Her yerde aynı nickle yazıp verilmesi istenen bilgiyi vermek gerekir.
Farkli konularda insanlar birbirine ustun olabilir, cunku basiret gozlerde degildir. 2 farklı insanın aynı derede yuzmesi, aynı patikada yürümesi basiretlerinin aynı oldugunu göstermez.
Sevgiden once emniyet gelir.
Unutmayinki nebinin sifati Muhammed ul emin dir.

galipyetkin
29. March 2013, 10:36 PM
Dostlar.

1 ) İyisiniz, hoşsunuz, pek de muhteremlersiniz, de biriniz bana okunması gerekli ''kitap'' mı, Sayın Fers'in tanımı ile ''sistem'' mi (ben ayrıca 'melekût' da diyorum) daha önemli; yoksa okuma formülü olan ''kur'an'' mı? Birini ihmal edip diğerine mesela Kur'an'ı devamlı okumaya ve iletmeye ağırlık verilebilir mi?

2 ) 56-Vakıa:77-78'i nasıl anlıyorsunuz? lütfen açıklar mı sınız?

Benim yönümden ise: Ben ''Kitap'' ifadesinden (isterseniz 'sistem' isterseniz 'melekût' deyin) 5 duyumuz ile algıladığımız madde ve mevhum olarak, bilinen ve bilinemeyen her şeyi ve bunların özelliklerini anlıyorum. Bu bence İLİM'dir.
Kur'an'dan da yazılmış ve sıraya konularak toplanmış''mushaf''ı değil de, Kitap'ın özünün doğru okunması, içeriğinin, mânasının doğru anlaşılması yöntemi (adetullah ve sünnetullah) olarak anlıyorum. Bu da bence BİLİM'dir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
30. March 2013, 12:39 AM
Selamun aleyküm! Değerli Galipyetkin Kardeşim!

Dostlar.

1 ) İyisiniz, hoşsunuz, pek de muhteremlersiniz, de biriniz bana okunması gerekli ''kitap'' mı, Sayın Fers'in tanımı ile ''sistem'' mi (ben ayrıca 'melekût' da diyorum) daha önemli; yoksa okuma formülü olan ''kur'an'' mı? Birini ihmal edip diğerine mesela Kur'an'ı devamlı okumaya ve iletmeye ağırlık verilebilir mi?

2 ) 56-Vakıa:77-78'i nasıl anlıyorsunuz? lütfen açıklar mı sınız?

Benim yönümden ise: Ben ''Kitap'' ifadesinden (isterseniz 'sistem' isterseniz 'melekût' deyin) 5 duyumuz ile algıladığımız madde ve mevhum olarak, bilinen ve bilinemeyen her şeyi ve bunların özelliklerini anlıyorum. Bu bence İLİM'dir.
Kur'an'dan da yazılmış ve sıraya konularak toplanmış''mushaf''ı değil de, Kitap'ın özünün doğru okunması, içeriğinin, mânasının doğru anlaşılması yöntemi (adetullah ve sünnetullah) olarak anlıyorum. Bu da bence BİLİM'dir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Öncelikle Rabbımız olan Yüce Allah'ın:

Alak Suresinin:
3–4. Oku! En üstün olan senin Rabbin ise kalemle öğretendir.
5. İnsana bilmediğini öğretti.

Kalem Suresinin:
1- "Nun. Kalem`e ve onların satır satır yazıp söylediklerine/ efsaneleştirdiklerine kasem olsun ki/ bunları kanıt gösteririm ki":

Abese Suresinin:

11–16. Âyetler: "Hayır… Hayır… Hiç de öyle değil! O, saygın, güvenilir sefirlerin ellerinde, yüceltilmiş, tertemiz temizlenmiş değerli sayfalar içinde bir düşündürücüdür; dileyen onu düşünüp öğüt alır."

ayetlerinde nelere dikkatlerin çekildiğine bakmak gerek.

Değerli Kardeşim!
Ne yazık ki,dil bozulunca din de bozuluyor.

"Kur'an", "Kitap","mushaf"...diyoruz neyi kastettiğimiz ise herkesin algısında oluşan kavramlara göre oluyor.

Sorunuzun cevabı sizin bu sözcüklere yüklediğiniz anlam ile Allah'ın Resulu Nebisi Muhammed'e vahyettiklerinin kaydedildiği sayfalarda yazılı olan Âyetlerde yüklenen anlamların çakışıp çakışmadığında gizlidir.

Rabbimiz olan Yüce Allah Fussilet 52,53 de:

52 - De ki: “Gördünüz mü [hiç düşündünüz mü]? Eğer o [Kur’ân], Allah katından olup da sonra siz onu inkâr etmişseniz, kendisi uzak bir ayrılığın içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?”
53- Onun hakk olduğu ortaya çıkıncaya kadar, hem afakta [dış dünyada], hem enfüslerinde [kendi içlerinde] ayetlerimizi onlara göstereceğiz. Rabbinin şüphesiz her şeye tanık olmuş olması da yetmedi mi?"

diye belirtmektedir.

Rabbimiz, Resulu Nebisi Muhammed'e vahyettiklerinin kaydedildiği sayfalarda yazılı olan Âyetlerin ışığında afakta ve enfüste olan ayetleri de okuyanlardan eylesin bizleri.

Sorduğunuz Vakıa Suresinin 77,78 . ayetleri kasem cümlesinin bir bölümüdür. Olayı net olarak algılayabilmek için 75–80. Ayetlere bütün olarak bakmakta yarar vardır:

"Artık hayır. Necmlerin (her indirilmede gelen ayetlerin) yerlerini / zamanlarını (inişini) kanıt gösteririm ki -ve eğer bilirseniz bu büyük bir yemindir (kanıt gösterimidir)-, hiç kuşkusuz o, şerefli Kur’an’dır. Saklanmış (korunmuş) bir kitaptadır.
Ona mutahherlerden (temizlenmişlerden) başkası temas edemez.
(O) Âlemlerin Rabbinden indirilmedir."

Burada Kur’an’ın, şerefli, saygın bir kitap olduğu ve mutlaka korunacağı, Kur’an ayetlerinin indiği zaman / mevkiler kanıt gösterilmek suretiyle ispatlanmaktadır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

mustafabey
30. March 2013, 01:30 AM
Neml-1 Tâ sîn, tilke âyâtul kur’âni ve kitâbin mubîn
Ta, sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan kitabın ayetleridir.

Bir okunan ayetler bir de apaçık ayetler var.
Okunan ayetler, indirilen
Apaçık ayetler; yaratılan

Rad -38 Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeh(zurriyyeten), ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), li kulli ecelin kitâb

Andolsun, senden önce de biz peygamberler gönderdik, onlara eşler ve zürriyet kıldık. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir resul herhangi bir ayeti getiremez. Her ecel (tesbit edilmiş, belirlenmiş bir süre) için bir kitab vardır.


Her zaman diliminin bir kitabı vardır diyor ayette bunu nasıl anlamak gereklidir? Bu kitap; musaf değil, kağıttan sayfalara yazılan, sözlerden kelimelerden oluşan değil, başka bir olgu

Rad- 39 Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit(yusbitu), ve indehu ummul kitâb
Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır. Kitab'ın anası (Ana Kitap) O'nun katındadır.

Ana kitap Allahın katında, Allah bir şeye ol der oda hemen oluverir. Allahın sözü yaratmasıdır. Allah kainatı ve gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratmıştır. Kitabı açık seçik ortaya koymuştur.

Rad - 43 Ve yekûlullezîne keferû leste murselâ(murselen), kul kefâ billâhi şehîden beynî ve beynekum ve men indehu ilmul kitâb

Ve kâfirler(inkar edenler, örtenler): “Sen, resûl olarak gönderilmiş değilsin.” derler. De ki: “Allah ve kitabın ilmi yanında olanlar, benimle sizin aranızda şahit olarak kâfidir.”



Vakıa 77 – Bu kitap, pek değerli, şerefli bir Kur’ân’dır.

Vakıa 78 – O iyi korunmuş bir kitapta, Levh-i Mahfuzdadır.

Vakıa 79 – Ona tertemiz olanlardan başkası dokunamaz.

Vakıa 80 – Rabbülâlemin tarafından indirilmiştir.

Apaçık ortaya konmuş bir kitap, yaratılan ayetler, bize görünen yüzü yaşam

Kitabı kimse değiştiremez, kimsenin elinde böyle bir güç yok. Kitaptan ancak ilim alabiliriz, onu da çalışır çabalarsak elde ederiz, insanlığın ilerlemesi kolay olmamaktadır.İnsanlığın elde ettiği tüm bilgiler açılmış olan, apaçık kitaptan okunmaktadır. Burada her şeyi insanlığa öğreten, eğiten Rabdir.

İndirilen, okunan ayetlerle bize kadar ulaşmış, kelimelerden görmeye çalışıyoruz. Akıl gözümüz açılır, körlüğümüz biter, üzerimizdeki ağırlıklar kalkarsa, , düşünmeye başlarsak, idrak edersek, kelimelerin özünü kavrayabilir yaşamla bağını kurabilirsek, temizlenip arınırsak bu sudan(zemzem) bir yudum tadabiliriz. Allahtan umut kesilmez. Umut ile ümit yaşanan andadır. Önce önümüzdeki, elimizdeki resullere indirilen kitabı anlarsak bir başlangıç yapmış oluruz.

Fers
30. March 2013, 10:07 AM
sayın merdem, sizden üstün herhangi bir yönüm olduğunu düşünmedim, bilen benim iddiasında da değilim, ifadelerim sadece yorumdan ibaret,
mademki kardeşiz, karşılıklı bilgi alışverişinize bilgim dahilinde kardeşçe katılırım, hayırlı geceler...


Benim yönümden ise: Ben ''Kitap'' ifadesinden (isterseniz 'sistem' isterseniz 'melekût' deyin) 5 duyumuz ile algıladığımız madde ve mevhum olarak, bilinen ve bilinemeyen her şeyi ve bunların özelliklerini anlıyorum. Bu bence İLİM'dir.
Kur'an'dan da yazılmış ve sıraya konularak toplanmış''mushaf''ı değil de, Kitap'ın özünün doğru okunması, içeriğinin, mânasının doğru anlaşılması yöntemi (adetullah ve sünnetullah) olarak anlıyorum. Bu da bence BİLİM'dir.


selam sayın galipyetkin,
bana göre, sistem/sistemler Alemlerin Efendisinin, sistemleri var edip/kurup sonrada kusursuz işleten O dur, biz adlarına ne dersek diyelim, sistemlerden tercihte bulunan da ademdir...

ol emri herşeyi denklemleriyle içerisinde barındıran mükemmel bir var ediş, emrin sahibi bu var edişe sonradan dönem dönem müdahale etmeye neden gerek duysun zaten
ilk emir kendisinden/ilk emir kusursuz, herşey olması gerektiği gibi yerli yerinde, müdahale/düzeltmelere ihtiyaç duyan ademin kusurlu eylemlerdir...

ifadenizdeki sisteme gelince, ol emrindeki var oluşun bizi ilgilendiren kısmının en uygun şekilde yürümesi için içerisine yerleştirilmiş bildiridir Kur an, israiloğulları tevrat der araplar Kur an, ister Musa ilan etsin ister Muhammed O bildiridir...
yapılan herşeyin karşılığı sistem içerisine kodlanmış, parmağını gözüne sokarsan karşılık olarak sonucuna katlanırsın kural değişmez, her parmak sokan için her seferinde müdahaleye gerek yok ilk emirde bu kural bir kez yazılmıştı, kimse dışına çıkamaz...
aklını kullanabilip sistemi keşfeden/ilan eden resul olur, Musa, İsa farketmez, adını anne babası koyar ama keşfi kendisi yapar(İbrahim gibi) sonra ilan eder, yaşam tarzıyla, aklıyla, ahlakıyla herşey yerli yerindeyse eğer kitleleri ikna eder...

bu bir yorum, doğrusunu Alemlerin Rabbi bilir, hayırlı geceler...

yapılan her yorum ufku açar, tıpkı buradakiler gibi, yeterki arkalarında farklı şeyler aranıp, gereksiz ithamda bulunulmasın...

dost1
30. March 2013, 01:02 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

"Kitap" sözcüğünün geçtiği ayetlere birlikte bakalım inşaAllah.

Kitâb'ın Geçtiği Âyetler:


Müddessir: 4/31;
Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâikeh, ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitnetel lillezîne keferû liyesteygınellezîne ûtul kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtul kitâbe vel mu'minûne ve liyegûlellezîne fî gulûbihim meradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bihâzâ meselâ, kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâé', ve mâ yağlemu cunûde rabbike illâ hû, ve mâ hiye illâ zikrâ lilbeşer.

Biz, cehennem yârânını da hep melekler yaptık. Sayılarını da, kendilerine Kitap verilen kimseler iyice ve apaçık bilsinler, iman etmiş olan kişilerin imanı artsın, kendilerine Kitap verilmiş olan kimseler ve iman sahipleri kuşkuya düşmesin diye ve de kalplerinde hastalık olan kimseler ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedetmiş kimseler, “Allah bununla neyi kastetti?” desinler diye, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler için bir sınamadan başka şey yapmadık. İşte böyle. Allah dilediğini/dileyeni saptırır,dilediğini/dileyeni de kılavuzlar. Rabbinin ordularını da ancak Kendisi bilir. Bu, beşer için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir

A'râf: 39/37, 169, 170, 196

37:" Femen azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev kezzebe biâyâtih, ulâike yenâluhum nasîbuhum minel kitâb, hattâ izâ câethum rusulunâ yeteveffevnehum gâlû eyne mâ kuntum ted'ûne min dûnillâh, gâlû dallû annâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn."

Öyleyse, Allah'a karşı yalan uyduran veya âyetlerini yalanlayandan daha yanlış; kendi zararına iş yapan kim olabilir? İşte onlara Kitap'tan payları erişecektir; sonunda elçilerimiz, canlarını almak üzere onlara gelince, “Allah'ın astlarından yakardıklarınız nerede?” derler. Onlar, “Yakardıklarımız bizden sapıp ayrıldılar” derler ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişiler olduklarına, bizzat kendileri tanıklık ederler.

169:Fehalefe mim bağdihim halfuv verisul kitâbe yeé'huzûne arada hâzel ednâ ve yegûlûne seyuğferulenâ, ve iy yeé'tihim aradum misluhû yeé'huzûh, elem yué'haz aleyhim mîsâgul kitâbi el lâ yegûlû alallâhi illel hagga ve derasû mâ fîh, ved dârul âhıratu hayrul lillezîne yettegûn, efelâ tağgılûn.

Derken onlardan sonra bir nesil gelip onların yerlerine geçti. Kitab'a mirasçı oldular. Onlar bu dünyanın değersiz kazanımlarını alırlar, “Bize ileride mağfiret olunur/ suçlarımız bağışlanır” diyorlardı. Kendilerine ona benzer değersiz bir mal gelirse, onu da alıyorlardı. -Allah'a karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın teminatı alınmadı mı? Hâlbuki onda olanı okuyup öğrenmişlerdi. Âhiret yurdu, Allah'ın koruması altına girmiş kimseler için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?-

170: Vellezîne yumessikûne bil kitâbi ve egâmus salâh, innâ lâ nudîu ecral muslihîn.

Ve Kitab'a sımsıkı sarılanlara ve salâtı ikame edenlere [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumunu oluşturanlara-ayakta tutanlara] gelince, Biz o düzeltenlerin/iyileştirenlerin ödülünü yitirmeyiz.

196: İnne veliyyiyallâhullezî nezzelel kitâbe ve huve yetevelles sâlihîn.

Şüphesiz ki benim velîm [yol gösterenim, yardım edenim, koruyanım], o kitabı indiren Allah'tır. Ve O, düzgün kimselere velî [yol gösteren yardım eden, koruyan] olur.

Furkân: 42/35

35:Ve legad âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâ meahû ehâhu hârûne vezîrâ.

Ve andolsun ki Mûsâ'ya Kitab'ı verdik, kardeşi Hârûn'u da o'nunla birlikte yardımcı, destekçi verdik.

Fâtır: 43/25, 29, 31, 32

25: Ve iy yukezzibûke fegad kezzebellezîne min gablihim, câethum rusuluhum bilbeyyinâti ve bizzuburi ve bilkitâbil munîr.

Ve onlar seni yalanlıyorlarsa, hiç şüphesiz onlardan önceki kişiler de yalanlamışlardı; elçiler onlara apaçık delillerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.

29: İnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve egâmus sâlâte ve enfegû mimmâ razagnâhum sirran ve alâniyetey yercûne ticâratel len tebûr.
30:Liyuveffiyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlih, innehû ğafûrun şekûr.

Hiç şüphesiz Allah'ın kitabını okuyan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan ve ayakta tutan] ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak veren şu kimseler, Allah, ödüllerini kendilerine tastamam versin ve armağanlarından kendilerine artırsın diye, kesinlikle batma ihtimali/ olasılığı olmayan bir ticareti umarlar. Hiç şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve karşılık vericidir.

31: Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi huvel haggu musaddigal limâ beyne yedeyh, innallâhe biıbâdihî lehabîrum basîr.

Ve Bizim, Kitap'tan sana, sadece içinde konu edilenleri doğrulayıcı olarak vahyettiğimiz şey, hakkın ta kendisidir. Şüphe yok ki, Allah, kullarını hakkıyla bilen ve hakkıyla görendir.

32: Summe evrasnel kitâbellezînastafeynâ min ıbâdinâ, feminhum zâlimul linefsih, ve minhum mugtesıd, ve minhum sâbigum bil hayrâti biiznillâh, zâlike huvel fadlul kebîr.

Sonra Biz, Kitab'ı kullarımızdan, süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Şimdi de onlardan bazıları kendilerine haksızlık eden, bazıları orta yolu tutan/ikili oynayan, bazıları da Allah'ın izniyle/ bilgisiyle hayırlarda önde gidenlerdir. İşte bu, büyük armağanın; Adn cennetlerinin ta kendisidir.

Meryem: 44/12, 16, 30, 41, 51, 54, 56

12:Yâ yahyâ huzil kitâbe biguvveh, ve âteynâhul hukme sabiyyâ

Ey Yahyâ! Kitab'ı kuvvetle al!” O henüz çocuk iken o'na yasa, tarafımızdan sevecenlik ve temizlik verdik

16: Vezkur fil kitâbi meryem, izintebezet min ehlihâ mekânen şergıyyâ.
Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu tarafında bir yere kaçıp gitmişti.

30: Gâle innî abdullâh, âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ.

Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı.

41: Vezkur fil kitâbi ibrâhîm, innehû kâne sıddîgan nebiyyâ.

Kitap'ta İbrâhîm'i de an/hatırlat. Şüphesiz ki o, özü-sözü doğru biri idi, peygamberdi.

51: Vezkur fil kitâbi mûsâ, innehû kâne muhlasan ve kâne rasûlen nebiyyâ.

Ve Kitap'ta Mûsâ'yı da an/hatırlat. Şüphesiz o arıtılarak saflaştırılmış idi. Ve bir elçi, bir peygamber idi.

54: Vezkur fil kitâbi ismâîl, innehû kâne sâdigal vağdi ve kâne rasûlen nebiyyâ.

Ve Kitap'ta İsmâîl'i an/hatırlat. Şüphesiz o, vaadine sadık idi, bir elçiydi, bir peygamberdi.

56: Vezkur fil kitâbi idrîs, innehû kâne sıddîgan nebiyyâ.

Ve Kitap'ta İdris'i an/hatırlat. Şüphesiz O, özü-sözü doğru biriydi, bir peygamberdi.

Şu'arâ: 47/2

2: Tilke âyâtul kitâbil mubîn.

Bunlar, apaçık/açıklayıcı kitabın âyetleridir.

Neml: 48/1,40

1:Tâ sîn, tilke âyâtul gur'âni ve kitâbin mubîn.

Tâ, Sîn Bunlar, Kur’ân'ın ve apaçık/açıklayıcı bir kitabın âyetleridir.

40:Gâlellezî ındehû ılmum minel kitâbi ene âtîke bihî gable ey yertedde ileyke tarfuk, felemmâ raâhu mustegırran ındehû gâle hâzâ min fadli rabbî, liyebluvenî eeşkuru em ekfur, ve men şekera feinnemâ yeşkuru linefsih, ve men kefera feinne rabbî ğaniyyun kerîm.

Kitap'tan yanında bilgi olan kimse: “Ben onu sana bakışın kendine dönmeden önce getiririm”dedi. Sonra Süleymân Melike'nin tahtını yanında durur bir hâlde görünce: “Bu, kendime verilen nimetlerin karşılığını ödeyecek miyim, yoksa iyilikbilmezlik mi edeceğim diye beni belâlandırmak için Rabbimin fazlındandır. Ve kim kendisine verilen nimetlerin karşılığını öderse hiç şüphesiz kendisi için karşılığını öder. Kim de iyilikbilmezlik ederse, hiç şüphesiz ki Rabbim çok zengin ve kerîm'dir.”

İsrâ: 50/2, 4

2:Ve âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâhu hudel libenî isrâîle ellâ tettehızû min dûnî vekîlâ.
Mûsâ'ya da Kitap verdik ve Benim astlarımdan vekil [tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan bir kişi/ kurum] tanımayınız diye Kitab'ı, İsrâîloğulları için bir kılavuz yaptık.

4: Ve gadaynâ ilâ benî isrâîle fil kitâbi letufsidunne fil ardı merrateyni ve letağlunne uluvven kebîrâ.

Ve Biz İsrâîloğulları'na Kitap'ta/ yazgıda şunu gerçekleştirdik: “Kesinlikle siz, yeryüzünde iki defa kargaşa çıkaracaksınız/ bozguna uğrayacaksınız ve kesinlikle büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.”

Yûnus: 51/1, 37, 61, 94

1: Elif lâm râ, tilke âyâtul kitâbil hakîm.

Elif, Lâm, Râ İşte bunlar, o yasalar içeren kitabın âyetleridir.

37:Ve mâ kâne hâzel gur'ânu ey yufterâ min dûnillâhi ve lâkin tasdîgallezî beyne yedeyhi ve tefsîlel kitâbi lâ raybe fîhi mir rabbil âlemîn.

Ve bu Kur’ân, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin sadece içinde konu edilenlerin doğrulanması ve Kitabın ayrıntılı olarak açıklanmasıdır. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.

61:Ve mâ tekûnu fî şeé'niv ve mâ tetlû minhu min gur'ânin ve lâ tağmelûne min amelin illâ kunnâ aleykum şuhûden iz tufîdûne fîh, ve mâ yağzubu ar rabbike mim misgâli zerratin fil ardı ve lâ fis semâi ve lâ asğara min zâlike ve lâ ekbera illâ fî kitâbin mubîn.

Ve sen, hangi işi yaparsan yap, Kur’ân'dan onun hakkında ne okursan oku ve siz ne işte çalışırsanız çalışın, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, Biz, sizin üzerinizde şâhitiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinizden uzak kalmaz. Ve bundan küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır.

94: Fein kunte fî şekkim mimmâ enzelnâ ileyke fes'elillezîne yagraûnel kitâbe min gablik, legad câekel haggu mir rabbike felâ tekûnenne minel mumterîn.

Artık, sana indirdiğimiz şeylerin bir kısmına dair kesin, yeterli bilgin yok idiyse, hemen senden önce kitap öğrenip öğreten kimselere sor! Andolsun ki sana Rabbinden hak gelmiştir. O hâlde sakın şüphe edenlerden olma!

Hûd: 52/17, 110

17: Efemen kâne alâ beyyinetim mir rabbihî ve yetlûhu şâhidum minhu ve min gablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmeh, ulâike yué'minûne bih, ve mey yekfur bihî minel ahzâbi fennâru mev'ıduh, felâ teku fî miryetim minhu innehul haggu min rabbike ve lâkinne ekseran nâsi lâ yu'minûn.

Artık dünyayı isteyenler, hiç Rabbinden açık bir belge üzere olan ve kendisini Rabbinden bir şâhitin takip ettiği ve de önünde bir önder ve rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı bulunan kimse gibi midir? İşte böyle olanlar, Kur’ân'a inanırlar. Hangi karşıt gruptan olursa olsun kim Kur’ân'ı örtbas ederse, ona vaat edilen yer ateştir. İşte bütün bunlardan dolayı sen de Kur’ân'dan şüphe içinde olma. Kesinlikle o, Rabbinden bir hakktır/gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmiyorlar.

110: Ve legad âteyna mûsel kitâbe fahtulife fîh, ve lev lâ kelimetun sebegat mir rabbike legudıye beynehum, ve innehum lefî şekkim minhu murîb

Ve andolsun ki Biz Mûsâ'ya Kitab'ı verdik de onda ihtilâfa düşüldü. Eğer Rabbinden daha önce verilmiş bir Söz olmasa idi, elbette bu dünyada hemen cezalandırılırlardı. Ve onlar şüphesiz, Kur’ân'dan kuşkulu bir şüphe içindedirler.

Yûsuf: 53/1

1: Elif lâm râ, tilke âyâtul kitâbil mubîn.

Elif, Lâm, Râ İşte bu, o apaçık/açıklayıcı kitabın âyetleridir.

Duhân: 64/2

2:Vel kitâbil mubîn.

Apaçık/açıklayan Kitab'a yemin olsun ki

İnşaAllah "Kur'an" sözcüğünün geçtiği ayetleri de paylaşacağım.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

ates demir
30. March 2013, 10:47 PM
Bilgiler icin Tesekkurler dost1 abi.
Yazimi bir eksiklik nedeniyle editledim
Selametle

Fers
31. March 2013, 12:31 PM
sanırım alıntılanan mealler Hakkı Yılmaz dan,

bakara/
235. Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu(الْكِتَابُ) eceleh(ecelehu), va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).
235/. Ve bu kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya içinizde tutmanızda size bir günah yoktur. Allah, şüphesiz sizin onları anacağınızı bilir. Fakat örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlicesözleşmeyin. Farz olan süre sona erinceye kadar da nikâh akdine kesin karar vermeyin. Bilin ki şüphesiz Allah içinizdekini bilir. Öyle ise O'ndan sakının. Yine bilin ki şüphesiz Allah kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, çok yumuşak davranandır

En am/
7. Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin(كِتَابًا فِي قِرْطَاسٍ) fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
7. Ve Biz, eğer ki sana papirüste/kâğıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak, onlar da ona elleriyle dokunsalardı, kesinlikle o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kişiler “Bu, apaçık sihirden başka bir şey değildir” derlerdi.

yukarıdaki ayetler de ondan...

Fers
31. March 2013, 12:57 PM
bakara/235
hattaa yeblugal kitaabu ecelehu.../
bildirilmiş olan süresidir burada belirtilen...

en am/7
ve lev nezzelnaa aleyka kitaaban fii kırtaasin fe le mesuuhu bi eydiihim.../ sana yazılı bir bildiri olarak indirseydik, sonra elleriyle dokunsalar...
le kaaleleziine keferuu in haazaa illaa sihrun mubiinun.../ inkarcılar mutlaka "bu masaldan başkası değil" derlerdi...

habercideki, elleriyle dokunabilecekleri/inceleyebilecekleri yazılı bir kitap/bildiri değildi...
yirmi senelik bir dönem, kitap haline getirip onlara tek tek okusa veya okutsa da fayda etmeyecekleri bir dönem ve belirli bir kitle...

şuara/192,193,194,195,196
ve innehu le tenzilu rabbil aalemin.../ kesinlikle o alemllerin efendisinin indirmesi...
nezele bihir ruhul emin.../ onunla indi itimat edilir bilgi...
alaa kalbike li tekuune minel munziriine.../ kalbine, uyaranlardan olman için...
bi lisaanin arabiyyin mubiinin.../ izahlı arapça bir dil ile..

ifade mecaz, kalbe kitap inmez, kalbe hiçbirşey inmez...
inen beyne iner, inen bilgidir, sisteme ait olan bildirinin muhatabı beyindir...

hicr/9
innaa nahnu nezzelnez zikre ve innaa lehu le haafizuune.../

korunan zikr/öğüt, yazılmış/yazdırılmış bir kitap/belge değil...

mustafabey
2. April 2013, 12:06 PM
Kuranda geçen “kitap” kelimesinin görüleceği üzere bir çok anlamı var.
Kuranda geçen kitap ibaresi sadece kuran manasında değildir, bir çok anlamı vardır.

Sayın DOST1 toparladığı, özetlediği kuranda geçen KİTAP ibarelerine tekrar bir göz atarsak, üzerinde biraz yoğunlaşırsak kitap kavramının manalarının bir kısmını görebiliriz.


Kendilerine kitap verilenler…
İşte onlara Kitap'tan payları erişecektir….
Kitab'a mirasçı oldular….
Ve Kitab'a sımsıkı sarılanlara….
Mûsâ'ya Kitab'ı verdik….
elçiler onlara apaçık delillerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi….
Allah'ın kitabını okuyan….
Kitap'tan sana, sadece içinde konu edilenleri doğrulayıcı olarak vahyettiğimiz şey…..
Kitab'ı kullarımızdan, süzüp seçtiklerimize miras bıraktık…
Kitap'ta İbrâhîm'i de an….
Bunlar, apaçık kitabın âyetleridir…
Tâ, Sîn Bunlar, Kur’ân'ın ve apaçık bir kitabın âyetleridir….
Kitap'tan yanında bilgi olan kimse…
İşte sana hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri….

Ve bu Kur’ân, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin sadece içinde konu edilenlerin doğrulanması ve Kitabın ayrıntılı olarak açıklanmasıdır. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.

Ve sen, hangi işi yaparsan yap, Kur’ân'dan onun hakkında ne okursan oku ve siz ne işte çalışırsanız çalışın, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, Biz, sizin üzerinizde şâhitiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinizden uzak kalmaz. Ve bundan küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır.


Yusus 1-2-3
Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. Muhakkak ki Biz, O'nu Arapça Kur'ân olarak indirdik. Böylece siz akıl edersiniz. Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.


Apaçık olan bir kitap var, her şey bu kitapta var ve bu kitap da Allahın katında.

Ve kuran da bu apaçık olan ana kitapdan bir kısım açıklanan, anlatılan, bildirilen, vahyedilenlerin toplanması, kelam edilmesi, bizim insanoğlunun anlayacağı düzeye, idrak seviyesine indirilmesi, kelimelerle en güzel şekilde açıklanmasıdır. Asıl bilginin alındığı kaynak ANA KİTAPtır.

Şimdi biz kitaptan kelam edilenleri kuranda kelimelerle açıklananları ne kadar anlıyoruz, her zaman kendimize sormalıyız!

Resuller Allahın akıl verdiği kullardır. Yani akıl sahibiler. Bunlar semereli olan peygamberlerdir, birde bu resullerin izinden giden onların aklını devam ettiren, onların açtığı yolda ilerleyen resuller vardır. Mesala İbrahimin hanif dinindeniz diyoruz. Atamız, babamız İbrahim, semereli, üstün kılınan bir peygamberdir, diğer bir çok bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz peygamber onun izinden, açtığı yoldan gitmiştir.

Apaçık olan kitabı okuyanlar resullerdir.

Apaçık olan kitap nedir?, bizim gözümüzün önünde ama bizim göremediğimiz, içindeki kıssaları okuyamadığımız, ibretlerini göremediğimiz, her şeyin açıklandığı, hiç kimsenin hakkının yenmediği, kurandan anlatılanlarla anlamaya çalıştığımız kitap nerede?

Tekrar yukarıdaki kuran ayetlerini okursak, bizim gözümüzün gördüğü halde kör, kulağımız duyduğu halde sağır ve konuştuğumuz halde dilsiz olduğumuz, aslında sergilenen, apaçık, her şeyin açıklandığı kitabın bize görünen yüzünün YAŞAM olduğunu anlarız.

Apaçık olan kitabı görmemizi engelleyen istek ve arzularımız, duygular ve hayallerdir. Kuran bir rehberdir, öğüttür, yaşama(kitaba) kadar götüren yoldur. Kuranda siz akletmez misiniz?, hiç düşünmez misiniz?, öğüt almaz mısınız? İdrak etmez misiniz? gibi uyarılarla kendimize(insani meziyetler) gelmemiz istenilmektedir.

Casiye 2: Kitap(el kitâbi), azîz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
Casiye 3: Muhakkak ki mü'minler için göklerde ve yerde mutlaka âyetler( âyâtin) vardır.
Casiye 4: Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı bütün canlılarda da kesin bilgiyle inanan bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 5: Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın gökten rızık indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, rüzgarları yönlendirmesinde akıl eden bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 6: İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir(âyâtu allâhi). Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden(ve âyâti-hi) sonra hangi söze(hadîsin) inanacaklar?

galipyetkin
2. April 2013, 07:32 PM
Sayın Mustafabey.

Tahlil ve tefekkürünüzle vardığınız ''YAŞAM" sonucunu da ben sübjektif yani kişinin kendisinin kendisince, veya tabi olduğu toplumunca kabul edilen, vaz edilen kurallara göre yaşadığı "hayat"ı değil de; objektif yani yaşanılması, uyulması gereken ve ilahi otorite tarafından vaz edilmiş, konulmuş kurallar dizisinin meydana getirdiği ''ortam", isterseniz "sistem" olarak anladım. Yanılıyor muyum?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

mustafabey
2. April 2013, 08:40 PM
Sayın Mustafabey.

Tahlil ve tefekkürünüzle vardığınız ''YAŞAM" sonucunu da ben sübjektif yani kişinin kendisinin kendisince, veya tabi olduğu toplumunca kabul edilen, vaz edilen kurallara göre yaşadığı "hayat"ı değil de; objektif yani yaşanılması, uyulması gereken ve ilahi otorite tarafından vaz edilmiş, konulmuş kurallar dizisinin meydana getirdiği ''ortam", isterseniz "sistem" olarak anladım. Yanılıyor muyum?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selam Galip Kardeşim;

Yaşam genel bir ifadedir, herşey yaşamın içindedir. Herşey apaçık olan bir kitapda yani yaşamda zuhur etmektedir. Allahın yaşamda koyduğu kanunlar tüm canlılar için geçerlilidir, hiçbir canlı bu kanunların dışına çıkamaz. Hiçbir insanın elinde de böyle bir güç yoktur.

Bizim kendi hayatımızda bu yaşamın içerisindedir. Toplumların genel anlayışı, değerleri zamanın şartlarına göre değişmekte gelişmektedir. Yaşam sabit değil dinamiktir. Yaşama ayak uyduramayan toplumlar tarih sahnesinden silinmektedir. Yani her toplumda Allahın koymuş olduğu kanunlara tabidir.
Yaşamda bir mücadele vardır. Bizimde bu mücadele etmemiz ve rum suresi 30 ayette belirtildiği gibi ;

Rum 30: “O halde sen yüzünü, dosdoğru olarak dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmiyor.”

Allahın insanlar üzerinde yarattığı fıtrata uygun davranmamız gereklidir. Buna uygun davranamayan, insan vasfına uygun davranamayan, hayvani vasıflar sergileyen toplumlar, yani aklın dışına çıkan, düşünemeyen, idrak edemeyen, Allahın yarattığı ayetleri, kanunları arkasına atan, herşeye istek ve arzularala hayelle ve duyguların esiri olarak bakan ve bunların neticesinde yaşam kitabını okuyamayan toplumların başına ne geldiği HAKKA suresinde açıklanmaktadır.

HAKKA SURESİ;

19. Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der.

20." Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum."

21. Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir,

22. Yüce bir cennette,

23. Meyveleri sarkmış halde.

24. Geçmiş günlerde işlediklerinize karşılık, âfiyetle yeyin, için.

25. Kitabı sol tarafından verilene gelince,der ki:" Keşke, bana kitabım verilmeseydi!"

26."Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"

27. Keşke onunla her iş olup bitseydi!

28. Malım bana hiç fayda sağlamadı;

29. Saltanatım da benden , yok olup gitti.

30. Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;

31. Sonra alevli ateşe atın onu!

32. Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!

33. Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi,


Selamlar…