PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bilim'i Daha Çok İnsan Öldürmek İçin Kullanmak


aRaYaN
18. November 2012, 12:39 AM
1.Dünya savaşında bir bilimadamı kimya ile ilgilendiğini ve savaş alanında bundan faydalanmak istediğini söylemiştir.Klor gazının zehirli etkisini kullanarak insan daha çok insan öldürmek istemiştir.Ve 1.dünya savaşında Klor gazının siperlerdeki düşman askerlerinin üstüne atılması sonucu yaklaşık 5.000 civarında asker boğularak öldürülmüştür.

42-45.dk'ler arasında
http://www.youtube.com/watch?v=6mPT_Thvhj4

aorskaya
18. November 2012, 03:30 AM
1.Dünya savaşında bir bilimadamı kimya ile ilgilendiğini ve savaş alanında bundan faydalanmak istediğini söylemiştir.Klor gazının zehirli etkisini kullanarak insan daha çok insan öldürmek istemiştir.Ve 1.dünya savaşında Klor gazının siperlerdeki düşman askerlerinin üstüne atılması sonucu yaklaşık 5.000 civarında asker boğularak öldürülmüştür.

42-45.dk'ler arasında
http://www.youtube.com/watch?v=6mPT_Thvhj4

arayan kardeşim,

haberi vermişsin ama yorumlarını yapmamışsın!

Başlık biyoloji, araç kimyasal olsada; bu haberi verme amacın, konuyu açmaktaki fikrin nedir?

Bilimin her şeyi çözmediğini, hatta bazen çözümsüzlüğün bizzat bilim tarafından çıkarılabileceğini anlatmak istediğini sanıyorum.

Bu durumda da, bilimi kitabın önüne alanların, her şeyin bilimselliğe dayanmasını dayatanların tezi çürümüş oluyor...

Ana fikri, doğru anlamışmıyım acaba?


selamlar,
aorskaya

aRaYaN
18. November 2012, 03:15 PM
Bilim sömürülebilir.

aorskaya
18. November 2012, 03:55 PM
Bilim sömürülebilir.

Ne dedin kardeşim????

Evrim teorisimi???

selamlar,
aorskaya

aRaYaN
18. November 2012, 04:34 PM
Evrim teorisinde doğa ve tesadüf kavramlarını çıkarıp yerine Allah kelimesini koyduğumuzda islama ters olduğunu düşünmüyorum.

aorskaya
19. November 2012, 12:41 AM
Evrim teorisinde doğa ve tesadüf kavramlarını çıkarıp yerine Allah kelimesini koyduğumuzda islama ters olduğunu düşünmüyorum.

Yeterli olmaz!

Ortak atadan gelmeler, denizden karaya çıkışlarda geçirilen dönüşümler, karadan denize geçişlerde oluşan dönüşümler, tesadüfi yerine bilinçli, programlı dense de gerçekte, karadan suya, sudan karaya geçilerek evrimleşme olmadığından yine islami olmaz.

Bir tür nasıl yaratıldıysa, öyle devam etmektedir. Tür, zayıflayabilir, şişmanlayabilir vb. şekilde başka değişik normlarda da olabilir, ama başka bir türe dönüşmez.

Denize giren ayı, ne tesadüfen, nede planlı olarak balinaya dönüşmez...

Denizden karaya çıkan su hayvanları ise aynı sebeplerle kara hayvanına dönüşmez...

Çünkü, rabbim her şeyi tür olarak ve çift yaratmış olup, çoğalma esnasında öncekilere göre özellikleri gelişebilir yada körebilir ama başka türe geçiş olmaz.

vs. vs...

selamlar,
aorskaya

aRaYaN
19. November 2012, 10:30 PM
Yeterli olmaz!

Ortak atadan gelmeler,

Neden ortak atadan gelinemesin ki ?

karadan suya, sudan karaya geçilerek evrimleşme olmadığından yine islami olmaz.

Açar mısın ?

Bir tür nasıl yaratıldıysa, öyle devam etmektedir.

Neden böyle olsun ki ?

Tür, zayıflayabilir, şişmanlayabilir vb. şekilde başka değişik normlarda da olabilir, ama başka bir türe dönüşmez.

Başka türe neden dönüşemesin ki ? İslama neden ters olsun ki ?

Denize giren ayı, ne tesadüfen, nede planlı olarak balinaya dönüşmez...

:)

Denizden karaya çıkan su hayvanları ise aynı sebeplerle kara hayvanına dönüşmez...

Neden dönüşemesin ki ?


Çünkü, rabbim her şeyi tür olarak ve çift yaratmış olup, çoğalma esnasında öncekilere göre özellikleri gelişebilir yada körebilir ama başka türe geçiş olmaz.

Neden başka türe geçiş olmasın ki ?

vs. vs...

selamlar,
aorskaya


Selamlar.

Fers
20. November 2012, 12:23 AM
selam

şu yazılan "nedenlerin" nedenlerinin dayanağı nedir, neymiş bu evrim, değişim, dönüşüm veya her ne ise...

ve şu islami ne demek, kur anla bağlantısı var mıdır veya nedir/nasıldır ki içinde evrimide barındırmış veya barındırmamış olsun...

ve sonra barındırıp barındırmamasının önemi nedir, gerek var mıdır, gelen bildirinin/sistemin özü olan salat ı ikame etmeye engel veya destek midir...

aorskaya
20. November 2012, 12:28 AM
Selamlar.

Ve aleykümselam.

Evrim teorisinin şu andaki sonuçları aynı kalmak koşuluyla, teorideki gerekçelerin değişmesi sonucu değiştirmez.

Çünkü, teorinin bütünü yanlış, vardığı sonuç yanlış.

Aynı sonuç kabul edilecekse, tesadüfen veya doğal seleksüyon sonucu denmesi ile Allah, türlerin zamanla değişmesi şeklinde yarattığı için, türler zamanla (giderek daha mükemmele doğru üstelik) değişiyor, balıklar kuş oluyor, ayılar balina oluyor dense bir şey değişmez. Çünkü, teori yanlış sonuca gidiyor.

Buna dikkat çektim.

Yoksa, teori yerine rabbimizin yapabileceklerini gözardı ederek, yukarıdakilerin değişmeyeceğini söylemedim...

Aslında, bunu ima bile etmeyeceğimi de biliyor olduğunu düşündüğümden başka bir şeymi söylemek istiyor olabilirsin.

Yazman halinde biz de görmüş luruz.

selamlar,
aorskaya

aRaYaN
20. November 2012, 08:33 PM
selam

şu yazılan "nedenlerin" nedenlerinin dayanağı nedir, neymiş bu evrim, değişim, dönüşüm veya her ne ise...

ve şu islami ne demek, kur anla bağlantısı var mıdır veya nedir/nasıldır ki içinde evrimide barındırmış veya barındırmamış olsun...

ve sonra barındırıp barındırmamasının önemi nedir, gerek var mıdır, gelen bildirinin/sistemin özü olan salat ı ikame etmeye engel veya destek midir...


Salatı ikame edecekleri salatı ikame etmeye nelerle ikna edeceksin ? Sadece salatı ikame etmek meselesiyse 15-20 ayet inip salat ı ikame edin deyip neden bırakmadı indiren ?

Bunu anlamak bir emirdir.

De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” ankebut 20

mustafabey
21. November 2012, 02:02 AM
Selam;

Evrim; evrende evreler halinde gerçekleşen, birbirini takip eden olguların oluşumlarını tamamlayarak sonraki aşamaya geçmesidir, sonraki aşamaya geçemeyen olgular bekletilir taki oluşumlarını tamamlayıncaya kadar, başarısız olanların seleksiyona uğrar, yokolur veya geriler.

Yaratıcı yarattıklarında tekrar yaratarak değişim, dönüşüm, evrim yaptırarak yaratmaya devam etmektedir, bunu görebilmek, anlayabilmek için bilimin her dalında ilerlemek gerekir, biz toplum olarak uyusakda ileri giden, araştıran Allahın yarattığı ayetleri inceleyen toplumlar var.

Evrim yok demek, evrimi inkar etmek aslında yaratıcı yapacağını yaptı herşeyi sabitledi, yaratmayı durdurdu gibi algılamaktır. Yaratıcının yaratmaya devam ettiğini bugünkü bilim anlamıştır, bizim algılayamayışımız bizim noksanlığımızdır, aklımızı işletemediğimizdendir, Allahın yarattığı ayetleri okuyamadığımızdandır, bu bizim anlayışımızın daha henüz o seviyeye ulaşmadığını gösterir.

İlmeden Yaratıcının yücelik sıfatlarını, Allahın yarattığı ayetleri yine insanlığa bahşettiği akılla okuyarak öğrenir, ilerler, düşünce dünyasında evrimini ilerletir, insanlığa bir adım daha yaklaşır, Allah ayetlerini okuyanları mükafatlandırır.

Biz istediğimiz kadar evrim yok diyelim, atı alan üsküdarı geçmiş.

Bilim insanlığı öldürmez, bilakis geliştirir, ilerletir.

İnsanlığı öldüren, gerileten, hatta yokeden;

hayal,
istek arzuların yansımları,
hırs,
şehvet,
ölümsüz olma isteğidir.

Fers
21. November 2012, 03:43 AM
Salatı ikame edecekleri salatı ikame etmeye nelerle ikna edeceksin ?

sizdeki salat ı ikame ne ola ki iknaya ihtiyaç duysun...

Sadece salatı ikame etmek meselesiyse 15-20 ayet inip salat ı ikame edin deyip neden bırakmadı indiren ?

salat ı ikamenin getirisi hikayelerden soyutlanma, onsuz arınma yok, o yoksa gerisi hikaye...


şu yazılan "nedenlerin" nedenlerinin dayanağı nedir, neymiş bu evrim, değişim, dönüşüm veya her ne ise...
ve sonra barındırıp barındırmamasının önemi nedir, gerek var mıdır, gelen bildirinin/sistemin özü olan salat ı ikame etmeye engel veya destek midir...


nedir...

aorskaya
21. November 2012, 04:38 AM
Selam;

Evrim; evrende evreler halinde gerçekleşen, birbirini takip eden olguların oluşumlarını tamamlayarak sonraki aşamaya geçmesidir, sonraki aşamaya geçemeyen olgular bekletilir taki oluşumlarını tamamlayıncaya kadar, başarısız olanların seleksiyona uğrar, yokolur veya geriler.

Yaratıcı yarattıklarında tekrar yaratarak değişim, dönüşüm, evrim yaptırarak yaratmaya devam etmektedir, bunu görebilmek, anlayabilmek için bilimin her dalında ilerlemek gerekir, biz toplum olarak uyusakda ileri giden, araştıran Allahın yarattığı ayetleri inceleyen toplumlar var.

Evrim yok demek, evrimi inkar etmek aslında yaratıcı yapacağını yaptı herşeyi sabitledi, yaratmayı durdurdu gibi algılamaktır. Yaratıcının yaratmaya devam ettiğini bugünkü bilim anlamıştır, bizim algılayamayışımız bizim noksanlığımızdır, aklımızı işletemediğimizdendir, Allahın yarattığı ayetleri okuyamadığımızdandır, bu bizim anlayışımızın daha henüz o seviyeye ulaşmadığını gösterir.

İlmeden Yaratıcının yücelik sıfatlarını, Allahın yarattığı ayetleri yine insanlığa bahşettiği akılla okuyarak öğrenir, ilerler, düşünce dünyasında evrimini ilerletir, insanlığa bir adım daha yaklaşır, Allah ayetlerini okuyanları mükafatlandırır.

Biz istediğimiz kadar evrim yok diyelim, atı alan üsküdarı geçmiş.

Bilim insanlığı öldürmez, bilakis geliştirir, ilerletir.

İnsanlığı öldüren, gerileten, hatta yokeden;

hayal,
istek arzuların yansımları,
hırs,
şehvet,
ölümsüz olma isteğidir.
Yazılarda, evrim yok, yaratma yok diyen olmamış!

Sadece evrim teorisi, sonuçları itibariyle ve gerekçeleri itibarıyla yanlış bulunmuş...

1- Siz, bu durumu anlayarakmı bunu yazdınız, yoksa evrim ve yaratma yok diye anladığınız içinmi böyle yazdınız?

2- Evrim teorisini doğru buluyor olabilirmisiniz?

selamlar,
aorskaya

mustafabey
21. November 2012, 01:16 PM
Selam Aorskaya Kardeşim;

Yazılarda, evrim yok, yaratma yok diyen olmamış!

Sadece evrim teorisi, sonuçları itibariyle ve gerekçeleri itibarıyla yanlış bulunmuş...

"Bilimsel teori, bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır."

“Evrim teorisi” adı üstünde teori olmuş, gerekçelerinin veya sonuçlarının yanlış olduğuna kim hükmetmiş, eğer senin ulaştığın bir sonuçsa bu senin kişisel görüşündür, evrim teorisini çürütmez, gerçekliğini ortadan kaldırmaz.

Evrim teorisi inanılacak bir şey değildir, akıl işletilerek anlaşılacak, ilmederek ulaşılacak bir olgudur. Bilim adamlarının birçok veriyi toplayarak gözlemlediği, ortaya çıkardığı, deneylerle ulaştığı sonuçlardır.

Benim yazdığım yazıda anlaşılmıyorsa tekrar bir tercüme edeyim; bilim adamlarının ulaştığı “evrim teorisi”nin zamanımızda ulaşılan bu konuda doğruya en yakın olan açıklama olduğunu düşünüyorum.

Evrim; evrende evreler halinde gerçekleşen, birbirini takip eden olguların oluşumlarını tamamlayarak sonraki aşamaya geçmesidir, sonraki aşamaya geçemeyen olgular bekletilir taki oluşumlarını tamamlayıncaya kadar, başarısız olanların seleksiyona uğrar, yokolur veya geriler.


Demekle, sadece evrimin biyolojiyi ilgilendiren kısmında değil heralanda (evrende) değişimim, dönüşümüm aşama aşama gerçekleştiğini, sonlanmadığını devam eden bir süreç olduğunu bununda Allahın yarattıklarının içinde tekrar tekrar yaratmaya devam ettiğinin bir göstergesi olduğunu belirttim.

Ayrıca, bizim toplum olarak bilime uzak olduğumuz, Allahın yarattığı ayetleri okumayarak bir bakıma görmezden geldiğimiz, bununda bize cahillik olarak ortaya çıktığı vede heralanda bilimde ilerleyen toplumlara göre (Allahın yarattığı ayetleri inceleyenlere göre) geride kaldığımız, düşüncede evrim geçiremediğimiz tespitleri yapılabilir.

Ayrıca senin yazdığın yazılarda;

Ortak atadan gelmeler, denizden karaya çıkışlarda geçirilen dönüşümler, karadan denize geçişlerde oluşan dönüşümler, tesadüfi yerine bilinçli, programlı dense de gerçekte, karadan suya, sudan karaya geçilerek evrimleşme olmadığından yine islami olmaz.


Evrim teorisinin şu andaki sonuçları aynı kalmak koşuluyla, teorideki gerekçelerin değişmesi sonucu değiştirmez.
Çünkü, teorinin bütünü yanlış, vardığı sonuç yanlış.
Aynı sonuç kabul edilecekse, tesadüfen veya doğal seleksüyon sonucu denmesi ile Allah, türlerin zamanla değişmesi şeklinde yarattığı için, türler zamanla (giderek daha mükemmele doğru üstelik) değişiyor, balıklar kuş oluyor, ayılar balina oluyor dense bir şey değişmez. Çünkü, teori yanlış sonuca gidiyor.

İfadelerinde sadece biyolojik evrim (evrim teorisi) kısmına değindiğin anlaşılıyor, ben senin bu yazdıklarında bilimi geri plana attığını veya evrimi tam olarak araştırmadığını bu yüzden karşı çıktığını anlıyorum.

Senin ulaştığın bu görüş bizim toplumda karşılık bulan bir görüştür ki, bu bilime toplum olarak ne kadar değer verdiğimizin(yani vermediğimizin) bir göstergesidir.

Allah yarattığı ayetleri okuyanları mükafatlandırır. Bizler(toplum) bu yaratılan ayetleri okumadığımız için mükafat almadığımız gün gibi ortadadır. Hem bu yaratılan ayetleri görmezden geldiğimiz için diğer toplumlara göre cahil kalıyoruz, buda yaşamda heralanda kendini gösteriyor. Bu yüzden heralanda ki yapılaşmamız bozuk, bu zihniyetle insanlığa ilerleyemeyiz.

aorskaya
21. November 2012, 11:27 PM
Selam Aorskaya Kardeşim;



"Bilimsel teori, bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır."

“Evrim teorisi” adı üstünde teori olmuş, gerekçelerinin veya sonuçlarının yanlış olduğuna kim hükmetmiş, eğer senin ulaştığın bir sonuçsa bu senin kişisel görüşündür, evrim teorisini çürütmez, gerçekliğini ortadan kaldırmaz.

Evrim teorisi inanılacak bir şey değildir, akıl işletilerek anlaşılacak, ilmederek ulaşılacak bir olgudur. Bilim adamlarının birçok veriyi toplayarak gözlemlediği, ortaya çıkardığı, deneylerle ulaştığı sonuçlardır.

Benim yazdığım yazıda anlaşılmıyorsa tekrar bir tercüme edeyim; bilim adamlarının ulaştığı “evrim teorisi”nin zamanımızda ulaşılan bu konuda doğruya en yakın olan açıklama olduğunu düşünüyorum.



Demekle, sadece evrimin biyolojiyi ilgilendiren kısmında değil heralanda (evrende) değişimim, dönüşümüm aşama aşama gerçekleştiğini, sonlanmadığını devam eden bir süreç olduğunu bununda Allahın yarattıklarının içinde tekrar tekrar yaratmaya devam ettiğinin bir göstergesi olduğunu belirttim.

Ayrıca, bizim toplum olarak bilime uzak olduğumuz, Allahın yarattığı ayetleri okumayarak bir bakıma görmezden geldiğimiz, bununda bize cahillik olarak ortaya çıktığı vede heralanda bilimde ilerleyen toplumlara göre (Allahın yarattığı ayetleri inceleyenlere göre) geride kaldığımız, düşüncede evrim geçiremediğimiz tespitleri yapılabilir.

Ayrıca senin yazdığın yazılarda;





İfadelerinde sadece biyolojik evrim (evrim teorisi) kısmına değindiğin anlaşılıyor, ben senin bu yazdıklarında bilimi geri plana attığını veya evrimi tam olarak araştırmadığını bu yüzden karşı çıktığını anlıyorum.

Senin ulaştığın bu görüş bizim toplumda karşılık bulan bir görüştür ki, bu bilime toplum olarak ne kadar değer verdiğimizin(yani vermediğimizin) bir göstergesidir.

Allah yarattığı ayetleri okuyanları mükafatlandırır. Bizler(toplum) bu yaratılan ayetleri okumadığımız için mükafat almadığımız gün gibi ortadadır. Hem bu yaratılan ayetleri görmezden geldiğimiz için diğer toplumlara göre cahil kalıyoruz, buda yaşamda heralanda kendini gösteriyor. Bu yüzden heralanda ki yapılaşmamız bozuk, bu zihniyetle insanlığa ilerleyemeyiz.

Sevgili kardeşim,

Bana evrim teorisinin inançla ilgisi olmayıp, bilimle ilgisi olduğunu (bilmediğimi bilerek!) açıkladığın için teşekkür ederim!

Siz, bilimle ilgili her uğraşı, takdir edilesi, faydalı uğraş ve sonuçlarını da faydalı göremeye devam etme mantıksal karmaşasından kurtulamadıkça, evrim teorisinin islama uygun olduğunu kabul etmeniz de normal oluyor.

İnsanları yok etmek için, en uygun silah üretimine yönelik bilimsel çabalar da size göre kurana uygundur belki de değilmi?

Müslümanlar, böyle bir düşünceyle, bilimsel buluşlara yanaşmadıkları için geri kalmışlar, bilimle uğraşan bu kimseler ise, rabbimizin ayetlerini yaşamışlardır değilmi?

Şimdi de, "evrim teorisini doğru bulması bir yana, islama uygun bulan bir mantıkla" karşılaşıyorum.

Peki, kısaca evrim teorisinin gerekçelerini ve sonuçlarını yazarak kurana nasıl uygun olduğunu da gösterebilirmisin?

selamlar,
aorskaya

mustafabey
22. November 2012, 05:16 PM
Selam Aorskaya Kardesim;

Bana yöneltiğin soruların cevaplarını genel olarak yazdığım önceki yazılarda açıkladım.

Siz, bilimle ilgili her uğraşı, takdir edilesi, faydalı uğraş ve sonuçlarını da faydalı göremeye devam etme mantıksal karmaşasından kurtulamadıkça, evrim teorisinin islama uygun olduğunu kabul etmeniz de normal oluyor.
İnsanları yok etmek için, en uygun silah üretimine yönelik bilimsel çabalar da size göre kurana uygundur belki de değilmi?
Müslümanlar, böyle bir düşünceyle, bilimsel buluşlara yanaşmadıkları için geri kalmışlar, bilimle uğraşan bu kimseler ise, rabbimizin ayetlerini yaşamışlardır değilmi?


Sorularının cevabı genel olarak;

Bilim insanlığı öldürmez, bilakis geliştirir, ilerletir.
İnsanlığı öldüren, gerileten, hatta yokeden;
hayal,
istek arzuların yansımları,
hırs,
şehvet,
ölümsüz olma isteğidir.

İlmeden Yaratıcının yücelik sıfatlarını, Allahın yarattığı ayetleri yine insanlığa bahşettiği akılla okuyarak öğrenir, ilerler, düşünce dünyasında evrimini ilerletir, insanlığa bir adım daha yaklaşır, Allah ayetlerini okuyanları mükafatlandırır.

Toplum olarak geri kalma sebeplerine ilişkin olarak ise;
Ayrıca, bizim toplum olarak bilime uzak olduğumuz, Allahın yarattığı ayetleri okumayarak bir bakıma görmezden geldiğimiz, bununda bize cahillik olarak ortaya çıktığı vede heralanda bilimde ilerleyen toplumlara göre (Allahın yarattığı ayetleri inceleyenlere göre) geride kaldığımız, düşüncede evrim geçiremediğimiz tespitleri yapılabilir.

Görüleceği üzere sorduğun soruların genel olarak cevaplanmış zaten, konuyu geliştirmek adına ortaya koyduğun düşüncelerini, karşı çıkma sebeplerini göremedim, görüşlerini yazarsan faydalanırız kardeşim.
Son olarak sorduğun;

Şimdi de, "evrim teorisini doğru bulması bir yana, islama uygun bulan bir mantıkla" karşılaşıyorum.
Peki, kısaca evrim teorisinin gerekçelerini ve sonuçlarını yazarak kurana nasıl uygun olduğunu da gösterebilirmisin?
Kısmen cevap verilmiş;
Evrim; evrende evreler halinde gerçekleşen, birbirini takip eden olguların oluşumlarını tamamlayarak sonraki aşamaya geçmesidir, sonraki aşamaya geçemeyen olgular bekletilir taki oluşumlarını tamamlayıncaya kadar, başarısız olanların seleksiyona uğrar, yokolur veya geriler.

Yaratıcı yarattıklarında tekrar yaratarak değişim, dönüşüm, evrim yaptırarak yaratmaya devam etmektedir, bunu görebilmek, anlayabilmek için bilimin her dalında ilerlemek gerekir, biz toplum olarak uyusakda ileri giden, araştıran Allahın yarattığı ayetleri inceleyen toplumlar var.

Evrim yok demek, evrimi inkar etmek aslında yaratıcı yapacağını yaptı herşeyi sabitledi, yaratmayı durdurdu gibi algılamaktır. Yaratıcının yaratmaya devam ettiğini bugünkü bilim anlamıştır, bizim algılayamayışımız bizim noksanlığımızdır, aklımızı işletemediğimizdendir, Allahın yarattığı ayetleri okuyamadığımızdandır, bu bizim anlayışımızın daha henüz o seviyeye ulaşmadığını gösterir.

İlmeden Yaratıcının yücelik sıfatlarını, Allahın yarattığı ayetleri yine insanlığa bahşettiği akılla okuyarak öğrenir, ilerler, düşünce dünyasında evrimini ilerletir, insanlığa bir adım daha yaklaşır, Allah ayetlerini okuyanları mükafatlandırır.

Dahada eklemek gerekirse;
İslam aklı, mantığı, düşünceyi ön plana çıkarır. “hiç düşünmezmisiniz”, ” akletmezmisiniz”, “akıl sahipleri için ibretler vardır” gibi ifadelerle akla, düşünceye, idrak ve muhakemeye ne kadar önem verdiğini bildirir.

Ayrıca;
Casiye 2: Kitap(el kitâbi), azîz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
Casiye 3: Muhakkak ki mü'minler için göklerde ve yerde mutlaka âyetler( âyâtin) vardır.


İki türlü ayet vardır
1- Allahın yarattığı ayetler; herşey
2- Allahın indirdiği ayetler; kitap, kelam
Casiye 4: Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı bütün canlılarda da kesin bilgiyle inanan bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 5: Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın gökten rızık indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, rüzgarları yönlendirmesinde akıl eden bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 6: İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir(âyâtu allâhi). Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden(ve âyâti-hi) sonra hangi söze(hadîsin) inanacaklar?
Casiye 7: Bütün yalancı günahkârların vay haline.
Casiye 8: Kendisine Allah’ın âyetlerinin(âyâti allâhi) okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!
Casiye 9: Âyetlerimizden(min âyâti-nâ) bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

Okuyabilen için bilimin konusu olan o kadar çok ayet var ki; biz Müslüman geçinen toplumlarda o ayetleri okuyanlar çok az. Ayetleri okumaya uzağız. Casiye 8 ve 9 a bakarsak bizim gibi toplumlara atıf var. Allahın yarattığı ayetleride okumaya çalışanlara karşı (bilim adamları) nasıl tavır sergilediğimizden, onların çalışmalarını reddettiğimizden bahsediyor. Onların çabalayarak ortaya çıkardıkları bilgileri sanki biliyormuşcasına büyüklük taslayarak hiçbir incelememiz bu konularda çabamız olmasada, onları alaya alarak duymamış gibi davrandığımızdan bahsetmekte. Ne diyor “Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!”, insanlıktan nasip almamak, insanlıktan uzaklaşmak, akıldan, düşünceden uzaklaşmak insana verilen en büyük azaplardandır. Bunun da yaşamda her alanda etkileri olacaktır. Etkilerini hissetmiyormusun?


Allahın yarattığı bu ayetleri okumaya bir tanım yaparsak; doğayı incelemek, evrimi, yaratılış kanunlarını araştırmak, maddenin kimyasını araştırmak, evreni keşfetmeye çalışmak, yaratılan kanunları, mikroskopik canlıları, DNA’yı, atomu, molekülleri, elektronları, insanın duygularını, hayvan içgüdülerini, marsı, ayı, denizi, atmosferi ….. kısacası pozitif bilim olarak nitelenen her türlü ilimle uğraşmak, öğrenmek, bu konuda deneyler yapmak, içinde bulunduğumuz dünyayı, maddi alemi keşfetmek Allahın yarattığı ayetlerini okumaya çalışmaktır. Edison veya başkaları Allahın ayetlerini okuyup, lambayı icat etmeselerdi, biz geceleri karanlıkta kalırdık. İşin bu tekniki gelişme boyutu olsada Allahın yarattığı ayetlerle meşgul olmak, bu ayetleri okumak en büyük ibadetlerdendir.
Ayrıca evrimi yanlışlayacak bilgi, belge ve araştırmaların varsa bunları bu konularda sözsahibi olan uzaman bilim insanları ile paylaşmanı tavsiye ederim.

aorskaya
22. November 2012, 06:41 PM
1- kısacası pozitif bilim olarak nitelenen her türlü ilimle uğraşmak, öğrenmek, bu konuda deneyler yapmak, içinde bulunduğumuz dünyayı, maddi alemi keşfetmek Allahın yarattığı ayetlerini okumaya çalışmaktır.

2- Edison veya başkaları Allahın ayetlerini okuyup, lambayı icat etmeselerdi, biz geceleri karanlıkta kalırdık. İşin bu tekniki gelişme boyutu olsada Allahın yarattığı ayetlerle meşgul olmak, bu ayetleri okumak en büyük ibadetlerdendir.

3- Ayrıca evrimi yanlışlayacak bilgi, belge ve araştırmaların varsa bunları bu konularda sözsahibi olan uzaman bilim insanları ile paylaşmanı tavsiye ederim.

1- Bilimle uğraşan bilim adamlarına, bilimle buldukları sonuçları objektif olarak yansıtmaları kaydıyla kimse karşı çıkamaz, çıkmamalıdır.

Eğer bilim adamı, bilimle ulaştığı sonuc; yaratana çıktığında bunu da gizlemeden, reddetmeden söyleyebiliyorsa buna saygı duyulur.

Ancak, tek başına bunlar bile ibadet demek için yeterli değildir. Bulduğu sonuçla ilgili olarak, yaratanı ilgili görmekle birlikte, onu bilmeye, tanımaya çalışıp, yaratış sebeplerini de öğrenmeye çalışmadıkça, taraflı davranışı nedeniyle buluşunu kabul etmekten başka o kimseyle ilgili yapılacak bir şey kalmaz.

2- Edison, senin bu dediğine göre, mümin biri olmalı ve cennetlik olmalıdır herhalde değilmi? Peki cennetlikmidir? Cennet için, bütün insanlara fayda sağlayacak bir keşif yeterlimidir?

Yoksa "LA İLAHE" yi anlayıp, bunun bilimsel kanıtlarını da hem kabul edip, "İLLA ALLAH" olduğunu görüp, hemde bilimsel platformlarda dillendirmesi gerekli değilmidir?

3- Evrim teorisini islami bulan sana sorduğum soruların cevabını alamamışsamda, 3. maddede yazdıkların başka şey söylemeye gerek bırakmıyor:

Siz, evrim teorisini destekleyen şahsi bilginiz, deneyleriniz olmadığı halde, onu islama uygun buluşunuzu buraya yazabilirken sorun olmuyor, ama ben islama uygun değildir deyince, bunu evrimle ilgilenenlerle görüşmemi öneriyorsunuz!

Neyseki, ben ilgili teoride şahsen kendime göre mantıksız bulduğum kısımları ve yine bu teoriyi yanlışlayan başka bilim adamlarının sonuçlarını da kendileriyle gündem konusu yapmıştım.

Ama, tıkansalarda, Allah'ı reddedebilmek adına, onu doğru kabul etmekten vazgeçmediklerini belirterek yazımı bitireyim...

Teşekkür ederim, selamlarımla...

aorskaya

mustafabey
23. November 2012, 02:49 AM
Selamlar;

Yaratıcı insanoğluna yarattığı ayetleri okuması, incelemesi, bilgi sahibi olabilmesi için
Kulağı,
Gözü, ve
Ağzı vermiştir. Bu kaynaklardan alınan uyarılarla aklın oluşumu ve gelişimi devam etmektedir.

Binlerce yıldır insanoğlu gördüğü, duyduğu, konuştuğu yaşamını etkileyen canlı(yaratılan) ayetlerle ilişkisi, tabiatla mücadelesi insanoğlunun beynini geliştirmiş, bir düzeye çıkarmıştır. Şuan insanlığın sahip olduğu bu bilgi birikimi yaratılan ayetlerin okunmasıyla alakalıdır. Bu yaratılan ayetlerin okunması işi BİLİM adı altında yürütülmektedir.

İnsanoğlunun kavradığı olgu ve oluşumlar arttıkça, yaratılan ayetlerdeki kanunlar çözüldükçe elde edilen bilgiler insanoğlunun yaşamını kökten etkilemektedir.

İnsanoğlunun anlayışında heralanda bir evrim yaşanmaktadır. İnsanoğlunun bilgi birikimi arttıkça, yaratılan ayetlerle haşir neşir olundukça insanlar ilahi kavramlara yaklaşmaktadırlar. Bilim insanlardaki cahilliği kaldırmakta ve ortaya koyduğu bilgiler itibariyle Allaha yaklaştırmaktadır.


Onun içindir ki, bilim adamlarının kişisel görüşleri değil bilim adına ortaya koydukları bilgiler, keşifler ve değerler bizim için önem arz etmektedir.
Her bilim dalının ortaya koyduğu, ürettiği bilgiler değerlidir, şuan bize önemsiz gibi görülen bilgilerin yığını bir süre sonra insanlığa belki başka kapılar pencereler açacak, Allaha yaklaştıracaktır.
İnsanoğlunun dini esaslı bir şekilde anlayabilmesi için gelişmiş bir akla ihtiyacı vardır. Bilimde insanoğlunun aklını geliştirmektedir. İnsanoğluna evrim geçirtmektedir.

"Bilimsel teori, bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır."

Teori düzeyine çıkmış açıklamaları, belki binlerce bilim adamı çok uzun zamanlar boyunca gözlemlemiş, üzerinde düşünmüş, deneyler yapmış belli sonuçlara ulaşmış teori düzeyinde kabul edilmiştir.

Teori düzeyinde kabul edilmiş bir açıklamayı(evrim teorisini) benim zanna dayalı olarak ret etmem pek akıllıca, mantıklı bir davranış olmaz. O kadar bilim adamının çalışmarını, gözlemlerini geçerli bir bilgiye sahip olmadan kabul etmemek, yukarıda açıkladığım gibi casiye 8-9 ayetlerde bahsedilen duruma düşmüş gibi oluruz.

Casiye 4: Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı bütün canlılarda da kesin bilgiyle inanan bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 8: Kendisine Allah’ın âyetlerinin(âyâti allâhi) okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!
Casiye 9: Âyetlerimizden(min âyâti-nâ) bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

Onun için prensip olarak işi bilenlere, uzmanlara, bilim adamlarına güvenmek gerekir. Teoriyi zanna dayalı olarak yanlışlamak demek, binlerce kişiyi bu konuda çalışmış olan bilim adamlarının emeklerini hiçe saymak demek olur. Günümüzün doğrusu olarak kabul etmek gerekir.

Aorskaya kardeşim Edison olayına gelince, şöyle bir benzetme yapalım;

Genel anlayışımıza göre; zengin olan, hali vakti olan kurban keser. Kurban kesildiği zaman eti 3 kısma ayrılır, biri kendi ailemiz, biri eşe dosta, biri fakir fukaraya. Burda hayvanı almak için kendi kazancımızı kullandık, birinin yetiştirdiği hayvanı alarak kestik ve dağıttık. Yendi bitti.

Edison ve ismini bilmediğimiz ilmen zengin olan bilim adamlarıda, yaşamlarını ilme adayarak Allahın yarattığı ayetleri okudular, bir bilgi birikimi sahibi oldular ve elde ettikleri bu birikimle elektiriği veya lambayı icat ettiler. Bunu insanlığa sundular. Şimdi burda zenginlik ne?, kurban ne?, kurbanı kesen kim?, kurbanın eti ne?, bu eti yiyen kimler? Şimdi benzetiyoruz ya; Edison ve arkadaşlarının kestiği kurbanın etini hala biz yiyoruz dahada kimler yiyecek kimler… açıkcası böylesine insanlığa hizmet etmiş, karşılığında yaşamında bir şey görmemiş, ilmeden insanların cennete mi yoksa cehenneme gideceğini Allah bilir. Eğer cehenneme gideceklerse biz şimdiden girmeyi garantiledik cehennemi, buda bir getiridir.:)

Ben ilmen ileri giden insanların Allahı reddeceğini hiç sanmıyorum! İnsanların sözleri değil icraatleri önemli, dilin kemiği yok.

aorskaya
24. November 2012, 02:22 AM
"Bilimsel teori, bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır."

Teori düzeyine çıkmış açıklamaları, belki binlerce bilim adamı çok uzun zamanlar boyunca gözlemlemiş, üzerinde düşünmüş, deneyler yapmış belli sonuçlara ulaşmış teori düzeyinde kabul edilmiştir.


Ben, bilimin sonuçlarının Allah'a işaret ettiğini gören bilim adamlarının bunu kabul edip, açıklayarak savunamamasını eleştiriyor ve onun bilim adamlığından şüphe edilmesi gerekir diyorum.

Sen ise bana bilimi, teoriyi ve bunlara harcanan emek ve zamanın öneminden bahsediyor, bilimi anlatmaya çalışıyorsun.

Bilimin önemini reddedenmi var sevgili kardeşim. Bilim, islamında aradığı, öğütlediği bir şeydir ve bu yüzden bilim islama aykırı olmaz.

Ancak, bilim adamı objektif değerlere sahip olduğu zaman bilim adamı olur. Bilime itiraz yoktur, bilim adamının tanımına itiraz vardır. Bilimle uğraşan herkes bilim adamı demek değildir.

Bilim adamı bulduğu her sonucu, tarafsız bir şekilde ilan edebilirse bilim adamı olur. İşte, bilim deney, gözlem, araştırma vb. sonucu bazı şeylerin ilgisini Allah ile ilişkili bulmuşsa, bilim adamıda bunu kabul etmek ve açıklamak zorunda olur.

Kendisi kabul etmese dahi, bilimin ilişkisini açıklaması gerekir. Ama, kendi nefsini ilah kabul edenler, gerçek ve tek ilah olan Allah'ı kabul edemedikleri için, onun varlığını gösteren buluşları da onsuz açıklamaya çalışırlar.

Evrim teorisi de bunlardan biridir.


Teori düzeyinde kabul edilmiş bir açıklamayı(evrim teorisini) benim zanna dayalı olarak ret etmem pek akıllıca, mantıklı bir davranış olmaz.

O kadar bilim adamının çalışmarını, gözlemlerini geçerli bir bilgiye sahip olmadan kabul etmemek, yukarıda açıkladığım gibi casiye 8-9 ayetlerde bahsedilen duruma düşmüş gibi oluruz.

Casiye 4: Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı bütün canlılarda da kesin bilgiyle inanan bir topluluk için ayetler (âyâtun) vardır.
Casiye 8: Kendisine Allah’ın âyetlerinin(âyâti allâhi) okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!
Casiye 9: Âyetlerimizden(min âyâti-nâ) bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

Onun için prensip olarak işi bilenlere, uzmanlara, bilim adamlarına güvenmek gerekir. Teoriyi zanna dayalı olarak yanlışlamak demek, binlerce kişiyi bu konuda çalışmış olan bilim adamlarının emeklerini hiçe saymak demek olur. Günümüzün doğrusu olarak kabul etmek gerekir.



1- Sana yada hiç kimseye, bir iddiayı, görüşü, teoriyi zanna dayanarak reddet diyemem, bunu ima dahi etmem.

Zanna göre hareket insanı yanlışa düşürebilir. Bu nedenle sadece zanna dayalı olarak reddetme...

2- Ancak, ne kadar çok emek harcanırsa harcansın, ne kadar çok kimse meşgul olursa olsun, sonuçları doğru şekilde açıklanmayan, bir bilgi, ilmi bir değer taşımaz. Bilim, bu bilginin tüm ilişkilerini ortaya koymalıdır.

3- Zanna göre, evrim teorisini reddetmeyen sen, yine zanna dayalı olarak teoriyi kabul etmekle kendinle çeliştiğini görebilirmisin?

Red için elinde bir delilin yoksa, kabul için elinde delilin nedir? Her durumda, senin elinde zandan başka bir şey yok! O halde sen zanna dayalı reddetmeyi mantıksızlık bulurken, zanna dayalı kabulü nasıl mantıklı bulabiliyorsun?

En azından, reddetmesen dahi, kabul de etmemen yani "nötr" olman gerekirdi.(değilmi?)

(benim akli ve yine teoriyi yanlışlayan başka ilmi delillerle kendilerine itirazlarımı daha önce açıkladığım için zanla hareket etmediğim görülür.)



Aorskaya kardeşim Edison olayına gelince, şöyle bir benzetme yapalım;

Genel anlayışımıza göre; zengin olan, hali vakti olan kurban keser. Kurban kesildiği zaman eti 3 kısma ayrılır, biri kendi ailemiz, biri eşe dosta, biri fakir fukaraya. Burda hayvanı almak için kendi kazancımızı kullandık, birinin yetiştirdiği hayvanı alarak kestik ve dağıttık. Yendi bitti.

Edison ve ismini bilmediğimiz ilmen zengin olan bilim adamlarıda, yaşamlarını ilme adayarak Allahın yarattığı ayetleri okudular, bir bilgi birikimi sahibi oldular ve elde ettikleri bu birikimle elektiriği veya lambayı icat ettiler. Bunu insanlığa sundular. Şimdi burda zenginlik ne?, kurban ne?, kurbanı kesen kim?, kurbanın eti ne?, bu eti yiyen kimler?

Şimdi benzetiyoruz ya; Edison ve arkadaşlarının kestiği kurbanın etini hala biz yiyoruz dahada kimler yiyecek kimler… açıkcası böylesine insanlığa hizmet etmiş, karşılığında yaşamında bir şey görmemiş, ilmeden insanların cennete mi yoksa cehenneme gideceğini Allah bilir. Eğer cehenneme gideceklerse biz şimdiden girmeyi garantiledik cehennemi, buda bir getiridir.:)

Ben ilmen ileri giden insanların Allahı reddeceğini hiç sanmıyorum! İnsanların sözleri değil icraatleri önemli, dilin kemiği yok.


1- Edisonun buluşunu açıklayan kurban örneğiniz, hiç tutarlı değildir! Öncelikle, kurbanın 3 bölüneceği gibi şeyleri kuranın neresinden buluyorsun bilinmez ama, bunun üzerinde durmayacağım.

Sadece; "RABBİN ADINI ANMADAN KESİLENLERİN HARAM OLDUĞUNU" söyleyerek, edison ve benzerlerinin, LA İLAHE yi bulup, anlayıp, kabul edip, sonra da her şeyin İLLA ALLAH la ilgisi olduğunu kabul edip, gösteremedikçe; onların icatları da, eti yiyenlerin gıda olarak fayda görmesine karşın, kurban kesenlerin, kabul edilmeyen kurbana dönüştüğünü bilmeniz gerekir.

Şimdi, bu durumda Edison kurban kesmemiş, insanlara et dağıtmıştır. İnsanlar, eti yiyerek fayda sağlamışlardır. Ama, Edison kurban iyiliğinde değere kavuşamamıştır.

2- açıkcası böylesine insanlığa hizmet etmiş, karşılığında yaşamında bir şey görmemiş, ilmeden insanların cennete mi yoksa cehenneme gideceğini Allah bilir. demişsin.

Hayır kardeşim, herşeyden önce elbette rabbimiz bilir ama, kimlerin cennete gideceğinden değilde, cennete gidemeyeceği bilgisinden hareketle, Cehenneme girecekleri bilebiliriz. (Rabbimizin şefaat durumu ayrıdır)

"LA İLAHE İLLA ALLAH" kavramını bilip, kabul edemeyen ve akıl özürü bulunmayan herkes EBEDİ CEHENNEME gidecektir.

Rabbim bunu müslümanlığın ilk ve temel şartı olarak bildirmiş olup, buna iman etmeyen kimselerin müslüman olması söz konusu olmayacağından, müslüman olmayuanlarında gidecekleri yer belli olduğundan, sen de bilirsin, ben de bilirim.

Gördüğün gibi, cennete gidecekleri de, kesin cehenneme gidecekleri de rabbimizin kelamından bilebiliyoruz. Yeterki, onu "kovulmuş şeytandan rabbimize sığınarak" anlamaya çalışalım. O zaman bize neler anlattığını daha iyi görür, daha iyi kavrar ve daha doğru kararlar verebiliriz.

selamlarımla...
aorskaya

mustafabey
24. November 2012, 04:52 PM
Selamlar;

Ben, bilimin sonuçlarının Allah'a işaret ettiğini gören bilim adamlarının bunu kabul edip, açıklayarak savunamamasını eleştiriyor ve onun bilim adamlığından şüphe edilmesi gerekir diyorum.
Sen ise bana bilimi, teoriyi ve bunlara harcanan emek ve zamanın öneminden bahsediyor, bilimi anlatmaya çalışıyorsun.
aorskaya
Aorskaya kardeşim yukarıda yazdıklarını düşünmeden hızlı cevapladığını anlıyorum.
Bilim adamlarının ulaştıkları verileri, sonuçları Allahın varlığı ile ilişkilendirmek, Allahın varlığını ispat etmek gibi bir görevleri yoktur, eğer bilimin bu işle uğraştını düşünüyorsan bilim nedir? Ne değildir? Bir araştırmanı tavsiye ederim. Eğer bilim adamı senin dediğin şekilde bulduğu sonuçları, verileri Allah’la ilişkilendirirse bu kendi kişisel görüşü olur, objektif olmaz, ama bilimle uğraşmayan bizler bu sonuçları Allahın gücü kudreti, yaratma sıfatları olarak yorumlayabiliriz. Yukarıda yazımda belirtiğim gibi;
Onun içindir ki, bilim adamlarının kişisel görüşleri değil bilim adına ortaya koydukları bilgiler, keşifler ve değerler bizim için önem arz etmektedir.
Her bilim dalının ortaya koyduğu, ürettiği bilgiler değerlidir, şuan bize önemsiz gibi görülen bilgilerin yığını bir süre sonra insanlığa belki başka kapılar pencereler açacak, Allaha yaklaştıracaktır.
İnsanoğlunun dini esaslı bir şekilde anlayabilmesi için gelişmiş bir akla ihtiyacı vardır. Bilimde insanoğlunun aklını geliştirmektedir. İnsanoğluna evrim geçirtmektedir.
Yani BİLİM ADAMLARI veya BİLİM; Allahın varlığını araştırmaz, Allahın yarattığı ayetleri, kendi yöntemlerine göre inceler. Yaratıcının varlığını gerçekte aklı olan kimse inkar etmez.
“Bilim veya ilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve davranışlarının birtakım yöntemler (deney, düşünce ve/veya gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünü.”
Yani senin bahsettiğin gibi Bilimsel olarak ortaya konan verilerde bilim adamlarının işte bu Allahı işaret ediyor demek gibi, bu verilerle Allahın varlığını ispatladık gibi bir açıklaması olamaz, bunu dediğim gibi biz yapabiliriz, bilim yapmaz çünkü bilim OBJEKTİF olmalıdır.
Ayrıca “bilimsel teori” yi nedir ne değildir anlaşılamamış;
Bir açıklamanın “bilimsel teori” olabilmesi için bilim otoritelerin, kamuoyunun onayını alması gerekir, bu onaylanmada el kaldırıp kabul veya ret şeklinde bir onaylama değildir. Bu konuda bir çok araştırma yapıldığı, bir çok makale yazıldığı, deneylerle ispatlandığı durumdur ve bu konuda bir çok bilim adamının emeği geçmiş, bizzat sahada çalışmışlardır. Yoksa bizim gibi bir yerlerden okuyup, kendi kafasına göre mantık yürütüp yapılanlar Allahı işaret ediyormu deyip zanla kabul veya ret etmemişlerdir. Senin veya benim yada bu konuda uzman yetkin olamayan kimselerin görüşü ZAN’dır, bilimsel bir geçerliliği yoktur. Ayrıca senin başkasının görüşlerini okuman senin veya o görüşlerini okuduklarını ZAN’dan kurtarmaz, o görüşlerini okudukların buldukları sonuçları bilimsel olarak ispatlasınlar ve var olan bilimsel teoriyi değiştirsinler, ozaman bizde senin o görüşlerini beğendiğin kişilerin açıklamasını bilimsel teori diye bilir kabul ederiz, sahada çalışma yapmadan uzaktan, birilerinin yazılarını okuyup elde edilen zanni bilgilerle ortaya konan açıklama bilimsel teori olmaz, o kişi bilim adamı olsa dahi kişisel görüşü olur, ZAN’dır.

Bilimin önemini reddedenmi var sevgili kardeşim. Bilim, islamında aradığı, öğütlediği bir şeydir ve bu yüzden bilim islama aykırı olmaz.
Ancak, bilim adamı objektif değerlere sahip olduğu zaman bilim adamı olur. Bilime itiraz yoktur, bilim adamının tanımına itiraz vardır. Bilimle uğraşan herkes bilim adamı demek değildir.
Bilim adamı bulduğu her sonucu, tarafsız bir şekilde ilan edebilirse bilim adamı olur. İşte, bilim deney, gözlem, araştırma vb. sonucu bazı şeylerin ilgisini Allah ile ilişkili bulmuşsa, bilim adamıda bunu kabul etmek ve açıklamak zorunda olur.
Kendisi kabul etmese dahi, bilimin ilişkisini açıklaması gerekir. Ama, kendi nefsini ilah kabul edenler, gerçek ve tek ilah olan Allah'ı kabul edemedikleri için, onun varlığını gösteren buluşları da onsuz açıklamaya çalışırlar.
aorskaya
Bu yazdıklarında da olayı tam anlamadan yazdığını düşünüyorum . Bilimin ne olduğunu araştırman, tanımlarını özümsemen gerekli, bilimle çelişen ifadeler kullanmışsın. Bu ifadeleri yerli yerinde kullanılmayınca kavram kargaşası çıkıyor.
Bilimin kendisi objektif olmalıdır, bilim adamının kişisel görüşleri olabilir, görüşlerini bilimsel olarak açıklayamıyorsa, ispatlayamıyorsa kendi HİPOTEZİ olarak kalır, bilim kamuoyunca kabul edilmez. Ancak bizim gibi bilimden anlamayanlar bu görüşleri birşey zannederiz. Bir kişinin bilim insanı olması için belli eğitimlerden geçmiş olması, kendine ait bir dalda uzmanlaşması(doktorasını yapması), bilimsel kabul edilen makalelerinin olması, sahada çalıyor olması gerekir. Her bilim adamınında bir şey icat etmesi, bir problemi tek başına çözmesi gerekmez, bir bilimsel sorunu çözmeye çalışan ekibin bir parçası olabilir. Bunu açıkladım gerçi, bilimin Allah ile bir ilişki kurma görevi yok, dini kavram olarak bir açıklama getirirsek bilim Allahın yarattığı ayetleri (Varlıklar Alemi) inceliyor. Bilimin ortaya koyduğu veriler bizim cahilliğimizi ortadan kaldırıyor, insanlığı geliştiriyor, beyine evrim geçirtiyor böylece sonuç itibariyle dini daha iyi anlıyoruz, yani bilim bu yüzden Allaha yaklaştırıyor bizi, bilim bir araçtır.


Aorskaya kardeşim toplumumuzda genel olarak bir kavram karmaşası var, kelimleri tam olarak anlayamıyoruz, buda bizim eğitim sisteminin ezbere dayanmasından kaynaklanıyor, düşünce yolları kapalı, geniş bir perspektifle düşünen, soyut kavrama yeteneğine sahip insanlar yetiştirilmiyor.Taklit ile tok olan hakikatte açtır. Ezber bizim düşünce yollarımızı açan değil, düşünmeyi engelleyen unsurdur. Düşünmek demek başkalarının kelimelerini, görüşlerini tekrar etmek değildir. Düşünmek; her ne üstünde düşünüyorsan onun özünü kavrayabilmektir, buda soyut düşünce yeteneğinin gelişmesine bağlıdır. Dini anlayabilmek içinde soyut düşünceye ihtiyaç vardır. Dinde ve toplumun genel anlayışında yeralan kurallar, KATI kurallardır. Katı kurallar düşünemeyenler için, ezberlediğinin peşinden gidenler için, kelimelerin peşinden gidenler için, özünü kavrayamayanlar için tutunacakları bir yol olarak, düşünebilmelerine imkan tanımak, aklı idame etmek için genelleştirilmiş verilerdir.
Onun için işi bilenler, uzmanların ortaya koydukları veriler,ilmin sonuçları islamidir. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

1- Sana yada hiç kimseye, bir iddiayı, görüşü, teoriyi zanna dayanarak reddet diyemem, bunu ima dahi etmem.
Zanna göre hareket insanı yanlışa düşürebilir. Bu nedenle sadece zanna dayalı olarak reddetme...
2- Ancak, ne kadar çok emek harcanırsa harcansın, ne kadar çok kimse meşgul olursa olsun, sonuçları doğru şekilde açıklanmayan, bir bilgi, ilmi bir değer taşımaz. Bilim, bu bilginin tüm ilişkilerini ortaya koymalıdır.
3- Zanna göre, evrim teorisini reddetmeyen sen, yine zanna dayalı olarak teoriyi kabul etmekle kendinle çeliştiğini görebilirmisin?
Red için elinde bir delilin yoksa, kabul için elinde delilin nedir? Her durumda, senin elinde zandan başka bir şey yok! O halde sen zanna dayalı reddetmeyi mantıksızlık bulurken, zanna dayalı kabulü nasıl mantıklı bulabiliyorsun?
En azından, reddetmesen dahi, kabul de etmemen yani "nötr" olman gerekirdi.(değilmi?)
(benim akli ve yine teoriyi yanlışlayan başka ilmi delillerle kendilerine itirazlarımı daha önce açıkladığım için zanla hareket etmediğim görülür.)
aorskaya
Aorskaya kardeşim, bu yazdıklarında çelişkili, çoğu kavramı anlamadan kullandığını görüyorum. Buradaki fikirlerinin çelişkilerini üstte yazdıklarımda anlattım. Tekrar açık olarakta yazayım; burda anlayamadığın kısım; benimde, seninde veya bu konuda uzman olmayan başkalarıda “bilimsel teoriyi” yanlış bulmaları ZANNİ’dir. Daha önce açıkladığım gibi seninde birilerinin yazılarını okuman veya o birilerinin HİPOTEZleri (senin tanımınla ilmi delil olabilir, bilimsel kamuoyunda hipotezdir bunlar) “bilimsel teoriyi” ortadan kaldırmaz, bu senin beğendiğin, ilmi bulduğun açıklamalar BİLİMSEL TEORİYE karşıt HİPOTEZ(görüş)lerdir. Yani bilimsel teoriye göre ZAN’dır. İspatlanmamış, deney ve gözlemlerle tespit edilmemiş görüşler HİPOTEZdir.

Bu açıklamalar ışığında ben akla dayalı olarak hipotezlerin değil teorilerin zamanın doğrusu olduğunu kabul ediyorum. Senin yaptığın hipotezleri ölçüt alman, aklın değil Zannın peşinden gitmektir. Eğer böyle olmadığını düşünüyorsan şu tanımları araştır; BİLİM, BİLİMSEL TEORİ,HİPOTEZ, OBJEKTİF, ayrıca akla dayalı olarak kabul edilmesini istediğin evrimi açıklayan veya evrimin olmadığını ispatlayan TEORİ’ler varsa bende kabul edeyim, ama hipotez getirme bu konuda. Tekrar düşün; hipotezi kabul etmek mi yoksa teoriyi kabul etmek mi aklın peşinden gitmektir, hangisi ilmi delile dayanıyor? Bu konuda cevabını hemen yazma, araştırma yapmanı öneriyorum, yoksa aynı konuları tekrar etmiş oluyor, sonunu getiremediğimiz için evre geçiremiyoruz, bir üst düşünceye, geniş bakış açısına ulaşamıyoruz.

Edisonun buluşunu açıklayan kurban örneğiniz, hiç tutarlı değildir! Öncelikle, kurbanın 3 bölüneceği gibi şeyleri kuranın neresinden buluyorsun bilinmez ama, bunun üzerinde durmayacağım.
Sadece; "RABBİN ADINI ANMADAN KESİLENLERİN HARAM OLDUĞUNU" söyleyerek, edison ve benzerlerinin, LA İLAHE yi bulup, anlayıp, kabul edip, sonra da her şeyin İLLA ALLAH la ilgisi olduğunu kabul edip, gösteremedikçe; onların icatları da, eti yiyenlerin gıda olarak fayda görmesine karşın, kurban kesenlerin, kabul edilmeyen kurbana dönüştüğünü bilmeniz gerekir.
Şimdi, bu durumda Edison kurban kesmemiş, insanlara et dağıtmıştır. İnsanlar, eti yiyerek fayda sağlamışlardır. Ama, Edison kurban iyiliğinde değere kavuşamamıştır.
aorskaya
Aorskaya kardedim Edison ve kurbanla ilişkili benzetmem soyut kavrama gerektirir, açıklanır ama sonuca ulaşamayız, kısaca ilim etmek, Allahın yarattığı ayetleri araştırmaya ömür harcamak, kendini adamak, kendini insanlığa kurban etmek gibidir, bunun mükafatını Allah verir, kimin iman sahibi kimin de iman sahibi olmadığını Allah bilir, ezbere fikir yürütmemek gerekir.
Ayrıca kurbanın 3 e bölünmesine ilişkin kuranda kanıt arıyorsan; Hacc suresi 36 incelemeni tavsiye ediyorum.

HACC;
36- Bedeneleri (gövdeli hayvanları), sizin için Allah'ın şiarlarından (nişanelerinden, işaretlerinden) kıldık. Onda sizin için hayır vardır. saf halinde duranların üzerine Allah'ın İsmi'ni anın (zikredin). Yanları üzerine düşünce, artık ondan yeyin ve isteyeni de kanaat edeni (istemeyeni) de doyurun. İşte böylece onu, size musahhar kıldık (boyun eğdirdik). Umulur ki, böylece siz şükredersiniz.


37-Elbette onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Ancak O'na sizin takvanız ulaşacaktır. İşte böylece size, onu boyun eğdirdi (musahhar kıldı) ki; sizi hidayete erdirdiği şey üzerine (doğru yolu göstermesi sebebiyle) Allah'ı yüceltmeniz (tekbir) için. Ve güzel davrananları (muhsinleri) müjdele!

1; ondan yiyin ; aileniz
2; kanaat edeni (istemeyeni) de doyurun; eve gelen eş dost
3; isteyeni doyurun ; ihtiyacı olan fakir fukara
Demekki, kuranda varmış bilerek yapılıyormuş.

aorskaya
24. November 2012, 10:27 PM
Selamlar;


Aorskaya kardeşim yukarıda yazdıklarını düşünmeden hızlı cevapladığını anlıyorum.
Bilim adamlarının ulaştıkları verileri, sonuçları Allahın varlığı ile ilişkilendirmek, Allahın varlığını ispat etmek gibi bir görevleri yoktur, eğer bilimin bu işle uğraştını düşünüyorsan bilim nedir? Ne değildir? Bir araştırmanı tavsiye ederim.

Eğer bilim adamı senin dediğin şekilde bulduğu sonuçları, verileri Allah’la ilişkilendirirse bu kendi kişisel görüşü olur, objektif olmaz, ama bilimle uğraşmayan bizler bu sonuçları Allahın gücü kudreti, yaratma sıfatları olarak yorumlayabiliriz. Yukarıda yazımda belirtiğim gibi;

Yani BİLİM ADAMLARI veya BİLİM; Allahın varlığını araştırmaz, Allahın yarattığı ayetleri, kendi yöntemlerine göre inceler. Yaratıcının varlığını gerçekte aklı olan kimse inkar etmez.


Yazdıklarımı acele ederekmi okuyorsun, yoksa, okuduğundan anladığın halde, benim iddia konumu çarpıtmayı bilerekmi yapıyorsun, bunun üzerinde düşünmek istemiyorum.

Bana, durmadan; bilimi, teoriyi, hipotezi öğrenme tavsiyesinde bulunmayı bırakıp, yazdığım yazıda "bilim adamlarının, bilimin sonuçlarını, Allah'la ilgilendirmek üzere çalışmaları gerektiğini" söylediğim yeri alıntılayabilirmisin? Alıntılayamazsın çünkü, böyle demedim.

Bilim adamları, istemeden de olsa, buluşlarının sonuçlarında Allah ile ilişki gördüklerinde bunu objektif olarak, bilimö adamlaığı gereği açıklamak zorunda değilmidir?

Ben, buluşunu, ilişkiyi gördüğünde saklamadan, ilan etsin diyorum. İlle'de her şeyi Allah'la ilgisini araştırıp, bulup ondan sonra açıklasın demiyorum.

Ama, zaten bu ilişkiyi görmüşse açıklasın.... bunu nasıl ters anlayabilirsin bilemiyorum...


selamlar,
aorskaya

aorskaya
24. November 2012, 10:44 PM
HACC;
36- Bedeneleri (gövdeli hayvanları), sizin için Allah'ın şiarlarından (nişanelerinden, işaretlerinden) kıldık. Onda sizin için hayır vardır. saf halinde duranların üzerine Allah'ın İsmi'ni anın (zikredin). Yanları üzerine düşünce, artık ondan yeyin ve isteyeni de kanaat edeni (istemeyeni) de doyurun. İşte böylece onu, size musahhar kıldık (boyun eğdirdik). Umulur ki, böylece siz şükredersiniz.


37-Elbette onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Ancak O'na sizin takvanız ulaşacaktır. İşte böylece size, onu boyun eğdirdi (musahhar kıldı) ki; sizi hidayete erdirdiği şey üzerine (doğru yolu göstermesi sebebiyle) Allah'ı yüceltmeniz (tekbir) için. Ve güzel davrananları (muhsinleri) müjdele!

1; ondan yiyin ; aileniz
2; kanaat edeni (istemeyeni) de doyurun; eve gelen eş dost
3; isteyeni doyurun ; ihtiyacı olan fakir fukara
Demekki, kuranda varmış bilerek yapılıyormuş.

Gördüğün gibi önce kurban haçla ilgili bir ritüeldir. Sonra ise, ayetten 3 e bölünmeyi kendine göre çıkarmaya çalışmışsın ama sana şöyle bir örnek üzerinden sorayım o halde;

Bir hayvanı kurban edince, onu 3 eşit şekilde parçalara bölüp;

1.bölüneni; aile tüketimine,
2.bölüneni; akraba, komşu, eş dosta,
3.bölüneni; ihtiyaç sahibi fakir fukaraya vermek üzere bulundurduğunuz bir anda, diyelimki, çok sayıda yoksul, gariban tam da kurban kestiğiniz yere gelip, sizden et istediler.

Şimdi size göre;

onlara ayrılan 3.bölümü, gelenlere eşit şekilde paylaştırmalısınız değilmi?

a-Peki bu durumda da kişilere, önemsiz bir miktar düşerse ne yapacaksın?
b-fakirlerden az, maz neyse hepsine ayırdığın bölümü dağıttın gittiler. Hemen ardından bir fakir daha geldi diyelim, O zaman ne yapacaksın?

- Orada, iki bölüme ayrılan etler durduğu halde; "Size ayrılan payları başkalarına verdim, sana yok" mu diyeceksin?

- yoksa; diğer bölünenlerden tutup onadamı vereceksin? Eğer böyle yaparsan, bu defa 3 eşit bölüme ayırmamış olacaksın, ayete ters düşeceksin demektir değilmi?

Gördüğün gibi zorlama olarak 3 bölme gibi bir durum yoktur. Kurban kesen olarak, 3 bölme falan demeden, mümkün olduğu kadar fakir fukaraya dağıtman gerektiğini bilmelisin.

Sen, zaten kurban kesebildiğine göre, et de alabilecek durumda olduğundan, kendine et almayabilirsin. Ancak, dağıtım yaptığınız halde bitiremediğiniz bir kısım olursa onları eş-dost-aile olarak yiyaybilmeniz gerekir.

Bunlar, asıl konuda, senin verdiğin örneğe göre kurban ile ilgili hatalı düşüncenin düzeltilmesine ilişkin açıklamalardı.

Asıl konuya gelecek olursak;

Bir kimse, bilim adamı yada başka bir meslekteki kimse veya tüccar olsun. Bu kimse, kendini ve imkanlarının hepsini insanlar için harcasın. Ama, LA İLAHE İLLALLAH kavramını anlamaya, ona iman edip, ona göre yaşamaya çalışmasın.

Şimdi sen, bu kimsenin cennete girmesi gerektiğinimi söyleyeceksin?

Bu sorunun cevabını da net olarak vermeni bekliyorum. Yazılar içinde konular boğulmasın ve bunun cevabı atlanmasın.

selamlar,
aorskaya

mustafabey
25. November 2012, 01:01 AM
Selamlar;
Aorskaya kardeşim yazında sitemde bulunmuşsun, senin iddialarını çarpıtmaktan bahsetmişsin;
Yazdıklarımı acele ederekmi okuyorsun, yoksa, okuduğundan anladığın halde, benim iddia konumu çarpıtmayı bilerekmi yapıyorsun, bunun üzerinde düşünmek istemiyorum.

Bana, durmadan; bilimi, teoriyi, hipotezi öğrenme tavsiyesinde bulunmayı bırakıp, yazdığım yazıda "bilim adamlarının, bilimin sonuçlarını, Allah'la ilgilendirmek üzere çalışmaları gerektiğini" söylediğim yeri alıntılayabilirmisin? Alıntılayamazsın çünkü, böyle demedim.

Bilim adamları, istemeden de olsa, buluşlarının sonuçlarında Allah ile ilişki gördüklerinde bunu objektif olarak, bilim adamlığı gereği açıklamak zorunda değilmidir?

Ben, buluşunu, ilişkiyi gördüğünde saklamadan, ilan etsin diyorum. İlle'de her şeyi Allah'la ilgisini araştırıp, bulup ondan sonra açıklasın demiyorum.

Ama, zaten bu ilişkiyi görmüşse açıklasın.... bunu nasıl ters anlayabilirsin bilemiyorum...
aorskaya
Aorskaya kardeşim yazılarını anlıyorum da, senin beklentilerinin yani bilimle uğraşan insanlardan, bilimden beklentinin yanlış olduğunu, bu kavram kargaşasından kurtulman için Bilim, Bilimsel Teori, Hipotez, Bilim Adamı, Objektif gibi kavramları araştırmanı istedim.
Aşağıda yazdığın yazılardaki yazdığın bana göre çelişki olanları senin çelişki olarak görmemen, işte kavramları yanlış olarak zihnine yerleştirmenden kaynaklanıyor, bu sadece seninle ilgili olan bir şey değil genel olarak toplumda bir kavram kargaşası var, oda ezberci eğitim sisteminden kaynaklanıyor, neyse yazılarını alıntılıyorum bir tekrar oku;

Siz, bilimle ilgili her uğraşı, takdir edilesi, faydalı uğraş ve sonuçlarını da faydalı göremeye devam etme mantıksal karmaşasından kurtulamadıkça, evrim teorisinin islama uygun olduğunu kabul etmeniz de normal oluyor.
Şimdi de, "evrim teorisini doğru bulması bir yana, islama uygun bulan bir mantıkla" karşılaşıyorum.
Bilimle uğraşan bilim adamlarına, bilimle buldukları sonuçları objektif olarak yansıtmaları kaydıyla kimse karşı çıkamaz, çıkmamalıdır.

Eğer bilim adamı, bilimle ulaştığı sonuc; yaratana çıktığında bunu da gizlemeden, reddetmeden söyleyebiliyorsa buna saygı duyulur.
Edison, senin bu dediğine göre, mümin biri olmalı ve cennetlik olmalıdır herhalde değilmi? Peki cennetlikmidir? Cennet için, bütün insanlara fayda sağlayacak bir keşif yeterlimidir?

Yoksa "LA İLAHE" yi anlayıp, bunun bilimsel kanıtlarını da hem kabul edip, "İLLA ALLAH" olduğunu görüp, hemde bilimsel platformlarda dillendirmesi gerekli değilmidir?
Ben, bilimin sonuçlarının Allah'a işaret ettiğini gören bilim adamlarının bunu kabul edip, açıklayarak savunamamasını eleştiriyor ve onun bilim adamlığından şüphe edilmesi gerekir diyorum.
Ancak, bilim adamı objektif değerlere sahip olduğu zaman bilim adamı olur. Bilime itiraz yoktur, bilim adamının tanımına itiraz vardır. Bilimle uğraşan herkes bilim adamı demek değildir.

Bilim adamı bulduğu her sonucu, tarafsız bir şekilde ilan edebilirse bilim adamı olur. İşte, bilim deney, gözlem, araştırma vb. sonucu bazı şeylerin ilgisini Allah ile ilişkili bulmuşsa, bilim adamıda bunu kabul etmek ve açıklamak zorunda olur.

Kendisi kabul etmese dahi, bilimin ilişkisini açıklaması gerekir. Ama, kendi nefsini ilah kabul edenler, gerçek ve tek ilah olan Allah'ı kabul edemedikleri için, onun varlığını gösteren buluşları da onsuz açıklamaya çalışırlar.

Evrim teorisi de bunlardan biridir.
aorskaya

Aorskaya kardeşim önce sana madem sen araştırmıyorsun, üzerinde düşünmüyorsun sana bilim adamının ve objektif tarifini ekliyorum;
Bilim İnsanı, geniş anlamda bilgileri elde etmek için sistematik bir faaliyet yapan kişi. Daha sınırlı anlamda ise bilimsel yöntem kullanan bir bireydir. Kişi bilimin bir veya birden fazla alanında uzman olabilir. Bilim insanları; fiziksel, matematiksel ve sosyal alanlarda da dahil olmak üzere doğanın tüm alanlarında araştırmalar yaparlar.
Objektif(nesnel); Tarafsız (bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan) Objektif = Kesin = Bilimsel = Değişken olmayan = Kanıtlanabilir = Herkese göre aynı
Eğer bilim adamı, bilimle ulaştığı sonuc; yaratana çıktığında bunu da gizlemeden, reddetmeden söyleyebiliyorsa
bilimin sonuçlarının Allah'a işaret ettiğini gören bilim adamlarının bunu kabul edip, açıklayarak savunamamasını eleştiriyor ve onun bilim adamlığından şüphe edilmesi gerekir diyorum.
aorskaya
Gibi açıklamalarında yazılarında objeftiflikten bahsetsende, bilim adamlarını öznel davranmasını, kişisel görüşlerini bilimin içine katmasını istiyorsun.
Yazdıklarındaki çelişkiyi gör,
Bilim adamları, istemeden de olsa, buluşlarının sonuçlarında Allah ile ilişki gördüklerinde bunu objektif olarak, bilim adamlığı gereği açıklamak zorunda değilmidir?
Ben, buluşunu, ilişkiyi gördüğünde saklamadan, ilan etsin diyorum. İlle'de her şeyi Allah'la ilgisini araştırıp, bulup ondan sonra açıklasın demiyorum.
aorskaya

Aorskaya kardeşim bu nasıl söz? Bilim insanlarının buluşlarında istemeden de olsa nasıl Allahla ilişki görecekler, bu Allahın varlığını ispatlamak anlamına gelmiyor mu?
Bilim adamları Allahın yarattığı ayetleri inceliyor. Bilim adamları “varlık alemi” ile Allah arasında nasıl bir ilişki kuracaklar, neyi göreceklerde gizlemeyecekler? Hangi deney ve gözlem sonucunda bu bilgilere ulaşacaklar? Böyle bir şey beklemek, bana göre çok büyük bir çelişki mantıksızlık!

Senin bildiğin, bilim adamlarının sakladığı, Allahla ilişki gördükleri bir durum mu var?

Seni tekrar uyarıyorum, senin dediğin tarzda bir ilişkiyi bizler kurabiliriz, bilimin ortaya çıkardıkları bilgileri kullanarak Allahın ne kadar yüce olduğunu, bizim aklımızın bunu anlamaya yetmediğini kabul ederiz, ayrıca ortaya çıkan bu bilgilerle cahilliğimiz ortadan kalkar bu ayrı.

Bilim adamı ulaştığı bilgilerle Allahın yücelik sıfatları arasında bağ kuruyorsa, bu onun kendi imanını kuvvetlendirir, bize kamuoyuna bu kişisel görüşünü bilim adı altında açıklayamaz. Açıklarsada bu bilimsel olmaz, kişisel görüştür, ispatlayamaz, makalesinde böyle bir bölüm açamaz. Böyle işler bilim adamlarının görevi değil, ilahiyatçıların işidir.

Umuyorum ki bu konularda anlaşırız, yoksa kavram karmaşası devam eder.

Kurban ile ilgili matematik soruna gelirsek cevabı kendin vermişsin, hepside dağıtılabilir, bir itirazım yok, kurbanı zengin olan keser, zengin olanında ete ihtiyacı yoktur, ben sadece genel anlayıştan bahsettim ve bununda kuranda dayanağının olduğunu belirttim. Ayrıca burda dikkat edilmesi gereken husus zenginlik, dinen zengin olmak nedir? Mal, mülk, dünyalıklar mı? Bir sürü evi, parası, arsası olanlar vardır, ama dinen fakirdirler. Ama dediğim gibi bu kavramları anlamak için soyut düşünce yeteneğinin geliştirmek gereklidir.

Somut, görünen, birebir kavramlarla uğraşan BİLİM’dir. Düşünemeyenler, kelimenin peşinden gidenler, ezberciler için KATI kurallar konulmuştur, Bu katı kurallar düşünmeyi, aklı idame ettirmeyi sağlamak ve toplumda kargaşa çıkmasını engellemek içindir, insanların tutunacağı bir zemin, şekil osun diyedir bunlar.

Cennetemi yoksa cehenneme mi gider? Böyle soru mu olur Aorskaya kardeşim, kimde imanın kimde iman olmadığını Allah bilir, biz kendimizden eminmiyiz ki başkalarını yargılayacağız? Yargılamak bize düşmez, bunlar bize gayb.

Bir kimse malını, canını, ilmini, aklını insanlığa adıyorsa, bunun için ömrünü kurban ediyorsa böyle bir kişinin sen Allahtan uzak olacağını mı zannediyorsun? Bu soruda tutarsız, Aorskaya kardeşim bunlar nasıl sorular? Sen şimdiye kadar böyle bir kişiyle karşılaştın mı, kendini insanlığa feda etmiş, insanlık için çalışan? Böyle bir kişi varsa elini öpmek gerekir, ona karşı saygıda kusur edilmemelidir, insanlığa örnek olur böyle kişiler.

aorskaya
26. November 2012, 03:50 PM
Bilim adamları Allahın yarattığı ayetleri inceliyor. Bilim adamları “varlık alemi” ile Allah arasında nasıl bir ilişki kuracaklar, neyi göreceklerde gizlemeyecekler? Hangi deney ve gözlem sonucunda bu bilgilere ulaşacaklar? Böyle bir şey beklemek, bana göre çok büyük bir çelişki mantıksızlık!

Senin bildiğin, bilim adamlarının sakladığı, Allahla ilişki gördükleri bir durum mu var?

Seni tekrar uyarıyorum, senin dediğin tarzda bir ilişkiyi bizler kurabiliriz, bilimin ortaya çıkardıkları bilgileri kullanarak Allahın ne kadar yüce olduğunu, bizim aklımızın bunu anlamaya yetmediğini kabul ederiz, ayrıca ortaya çıkan bu bilgilerle cahilliğimiz ortadan kalkar bu ayrı.

Bilim adamı ulaştığı bilgilerle Allahın yücelik sıfatları arasında bağ kuruyorsa, bu onun kendi imanını kuvvetlendirir, bize kamuoyuna bu kişisel görüşünü bilim adı altında açıklayamaz. Açıklarsada bu bilimsel olmaz, kişisel görüştür, ispatlayamaz, makalesinde böyle bir bölüm açamaz. Böyle işler bilim adamlarının görevi değil, ilahiyatçıların işidir.

Umuyorum ki bu konularda anlaşırız, yoksa kavram karmaşası devam eder.


Cennetemi yoksa cehenneme mi gider? Böyle soru mu olur Aorskaya kardeşim, kimde imanın kimde iman olmadığını Allah bilir, biz kendimizden eminmiyiz ki başkalarını yargılayacağız? Yargılamak bize düşmez, bunlar bize gayb.

Bir kimse malını, canını, ilmini, aklını insanlığa adıyorsa, bunun için ömrünü kurban ediyorsa böyle bir kişinin sen Allahtan uzak olacağını mı zannediyorsun? Bu soruda tutarsız, Aorskaya kardeşim bunlar nasıl sorular? Sen şimdiye kadar böyle bir kişiyle karşılaştın mı, kendini insanlığa feda etmiş, insanlık için çalışan? Böyle bir kişi varsa elini öpmek gerekir, ona karşı saygıda kusur edilmemelidir, insanlığa örnek olur böyle kişiler.

Konu, gereğinden fazla uzadığı için kısaca bilim adamı düşüncemi yazıyorum:

1- Bilim adamı, uğraştığı bilim dalıyla ilgili olarak vardığı bilimsel sonuçları, bilimin sonucu olarak açıklarken, yine bu sonuçların yaratanla ilgisini kavrayabilmiş ise; "bu bilimsel sonuçlar, bir Tanrı'nın olduğunu şu bakımlardan gösteriyor" diyebilmesi de gerekir.

Sana, mutlaka bilimsel sonuç olarak açıklasın diyen yoktur.

2- Kaldıki, sen bilimsel sonuç deyince, bulunan şeyin doğrudan Allah'a ait bir somut bir bağ olması şeklinde anlıyorsun... Halbuki, bu bağı zaten kimse bulamaz, çünkü Fizik anlamda rabbi bilme imkanı yoktur.

Ama, şöyle bir örnekle konuyu açıklayayım;

Matematik bilimi ile uğraşan bir bilim adamı, mantık kuralı gereği;

Allah'ın olması halinde; Yaratanın olmadığına inanıp onu reddederek yaşamak halinde insanların kazanacakları sadece dünya yaşamında biraz daha serbest yaşamak olurken, Allah'a inanmaları ve buna göre yaşamaları halinde ise, dünyada biraz daha fazla kurallara dikkat ederek yaşamaya katlanmak karşılığında, öbür yaşamlarının ebedi olması ve ebediyetin yanında sayılı yaşamın hiç öneminin olmayacağını anlatarak, iman etmenin mantığın gereği olduğunu açıklaması onun bilimsel görüşü olmazmı?

Bilim adamı bunu yapamazmı? Neden, sıradan insanlar bilim ve yaratan ilişkisini gördüklerinde açıklayıp yaşayabilirken, bilim adamlarının bunu yapamayacağı kabul edilsinki? Bilim adamlarını bundan soyutlamaya kimin hakkı olabilir...

3- Bir kaç defa söylememe rağmen, "LA İLAHE İLLA ALLAH" deyimini kavrayıp, ona göre yaşayamayanların, ömürlerini tüm insanlığa yararlı şeyler yapmakla geçirse de kabul edilmeyecekleri ve cennete giremeyeceklerine ilişkin görüşümü yanlış bulup bulmadığını net olarak açıklayamadın hala...

Bir kere daha soruyorum:

LA İLAHE İLLA ALLAH kavramını benimsemeyen, buna göre yaşamak istemeyen birisi cennete girebilirmi?

4- Cennetemi yoksa cehenneme mi gider? Böyle soru mu olur Aorskaya kardeşim, kimde imanın kimde iman olmadığını Allah bilir, biz kendimizden eminmiyiz ki başkalarını yargılayacağız? Yargılamak bize düşmez, bunlar bize gayb. DEMİŞSİN.

Bunlar bize neden gayb olsunki?

Allah, kuranda kimlerin cehennemlik, kimlerinde cennetlik olduğu bilgisini bize vermişse, biz de buna uyan durumlar için bu açıklamaları yapabiliriz.

İşte bunlardan ilki ve en önemlisi; LA İLAHE İLLA ALLAH kavramını kabul etmeyenlerin, benimsemeyenlerin, ebedi cehennemlik olduklarıdır.

Bakın TEVBE SURESİ 113. ayette rabbim ne diyor:

Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.

Demekki, cehennem halkından oldukları açıkça belli olanlar olabiliyormuş değilmi? Demekki bizler, durumlarına bakarak, bize göre cehennemlik olduklarını düşündüklerimiz olabilirmiş değilmi?

LA İLAHE diyemeyen, İLLA ALLAH'ı benimseyemeyen birilerini, hala cehennemlik olup olmadıklarını Allah bilir, bize gayb demeye devam etmeyeceksiniz artık değilmi?

Şimdi, bunu benimsemeyen isterse bütün insanların duasını alan, insanlara hayır yapan birisi olsun, cennete gidebilirmi? Rabbimiz, yaratan olarak kendini tanımayan, reddeden bu kimseleri, yarattıklarına iyilikler yaptı diye cennete koyarmı? Tabi, tevbe etme şansına sahip olmamışsa...


selamlar,
aorskaya

mustafabey
27. November 2012, 04:13 AM
Selamlar;
Aorskaya kardeşim yazılarında kendine özgü, değişik bir bakış açın var, tanımlamalar öznel, geneli yansıtmıyor. Senin bu konudaki kişisel fikirlerini ben kabul etsem ne değişir? Varolan oturmuş, herkesin kabul ettiği, bildiği tarif değişir mi? Herkesin bildiği tarifi reddeder senin kafanda şekillendirmeye çalıştığın tarifi doğru kabul edersek, artık bilim adamları senin tarifindeki gibi mi hareket edecekler?
1- Bilim adamı, uğraştığı bilim dalıyla ilgili olarak vardığı bilimsel sonuçları, bilimin sonucu olarak açıklarken, yine bu sonuçların yaratanla ilgisini kavrayabilmiş ise; "bu bilimsel sonuçlar, bir Tanrı'nın olduğunu şu bakımlardan gösteriyor" diyebilmesi de gerekir.
Sana, mutlaka bilimsel sonuç olarak açıklasın diyen yoktur.
Matematik bilimi ile uğraşan bir bilim adamı, mantık kuralı gereği;
Allah'ın olması halinde; Yaratanın olmadığına inanıp onu reddederek yaşamak halinde insanların kazanacakları sadece dünya yaşamında biraz daha serbest yaşamak olurken, Allah'a inanmaları ve buna göre yaşamaları halinde ise, dünyada biraz daha fazla kurallara dikkat ederek yaşamaya katlanmak karşılığında, öbür yaşamlarının ebedi olması ve ebediyetin yanında sayılı yaşamın hiç öneminin olmayacağını anlatarak, iman etmenin mantığın gereği olduğunu açıklaması onun bilimsel görüşü olmazmı?
aorskaya

Aorskaya kardeşim yazdığım yazılarda, bilim adamı veya bilim gibi kelimeleri varolan rasyonel anlamıyla değil kendi ürettiğin bir tanıma göre her yazında değiştirerek geliştiriyorsun.
Anladığım kadarıyla sen bilim adamlarının hem bilimle uğraşarak Allahın yarattığı ayetleri okumasını hemde ikinci uzmanlık dalı olarak ilahiyatçı kimliğinin olmasını ve bu bilimden elde ettiği somut verileri ayrıca yorumlayarak dini bir bakış açısıyla mana vermesini bekliyorsun; yazdığı bilimsel makalelerde hem bilimsel sonuçları hemde ilahi manalarını anlayabildiği ölçüde değerlendirmesini istiyorsun; işte bu anladığım kadarıyla sana göre Mükemmel Bilim Adamıdır.

Bilim adamı bunu yapamazmı? Neden, sıradan insanlar bilim ve yaratan ilişkisini gördüklerinde açıklayıp yaşayabilirken, bilim adamlarının bunu yapamayacağı kabul edilsinki? Bilim adamlarını bundan soyutlamaya kimin hakkı olabilir...
aorskaya
Aorskaya kardeşim bu konudaki fikrimi daha önce açıkladım.
Bilim adamı ulaştığı bilgilerle Allahın yücelik sıfatları arasında bağ kuruyorsa, bu onun kendi imanını kuvvetlendirir, bize kamuoyuna bu kişisel görüşünü bilim adı altında açıklayamaz. Açıklarsa da bu bilimsel olmaz, kişisel görüştür, ispatlayamaz, makalesinde böyle bir bölüm açamaz. Böyle işler bilim adamlarının görevi değil, ilahiyatçıların işidir.

Umuyorum ki bu konularda anlaşırız, yoksa kavram karmaşası devam eder.

Senin tanımlamaya çalıştığın Mükemmel Bilim Adamı bu dediklerini yapar, yapsın, benim için sorun yok.

Bir kaç defa söylememe rağmen, "LA İLAHE İLLA ALLAH" deyimini kavrayıp, ona göre yaşayamayanların, ömürlerini tüm insanlığa yararlı şeyler yapmakla geçirse de kabul edilmeyecekleri ve cennete giremeyeceklerine ilişkin görüşümü yanlış bulup bulmadığını net olarak açıklayamadın hala...
Bir kere daha soruyorum:
LA İLAHE İLLA ALLAH kavramını benimsemeyen, buna göre yaşamak istemeyen birisi cennete girebilirmi?
aorskaya
aorskaya kardeşim bu konudaki fikrimi açıklamıştım,
Cennete mi yoksa cehenneme mi gider? Böyle soru mu olur Aorskaya kardeşim, kimde imanın kimde iman olmadığını Allah bilir, biz kendimizden emin miyiz ki başkalarını yargılayacağız? Yargılamak bize düşmez, bunlar bize gayb.

Bir kimse malını, canını, ilmini, aklını insanlığa adıyorsa, bunun için ömrünü kurban ediyorsa böyle bir kişinin sen Allahtan uzak olacağını mı zannediyorsun? Bu soruda tutarsız, Aorskaya kardeşim bunlar nasıl sorular? Sen şimdiye kadar böyle bir kişiyle karşılaştın mı, kendini insanlığa feda etmiş, insanlık için çalışan? Böyle bir kişi varsa elini öpmek gerekir, ona karşı saygıda kusur edilmemelidir, insanlığa örnek olur böyle kişiler.
Anladığım kadarıyla yeterli ölçüde açıklayamadım, biraz daha açayım. Senin sorduğun soru bana göre çelişkili. Niye dersen; bir kişi “la ilaha illallah” kavramını anlayıp gereklerini yerine getiriyorsa, yaşıyorsa; ömrünü İNSAN kavramına yaraşır şekilde geçirir insanlığa faydalı olur mükafatını Allah verir. Buradaki iki önerme birbirini tamamlayandır, birincisi la ilahe illallah kavramını anlaması ikincisi İNSAN vasfına yaraşır şekilde hareket etmesi, daha ileri seviye insanlığa kendini adamasıdır. Bu iki önerme zıt değildir, birbirine bağlıdır. Yani birini yapan diğerini gerçekleştirme yolunda ilerler. Dinde önemli olan doğru yola(sırat ı müstakim) girmektir. Dilin kemiği yoktur, bakarsın insanların ağzından Allah kelamı eksik olmaz,buna rağmen İnsana yaraşır şekilde hareket etmez, insanlığa faydalı olmaz, yani dini sözde , ağzıyla yaşamaya çalışır, önemli olan ağızla söylenen değil, yaşantıda ortaya çıkanlardır. Yaşamda ortaya çıkartılanlar değerlidir. Sözler karın doyurmaz, sözler yaşamda karşılık bulmuyorsa bir değeri yoktur. Yaşama geçince değerlenir.

Aorskaya kardeşim madem cennet cehennem kavramlarını iyi anladın ve kimin cennetlik ve cehennemlik olabileceğini yeterince yorumlayabiliyorsun, bende sana bir tane sorayım. Firavun Cenneti hak etmek için ne yaptı da cennete sahipti? Biz firavunu yanlış mı tanıyoruz, yoksa takva sahibimiydi de cennet ve pınarları ele geçirmiş, nedir bu iş Aorskaya kardeşim ben anlayamadım, anlatabilirsen memnun olurum.

Şuara 57; Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Böylece Biz, onları (firavun ve kavmini) cennetlerden ve pınarlardan çıkardık.

Ayrıca Hicr suresinin 45. Ayetine bakarsak kime cennet veriliyor;
İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Şüphesiz takva sahipleri, cennetler içinde ve pınarlar başındadır.
Firavun nasıl geçtiyse cennet ve pınarların başına?

aorskaya
27. November 2012, 10:30 AM
3- Bir kaç defa söylememe rağmen, "LA İLAHE İLLA ALLAH" deyimini kavrayıp, ona göre yaşayamayanların, ömürlerini tüm insanlığa yararlı şeyler yapmakla geçirse de kabul edilmeyecekleri ve cennete giremeyeceklerine ilişkin görüşümü yanlış bulup bulmadığını net olarak açıklayamadın hala...

Bir kere daha soruyorum:

LA İLAHE İLLA ALLAH kavramını benimsemeyen, buna göre yaşamak istemeyen birisi cennete girebilirmi?

4- Cennetemi yoksa cehenneme mi gider? Böyle soru mu olur Aorskaya kardeşim, kimde imanın kimde iman olmadığını Allah bilir, biz kendimizden eminmiyiz ki başkalarını yargılayacağız? Yargılamak bize düşmez, bunlar bize gayb. DEMİŞSİN.

Bunlar bize neden gayb olsunki?

Allah, kuranda kimlerin cehennemlik, kimlerinde cennetlik olduğu bilgisini bize vermişse, biz de buna uyan durumlar için bu açıklamaları yapabiliriz.

İşte bunlardan ilki ve en önemlisi; LA İLAHE İLLA ALLAH kavramını kabul etmeyenlerin, benimsemeyenlerin, ebedi cehennemlik olduklarıdır.

Bakın TEVBE SURESİ 113. ayette rabbim ne diyor:

Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.

Demekki, cehennem halkından oldukları açıkça belli olanlar olabiliyormuş değilmi? Demekki bizler, durumlarına bakarak, bize göre cehennemlik olduklarını düşündüklerimiz olabilirmiş değilmi?

LA İLAHE diyemeyen, İLLA ALLAH'ı benimseyemeyen birilerini, hala cehennemlik olup olmadıklarını Allah bilir, bize gayb demeye devam etmeyeceksiniz artık değilmi?

Şimdi, bunu benimsemeyen isterse bütün insanların duasını alan, insanlara hayır yapan birisi olsun, cennete gidebilirmi? Rabbimiz, yaratan olarak kendini tanımayan, reddeden bu kimseleri, yarattıklarına iyilikler yaptı diye cennete koyarmı? Tabi, tevbe etme şansına sahip olmamışsa...



aorskaya kardeşim bu konudaki fikrimi açıklamıştım,

Anladığım kadarıyla yeterli ölçüde açıklayamadım, biraz daha açayım. Senin sorduğun soru bana göre çelişkili. Niye dersen; bir kişi “la ilaha illallah” kavramını anlayıp gereklerini yerine getiriyorsa, yaşıyorsa; ömrünü İNSAN kavramına yaraşır şekilde geçirir insanlığa faydalı olur mükafatını Allah verir. Buradaki iki önerme birbirini tamamlayandır, birincisi la ilahe illallah kavramını anlaması ikincisi İNSAN vasfına yaraşır şekilde hareket etmesi, daha ileri seviye insanlığa kendini adamasıdır. Bu iki önerme zıt değildir, birbirine bağlıdır. Yani birini yapan diğerini gerçekleştirme yolunda ilerler. Dinde önemli olan doğru yola(sırat ı müstakim) girmektir. Dilin kemiği yoktur, bakarsın insanların ağzından Allah kelamı eksik olmaz,buna rağmen İnsana yaraşır şekilde hareket etmez, insanlığa faydalı olmaz, yani dini sözde , ağzıyla yaşamaya çalışır, önemli olan ağızla söylenen değil, yaşantıda ortaya çıkanlardır. Yaşamda ortaya çıkartılanlar değerlidir. Sözler karın doyurmaz, sözler yaşamda karşılık bulmuyorsa bir değeri yoktur. Yaşama geçince değerlenir.


Sadece en son yazdığım yukarıda yazının neresinde sözle kabul edip yetinilmesini söylediğimi gösterebilirmisin? Aksine, her yazımda bunu anlayıp, kavrayıp, benimseyip, birde bunlara ilave olarak YAŞAMADIKÇA demişim değilmi?

Kardeşim, yapmayın artık yahu? Allah'tan başka ilah olmadığını, Sadece Allah'ın ilah olduğunu, anlayıp kabul edemeyen, kabul edipte bunu yaşayarak göstermeyen biri, Tövbe etmeden ölürse; Asla cennete giremez. Buna böyle inanıp inanmadığınızı, bunun istisnası olabileceğini düşünüyorsanız onu söyleyin.

Basit bir şeye bile doğrudan cevap vermediğiniz için konu ne kadar uzayıpt gitti yahu...

Şimdi de cevap vermemişsiniz ve imansızların da cennete gidebileceğini ima eden aşağıda Firavun örneğinden bir soru yöneltmişsiniz!


Aorskaya kardeşim madem cennet cehennem kavramlarını iyi anladın ve kimin cennetlik ve cehennemlik olabileceğini yeterince yorumlayabiliyorsun, bende sana bir tane sorayım. Firavun Cenneti hak etmek için ne yaptı da cennete sahipti? Biz firavunu yanlış mı tanıyoruz, yoksa takva sahibimiydi de cennet ve pınarları ele geçirmiş, nedir bu iş Aorskaya kardeşim ben anlayamadım, anlatabilirsen memnun olurum.

Şuara 57; Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Böylece Biz, onları (firavun ve kavmini) cennetlerden ve pınarlardan çıkardık.

Ayrıca Hicr suresinin 45. Ayetine bakarsak kime cennet veriliyor;
İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Şüphesiz takva sahipleri, cennetler içinde ve pınarlar başındadır.
Firavun nasıl geçtiyse cennet ve pınarların başına?


Bu kısımla ilgili olarak önce cevabımı yazmıştım ama, tam gönderecekken aklıma bir şey takıldı!

Siz, bu firavun örneğini Cennet ve cehennem denen ve klasik anlamda ahiret hayatının geçeceği ebedi yerler olarak kabul etmiyormuydunuz?

Size cevabımı sonra vermek üzere, önce buraya yazdığınız yazıyla, ne anladığınızı, hangi durumu kabul ettiğinizi, ahiret yurdu olup olmadığını anlatan yazınızı bekliyor, sonrasında yukarıdaki sorunuzun bendeki cevabını vereceğimi belirtiyorum.

selamlar,
aorskaya

mustafabey
27. November 2012, 04:35 PM
Selamlar;

Zuhruf 9; Ve muhakkak ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, mutlaka: “Onları, Azîz (yüce ve üstün) ve Alîm (en iyi bilen) yarattı.” derler.
Zuhruf 10; Size yeryüzünü döşek kılan ve sizin için orada yollar yapan O'dur. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.
Ali İmran 3; Allah, şehâdet etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir.
Ali İmran 19; Muhakkak ki Allah'ın indinde dîn, İslâm'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.




Aorskaya kardeşim kuranda belirtilmiş zaten, hiçbir insan yaradanı rededemez, aklı olan yaratıcının varlığını kabul eder. Yartıcıya bir ortak olmayacağını da anlar. Allahtan başka ilah olmadığını kime sorsan söyler, işin icraat kısmı ise zaten zor olan kısımdır. Bunu başarabilen, çok azdır vede bu toplumun seviyesi gelişimi ile bağlantııdır. Anlamak ayrı bir meziyet, anladığını uygulamak da üstün bir meziyettir. Yukarıda açıkladım senin sorduğun promlem hatalı, böyle bir vaka olmaz. Hem insanlığa hizmet eden hemde Allahı rededen birileri olmaz. Ancak akıl noksanlığı ve problemi olanlar ayrı. Ben bazı açıklamlar yapıyorum, her yaptığım açıklamada sadece senin soruna cevap vermek için değil konuyu geliştirmek, okunacak hale getirmek içindir. Senin de buna katkıda bulunmanı bekliyorum.


Evrim, bilim, bilim adamı, objektiflik, bilimin insanlığı öldürmeyeceği konularında anlaştığımız ve kavradığımız, konuyu ilerletebildiğimiz gibi diğer problemleri de çözeriz, yeterki açıklamalar bizim düşüncelerimizi geliştirsin, ezberci mantıkla, şu budur, buda kesin şudura getirmeyelim.


Ayrıca istiyorsan la ilahe illallah kavramını açıklayıp bunu anlayan insanlar nasıl davanır açıklarsın!

Ayrıca insanlığa hizmet eden ve kendini bu uğurda feda edip la ilahe illallah demeyenlerin durumunu da örnekleyerek açıklarsan? Bu sorduğun sorunun mantığını ve okuyanlara nasıl bilgiler ve mesaj vermek istediğini anlarız, bana veya okuyanlara bu konulara bir derinlik katarak bir bakış açısı görmemizi sağlayabilirsin.

Ayrıca sana tekrar hatırlatıyorum, kimde imanın olup olmadığını Allah bilir. Sen kendi kafana bir imansız portresi oluşturup, bilmediğin tanımadığın insanları bu sınıfa girdirmeye çalışma. Senin sorularında imansız diyerek bir kalıba soktuğun kişiler hakkında hükmün nedir diye bana yöneltiyorsun, senin cevabın sorunun içinde var, soruda hatalı, ne için bana soruyorsun? Sen bir kişinin la ilahe illalahı kabul edip etmediğini nasıl anlıyorsun? Konuyu geliştirmek istiyorsan ayrıntılı açıkla, herkes anlasın, senin sorduğun problemin çözümü bende veya başkasında değil sendedir. La ilahe illallah demeyenler kimse onlar, bunu demelerinin önemini ve buna göre yaşamalarını ikna edecek bilgileri ortaya koyarsan tartışmaya daha faydalı olacaktır, okuyanlara da belki yeni düşünceler ufuklar açar, düz bilgileri değil bilim adamlarından beklediğin tarzda manalandırmanı bekliyorum.


Herkes nasıl anlıyorsa genel olarak bende öyle anlıyorum ahireti, bize gaybdir, kuranda nekadar haber verilmişse kavrayışımız ve bilgimiz ölçüsünde o kadar anlarız.

Bahsi geçen konuları açıklarken kelimeleri tekrar etmeni değil anladığın ölçüde bilim adamlarından beklediğin tarzdaki gibi manalandırmanı bekliyorum, ne anlama geliyor bunlar?

saygılar...

aorskaya
27. November 2012, 05:07 PM
Ayrıca sana tekrar hatırlatıyorum, kimde imanın olup olmadığını Allah bilir. Sen kendi kafana bir imansız portresi oluşturup, bilmediğin tanımadığın insanları bu sınıfa girdirmeye çalışma. Senin sorularında imansız diyerek bir kalıba soktuğun kişiler hakkında hükmün nedir diye bana yöneltiyorsun, senin cevabın sorunun içinde var, soruda hatalı, ne için bana soruyorsun? Sen bir kişinin la ilahe illalahı kabul edip etmediğini nasıl anlıyorsun?

Selamlar,

Diğer hususlara uygun olduğumda ve rabbim izin verirse cevaplarımı yazarım. Ama, kısaca yukarıdaki hususu açıklamakta fayda buluyorum.

Burada bir şeyin yanlış anlaşıldığını görüyorum.

Sevgili kardeşim,

Ben hiç bir şekilde şu kimse imanlıdıri bu imansızdır diye gerçek olarak bilemem ve bu iddia da değilim. Ben sadece, şu durumda olan bir kimse, kuranın tanımıyla imansızdır ve cehennemliktir, yine şu durumda olan ise, kurana göre cennetliktir diyebilirim.

İşte, şu kimsenin durumu şuna uyuyorsa, o kimse onun gereği olarak şuraya gider diyebilirim ve dediklerim budur.

Dikkat edersen, Edison örneğinde dahi, "Edison LA İLAHE İLLALLAH'ı kavramasına rağmen aksine yaşamıştır", demedim. Çünkü, Onun bu olgu karşısındaki gerçek durumunu bilmiyorum ve hiç kimseninde bilme imkanı yoktur.

Ancak, ihtimalden bahsederek, kavrayarak buna uygun yaşamamamışsa, cehenneme gidecektir demişim. Yani, varsayıma göre sonuç belirtilmesi söz konusudur.

Şimdi, senin daha önce firavunla ilgili sorduğun ayetle ilgili cevaıbımı vererek bu bahsi kapatayım.

Mustafabey kardeşim,

1- Kurandaki edebi yapı, Olması kesin olayları, kesinliğini göstermek için bazen geçmiş zaman formatında anlatır. Bu kısımdaki firavun anlatımıda bu şekildedir.

2- Kuran bu zaman formatında anlatımı, rabbimiz katında zaman kavramı geçerli olmadığından, bize göre gelecek zamanda olacak şeylerin bilgisi rabbimiz tarafından bilindiğinden, bu bilgi ile bize göre olacaklar, onun tarafından olmuş formatıyla anlatılır.

zamanın izafi özelliğini anlatmama gerek yok diye düşünüyorum.

3- Bu duruma hemen bir örnek verecek olursak, Tebbet/Lehep suresini gösterebiliriz.

Bu surede de Leheb'in cehennemde geçecek ömrü, aynı formatta anlatılır.

"LA İLAHE İLLA ALLAH" kavramanın önemini ise inşallah başka bir yazıyla ele alma imkanı bulduğumda yazarım.

selamlar,
aorkaya

mustafabey
27. November 2012, 08:32 PM
Selamlar

İnsanların doğruya yönelmeleri, kabul etmeleri, doğruları yaşamda ortaya çıkarmaları ve genelleştirmeleri kolay olmamaktadır. İnsanoğlunun doğruya ulaşması evre evre olmaktadır. Yapılan tüm yanlışlar tek bir doğruyu ortaya çıkarmak içindir. İnsanlık hatalardan ders çıkararak doğruyu keşfeder. Keşfedilmiş, görülmüş bu değerlerin toplumda kabul edilmesi ile, genelleşmesi ile o zaman diliminde toplumun anlayışı, ortak aklı olarak ortaya çıkar.

Geçmiş zaman dilimlerinde kabul edilen toplumun ulaştığı değerler, bizim zaman dilimimizde doğru kabul edilmeyebilir, noksan görülebilir. Bugün bizim toplum olarak doğru kabul ettiğimiz değerler, gelecek zaman dilimlerinde doğru kabul edilmeyebillir.

Anlayışlar değerler zaman içinde evrim geçirmektedir.

Burada en önemli kavram zamandır. Zaman herşeyi ögütmekte, yıpratmakta, değişime uğratmakta, evrime zorlamaktadır.


Zaman Allahın yarattığı ayetlerdendir ve bizim yaşamımızda büyük bir etkisi vardır. Zamanı kimse geçemez, ele geçiremez.


Rabbin koyduğu yasalar herşeye hakimdir, hiç bir şey rabbin koyduğu yasaların dışına çıkamaz ve inkar edemez. Değişik zaman dilimlerinde yaşayanların anladıkları, bilgileri oluşumları kendi zaman dilimlerine göredir. Her Zaman diliminin doğrusu kendine göredir. Yani doğru bile sabit değildir. Onun için biz kesin doğrudur diyemeyiz, sadece bilgimiz nazarında zamanımızın doğrusuna yaklaşırız. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Zamanın doğrusunu gören, yaklaşanlar akıl sahipleri, düşünenler, alimlerdir.


Yeryüzünde toplumlar arasında bir mücadele vardır, toplumlar değerlerini, anlayışlarını, kültürlerini, dini algılarını gelecek nesillere aktarmak isterler ve bunada diğer toplumların karışmasını istemezler, diğer baskın toplumların müdahalesi müdahale edilen toplumun yapısını bozar, aktarılacak değerler bir bir kaybolur ve toplumda yozlaşma ve gerileme başlar. Dünya sahnesinden bir çok toplum ve kültür ya içten bozulma yada diğer toplumların etkileriyle zayıflayarak ortadan kalkmıştır.


Toplum olarak ayakta kalabilmemiz sonraki devirlerde var olabilmemiz için heralanda mücadele etmeliyiz. Toplum olarak evre geçiremez yerimizde sayar veya gerilersek seleksiyona uğrayıp yok olan kavimler arasında yerimizi alırız, kuranda bahsedildiği gibi bir zamanlar çok güçlü olan kavimler insanlıktan uzaklaştıkları için helak edilmişlerdir. Bunun için dini, yaratılışı, aklı, insanı, kainatı, her alandaki evrimi, yaratılan ayetleri okuyan alimlere, bilim adamlarına, bilginlere ihtiyacımız vardır.


Bilim insanlığı öldürmez aksine geleceğe güvenle ilerlemenin anahtarıdır. Bilime ve İnsan vasıflarına gereken önemi vermeliyiz.

merdem
27. November 2012, 09:12 PM
Selamlar Mustafabey ve Aorskaya Kardeslerim,


eski MISIRlilar ve IRANlilar kafalarini:confused: Islam'dan sonra Mezheb'lere yöneltmemis olsalardi, carsafla, tebih'lerle, namaz'i abdest'i neler bozar neler bozmaz diye bosuna vakit kaybetmemis olsalardi, bu gün belki de Islam devletleri ilimde ve bilimde dünyanin en önünde gelen isimlerden olabilirlerdi.:o

Islam yüzünden geride kalmislardir demiyorum, burada yanlis anlasilmasin lütfen, hurafelerle ugrasmak yok yere ömrü tüketir ve de elle tutulacak gözle görülecek olumlu bir sonuc getirmez.

Alimcikler zamaninda Iman'in yani sira biraz ileri görüslü davranmis olsalardi, bu gün hem Mustafabey'in hem de Aorkaya Kardesimizin sorulari net ve olumlu bir sekilde cevaplanmis olurdu ....en azindan;)

Düsünebiliyormusunuz, Allah inanci ile ne fevkalade icatlar, buluslar elde edilebilinicegine.

Ama gelin görünki, medeni gecinen asrin beyleri burunlari havada, hasa, Allah'tan fazla bilirmis pozlarinda, öbür yandan bizim kardeslerimiz, ah ne yapalim Allah'in bize vermis oldugu bilgi nasil olsa sinirli, zamani gelince bizede ulasir gibilerinden geri sahalarda oynarlarsa sonuc bu günkü hal olur. Hangi Mü'min birseyler incelemeye kalkmistir ki Rabbimiz "Dur" desin. Elbetteki Yüce Allah insanlara bahsettigi akli yerinde ve zamaninda kullanmalarini takdir edecektir.

Saygi ve selamlarimla

Taner
28. December 2012, 04:03 AM
Selam ile ;

Anladığım ve algıladığım kadarı ile konuya dahil olmaya çalışacağım. Kusrum kabahatim olursa affola.

aRaYaN kardeşim böyle bir cümle paylaşmış :
Evrim teorisinde doğa ve tesadüf kavramlarını çıkarıp yerine Allah kelimesini koyduğumuzda islama ters olduğunu düşünmüyorum.

ve benim izah etmeye çalıştığı şeyden anladığım darwinizm i savunmak değil. Evrim sürecinin big bang den bu yana var olduğundan ve hala devam ettiğinden bu konuda ön görülen tesadüfi unsurları ve doğanın seleksiyonunu çıkartıp yerine Allah 'ın kuvvetlerini koyduğumuzda daha net bir şekilde anlayabileceğimizden bahsetmiş.

Ki bencede mantıklıdır ve buna bir çok kez ayetlerde şahit olmuşumdur. Yanlış anladımsa affola.

aRaYaN kardeşimizin bahsettiği darwin'in öne sürdüğü teorem değildir.Ki bir insanın böyle bir sistemi tek başına kavrayabilmesi bir sonuca bağlayabilmesi helede o zamanlarda pekte mümkün görünmemektedir. Darwin Edindiği bilgiler ve zannı ile teorem haline getirmiş ve o zaman zarfında yaratılış sürecinden Allah'ı çıkartarak doğal seleksiyon ve tesadüflerle tüm sistemin varlığını kanıtlamaya çalışmıştır.

Evrenin oluşumunu araştırırsak şayet tüm bilim adamları artık hayatın suda başladığında hem fikirlerdir.

Enbiya 30. Ve şu kâfir olan kimseler, gökler ve yer bitişik bir halde idi de Bizim onları [o ikisini] ayırdığımızı ve hayatı olan her şeyi sudan kıldığımızı görmediler mi? Buna rağmen hâlâ inanmıyorlar mı?

İlk sıvıya nerede rastlıyoruz ?

27 nolu soru : Big bang ilk yaşandığında yaşam olan başka gezegen var mıdır?
Büyük patlama(big bang) ilk yaşandığından çok sıcak bir ortam olduğu için evrende atom çekirdekleri bulunmamakta, bu durumda kuark-gluon plazması denilen karışık bir çorba yer almaktadır. Büyük patlamadan üç dakika sonra ilk atom çekirdekleri oluşmaya başlamakta ancak ilk atomların oluşması 380 bin yıl sonra evren yeterince soğuduğunda mümkün olabilmektedir. Gezegenlerin örneğin Dünya'nın oluşması ise büyük patlamadan yaklaşık 8 milyar yıl sonra meydana gelmiştir. Bu nedenle büyük patlamanın ilk yaşandığında yaşam olan başka bir gezegenin olabileceği ihtimali pek mümkün görünmemektedir.

http://www.metu.edu.tr/tr/cern-sergisi-sikca-sorulan-sorular



Evren’in Büyük Patlama ( Big Bang )’dan sonraki koşullarını oluşturmak için yürütülen araştırma kapsamında yapılan deneyde atomlar, yerin altında bulunan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda dünyanın oluşumunda ortaya çıkan sıcaklık derecesine kadar ısıtıldı.


“Kuark-Gluon Plazması” adı verilen bir sıvının deney sonucunda üretilmesi başarıldı.. “Tepkimenin boğulması” (jet quenching) adı verilen olayın ilk kez doğrudan gözlendiği belirten bilim adamları bu sonuçların daha sonra Evren’in ilk anlarının evrimiyle ilgili teorilerle karşılaştırılacağını söyledi.


Bilim adamları uzun bir süredir, Evren’in Big Bang’den 10 mikro saniye sonra dev bir “Kuark-Gluon Plazması” aşamasından geçtiğini düşünüyorlar.

http://www.bitdunyasi.com/tr/?Sayfa=Detay&Id=5522




Mü'minûn: 12–16. Ve andolsun ki Biz, insanı seçilmiş bir çamurdan yarattık. Sonra onu çok dayanıklı bir karargâhta bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi bir embriyon olarak yarattık. Sonra o embriyoyu bir et parçası olarak yarattık. Sonra o bir et parçasını kemikler olarak yarattık. Nihayet o kemiklere de bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk. İşte, yaratıcıların en güzeli Allah ne cömerttir! Sonra şüphesiz sizler, bunların ardından mutlaka öleceksiniz. Sonra şüphesiz siz, kıyamet gününde diriltileceksiniz.

Secde: 7 "O yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır. Ve insanın yaratılışına çamurdan başlamıştır."

Rûm: 20 "Sizi topraktan yaratması O'nun delillerindendir. ..."

Furkân: 54 "Ve O sudan bir insan yarattı ve ona soy sop verdi. Efendin her şeye gücü yetendir."

Nûr: 45 "Allah hareket eden her canlıyı sudan yarattı."


Haşr. 24 "O Allah'tır. Yaratandır, kusursuzca var edendir, biçim verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nu yüceltir. O üstündür, bilgedir."

yaratılışa dikkat çeken bir ayette budur kanımca. Ayette sadece canlı organizmalardan bahsetmiyor algımız bilgimiz ve içinde bulunduğumuz yaşam koşulları dikkate alındığında sistemin işleyişine dair bilgi birikimimiz yok denecek kadar az ve bu yetersiz bilgi ile malesef bir çok yanılmasamanın içerisine giriyoruz.

Bir yıldız tozu ile başlayan evrim moleküllerden asitlere, dna'ya hücrelere ve organizmalara dönüşmesini Yaratan, kusursuzca var eden Allah'ın eseri değilde nedir.

Kendi akılımın yettiğince evrim sürecine bu şekilde bakıldığı takdirde daha net bir mana kazanacağına inanıyorum.

Herhangi bir yanlışım var ise affola, Kusursuzluk yalnızca Allah'ındır.

sahin
28. December 2012, 04:08 AM
Allahin selami üzerinize olsun,

ben LA İLAHE İLLA ALLAH diyen bir insanim, ilim bilim her zaman dikkatimi cekmistir ve halende cekmektedir, yüce yaradanini bu yönde müminlerin hareket etmeleri kuranda bir cok ayetde tesviklenmisdir ama göz ardi edilmisdir alimler,mollar,evliyalar,veliler birileri zavalli arazilerde dolasmis siir yazmis digeri bize kaynak sormayin demis ne dersek o demis birileri ucmus mekke ye geri kalmamiz normal,ama yaradanin düsünürler icin ibretler var yaratilan ayetlerdeki, ayetleri düsünmüyoruz, evrim en basit seklinde anne rahminde oluyor iki cins yaratikdan insan türetiyor allahda ilk yaratilisda türemeye ilgi ceken yüce allah nerden baslamamizi istiyor acep? firav hamana tugla pisir bir kule yap dedigi zaman musanin allahina bakicam diye göge ciktigini isaret olamazmi? piramidlerin nasil yapildigini allah bildiriyor iste o agir taslar pisirilerek (simdiki beton gibi) dökülerek yapilmis, nuh kavmine görmüyormusunuz yüce allah gögü tabaka tabaka nasil yaratmisdir diye sorusuna ne diyeceksiniz ? uctularmi acaba o devirde ? simdi islam dinine mensub insan ciksa deseki ben evrim teorisini teorilikden cikaricam gercek oldugunu ispatlayacam dese ne olur ?

allahin rahmeti üzerinize olsun

Taner
28. December 2012, 04:22 AM
Selam ile Sahin kardeş ;

Buradaki sıkıntı aslında aynı kelimeye farklı manalar yüklememizden kaynaklanıyor. Evrenin gelişimini anlatmak için genel olarak kullandığımız kelime "evrim" bu darwinciler için farklı bir mana taşıyor, kendisini vahy ışığında aydınlatmaya çalışan kişi için farklı bir mana taşıyor. Sıkıntı bunları birbirine karıştırıyor olmamız.

Aslında bu yanılgıya kapılmamak için uzun cümleler ile ve açıklayıcı bir şekilde ele almamız gerekiyor. Evrim hala devam etmektedir lakin insan ırkı bunu algılayabilecek kadar uzun süredir dünya üzerinde yaşamıyor. Dünyanın oluşumu için ön görülen süre 4.5 milyar yıl iken insan ırkı 50 bin yıldan belki biraz daha fazladır dünyada varlığını sürdürmekte.

Gelişim her zaman devam eden bir döngüdür ve durması söz konusu değildir.

sahin
28. December 2012, 04:48 AM
Selam Taner kardes,
kelimeler farkli manali o yüzden yüce yaradan dünyayi gezip yaradilisin nasil basladigini arastirmamizi istiyor ki onaylansin diye var oldugu. bir aytde hangis hatirimda degil bizden öncekiler daha güclü ve onlara verilen ilmin bizde az oldugunu belirtiyor.
evrim halen devam ediyor dogru ama suda bir gercek yok sayilmasida bir nevi ayeti örtmek manasina gelir yüce allah ayetinde o sürekli bir yaratis icindedir yada 6 evrede yaratti ayeti su anki piyasada islam alimi gecinen insanlar tarafindan örtülmededir ve insanlarin düsünür pozisyonundan cikartarak mukallitlesdirilmesidir bence, eger su anki islam adina bicilmis islam görüntüsüne göre yasayarak allahin yaratilmis ayetlerini inkar edersek halimiz ne olur acaba ? eskiden islam filizoflari bile evrimi destekledikleri mevcut. ama bunlar aksine zindik ilan edilerek bir kefeye sokuluyorlar. yasayan kurbaga fertinde bile cinsini degistire bilen yaratikdir buna ne demek lazim ? aslinda islam alemi bilim adamlarina muhtac.

saygilarimla