PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : HUBELÜEKBER mi ALLAHUEKBER mi?


merdem
12. November 2012, 01:27 PM
HUBELÜEKBER mi ALLAHUEKBER mi?



Ebu Süfyan’ın Uhud’da Zafer Haykırışı

Uhud savaşında müslüman ordusunu hezimete uğratan Kureyş’in lideri Ebu Sufyan “Hubeluekber! Hubeluekber!” diye sevinçten haykırıyordu..
Öldüğünü sandığı Muhammed’in talimatıyla Ömer de “Allahuekber!” diye karşılık verdi.

Uhud’da “Hubeluekber!” diye coşkuyla haykıran Ebu Süfyan, Mekke’nin fethinden önce müslüman olacak ve artık “Allahuekber” diye bağıracaktı.
Üstelik ismi İslam tarihine peygamberin kayınpederi ve İslam’a oğlu Muaviye ve torunu Yezid’i halife olarak veren zat olarak yazılacak, isminin önüne de Hz. konması ihmal edilmeyecekti.
Hübel (Hobal), Kabe’deki 360 put içinde başputtu.
Kureyş putperestlerinin hayatında çok önemli bir yeri vardı.
Yeni bir işe başlayacaklarında, evleneceklerinde, seyahate çıkacaklarında, ticarete atılacaklarında, soyu belli olmayanın soyunu tespit etmede, öldürülen kişinin diyet parasını ödetmede, çocuklarını sünnet ettirmede ve daha bir çok karar öncesinde ona gitmeyi zorunlu kabul ediyorlardı.

İbnü’l-Kelbî’nin Kitabü’l-Esnâm’ına göre Hübel putunun Milattan önce Amr bin Luhay tarafından Suriye’den Mekke’ye getirildiği rivayet ediliyor.
İnsan suretinde ve kırmızı akikten yapılmış olan Hübel, Kureyşlilere sağ kolu kırılmış olarak ulaşmıştı. Kureyşliler kırık kolun yerine altından bir kol yaptırmıştı.

Fal okları şöyle kullanılıyordu:
Örneğin; Herhangi bir kimsenin soyundan şüphe duyulduğu zaman, soyunu belirlemek üzere, yüz dirhem para ve bir kurbanlık deve ile birlikte Hübel putunun önüne gelirlerdi. Getirdikleri para ve kurbanlık deveyi fal oklarını çekmekle görevli olan kişiye verdikten sonra, soyu şüpheli kişiyi putun önüne koyarlardı. Bu işler tamamlandıktan sonra;
“Ey Tanrımız, bu falan oğlu falandır. Ona şunu yapmak istiyoruz. Bu konuda gerçeği ortaya çıkar” anlamında dua ederlerdi. Dua faslı bittikten sonra, görevliye, “çek” denirdi. Eğer çekilen okun üzerinde “sizdendir” ifadesi yazılıysa, söz konusu kişinin soyu temiz ve kendisini oraya getirip ok çektirenlerin soyundan olduğuna hükmedilirdi. Şayet, “sizden değildir” ifadesi yazılı ok çıkarsa, o kişi içinde bulunduğu kabileye mensup olmadığı, ancak, anlaşmalı olduğuna hükmedilirdi. Eğer üçüncü, yani “sığıntıdır” ibaresi yazılı ok çıkarsa, soyunun belli olmadığına ve içinde yaşadığı aşiretle de anlaşmalı olamayacağına hükmedilir ve ona göre davranılırdı.

Hubel Baal mi?

Kur’an’da Lat, Uzza, Menat putlarından bahsetmesine rağmen Hübel’den hiç söz edilmemesi ilginçtir.
Ancak Hübel yerine büyük olasılıkla “Ba’l” kullanılmış olabilir.
“Yaratanların en güzelini bırakıp da Bal’e mi yakarıyorsunuz” ayetindeki Ba’l, İbranice ‘Ha-Baal’ sözünden geliyor. Tevratta ‘Baal-Peor’ adlı put olarak geçiyor.

Hübel (hobal) = Ha-Baal = Ba’l ise;
Gerçekten de Kureyşliler Allah’ı bırakıp Hübel’e mi yakarıyorlardı?
Ebu Süfyan, “Hubelüekber” derken Allah’ı geri plana mı atıyordu?
Bazı kaynaklardaki gibi Allah ay tanrıçası, Hübel ise güneş tanrısı mıydı?
Yoksa Ebu Süfyan “Hübeluekber” derken “Allahuekber” mi demiş oluyordu?
Yani, Allah Hübel miydi?

“Ben iki kurbanlığın oğluyum”

Muhammed’in böyle dediği aktarılır. Ve yorumlanır ki: Kurbanlıklardan biri ibrahim’in oğlu İsmail’di; öbürü de Muhammed’in babası Abdullah. (Bkz. Aclûnî, Keşfu’1-Hafa, Arapça, 1985, 1 / 230, hadis no: 606. Ayrıca bkz. tefsirler, örneğin F. Râzî, 26 / 152.)

Ne var ki İbrahim’in oğlu, Tevrat’ın Yahova’sı ve Kur’an’ın Allah’ı için adanmışken; Muhammed’in babası Abdullah, Müslümanlar’ın “put” saydıkları “Hubel” için adanmıştı.
(Bkz. Ibn’ul-Kelbî, Kitabu’l-Esnâm, tahkik: Ahmed Zeki Paşa, Ankara, 1969, Arapçası, S. 18, Türkçesi “Putlar Kitabı”, Çev. Beyza Düşüngen, S. 36, İlahiyat Yay.)
Yani, putlara karşı olan Muhammed’in babası bir “put” için kurban olarak adanmış ama bir taraftan da benimsenmiş.

“Allah’ın kölesi” anlamındaki Abdullah, Allah’a değil, Hübel’e kurban edilecekti.
Ama aslında bunda bir terslik yoktu.
“Put” denen “Hubel”, gerçekte “el Ba’l” anlamındadır. Yani Fenikelilerin en büyük ve ünlü Tanrısı Ba’l. Mezopatamya’da ve Araplar içinde de son derece yaygın bir tapınma alanı bulan, tanınan “Ba’l'in anlamı da “efendi”dir. Yani;Tevrat’ın ve Kur’an’ın “Tanrı”sı nasıl “efendi (rab)” niteliğini taşıyorsa, bunlara kaynaklık eden “Ba’l” de bu nitelikteydi. (Bkz. Dr. Muhammed Abdulmuid Han, El Esatiru’l-Arabiyye Kable’l-lslâm, Arapça, Kahire, 1937, S. 114 ve öt.)

Baal Kartacalıların da tanrısıdır. Kartaca tanrılarının başında gökyüzü tanrısı Baal ile yazıtlarda esrarlı bir biçimde “Baal’ın yüzü”, yani Baal’ın dişi karşıtı ya da “yansıması” olan Tanit bulunurdu. Baal, anayurt Fenike’de tanınmış bir tanrı ise de, Tanit oralarda bilinmezdi ve İÖ 5. yüzyılda ortaya çıktıktan sonra baş dişi tanrıçalığı (Batı Sami Bereket Tanrıçası olan) Astarte’nin elinden almıştı.

Baal her nasılsa insanlardan uzak ve ürkütücü bir tanrıydı: Tepelerin ve özellikle dağ doruklarının tanrısıydı ama aynı zamanda verimli ovaların ve gökyüzünün de tanrısı kabul edilirdi. Kısacası, bütün evrenin tanrısıydı.

Herodot Tarih’inde Arap Tanrıları
İslamdan 1200 yıl önce yani M.Ö. 5. yüzyılda Herodot şöyle yazmış:

“Afrodit’e Suriyeliler Mylitta, Araplar Alilat, Persliler ise Mitra der.” Herodot’a göre, eski Araplar iki tanrı’ya inanırlardı. Bakhus ve Urania. Bakhus’a kendi dillerinde Orotal, Urania’ya ise Alilat diyorlar. (Bakhus = Dionysos, Urania = Afrodit)

Herodotus (Translated by David Grene) (1987). The History. Chicago University Press. ISBN 0-226-32770-1.

Herodot bunları yazarken Araplarda Hacer kültünün olup olmadığını bilemiyoruz.
Ama yakın islam tarihindeki Hristiyan eleştirilerinde Hacerülesvedden Afrodit heykelinin kırık kafası diye sözediliyor. Bu bilgi ilginç. Büyük olasılıkla Arapların bir Afrodit heykeli vardı ve saldırıya uğrayıp parçalandı. Ellerinde kalan parçaya saygı duymaya devam ettiler. Hacer ve Haceriler adının nasıl ortaya çıktığı da bir soru işareti. Hatta Haceriler dışında Sarazenler de deniyor ki, bu isimlerin Yahudilerin krallık dönemindeki hakimiyetleri sırasında almış olma olasılığı çok güçlü.

Hacerül Esved bilimsel olarak tetkik edilmeden doğruyu tespit etmek mümkün değil. Bölgeye düşen bir göktaşının yol açtığı bir kraterden alınmış parça olma olasılığı da yüksek.
Ama iddia edildiği gibi parçalanmış bir heykelin kafası olması da.
Sultanahmet caminin mihrabındaki taşın Hacerül esved’in bir parçası olduğu söylenir. Belki bu parçalardan başka yerlerde de vardır.

Kıble kelimesi Kıbele’den gelmiş olabilir.
Mekke’ye getirilenin ise Kıbele kültü olduğunu düşünüyorum.
Hacerül Esved’in Kıbele’den getirilmiş olması anlamsız.
Romalılar vasıtasıyle Kıbele kültü yerleşmiş ve Afrodit heykeline bir şekilde sahip olmuş olabilirler.
Ya da zaten mevcut olan kültleri benzerdi ama Romalıların etkisiyle isimler değişmiş olabilir.
Bence bölgede çok çeşitli ve içiçe geçmiş kültler vardı.
Bunlar zaman içinde birbirine karıştı.
Sahip oldukları kültlere benzerlik arz eden Yemen, Şam vb. yerlerden transfer edilen adet ve ibadetlere belki zamanla Yahudi etkisi eklendi.

Herodot zamanındaki Arap tanrılarının ismi zaman içinde değişmiş olabilir.
Herodot’un Alilat diye yazdığı tanrının Al-Lat olduğu savunuluyor.
Anlaşılan Herodot’tan çok zaman sonra Amr bin Luhay’ın getirdiği Hübel Orotal’ın yerini almış.

Hübel Allah mı?

Dinler ansiklopedisine göre:
“Allah, İslam öncesi Arapların ay tanrısı olup Babil tanrısı Ba’le karşılık gelir.
(Encylopedia of religion, 1:17 Washington D.C. Corpus Pub.1979)

Bununla beraber araştırmacıların bir kısmı Arabistan’da iki tanrı inanışı olduğunu, bunlardan birinin ay tanrıçası Allah (Hübel), diğerinin ise Allah’ın eşi olan güneş tanrısı olduğunu belirtir. Lat, uzza ve Menat da kızlarıdır.

El-İlah’ın yani Allah’ın Kabe’de putu yok.
Kabe’nin lordu, efendisi, baş putu Hübel.
Hübel ise Allah’la aynı karşılığa geliyor.
Daha doğrusu (Bana göre) Putperestlerin gözünde Hübel, Allah’ın yeryüzündeki yansıması. Nasıl ki buzağı putu, paganların gökteki tanrısının simgesi ise hübel’de öyle.

Yani, Allah = Hübel ve Baal’in simgesi olan hilal, artık Allah’ın simgesi olmuştur.



Peki Hübel Allah’sa ve ay tanrıçasıysa güneş tanrısı kimdir?

Genelde çok tanrılı pagan dinlerin bir yaratıcı tanrısı var. Bu yaratıcı tanrı, diğer tanrı ve tanrıçaların üstünde.
Tek tanrıcı dinlere geçişte önceki tanrıların en üstünü olan yaratıcı tanrı alınmış ve tek tanrı yapılmış.
Bu Kureyş’de de böyle, Mısır’da Akhenaton zamanında da.
Ama tek tanrıcı dinler, geçmişteki pagan izlerini taşımaya devam etmişler.

Bazı pagan dinlerde ise yaratıcı tanrı, en üstün tanrıdan sonra gelebiliyor.
Örneğin Hindu dininde Şiva en üstün Tanrı. Şiva, Brahma’yı yaratıyor. Brahma ise evreni yaratıyor. Genel inanç böyle ama Hinduların bir kesimi Brahma’nın üstünlüğünü savunuyor.

Dinlerde yaratıcı tanrının ortak bir ismi yok.
“Tanrı” kelimesi ise Türkçe “Tengri” den geliyor ki aslında yanlış bir kullanım. Nasıl ki İslam’da Allah özel isim sayılıyor ve Allahlar kabul görmüyorsa, Türklerde de Tengri özel isim ve tanrılar denmiyor, denmemiş.

Arap mitolojisine ait elde yeterince doyurucu kaynak yok. İslam öncesi Arapların tanrı ve tanrıçaları, putları hakkında birtakım bilgiler olsa da bunlar kısıtlı ve çelişkili bilgiler.

Bölgenin diğer mitolojileriyle benzerlik taşıdığı kesin.
Örneğin, Lat, Uzza ve Menat’a MS 3. yüzyılda Suriye’de Tedmür krallığını kuran Palmirliler de tapınıyorlardı. Palmirliler, yıkılan Nebatilerin devamıydı. Nebatilerin merkezi ise Ürdündeydi. 273′de Roma’nın işgaline uğradılar.

G. Ryckmans’a göre tanrıça el-Lât, Semûd, Safaî ve Lihyanî kavimlerine ait kitabelerde adı geçen tanrıça İlât ile aynıdır. El-Lât’ın ismi Palmir ve Nebat kitabelerinde de geçmektedir. Güney Arabistan’da rastlanan ve el-Lât’a gönderme yapan kişi isimleri Güney Arabistan’da da el-Lât’a tapıldığına dair kanıt olabilir.

Palmirlilerin de tapındığı bir başka ortak tanrıça El-Uzzâ idi.
Suriyelilerde de Venüs’ü sembolize eden El-Uzzâ göğün kraliçesiydi.
Menât da Nebat kitabelerinde adı geçen bir tanrıça idi.
Son dönem Nebatlılarda Uzza, İsis ve Afrodit’le ilişkilendirilirdi.

Kureyşlilerde kabilelere göre ilahlara ve putlara farklı bir yaklaşım ve inanış vardı. ilahlar hakkındaki inanışlar geçmişe göre değişim göstermişti.
Örneğin Putlar Kitabı`na (Kitab el-Esnam) göre Lat, Uzza ve Menat tanrıçalarının Allah’ın kızları olduğu bilgisi belirsizdir ve üç tanrıçaya tapıma farklı zamanlarda başlanmıştır. Buna göre ilk dönemlerde kardeş bile sayılmıyor olabilirler.
Kimi kabileler Uzza ve Menat’ın Lat’ın kızları olduğuna, Kimileri de Lat ve Menat’ın Uzza’nın kızları olduğuna inanır. Lat, aynı zamanda Hübel’in de annesidir.
Ama kimi kabilelerde ise Hübel’in Menat’la evli olduğuna inanılır. Petra’daki Nebatlılar Menat’ı Manawat ismiyle anıyor, Greko-Romen tanrıça Nemesis ile denk tutuyor ve Hubal’ın karısı olduğuna inanıyorlardı.

Bununla beraber, Hübel’in El-Lah ile aynı olduğuna karşın El-Lah’la eş olduğuna dair inanışlar da vardır. (Wellhausen)

El-Lah ismine Kureyş’in son döneminde rastlanır, şiirlerde adı Allah olarak geçer.
Kökeninin El-Lat’dan geldiği kanısı güçlüdür.
Ayrıca Allah’ın İbranice’deki Eloha’dan geldiği savı da yaygındır.

Herodot zamanındaki Arap tanrıları arasında Allah ya da El-ilah geçmemesi, Kureyş’in sonraki dönemlerde bu ilahı edindiğini, ya da başka bir ilahın Allah’a dönüştürüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu da tek tanrıcılıktan paganlığa geçtiği hakkındaki iddiaları çürütmektedir. Görülen odur ki totem dininden pagan dinine geçen Araplar, ilahları içinde Allah’ı yaratıcı yüce ilah olarak benimsemiş, Hübel putuna da Allah’ın simgesi olarak inanmışlardır.
Allah ve Hübel’in Kureyş dinine sonradan katıldığı güçlü bir olasılıktır.

Arap Edebiyatında Hübel
Bir başka gerçek ise Muhammed’den önce Allah’a, Rahman’a inanan, putlara tapmayı redddeden müslümanların olmasıdır. Aşağıdaki Arap şiiri İslam öncesi döneme ait hanif bir şaire aittir:

Gerçekler ortadayken ben tek olan Rabbe mi yoksa binlerce rabbe mi ibadet etmeliyim?
Lat’ı da Uzzâ’yı da hepsini terk ettim; zaten benim gibi yiğit ve sabırlı biri böyle yapar.
Ne Uzzâ’ya tapınırım, ne de onun iki kızına; ne de Benî ‘Amr’ın iki putu etrafında dönerim.
Ben, henüz rüşde ermemişken rabbimiz sayılan Hubel’e de artık ibadet etmeyeceğim.
Hayran kalmışımdır! Çünkü gece ve gündüzlerin (düzenli olarak birinin diğerini takip etmesinde), sabırlı ve erdemli bir kişinin, idrak edebileceği nice mucizevî olaylar vardır.
Bilmiyor musun Allah, işi gücü bozgunculuk olan nice kişileri helak etmiştir. (Diğer taraftan) bir kavmin iyiliği sayesinde diğerlerini de yaşatmıştır; dolayısıyla bunlardan olan çocuklar, büyüyüp (nesillerini) sürdürmektedirler.
Kurumuş bir dal, yağmur sayesinde yeşillendiği gibi kişi de ancak zaaflarından ve kuruntularından arındığı gün olgunlaşabilir.
İşte ben de, günahlarımı affetmesi için bağışlayıcı olan Rabbim Rahman’a ibadet etmekteyim.
Rabbiniz Allah’a olan sorumluluğunuzun bilincinde olun ve o şuuru koruyun; zira takvaya bağlı kaldığınız sürece helak olmazsınız.
İyi kimselerin yurdunun cennet, kafirlerin ise kor halinde yanan (cehennem) olduğunu göreceksin.
Onların dünya hayatında zelil ve rüsva bir hayatı vardır; ölümle de katlanamayacakları çok acı olaylarla karşılaşacaklardır. (Vâfir)


ALINTIDIR!

pramid
12. November 2012, 01:34 PM
ALLAH ismini insanlar kendi vermiştir.

Allah kelimesinin ebcet hesabı ile lale ? ve hilal kelimelerinin ebcet hesabı aynıdır.

Bu islamdaki hilal ve osmanlıda ki lale aşkını anımsatmıyor mu?

merdem
12. November 2012, 05:50 PM
Selam pramid Kardesim,

nereden billiyorsunuz "ALLAH" ismini insanlarin kendi verdigini???? Yoksa Ehl-i Kitab'ta mi geciyor?? Yoksa insanlarin vermis oldugu isim Allah'in hosuna gitmisde Kur'an'a mi almis??

pramid
13. November 2012, 08:49 AM
De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahmân diye: O'nu hangi isimle çağırırsanız çağırın, bütün güzel ve üstün nitelikler / isimler O'nundur”. [Salatında] duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut; İsra 110

aorskaya
13. November 2012, 08:57 PM
De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahmân diye: O'nu hangi isimle çağırırsanız çağırın, bütün güzel ve üstün nitelikler / isimler O'nundur”. [Salatında] duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut; İsra 110

Bu ayet, "Allah" ismini insanların verdiği tezini desteklemezki...

selamlar,
aorskaya

merdem
13. November 2012, 09:25 PM
Bu ayet, "Allah" ismini insanların verdiği tezini desteklemezki...

selamlar,
aorskaya

Haklisiniz Aorskaya Kardesim,

zatima cok görmeyin bir iki satiri internetten kopyalayip sizlere sundugumdan dolayi.

*****


- Kur’an’da ilk inen ayet besmeledir. Ve Allah ismi besmelede geçen üç isimden ilkidir. Demek Allah ismi Kur’an’da nazil olan ilk isimdir.

- Allah ismi Esma-ül Hüsna içinde asıldır.

-Allah ismi ism-i âlemdir yani özel isimdir. Mecaz yoluyla da olsa başkası için söylenemez. Bu isim Allah’a has ve ancak ona işaret eden bir isimdir. İlahlık davasına kalkışan Firavun dahi “Ene rabbükümül a’la” “Ben sizin yüce Rabbinizim!” demiş fakat “Enellah” “Ben Allah’ım!” diyememiştir. Allah’ın Rab ismini kullanırken Allah ismini kullanmaya cüret edememiştir.

Yine Mekke müşrikleri Kâbe’nin etrafını 360 putla doldurmuşlar, her birine farklı isimler vermişler ama hiç birine Allah diyememişlerdir. Demek bu isim ancak Allah’a mahsus bir isimdir.

- İmana girmek kelime-i şehadet ile mümkündür. İmanın temeli olan kelime-i şehadet ise ancak Allah ismi ile kabul olur. Mesela bir gayrimüslim, Müslüman olmak için “Eşhedü enla ilahe illallah…” yerine “Eşhedü enla ilahe ille-r Rahman” veya “Eşhedü enla ilahe ille-l Melik” dese İslam’a girmiş olmaz. Çünkü Allah ismi, tek ve ortaksız olarak Cenab-ı Hakk’ın zatını ifade eden has bir isimdir. Has isimlerde ortaklık manasını düşünmek mümkün değildir. Bunun için bu isimde hakiki bir tevhid vardır. Diğer isimlerde ise bu hakiki tevhid olmadığından ve onlar ile Allah’ın birliği ikrar edilmediğinden iman kabul edilmez.

- Allah ismini teşkil eden harfler birer birer kaldırılsa mana yine de bozulmaz. Bu özellik diğer isimlerde yoktur. Mesela Melik ismindeki “mim” harfi kaldırılsa “lik” olur ki hiçbir mana ifade etmez. Ya da Samed ismindeki “sad” kaldırılsa “med” olur ki bu da hiçbir mana ifade etmez.

Hâlbuki Allah isminin lafzında bir camiiyyet yani toplayıcılık vardır. Mesela:

• Baştaki elif kaldırılırsa “lillah” olur, bu da Allah demektir.

• “Lillah”daki birinci lam kaldırılsa “lehu” olur, bu da ona işaret eder.

• Bu “lam” da kaldırılsa “hu” olur ki yine Allah’ı ifade eder.

• Hatta “hu”daki gizli “vav” kaldırılıp “he” kalsa yine Allah’a delalet eder. Çünkü “hu” isminin de aslı “he”dir. ”Vav” asıl değil, ilavedir. Bu sırdan dolayı her canlı teneffüs ederken “he, he, he” demek suretiyle Allah’ı zikretmektedir.

- Allah isminin manasında toplayıcılık vardır, diğer isimlerde bu yoktur. Diğer isimler yalnız bir manaya işaret ederler. Mesela “Hadi” ismi sadece “hidayet veren” manasında, “Nafi” ismi ise sadece “menfaat veren” manasında, “Halik” ismi” ise sadece “yaratıcı” manasındadır. Fakat Allah ismi bunlardaki ve diğer isimlerdeki manaların hepsini toplu bir şekilde ifade eder.

Nasıl ki Güneş dediğimizde yedi renk, ısı ve ışık gibi sıfatlara sahip olan bir ışık kaynağı aklımıza gelir ve bu sıfatları kendinde bulunduramayan Güneş olamaz.

Aynen bunun gibi, “Allah” ismi denildiğinde de bütün kemal sıfatları ve isimleri kendinde bulunduran Zat-ı Akdes akla gelir. Bu isim ve sıfatları kendinde bulunduramayana Allah denilemez.

O hâlde madem Allah’tır, bütün kemal sıfatlarla sıfatlanmıştır. Bunun içindir ki bu manadaki topluluğu düşünerek “Allah” diyen bir kimse Cenab-ı Hakk’ı bütün isim ve sıfatlarıyla zikretmiş olur.

**********

Pramid Kardesime özel tesekkürlerimi sunarim, sayesinde ben de arastirdim. Ögrenmemek ayip degil dedik ya, ben de ögrenmeye devem ediyorum :)

aRaYaN
16. November 2012, 11:31 PM
Allah'tan başka ilah yoktur.

hiiic
17. November 2012, 12:01 AM
sadece 1 tane yaratıcı vardır.

khaos
17. November 2012, 03:09 AM
Sevgili Merdem,
Yukarıda yapmış olduğunuz araştırmaya benzer bir çalışmayı daha öncede okumuştum.(bakınız Al-ilah)
Sümer tanrıları ve inanışlarınıda incelemenizi isterim.Dünyadaki bir çok inanışın temellerini orada bulabileceğinize eminim.
Diğer bir açıdan Tanrının ilk insanlardan itibaren peygamberler gönderdiğini kabul edersek
insanlık tarihindeki her inanışta bir parça bozulmamış Allah inancı olabilir.

İnsan oğlu Yüce yaratıcıya ister Allah, ister Yehova,ister Khaos desin.
Bu onun yaratma ve mutlak gücü elinde tutan, kendisinden başka ilah olmayan, tek tanrı olduğu gerçeğini değiştirmez diye düşünüyorum.

merdem
17. November 2012, 03:54 AM
Sevgili Merdem,
Yukarıda yapmış olduğunuz araştırmaya benzer bir çalışmayı daha öncede okumuştum.(bakınız Al-ilah)
Sümer tanrıları ve inanışlarınıda incelemenizi isterim.Dünyadaki bir çok inanışın temellerini orada bulabileceğinize eminim.
Diğer bir açıdan Tanrının ilk insanlardan itibaren peygamberler gönderdiğini kabul edersek
insanlık tarihindeki her inanışta bir parça bozulmamış Allah inancı olabilir.

İnsan oğlu Yüce yaratıcıya ister Allah, ister Yehova,ister Khaos desin.
Bu onun yaratma ve mutlak gücü elinde tutan, kendisinden başka ilah olmayan, tek tanrı olduğu gerçeğini değiştirmez diye düşünüyorum.


Degerli Kaedesim Chaos,

17/İSRÂ-110: Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Allah diye çağırın veya Rahmân diye çağırın. Nasıl çağırırsanız hepsi O'nun Esmaül Hüsnası'dır (Allah'ın en güzel isimleridir).” Namazında (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasında bir yol tut.


*Biz bir Müslüman olarak Allah'i en güzel isimlerle anariz, ki Kur'an'da yeteri kadar yer tutan isimler gecer.

Baska dinden olanlar nasil isimler veriyorlar bizim derdimiz degil. Onlarin cagirdiklari isimlerle Allah'i andiklarini nerden bilebiliriz.

Ben bir lokantaya gittigimde biftek yerine köfte ismarlasam, biftek mi yemis olurum.

Kuslara deve desem, deveden ne olur sonunda. Toptan tüm isimleri yeniden düzene koymak zorunda kaliriz.

Size "Kardesim Chaos" demeyip "Alpaslan" desem ve yine de sizi kastetmis olsam, siz dahil burada kimse bilemez kime hitabettigimi, benim bilmem yeterli olurmu bu durumda?

Yüce Allah'i uygun düsmeyen isimlerle anmak yakisiklik almaz, O'na kendimizden isimler uyduramayiz.

Araplarin cahiliyye döneminde bozulmamis bir parca Allah inanci olmus olsaydi
herhaldeki yüce Rabbimiz onlari ikaz etmek maksadiyla Peygamberimizi (s.a.v)
göndermezdi. Bir parca olan Allah inanci Rabbimiz icin yeterli degildir. Inan biraz yada yarim olmaz, tam olmalidir. Eksik inancin icine sirk karisir.


Saygi ve selamlarimla.

khaos
17. November 2012, 09:45 PM
Sevgili merdem,
Tanrının en güzel isminin Allah olduğu konusunda sizinle hemfikirim.
Öte yandan yazımı tekrar okumanızı rica ediyorum.Sizin paylaştığınız ilk makaleye dayanarak yazdım o yorumu.Yayınladığınız makalede eski dinlere ait tanrı inançları ve isimleri inceleniyordu.Hatta köken olarak ''Allah'' isminin nereden geldiği.
beni tenkit ettiğiniz konulara maalesef katılmıyorum.İslamda Allah inancını anlatan bir makale değil ki ona göre yorum yapayım.


diyorsunuz ki;
''Size "Kardesim Chaos" demeyip "Alpaslan" desem ve yine de sizi kastetmis olsam, siz dahil burada kimse bilemez kime hitabettigimi, benim bilmem yeterli olurmu bu durumda?''

Peki dualarınızda Tanrıyı anarken hangi isim sıfatları kullanıyorsunuz.
mesela Alemlerin rabbi,yüce yaratıcı,mülkün sahibi... gibi
bu isim sıfatlar sizin kime dua ettiğiniz gerçeğini değiştiriyor mu? verdiğiniz örneklerle yaptığım yorum arasında bir bağ kuramadım kusura bakmayın.


İbrahim Peygamber tanrısını nasıl tanımış bir bakalım
EN'ÂM 75/76/77/78/79
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun
Gece onun üstünü örtünce bir yıldız gördü de "İşte Rabbim bu!" dedi. Yıldız battığında ise "Batıp gidenleri sevmem!" diye konuştu
Ay'ı doğar halde görünce, "Rabbim bu!" dedi. O batınca da şöyle konuştu: "Eğer Rabbim bana kılavuzluk etmeseydi sapıtan topluluktan olurdum
Nihayet Güneş'in doğmakta olduğunu gördüğünde, "Benim Rabbim bu, bu daha büyük!" dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: "Ortak koştuğunuz şeylerden uzağım ben."
Ben bir hanîf olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben."

kuşkusuz sadece İbrahim peygamber değil, insanlık tarihi boyunca bir çok beşer aynı paradigmayı yaşadı.Ve kendilerini yarattığını düşündükleri varlığa isimler verdiler.(bu tanımlamalar islama uygun olmayabilir de)eski yunanlılar khaos, yahudiler yehova, müslümanlar Allah.


ben ne demiştim;
İnsan oğlu Yüce yaratıcıya ister Allah, ister Yehova,ister Khaos desin.
Bu onun yaratma ve mutlak gücü elinde tutan, kendisinden başka ilah olmayan, tek tanrı olduğu gerçeğini değiştirmez

merdem
18. November 2012, 02:05 AM
Sevgili merdem,
Tanrının en güzel isminin Allah olduğu konusunda sizinle hemfikirim.
Öte yandan yazımı tekrar okumanızı rica ediyorum.Sizin paylaştığınız ilk makaleye dayanarak yazdım o yorumu.Yayınladığınız makalede eski dinlere ait tanrı inançları ve isimleri inceleniyordu.Hatta köken olarak ''Allah'' isminin nereden geldiği.
beni tenkit ettiğiniz konulara maalesef katılmıyorum.İslamda Allah inancını anlatan bir makale değil ki ona göre yorum yapayım.


diyorsunuz ki;
''Size "Kardesim Chaos" demeyip "Alpaslan" desem ve yine de sizi kastetmis olsam, siz dahil burada kimse bilemez kime hitabettigimi, benim bilmem yeterli olurmu bu durumda?''

Peki dualarınızda Tanrıyı anarken hangi isim sıfatları kullanıyorsunuz.
mesela Alemlerin rabbi,yüce yaratıcı,mülkün sahibi... gibi
bu isim sıfatlar sizin kime dua ettiğiniz gerçeğini değiştiriyor mu? verdiğiniz örneklerle yaptığım yorum arasında bir bağ kuramadım kusura bakmayın.


İbrahim Peygamber tanrısını nasıl tanımış bir bakalım
EN'ÂM 75/76/77/78/79
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun
Gece onun üstünü örtünce bir yıldız gördü de "İşte Rabbim bu!" dedi. Yıldız battığında ise "Batıp gidenleri sevmem!" diye konuştu
Ay'ı doğar halde görünce, "Rabbim bu!" dedi. O batınca da şöyle konuştu: "Eğer Rabbim bana kılavuzluk etmeseydi sapıtan topluluktan olurdum
Nihayet Güneş'in doğmakta olduğunu gördüğünde, "Benim Rabbim bu, bu daha büyük!" dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: "Ortak koştuğunuz şeylerden uzağım ben."
Ben bir hanîf olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben."

kuşkusuz sadece İbrahim peygamber değil, insanlık tarihi boyunca bir çok beşer aynı paradigmayı yaşadı.Ve kendilerini yarattığını düşündükleri varlığa isimler verdiler.(bu tanımlamalar islama uygun olmayabilir de)eski yunanlılar khaos, yahudiler yehova, müslümanlar Allah.


ben ne demiştim;
İnsan oğlu Yüce yaratıcıya ister Allah, ister Yehova,ister Khaos desin.
Bu onun yaratma ve mutlak gücü elinde tutan, kendisinden başka ilah olmayan, tek tanrı olduğu gerçeğini değiştirmez



Haklisiniz Chaos Kardesim,

nasil anilirsa anilsin, Rabbimizin sifatlarindan eksilme olmaz. Mesele verilen ismler degildir, verilen isimlerle cagirilan isimlerle kimin kastedildigi mühimdir diyorsaniz, itiraz ederim.


Bir putperestin sapik bir inanciyla *Hubeluekber* diye seslenmesiyle bir Müslümanin *Allahuekber* diye seslenmesinin ayni kapiya ciktigini söyleyemezsiniz. Ilk seslenme cehennem kokuyor, ikinci seslenmede "Cennet" var. Benim anlatmak istedigim budur.

Bir put ismiyle beraber Allah'a seslenilmez, yalvarilmaz, cagirilmaz, dua edilmez. Öyle kisilerin inanci ne olursa olsun. Hubeluekber ile hakli olmus olsalardi, basta Mekke müsriklerini Islam'a davet etmek amaciyla Peygamberimizin gönderilmesinin bir önemi olmazdi.

Hem Ibrahim peygamberin Rabbini bulana kadar gectigi zamanlarda ne yaptigi önemli degil, Rabbini bulduktan sonra ne yaptigi önemlidir.

Yoksa yine mi anlamadim ne demek istediginizi? :confused:

Sevgi ve saygilarimla.

NOT: Esini hergün "GÜLÜM" diye cagiran birisi "ISIRGANOTU" diye cagirmaya basladiginda da o esin vasiflarinda eksiklik olmaz, ama birden bire isirmaya baslarsa sasmamak lazim.:)

pramid
19. November 2012, 09:06 AM
Umarım arkadaşlar sindire sindire okurlar.

İLL / -EL Kültürü ve Şirk

ŞİRK (Allah`ın affetmeyeceği tek şey)

Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah`a şirk koşarsa, elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (NİSA 116)

Rabbimiz ayette açıkça belirtmiş. Peki nedir bu şirk ? Putperestlik midir ? Ateistlik midir ? Laiklik midir? Dinsizlik midir ? İnsanı kesin cehenneme götürecek bir şey olduğuna göre onu iyi anlamamız gerekir.

Şirk, Allah’tan başka şeylere uymak, kulluk etmek, ilah edinmek demektir. Peki nedir uymak, tapmak, kulluk etmek ? Sadece namaz kılmak, oruç tutmak mıdır ? Kur’an-ı Kerim’den kıyamet gününe dair bazı bölümlerle konunun temeline dair bir çıkarım yapabiliriz:

«Ey Âdem oğulları! Size şeytana uymayın/tapmayın/kulluk (تَعْبُدُوا) etmeyin, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır» demedim mi? «Bana uyun/tapın/kulluk edin, doğru olan yol budur. » Andolsun o, sizden birçok kuşağı saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz? (YASİN 60, 61, 62)

Bir başka ayette intak sanatı ile “Allah dışı yolu” konuşturarak bir özelliğin açıklanması var “Şeytan yolu”:

İş hükme bağlanıp bitince, şeytan der ki: «Doğrusu Allah, size gerçek olan va`di va`detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azab vardır. (İBRAHİM 22)


ALLAH'ın kendisine kitap, hüküm ayetleri/hikmet ve nübüvvet verdiği hiç bir Beşerin, 'ALLAH'tan sonra bana da (عِبَادًا)kul olun,' diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, 'Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,' der(ÂLİ İMRÂN - 79)



Evet rabbimizin kitabından açıkça anlaşılıyor Allah’a uyanlar ve şeytana (عبد)uyanlar ayrımı.

Dinde ERBAB edinilen sadece ALLAHDIR. Kuran ayetleri bizleri; Nebiler, melik-melekler, din adamları ve biribirimizi "erbab" edinmememiz için uyarılarda bulunur. (bkn: ÂLİ İMRÂN 64 ve 80, TEVBE 31)

Şeytan = Kuran dışılık,
ş-t-n; dışlanmış

Yok denecek kadar az sayıdaki marjinal insanlar dışında kimse şeytana tapmadığı veya kimse şeytana namaz kılmadığı, dua etmediği veya oruç tutmadığına göre. Tapmak/kulluk etmenin anlamı açık: Ona uymak, itaat etmek.

İNSAN NEYE VEYA KİME İTAAT EDİYOR VE ONA GÖRE YAŞIYORSA İLAHI O’DUR. Peki şirk dünya hayatında ne şekillerde tezahür ediyor. Yine Rabbimizin kitabına bakalım:

Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi. «Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?» Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler. Dedi ki: "Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" «Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır. » (SAFFAT 91, 92, 93, 94, 95, 96)

PUTLARA TAPMAK

PUTLARA(ESNAM) tapmak, dünya üzerinde çok eskiden beri süregelen bir din. Günümüzde batı toplumlarında, simgeselliği tapınaktan çıkarılıp hayatın merkezine getirilmiş olsa da doğu toplumlarında hala gözlenebilen bir inanış şeklidir. Kur’an’da çokça geçen bir olgudur. Putlaştırma, insanlığın iki eli ile olur. Put için önemli olan şekilselliği değil, işlevidir. Şefaat beklenir ve Dinin sahibi Allaha yaklaştırdığına inanılır. Allaha yaklaşmak kavramı, dini iyi anlamada Allah ve onun ayetlerine denk dini bilgi/hadis ihdas etmektir. Putu hatırlatan bir simge mevcuttur; bu bazen taş/heykel, bazen kitap, bazen hat yazısı olabilir. Yeterki o ideoloji ve fikri hatırlatsın. Önemli olan şekil değil, şeklin içinde barındırdığına inanılan işlevselliğidir. Bu bağlamda Allah ve din adamları kişiselleştirilip, dinde yetkinlik ihdas edilmektedir . Bu putlarda şefaat beklenmekte, onlar aracılığı ile dua edilmektedir.

Bu putlar konuşmazlar, yemek yemezler ve insanların elleri ile oluşturulurlar. Bu putlar yaratıcı kabul edilmez, Sadece yaklaştırıcı kabul edilirler. Putları taş ve metal zannedenler, KURANI geçmişe hapsederek, ÖNCEKİLERİN MASALLARI olarak kabul edenlerdir.
MELEKLERİN İSİMLENDİRİLMESİ

Kuranda rabbimiz lat, uzza ve üçüncüleri menat'tan bahseder. Üçleme.... Bu olgu, İhlas Suresinde; bir parçalanmaz yekpare taş anlamınada gelen SAMET ismine aykırı bir uygulamadır. Allah bölünmez, bir bütündür. Ne doğmuş, ne doğurmuş, nede bir başkasına doğurmasına etki etmiştir.

Şimdi Necm Suresine gözden geçirelim.


Bu surede vahyin gerçek yapısı bildirilmiş olup, putperestlerin, evreni meydana getirdiği ileri sürdükleri ve yaratıcı makamına koydukları etkenler ile ilgili teorilerin bir bilgiye dayanmayan uydurmalar olduğu ifade edilmektedir.


"Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez." (NECM 28)


Allaha isnad edilmeyen yaratılış kuramlarını uyduranlar yaratıcı için enerji der (uzza), diyalektik der (Lat), materyaller der (Menat), Çünkü Allahın yaratıcılık makamına, muhakkak zanna dayalı başka uydurma güçler ve etkenler koymak zorundadırlar. Bu, ahirete inanmamaktan kaynaklanır işte bunlar, zanna dayalı uydurma yaratıcılarını Allaha denk tutanlardır.

"İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir." (NECM 30)


Putperestler, uydurdukları yaratıcıların bilerek bir şey yaratmaya iradeleri olmadığını, konuşamadıklarını, görmediklerini bilmektedirler. Çağdaş putperestler "yaratıcı kabul etmediklerini" söylerken onun yerine iradesi olmayan bir çok yaratıcı koymak zorunda kalıyorlar böylece eskileriyle aynı şeyi iddia ettiklerinin farkındalar mı? Yoksa yeni bir şey söylediklerinimi sanırlar? Eski putperestler bunlar kadar bilmedikleri halde aynı şeyleri asırlarca önceden söylüyorlardı yani bunlara göre eskileri ne kadarda ileri görüştelermiş!? Şimdikilerde onların arkasına katılmış gidiyorlar. Aslında değişen hiçbir şey yok. İnsanlar arasında, ilk rasul ademden beri süregelen büyük bir ihtilaf; yani İman-küfür mücadelesi var.

EL /İLL İNANCI
El / İll: Esasında keskinlik veya parlaklık mânâsından alınarak feryad, yemin, ahit ve yakınlık anlamlarına kulanılan bir kelimedir. İbranice "ill" Arapçalaşmış olarak "ilâh" anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu takdirde Allah adına yapılmış olan yemin demek olur. Allahın kendine koyduğu bir isim yoktur ama kuranda kendini esma'ül hüsna ile tanıtır.


De ki: "İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye: O'nu hangi isimle çağırırsanız çağırın, (O hep Birdir; ve) bütün güzel ve üstün nitelikler O'nundur". (O'na dua et, ama) duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut;(İSRA 110)
İLL/-EL inançları bir çok Bozulmuş dini kavramların içinde vardır.

ilu, il, el-elah, el-ilah, aloho,İsra-el, bab-el/babil, el-lat, Azra-el, Samu-el, Refa-el, İstaf-el


Kuran inanç karşılaştırmasında Babil ve ba-al'den bahseder. Ba-al بعلِ kökünden gelen ve tapınılan bir esnam olup; koca (erkek), gök tanrı, ataların putu anlamındadır. Bab-el/Babil şehrinin ismide "il" kökü ile bağlantılı olup, Babil kulleri, O şehrin tarının kapısını işaret ettiği için "bab-il" olarak anılır. Babil kelimesinin geçtiği ayet için bakınız; بِبَابِلَ Bakara 102

İnsanlık, yaratıcısına "İll" adını vermiş, birbirleri ile isteklerde onun adını kullanmış, onun adına yeminler etmiştir.
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan(وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ) ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.(NİSA 1)

Yemin konusu ve İLL birbirleri ile bağlantılı konulardır. Yemin, kişilerin kutsalları üzeirne yapılır.

Bizler nasıl "HAK, HUKUK TANIMAZLAR" diye bir deyime sahipsek, Tevbe suresi 8 ve 10. ayetler, dış görünüşüyle hangi anlamda olursa olsun onlar ill ve zimmet namına hiçbir şey tanımazlar demek olur. Yani bir fırsat bulurlarsa bütün ahitlerine rağmen sizin hakkınızda ne Allah'ı, ne yeminlerini, ne yakınlıklarını, ne de ahitlerini ve zimmetlerini tanımazlar, hepsini hiçe sayarlar. Ne kadar feryad etseniz, çağırıp bağırsanız yine de tanımazlar. En keskin, en parlak kutsal haklara ve verdikleri ahde bakmazlar göz göre göre size kıyarlar, dilediklerini yaparlar. Bununla beraber bütün bu mânâlar, şu iki noktayla özetlenebilir: Ne ilâhî, ne beşerî hiçbir hakkı ve ahdi gözetmezler. Sizden kendilerine sağlanacak haklarda değil, kendilerinden size sağlanacak haklarda sizin hakkınızı gözetmezler. Ağızlarıyla sizi razı ve hoşnud etmeye çalışırlar. Vefakârlıktan, dostluktan, insaniyyetten ve insaftan bahseder, iman ve taatten dem vururlar, kandırmak ve inandırmak için yeminler ederler. Verdikleri sözler tam tersine çıktıkça asılsız mazeretlerle özür dilerler, uydurma sebepler ve bahaneler bulurlar. Lâkin bütün bunları sadece dil ucuyla yaparlar halbuki kalpleri hep çekimser kalır, ağızlarındaki söz gönüllerinden geçirdikleri niyyetlerle taban tabana zıttır. Ağızlarından çıkanlar kuru ve boş laflardan ibarettir. Dostluk değil, iki yüzlülük yani yağcılıktır. Ve bunların pek çoğu fasıktır. Taatten ve ahitten uzaklaşmış, aldırışsız ve inatçıdırlar. Pek az bir kısmında görüldüğü gibi, haksızlıktan çekinecek, namussuzluktan sakınacak ne bir inançları, ne kötülükten engelleyici insafları, ne de bir insani yiğitlikleri ve mertlikleri yoktur. Utanmaz ve arlanmaz kimselerdir. "

ÜÇLEME (Allah gibi görme, Allah yokmuş gibi davranma)


BİRİNCİSİ: LAT
ALLAHIN KİŞİLEŞTİRİLMESİ ve nesnel hale gitirlmesi. Lat insanın, 2:51. ayetteki gibi, insanın putçu eğilimini yansıtır. LAT, tanrının kişilere ve toplumlara has kılnmasıdır. Allah, alemlerin rabbi olup, bir ülkeyi, kabileyi ve kurumu gözeten bir ilah değildir.

"el-Lat" isimlendirmesine birnevi; toplumların kendi istekleri doğrultusunda hareket ettiğine inandıkları tanrı tasavvurudur. Kendi adlarına çalışan ve kendilerine hizmet eden ALLAHIN dişi form isimlendirmesi. Diyalektik : etken. Hareket, dalgalanma, döngü vs. (Lat). Manevi olarak sığınıldığı düşünülen "ill".

İKİNCİSİ; UZZA

Azizin, Müennes ism-i tafdîl şekli el-Uzzâ; izzet ve güç üretkenliği; Enerji : olayları meydana getiren güç, etken (Uzza)... Maddi yetenek, güç, parti, hizip olarak karşımıza çıkmaktadır.

Azîz, yani en üstün, en yüce, en mutlak izzet sahibi yalnızca Allah'tır. Şuara 44. ayette, "“Firavun'un izzeti için biz, elbette biz galip geleceğiz” dediler." ayeti el-uzza'yı iyi bir biçimde Otorite olarak tevil etmektedir.

Kısacası Allah yerine kabul edilen, izzet aranılan otorite ve Güç için, Kuran "uzza" demektedir.


ÜÇÜNCÜSÜ; MENAT

Üçün üçüncüsü olan meny’nin dişili MENAT, Mennan (Çok ihsan eden, verici, ihsanı bol) kelimesinden türemiştir. Materyal, para gücünü temsil eder. Yahudilerin altın sevgisinin sembolü buzağı ile aynıdır.

Kuranda üçün üçüncüsü olarak ayrı bir yer verilmiştir. Materyaller : meydana gelen birimler, başka şeyleri meydana getiriyor vs. (Menat) Money/ingilizce para, Manat/azerice para... Materyal olarak düşünebiliriz...

Günümüzde paraya tapanların, derdi imanı para olanların inanç şekli ÜÇÜNCÜSÜ MENAT olmaktadır.

Şu sözler bir şeyler hatırlatır mı?

“bu makam/şöhrete/güce tırnaklarımı kazıyarak geldim”
“ellerimle, alın terimle kazandım bu parayı…”
“Bu işi yapsa yapsa nüfusu olan şu adam yapar.”
"Bu devirde parasız yaşanır mı ?"
Eş tutmaya gelince…

DENKLEŞTİRME

Kendi hevasına, yani heves ve arzularına tapmak, ilah edinmek. Canı nasıl isterse öyle yaşamak.

Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha da şaşkındırlar. (FURKAN 43, 44)


*Peygamberleri, din adamlarını ya da başka insanları yani birbirimnizi ilah edinmek:(bkn: ÂLİ İMRÂN 64 ve 80, TEVBE 31)

Onlar Allah dışında hahamlarını, rahiplerini ERBAB ve Meryemoğlu İsa`yı ilah edindiler. Oysa onlar, tek olan bir ilah`a ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O`ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden yücedir. (TEVBE 31, 32)

İnsanlar içinde, Allah`tan başkasını «eş ve ortak» tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah`ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah`a olan sevgisi ise, daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah`ın olduğunu ve Allah`ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (BAKARA 165)

Son nebiyi diğer nebilerden ayırmakla, ona istediğimiz şeyleri din adına uydurma hadisler söyletmek ilahlaştırmadık mı? Allah’ı sever gibi severek ilahiler düzmedik mi? Bu listeye güneşe, aya, ateşe, yıldızlara tapmak gibi şeyleri ekleyebiliriz ama günümüzde bu tarz inanışların pek takipçisi kalmamıştır. (Astroloji takipçileri dışında)

Konunun özü açıktır. Allah’a kulluk edenler yani onun indirdiği kitap Kur’an’a göre yaşayan, zamanlarında kendilerine gönderilen peygamberlere itaat eden müminler ve başka her şeye yani şeytana uyanlar.

Kitaba sımsıkı sarılanlar ve salatı ikame edenler, kuşkusuz biz salih olanların ödülünü kaybetmeyiz. (ARAF 170)

Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber veren peygamberler geldiğinde, kim korkup sakınırsa ve halini düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır. (ARAF 35)
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâh`a tapmazlar. Allah`ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa `ağır bir ceza ile` karşılaşır. Kıyamet günü, azab ona kat kat arttırılır ve o içinde aşağılanmış olarak temelli kalır. (FURKAN 68, 69)

Bizim Kur’an anlayışıma göre siyasi, kişisel veya hangi nedenle olursa olsun Allah’ın yolundan başka yol, Kur’an’dan başka kılavuz edinenler şirke maalesef bulaşmıştır. Şeytana uymaktadırlar. Doğru yol bir tanedir çünkü gerçek ilah tektir. Yanlış yol ve sahte ilahlar ise sayısızdır.

Sağcı-solcu, modernci-gelenekci, cemaatçi-cumhuriyetçi, dinci-laikci, sünni-şii vs gibi ayrıma dayalı ideolojiler ve görüşler insanın nasıl yaşaması gerektiği, neyin doğru yanlış olduğu gibi konularda Allah’ın hükümlerinin ve emirlerinin önüne ve karşısına geçmeye kalktıkları anda birer sahte din olurlar ve bu da şirktir. Şirk ise Şeytandan olup Kuran dışına hafif bir sapma ile başlar. Hadiscilik anlayışının Kitaba eş tutulması, Bu bağlamda dikkatle irdelenmesi gerekmektedir. Allah’ın kitabına eş tutulması, Allah’a eş koşulmasıdır.

Şirki sadece dinsel rituel ve ibadet şekilleri olan inanışlar olarak gören anlayış taraflıdır ve Kur’an’a aykırıdır çünkü en başta belirttiğimiz insanlığın şeytana kulluk ettiğini ifade eden ya da kendi hevasını ilah edinenlerden bahseden ayetler bunun delilidir.

İnsanlık tek bir yaratıcıya ve onun son elçisi ile vahyettiği dine-kitaba uymadığı sürece, yani Allah’a kulluk etmeyi reddettiği sürece, batıl ve kısır çekişmelere mahkumdur.

Fakat onlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedirler. (MÜ`MİNÛN 53)

Şüphesiz: «Bizim Rabbimiz Allah`tır» deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. (AHKAF 13)

Herşeyin doğrusunu Allah bilir.

khaos
19. November 2012, 09:49 PM
Haklisiniz Chaos Kardesim,

nasil anilirsa anilsin, Rabbimizin sifatlarindan eksilme olmaz. Mesele verilen ismler degildir, verilen isimlerle cagirilan isimlerle kimin kastedildigi mühimdir diyorsaniz, itiraz ederim.


Bir putperestin sapik bir inanciyla *Hubeluekber* diye seslenmesiyle bir Müslümanin *Allahuekber* diye seslenmesinin ayni kapiya ciktigini söyleyemezsiniz. Ilk seslenme cehennem kokuyor, ikinci seslenmede "Cennet" var. Benim anlatmak istedigim budur.

Bir put ismiyle beraber Allah'a seslenilmez, yalvarilmaz, cagirilmaz, dua edilmez. Öyle kisilerin inanci ne olursa olsun. Hubeluekber ile hakli olmus olsalardi, basta Mekke müsriklerini Islam'a davet etmek amaciyla Peygamberimizin gönderilmesinin bir önemi olmazdi.

Hem Ibrahim peygamberin Rabbini bulana kadar gectigi zamanlarda ne yaptigi önemli degil, Rabbini bulduktan sonra ne yaptigi önemlidir.

Yoksa yine mi anlamadim ne demek istediginizi? :confused:

Sevgi ve saygilarimla.

NOT: Esini hergün "GÜLÜM" diye cagiran birisi "ISIRGANOTU" diye cagirmaya basladiginda da o esin vasiflarinda eksiklik olmaz, ama birden bire isirmaya baslarsa sasmamak lazim.:)

Sevgili merdem
Söylediklerinin hepsi doğru katılmamak mümkün değil.Sanırım ben derdimi anlatamadım.

birde şöyle söyleyeyim
2500 yıl önce amazon coari de yaşayan bir yerlisin.kabilende tanrı inancı yok.kabilene en son Allah tarafından bin yıl önce peygamber gönderilmiş.Zamanla inancın bozulmuş taşa toprağa tabiata hatta kırmızı karıncalara taparken bulmuşsun kendini.Ama sonra İbrahim peygamber gibi yaptın ve her şeyi yaratan, tek Tanrı nın var olabileceği kanısına vardın.Ve ona kendi dilinde bir isim verdin.(mesela yaratıcı)
Ve kabilendeki herkes tek tanrıya inanmaya başladı.Onun yüceliğini, kudretini, şefkatini, gazabını anlatan konuşmalar şiirler hikayeler anllattılar.Ve kendilerine göre dua ve ritüeller geliştirdiler.
Şimdi bu yerli kardeşimize tanrına neden isim verdin diye kızabilirmiyiz.

Not:bahsettiğim vaya kastettiğim put isimleri değil.tekrar yanlış anlaşılmayayım.Kur an inmiş Allah ı ismini biliyoruz.Kalkıp benim tek tanrım var adına hubel diyeceğim tabiki denilemez.