PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 4+4+4 ve düşündürdükleri


aorskaya
1. September 2012, 03:48 PM
Selamun aleyküm,

Sevgili kardeşlerim, 4+4+4 KONUSUNU (KURAN ÖĞRETİMİ KISMIYLA SINIRLI) kısaca ve tamamı olacak şekilde burayada taşımak istedim.

Kısa alıntı her şeyi özetlemekteyse de dileyen kardeşlerimiz hepsini okuyabilsinler diye tamamını da alıntıladım.

4+ 4+ 4 KONUSUNDA AŞAĞIDA TAMAMI VERİLEN YAZIDAN ALINTILAR

MEHMET ALİ BİRAND- Kur’an-ı Kerim dersi, Kur’an-ı Kerim nasıl öğretilecek; yani Kur’an-ı Kerim mi okutulacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz Kur’an-ı Kerim okumayı öğreteceğiz, tıpkı Türkçe okumayı nasıl öğretiyorsak, Türkçe yazmayı
nasıl öğretiyorsak...
MEHMET ALİ BİRAND- O zaman Arapça öğreteceğiz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zaten şu anda Arapça seçimlik ders olarak vardı bizim müfredatımızda, bizim mevcut uygulamalarımızda bile Arapça dersi seçimlik olarak vardı.
MEHMET ALİ BİRAND- O zaman ikisini birden mi seçecek?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Arapça öğretmeyeceğiz, Arapça lisanıyla, yani Arap alfabesine dayalı Kur’an-ı Kerim okuma, ikisi birbirinden biraz ayrı.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani ezberleyecek çocuk.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çocuk Arap harfleriyle bir kelimeyi okumayı öğrenecek, ama okuduğu ders Kur’an-ı Kerim olacak.
MEHMET ALİ BİRAND- İki ayrı ders bir seçimlik hale gelmeyecek, yani Arapça seçecek...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Arapça seçmesi gerekmek Kur’an-ı Kerim öğrenmek için.
MEHMET ALİ BİRAND- Diyecek ki, bu şekil A’dır, bu şekil bilmem
nedir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben Kur’an-ı Kerim okumayı öğreneceğim diyorsa biz onunla ilgili bir müfredat oluşturacağız, onunla ilgili bir yöntem geliştireceğiz ve onu öğretmenlerimize empoze edeceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki anlamanı anlamayacak o zaman.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Anlamayacak, evet. Zaten Türkiye’de Kur’an-ı Kerim okuyanların çok büyük bir bölümü
anlamazlar, sadece onu bir Kutsal Kitap olarak okurlar ve anlamazlar. Hatta çoğu kez onu Türkçe olarak düşünürler, yani bir Fatiha Suresini okursanız onun Türkçe olduğunu varsayarlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki Kur’an-ı, mescit mi kuruldu, çünkü Kur’an-ı taşıyacaklar yanlarında.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, Kur’an-ı Kerim taşımaları gerekmiyor, hele hele okuma safhasında şu anda mevut uygulamalarda da çocuklara Elif Ba diye alfabeyi taşırlar, illa Kur’an-ı Kerim taşımaları gerekmez. Ancak Kur’an okumayı öğrenmişlerse Kur’an taşıyabilirle,taşırlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani okullarda Kur’an taşımayacaklar, yok başlarını örtmekti, abdest almaktı gibi bir zorunlulukları olmayacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz o konuları bu kadar kafa yormadık doğrusu. Diyanet İşleri Başkanlığı konuyla ilgili bir şey verdi,
açıklama yaptı ama, o konulara biz bu kadar ayrıntısıyla henüz girmedik. Benim bir tek bu konuda düşündüğüm husus, belki birçok vatandaşımızın da aklına gelebilir, Kur’an-ı Kerim derslerini normal eğitimin olduğunu, diğer çocukların ders almadığı veya oynadığı bir dönemde Kur’an-ı
Kerim dersi koyarak toplumda çocukların ayrışacağı bir görüntü olmasın istiyorum ben. Bu sebeple de muhtemelen Cuma günü eğitimin bittiğinden sonra Kur’an-ı Kerim dersini seçen çocukların sınıflarda Kur’an-ı Kerim öğrenebilecekleri bir uygulama olur mu diye kafamızdan bazı sorular geçiyor.


görüldüğü üzere sadece okunuşunu yani hiçbirşey anlamadan ezbere bir eğitim gösterileceğini söylüyor. MÜSLÜMANLARIN BEKLEDİĞİ DE BUYDU ZATEN DEĞİLMİ?



Benim şahsi yorumum:

Ben şu anda sadece tahminlere dayalı bir görüş belirteceğim. Kesin bir nitelemede bulunmak zanna uymak olacağından, buna göre günahlarını almak istemiyorum.

Sadece, yüksek ihtimalli bir görüş belirttiğimi, ihtimal yüksekte olsa, sadece ihtimal olduğunu bilerek değerlendirmenizi rica edeceğim:

Bazen insanlar, hatta müslümanlar; ahireti ve ahirete imanı tam bilmedikleri için, yaptıklarının sonuçlarının ağırlığını da kestiremiyor ve dünya menfaatlerine değişebiliyorlar.

Burada da, aslında kuranın okunmasının değil öğretilmesinin sağlanması için çalışılması yerine, oy aldıkları müslüman kitleye, onların (kuranı siz anlamazsınız, onu alimler anlar, kuran arapçadır, her harfine bilmem kaçbin sevap vardır, onun için anlamasanızda sadece okumanız bile yeter vb. şeklindeki sözlere) daha önce kanmış olanlar olarak, bunu çok önemli bulacaklarını ve yine siyasi tercihlerini bu olay sayesinde kendilerinden yana yapacaklarını hesaplayarak, kuranın okunması kadarına yetecek arapça öğretimi ile birlikte, ezbere dayalı arapça öğretiler amaçlanmaktadır.

Ancak, bu kimselerden daha fazlasını bekleseniz dahi, kuranın gerçekten öğrenilip, anlaşılmasını sağlamak gibi dertleri olmadığını göreceğinizden, bu uygulamadan sadece arapça öğrenilmesinin getireceği avantajı, bizler çocuklarımıza kuranın öğrenilip, yaşanması gerektiği anlatımlarımızla ve sadece ezberle kalmayıp, rapaçayı dil olarakta öğrenmelerini sağlamalıyız.

Bunu yapabildiğimiz zaman, hemen hemen bu çocuklarımızın, Mealcilere gerek bırakmadan, kuranı kendilerinin anlayabileceği yeteneği kazndırmış oluruz. Bunu becerebilen çocuklar, sonrasında olabilecek hatalar için başkalarının meaallerine bakarak daha doğru, daha mantıklı sonuçlara gidebilir.

Kısaca, şu anda arapça bilmediği için sadece mealcilerin çevirisine göre hareket edenlerden farklı olarak, kendi çevirilerini yapma yeteneği kazandırılabilir. Bunun ön adımı olarak, bu uygulamadan faydalanmak gerekir diye düşünüyorum.

[I]Sonuç olarak; gerçekten kuranın öğrenilmesi amacında olunmasada, arapça öğreniminin temelleri olması bakımından bundan da faydalanmak gerekir.

Saygılarımla...
aorskaya

..................
..................




KONUNUN BÜTÜNÜ

Milli Eğitim Bakanı ÖMER DİNÇER’in 06.04.2012 Tarihinde Kanal D’de yayınlanan “32. Gün” Programında MEHMET ALİ BİRAND’a verdiği Röportajın Deşifresi:
MEHMET ALİ BİRAND- Sevgili seyirciler; iyi akşamlar, 32.Gün’e hoş geldiniz.
Bu hafta konuğum son derece önemli, Profesör Doktor ÖMER DİNÇER; hoş geldiniz efendim.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
MEHMET ALİ BİRAND- Neyse sizi karşımızda bulduk, o kadar çok soru var ki size bildiğiniz gibi.
Ama sizden hemen, eğer diyorsanız ki, aman eğitim mi konuşacağız, şimdi tekniktir falan diyorsanız, çocuğunuz yoksa, okullarla ilginiz yoksa o zaman hemen başka kanallara geçin. Bakın, çok güzel kavgalı programlar var, diziler var, o zaman hiç bizle vakit geçirmeyin de sonra şey yapmayın. Ama ilgiliyseniz Twitter adresimizi vereyim, Twitter adresimizden bize sorularınızı gönderin. Ama unutmayın, o soruların da en çok sorulanını burada sormak zorundayız, onun için hani benim sorum neden sorulmadı diyerekten de kızmayın.
Bu akşam Sayın ÖMER DİNÇER bize 4, 4, 4 formülünü... Vitamin formülü gibi bir şey. Kim bunun adını koydu, Başbakan mı koydu, kim koydu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında tüm dünyadaki uygulamalar baktığımızda eğitim sisteminin yapısı bu şeklide bölümlere ayrılmıştır.
MEHMET ALİ BİRAND- Ama isim olarak kim koydu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İsim olarak bunu medya koydu daha çok. Normal şartlarda...
MEHMET ALİ BİRAND- Hay Allah, gene bizim başımıza patladı.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü, normalde belki arka planına baktığımızda biz kesintili eğitim dediğimizde ilk çıkışı milli Eğitim Şurasında okulların kademeleşmesiyle alakalı 4, 4 ve 4 olmak üzere 3 ana program uygulanmasını öngören bir tavsiye kararı vardı.
MEHMET ALİ BİRAND- O kaç yıl önceydi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 2010 yılında.
MEHMET ALİ BİRAND- 2010 yılında. Yani kesin karar değil de galiba tavsiye...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tavsiye kararıydı, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Ondan sonra şey yaptı.
Şimdi Ömer Bey, ben din dersine karşı değilim, bilakis din dersinin okullarda yeteri kadar konmamış olmasından dolayı çok ailenin gizlice Kur’an kurslarına, gereksiz yerlere gittiklerini de bilen bir insanım.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Pedagojik içerik taşımayan birçok eğitim yöntemine başvurulduğu açık.
MEHMET ALİ BİRAND- Din dersi konduğu zaman laiklik elden gider şeyine de katiyen inanmayan bir insanımdır. Laiklik ayrı bir şeydir, din dersini almak ayrı bir şeydir.
Şimdi şöyle bir mantıkla gidelim isterseniz: Önce siz bize ne yapmak istediğinizi anlatın, çünkü kafalar çok karışık, eğitimde birden bire çok şey değiştirilir hale geldi. Hoş zaten bütün milli eğitimimiz bizim uzun yıllardan beri deneyim, yanılma mantığıyla gidiyor; bu sefer herhalde sonucuna geldik. Bize ne olur şu tabloda neler yaşanacağını yazıp anlatın, o orada ben size sorularımı sorayım, Twitter’dan gelen, yağan soruları sorayım ve o şekilde bir bilgilendirme programı yapalım, izleyenler oh, şimdi anladım. Eleştirileri varsa gene eleştirsinler, ama...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani bugün kafalardaki soruları mümkün olduğu kadar çok cevaplandıralım ayrıntısıyla nasıl uygulanacağına dair.
MEHMET ALİ BİRAND- İlk başta bana şeyle başlayın, 5+3’ün nesi vardı da 4, 4, 4 oldu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hemen tahtaya geçebilir miyim?
MEHMET ALİ BİRAND- Hemen, lütfen.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında 5+3 yoktu, Türkiye’de zorunlu eğitim olarak baktığınızda şöyleydi: 8, bu zorunlu kısmıydı, bir de ayrıca 4 olarak tarif ettiğimiz lise eğitimi vardı, bu zorunlu değildi. Şimdi ise şöyle bir uygulama esas olarak...
MEHMET ALİ BİRAND- Yani 8...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 8’di sadece.
MEHMET ALİ BİRAND- İlk, ortaydı.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İlk ve orta. Ama biz onu zaten kavramsal olarak ilk, orta diye tarif etmiyordu, ilköğretim diyorduk, buranın adı ilköğretimdi. Şimdi bu uygulama yerine, sadece zorunlu olan kısmı da burası olduğu için onun yerine şunu uygulayacağız: 4, 4 ve 4; ancak bu kez tamamı birden zorunlu hale geldi. Şu kısmı da dahil olmak üzere tamamını öğrenciler okumak zorundalar. Şayet 18 yaşına kadar okul çağında olan çocuklarımız okula gönderilmiyorlarsa bunun hesabını soracak zorunlu olduğu için. Ve bunu çocuğunu okula göndermeyen velilerimiz bunun hem idari para cezaları var önce, daha sonra da başka tür cezalar ve yaptırımlar var, onların hepsini ödemekle mükellef olacaklar. O yüzden bakıldığında esas değişiklik bu. Biz eğitim sisteminin tamamını değiştirmiyoruz, sadece yapısını değiştiriyoruz, işte 8 yıllık zorunlu olan eğitimi 2’ye böldük 4, 4 diye, sonra da liseyi de zorunlu hale getirdik; o kadar.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam.
Şimdi bunu silelim o zaman, bir okul öncesinden, halkın en çok merak ettiği ana okulla başlayalım. Ve orada da en fazla üstünde durulan nokta, ana okullar bitiyor mu? Çünkü aslında en önemlisi, sizin de üstünde durduğunuz, okul öncesi diyorsunuz siz ona.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, okul öncesi eğitim diyoruz.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam. Bitiyor mu? Hayır diyorsunuz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kesinlikle bitmiyor, şu anda biz okul öncesi eğitimde 36 ay ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı eğitime alıyoruz.
MEHMET ALİ BİRAND- Bu şu anki durum.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Ancak bu yapı içerisinde sadece 60 ay ile 72 ay arasında olan çocuklarımızda bizim özel bir stratejimiz vardı, bu çocukların tamamını eğitime alamaya çalışıyorduk, 36 ay ile 60 ay arasındaki öğrencileri de velilerin iznine veya tercihine bakıyorduk.
MEHMET ALİ BİRAND- Burayı zorunlu yapıyordunuz, 60 ayla...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hukuki değil ama, idari olarak biz yüzde 100’e ulaşmak için bir strateji geliştirmiştik, onun için uğraşıyorduk. Ve bugün geldiğimiz nokta, bu yaş grubunda veya bu ay grubunda yüzde 67 idi. Şimdi biz yeni yaş değişiminden sonra çocuklarımızı bir yıl daha erken almaya çalıştığımız için, yine okul öncesi eğitim varlığını devam edecek, ama bu kez 36 ay ile 60 ayı alacağız, ancak 48 ay ile 60 ay arasında bu kez çocukların okullaşma oranlarıyla ilgili yeni bir strateji belirleyeceğiz, burayı yüzde 100 oranında alabilmek için çaba sarf edeceğiz. Dolayısıyla herhangi bir vazgeçme söz konusu değil sadece yaş itibarıyla bir kaydırmadan bahsetmek mümkün.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam.
Oturtmayayım sizi, birinci 4’e gelelim.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Burada yalnız bir sorun var, isterseniz kafalarda açıklığa kavuşturulması gereken bir mesele var. O da şu: Niçin bu kanunla zorunlu hale getirilmedi? Çünkü, hatırlarsanız birçok sivil toplum örgütü veya Ana Muhalefet Partisi olmak üzere bazı partiler 1+4+4+ niye olmuyor diye sorular sordular.
Bunun iki gerekçesi var; bu çağlardaki çocuklar henüz çok küçükler, dolayısıyla bütün dünyanın uygulamasına baktığımızda daha çok ebeveynin tercihine bırakılmış olarak gördük biz. Hukuki bir zorunluluk yok, dünyanın pek çok ülkesi tıpkı bizim yapığımız gibi idari olarak çocukları eğitime almaya çalışıyor, ama bunu zorlamıyor.
İkincisi ise; bizim ülkemizdeki coğrafi yapıya baktığımızda Türkiye’de 36 bin köy var, bunlar ciddi anlamda yerleşim birimleri, fakat 44 bin civarında mezra var. Bu, iki haneli, 5 haneli, 10 haneli, 20 haneli, her neyse ve oldukça dağınık bir yapı içerisinde. Şayet biz hukuken bir zorlama yapmış olsaydı, hem kamuya maliyeti çok yüksek olacaktı, hem de velileri çok zorlayıcı bir nitelik
taşıyacaktı. Bunu biraz da çocuk haklarıyla filan da irtibatlı düşünüp hukuken zorlamak yerine idari olarak bunu sağlamaya çalışan bir yöntemi tercih ettik.
MEHMET ALİ BİRAND- Bu önemli.
Şimdi gelelim, birinci 4.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi ilk 4’e bakalım.
MEHMET ALİ BİRAND- İlk 4’e bakalım, ilk 4’te...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İlk 4’le ilgili önce bir yaş meselesi var, isterseniz onu bir konuşalım.
MEHMET ALİ BİRAND- Birinci 4 yazalım efendim,
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Birinci dört, buna ilkokul dedik biliyorsunuz, ismini öyle koyduk.
MEHMET ALİ BİRAND- Yaş?..
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunun yaşıyla alakalı çok ciddi bir zihni karmaşa var, önce onu bir açıklığa kavuşturalım. Aslında zihni karışıklığın çoğu...
MEHMET ALİ BİRAND- 5 yazar mısınız; 5 yaşla başlıyor değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, 6 yaşla başlıyoruz. Burada da kavramsal bir tartışma var. Normal şartlarda 5 yaş tanımlamasının vatandaş ve diğer sosyal alanlarla alakalı boyutuyla TÜİK veya istatistiki tanımlamasında bir farklılık söz konusu. Yani şöyle isterseniz bakalım işe: Diyelim ki, 0, 12, 24, 36, 48, 60 ve 72...
MEHMET ALİ BİRAND- Ama doğunca bir yaşında olmuyoruz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İşte zaten tartışma da oradan çıkıyor. Şu kısmı acaba sıfır mı, yoksa 1 mi? Şimdi normal şartlarda eğer siz 0-12 aya bakarsanız bu tartışma çok anlamsız hale geliyor. Fakat şuraya gelecek olursanız, normalde bu 5 mi, yoksa 6 mı dediğinizde bu tartışma giderek daha anlamlı hale geliyor, Çünkü yaş ilerledikçe 5 yaşını doldurmuş 6 yaşına girmiş çocuk için vatandaşlar artık 6 yaş tabirini kullanmaya başlıyorlar; çünkü şurada yaş kullanılmıyor, daha çok ay kullanılıyor.
Nitekim biz eğitim sisteminde çocuklarımızın kaydını yaparken de şimdiye kadar daha çok ayı tanımlamışız. Bakın, nasıl tanımlamışız, ben size kısaca anlatayım.
MEHMET ALİ BİRAND- Çünkü öyle bakıldığı zaman ya 5 yaşındaki çocuk ağlayan, kusan bir bebe daha.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Nasıl işin içinden çıkacak diye varsayıyorsunuz.
MEHMET ALİ BİRAND- Neyi öğreteceğiniz çocuğa? Beyin gelişimi de tabi orada çok önemli.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın, şu anda mevcut yapıyı önce tarif edelim. Mevcut yapı içerisinde 72 ay çocuklarımız için alt limit olarak, kayıtta alt limit olarak görülüyor. 72 ay alt limit olarak....
MEHMET ALİ BİRAND- Yani 72 ay kaç yaş oluyor?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İşte az önce sizin tarifinize göre 6 yaş, benim tarifime göre 7 yaş oluyor.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani bana şunu söylesenize: 6. yaşına girmiş bir çocuk.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, burada 6. yaşını bitirmiş 7. yaşına girmiş aslında.
Şimdi şurada da bir yıl sonrasına baktığımız zaman 84. ay. Bugün kayıt sisteminde bizim temel yaklaşım tarzımız, 72 ay limit olacak ve biz 84. aya kadar çocukların kaydını yapıyoruz.
MEHMET ALİ BİRAND- Bir dakika, bu değişik bir şey.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi, şu andaki uygulamayı bahsediyorum ben.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 72. ayı alt limit kabul ediyoruz...
MEHMET ALİ BİRAND- 72. ay 5 yaş diyoruz, 6. yaşa kadar da kaydını yapıyoruz, 6. yaşına girdiği gün okula alıyoruz şu anda.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Okula almış oluyoruz veya 5 yaşını doldurup 6. yaşa girdiği andan itibaren değil 6. yaşını doldurup 7. yaşa girdiği andan itibaren alıyoruz, 7 yaşını doldurana kadar.
Şimdi ancak mevcut yönetmeliğimiz şöyle bir uygulamaya izin veriyor: Diyor ki, şayet herhangi bir çocuk Aralık ayının son gününde 72 aya dolduracaksa, bu çok önemli bir ayrıntı, 72 ayı dolduracaksa o zaman onun okula kaydı yapılabilir diyor. Yani, yıl sonuna kadar, Aralık sonuna kadar bize bir izin vermiş. Biz normal şartlarda Eylül ayında çocuklarımızı okula başlatıyor muyuz? Kaydını da biz Haziran ayından itibaren yapıyoruz aslında. Yani Haziran ayında henüz 72 ayını doldurmamış 66. ayda olan bir çocuk Aralık ayı sonunda 72 olacağı için, biz onu Eylül’de, 68. ayda okula başlatıyoruz, yani 68. ayı doldurmuş çocuklarımız da okula başlıyorlar. Ve böylece biz, 4 ay buradan, 12 ay da buradan, 16 ay farklılığı olan çocukları aynı sınıfa alıp eğitimimize başlıyoruz. Şimdi normalde bugünkü uygulamamız bu.
Yeni düzenlemede 72 ayı, bunu biz üst limit olarak kabul ettik pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi. Avrupa ülkelerinin çoğunda 72 ay üst limittir, bir kısmında da alt limittir. Yine 72 ayı biz kabul ettik...
MEHMET ALİ BİRAND- 5 yaş.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Siz 5 yaş deyin, ben 6 yaş diyeyim yine. Kabul ettik, o zaman kanunda öngörülen alt limit 60 ay. Şimdi normal şartlarda biz 60 ayını doldurup, kanun bize o izni veriyor, 72 ayına kadar gelen çocukları okula kaydedebileceğiz, ilkokula. Ancak birçok ülkede uygulama böyle değil, biz de o uygulamaları inceliyoruz zaten, bazı ülkelerde 64, bazı ülkelerde 66, bazı ülkelerde 68 ay ayrıca alt limit olarak belirleniyor. Yani böyle bir yetki olmakla birlikte deniliyor ki, 66 ay alt limit olsun, 66 ila 72 ay arasını siz kesin olarak kaydını yapın, ancak 60’la 66 ay arasındaki farkı
ebeveyninin iznine, çocuğun fiziki gelişmişlik ve zihni gelişmişlik özelliklerine göre seçerek alın diyor. Şimdi biz henüz bununla ilgili bir karar vermedik. Kanun bize 72 ayı öngördü, ama bununla ilgili kararı vermedik, daha sonra yönetmeliklerde bunu tartışacağız, sivil toplum örgütleriyle görüşeceğiz, Hükümet bir program belirleyecek...
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi bu çok önemli söylediğiniz. Şimdi söylediğiniz ben biraz tekniğin dışına çıkıp şöyle anladım, doğru mu: Henüz, siz 5 deyin, ben 6 diyeyim, neyse...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onun için ayla konuşmak daha doğru.
MEHMET ALİ BİRAND- Tabi de, insanların kafası hani hemen bölüp de ben kaç yaşımdayım demesin. O zaman 5 mi, 6 mı, benim tabirimle 5 yaşında mı başlayacak, 6 yaşında mı başlayacak tartışması şu anda aslında boş bir tartışma, çünkü henüz karar verilmiş değil...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 60’la 72 ay arasındaki Meclisin bize verdiği yetki içerisinde biz uygulamayı nasıl yapacağımızı ayrıca ilgili sivil toplum örgütleriyle görüşeceğiz, kendi uzmanlarımız, şimdi analiz yapıyoruz, yoğun bir şekilde derslik analiz, öğretmen analizi, çocuklara uygulayacağımız programlarla ilgili çalışmaları gözden geçiyoruz. Bütün bunlardan sonra çok fazla topulumu rahatsız etmeden, eğitim sisteminde büyük sorunlar yaratmadan mümkün olduğu kadar tatlı bir geçişle...
MEHMET ALİ BİRAND- Bir yerde bir esneklik getiriyoruz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Süreci yönetmeye çalışacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Çünkü bir de bunca çocuğu nereye oturtacağız, müthiş bir derslik problemi var öyle değil mi? Bakıyorsunuz öğrenciler 50 kişiye çıkacak, o küçük çocuğa orada o yaşta ders verecek formasyonda öğretmeniniz var mı?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Var, öğretmenimiz konusunda hiç endişe etmeyin. Bizim zaten dikkat edecek olursanız, az önceki tabloda 60 ila 72 ay arasıdaki çocuklarımızı yüzde 67 oranında eğittiğimizden bahsetmiştim, demek ki bizim öğretmenimiz zaten var, dersliğimiz o konuda zaten var. Bence o konulardaki endişeler 1997 yılında kesintisiz eğitim için verilen karardan sonra ortaya çıkan sorunların büyüklüğü kadar bir sorunla karşılaşmayacağız; o endişelere gerek yok hiç.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki, şimdi oraya çıktığında derslik probleminiz de olacak, 160 bin derslik açığı var.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zaten var şu anda derslik açığımız.
MEHMET ALİ BİRAND- O 200 bine çıkacak...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yo hayır, toplam 160 bin olacak.
MEHMET ALİ BİRAND- Toplam 160 bin olacak.
Peki o zaman burada henüz kimse şey olmasın, çünkü bu hemen önümüzdeki sezon olabilecek mi, yoksa bir sezon daha...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz bu Eylül ayında buna başlayabiliriz. Şimdi burada önemli olan, şimdi çalışmalarımızdan sonra, çok kısa zaman sonra, o kadar uzun zaman almayacak, biz çok büyük ihtimalle kamuoyuyla yapacağımız uygulamayı ayrıntısıyla başlayacağız, konuyla ilgili yönetmelik değişikliklerimizi yapacağız. Şimdi...
MEHMET ALİ BİRAND- 5 yaşında mı, 6 yaşında mı olduğu ileride belli olacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ay olarak belli olacak.
MEHMET ALİ BİRAND- Ay olarak belli olacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ve bu karar bizim için çabuk verilmesi gereken bir karar, çünkü şayet biz 60’la 72 ay arasını da bu sene zorunlu olarak alacağız dediğimizde, az ifade ettiğiniz gibi bir de zaten bu sene almak durumunda kaldığımız 72 ay ve 84 ay arasındaki çocuklarımız vardı; dolayısıyla biz belki iki ayrı sınıf, belki iki ayrı program uygulamak gibi durumla karşı karşıya kalacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Erteleme imkanınız olmaz mı?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onun için biz hem bu alternatifi, hem çocukların kayıtlarıyla alakalı farklı uygulamaları analiz ediyoruz ve çok büyük ihtimalle toplumu tedirgin etmeden bir geçiş sağlayacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani onun için sevgili seyirciler, dikkatli olmakta yarar var, henüz bu konuda kesin bir karar alınmış değil, bu ertelenebilir de, şu yaşta başlansın da denebilir, şu ay başlansın da denebilir, onun için durun, orada heyecana gerek yok, onun şeyi geliyor.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kanunun bize verdiği yetkiyle uygulama stratejilerini birbirinden ayrı beklemekte yarar var.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani kanun böyle çıktı diyerekten heyecanlanmaya gereke yok. Bu, birinci başlığımız.
Şimdi geçelim birinci 4’e. Birinci 4’te... İkinci 4’e, pardon, bu birinci 4.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu birinci 4’te başlamaydı. İsterseniz birinci 4’le ilgili başka zihinlerde soruları cevaplandıralım.
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi birinci 4’te başka sizin ekleyeceğiniz bir şey var mı?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Var, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Burada seçme falan yok değil mi? Normal şeyi var.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır. Normal 4 yıllık eğitim olacak...
MEHMET ALİ BİRAND- Değişiklik ne geliyor birinci 4’te başka?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Birinci 4’te temel bir-iki soruya cevap vermeliyiz, bana gelen sorulardan da hareketle.
Bir; geçen yıl birinci seneyi okumuş veya bu sene okumakta olan çocuklarımız için herhangi bir tereddüt taşımaya hiç gerek yok. Onlar kendileri için öngörülen müfredatı kendi hocalarıyla almaya devam edecekler ve dolayısıyla da onlar durumu etkileyen herhangi bir değişiklik söz konusu değil, rahat olmalılar ve çocukları için bize güvenmeye devam etmeliler.
İkincisi; burada daha çok sınıf öğretmenleri çocuklarımızı eğitecekler. Ve nihayet burada çocuklarımızın yaşını biraz erkene aldığımız için müfredatımızda bazı yumuşatmalar yapacağız. Yani henüz 60 aylık çocuğun ihtiyacı ne ise programımızda ona uygun değişiklikler yapacağız. Bu sebeple de programdaki değişiklikle, acaba çocuk henüz çok küçük, işte kalemi tutabilir mi, ne bileyim öyle çok endişeler duyuluyor ki, merdiven çıkabilir mi gibi falan. Hiç endişe edilmesin...
MEHMET ALİ BİRAND- Herkesin bebeği çünkü daha o yaşta.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Bunların hepsi için onlar neyi düşünüyorlar ve tereddüt ediyorlarsa biz de aynılarını hesap ediyor ona uygun tedbirler alıyoruz, müfredatımızı da ona uygun hale getireceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Orada bir problemimiz yok.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hiçbir problemimiz olmayacak.
Burada önemli olan, zaten 4, 4, 4 gibi bölümler yapmak veya 6, 3, 3 gibi bölümler yapmak değil. Önemli olan, hangi yaştaki çocuğa hangi tür bir eğitimi uygulayacağınızın bilinmesidir; ki çok şükür onu da biz biliyoruz. Avrupa Birliği’yle zaten bu konuda bizim çalışmalarımız vardı, neticelenmek üzereydi, sadece bir uyarlama yapacağız, o kadar.
MEHMET ALİ BİRAND- Geçelim ikinci 4’e. Siz isterseniz tabloyu, ikinci 4’ü şey yapalım. O zaman artık ikinci 4’te en önemli dönem değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Yaş şeyini de koyalım oraya. Burada en önemlisi, artık seçim.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu ikinci 4 şimdi, ikinci 4’te de yaş...
MEHMET ALİ BİRAND- İlkokulu da silelim oradan, ilkokul bitti ama.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İlkokul bitti, evet, haklısınız, ortaokul diyeceğiz şimdi buna.
MEHMET ALİ BİRAND- Ortaokul diyeceğiz buna değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.
Şimdi ortaokulda yaş öbüründe 6-9 idi, bunda 10-13 olacak, dahil bunlar, 10, 11, 12, 13 olacak. Bu çocuklarımız için en önemli temelde şu: Bir kere öncelikle, az önce kare kare şekil çizmiştik hatırlarsanız, ikinci kutu idi,
esas olan bağımsız ortaokullar şeklinde tanzim etmektir. İlk 4’ü bitiren herhangi bir çocuk bir belge almadan, bir diploma almadan sadece dosyasıyla beraber ilgili ortaokula geçişini yapacak. Bunu da otomatik yapacağız, velinin herhangi bir şey yapmasını gerektirmeyecek bu anlamda, veli kendisi çocuğunu sadece okul açıldığı zaman gönderecek.
Normal olarak burada farklı uygulamalarımız var. Az önce çizdiğimiz şekilde hatırlarsanız şöyle 4, 4 ve 4 diye ayrı uygulama yapmıştık, biz esasında yaş gruplarına göre binalarımızı da ayıracağız. Mesela diyelim ki, ilköğretim okulları biliyorsunuz 8 sınıftı, aynı mahallede birden çok ilköğretim okulu varsa onlardan bazılarını ortaokul diye ayıracağız, bazılarını ilkokul diye ve böylece ilkokul çocukları, aynı yaş grubunda olanlar ilkokula, diğer çocuklar da öbür okulda ortaokul eğitimine gidecekler.
Ancak yine kanun bize bir yetki veriyor içinde bulunduğumuz şartlar için ve geçiş imkanı sağlamak üzere, diyor ki, siz şöyle yapabilirsiniz: Birinci 4’le, ikinci 4’ü birlikte şatlar ve imkanları dahilinde değerlendirin diyor, birle ikiyi birlikte, diğerini 4 ayrı veya birinci dört ayrı, ortaokulla liseyi bir arada açabilirsiniz diyor. Biz, böyle bile olsa fiziki mekanları yine ayırt etmeye çalışacağız. Çünkü pedagojik olarak şimdiye kadarki tespitlerimizde çok geniş yaş diliminde çocuklar ezilebiliyorlar, yani 7 yaşla 14 yaş arasındaki çocuk veya 10 yaşla 17 yaş arasındaki çocuk aynı mekanda bulunması halinde küçük yaştaki çocuklar eziliyorlar. Bundan hareketle biz onları fiziki mekan olarak mümkün olduğu kadar ayrı tasarlamayı düşünüyoruz.
Şimdi esas olan yine şu dört, üzerinde konuştuğumuz.
MEHMET ALİ BİRAND- Ortaokul.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Peki şu beraber olursa ne fayda sağlayacak veya böyle olursa ne fayda sağlayacak diye. Ama esasın yine bu olduğunu hatırlatıyorum. Şimdi esas tartışmalardan birisi, bu beraber olması halinde, genellikle de tartışmayı biz imam hatip okullarının orta kısmı üzerinden yürüttük. Doğru, imam hatip lisesine bağlı ortaokul açacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Açılacak bu.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Açılacak. Ve bu ortaokulu tercih eden çocuğa da biz imam hatip okulu programı uygulayacağız. Ancak bu imkan sadece imam hatip okulu öğrencileri için değil mesela güzel sanatlar eğitimi için de çok önemli bir imkan. Çünkü güzel sanatlar lisesine bağlı bir ortaokul açtığımızda, siz de biliyorsunuz, keman öğrenmeye çalışan bir çocuk için, bir piyano öğrenmeye çalışan çocuk için veya herhangi bir enstrüman çalacak bir çocuk o bir üstün yetenek, bir meslek değil bu iş, bir üstün yetenek, üstün yeteneğinin gelişmesi için 5. sınıftan itibaren eğitim almaya, belki daha erken eğitim almaya ihtiyacı var. O yüzden bu güzel sanatlar lisesi için, spor liseleri için ve daha özel yetenek gerektiren alanlar için geniş bir imkan verecek bu bize.
MEHMET ALİ BİRAND- Ama şimdi burada en önemli unsur, diyorsunuz ki imam hatip ortaokulları açılacak...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Açılacak, evet. Ve onlara da, bunu seçmiş olan çocuğu da imam hatip programı uygulayacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Liseyle de yan yana olduğu için imam hatip ortaokulda okuyacak...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Oradan da imam hatibe devam edecek.
MEHMET ALİ BİRAND- Liseye devam edecek.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Güzel sanatlar yanında açılmışsa bu ortaokul güzel sanatlara destek sağlayan dersleri alacak ve ona devam edecek. Zaten mevcut eğitim sisteminde esas omurga burası, burası da değil, burası da değil, esas burada. Çünkü biz burada bir esneklik yapıyoruz ve bir çeşitlendirme yapıyoruz. Burada biz Türkiye’deki yaşayan bütün kesimlere, toplumun bütün katmanlarına hangi tür eğitime ihtiyaç duyuyorsa onu verme imkanına sahip olacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- O zaman onun başına şey yazalım, seçme yılları.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Seçme yılları itibarıyla şurada baktığınız zaman... Bunu sileyim mi artık, yoksa kalsın mı?
MEHMET ALİ BİRAND- O kalsın da, en üstüne seçme yılı koyalım, hangi yıl seçme yapacak çocuk?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Burada 5. sınıf ila 8. sınıf var öyle değil mi?
MEHMET ALİ BİRAND- Evet.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda biz mevcut uygulamamızda zaten 5. sınıftan itibaren seçmeli ders uygulaması yapıyoruz, yani Tük eğitim sistemine yepyeni bir seçimlik uygulama başlatıyor değiliz. Çok değil ama, mesela medya okur yazarlığıyla ilgili veya ne bileyim trafikle ilgili, demokratik haklarla ilgili filan birtakım dersleri çocuklarımıza seçme imkanı veriyorduk. Şimdi ise bunu biraz daha sistematik hale getireceğiz. Yine 5. sınıfta bu çok ağırlıklı 3-5 tane ders olmayacak ama, çünkü biz yine bu dönemde...
MEHMET ALİ BİRAND- Ama nerede seçecek çocuk? Çocuk hangi yıl ben şunu okumak istiyorum seçmeli...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Meslek seçmeyecek, bu bölümde meslek seçmeyecek çocuk.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam, ama seçmeli dersi olacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Seçmeli dersi olacak. Çünkü meslek seçmek yetenekle alakalı ve tercihle alakalıyken buradaki seçimlik dersler daha çok çocukların ilgisiyle alakalı.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam. Hangi yıl, girince mi seçecek?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 5. sınıftan itibaren seçebilecek.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Giderek artacak, 5’te 2 derse, 6’da biraz artırabiliriz, 7’de, 8’de...
MEHMET ALİ BİRAND- Kendisi mi arttıracak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kendisi seçmeli olarak arttırabilir.
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi sizi şöyle alalım, bunu konuşalım, bu en önemli bölüm çünkü.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Burada esas olan, yine orta kısımda esas olan, bütün çocukların ortak ve zorunlu dersleri almaları. Yani tüm dünya bu çağlarda çocuklarımıza hangi temel akademik bilgileri aktarmak istiyorsa o bilgileri alacaklar. Çünkü birinci 4’te, yani ilkokulda biz çocuklarımıza temel yetenekleri, temel akademik bilgileri değil daha çok bazı okuma-yazma gibi...
MEHMET ALİ BİRAND- Bilgisayardı bilmem neydi.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani temel şeyler, ilk başlangıç bilgilerini ve kabiliyetlerini vermeye çalışacağız. Burada ise küresel dünya hangi tür zorunlu dersleri veriyorsa onları alacaklar.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam. 5. sınıfa girdi, çocuk dedi ki, ben... Kaç tane seçmeli dersimiz olacak, o daha belli değil.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O henüz kesin değil, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Dedi ki, ben din eğitim almak istiyorum. Din eğitim ne olacak? Şimdi Kur’an mı öğretilecek, teoloji dersi mi verilecek, yoksa Kur’an’ın meali mi okutulacak; bütün bunlar belli mi? Kur’an okutulacaksa nasıl olacak, Arapça mı öğretilecek? Onu anlatsanız bize, Twitter’dan en çok gelen soru bunlar.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bir kere iki şeyi ayırt etmek lazım.
Onlardan birisi; şayet çocuk imam hatip lisesinin orta kısmını tercih etmişse...
MEHMET ALİ BİRAND- Ama daha şeye gitmedi, ortaya...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zaten 5’ten itibaren ortaokul artık.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki o zaman bir adım şey yapalım, 5’e giden bir çocuk dedi ki...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 5’e giden bir çocuk eğer normal bir ortaokula gitmişse...
MEHMET ALİ BİRAND- Ben imam hatip orta kısmına gitmek istiyorum dedi; o zaman ne yapacak? Başarı notu falan mı gerekiyor?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yo hayır, hiçbir şey gerekmiyor. Sadece kendisi tercihi yapacak ve gidecek, ne sınav olacak, ne herhangi bir ayrışım olacak. Eğer herhangi bir liseye gidiyorsa bulunduğu
mahallenin ortaokuluna giderek bunu başaracak, eğer bir ilçede veya bir ilde bir tane imam hatip lisesi varsa onun ortaokuluna gidecek.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki yeni imam hatip ortaokulları açacağınız mı?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda biz bunların hepsine toptan öyle karar vermiyoruz, belirli illerde ihtiyaç duyuldukça, talep oldukça veya fizik mekanlar temin edildikçe açıyoruz. Dolayısıyla...
MEHMET ALİ BİRAND- Dedi ki, ben, hayır, bu okulda kalacağım ve din dersi...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben ortaokulda kaldım ve seçimlik olarak da din dersi alacağım.
Şimdi bu derslerin hangileri seçimlik, hangileri değil henüz net olmadı. Talim Terbiye Kurulu bizim 5. sınıftan itibaren çocukların ilgisine göre hangi dersler seçimlik olabilir onu çalışıyor ve bu çalışma tamamlandığında kamuoyuyla paylaşacağız. Ancak Meclisimiz, yasa koyucu Kur’an-ı Kerim dersiyle Peygamber Efendimizin hayatını seçimlik ders olarak koymak üzere hem ortaokulda, hem de lisede bir hüküm getirdi. Dolayısıyla biz ortaokullarda ve liselerde bunu seçimlik ders olarak koyacağız ve çocuğun isteğine bağlı olarak vereceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Tamam. Kur’an...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kur’an-ı Kerim dersin seçmişse şayet...
MEHMET ALİ BİRAND- Kur’an-ı Kerim dersi, Kur’an-ı Kerim nasıl öğretilecek; yani Kur’an-ı Kerim mi okutulacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz Kur’an-ı Kerim okumayı öğreteceğiz, tıpkı Türkçe okumayı nasıl öğretiyorsak, Türkçe yazmayı nasıl öğretiyorsak...
MEHMET ALİ BİRAND- O zaman Arapça öğreteceğiz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zaten şu anda Arapça seçimlik ders olarak vardı bizim müfredatımızda, bizim mevcut uygulamalarımızda bile Arapça dersi seçimlik olarak vardı.
MEHMET ALİ BİRAND- O zaman ikisini birden mi seçecek?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Arapça öğretmeyeceğiz, Arapça lisanıyla, yani Arap alfabesine dayalı Kur’an-ı Kerim okuma, ikisi birbirinden biraz ayrı.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani ezberleyecek çocuk.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çocuk Arap harfleriyle bir kelimeyi okumayı öğrenecek, ama okuduğu ders Kur’an-ı Kerim olacak.
MEHMET ALİ BİRAND- İki ayrı ders bir seçimlik hale gelmeyecek, yani Arapça seçecek...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Arapça seçmesi gerekmek Kur’an-ı Kerim öğrenmek için.
MEHMET ALİ BİRAND- Diyecek ki, bu şekil A’dır, bu şekil bilmem nedir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben Kur’an-ı Kerim okumayı öğreneceğim diyorsa biz onunla ilgili bir müfredat oluşturacağız, onunla ilgili bir yöntem geliştireceğiz ve onu öğretmenlerimize empoze edeceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki anlamanı anlamayacak o zaman.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Anlamayacak, evet. Zaten Türkiye’de Kur’an-ı Kerim okuyanların çok büyük bir bölümü anlamazlar, sadece onu bir Kutsal Kitap olarak okurlar ve anlamazlar. Hatta çoğu kez onu Türkçe olarak düşünürler, yani bir Fatiha Suresini okursanız onun Türkçe olduğunu varsayarlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki Kur’an-ı, mescit mi kuruldu, çünkü Kur’an-ı taşıyacaklar yanlarında.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, Kur’an-ı Kerim taşımaları gerekmiyor, hele hele okuma safhasında şu anda mevut uygulamalarda da çocuklara Elif Ba diye alfabeyi taşırlar, illa Kur’an-ı Kerim taşımaları gerekmez. Ancak Kur’an okumayı öğrenmişlerse Kur’an taşıyabilirle, taşırlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani okullarda Kur’an taşımayacaklar, yok başlarını örtmekti, abdest almaktı gibi bir zorunlulukları olmayacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz o konuları bu kadar kafa yormadık doğrusu. Diyanet İşleri Başkanlığı konuyla ilgili bir şey verdi, açıklama yaptı ama, o konulara biz bu kadar ayrıntısıyla henüz girmedik.
Benim bir tek bu konuda düşündüğüm husus, belki birçok vatandaşımızın da aklına gelebilir, Kur’an-ı Kerim derslerini normal eğitimin olduğunu, diğer çocukların ders almadığı veya oynadığı bir dönemde Kur’an-ı Kerim dersi koyarak toplumda çocukların ayrışacağı bir görüntü olmasın istiyorum ben. Bu sebeple de muhtemelen Cuma günü eğitimin bittiğinden sonra Kur’an-ı Kerim dersini seçen çocukların sınıflarda Kur’an-ı Kerim öğrenebilecekleri bir uygulama olur mu diye kafamızdan bazı sorular geçiyor.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani o zaman özel mekan mı?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, mahalle baskısından bahsediyorlar ya...
MEHMET ALİ BİRAND- Mahalle baskısı, evet. Çünkü ben şöyle şey yapıyorum, diyecek ki, aa, Müslüman değil mi senin ailen, istemiyor musun diyecek.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi normalde bu endişeler bana göre yersiz. Çünkü şu anda bile özellikle yaz dönemlerinde çocuklar aynı mahallede aynı komşuların çocukları, birlikte oynarlarken yaz döneminde bazı çocuklar camiye giderler ve Kur’an öğrenmek için çaba sarf ederler ve hiç kimse de bugüne kadar bu toplumda Kur’an öğrenmek için camiye gitmeyen insanları suçlamadı. Ancak toplumun bir kesiminde buna
benzer bir endişe varsa ben doğrusu o hassasiyeti de göz önüne alarak nasıl uygulama yaparız diye kafa yoruyorum biraz.
MEHMET ALİ BİRAND- Böyle kız-erkek ayrımı falan...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şeyde olmaz, yani...
MEHMET ALİ BİRAND- Bu derslerde, seçmeli Kur’an derslerinde olmaz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Mehmet Ali Bey, kız-erkek ayrımıyla ilgili şey, kızların ve erkeklerin birbirlerinin farkına varmalarından sonra öngörülen bir ayrımdır, uygulamadır.
MEHMET ALİ BİRAND- O yaş kaçtır?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Henüz 5 ila 8 yaşındaki çocuk çocuktur, yani kız-erkek ayrımı konusunda akılbali olmuş değilmişlerdir, bunlar çocuklardır. Zaten dini mükellefiyetler çocuklar için söz konusu değil, mesela abdest alma gibi, başörtü örtme gibi meseleler rüşt yaşından sonra insanların mükellef olduğu hususlardır.
MEHMET ALİ BİRAND- Rüşt yaşı da lisede...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Lise çağlarına denk gelecek, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Lise çağlarına denk geliyor. Yani bu dönemde başı örtmekti, yok ayrı oturmaktı, yok şey yapmaktı, bunlar yok.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zaten ayrı oturmak diye bir şey bizim uydurduğumuz bir şey bildiğim kadarıyla, değilse toplumda geleneklerle bağlantılı olarak yorumlayacağımız uygulamalar.
MEHMET ALİ BİRAND- Kur’an derslerinde imam hatipte ayrı oturuyorlar.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama onlar lise öğrencisi, çocuklarımız akılbali olmaya başlıyorlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani liseye geçtikleri takdirde...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Lisede seçtiklerinde o zaman o uygulamalara dikkat edeceğiz bizde. Yani eğer dini bir eğitim alıyorlarsa dinin öngördüğü şartları uygulamak da bizim için esas.
Bir de burada şunu da hatırlatmak lazım: Bu meseleleri konuşurken dini eğitimin sadece Müslüman çocuklar için var olduğunu düşünmemek lazım.
MEHMET ALİ BİRAND- Ha, şimdi ben ona gelmek istiyorum.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bizim ülkemizde dini Hıristiyan, Musevi, yine Hıristiyanlığın farklı ekolleri olan Süryanilik ve benzeri diğer uygulamalar için de biz bu fırsatları vermeliyiz diye doğrusu düşünüyoruz.
MEHMET ALİ BİRAND- Peki bunları kim öğretecek, papaz mı gelip öğretecek sınıfta mesela? Gülüyorum ama, çok şey olduğu için.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Türkiye’de Saint Benoit’da yahut da Fransız okullarında zaten papazlar ders vermiyor mu?
MEHMET ALİ BİRAND- Veriyor tabi.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peki onları hoş görürken diğerlerini niçin hoş görmüyorsunuz?
MEHMET ALİ BİRAND- Hayır, hoş görmüyor değilim, bilakis.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben sadece bir duruma işaret ettim...
MEHMET ALİ BİRAND- Verdirin verdirin, çok güzel bir şey.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Milli eğitim sistemi içerisinde bir öğretmen olmanın şartları bellidir, öğretmen nasıl olunur ve öğretmenlik nasıl yapılır, bunun şartları belli. Bu şartları taşıyanlar bu dersleri verecekler.
MEHMET ALİ BİRAND- Tabi bir yerde imkanlarınıza göre vermek zorundanız bir yerde, gidip de herkes ben Yahudiliği öğrenmek istiyorum dedi 2 öğrenci, 5 öğrenci bilmem başka bir seçmeli ders şeyi yaptı, her birine öğretmen veremezsiniz. Ne yapılıyor şimdi? En fazla istenen...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yapılabilir veya imkan, fırsat varsa diğeri de verebilir.
Benim şahsi kanaatim, aslında herkese az veya çok bir fırsat sunmaktır ve onun beklentilerini karşılayacak bir eğitim zemini oluşturmaktır. Ancak ifade ettiğiniz gibi bu mümkün olur mu ve ne kadar mümkün olur, onu zaman gösterecek.
MEHMET ALİ BİRAND- Daha emin değilsiniz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Aleviliği niye koymuyoruz seçmeli ders?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onu da koyabiliriz. Yani o konuda da ben şunun altını tekrar çizerek söylemek istiyorum: Madem ki biz eğitim sistemimizi demokratikleştiriyoruz ve esnek hale getiriyor, bu toplumda insanların ihtiyaç duyduğu her şeyi biz sunabilecek bir zemin, bir temel oluşturabiliriz ve bu temelin üzerine de mümkün olduğunda uygulama yapılabilir. Doğrusu, yine yüksek sesle düşündüğümü kabul edin, mesela dini akımlar diye bir ders veyahut da mezhepler tarihi diye bir ders koyabiliriz ve bunun içerisine de çok ayrıntılı bir şekilde Alevi çocuklarımızın dini ihtiyacını karşılayabiliriz.
MEHMET ALİ BİRAND- Çünkü ne olursa olsun Aleviliği anlatılsın yeter, yani Aleviliğinin; çünkü toplumda vardır ya, hani Alevi, bilmem ne falan. Alevilik kadar güzel bir şey yok. Bu bir inanç meselesi, o insan ona inanıyor, onu seviyor, onu da öğretelim, yani onun...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, olabilir.
MEHMET ALİ BİRAND- Beni en çok şey etkilemişti sizin Kürtçe.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aynı çerçevede değerlendiriyorum. Yani biz...
MEHMET ALİ BİRAND- Kürtçenin olmasına kim karşı çıkar?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu andaki kanunlarımız müsait değil. Yani mevcut Anayasa ve özellikle de eğitimle ilgili yapılan kanunu düzenlemelerde yabancı dil tanımı getiriyor ama, ana dili farklı olan...
MEHMET ALİ BİRAND- Ne olacak, iki günde değiştiriyorsunuz...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O tabi bir Hükümet politikası, o konuda benim bir şey söylemem doğru değil. Ama ben temel fikir olarak...
MEHMET ALİ BİRAND- Şu iki konu, şu üç konu daha doğru, Alevi, diğer dinler, Kürtçe, her şeyi değiştirir. Türkiye’nin o kadar imajını, şeyini değiştirir ki, yani kendi kendimize değiştirir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın, Türkiye’de dini eğitimin varlığını da ona dahil edin lütfen. Türkiye’de normal Müslüman çocukların dini eğitim almalarıyla da alakalı sorunlar vardı. Çünkü kanunlar ve anayasa bir tarafıyla dini eğitimi devlete yüklüyorken, öbür tarafıyla bizim uygulamalarımızda bugüne kadar çocuklarımıza kendi dinlerini istemeleri halinde öğretecek imkanlar ve fırsatlar yeterince sunulmadı. O açıdan bakıldığında ben size katılıyorum. Türkiye’deki dini eğitim, yani ister Müslüman çocuklar için olsun, isterse diğer dinlere mensup çocuklarımız için olsun, Alevilik gibi, Kürtçe gibi pek çok ders için bir esneklik sağlamak, Türkiye demokrasisi için gerçekten çok büyük bir derinlik kazandıracak.
MEHMET ALİ BİRAND- Evet, müthiş.
Şeye baktığımız zaman, tabi burada yönlendirici kim oluyor, öğretmenler oluyor değil mi? Çocuklar bakın, şöyle seçmeli dersler var, bunlardan hangisini istiyorsunuz, bu budur, bu budur diye, o çerçeve içinde.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Dikkat ederseniz, aslında bu tanımlamayı yaparken ben özellikle ortaokuldan ilgisinden bahsettim, lisede ise çocukların yeteneğine uyumdan bahsettim. Bu, çok anlamsız bir ayrım değildi. Çocuklar ortaokuldayken henüz 10-13 yaşları arasındayken hakikaten yeteneklerinin çok belirgin farkında olmayabilirler, ama birtakım şeylere duyabilirler, biyolojiye yahut da kimyaya veya matematiğe veya edebiyata ilgi duyabilir, ama bir müddet sonra ona yeteneğinin olmadığını da fark edebilir, halbuki lise çağında ise çocuğun artık yeteneği az-çok ortaya çıkmaya başlamıştır. İlgiliyle akalalı durumlarda çocuğun kendisi daha başat bir rol üstlenir, ailesi ve nihayet öğretmeninin tavsiyeleri olabilir. Ama, lise çağında yeteneğini uygun bir alan seçmeye başladığında artık bir meslek de seçmeye başlayacaktır. O yüzden daha çok öğretmeninin tavsiyesi, çünkü anne-baba kadar çocuğun yeteneğini göremeyebilir ve nihayet çocuğun tercihler öne çıkmaya başlar.
MEHMET ALİ BİRAND- İmtihan falan koymuyorsunuz yani.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İmtihanı ben doğrusu..
MEHMET ALİ BİRAND- Hayır, test etmek için, hani yeteneğini yönlendirebilmek için.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Mesleki eğilimlerini ölçecek belki testler yapılabilir, ama imtihan değil. Ayrıca yine üstün yetenekli çocukların gerçekten üstün yetenekli olup olmadıklarını ölçmek için testler olabilir, ama sınav değil.
MEHMET ALİ BİRAND- Bu kadar öğretmenimiz var mı bunları karşılayabilecek? Siz pek emin konuşuyorsunuz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Emin konuşmamım sebebi şu: Bunu yeni bir sistem kurgularken ve önümüzdeki 4 yıllık süre içerisinde de tamamlama imkanımız varken, insanların endişe duymalarını anlayabiliyorum ama, zaten bu sorunu yaşıyoruz, şu anda biz bu sorunla hemhaliz. Şu anda bizim öğretmen eksiğimiz var, derslik eksiğimiz zaten var, şimdi geleceğe dair endişeler için...
MEHMET ALİ BİRAND- Zaten Twitter’dan da en çok öğretmenler sürekli olarak yeni öğretmen alınacak mı, yeni öğretmen alınacak mı, ne olacak diyerekten.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Geleceğe dair endişeler için onu çözebilecek fırsatlarımız da var. Şimdi ise zaten öğretmen açığı ve derslik açığı söz konusuysa eğer, o zaman bu kadar tedirginlik niye diye ben de sormak istiyorum.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani öğretmen açığı kapanacak bu durumda.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Elimizden geldiğince. Hükümet bu kararları verdikten sonra, ben inanıyorum ki özellikle fiziki alt yapı eksikliği ve öğretmen yetersizliğiyle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’na daha fazla kaynak aktaracaktır.
MEHMET ALİ BİRAND- Burada tabi o 9 yaşındaki çocuk bir yerde ister istemez çıraklık, okullu çıraklığa gidiyormuş gibi bir his yaratıyor.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O doğru değil.
MEHMET ALİ BİRAND- O insanları şey yapıyor ister istemez.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, o doğru değil. O konuda, benim tabirimi mazur görün lütfen, bir kara propaganda yapıldı. İlk başlangıçta belki o kanun teklifinde vardı ama, sonra biz durumu fark edince Milli Eğitim Bakanlığı olarak o konuda değişiklikler yapıldı. Biz 10 yaşındaki çocuklarımız için mesleki tercihi öngörmedik, daha çok lise çağındaki çocuklarımız için mesleki tercihleri öngöremeye başlayacağız, o da lise 1’den sonra, lise 2’de, hatta belki lise 2’den sonra.
MEHMET ALİ BİRAND- Ortaokulda değil.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ortaokulda değil. Bunun sebebi şu Mehmet Ali Bey, yani bunu da izah etmekte yarar var: Çünkü kamuoyunda da mesleki seçimler için lise 2’den sonraki çağın geç olduğunu düşünen insan çoğunlukta. Biz toplumsal gelenek olarak daha çok çıraklık eğitimi ve ağaç yaşken eğilirken mantığıyla işte 10 yaşında, 8 yaşında çocuklara
mesleklere yönlendirmeyi tercih ettik bugüne kadar. Aslında bu mesleklerin niteliği sebebiyle de doğruydu, ancak...
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi yukarı çekiyorsunuz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, şimdi yukarıya çekiyoruz.
Şimdi dünyanın ihtiyaç duyduğu veya...
MEHMET ALİ BİRAND- Dünyada da yukarı çekiliyor çünkü.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi. Mesleki eğitimler daha ileriki yaşlara doğru kaymaya başladı. Niçin? Eski mesleklerde rutin el becerileri önemliydi, yani torna tesviyeci olacaksanız malzemeyi tanımanız, eğe kullanmanız, efendim tornayı kullanmanız elinizin kabiliyetiyle çok yakından uyumlu ihtiyaçlardı. Şimdi ise artık CNC tezgahı varsa siz onu bilişim ortamında tasarlayabilmeli ve komut verebilmelisiniz, unun için ise bilgisayar kullanmaya ve o mesleğin icap ettirdiği kavramsan yabancı dil bilgisine ihtiyacınız var.
MEHMET ALİ BİRAND- Bilgisayar dersi kalkmıyor değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, kalkmıyor, yani bilgisayar okuma-yazma dersimiz yok zaten ama, bilgisayar tasarım derslerimiz var.
MEHMET ALİ BİRAND- Bilgi teknolojileri dersi kalkmıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bilgisayar okuma-yazma derslerimiz yok, zaten şu anda da yok. Ama bilgisayar BT ve tasarım derslerimiz var.
MEHMET ALİ BİRAND- Onlar duruyor.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onlar duruyor, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Onlarda bir şey yok, çünkü öyle bir söylenti çıktı, kaldırıyor falan diyerekten, onlarda yok.
Şimdi geçersek üçüncü 4’e.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu şeyi tamamlayabilirim 3’üncü 4’e geçmeden.
Daha çok rutin el yetenekleri öndeyken eski mesleklerde, şimdi rutin analitik kabiliyetler, yani rutin olmayan düşünme ve tasarlama kabiliyetleri öne çıkmaya başladı. O yüzdendir ki mesleki eğitim giderek öteleniyor. Ve bizde de mesela yine çok kalıplaşmış mesleki eğitimi de düşünüyoruz doğrusu. Eskiden elektrik elektroniği seçen bir öğrenci sadece onunla alakalı bir mesleki eğitim görüyordu, halbuki şimdi elektrik elektroniği seçmiş olsa bile bir başka meslekle ilişkisini, irtibatını gerektiren derslere ihtiyaç duyuyoruz, mekatronikle alakalı mesela belki bazı üniteleri alması gerekecek. Biz çocuklarımıza bir mesleği seçmiş olsa bile artık onunla beraber diğer derslerin ünitelerini alabilecekleri bir esneklik de getireceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi üçüncü 4’e geçtiğimiz zaman, artık lisede bir şeyimiz yok, yani en önemlisi benim hep rüyalarıma giren şeydir, liseden mezun olurken ne olacak, karne mi vereceksiniz?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Lise diploması vereceğiz.
MEHMET ALİ BİRAND- Lise diploması vereceksiniz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Karneyi her sene her dönem veriyoruz zaten.
MEHMET ALİ BİRAND- Bol bol karneli bir dönemde şey yapıyor.
Peki, sürekli olarak ya ara veriyoruz, kız çocuklarını açık öğretime gönderecekler, liseye göndermeyip açık öğretime gönderecekler ve kızlar içeride kalacak. Halbuki kız şeyinde de çok başarılı bir çizgi çıktı ortaya.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İlköğretimde çok başarılıyız, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Okullaşmada. Siz korkmuyor musunuz bu konuda?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben hiç korkmuyorum, çünkü toplumun sahip olduğu bilinç düzeyi bu sorunun çözümü için çok önemli. Şu anda geldiğimiz nokta itibarıyla kız çocuklarımızın veya erkek çocuklarımızın ortaöğretime devam etmeleriyle ilgili bir zorunluluk var mı Mehmet Ali Bey? Yok. İlköğretimi bitiren çocuklar serbestçe iş dünyasına atılabilirler ve evlerinde oturabilirler. Aslında bu serbestliği verdiğinizde bugünkü yapı içerisinde 12 yaşından sonra çocuklarımız ne yapıyorlar? Affederseniz, 14-15 yaşından sonra ne yapıyorlar? 15 yaşından sonra serbestler, iş dünyasına atılacak olan, evinde oturacak olan, hatta evinde oturduğu için erken yaşta evlendirilen kız çocuklarımız da söz konusu. Halbuki şimdi biz orta okulu bitirdikten sonra lise eğitimini de zorunlu kılacağız ve artık oraya da devam etmek zorunda kalacak. Yani başka bir tabirle, 18 yaşına kadar çocuklarımızın başı bağlı milli eğitim sisteminde.
MEHMET ALİ BİRAND- Açık öğretimi...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Açık öğretime gitmek isteyen yahut da gitmesi gerekenler için bizim ayrı bir düzenlememiz olacak. Böyle serbestçe her öğrenci ben açık öğretimde gideceğim, okuyacağım diyemeyecek, onun şartları belli olacak ve yine o çocuk zaten okula kayıtlı olacak. Bu açıdan bakıldığında, çocuk şartları gerektirdiği için gitmemiş olsa bile okulda kaydı olacak, biz onun ne yaptığının farkında olacağız...
MEHMET ALİ BİRAND- Aile göndermezse ne müeyyidesi olacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aile göndermezse şu anda idari tedbirler var, işte birinci kez tespit ettiğimizde ona idari para cezaları yazılıyor...
MEHMET ALİ BİRAND- Aynen o devam edecek.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi ki, idari cezalar devam edecek.
MEHMET ALİ BİRAND- Burada son üçüncü 4’te şey yapalım, kılık kıyafet kalkacak demiştiniz zorunlu. O devam ediyor mu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda onunla ilgili bir değişiklik yok, kanun onu öngörmüyor. Doğrusu söylemek gerekirse, çok fazla değişiklik yaptık bugünlerde...
MEHMET ALİ BİRAND- Evet, bayağı bir...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biraz durup dinlenme politikası izlemekte yarar görüyorum.
MEHMET ALİ BİRAND- Çok doğru.
Şimdi bir yerde baktığımız zaman, ben de anlamadım doğrusu, Fatih Projesinin ihalesi hep bu yasanın içine girdi. Şimdi bir o; niye?
İki; yarın bu tabletler eskiyecek, bunlar her gün şey yapıyor, yenilenmesi zamanında o zaman ne olacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bakın, oradaki uygulamamız şu: Bir kere önce Fatih Projesiyle ilgili birkaç şey söyleyeyim.
Fatih Projesi, Türkiye’de bugün şikayet ettiğimiz fırsat eşitliğiyle alakalı, eğitimin niteliğiyle akalı sorunlarımızı çözme konusunda müthiş bir potansiyele sahip projemizdir. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’nin herhangi bir yerinde, Hakkari’nin bir beldesinde bir çocuğumuzla, 5. veya 9. veya 12. sınıftaki bir çoğumuzla Ankara’nın, İstanbul’un merkezindeki çocuğumuz aynı imkanlara sahip olacak. Artı, herhangi bir ünite için bu ülkede o üniteyi en iyi anlatan hoca kimse, öğretmen kimse onun anlatımı bilişim ortamında Hakkari’deki çocuğa da sunulacak, sadece kendi öğretmeninin anlatımı değil. Ünite ünite, konu konu biz şimdi anlatımlar, video kayıtlar, animasyonlar, belgesel parçalar, filimler oluşturuyoruz ve çocuklarımıza bunları sunacağız ve onlar bunun üzerinden bir eğitim alabilecekler.
Geçen gün bir anket gördüm, yurt dışında yapılan bir çalışmaydı, 2 bin 417 öğrenciye aşağıdaki öğrenme yöntemlerinden en çok hangisini tercih edersiniz diye soru soruluyor, çocukların yüzde 31’i oranında bilgisayardan kendim çalışarak öğrenmeyi tercih ederimi var, öğretmenden öğrenme oranı yüzde 19’da kalmış. Evet, çok enteresan, çok ilgimi çekti benim de.
Giderek dünya bu alana kayıyor...
MEHMET ALİ BİRAND- Zaten geleceğin dünyası o.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Şimdi dünya bu tarafa doğru kayıyorken siz de küresel düzeyde rekabet avantajı sağlamak isteyen bir toplumsanız şayet, o zaman bunun gereğini yapmalısınız.
Fatih Projemizin içeriğine çok ayırtılı girmiyorum, burada nesi düzenleniyor? Burada Fatih Projesiyle alakalı mal ve hizmet satın alma yönteminde değişiklik yapıyoruz. Niçin değişiklik yapıyoruz?
MEHMET ALİ BİRAND- İhaleye çıkmıyorsunuz?..
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İhaleye çıkacağız, hayır. Orada çok yanıltıcı bir bilgi konuldu, Kamu İhale Kanununun kapsamının dışına çıkınca bunun ihalesiz ve keyfi bir şekilde yapılacağı gibi bir imaj verildi; doğru değil.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani bizim Ahmet yapar bu işi...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Doğru değil. Niçin ihtiyaç duyuyoruz çıkmak için, anlattığım zaman zaten durumu da siz fark etmiş olacaksınız.
Birincisi şu: Fatih Projesini biz sadece eğitim projesi olarak görmüyoruz, bir ulusal projedir bu. Ağırlıklı olarak eğitim odaklı bir yapı üzerinden gidiyoruz ama, özellikle akıllı tahtaların ve tablet bilgisayarların hardveri olarak, donanım olarak Türkiye’de üretilmeleri büyük bir katma değer yaratacak. Çünkü tablet bilgisayar tüm dünyada hızla kullanımı yaygınlaşan bir ürün. Bunu dışarıdan satın aldığınız zaman bir maliyet olacakken, bu Türkiye’de üretilsin istiyoruz. Türkiye’de en az yüzde 55 oranında Türkiye’de üretilebileceğini tespit etmiş durumdayız. Şu anda biz bugün bu ürünü almaya kalkarsak...
MEHMET ALİ BİRAND- Softveri de dahil.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Softveri hariç, şimdi oraya geleceğim ayrıca.
Biz bugün bunu almaya kalktığımızda genellikle yapılacak olan şey şu: Yurt dışından ithal edilecek, bize satılacak veya yurt dışından parçaları getirilecek, burada monte edilecek ve bize satılacak. Biz ise istiyoruz ki bu yerli ürün olsun. Şimdi Türkiye’de...
MEHMET ALİ BİRAND- Yapabilecek kapasite de var.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O kapasiteyi yaratmak zorunda olduğumuz hissediyoruz, yoksa bile o kapasiteyi yaratmalıyız, burada bir sektör oluşmalı, bir hardveri sektörü oluşmalı.
Şimdi Türkiye’de şöyle bir uygulama yapılıyor: Herhangi bir mal ve hizmet alırken şayet yerli bir firma size yüzde 15 kadar daha yüksek bir fiyatla o mal ve hizmeti sunabilecekse, Türk bürokrasisine yerli firmayı tercih etme imkanı veriyorlar. Ama böyle bir imkan olmasına rağmen Kamu İhale Kanununda bugüne kadar bundan sadece yüzde 2 oranında Türk firmaları yararlanabildiler, çünkü bu durumu bilen yabancı firmalar yüzde 15 değil yüzde 17 fiyat farkı veriyor ve ihaleyi alıyor. O yüzden biz yerli firma uygulamasından çok yerli ürün uygulamasına geçiyoruz. Türk kanunları, Kamu İhale Kanunu bunu sağlayacak alt yapıya sahip değil; birinci gerekçemiz bu.
İkincisi; kamu ihale süreci çok uzun...
MEHMET ALİ BİRAND- Bunda mantık var, bunda mantık var, çünkü diyorsunuz ki benim insanlarım bunu yapabilsinler.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Üretsinler ve bize versinler.
MEHMET ALİ BİRAND- Ben de diyorum ki, ama yapabilirler mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kademe kademe bunun biz iki yıl içerisinde Türk işletmeleri tarafından yerli ürün olarak üretilebileceğini tespit ettik.
MEHMET ALİ BİRAND- Softveri?..
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Softveri’ye de ayrıca geleceğim, henüz donanım bitmedi.
İkincisi; mevcut Kamu İhale Kanununda şayet herhangi bir ürünü almaya teşebbüs ederseniz, yaklaşık en az 75 gün, yaklaşık 4 aya yakın bir sürede alma imkanınız var. Bu da şayet bütün süreçler herhangi bir itiraza sebebiyet vermezse veya sürecin herhangi bir safhasında bir eksiklik olmazsa, tamamlanabilecek süreler. Şayet ihale bittikten sonra herhangi bir firma orada bir usulsüzlükle ilgili veya farklı bir uygulamayla ilgili Kamu İhale Kurumuna veya mahkemeye bir müracaatta bulunacak olursa, ihaleyi bir yıldan önce tamamlama şansınız kalmıyor. Halbuki biz tablet bilgisayarları dönem başında almış olmalıyız, çocuklarımıza dönem başında dağıtmış olmalıyız ki yaptığımız şey bir fayda üretebilsin; ikincisi bu.
Üçüncüsü; internet hizmetleri. Şimdi biz internet hizmetini alacağız. Yaptığımız incelemeler, TÜBİTAK’ın bize tavsiyeleri doğrultusunda her sınıfa kablo döşeme diye bir karar verdik, çünkü SAR değerleri düşük olsun istiyoruz, çocuklarımızın mümkün olduğu kadar radyoaktif etkilere maruz kalmasınlar istiyoruz. Kablo getireceğiz, bu müthiş bir zaman, müthiş bir maliyet getiriyor, çünkü Türkiye’de 500 bin dersliğe, ana sınıfından lise sona kadar dersliğe kablo gelecek ve akıllı tahta döşenecek. Akıllı tahta için bu internet hizmetlerinin döşenmesi müthiş bir maliyet getiriyor. Bunu Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz üstlenmek yerine, internet hizmetini sunan firma bu alt yapı da yapsın istiyoruz. Bunun için ise Kamu İhale Kurumu bize 3 yıl süreyle sözleşme yapabilirsiniz diyor, ihale yapın ve bunun da süresi en fazla 3 yıl olsun diyor. Halbuki alt yapı maliyetini de biz firmaya yüklediğimiz için 3 yılda da bunu amorti etmeleri gözükmüyor, onun için de 15 yıla kadar bir izin istedik biz. İhale yapacağız, kim uygun şartlarda ve en kısa süre bunu bize hizmet verebilecekse...
MEHMET ALİ BİRAND- Onun yerine Kamu İhale Kanununu değiştirsenize.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kamu İhale Kanununu değiştirmek daha da sıkıntı yaratacak bu anlamda, çünkü başka ürünler için de bu gerekecek.
Gelelim yazılama. Türkiye’de bugüne kadar Kamu İhale Kanunu yapısı içerisinde ar-ge hizmetleri ve yazılımla ilgili olarak çalışan ne kadar kurum varsa, zaten Kamu İhale Kanununun dışındalar, HAVELSAN öyle, TÜRKSAT öyle, TÜBİTAK öyledir. Fatih Projesinin bizatihi kendisi bir ar-ge projesi zaten. Ve biz onlarca araştırma yapıyoruz, yazılım hazırlatıyoruz, yönetim ve güvenlik yazılımı ve eğitim içerikleri hazırlatıyoruz, bütün bunlar için bizim zaten istisna tutulmamız gerekiyordu.
Bunları ortaya koyduğumuzda doğrusu size büyük bir mantıksızlık geliyor mu?
MEHMET ALİ BİRAND- Hayır.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi biz bütün bunları yaparken...
MEHMET ALİ BİRAND- Bana gelmiyor, ama uzmanlarına gelebilir, onu bilmiyorum.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bütün bunları yaparken, yeni tekrarlıyorum, bu ihalesiz Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Ulaştırma Bakanlığı’nın keyfince birine vereceği bir iş olmayacak. Biz, Kamu İhale Kurumu, Maliye Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, TÜBİTAK, birlikte bunun kendi ihale düzenlemesini oluşturacağız ve o düzenleme içerisinde ihale yapacağız.
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi sonuna geldiğimizde bir yerde, öğretmenler o kadar boğamıza basıyorlar ki, onların sorunları, tabi çok sorunları var ama, sizin de anladığım kadarıyla pek fazla şu anda söyleyecek bir şeyiniz...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Öğretmenlerin sorunlarını ayırt etmek lazım.
Bir; mevcut çalışan öğretmenlerimizin çalışma şartlarıyla, eğitim ortamındaki bulundukları veya bulamadıkları imkanlar yahut meslek kariyerlerle alakalı sorunlar diyorlarsa şayet, o sorunlar aynı zamanda benim sorunlarım, hiçbir öğretmenimizin o konuda tereddüt etmemesini ben rica ediyorum.
MEHMET ALİ BİRAND- Ama Twitter’da diyorlar ki, Bakan, atananların Bakanı diyorlar, bizim Bakanımız değil diyorlar.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Oraya da geliyorum.
İkinci alan sorun; henüz atanamamış öğretmenler veya atandığı halde mazeretleri sebebiyle yer değiştirme ihtiyacında olan öğretmenler. Bugün en çok onlar sizlere ulaşmaya çalışıyorlar.
Ama ben şunu söylemeliyim: Eğitim sisteminde biz artık politikalarla bir yönetimi tercih etmeye başladık. Bireysel tercihlere, Bakanlığın inisiyatifine, il müdürünün, valinin inisiyatifine bıraktığımızda buradan eğitim sistemimizin çok olumsuz etkilendiğinin farkındayız. Öğrenciye, öğretmene, eğitime yönelik politikalarımız olacak, bunu herkese uygulayacağız. Bu aynı zamanda adaleti de sağlayacak.
Dışarıda öğretmen olmayı bekleyen öğretmenlerimiz için de ben sabır tavsiye etmekten başka bir şansa sahip değilim. Bunu anlayışla karşılamaları lazım. Bana Hükümet ne kadar kadro verirse ben bir gün dahi geciktirmeden onları öğretmen yapmaya hazırım.
MEHMET ALİ BİRAND- Ama bunlara ihtiyacınız da var zaten.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İhtiyacımız var ve elimden geldiğince de mümkün olduğu kadar çok kadro için çaba sarf ediyorum. Ama ne kadar kadro olacak, onu ne zaman yapacağız, onunla ilgili şu anda benim daha bilgim yok.
MEHMET ALİ BİRAND- Bunu bitirmek için soruyorum, lisede seçmeli ders neler olacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi lisede özellikle mesleki eğitimin dışındaki alanlarda çocukların kabiliyetlerine göre, fen kabiliyetine göre, sosyal bilgiler kabiliyetine, matematik, Türkçe ve edebiyat
kabiliyetine, güzel sanatlar kabiliyetlerine göre seçimlik derslerimiz olacak, hatta bazen o dersleri birçok ders blok halinde, bir set halinde, bazen de daha derinlikli olarak verme şansına sahip olacağız. Ben istiyorum ki, Anadolu’nun herhangi bir yerindeki bir lisede fen kabiliyeti olan bir çocuk fen lisesine gitmek için uğraşmaksızın orada ihtiyaç duyduğu fen dersini alabilsin. İşte bunu başarırsak o zaman ilk ortaokuldan sonra liseye geçmek için SBS sınavlarında öğrenci seçmeye dayalı bir sınav yapmamıza ihtiyaç kalmayacak.
MEHMET ALİ BİRAND- Ama Peygamber’in hayatı devam edecek.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peygamber Efendimizin hayatıyla ilgili, diğer dini derslerle ilgili veya tarihle ilgili birçok seçimlik dersimiz olacak.
MEHMET ALİ BİRAND- Yani din dersleri devam edecek lisede seçmeli ders olarak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, devam edecek, seçmek isteyen çocuklarımız için olacak, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- O aynen devam edecek o şeyinde.
En son nokta, üniversiteler. Başbakan YGS kalkacak dedi, siz olur mu, bir defa değil birkaç defa olacak dediniz, herkes çöktü ne oluyor diye.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi orada iki şeyi ayırt etmek lazım...
MEHMET ALİ BİRAND- Şimdi tamam, emir demiri keser ama, ne olacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi ben Başbakanımızın sözüne muhalif bir söz söyledim aslında. Türkiye’de Başbakanımızın sözü bizim için bir vizyondur, bunu biz tartışmasız bir şekilde bir hedef olarak alırız ve yaparız. Ama orada sınavlar konusunda kamuoyunda da çok genellemeler yapıldığını görüyorum. Bizim milli eğitim sisteminde karşı karşıya kaldığımız iki sınavımız var, birisi SBS sınavları, ortaokuldan sonra lise için seçme yapıyoruz, ikincisi liseden sonra üniversiteye seçme yapıyoruz. Bir kere biz Başbakanımızın sınavlar kalkacak yaklaşımından hareketle, zaten yoğun bir şekilde hazırlık içerisindeyiz, ortaokullardan sonra liseye geçen öğrenci seçme esaslı SBS sınavlarını kaldırmaya hazırlanıyoruz. O 2 yıl sonra mı olur, 3 yıl sonra mı uygulamaya geçeriz, bilemiyorum ama. O hazırlığı yapıyoruz zaten.
Biz SBS sınavlarını yapamaya devam edeceğiz, ancak o öğrenci seçmek için yapamayacağımız bir sınav olacak, daha çok milli eğitim sisteminin niteliğini ölçeceğiz. Acaba lise sonunda öğrencimize kazandırmak istediğimiz bilgi ve yetenekleri kazandırabildik mi diye test edeceğiz, kendimizi test edeceğiz. O sınav için de dershaneye gitmeye gerek yok...
MEHMET ALİ BİRAND- Bakalorya gibi bir şey.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, bir olgunluk sistemi gibi ve milli eğitim sistemine feedback sağlayacak bir ölçme, değerlendirme sistemi gibi düşünebilirsiniz.
Ama bu sınav için çocukların dershaneye gitmelerine gerek kalmayacak zaten. Üniversite sınavı için ise...
MEHMET ALİ BİRAND- Dershaneler ne olacak?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Dershaneler konusunda biz bir kere, bir; dershaneler bilmeliler ki, biz kanun koyarak, yasak çıkartarak onları kapatmayacağız.
İki yöntemimiz var, şimdiden onlar da hazırlık yapsınlar.
Bir; biz dershanelere olan ihtiyacı ortadan kaldıracağız. Yakın SBS sınavı şayet seçme esaslı olmaktan çıkarsa bir kere öğrencilerin önemli bir kısmının artık dershaneye gitmeyeceğini görebilmeliler.
İkincisi; sektörde bir boşluk oluşmasın, öğretmen işsiz kalmasınlar diye onları özel okullara doğru teşvik ediyoruz, bu teşvikten de yararlansınlar.
MEHMET ALİ BİRAND- Kaç yılda hazırlıklı olmaları gerekiyor?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sanıyorum önümüzdeki 5 yıllık süre içerisinde stratejik bir plan yapmalarında yarar var.
MEHMET ALİ BİRAND- Yavaş yavaş bu iş bitecektir. YGS...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- YGS için gelince; YGS, lise ile üniversite arasındaki mesele. YGS sınavında biz üniversiteyle lise mezunları arasındaki arz ve talebi göz önüne almak zorundayız. Benim söylediğim şey şu: Bugün YGS’yi yılda bir kere yapıyoruz, bütün çocuklarımız bu sınava odaklanıyorlar. Bu sınav o kadar etkili ki, hem kendisinden sonraki dönemi etkiliyor, nereye gideceğinizi, hangi tür eğitim alacağınızı belirleyici, hem de ondan önceki eğitimi, lise eğitimini belirliyor. Bu sınavın bu şekliyle gitmesi çok doğru değil ve bunun için de tedbir almak zorundayız.
Bir kere, bugün Türkiye’de ve dünyada milyonlarca insan TOEFL sınavı oluyor. TOEFL sınavı olan bu ülkede ve dünyanın herhangi bir ülkesinde büyük bir gerilim hissediyor musunuz siz? Hissetmiyorsunuz. Niçin? Çünkü herkes biliyor ki, kendisi hazır olduğunda TOEFL sınavını alabilir ve bugün almakla yarın almak arasında nitelik itibarıyla ve seviye itibarıyla bir fark yok. Gittiğinizde yabancı dili ne kadar biliyorsunuz onu ölçen bir sistemle karşı karşıyayız. Ben YGS için bunu öneriyorum Türkiye’ye; diyorum ki, tıpkı TOEFL’da olduğu gibi yıl içerisinde birçok yıl yaparsak liseden itibaren çocuk...
MEHMET ALİ BİRAND- Yani son yıl 2 kere veya 3 kere tekrar edelim.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 3 kere, 4 kere şayet biz bu sınavı yaparsak, bir kere tek sınava girmenin stresinden kurtulacağız.
İkincisi; çocuk...
MEHMET ALİ BİRAND- Birkaç kere girebilecek yani.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi, girebilsin. Niye giremesin? Bugün istediğiniz kadar TOEFL’a giremiyor musunuz siz? Ve TOEFL belgesini aldığınızda bu ilgili üniversitelerin seçimi için bir alt yapı oluşturmuyor mu? Aynı şeyi yapsak...
MEHMET ALİ BİRAND- Bu lisenin son şeyinde olacak, bitirdikten sonra olacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Liseyi bitirdi çocuk, üniversiteye girdi veya girmedi, tek sınav yerine biz yılın içerisinde, yıl boyunca 3 kez, 4 kez yapsak, çocuk hissetse, kendisini sınava hazır hissetse, bugün stresliydi girdi başaramadı ama, bir dahaki 3 ay sonrakine girebilecek kadar rahat olsa, biz birden çok sınav yapmayacağız...
MEHMET ALİ BİRAND- Ama bir dakika, biz lisenin son sınıfındaki şeyden bahsediyoruz değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sınavdan bahsediyoruz, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Liseyi bitirdikten sonra değil?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Mehmet Ali Bey, ne fark eder? Çocuk ister lise son sınıfta olsun, ister liseyi bitirdiğinin hemen ertesi ayında olsun veya liseyi bitirdikten sonra 1 yıl sonra olsun, üniversiteye girmemişse, YGS sınavını herhangi bir zaman diliminde alabilecek bir rahatlığı olsa bu sizce iyi değil mi?
MEHMET ALİ BİRAND- Evet.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu, şöyle anlaşılmamalı, şimdi ben gazetelerde bazı yorumlar okudum, hakikaten çok yanlış anlaşıldığını fark ettim: Birçok sınav yapıp sonra bunların ortalamasını alacağız ve tek değerlendirme yapacakmışız gibi bir algılama olmamalı.
Tekrar örnek veriyorum; TOEFL’da olduğu gibi çocuk kendini hazır hissettiğinde sınavına gider, bu tek sınavdır. İsterse bunu 2 kez girsin, isterse 3 kez girsin, en başaralı olduğu belgeyi kullasın, hiç fark etmez. Şunu söylemeliyim: Biz bu ülkede insanları eğitirken ve sınava sokarken rahatlatmalıyız. Ve çocuklar kendilerine istedikleri eğitimin verildiğine dair bir fırsatı hissetmeliler.
MEHMET ALİ BİRAND- Bu son derece önemli.
Benim şeyim var, aslında bakıyorum da özellikle seçmeli din dersi, Peygamberimizin hayatı, bir yerde Başbakanın hani dindar nesil yetiştirme politikasının içinde ele alınan bir şey değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır. Şimdi Başbakanımızın söylediği sözleri...
MEHMET ALİ BİRAND- Çünkü onu söyledi, ondan sonra bu geldi.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın, orada Başbakanımızın söylediklerini tüm konuşma konteksti içerisinde ele alırsanız ve bugüne kadar AK Parti Hükümetlerinin yaptıklarını ele alırsanız, oradan ben şöyle bir sonuç çıkartıyorum: Başbakanımız diyor ki, biz insanlara hangi eğitimi alacağını dayatmayalım, herkes kendi istediği eğitimi alsın. Bu eğitimden dini eğitim almak isteyen ve dindar olmak isteyenler de yararlansınlar. Dolayısıyla, evet, biz Türkiye’de dini eğitim almak isteyen ve dindar bir nesil olarak kalmak isteyen insanlara bu fırsatı veriyoruz. Onu sadece imam hatip okulunda değil
diğer okullarda da veriyoruz, ama almak veya almamak onun tercihidir. Bu çok ayrı bir mantık. Bence demokratik anlamda Türkiye’yi rahatlatan ve bugüne kadar eğitim sistemini dar kalıplar içerisine sokan anlayıştan farklı bir şey...
MEHMET ALİ BİRAND- Bir yerde bu imam hatip ortaokul ve liselerinin aleyhine de olabilecek bir şey olabilir biliyor musunuz?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben doğrusu öyle bir sonucu da hesap etmek gerektiği kanaatindeyim.
MEHMET ALİ BİRAND- Değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Çünkü eğer din dersi, dinini öğrenme ihtiyacından yanan bir kitle var bu ülkede, şimdi bu okullarda bunu bulabilirse, tabi mahalle...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani ben Kur’an-ı Kerim’i normal ortaokulda öğrettiğim zaman imam hatibe göndermem diyen çıkabilir.
MEHMET ALİ BİRAND- Kardeşim, ben imam yapmayacağım ki çocuğumu. Niye kuruldu imam hatipler? Sırf bu açığı kapatması için kuruldu geçmişti.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O zaman da taşlar yerine oturur benim şahsi kanaatim. Biz o zaman imam hatip okullarını da gerçek anlamda bir meslek lisesi gibi görmeye başlarız. Bugün imam hatip okulları sadece imam yetiştiren bir meslek lisesi değil imam hatip okulları halkımızın çocuklarımız hem dünyayı, hem de ahireti öğrensinler diye gönderdiği liselerdir. Bu açıdan bakıldığında, sizin bahsettiğiniz belki risk olabilir.
MEHMET ALİ BİRAND- O ince ayar çok önemli. Çünkü o ayar biraz şey tutulursa liseler imam hatip olmaya kayar veyahut da imam hatipler değişir, yani o ayar son derece önemli.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İşte orada kritik kelime, dersin seçimlik olması değil kritik kelime, çocukların tercih etmeleri, yani tercihe bağlı olması.
MEHMET ALİ BİRAND- İşte orada her şey, işte aile, bilmem mahalle, her şey giriyor; Türkiye burası.
Sevgili seyirciler, bir şeyi unutmayın, bu son derece bilgi aldığımız, benim de çok şey öğrendiğim bir program oldu. Eğer bu programı tekrar izlemek istiyorsanız sitemize girebilirsiniz. Aynı şekilde bu programın eğer yanılmıyorsam tam metnini Milli Eğitim Bakanlığı’nın sitesinde de yayınlanacak. Tavsiye ederim, eleştiren de, bütün bunları da eleştirebilirsiniz, ama hiç değilse şimdilik bir bilgi tabanımız var hiç değilse. Dediğim gibi, Kanal D haber sitesine de girebilirsiniz.
Kısa bir aram var, arkasından Sayın Bakana teşekkür edeceğim.
MEHMET ALİ BİRAND- Sevgili seyirciler, iyi akşamlar.
Sayın Bakan, çok çok teşekkürler.
Sanıyorum, kim haklı, kim haksız, yani bütün bu değişikliklere kuşkuyla bakan, ya biz dindar nesiller yetiştireceğiz, imam hatip liseleri yok edecek kuşkusunda olanlar mı haklı çıkacak? Hayır, bilakis rahatlayacağız, Türkiye her konuda eğitim alan bir ülke haline gelecek diyenler mi haklı çıkacak? Sanıyorum bunun şeyi nedir, 10 sene midir?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben zannetmiyorum, 10 seneye kalmaz.
MEHMET ALİ BİRAND- Kalmaz değil mi?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü özellikle ortaokuldan sonra sonuçlarını almaya başlarız. Bir 8 sene sabretmemiz ve sonuçlarını beklememiz gerekiyor.
MEHMET ALİ BİRAND- 8 yıl içinde kim neyi tercih ediyor, eğilimler nedir, nereye gidiliyor, o çıkacak ortaya.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O ortaya çıkabilir, evet.
MEHMET ALİ BİRAND- Sayın Bakan...
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben şundan eminim ve belki de bu mesajı da son olarak vermek istiyorum: Bu ülke demokratikleştikçe ve esnekleştikçe, bugün tartıştığımız ve yıllardan beri de aşamadığımız pek çok sorunu aşacağız. Bu eğitim sistemiyle alakalı meseleye ideolojik sebeplerinden, yaklaşım tarzından kaynaklanan karşı karşıya kaldığımız pek çok sorunu bu vesileyle çözeceğimizi ve artık meseleye daha rasyonel bakabileceğimi düşünüyorum.
Ve daha da önemlisi, halkımızdan ben şunu özellikle rica ediyorum, belki istirham ediyorum: Bütün bunları yaparken biz gelişi güzel hele bir yapalım da sonrası ne olacak görürüz mantığıyla değil pek çok yapılan çalışmayı, özellikle de bunların çoğunu da Avrupa Birliği projeleri kapsamında sonuçlandırdığımız çalışmayı bu vesileyle uygulamaya koyacak bir alt yapı ve sistem kurguluyoruz. Tedirginliklerin pek çoğunun boşa çıkacağını zaman içinde görecekler.
MEHMET ALİ BİRAND- Çok çok teşekkür ederim.
Hakikaten boşa çıkmalı, çünkü dünya öyle bir yere gidiyor ki, dünya artık teknoloji, dünya artık bilgisayar, hani dinler çok önemli ama, dünya da ayakta kalabilecek olan insan teknolojiyi, eğitimini sağlama almış olan insanlar. Öyle ki, günün birinde makineli tüfek öylesine teknoloji olacak ki, hani savunma unsuru olarak, onu kullanan insan eğitimli olmak zorunda olacak; o kadar basit.
Sayın Bakan, çok çok teşekkürler, bize vaktinizi ayırdınız, ama değdi doğrusu, sağ olun.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben de çok teşekkür ediyorum.
MEHMET ALİ BİRAND- Sağ olun.