PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : şeytanı yenmek basittir! Kuranda ipuçları vardır.


aorskaya
30. August 2012, 05:18 PM
SELAMUN ALEYKÜM,

Sevgili kardeşlerim,

Bizim; yeni hayatımızın belki cehennemde geçmesinde çok önemli rol oynayan, fakat aslında tesirinin yok edilmesi çok da basit olan şeytanı yeterince tanımazsak, onunla başa çıkmammız mümkün olmaz.

Ancak, kuranı önemseyerek, onu öğrenip, anlamaya çalıştıkça, şeytanın aslında gözümüzde büyütüldüğü kadar da güçlü olmadığını, onun rahatlıkla yenilebileceğini görürüz.

Ama, kuranla ilişiğimizi koparıp, onun rehberliğinden faydalanmayı reddedersek, şeytanın ve dostlarının hilelerine düşmekten kurtulamayız.

Acaip bir şekilde de, o tuzaklar bize zevk vermeye başlarki, bu zevkin sarhoşluğu altında ondan kurtulmayıda istemeyeceğimiz durumlar oluşur.

Bunu adeta, uyuşturucu kullanan bir müptelanın, uyuşturucu almadan yapamnaz hale gelmesiyle, uyuşturucu aldıktan sonra zevk alabildiğine ilişkin örneğe benzetebiliriz.

Ama, uyuşturucunun etkisi geçtikten sonra, çekilen acılara katlanmanın mümkün olmadığınıda bilimsel olarak bilmesek bile duyduklarımızdan çıkarabiliriz.

İşte, şeytanın uyuşturucu etkisyle dinin asıl kaynağından uzaklaşan kimseler de ahirette, şeytanın uyuşturucusundan mahrum kaldıklarında, o uyuşturucunun zararlarını, onu alıp, kuran gibi hayati besin kaynağını terketmenin acılarını ebedi cehennemde göreceklerdir.

Bu nedenle, şeytanı yenmek zorunda olduğumuzu bilelim ve onu nasıl yeneceğimizi, rabbimizin bize din olarak indirdiği kurandan görelim.

Kur'an-ı Kerim'de şeytan ile mücadele edebilmemiz için verilen bilgilerden bir kısmı şöyle zikredilmektedir.

“Dedi ki: “Bana onların diriltileceği güne kadar mühlet ver” Allah “Sen mühlet verilenlerdensin” dedi. (hicr 36-37)
Dedi ki: Beni azdırdığın şeyden dolayı onları saptırmak için dosdoğru yolunda oturacağım.” “Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. onların çoğunu şükrediciler olarak bulmayacaksın” dedi.” (araf 17)
Allah, “İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.(hicr 41-42)

Şeytanı yenmek için, onun hilelerini, tuzaklarını görmek ve tedbirler almak için Şeytanın İtiraflarından yararlanmak gerekir.

İnsanlara karşı saklanarak düşmanlık eden şeytanın, Rabbimize karşı nasıl itiraflarda bulunmuş ve insanlara nasıl düşmanlık yapacağını, onlara nasıl yaklaşacağını açıkladığını kurandan biliyoruz.

Yüce Rabbimiz, şeytanın bu İtiraflarını Kur'an-ı Kerim'de zikretmekte ve bizleri ikaz etmektedir. Şeytanı düşman olarak kabul eden Müslümanların, bu düşmanı tanıyabilmeleri için şeytanın bu itiraflarını değerlendirmeleri gerekmektedir. Yine insanlar şeytana uzak kalmaya çalıştıkça, şeytanın uymadıkça, şeytanın insanı yönetemeyeceği açıklmasını iyi anlayalım. Aksi halde; şeytanı değil, kendimizi suçlamak gerektiğini bilelim.

“Şeytan hangi yolda bulunmaktadır?” sorusuna, “Sırat-ı müstakimdedir.” cevabını verebiliriz.

ŞEYTAN; SIRAT-I MÜSTAKİMDE BULUNMAKTADIR.

Ancak sırat-ı müstakimde bulunma gayesi Rabbimizin rızasını kazanmak için değil, bu doğru yoldaki Müslümanları saptırmaya çalışmak ve onları bu yoldan uzaklaştırmak içindir. Şeytan doğru yolda bulunmasına rağmen; doğru yolun, doğru yolcusu değildir.

ŞEYTANIN DOSTLARI DA, AYNI ŞEYTANİ GAYE İLE MÜSLÜMANLARIN ARASINDA, CAMİLERDE VE CEMAATLERDE BULUNMAKTADIRLAR.


Gayeleri Rabbimizi hoşnut etmek değil, Müslümanları saptırmaya ve doğru yoldan engellemeye çalışarak tağutu hoşnut etmektir.

Ne yazık ki Müslümanların bilgisizliğinden ve gafletinden faydalanarak, bu konuda önemli bir başarı gösterebilmektedirler.

Rablerinin rızasını gözeterek doğru yola talip olan Müslümanların, bu yolda görecekleri her insanı samimi bir Müslüman olarak kabul etmemeleri gerekir.

Çünkü şeytanın birçok dostu, şeklen ve zahiren bu yolda gözükmekte, “Müslümanlar kardeştir” hükmüne göre kendilerini kardeş kabul eden Müslümanları aldatmaktadırlar.

Bunlar doğru yoldaki sapık kullardır. Doğru yolda gözükmelerine rağmen Müslümanların kardeşi değil, Müslümanların düşmanıdırlar.

Şeytan “Senin dosdoğru yolun üzerinde durarak; onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yanaşacağım.” demektedir.

Dikkat edilirse bu yanaşmada tek bir yon belirtmemekte; önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yanaşacağını ifade etmektedir.

Bu itirafı değerlendirmemiz için, sırat-ı müstakimdeki bir Müslüman’ın önünde, arkasında, sağında ve solunda ne olduğu belirlememiz gerekecektir.

Bu konudaki birçok görüşü değerlendirerek, meseleyi şu şekilde ele alabiliriz.

Şeytan, İnsanlara bu dört yönden de yaklaşacağını ifade etmektedir. Örneğin, şeytanın arkadan yaklaşması ne demektir? Şeytan arkadan yaklaşıp, ensemize tokatmı atmaktadır, kafamıza sopaylamı vurmaktadır da bizim yanlışa düşmemizi sağlamaktadır.

Şeytanin bu yaklaşımlarından korunmak isteyen Müslümanların, bu yaklaşımları iyi bilmeleri ve ona göre tedbir almaları gerekmektedir.

saygılarımla
aorskaya


not: şeytanın bu yönlerden yaklaşmasında; hangi araçları kullanmakta olduğunu ise her yön için başlık açarak anlatmaya çalışacağım.

Fers
8. September 2012, 11:27 PM
selam

Bizim; yeni hayatımızın belki cehennemde geçmesinde çok önemli rol oynayan, fakat aslında tesirinin yok edilmesi çok da basit olan şeytanı yeterince tanımazsak, onunla başa çıkmammız mümkün olmaz.

bakara/102
vettebeuu maa tetluuş şeyaatiinu.......ve laakinneş şeyaatiine keferuu.../
inkarcı şeytanların okuduklarına uyanlar...

kimmiş bu şeytanlar, şeytanın inkarcısı ve inkarcı olmayanı mı var...

enbiya/81,82
ve li suleymaaner riiha aasıfeten tecrii bi emrihii.../emre amade şiddetli rüzgar ...
ve mineş şeyaatiini men yeguusuune lehu.../ dalgıç şeytanlar...

sad/36,37
fe sehharnaa lehur riiha tecrii bi emrihii ruhaaen.../emre amade hafif rüzgar...
veş şeyaatiine kulle bennaain ve gavvaasın.../ derine dalan/çalışkan, yapı ustası şeytanlar...

emre amade/kişiye itaat eden, derine dalan ve yapı ustaları/meslek sahibi olan bu şeytanlar neyin nesi.....
tesirinin yok edilmesi basit olan o şeytanlarla bunların bağlantıları var mı...

ates demir
8. September 2012, 11:45 PM
İblisine/vehmine uyana şeytan denir,
Aslı şirk olup; bedeli yana yana ödenir.
Rabbine uyman için dedin evvelden "bela"
Hatırla sözü ölmeden verilirken her sela.

khaos
9. September 2012, 12:01 AM
A’RAF 18-Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım."

A’RAF 202 - Şeytanların kardeşlerine gelince, onlar öbürlerini sapıklığa sürüklerler, sonra da yakalarını bırakmazlar.

AL İ İMRAN 175-
İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun.

ates demir
9. September 2012, 12:11 AM
"Cehenneme uğramayacak kimse yoktur"
Cennetin talibi az cahiminki çoktur.
Demir yanar ateşle hatırlar "bela" andı
Halden hale geçerken bi Muradım anladı.

galipyetkin
9. September 2012, 05:26 AM
Sayın Fers.

Evet; inkârcı olmayanı var.

Süleyman kıssalarında anlatılan, edebi benzetme sanatı ile o güne göre akla hayale gelmeyecek, bizlerin ''şeytanca'' diye nitelendirdiğimiz ve nedense hep uzak kaldığımız işler yapan yani ilim va bilime kulak veren 'Kulak hırsızları' bilim adamları, alimler. Bizde ''alim'' denilince hep Kur'an üzerinde 'derin hocalar' anlaşılıp, ''müsbet bilimler'' denilen bilimlerle uğraşan ilim-bilim adamları akla gelmez. Hatta uçmaya kalkanları kafaları bile kesilir, sanatkârlar aşağılanır.

Hıcr; 16 - 18:

16- Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
17- Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
18- Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.


Saffat; 6 - 10:

6- Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.
7- Onu her inatçı şeytandan koruduk.
8- Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup
atılırlar.
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.
10- Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.


Rahman; 33:

Ey ins ve cinn topluluğu! Göklerin ve yeriyüzünün çaplarından
aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen aşın geçin. Ancak üstün
bir güçle (sultan ile) geçebilirsiniz."

Rahman-33 suresi bu insanları gayet güzel anlatmış. Yaşayış(yeryüzü) ve düşünüş(gök-sema) monotonluğundan kurtulmak yani ilerlemek-terakki etmek istiyorsanız üstün güç olan ve sağlayan ilim-bilime(sultana) kulak verip yerine getirin. Hemen! Ne duruyorsunuz? Aklınızı çalıştırın!

İnkarcı, kovulmuş, taşlanmış, inatçı, marid ..... şeytanlar olduğuna göre bu vasıfta olmayanlar da var demek ki.... İşte bunlar bilim adamları.

Kral Süleyman'ın ihtişamını sağlayanlar, Saba Melikesi'ni hayretlere düşürenler bunlardır; esirler olarak anlatılmışlardır; halbuki islamda esir alıp da tutsak olarak tutmak yoktur, savaş sonrası derhal bırakılırlar. Bunlar Vahye-ilime ''kulak veren'' olduklarından, müslüman ve Kral Süleyman'a bağlı hür kişilerdir.

İşte Sayın Fers, bemim anladığım ve var dediklerim ''inkârcı olmayan, şeytan olmayıp da şeytan benzetmesi yapılanlar'' bu bilim adamları.

Yanılıyor muyum?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Fers
9. September 2012, 10:51 AM
selam

"tesirinin yok edilmesi çok da basit olan şeytan"

belkide, iki elleri arasındakilerden habersiz şahsiyetlerin tanımındaki şeytan da tam anlamıyla budur...

hesap gününün gerçekleşme ihtimalinin paniğiyle, yapılan pisliklerin faturasını yüklenecek hayali bir kahramana ihtiyaç duyulduğu o an için imdatlarına koşan varlık olarak bir kenarda tutulan, alemlerin efendisine kafa tutmuş/posta koymuş, ateşten yaratılmış, her türlü pisliğin ardından kulaklara fısıldayan olarak kendini köşeden gösteren "işte herşeyin sorumlusu/ beni yanıltan bu" diye işaret edilecek olan fedakar! varlık...

kendileride, sadece o na yenik düştükleri anlarda baatıla selam veren aslında gelen ilme/öğüde kulak veren özünde samimi muhteremler....

İnkarcı, kovulmuş, taşlanmış, inatçı, marid ..... şeytanlar olduğuna göre bu vasıfta olmayanlar da var demek ki.... İşte bunlar bilim adamları.

öyleyse, bu tanımınıza göre şeytan iblisinle/kibrinle bütünleşmiş, her türlü pisliği kendine meziyet edinmiş kişilikler, yaptıklarının adıda şeytanlık olamaz...

galipyetkin
9. September 2012, 01:09 PM
Sayın Fers.

Ben iblis olarak kişinin düşüncesinden kaynaklananı, şeytan olarak da kişinin kendisini anlıyorum.Bu vasıftakiler kişinin kendisinden başkası da olabilir.
Mesela Süleyman'ın çalışkan, o güne kadar görülmemiş, bilime dayalı şaşırtıcı yöntemler kullanan yapı ustaları ve dalgıçları vs...... Süleyman'a ve başka insanlara göre Kinaye olarak ''Şeytan'' olarak tanıtılmış. Yöntem ve eylem sonuçları Süleyman için zarar doğurucu değil faydalı. Süleyman düşmanları için ise onlar ''şeytan''

Televizyonda spor sunuculuğu yapan Rıdvan Dilmen var. Lakabı ''Şeytan Rıdvan''. Onun sahada kullandığı önceden kestirilemeyen becerileri, aklını kullanarak herbir oyunda alışılmadık uyguladığı yaratıcı yöntemleri herkes için şaşırtıcı, fakat rakip için zararlı yani Rakibe göre pislik olan her şeyi kendine meziyet edinmiş yaratıcı bir ''şeytan''; takımı için ise her şeyi ile faydalı, düşünüş ve yöntemleri ''şeytan gibi'' biri ama ''şeytan'' değil, ''ilaç''. Hani deriz ya ''yine bir şeytanlık düşünüyorsun''.

Son paragrafınıza cevap olabilir mi?

(Şunuda akılda tutmakta yarar var. Süleyman bir ''kral'', bir fitne, bir işgalci, ekonomik ve sosyal yöntemi de bu vasıflara uygun, rekâbete dayalı. Saba Melikesi'ne karşı tutumu belli)


Saygılarımla.
Galip Yetkin.

khaos
9. September 2012, 05:21 PM
Sayın Fers.

Ben iblis olarak kişinin düşüncesinden kaynaklananı, şeytan olarak da kişinin kendisini anlıyorum.Bu vasıftakiler kişinin kendisinden başkası da olabilir.
Mesela Süleyman'ın çalışkan, o güne kadar görülmemiş, bilime dayalı şaşırtıcı yöntemler kullanan yapı ustaları ve dalgıçları vs...... Süleyman'a ve başka insanlara göre Kinaye olarak ''Şeytan'' olarak tanıtılmış. Yöntem ve eylem sonuçları Süleyman için zarar doğurucu değil faydalı. Süleyman düşmanları için ise onlar ''şeytan''

Televizyonda spor sunuculuğu yapan Rıdvan Dilmen var. Lakabı ''Şeytan Rıdvan''. Onun sahada kullandığı önceden kestirilemeyen becerileri, aklını kullanarak herbir oyunda alışılmadık uyguladığı yaratıcı yöntemleri herkes için şaşırtıcı, fakat rakip için zararlı yani Rakibe göre pislik olan her şeyi kendine meziyet edinmiş yaratıcı bir ''şeytan''; takımı için ise her şeyi ile faydalı, düşünüş ve yöntemleri ''şeytan gibi'' biri ama ''şeytan'' değil, ''ilaç''. Hani deriz ya ''yine bir şeytanlık düşünüyorsun''.

Son paragrafınıza cevap olabilir mi?

(Şunuda akılda tutmakta yarar var. Süleyman bir ''kral'', bir fitne, bir işgalci, ekonomik ve sosyal yöntemi de bu vasıflara uygun, rekâbete dayalı. Saba Melikesi'ne karşı tutumu belli)


Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Sayın Galip Yetkin anlattıklarınız mantıklı ama kafama takılan bir şey oldu.

Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim. (18/50-51)

peki buradaki şeytan kim?

galipyetkin
9. September 2012, 08:43 PM
Sayın Khaos.

Bahsettiğiniz sahnede yer alan İblistir. Kişinin kendisine bağlı, saptırıcı ihtiraslarıdır. Size vesvese veren düşüncelerinizdir. İçinizden size seslenendir. İradenize onu denetim altına alabilirsiniz. Ve sizin vefatınızla o da yok olur.

Bir başka kişi karşısında o düşünce sistemi ve cesedinizle birlikte, bir insan olarak siz karşınızdakini saptırıcı olarak şeytan oluyorsunuz. Tanımı Bakara-14'te. Münafıklar olarak tanımlayabilirsiniz.

Bu konuda size şu makaleyi okumanızı tavsiye edebilirim: Tıklayın.http://www.istekuran.com/index.php?page=iblis-nedir-kur-an-da-iblis-15-01-2006

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Fers
9. September 2012, 10:14 PM
selam

Süleyman'a ve başka insanlara göre Kinaye olarak ''Şeytan'' olarak tanıtılmış. Yöntem ve eylem sonuçları Süleyman için zarar doğurucu değil faydalı. Süleyman düşmanları için ise onlar ''şeytan''

enbiya/79,82
ve sahharnaa.......ve mineş şeyaatiini men yeguusuune lehu.../ zaptedilen.....dalgıç şeytanlar...

sad/36,37
fe sahharnaa....veş şeyaatiine kulle bennaain ve gavvaasın.../ zaptedilen......derine dalan/çalışkan, yapı ustası şeytanlar...

demek istediğinizi anladım ama sahharnaa/zaptettik/itaate aldık,
ifadelerde geçen musahhar, zaptedilmiş/hakimiyet altında/itaat ettirilmiş manasındaysa eğer o şeytanlar sizin işaret ettiğiniz şeytanlar olamamalı...

galipyetkin
9. September 2012, 10:53 PM
Sayın Fers.

Unutmayın ki Süleyman, hem dini bir otorite, hem de kral. Her yönden üstün ve güç sahibi.

Saygılarımla
Galip Yetkin.

Fers
10. September 2012, 12:22 AM
nisa/76
...keydeş şeytaani.../ hileci..
nisa/120
ve maa yeıduhumuş şeytaanu illaa guruuraa.../ aldatan..
en am/71
kellezi istehvethuş şeyaatiinu.../ ayartan...
yusuf/5
inneş şeytaane lil insaani aduvvun mubiinun.../ düşman...
yusuf/42
fe ensaahuş şeytaanu.../unutturan...
isra/27
innel mubezziriine kaanuu ihvaaneş şeyaatiin.../ müsrif...
isra/53
inneş şeytaane yenzegu beynehum.../ fitneci...
meryem/83
erselneş şeyaatiine alel kaafiriine teuzzuhum ezzaa.../ kışkırtan...

sürekli olumsuz...

pramid
10. September 2012, 10:30 AM
Şeytan, tıpkı trafik canavarına benzemektedir. Herkez tarafından malum, ama kendisi yok.

Trafik Canavarı, Enflasyon Canavarı iş başında;

kazayı yapan kim ? İnsan

Ekonomide dara düşüren kim? İnsan

Dikkatsiz kim? İnsan

Neden olmakatadır, niçin? İnsanın arzuları; Hız yapma, erken gitme, para kazanma hırsız, karşılıksız para basma vb. ...

Şeytan insanın kötülüklerinin kişileştirilmesidir. Nefis gibi iinsanın içine fıskı ve fucuru vesvese verendir.

galipyetkin
10. September 2012, 09:12 PM
Şurada http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11493#post11493 yazılanları okudunuz mu?

Orada 'insan', ceset ve kavram bütünü olarak tahlil edilmiş ve maddeden oluşturulmuş vücudun-cesedin, ''ruh-can'' denilen kavramla canlılık kazandığı anlatılmış ve cesedin gelip geçici şeylerden, yani oluşum ve bozuşuma tâbi elemanlardan oluştuğu için, kendisi gibi olan maddi dünya ve şeylere muhtaçlığı anlatılmıştır. Kendisinden eksileni oradan toplar. Hatta eksilme ve eksik kalma ve sonuçta cesedin tehlikeye girmesi endişesi onu yakın ihtiyacı olmadıklarını da toplayıp yığma yoluna iter.

Böyle bir ceset zayıf ''ruh''lara da bunu ihtiyaç gibi takdim edip, bu amacına hizmet ettirir. ''Ruh'' bunun peşine yanılgısıyla sürüklenir. Halbuki bir kavram olan ''ruh''un böyle bir gereksinimi yoktur ki madde dünyasından bunu tamamlasın.

İşte bu ''ruh'', yönünü maddeye çevirmiş ''ruh'' olup, bedenin tatminini kendine görev edinmiştir. Artık ''ruh'' madde bağımlısı olmuştur. Ve bedenin ihtiyaçlarının emrine girmiştir. İşte bu ''ruh hali'' iblisliktir; bu ''ruh'' da artık iblistir.

Vücut ile bütünleşmiş bu iblis de dış dünyada diğer insanlar için ''şeytan''dır. Ekonomik ve sosyal yaşam büyüyüp genişledikçe ve buna dayalı ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar arttıkça iblisin ve şeytanın faaliyat alanları da buna göre artacak, çeşitlenecektir.

Yukarıda Sayın Fers tarafından bazı vasıf ve sıfatları sayılmış iblis veya şeytan yok edilebilir mi?
Kur'an, doğuştan gelen bu vasfın, sıfatın, etkin gücün yok edilemiyeceğini, ancak denetim altına alınabileceğini ve insana bağlı olduğundan etkinliği ölümle sona ereceği bu nedenle mahşere kadar izinli olduğu belirtilmiştir.

İnsanlara cennet yolunu gösten Kur'an iblis ve şeytanın denetim yollarını da göstermiştir. Birkaçı şunlardır. İrade, Tek olan O Allah'a iman etmek, Mülkün Allah'ın olduğunu bilmek, Salat-ı ikame ile zekât-ı ita ile Bakara-219/Nahl-71'e göre yaşamak, oto-denetimi sağlayan kollektif ekonomik ve sosyal yaşam, şura, vs......... ile zaman ve zemine ve ilme, ve insan haklarına uygun laik hukuki önlemler.

(not:Ruh, burada cesede hayatiyet-canlılık veren kavram mânâsında(can)dır.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

aorskaya
13. October 2012, 01:19 PM
Sayın Khaos.

Bahsettiğiniz sahnede yer alan İblistir. Kişinin kendisine bağlı, saptırıcı ihtiraslarıdır. Size vesvese veren düşüncelerinizdir. İçinizden size seslenendir. İradenize onu denetim altına alabilirsiniz. Ve sizin vefatınızla o da yok olur.



melek; meleke, organ...

İnsanlara secde eden melekler, insanın melekeleridir. milyarlarca hücre (meleke) senin haberin bile olmadan nice biyoloğun doktorun yapamıyacağı şekilde sana hizmet ediyor, secde ediyorlar.



Selamlar,
sevgili kardeşlerim,
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2045 linkinde ve "melek kavramı ve isimlendirilmesi" başlığı altında "Melek" konusunda yeteri tartışma yapılmış olup, aynı başlık altında şeytan ve İblislerin durumuna da açıklık getirilmiştir.

En son "http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2045&page=15" kısmında, melek ve iblisin insandan önce yaratıldığını ve insandan ayrı yaratıklar olduğundan, bunlara nasıl bakmamız gerektiğini bir yazıyla anlatmaya çalışmıştım.

Bu defa, daha öne çıkan konular doğması nedeniyle, bu başlık altındaki yazılarda dillendirilen aksi yöndeki görüşlere uzun zamandır cevap veremediğimden, şimdi o kısımda yazdığım bir yazıyla cevap vermeye çalışıyorum.

Ancak; melekten daha çok İblis ve şeytan dostlarına dikkat etmemiz gerekmesi nedeniyle ve İblis'i tanıyabilmek, anlayabilmek ve tedbir alabilmek için meleklerle ilgili olarak bu kadar detay anlatımlara katıldığımı bildirmek isterim.

Meleklerin ve iblisin, insanlardan önce yaratıldığını, bu nedenle insana ait bir unsur olamayacağını, bu nedenle İblis'in kuranda geçen ipucuna göre anlaşılmaya çalışılmasını ve tedbirler almamız gerektiğini bir kez daha belirtmek isterim.

Rabbimizin indirdiği kitaptaki hiç bir kelamı, kelimesi boş değildir. Bu nedenle, Adem'in yaratılması, meleklere bildirilmesi, meleklerin bilmediklerini öğrendiklerinde insanı kabul edip secde etmeleri meleklerin bizlere faydalı olduğunu gösterir.

Ancak, iblisin ise insanı öğrenmesine rağmen sırf yaratılış özünde insandan üstün olmasını ileri sürerek, rabbimizin emrine karşı gelmesi ve bunu sürdürmesini, sonrasında kovulması üzerine, bizleri dosdoğru yoldan, kuran yolundan saptıracağını söylemesi nedeniyle İblis'in dostumuz olmayacağını da bilmemiz gerekir.

İblis'i umursamazlık yapmamayı, onu kendi nefsimiz vb. gibi olmayan normlara, biçimlere sokarak, tedbiri elden bırakmamayı becermek gerekir.

Şimdi, melekler ve İblis'in daha önce yaratıldıklarını, bu nedenle insandan bir parça yada insanın bir özelliği olamayacağına dair, başka hiç bir açıklamaya gerek bırakmayan şu ayetleri yazıyorum. Bu ayetlerden sonra, inşallah biz iman edenler, artık melek ve İblis ile ilgili gerçeklerin farkına vararak, tedbirlerimizi alabiliriz.

Okuduğumuz kurandan, henüz melek ve İblis'i ayrı birer yaratık olarak çıkaramamışsak, işte rabbimizin İblis'le ilgili olarak, kuran okumada istediği tek şart olan; "kovulmuş şeytandan rabbimize sığınma" duasını yapmadan, yada anlayarak yapmadan kuranı okuduğumuz sonucunu çıkarıyor ve Kuranı doğru anlamak için mutlaka İblis'in bizi tesiri altına alacak bir varlık olarak kabul edip, bu duayla rabbimizi devreye sokarak İblis'i tesirsiz hale getirmemiz gerektiğini unutmamamızı diliyorum.

ŞİMDİ HEM BİR SORUYU CEVAPLAMAYA, HEM DE KONUYU ÖZETLEMEYE ÇALIŞIYORUM:


iblisin önce yaratıldığına dair ayet hangisi...

Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti. (HİCR 28-29.ayetler)

Bu ayete az bir dikkat verdiğimiz zaman, Melekler (İblis de dahil) in insandan ayrı ve önce var oldukları, insanın olumlu melekeleri yada insanın nefsi gibi olumsuz yanları olmadıklarını hemen anlarız.

Anlatımdaki, zaman kavramını doğru algılarsak, bir daha melek ve iblis'in daha önceden yaratılan ve insandan ayrı birer yaratık olduklarını sanırım unutmayız.

İnşallah, bu kısımla ilgili anlaşmzalıklar son bulur ve başka fayda sağlayacağını düşündüğümüz fikirlerimizi yazabiliriz.

Saygılarımla...
aorskaya

bartsimpson
13. October 2012, 04:25 PM
Sayın Fers.

Evet; inkârcı olmayanı var.

Süleyman kıssalarında anlatılan, edebi benzetme sanatı ile o güne göre akla hayale gelmeyecek, bizlerin ''şeytanca'' diye nitelendirdiğimiz ve nedense hep uzak kaldığımız işler yapan yani ilim va bilime kulak veren 'Kulak hırsızları' bilim adamları, alimler. Bizde ''alim'' denilince hep Kur'an üzerinde 'derin hocalar' anlaşılıp, ''müsbet bilimler'' denilen bilimlerle uğraşan ilim-bilim adamları akla gelmez. Hatta uçmaya kalkanları kafaları bile kesilir, sanatkârlar aşağılanır.

Hıcr; 16 - 18:

16- Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
17- Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
18- Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.


Saffat; 6 - 10:

6- Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.
7- Onu her inatçı şeytandan koruduk.
8- Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup
atılırlar.
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.
10- Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.


Rahman; 33:

Ey ins ve cinn topluluğu! Göklerin ve yeriyüzünün çaplarından
aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen aşın geçin. Ancak üstün
bir güçle (sultan ile) geçebilirsiniz."

Rahman-33 suresi bu insanları gayet güzel anlatmış. Yaşayış(yeryüzü) ve düşünüş(gök-sema) monotonluğundan kurtulmak yani ilerlemek-terakki etmek istiyorsanız üstün güç olan ve sağlayan ilim-bilime(sultana) kulak verip yerine getirin. Hemen! Ne duruyorsunuz? Aklınızı çalıştırın!

İnkarcı, kovulmuş, taşlanmış, inatçı, marid ..... şeytanlar olduğuna göre bu vasıfta olmayanlar da var demek ki.... İşte bunlar bilim adamları.

Kral Süleyman'ın ihtişamını sağlayanlar, Saba Melikesi'ni hayretlere düşürenler bunlardır; esirler olarak anlatılmışlardır; halbuki islamda esir alıp da tutsak olarak tutmak yoktur, savaş sonrası derhal bırakılırlar. Bunlar Vahye-ilime ''kulak veren'' olduklarından, müslüman ve Kral Süleyman'a bağlı hür kişilerdir.

İşte Sayın Fers, bemim anladığım ve var dediklerim ''inkârcı olmayan, şeytan olmayıp da şeytan benzetmesi yapılanlar'' bu bilim adamları.

Yanılıyor muyum?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

sevgili galip,

süleymanın emrine verilen ustalar cinler olamaz mı?
neden ilim adamları olsun?
cinlerde vahye ve ilme kulak verdiler.
burada derinlik, dalış yapan ve su ile alakalı inşaat yapanlar olduğundan dolayı cinler olduğuna dair görüşler vardır. (o dönemde dalgıçlar ve oksijen tüpleri ile dalanlar olamayacağını varsayıyorum)

sad/37 Veş şeyatîne kullu bennaiv ve ğavvâs.

Fers
13. October 2012, 06:48 PM
süleymanın emrine verilen ustalar cinler olamaz mı?

bakara/34
ve iz kulnaa lil melaaiketiscuduu li aademe.../
fe seceduu illaa ibliise.../
ademe secdede birden fazla melek ve iblis hariç dendiğine göre hariç olduğu topluma ait bir karakterdir, iblis bir melek...

ebaa vestekbere ve kaane minel kaafiriine.../
direnip büyüklenince inkarcılar sınıfına geçmiş/inkarcılardan olmuş...

araf/10
ve lekad mekkennaakum fiil ardı.../ sizi yerleştirdik yeryüzünde...
araf/11
ve lekad halaknaakum.../ sizi yarattık...
fe seceduu illaa ibliise.../ iblis haricindekiler secdede
lem yekun mines saacidiine.../ iblis secde edenlerden olmadı...

siz olarak nitelenen adem/yeryüzünde yerleşik bulunan vahy muhatabları ve onlara/ademe secdede olmayan iblis...

kehf/50
fe seceduu illaa ibliise, kaane minel cinni fe feseka an emri rabbihi.../

bir melek olan iblis secdede olmayınca cinler safına katılmış/cinlerden olmuş ve efendisinin buyruğundan sapanlardan olmuş ...

e fe tettehızunehu ve zurriyyetehuu evliyaae min duunii.../ onu ve neslini benden başka veliler mi edindiniz...
ve hum lekum aduvvun.../ size düşmanlar...

sad/74
illaa ibliise, istekbere ve kaane minel kaafiriine.../ kibirlendi/büyüklendi ve inkarcılardan oldu...
sad/75
estekberte em kunte minel aaliine../ kibirlendin/büyüklendin yücelerden mi oldun...

iblis; melek, ademe secdede olmayan, cinler safında olan, rabbin buyruğundan sapkın, adem tarafından rab yerine edinilen veli, düşman, kibirlenen/büyüklenen, inkarcı, kendini yücelerden sanan...

iblisin tanımı bu ayetlerde yapılmış, ne olmalıki bu cin o iblis hem melek hem cin olsun....

iblisteki bu kavramlar birarada toplanmış neyi ifade ediyor bir düşünün...

Fers
13. October 2012, 06:52 PM
bu cinler ve şeytanlar beşerden bağımsız kavramlar ise eğer,

sebe/12
ve minel cinni men ya melu beyne yedeyhi bi izni rabbihi.../
burada cin kavramı ayrı olarak zikredilmiş zaten

enbiya/79....81,82
ve sehharnaa......ve li suleymaaner riiha aasıfeten tecrii bi emrihii ve mineş şeyaatiini men yeguusuune lehu.../
süleymana itaat ettirilen, buyruğuyla cereyan eden şiddetli rüzgar ve şeytanlardan, onun için derine dalanlar...

sad/36,37
fe sehharnaa lehur riiha tecrii bi emrihii ruhaaen haysu esaabe veş şeyaatiine kulle bennaain ve gavvaasın.../
süleymana itaat ettirilen, buyruğuyla cereyan eden yumuşak rüzgar ve derine dalan, yapı ustası olan şeytanların tümü...

burada geçen kavram şeytan, cin iseler sebe/12 deki ifadenin aynısı neden kullanılmadı..

galipyetkin
13. October 2012, 09:16 PM
Sayın bartsimpson.

Cin kendisine has özellikler taşıyan ayrı bir varlık değildir. Cin veya cinlik var olanın bir vasfının ifadesidir. Bu vasıf ya yaratılıştan o şeyin kendisine verilmiştir, meselâ aşk; yaşarız, biliriz ama beş duyumuzla algılayamayız, ''ins'' değildir; yani beş duyu ile hissedilemeyenlerdendir.
Ya da ins cinsindendir, beş duyu ile algılayabiliriz, fakat beş duyumuz hudutları dışındadır; mesela diğer odada oturan çocuğumuz ins olmasına rağmen o an için bize cin vasfındadır.
Veya görevi memurluk olan bir kişinin ayrıca casus olarak tayininde de bu casusluk vazifeyi veren haricindekiler için cin vasfındadır. Yani bilinen işlerinin haricinde önceden kestirilemeyen işleri olan.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

aorskaya
14. October 2012, 12:18 AM
Sayın bartsimpson.

Cin kendisine has özellikler taşıyan ayrı bir varlık değildir. Cin veya cinlik var olanın bir vasfının ifadesidir. Bu vasıf ya yaratılıştan o şeyin kendisine verilmiştir, meselâ aşk; yaşarız, biliriz ama beş duyumuzla algılayamayız, ''ins'' değildir; yani beş duyu ile hissedilemeyenlerdendir.
Ya da ins cinsindendir, beş duyu ile algılayabiliriz, fakat beş duyumuz hudutları dışındadır; mesela diğer odada oturan çocuğumuz ins olmasına rağmen o an için bize cin vasfındadır.
Veya görevi memurluk olan bir kişinin ayrıca casus olarak tayininde de bu casusluk vazifeyi veren haricindekiler için cin vasfındadır. Yani bilinen işlerinin haricinde önceden kestirilemeyen işleri olan.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selamlar,

Rabbimiz; "insan ve cinleri kulluk etsinler diye yarattım" dediği ayette insan ve cinleri aynı anda kullanıyorsa;

1- insan ve cin nasıl aynı kimseler yada şeyler olabilir, birbirinin yerine geçebilir?

2- Cin ayrı bir varlık değilse nasıl kulluk yapabilecektir?

3- Sizin örneğinize göre aşk, kulluk yapacakmıdır?

4- yan odada olmakla birlikte orda olduğundan haberiniz olmayan, orda olduğunu hissedemediğiniz çocuk insan iken, siz orda olduğunu bilmeyince yada hissedemeyince insan vasfı değişirmi?

5- İnsanların hislerinin, gerçekler karşısında önemi varmıdır, gerçeği değiştirebilirmi?

selamlar...
aorskaya

bartsimpson
14. October 2012, 12:38 AM
Selamlar,

Rabbimiz; "insan ve cinleri kulluk etsinler diye yarattım" dediği ayette insan ve cinleri aynı anda kullanıyorsa;

1- insan ve cin nasıl aynı kimseler yada şeyler olabilir, birbirinin yerine geçebilir?

2- Cin ayrı bir varlık değilse nasıl kulluk yapabilecektir?

3- Sizin örneğinize göre aşk, kulluk yapacakmıdır?

4- yan odada olmakla birlikte orda olduğundan haberiniz olmayan, orda olduğunu hissedemediğiniz çocuk insan iken, siz orda olduğunu bilmeyince yada hissedemeyince insan vasfı değişirmi?

5- İnsanların hislerinin, gerçekler karşısında önemi varmıdır, gerçeği değiştirebilirmi?

selamlar...
aorskaya

sevgili galip aynı şeyleri yazmiim ama bende anlayamadım???

dost1
14. October 2012, 03:04 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Tefekkürlerimize ışık olabilmesi düşüncesiyle.

CİNN
Bu sure vasıtası ile Kur`an`da yeni tanıştığımız bir diğer kavram da “cinn” kavramıdır. Ancak “cinn” kavramının iyi anlaşılabilmesi için, bu kavramla birlikte, aralarındaki yakın bağ dolayısıyla, “ins” kavramına, “ins ve cinn” ifadesinin ne anlama geldiğine, daha sonra da kısaca “şeytan” kavramına ve “İblis” kavramına değinmek gerekmektedir.

“Cinn”, halk kültüründe; “İnsan gibi yiyip, içen, üreyen, inanan, bazen ehil insanlarca işçi gibi çalıştırılan, olağan üstü güç ve bilgilere sahip, insanları çarpan, istediklerine zarar veren, erdirici, yüksek değerler ilham eden gizli destekçi güç, görünmeyen yaratık” olarak bilinmektedir.

“Cinn” sözcüğü, “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup, sözcüğün asıl anlamı; “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. Arapça`da “Cennehülleylü (gece onu örttü), ecennehü (onu örttürdü), cenne aleyhi (üzerine örttü)” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur`an`da, İbrahim peygamberi konu alan bir pasajda “fellema cenne aleyhilleylü (ne zaman ki gece kendisini sakladı, yani iyice karanlık çöktü)” şeklinde yer almıştır (En`âm; 76).


Aşağıdaki sözcükler de “cenn” kökünden türemiştir:
Cennet: “Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer” demektir.
Cinnet: “Aklı, fikri saklanmak, delirmek” demektir.
Cenin: Ana karnında saklandığı için bu adı almıştır.
Cünnet: “Savaşta kullanılan kalkan”; kişiyi oktan mızraktan sakladığı için bu ad verilmiştir.


Netice olarak bütün eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılamaya kapalı, mevcudiyeti kesin olan varlıklara veya güçlere CİNN dendiği” yer alır.

Kur`an bu sözcüğü “mikrop, elektrik, mıknatıs, ışın, radyasyon, ajan (casus), yabancı, kimliği belirsiz kimse” anlamlarında kullanmıştır.

İNS, İNSAN:
İnsan sözcüğü, "fi'liyan" kalıbında olup ens sözcüğünden türemiştir ve aslı insiyan 'dır.
Sözcük anlamı "beş duyu ile hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran" demektir.
Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün sırf insana isim olarak verilmesinin nedeni, insanın yaratılışı itibariyle karşılıklı ünsiyete muhtaç oluşudur. Yani insanın sosyal bir varlık olması, başka varlıklar ile ve özellikle de insanlar ile ilişki kurmadan yapamamasıdır.

İNS ve CİNN:
Cinn konusu kapsamı içerisinde, hassas ve Kur'ân'ı doğru anlamak için çok önemli bulduğumuz bir noktayı açıklamak zorundayız. Bu mesele ins ve cinn sözcüklerinin ins ve cinn şeklinde bir arada ve bir takım hâlinde kullanılmasıdır. Bu birleşik ifade genellikle "İnsanlar ve Cinler" olarak çevrilmektedir. Hâlbuki bu birleşik ifadelerde sözcüklerin anlamı farklılaşmakta, başkalaşmakta ve zenginleşmektedir.

Bu durumu, Kur'ân'dan örnek vererek açıklamakta yarar vardır:

• Mağrib ve meşrik [doğu] sözcükleri, "batı-doğu" şeklinde söylendiğinde anlam, sadece iki yönü kapsamaz, bütün yönleri kapsar. Örnek olarak Müzzemmil Sûresinin 9. Âyetinde Rabbu'l-meşrikı ve'l-mağribi [Doğunun, Batının Rabbi] ifadesi, sadece doğu ile batıyı anlatmayıp tüm yönleri ve mekânları ifade etmektedir. Bu da "Allah her yerin Rabbidir" demektir. Bu iki sözcüklü birleşik ifade ile ilgili diğer örnekler şunlardır: Nûr Sûresinin 35; Bakara Sûresinin 115, 142, 177; Şuara Sûresinin 28; Rahmân Sûresinin 17. Âyetleri.

• Dünya ve âhiret sözcükleri beraber söylendikleri zaman "[B]her yer ve her zaman" anlamını ifade eder. Bu sözcükler ile ilgili Kur'ân Âyetleri şunlardır: Bakara Sûresinin 217, 220; Al-i-Imrân Sûresinin 22, 45, 56; Nisa Sûresinin 134; Tövbe Sûresinin 69, 74; Yûnus Sûresinin 64; Yûsuf Sûresinin 101; Hacc Sûresinin 15; Nûr Sûresinin 14, 19, 23. ve Ahzab Sûresinin 57. Âyetleri.

• Yaş, kuru sözcükleri beraberce kullanıldıkları zaman "her şey, her ne varsa" anlamını içerir. Örneğin En'âm Sûresinin 59. Âyetindeki, yaş ve kuru hiçbir şey yok ki, apaçık bir kitapta bulunmasın ifadesi sadece yaşı ve kuruyu değil, canlı veya cansız her şeyi ifade etmektedir.

• Sabah, akşam sözcükleri de Kur'ân'da farklı ifadeler içinde sıkça yer almakta ve "daima, her zaman" anlamına gelmektedir. Bu sözcükler ile ilgili Âyetler de şunlardır. A'râf Sûresinin 205; Ra'd Sûresinin 15; Nûr Sûresinin 36; Mümin Sûresinin 46, 55; En'âm Sûresinin 52; Kehf Sûresinin 28; Meryem Sûresinin 11, 62; Fetih Sûresinin 9; Furkan Sûresinin 5; Ahzab Sûresinin 42; İnsan Sûresinin 25; Al-i-Imrân Sûresinin 41. Âyetleri.

Görüldüğü gibi, birbirinin zıt anlamlısı olan sözcükler birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldığında, kalıbın anlamı sözcüklerin özel anlamlarından farklılaşmakta, zenginleşmektedir.

Konumuz olan ins ve cinn kalıbında da durum aynıdır. Kalıbı oluşturan sözcüklerin anlamlarına bakıldığında, cinn' in algılanamayan varlık, ins 'in ise algılanabilen varlık olması dolayısıyla, cinn ve ins sözcüklerinin birbirlerinin karşıtı olan sözcükler olduğu görülmektedir.
Bu karşıtlık, "insan" ve "cin"in yaratılışları konusunda bizi bilgilendiren Kur'ân Âyetlerinde de görülmektedir:

(Rahmân; 14-15) O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı.

(Hicr; 26-27) Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık.

Öyleyse Âyetlerdeki cann ateşten yaratılmıştır ifadesinin anlamı, "elektrik, manyetik dalgalar, şua gibi gözükmez güçler enerjiden yaratılmıştır" demektir." İnsan topraktan yaratılmıştır" demenin anlamı da "beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran varlıklar maddeden yaratılmıştır" demektir.

Anlamlarının birbirlerine zıt olduğunu gördüğümüz "ins" ve "cinn" sözcükleri, birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldıklarında, "gördüğünüz-görmediğiniz, bildiğiniz- bilmediğiniz, tanıdığınız-tanımadığınız, yani herkes ve her şey" anlamına gelmektedir. Bunun Kur'ân'daki örnekleri ise şunlardır:

(Zâriyât; 56) Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca, bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.
(İsrâ; 88) De ki: "İns ve cinn, [herkes] bu Kur'ân'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar, yine de, onun benzerini, ortaya koyamazlar."
(Cinn; 5) Oysa biz, insanların ve cinlerin [herkesin] Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.
(Rahmân; 33) Ey cinn ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/üstün bir güç olmadan aşamazsınız.
(Rahmân; 56) Orada daha önce ins ve cinn dokunmamış, [hiç kimse tarafından el ve göz değdirilmemiş] bakışlarını eşine dikmiş eşler vardır.

Bu konudaki diğer örnekler şunlardır: En'âm Sûre sinin ; 112 , 130 ; A'râf Sûre; sinin 38 , 179 ; Fussilet Sûre; sinin 25 , 29 ; Ahkâf Sûresinin ; 18 ; Neml Sûresinin 17 ; Rahmân Sûresinin 39, 74 ; Nâss Sûresinin 6 ; Hûd Sûresinin ; 119. ve Secde Sûresinin 13. Âyetleri
Kaynak:İşte Kur'an


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

bartsimpson
14. October 2012, 04:54 AM
(Rahmân; 14-15) O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı.

(Hicr; 26-27) Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık.

Öyleyse Âyetlerdeki cann ateşten yaratılmıştır ifadesinin anlamı, "elektrik, manyetik dalgalar, şua gibi gözükmez güçler enerjiden yaratılmıştır" demektir." İnsan topraktan yaratılmıştır" demenin anlamı da "beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran varlıklar maddeden yaratılmıştır" demektir.


yani cin diye tabir edilen (görmediğimiz) varlıklar var.

bunlar mikro boyuta indirgenmeden, yaratılış maddesi radyoaktivite olan,

(Rahmân; 14-15) O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı.

(Hicr; 26-27) Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık.

varlıklar.

bunlar, insanlar (görünen varlıklarla) ile,

(Rahmân; 33) Ey cinn ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/üstün bir güç olmadan aşamazsınız.

dünyada yaşamak durumundalar. (ki kendilerini dünyadan kurtaracak yerçekimine aksi yönde bir güç olmadıkça)

doğru mu anlamışız? sevgili dost1

yoksa???

pramid
15. October 2012, 09:28 AM
RABBİMİZ SIRATI MÜSTAKİM ÜZEREDİR.

"Benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir" (Hud 11/ 56)

Şeytan ise bu yolda oturan bir sapmaya benzetmedir. Şeytan sıratı müstakimde değildir.

aorskaya
18. October 2012, 09:26 PM
RABBİMİZ SIRATI MÜSTAKİM ÜZEREDİR.

"Benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir" (Hud 11/ 56)

Şeytan ise bu yolda oturan bir sapmaya benzetmedir. Şeytan sıratı müstakimde değildir.

Şeytanı zaten insanlar var sayar değilmi?

Şeytanda yoktur, insanları saptırmasıda yoktur, tedbir almaya gerekte yoktur sana göre değilmi?

Şeytan zaten semboldür, insanın kötü tarafıdır değilmi? İblis insanın nefsidir, şeytanda bu nefsin etkilediği kötü taraflardır değilmi?

Ben ise şeytanı, yani İblis'i beni ve iman edecekleri doğru yoldan saptırmaya çalışan, aslında görevini yapan ve kendisine uyarsam, suçlayamayacağım bir varlık olarak düşünmeye devam edeyim.

selamlar,
aorskaya

raven
18. October 2012, 11:56 PM
birinci bölüm;


-şeytan diye birşey yok,
-melek diye birşey yok,
-iblis diye bir şey yok,
-cennet diye bir şey yok,
-cehennem diye bir şey yok
-ruh diye bir şey yok
-şefaat diye bir şeyde yok

-peki ne var efe?

-matrix var birader. bunların hepsi matrix in işi.

-vallahamı efe

-tabi biraderim sen bakma aslında insan diyede bir şey yokkkk

-ya efe ne demek istiyon kafam karıştı

-bak birader bir mimar var bu mimar bir software yapmış işte bizde bu software in içindeki programlarız

-peki peygamberler?

-onlar hub dır biraderim.kendisine gelen bilgiyi, portlarına bağlı bütün bilgisayarlara yollar.

-iyide efe kitap var bu kitap neyin nesi. hem bu kitapta cennette var cehennemde şeytan da var melekte

-bak o kitap aslında sistem yazılımını destekleyen uygulama yazılımı. Ama o yazılım yazıldıktan sonra serverlere aktarılırken bazı sorunlar çıkmış.Sen orda belirtilen şeyleri hardware olarak algılama software in bir parçası olarak düşün.

-Peki efe bu hadis olayı nedir?

-O da Warez yani korsan yazılım.İçinde bir sürü virüs var

-peki efe bu evliyalar falan

-Onlarda hacker biraderim haaa oda hepsi değil bazıları lamer bunların. şimdi anladınmı biraderim

-efe bir git işine yav




to be continued...

pramid
19. October 2012, 08:44 AM
Şeytanda yoktur, insanları saptırmasıda yoktur, tedbir almaya gerekte yoktur sana göre değilmi?

Senden Allaha sığınıyorum. İns olanından yani. Birde cin olanı var sizler onu hayalet sanırsınız. Peri mi dese idik.

pramid
19. October 2012, 08:51 AM
Hayatın kendisi gerçek...

Sen trafik canavarına inanıyor musun ?

Peki enflasyon canavarına...

İnanmıyoruz niye günlük hayatta kullanıyoruz.

hayalete inanıyor musunuz?

Peki perilere?

İnsanlık neresinden üretti bu kavramları...

Anlayış sorunun olması normaldir. Birileri hayal aleminde gezer; birileri gerçek hayatta.

aorskaya
19. October 2012, 07:45 PM
Hayatın kendisi gerçek...

Sen trafik canavarına inanıyor musun ?

Peki enflasyon canavarına...

İnanmıyoruz niye günlük hayatta kullanıyoruz.

hayalete inanıyor musunuz?

Peki perilere?

İnsanlık neresinden üretti bu kavramları...

Anlayış sorunun olması normaldir. Birileri hayal aleminde gezer; birileri gerçek hayatta.

Şeytan konusunuda daha fazla uzamasına gerek bırakmayacak şekilde bir kaç sorunun cevaplanması halinde sonuçlanacak aşamaya getirelim.

1- Şeytan, size göre ayrı bir varlık, insandan ayrı bir yaratık olmayıp, insanın kendisi yada insanın nefsi veya insanın kötü taraflarıdır değilmi?

2- Eğer şeytan, insanın bir vasfı ise her insan vefat ettirildiğinde, şeytanında ölmesi gerekir değilmi?

3- Yoksa, şeytanın insandan insana geçen, yani reenkarnasyona tabi olduğunu düşünmüyorsunuzdur değilmi?

Cevaplarınıza göre devam ederek, iddialarımı kanıtlamaya çalışacağım. Bu nedenle lütfen cevaplayınız.

selamlar,
aorskaya

raven
20. October 2012, 02:33 AM
ikinci bölüm;


-efe sen bu matrik i falan boş verde insan canı nasıl çıkıyor onu anlat

-o matrik değil matrix biraderim

-herneyse melekler olmadığına göre insan ruhu bedenden nasıl ayrılıyor veya ayrılacağı vakti nasıl biliyor? yada ne kadar günah sevap işlediimizi kim yazıyor?

-dedim ya hepsi bilgisayar programı

-efe peki insan yaratıldığında cennet vardı değil mi o zaman cehennemde vardı.çünkü Allah kuran da “Doğrudur; işte ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım” demedimi yani cehennem bizden önce yaratılmıştı o zaman bizden öncede müdavimlerimi vardı bu manaya gelmiyor mu

-cehennem dediğide firewall ölüm ise Recycle Bin biraderim

-efe niye okuduğuna hep zahiri manalar yüklüyorsun

-!!!!!!!!!!!!!



to be continued....

aorskaya
29. October 2012, 05:04 PM
Yasak ağaç demiyelim, sonsuzluk ağacı diyelim.

Sonsuzluk ağacının meyvesi peşinde düşenlerin kovulması diyelim. İnsan ne zaman sonsuza dek bahçede kalacağı hissine varır? Ya da havva ademi sonsuza dek burda kalacağız derken hangi meyveyle ikna etti?

Mal biriktirme...

Hümeze 3
(O), malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.

***
cennetteki sonsuzluk ağacı "Mal biriktirmek" tir. Cahillerin zan ile uydurduğu elma yada buğday ağacıyla alakası yoktur.



1- cennetteki sonsuzluk ağacı "Mal biriktirmek" tir. Cahillerin zan ile uydurduğu elma yada buğday ağacıyla alakası yoktur. demişsiniz.

Sevgili kardeşim;

"Sonsuzluk ağacı"nın elma yada armut ağacı olduğunu iddia eden (gerçi siz buğday ağacı demişsiniz, o zamanlar buğday ağacımı vardı ben bilmiyorum ama) cahillerden olmamayı başaran siz bu ağaç için "Mal biriktirmektir" diyen başka bir cahil konumuna düşebileceğinizi düşünüyormusunuz?

Ben size sorayım,

1- siz "elma ağacı" diyenleri cahillikle suçlarken (ki kuranda bu bilgi yoktur ve o nedenle onlarınki sadece zandır) kendiniz neye dayanarak "mal biriktirmek" olduğunu kesin bilgiymiş gibi söyleyebiliyorsunuz?

2- Kuranda bir ayette ebedilikle ilgili bir anlatım varsa, onu aynen başka bir ayette de "ebedilik" kavramı geçiyor diye, o ayetle ilişkilendirerek, (örneğin hümeze 3.ayetini sonsuzluk ağacıyla ilgilendirerek) yanlışa düştüğünüzü biraz düşününce görebilirmisiniz.

Hümeze suresine topluca bakarsanız, "(hümeze 1-2-3) Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline! Malının onu ebedî kılacağını sanıyor." diye başlayarak, ebedi cehennemlik olan yani "mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak olan" ların konu edildiğini görürsünüz.

Şimdi, Adem peygamber'in bu surede değinilen kişiyle en ufak bir benzerliğimi vardır da sonsuzluk ağacını "mal biriktirmek" olarak açıklıyorsunuz...

İyice düşünmeden, konuları bütün olarak ele almadan, bir iki ayeti birbirine yakıştırıp, bir şeyi ("şudur, budur" diye) açıklamayın, kabul etmeyin.

3- Siz hala İblis denen şeytanı ayrı bir varlık olarak kabul edemedikçe, bu zorlama kabullere de kendinizi inandırmaya çalışırsınız.

Halbuki, İblisi ayrı varlık olarak bilip, kurandaki itiraflarını öğrenip ona göre tedbir almak gereklidir.

Sonsuzluk ağacı, elma, armut ağacı olarak türü verilmese de gıdalanmak üzere yaratılmış bir ağaç olduğunu, kuranın herkesin anlayacağı kolaylıktaki anlatımından anlamak zormudur? Yada size göre sakıncalımıdır?

Neden illede, bu kolaylık yerine akıl tutulmaları yaratacak zorlamalara heves ediyorsunuz...

Sonuç olarak, ne ağacı olursa olsun, ona iblisin vesvesesi sonucu yaklaşılmış, hata edilmiş ve akabinde af dilenmiştir. Bu ayetten çıkarılması gereken ders, alınması gereken öğüt budur, bu kısmı bizi ilgilendirmeli ve yaşamımıza yön verdirmelidir.

saygılarımla...
aorskaya

aorskaya
29. October 2012, 05:14 PM
ademe secde etmeyen iblisin varlığı özgür iradeye settir, setti çeken bahçenin sahibi değil mi yoksa iblisini adem mi türetti...

İblisin varlığı neden özgür iradeye set olsunki?

Böyle düşünerek;

Hem, herkesi islamı kabul edip etmemekte serbest irade sahibi kıldığını söyleyen, hem de İblisi yaratan Rabbimizin çeliştiğini iddia eder duruma düştüğünü görebiliyormusun?


Ben size sorayım;

1- rabbimiz iblisi var etmekle yada daha basitinden musallat olmasına izin vermekle, özgür iradeye set çeken konumunamı düşer?

2- İblis'i Adem kendisimi yaratmıştır?

3- İblis, adem yada tüm insanlara ait bir özellik, bir unsurmudur? Örneğin İblis insana özel bir nefs denen ve çoğu zaman güç yetiremediği benliğimidir?

4- İblis kişiye özel eleman ise, kişiler vefat ettirildiğinde iblisde vefatmı ediyordur?

selamlar,
aorskaya

aorskaya
29. October 2012, 05:49 PM
Masumların da cennetten kovulduğu bilgisine nereden ulaştın? ama biz buradayız... Cennetten kovulanlar, Allahın yasakladığı işe bulaşanlardan (yasak ağaca yaklaşanlardan) başkaları değil!


1- doğduğu an itibariyle cennetten kovulmuş olmayı hak eden bebeler miydik biz adımımızı attığımız anda bu cennet/cehenneme...

ve o bebeler neye uğradıklarını anlamadan düştükleri andan itibaren kimisi cennete kimisi cehenneme denk gelenler...
nedir onları denk getiren, rastgele şuursuz savruluşlar mıdır...
2- doğar doğmaz günahla itham edilmek neyin nesidir, ona ne ebeveynlerinin pisliklerinden...

1- Doğduğu andan itibaren cennetten kovulma olayını kuranın neresinden buluyorsunuz da bunları yazabiliyorsunuz?

2- Doğar doğmaz günahla ithamö edilmeyi, ebeveynlerinin pisliklerinden dolayı cezalandırılanlar olduğunu kuranın neresinden çıkarıyorsunuz?

3- Kurandaki; "hiç kimsenin başkasının yükünüğ yüklenmeyeceği, yani kimse başkasının suçları nedeniyle cezalandırılamayacağı" hükmüne rağmen bunları nereden buluyorsunuz?


selamlar,
aorskaya

Fazıl's
29. October 2012, 05:50 PM
http://www.beyazgazete.com/video/anahaber/atv-4/2012/10/29/gelin-teleferigi-haberi-338542.html

Trabzon Şalpazarı'nda yeni evlenen çift evlerine ulaşacak yol olmayınca ilkel teleferikle evlerine gitti. Önce gelin sonra da damat 150 metre yükseklikten Ağasar deresini üzerinden geçerek evlerine ulaştı.

Yalan değil yanlış var... Yol normalde o bahçe sahiplerinin arazisinden geçiyor lakin bahçe sahipleri yol geçmesine müsade etmiyorlar..

Bu bahçe sahipleri de çok zalim canım :) Yoksa, işin içine şeytan mı giriyor ya da şeytanlaşmış olanlar mı?

Fers
29. October 2012, 06:11 PM
1- Doğduğu andan itibaren cennetten kovulma olayını kuranın neresinden buluyorsunuz da bunları yazabiliyorsunuz?

2- Doğar doğmaz günahla ithamö edilmeyi, ebeveynlerinin pisliklerinden dolayı cezalandırılanlar olduğunu kuranın neresinden çıkarıyorsunuz?

3- Kurandaki; "hiç kimsenin başkasının yükünüğ yüklenmeyeceği, yani kimse başkasının suçları nedeniyle cezalandırılamayacağı" hükmüne rağmen bunları nereden buluyorsunuz?


ifadeleri anlayabildiğinizi düşünmüyorum, kendinizi yormayın...

aorskaya
30. October 2012, 06:35 PM
ifadeleri anlayabildiğinizi düşünmüyorum, kendinizi yormayın...

Kendisi yerine başkalarını yetersiz kabul edebilenlerden alışık olduğum, "herşeyi özetleyen" bir cevap, benim için yeterlidir...

"Hiiic" kardeşin, şeytanın tesiri ile Adem'in yasak ağaca yaklaşması yüzünden, Ademin cennetten kovulması yerine herkesin cennetten kovulduğu" anlatımı olunca, bu durumlar ortaya çıkıyor, ben de buna dayanarak bunları söyledim diyebilmek çokmu zordu?

Size, görüşlerinizi delillendirme amacıyla, sizin tarafınızda olmak üzere; özellikle sorduğum bir soruyu bile yanlış algılamakta pek mahirsiniz!

Bu soruyla açıklama yapmak yerine, "dayanaksız şekilde bunları yazmadım, sebeplerim şunlardı" demek yerine, bu şekilde davranmak dahamı faydalı olmaktadır!

Sizin için galiba öyle oluyor.

selamlar,
aorskaya

Fers
30. October 2012, 10:46 PM
1- Doğduğu andan itibaren cennetten kovulma olayını kuranın neresinden buluyorsunuz da bunları yazabiliyorsunuz?

2- Doğar doğmaz günahla ithamö edilmeyi, ebeveynlerinin pisliklerinden dolayı cezalandırılanlar olduğunu kuranın neresinden çıkarıyorsunuz?

3- Kurandaki; "hiç kimsenin başkasının yükünüğ yüklenmeyeceği, yani kimse başkasının suçları nedeniyle cezalandırılamayacağı" hükmüne rağmen bunları nereden buluyorsunuz?

ifadeleri anlayabildiğinizi düşünmüyorum, kendinizi yormayın...

Size, görüşlerinizi delillendirme amacıyla, sizin tarafınızda olmak üzere; özellikle sorduğum bir soruyu bile yanlış algılamakta pek mahirsiniz!

belliki bu konuda tarafımdan yanlış anlama olmuş, farkına varamadım kusuruma bakmayın...

Fers
30. October 2012, 11:44 PM
1- rabbimiz iblisi var etmekle yada daha basitinden musallat olmasına izin vermekle, özgür iradeye set çeken konumunamı düşer?

mesele rabbi belli bir konuma düşer göstermek değil...
görünmeyen, karar verme yeteneğine hükmedebilen ve sağdan soldan gizlice yaklaşabilen/sinsi bir varlık insanoğlu için başedilmesi zor hatta imkansız bir güçtür, dolayısıyla böyle bir varlıkla mücadeleye zorlanmak orantısız güç kullanmaktır, adil görünmüyor...böyle bir gücün varlığı özgür iradeyi ortadan kaldırır çünkü kontrol senden çıkmış...

2- İblis'i Adem kendisimi yaratmıştır?

Fers Nickli Üyeden Alıntı

ademe secde etmeyen iblisin varlığı özgür iradeye settir, setti çeken bahçenin sahibi değil mi yoksa iblisini adem mi türetti...

bu ifade "set çekilmişse çeken bahçenin sahibidir, bahçenin sahibi değil ise ademdir öyle ise kendisine set çekebilen varlık iblisinide kendi türetmiş olur..." varsayımını doğurur anlamında...
ademin yaratma gücü mü var ki iblisini yaratsın, olsa bile ne diye iblisi türetsin kendisiyle derdi mi var...

3- İblis, adem yada tüm insanlara ait bir özellik, bir unsurmudur? Örneğin İblis insana özel bir nefs denen ve çoğu zaman güç yetiremediği benliğimidir?

bir bilsem şu iblis nedir, sorardım kendisine benimle derdi nedir...

4- İblis kişiye özel eleman ise, kişiler vefat ettirildiğinde iblisde vefatmı ediyordur?

araf/14
kaale enzırnii ilaa yevmi yub asuune.../ iblis dirildikleri güne kadar izin istiyor...
araf/15
kaale inneke minel munzariine.../ ama kendisine verilmiş belli bir zaman yok...

yani ait olduğu kişiyle beraber süresinin dolma ihtimali var...

aorskaya
30. October 2012, 11:44 PM
belliki bu konuda tarafımdan yanlış anlama olmuş, farkına varamadım kusuruma bakmayın...

İnsanız, hata yaparız. Önemli olan hatayı görünce düzeltme erdeminde bulunabilmektir ki siz de bu erdeme sahip olduğunuzu gösterdiniz.

Bu durumda, kusur kalkar ve bakılacak bir kusur kalmaz.

selamlar,
aorskaya

aorskaya
31. October 2012, 12:53 AM
mesele rabbi belli bir konuma düşer göstermek değil...
görünmeyen, karar verme yeteneğine hükmedebilen ve sağdan soldan gizlice yaklaşabilen/sinsi bir varlık insanoğlu için başedilmesi zor hatta imkansız bir güçtür, dolayısıyla böyle bir varlıkla mücadeleye zorlanmak orantısız güç kullanmaktır, adil görünmüyor...böyle bir gücün varlığı özgür iradeyi ortadan kaldırır çünkü kontrol senden çıkmış...


Sevgili kardeşim,

1- Önden, arkadan, sağdan, soldan yaklaşan İblis'ten korunmak aslında çok basittir ve kuranda İblisle ilgili anlatımlar bunun için vardır.

a_ Öncelikle Rabbimiz İblis'ten korunmak için; "kovulmuş şeytandan bana sığının" demektedir. Bu durumda İblis'i etkisiz hale getirmek için rabbimizi devreye sokan ve onu etkisiz hale getirmesini isteyen sığınma duamızı yapabiliriz.

b_ İblis'in kuranda anlatılan itiraflarını iyi anlayarak, ona göre kişisel tedbirler alabiliriz.

2- Rabbimiz, İblis'ten yukarıdaki gibi kolaylıkla kurtulacağımızı bize hatırlattıktan sonra, aslında İblis'ten daha çok İblis'in dostları olanlarla mücadele etmemiz gerektiğini öğütler.

Bunlar zaten bildiğin konular, şu anda sadece hatırlatma bakımından yazdığım düşünülmelidir.

selamlar,
aorskaya

aorskaya
31. October 2012, 02:04 AM
bu ifade "set çekilmişse çeken bahçenin sahibidir, bahçenin sahibi değil ise ademdir öyle ise kendisine set çekebilen varlık iblisinide kendi türetmiş olur..." varsayımını doğurur anlamında...
ademin yaratma gücü mü var ki iblisini yaratsın, olsa bile ne diye iblisi türetsin kendisiyle derdi mi var...



Bu söylediklerinize aynı şekilde katılıyorum.

selamlar,
aorskaya

aorskaya
31. October 2012, 02:16 AM
3- İblis, adem yada tüm insanlara ait bir özellik, bir unsurmudur? Örneğin İblis insana özel bir nefs denen ve çoğu zaman güç yetiremediği benliğimidir?

1- bir bilsem şu iblis nedir, sorardım kendisine benimle derdi nedir...


4- İblis kişiye özel eleman ise, kişiler vefat ettirildiğinde iblisde vefatmı ediyordur?


2- araf/14
kaale enzırnii ilaa yevmi yub asuune.../ iblis dirildikleri güne kadar izin istiyor...

3- araf/15
kaale inneke minel munzariine.../ ama kendisine verilmiş belli bir zaman yok...

4- yani ait olduğu kişiyle beraber süresinin dolma ihtimali var...

1- bir bilsem şu iblis nedir, sorardım kendisine benimle derdi nedir...

İblis'in kendisine sormaya gerek bırakmadan rabbimiz zaten kuranda, İblis'e izin verdiğini ve İblis'inde derdinin, (yaratılış bakımından bizden üstün olduğunu, bu nedenle bizim takva bakımından ondan üste çıkmamızı kabul edemeyerek) bizleri dosdoğru yoldan çıkarmak olduğunu anlatıyor.

2- kaale enzırnii ilaa yevmi yub asuune.../ iblis dirildikleri güne kadar izin istiyor...

İşte İblis'in insanların kendilerine ait bir özelliği, elemanı olmadığı tamda buradan anlaşılabilmektedir.

İnsanlar vefat etmelerine rağmen, İblis ayrı bir yaratık olarak, kıyamete kadar görevini yapmak üzere kalmaktadır.

3-
kaale inneke minel munzariine.../ ama kendisine verilmiş belli bir zaman yok...(araf/15)

Hayır sevgili kardeşim, Kendisine verilmiş bir zaman var. İblis'e kıyamete kadar süre verilmiştir, İblis'te her mümini o ölene kadar dosdoğru yoldan çevirmeye çalışmaktadır. İnsanlar vefat etse dahi, bütün insanların diriltileceği güne kadar İblis yaşayacaktır ve görevini yapmaya çalışacaktır.

"Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar benim lanetim senin üzerinedir."
Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı." Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın. Bilinen vaktin gününe kadar." (Sad Suresi, 78-81)

4- yani ait olduğu kişiyle beraber süresinin dolma ihtimali var...


Bu ihtimal yok sevgili kardeşim. İblis kişiye ait bir özellik değil çünkü... İnsanlardan şeytanlaşanlar vardır, olacaktırda ama bunlar İblis değillerdir, İblis insanlar vefat etselerde kıyamete kadar yaşamasına izin verilen ayrı bir yaratıktır.

selamlar,
aorskaya

ates demir
31. October 2012, 02:27 AM
Allah (teşbihte hata olmaz) mürekkebtir.
Rahman denilen kalem ve rahim dennilen hokkadan çıkmadır kelimeler.
Adem de İsa da birer kelimedir.
İyi kelime bir ağaçtır kökü sabit dalları semada ve verir Rabbinin dileği ile güzel meyvelerden (İbrahim 24-25)
Kötü kelime ise kökü arzdan koparılmış ve yerleşme yeri olmayan kötü bir ağaçtır.(İbrahim 26)
Kelime öğrenen Yunus affedilmiştir.
Kelime öğreniyoruz. Murabbiye/öğreten Rab, muallim/öğrenen ben.
Öğrenme ancak zıtlıkla mümkündür. Herşeyin inşaasında/yapısında zıtlık ilkesi geçerlidir. Bknz: alien hand syndrome(yabancı el sendromu) bizim inşaamızda bile bu ilke geçerlidir ve bu fıtrattır.
İki temel zıtlık iki denizdir. İki deniz ikisinin de kaynağı Allahtır. Obrahim nebi yıllarca Allah ını/Rabbini aramıştır. Kimi zaman güneşe kimi zaman aya bakmıştır Rab diye. Ancak sonunda Rabbini bulmuştur.
İbliste isteristemez Allaha secdededir. İblis iblisliğini yapmaktadır. Onun secdesi bu zaten.
Bunlar benim dusuncelerim.
En dogrusunu Allah bilir.

Fers
31. October 2012, 02:39 AM
İblis'e kıyamete kadar süre verilmiştir,

hangi ayet, (Sad Suresi, 78-81) mi...

Fers
31. October 2012, 02:42 AM
Bu ihtimal yok sevgili kardeşim. İblis kişiye ait bir özellik değil çünkü...

"ihtimali var" ifadesini kullandım çünkü bu bir yorumdur, oysa sen her yorumunda/ifadende kesin hükm koyuyorsun, nedir seni bu kadar emin kılan...

aorskaya
31. October 2012, 02:50 AM
Bu ihtimal yok sevgili kardeşim. İblis kişiye ait bir özellik değil çünkü...

"ihtimali var" ifadesini kullandım çünkü bu bir yorumdur, oysa sen her yorumunda/ifadende kesin hükm koyuyorsun, nedir seni bu kadar emin kılan...

Ben insanım, yanılabilirim, ama bütün dayanağım, tek kaynak olan kurandır. Kurandan, anladıklarımı yazıyorum, ona, onun dostluğuna güveniyorum.

Bu nedenle, yanlış bana, doğrular rabbime aittir.

selamlar,
aorskaya

aorskaya
31. October 2012, 02:54 AM
İblis'e kıyamete kadar süre verilmiştir,

hangi ayet, (Sad Suresi, 78-81) mi...

evet sevgili kardeşim, Sad 78 de lanetleniyor, devam eden ayetlerle de İblis süre istiyor ve 80-81 de istenen süre verildiği anlatılıyor.

selamlar,
aorskaya

Fers
31. October 2012, 02:57 AM
"Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar benim lanetim senin üzerinedir."
Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı." Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın. Bilinen vaktin gününe kadar." (Sad Suresi, 78-81)

kıyametteki hesap neden parantez içi, "ilaa yevmid diini" ifadesi o ana kadar yaşayan iblis/iblisler olduğuna dair delil midir...belirtilen hükm anına kadar üzerine lanet bırakılan iblis herbir bireyin iblisi olamaz mı, üstelik ademde aynı konumda canlandırılan, ademde kıyamete kadar yaşayacak olan/olanlar mıdır...

kaale fe inneke minel munzariine.../ geciktirilen/sonraya bırakılanlardansın...

Fers
31. October 2012, 03:01 AM
Ben insanım, yanılabilirim, ama bütün dayanağım, tek kaynak olan kurandır. Kurandan, anladıklarımı yazıyorum, ona, onun dostluğuna güveniyorum.

senin kaynak kur an benim kaynak kur an ama buluşamadık...

devam eden ayetlerle de İblis süre istiyor ve 80-81 de istenen süre verildiği anlatılıyor.

iblis kıyamete kadar süre verilen sabit varlık değil, o da adem gibi hükm zamanına kadar sonraya bırakılan/geciktirilenlerden...

aorskaya
31. October 2012, 03:09 AM
senin kaynak kur an benim kaynak kur an ama buluşamadık...

Dedim ya bizler insanlarız, onda bile buluşamayacak kadar kusurlu olanlardanız. Ancak, bilerek ayrışmadıkça, gücümüzün yetmediğinden sorumlu tutmayacak rabbimiz hatalarımızlada kabul edecektir bizi inşallah.


iblis kıyamete kadar süre verilen sabit varlık değil, o da adem gibi hükm zamanına kadar sonraya bırakılan/geciktirilenlerden...

Sevgili kardeşim,

Herkesin hesabı hemen görülmeyip, din gününe bırakılıyorda, İblis'inki ile aynı şey değil.

İblis, süreyi kendisi istiyor, bu süreyi de çoğu insanı dosdoğru yoldan çevirme iddiası ile istiyor ve süre İblis'in isteği üzerine veriliyor.

Adem ile ilgili süre istenmesi, bu süre de neler yapacağının anlatılması ve bunun üzerine ona süre verilmesine ilişkin ayetleri yazabilirmisin?

Ben de incelemek isterim.

selamlar,
aorskaya

Fers
31. October 2012, 03:13 AM
Adem ile ilgili süre istenmesi, bu süre de neler yapacağının anlatılması ve bunun üzerine ona süre verilmesine ilişkin ayetleri yazabilirmisin?

iblisin istediği süre adem üzerine yani adem olmasa ne iblis ne süresi olacak değil mi, öyleyse iblisin istediği süreye adem de dahildir ekstra ayete gerek yok, süreyi beraber tamamlayacaklar...

aorskaya
31. October 2012, 03:22 AM
Adem ile ilgili süre istenmesi, bu süre de neler yapacağının anlatılması ve bunun üzerine ona süre verilmesine ilişkin ayetleri yazabilirmisin?

iblisin istediği süre adem üzerine yani adem olmasa ne iblis ne süresi olacak değil mi, öyleyse iblisin istediği süreye adem de dahildir ekstra ayete gerek yok, süreyi beraber tamamlayacaklar...

Bu görüşe katılmam mümkün değil sevgili fers...

Çünkü, İblisle ilgili bütün bunlara sebep daha yaratılmamış insandan başlayan ve secde emriyle devam eden süreçtir...

İblisle ilgili özel anlatımlarda bulunan ayetlerde, sizinki gibi bir durum olsaydı değinilmemesi olmazdı diye düşünüyorum.

Ademle ilgili ayetler de de İblisteki gibi bir anlatım olmadığına göre, bu düşüncem de pekişiyor.

Ayrıca insan anlamında adem olanların kıyamete kadar yaşayanlarının olmadıklarını, yani daha önce olan ecellerinde vefat ettirildiklerini de biliyoruz.

Bu durumda sizin görüşünüz sadece Adem peygamber için oluyor. Bu ise, İblis'in sadece Adem peygambere aidiyetini doğururki, buda iki bakımdan imkansızdır.

1-İblisin sadece ona özel bir durum olması nedeniyle bizleri ilgilendirmeyeceğinden kuranda hiç yer almaması gerektiğini gösterir.

2- Adem peygamberin kıyamete kadar yaşayacağına ilişkin bir bilgi kuranda yoktur. Aksi halde, biz bilmesekte yaşayan ve buna rağmen son peygamberden bahsedilmesi söz konusu olan bir çelişki de ortaya çıkar.

Konu üzerinde tekrar düşünmenizi rica edeceğim.

selamlar,
aorskaya