PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İNSAN VE DİN (İslamın ulaşmadığı kişi olabilirmi?)


aorskaya
30. August 2012, 05:08 PM
SELAMUN ALEYKÜM,

Sevgili kardeşlerim,

"Hiç kimseye elçi göndermedikçe azap etmeyiz" şeklindeki sözü de yanlış yorumlayarak, ilkel kabilelerde yaşayan insanlar akla getirlmekte, bunlara islam ulaşmadığı düşünülmekte ve bunların cehenneme girmeyeceği kabul edilmektedir.

Zaman zaman, hala tespit edilen ilkel yaşam kabul edilen yaşama sahip insanlarhakkında; onlara islamın ulaşmadığı ve bu nedenle onların islamdan muaf oldukları yada akıllarını kullanarak Allah'ı bulup, başka ilahları reddetmek zorunda oldukları gibi farklı yorumlar yapılmaktadır.

Bu yorumların ikisi de yanlıştır, ve aslında gereksizdir de. Çünkü; rabbimizin yarattığı insanlardan bazılarını dünya yaşamını sınav kabul edip, sonucuna göre cennet veya cehenneme göndermesi, bazılarını ise islamdan haberdar etmeyip, sınav yapmaması düşünülemez. Bu sünnetullaha da aykırı olur.

Yarattıkları arasında adaletsizliklere neden olur.

İnsanları yaratan ve yaratış sebebini "kulluk etmeleri" olarak açıklayan rabbimizin, yine insanları imtihan etmek için dünya yaşamını verdiğinden hareketle, dünyada olgunluğa erişmeden ölenler ile akıl özürlüler haricinde herkesin bu sınavda olması nedeniyle, islamın ulaşmadığı kişinin hiç bir devirde olmasının mümkün olmayacağını görürüz.

Belgesel yapımlardan yada bir şekilde medya aracılığıyla haberdar olduğumuz bazı ilkel kabileleri gözümüzün önüne getirerek, onların coğrafi ve sosyal şartlarını hatırlayarak; onlara dinin ulaşmış olmasına ihtimal bile vermedeğimizden onları yukarıda anlattığımız gibi değrlendirmelere, yorumlara tabi tutarız.

Ancak, bu bizim yanılgımız olur. Bize göre ilkel yaşayan bu insanlara da mutlaka bir şekilde din ulaşmasına rağmen, onlar bu yaşama devam ediyor olmalıdır. Nasıl, din ulaşıp, belli bir süre müslüman olarak yaşarken, sonra imansız olanlar olabiliyorsa, onlarında din ulaşmasına rağmen DİNİ yaşamadıkları akıl edilmelidir.

Rabbimizin, imtihan üzere yarattığı akıllı bir kuluna dini ulaştırmasının bir yolunu da bulacağını bilmemiz, dini ulaştırmadan bırakacağı kimsenin olmayacağını bilmemiz gerekir.


AŞAĞIDAKİ AYETLER ÜZERİNDE İYİ DÜŞÜNÜRSEK ANLATILANLARI KAVRAMAK KOLAY OLACAKTIR.

Sizi imtihan etmek için (sınavdan geçirerek) hanginizin daha iyi işler yapacağınızı belirlemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur (HUD - 7)
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım (ZARİYAT - 56)

han
5. September 2012, 12:23 AM
Bize göre ilkel yaşayan bu insanlara da mutlaka bir şekilde din ulaşmasına rağmen, onlar bu yaşama devam ediyor olmalıdır.

Selamlar kardeşim.

Aslında islam ülkesinde doğup büyüyen bir insan mantıken senin gibi düşünmek durumundadır. Ancak islam dışı bir coğrafyada veya ortamda doğup büyüyen biri böyle düşünmeyecektir.

Tarihi gezilerde veya belgesellerde birçok farklı köklü inanışların olduğu görülmektedir. Olaya şu gözden bakmak lazım. Bizler nasıl ki islamı mutlak doğru kabul edip sorgulayamıyoruz; gayrimüslimler de kendi inançlarını sorlunamaz olarak görürler doğal olarak. Şu unutulmamalı ki, örn hıristiyanlık bize kafir der; biz ise onlara...

Onlar da kendi inançlarını bir şekil mantık süzgecinden sonra yorumlarla uydururlar akıllarına. Biz de öyle yapıyoruz aslında... Örn. senin dediğin, "muhakkak herkese islam ulaşmış olmalı" gibi.

Bence bu konu etraflıca tartışılmalı. Teşekkürler.

Zinedov
5. September 2012, 03:14 AM
Selam;

Allah Kuran'da İslam diye KURUMSAL BİR DİN'den bahsetmez. Allahın bahsettiği İslam ile şimdiki bilinen İslam arasında dünya kadar fark vardır. Allahın kastettiği İslam dini Hristiyanlık veya Musevilik veya Hinduizm gibi "dinlerden bir din" değildir. Anlam olarak diğerleri ile aynı kulvarda olmayan daha üst bir kavramdır. Dolayısıyla her İslam diyeni İslam'da sanmayın ve İslama yakın olup Kuran okuyanlara "doğru yolu buldu" gözüyle bakmayın. Çünkü öyle değildir. Bir Afrika kabilesi doğruya ne kadar uzak ise Mekkede doğan bir çocuk da o kadar uzaktır. Doğruları hakederseniz size verilir.

Allah tüm insanlara zikirleri vahiyler şeklinde göndermiştir ve bu zikirler çeşitli şekillere dönüşse bile insanlar arasında sürekli DOLAŞIR. İlkel kabilede de "öğüt" vardır eskimolarda da "öğüt" vardır başka şeyler de. Masallarda şiirlerde anne sözlerinde atasözlerinde özlüsözlerde yazıtlarda kitaplarda her yerde zikir vardır.

İman ise tam manasıyla sizin seçiminizle olacak bir şey değildir.

İman sizin zikire verdiğiniz tepkiye göre size verilecek bir sonuçtur. Doğru ile yanlışı ayırt etme yetiniz zikiri KABULLENİP hayata uyarlamakla gelişir. İman da zikirleri kabullenmenizin sonucu olarak Allah tarafından verilir. Aksini yaparsanız ise doğru ile yanlışı ayırt etme yetiniz körelir. Allah bu durumu "kalpleri mühürlenmişler" şeklinde tabir eder ve onlar iman edemez der. Çünkü onlar zikirlere sırt çevire çevire artık doğru ile yanlışı ayırt etme yetilerini kaybetmişlerdir. Durumu çok daha kötüye gidenler, doğru önlerinde güneş gibi meydanda olsa bile göremez olurlar. Elçileri ayetlere rağmen reddedenlerin durumu gibi... Batıl inançlar, inanç sapmaları hepsi birer "sonuç"tur

Kuran'ı bu açıdan özel kılan zikirleri toplu halde içeriyor olmasıdır. Kuran'ın Kuran'da anlatılan en büyük özelliklerinden birisi doğruyu hakeden için hidayet kaynağı, yanlışı hakeden için ise DAHA FAZLA saptırıcı olmasıdır.

Kuran'da anlatılana göre tüm yaşam sistemimiz zikir üzerine inşaa edilmiştir ve bu kavramlar Kuran'da oldukça fazla geçer. Fakat maalesef mealciler zikir gördükleri her yere kişisel yorum olarak "Kuran" yazarak Allahın anlattığı yerine kişisel yorumlarını yansıtırlar.

Zikir hakkında biraz daha yazmıştım şu başlıkta:
http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11954#post11954


» Sen yüzünü/benliğini, bir hanif olarak

» DİN'e = Allah'ın insanları üzerinde yarattığı FITRAT'a

» çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme yoktur.

» DOĞRU DİN İŞTE BUDUR!

» Fakat insanların ÇOĞU BİLMEZLER.

(Rum 30)

han
15. September 2012, 12:08 AM
Bence bu konu hakkında şunları da konuşmalıyız:

1- Müslüman kime denir ve gerçek müslüman kimdir?
Ömrünü 5 vakit namaz ile tamamlamış ancak "Allahuekber" anlamını dahi bilmeyenler, Kuranı anlamak için meal okumayı dahi günah sayanlar... Bazı Cuma vaazlarında bile söz konusu olduğu var...

2- Kuran/İslam, tek bir yargı mıdır, yoksa insanlara geniş ufuklar açan, kişiye/kula özgü bir yorum kapısı mıdır?
tek bir yargı olsa, bunca mezhep, bunca farklı alim görüşü vs. ne olacak, hangisi islam diye sorarız

ates demir
16. September 2012, 03:33 PM
Sevgili Zinedov
Soylenecek söz yok, en guzelini soylemissin.
Evet Rum 30. Lakin coklari bihaber.
Bir kez degil, Binlerce kez tesekkurler.
Lafı çok uzatmayacağım. Sayın han demiski
Müslüman kime denir?
Vahye teslim olana, vahiyle barışık yaşayana müslüman denir.
Kuran; okunan bir hidayet kaynağıdır, sakinanlar icin kilavuzdur, dusunenler akledenler ve caba gosterenler icin rehberdir. Bu rehber kendi kendini tefsir eder.
Esas soru vahiy nedir?
Güneş birini ısıtır da birini ısıtmaz mı?
Eğer ısıtmazsa bu nasıl adalet?

han
17. September 2012, 12:24 AM
Ates demir,

senin tanımların malüm tanımlar. Ancak, senin tanıma göre bir Müslüman örneğin "Kitap'ta okudum, evrim var" dese, cemaat onu yaşatır mı?

Bu durumda kim Müslüman?

Fazıl's
17. September 2012, 02:10 AM
Bence bu konu hakkında şunları da konuşmalıyız:

1- Müslüman kime denir ve gerçek müslüman kimdir?
Ömrünü 5 vakit namaz ile tamamlamış ancak "Allahuekber" anlamını dahi bilmeyenler, Kuranı anlamak için meal okumayı dahi günah sayanlar... Bazı Cuma vaazlarında bile söz konusu olduğu var...

2- Kuran/İslam, tek bir yargı mıdır, yoksa insanlara geniş ufuklar açan, kişiye/kula özgü bir yorum kapısı mıdır?
tek bir yargı olsa, bunca mezhep, bunca farklı alim görüşü vs. ne olacak, hangisi islam diye sorarız

1-Dünyayı cennete çevirme çabasında olurken bunu, yaradana duyduğu özlem ve saf inancın eşliğinde yapanlara Müslüman denir.
2-Soru çok güzel ve anlamlı...Şöyle söyleyelim, İslam = Kuran değildir ancak, Kuran = İslam'dır, yani İslam; Kuranı kapsayan ancak Kuran'la sınırlanmayan evrensel bir sistemdir. Yaradanın sözleri tükenmez, iki kapak arasına sığmaz. Ayrıca insan denen varlığın benliğine İslam, doğuştan kodlanmıştır. En uzak mesafe ya da en ilkel bir kabilede olursa olsun, vicdan, kötüyü bilir, kötünün ne olduğunun farkındadır.

han
17. September 2012, 08:59 PM
Fazıl's,

diğer arkadaşlar da "müslüman"ı benzer veya farklı farklı tanımlayacaktır. Ancak şurada paylaştığımız birçok fikri, gidip bir cami avlusundaki "müslüman" kardeşimize paylaşsak, "sapık" ilan edilip aforoz dahi edileceğimizi tahmin edebiliyoruz.

Öyleyse birileri artık "Müslüman" kimdir söylemesi gerekmez mi?
Diyanet Vakfı da geleneksel öğretileri aktarıyor, daha akademik-felsefik-bilimsel bir yola pek giremiyor sanki.

Ee kimdir bu "Müslüman"?

hakikat_yolcusu
17. September 2012, 10:13 PM
"Hiç kimseye elçi göndermedikçe azap etmeyiz" diye bir ayet varsa demek ki mesajın ulaşmadığı kimseler vardır ya da var olabilir. yok herkese ulaşmıştır bir şekilde dersek o zaman bu ayeti nereye koyacağız? ayrıca ben kanaatimce İslam'ı duymayan insan vardır diye düşünüyorum.

saygılarımla...

Zinedov
18. September 2012, 02:42 AM
"Hiç kimseye elçi göndermedikçe azap etmeyiz" diye bir ayet varsa demek ki mesajın ulaşmadığı kimseler vardır ya da var olabilir. yok herkese ulaşmıştır bir şekilde dersek o zaman bu ayeti nereye koyacağız? ayrıca ben kanaatimce İslam'ı duymayan insan vardır diye düşünüyorum.

saygılarımla...

1) Zikirin ulaşmadığı insan yoktur. Çünkü insanı sorumlu kılan zikirdir. "Öylesine yaratılmış" boş beleş insan yoktur.

2) İslamı(barış ve esenliği) bilmeyen/hayal etmeyen insan yoktur.


Uzaydan gelişmiş bir uzaylı kolonisi geldiğini düşünün. Bunlar kötü niyetli olmayıp insanlarla tanışmak isteseler onlarla görüşen KİM OLURSA OLSUN dünyayı, insanları, evrensel doğruları, evrensel yanlışları, iyi şeyleri, kötü şeyleri aşağı yukarı aynı şekilde anlatır. Sorun insanların bunları bilmemesi değil, uygulamamasıdır. Herkes bildiği tüm doğruları tam olarak uygulasa ve bildiği yanlışlardan kaçınsa zaten fazlası da ihsan edilir, tüm dünyada İSLAM(barış ve esenlik) olur.

Hırsızlığın kötü bir şey olduğu DERSİNİ VEREN bir KELOĞLAN MASALI okuduğunuzda ve o masaldaki o öğüdü anladığınızda (fıtrata uygunluğunu görüp aklen/vicdanen onayladığınızda) bu konudaki zikir size ulaşmış demektir. O andan itibaren hırsızlıkla ilgili sorumlusunuz. O masalı her kim uydurduysa o da uydururken birinden öğrendiği ZİKRİ içine yerleştirmiştir. Takip etme imkanınız olsa o da birinden duyduğu bir şiirden öğrenmiştir belki, şiiri yazan da öğüdü başkasından duymuştur, en nihayetinde bunun varacağı yer yani ulşabileceğiniz asıl kaynak HERHANGİ bir VAHİYDİR diye düşünüyorum.

Zikir her yerde vardır ve her zaman olmuştur. Mushaf da zikirin bize ulaşmasında YALNIZCA vesilelerden bir vesiledir. Zaten mushafta yazanların ilahi olduğunu ve Allah katından olduğunu kabul etmenizin sebeplerinden birisi de mushafın bir kısmının daha önceden başka yollarla EDİNMİŞ OLDUĞUNUZ zikirler ile uyuşmuş olmasıdır.

Kısacası öğüdü getiren ACEP Allah elçisi mi değil mi diye bakılmaz. LAFA BAKILIR ve doğru olduğu görülür görülmez MESAJA UYULUR. Aksi takdirde bildikleri doğruları söylemesine rağmen uymamak amacıyla peygamberlik ispatı için mucizeler isteyen müşriklerin durumuna düşeriz.

khaos
18. September 2012, 03:31 AM
Sayın zidenov,
siz uzaydan gelen koloni falan diyince aklıma hemen bu karikatür geldi.yersiz olacak ama bağışlayın

http://karikaturdelisi.blogspot.com/2010/09/selam-dunyal-kble-ne-tarafta.html

hakikat_yolcusu
18. September 2012, 11:05 PM
1) Zikirin ulaşmadığı insan yoktur. Çünkü insanı sorumlu kılan zikirdir. "Öylesine yaratılmış" boş beleş insan yoktur.

2) İslamı(barış ve esenliği) bilmeyen/hayal etmeyen insan yoktur.


Uzaydan gelişmiş bir uzaylı kolonisi geldiğini düşünün. Bunlar kötü niyetli olmayıp insanlarla tanışmak isteseler onlarla görüşen KİM OLURSA OLSUN dünyayı, insanları, evrensel doğruları, evrensel yanlışları, iyi şeyleri, kötü şeyleri aşağı yukarı aynı şekilde anlatır. Sorun insanların bunları bilmemesi değil, uygulamamasıdır. Herkes bildiği tüm doğruları tam olarak uygulasa ve bildiği yanlışlardan kaçınsa zaten fazlası da ihsan edilir, tüm dünyada İSLAM(barış ve esenlik) olur.

Hırsızlığın kötü bir şey olduğu DERSİNİ VEREN bir KELOĞLAN MASALI okuduğunuzda ve o masaldaki o öğüdü anladığınızda (fıtrata uygunluğunu görüp aklen/vicdanen onayladığınızda) bu konudaki zikir size ulaşmış demektir. O andan itibaren hırsızlıkla ilgili sorumlusunuz. O masalı her kim uydurduysa o da uydururken birinden öğrendiği ZİKRİ içine yerleştirmiştir. Takip etme imkanınız olsa o da birinden duyduğu bir şiirden öğrenmiştir belki, şiiri yazan da öğüdü başkasından duymuştur, en nihayetinde bunun varacağı yer yani ulşabileceğiniz asıl kaynak HERHANGİ bir VAHİYDİR diye düşünüyorum.

Zikir her yerde vardır ve her zaman olmuştur. Mushaf da zikirin bize ulaşmasında YALNIZCA vesilelerden bir vesiledir. Zaten mushafta yazanların ilahi olduğunu ve Allah katından olduğunu kabul etmenizin sebeplerinden birisi de mushafın bir kısmının daha önceden başka yollarla EDİNMİŞ OLDUĞUNUZ zikirler ile uyuşmuş olmasıdır.

Kısacası öğüdü getiren ACEP Allah elçisi mi değil mi diye bakılmaz. LAFA BAKILIR ve doğru olduğu görülür görülmez MESAJA UYULUR. Aksi takdirde bildikleri doğruları söylemesine rağmen uymamak amacıyla peygamberlik ispatı için mucizeler isteyen müşriklerin durumuna düşeriz.

saygıdeğer zinedov...
yazdıklarınızı okurken bir an dehşete düştüm. iki örneğinize cevap vermek isterim.
-1- sizin uzaylılara anlatılan Keloğlan hikayesinde hırsızlığın doğru ve güzel birşey olduğu belirtilse şimdi bu zavallılar hırsızlık yapmaktan mı sorumlu tutulacaklar? bu tarz rivayetler, fıkralar, öğütler de var bildiğiniz gibi.mesela üzümü ye bağını sorma, devlet malı deniz yemeyen domuz, Düşenin dostu olmaz, Merhametten maraz doğar gibi atasözleri-deyişler ve meşhur zinayı öven namıkemal fıkraları da var :) şimdi ben uzaydan gelmiş olsam ve bunlarla karşılaşsam sizin mantığıza göre nelerle sorumlu tutulmam gerek acaba. yada 2 yaşındaki oğluna, söv oğlum ana avrat diye tembih eden babalar,amcalar,dayılar var. şimdi bu evlat küfür etmekten mi sorumlu tutulacak yoksa etmemesi gerektiğinden mi?

-2-öğüdü getirenin Allah elçisi olup olmadığına bakmak gerekir bence, bu konuda insan tatmin olmalıdır. tabii ki insan bir kanıt isteyecek. (İbrahim Peygamberin kıssasında bile buna benzer bir durum var) bunun adı mucize olur, keramet olur, kanun olur, mantıki ispat olur vs vs...

ha bi de evrensel doğru martavalını duyuyoruz her tarafta. ne bu evrensel doğru yahu. kimin doğrusu, neye göre doğru??? belki bir iki değerde -mesela hırsızlık- tüm insanlık ortak noktada buluşuyor da peki faiz, zina, miras, evlenme vs vs gibi onlarca değerde ortak bir fikri var mı insanlığın?

şimdi ben de sorayım, mesajın ulaşmadığı bir insan (ben mushafın ulaşmadığı insan olduğunu düşündüğüm gibi zikrin de ulaşmadığı insan olabileceğini düşünüyorum) neye göre hayatına yön verecek? çevresindekilerin doğru-yanlış dediklerine göre mi yoksa evrensel doğru denen kurallara göre mi yoksa Kuran'a göre mi? bu üç sistemin de birbiriyle zıt olan kuralları mutlaka var. neden sorumlu olacak bu şahıs acaba? ben şunu söyleyebilirim, bu kişi Kuran'a göre: 1-Elçi gelmediği için bu kişiye azap edilmez 2-Allah sadece kendisine şirk koşulmasını affetmeyeceğini bildiriyor. demek ki olayın özeti bu.

saygılarımla...

hakikat_yolcusu
18. September 2012, 11:06 PM
Sayın zidenov,
siz uzaydan gelen koloni falan diyince aklıma hemen bu karikatür geldi.yersiz olacak ama bağışlayın

http://karikaturdelisi.blogspot.com/2010/09/selam-dunyal-kble-ne-tarafta.html

komik karikatür :D teşekkürler...