PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Talkım (talkın/telkin) : (ele verir talkımı, kendi yutar salkımı!


aorskaya
17. August 2012, 02:11 AM
SELAMUN ALEYKÜM,

Sevgili kardeşlerim,

İslamdan gözüken fakat aslında islamda olmayan, çok yanlış süregelen bir pratik olan; cenazalerin definlerinden sonra yapılmakta olan telkin uygulamalarının, hem dinen hem de mantıken yanlışlığı üzerinde çok fazla söze gerek yoktur.

Yine kurana rağmen, kuran terk edilerek rivayetlerle dine sokulan uygulamalardan birini daha ele almakta fayda görüyorum.

Zamanımızda, "imam verir talkımı, kendi yutar salkımı" yada " ele verir talkını kendi yutar salkımı" şeklinde atasözlerine bile girecek kazanç kapıları oluşturmasından dolayı sıkı sıkı sarılan telkin işlemlerinin, aslında küçük dünya menfaatlerine dinin değişilmesi olduğunun bilinmesi gerekir.

ŞİMDİ TELKİNİN İCADI VE PEKİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN YANLIŞLARIN NELER OLDUĞUNU YAZARAK DETAYLANDIRALIM.

A- Muhaddislerden imam-ı Deylemi ve imam-ı İbni Asakir’in bildirdiği hadis-i şerif şöyledir:

1- Kardeşlerinizden biri ölüp de, toprakla örtülmesi tamamlanınca, biriniz kalkıp kabrin başında "Ey filan kadının oğlu filan" desin! Çünkü o vefat eden kimse, "Bizi irşad et de Allah da sana rahmet etsin!" der. Fakat siz bunu duyamazsınız.

AÇIKLAMAM: Vefat eden toprak altından "bizi irşad et..." diye sesleniyor, ama biz duyamıyormuşuz? Peki bunu kim duymuş? Nasıl bütün müslümanları duyduğuna inandırmış? O duyabiliyorsa, nasıl bir insanmış, yada insan üstü bir varlıkmıymış? Sadece, birinin duyduğunu söylediği şey yüzündenmi bu kadar saçmalıklar yaşanıyor?

2- Telkin veren kimse "Dünyadan çıkarken, Allah’ın birliğini, Muhammed aleyhisselamın Onun kulu ve Resulü olduğunu, Allah’ı Rab, İslamiyet’i din, Kur'anı İmam kabul ettiğini hatırla!" desin! Çünkü münker ve nekir meleklerinden biri diğerine "Gel bunun yanından çıkalım. Çünkü Hücceti kendisine telkin edilen kimsenin yanında durmamıza lüzum yok" der.

AÇIKLAMAM: Bu meleklerin böyle dediklerini nerden biliyorsunuz? Bunu da ölüyü duyanmı söylemiştir?

a- Bu dediğini tekrar hatırlatınca ne olacaktır. Ölüye ne faydası olacaktır? Üstelik önceki kısımda bu ölünün isteği üzerine yapılıyor durumdadır, bu da ayrı bir saçmalıktır. (Bana şunları, bunları hatırla diye ihtar edin, irşad edin ne olur! tamam, ya; hele sen bir öl de orası kolay...)

b- Bütün müslümanlara telkinde bulunulduğuna göre, meleklerde orada olmaya gerek duymadığına göre, sadece kafir ölülerin başındamı bu melekler duracaklardır? Niçin bu ayrımcılık yapılmaktadır? Yine kuranı terk ve yine hüsran...

3- [Oradaki] bir zat (Ya Resulallah annesin adını bilmezsek ne yapalım?) diye sual etti. Peygamber efendimiz (Ey Havva’nın oğlu filan dersiniz) buyurdu. (Ramuz)

AÇIKLAMAM: Anasının adını sormaya, bilmeye ne gerek varki o zaman... Herkese havva oğlu; filan denseydi... sadece adı soyadı ile seslenince acaba ölü kendine seslenildiğini anlayamıyormu?

2- Fıkhi hükümlerden bazıları:
Kabirdeki meyyite telkin vermek meşrudur. (Cevhere)

Ölüye, definden sonra telkin vermek sünnettir. (Nur-ül yakin fi mebhas-it telkin)

Resulullah, definden sonra telkin vermeyi emretti. Kendisi de telkin verdi. (Cila-ül-kulub)

İmam-ı Saffer hazretleri, "Ölü kabre konunca, ruhu ve aklı geri gelir. Kendisine verilen telkini anlar. Telkin meşrudur" buyuruyor. İnaye sahibi "Hocam Kadıhan’dan işittim ki, imam-ı Merginani telkin verirdi ve telkini bize vasiyet ederdi" buyurmuştur. (Mevkuffat)

3- Burada da ben karışmam, siz bilirsiniz mantığı yer almaktadır. (Bakın kardeşim, bazıları telkin verin, bazıları vermeyin, bazıları da serbestsiniz diyor. Seçim sizin, valla ben demiyorum, karışmam, ona göre deniliyor!)

Merakıl-felah ve Tahtavi haşiyesi’nin tercümesi olan Nimet-i İslam kitabında telkinin nasıl verileceği anlatıldıktan sonra deniyor ki:
1- Telkin meşrudur. Bu Ehl-i sünnetin kavlidir, (Mevtanıza telkin edin) hadisine göredir.

2- Definden sonra telkin olunmaz. Bu söz, mutezilenin görüşüdür.

3- Meyyite telkin ne emredilir, ne de nehyedilir.

Burada, sünnetçi ekole mensup mezhepçilerin haddinden fazla haksızlık yaptıkları mutezilenin görüşlerindeki mantığı tebrik ve takdir ederek devam etmek üzere sizinde görüşlerinize bırakıyorum...

saygılarımla...
aorskaya

merdem
22. February 2013, 04:23 AM
Gayet normaldir Degerli Aorskaya Kardesim,

Adnan Oktar gibiler olduktan sonra, ölülere akil ve din dersleri verenler de olur kabir basinda. Buyrun bakin neler sacmaliyor. Bu sözleri söylemekle herhalde kendisine de bir paylar ayiriyor, olur ya ileride ben demedim mi size, Allah gaybi istedigine bildirir diye. Ardindan atar da atar. Ac köpek mi yok piyasada atilan kemigi havada kapmayacak.

Anca son nefesinde anlar böyleleri neyle kimle dalga gectiklerini.


SUNUCU: “Bazı ayetlerde gaybı yalnız Allah’ın bilebileceğinden bahsedilmektedir. Ancak pek çok hadiste Peygamberimiz (s.a.v.)’in gelecek zaman için de söylediği sözler vardır ve bunlar birebir gerçekleşmektedir. Örneğin günümüzde yüksek binaların yapılacağı ile ilgili bir hadis var. O dönemde evler hep tek katlı olmasına rağmen Peygamberimiz (s.a.v.)’in bunu nasıl bildiğini anlatabilir misiniz?” demiş izleyicimiz.

ADNAN OKTAR: Gayb, Allah’ın bildirmesiyle insanların bilebileceği bir şeydir. Allah seçtiği kullarına gaybı bildireceğini Kuran’da belirtiyor. Seçtiği, uygun gördüğü kullarına gaybı bildireceğini bildiriyor. O seçtiği kullarından bir tanesi de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’dir. Bütün gelecek zaman gözlerinin önüne serilmiştir Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in. Yani zamanın dışına çıkmıştır, bütün zamanı tek bir an içerisinde hepsini görmüştür. Bütün olmuş, olacak olayların hepsini görmüştür. Kıyamete kadar olacak olayları da görmüştür. Sonra da sahabelere bunları zaman içerisinde yavaş yavaş aktarmış ve anlatmıştır. Binlerce anlatımı olmuştur. Bunlar da hadis olarak bizlere gelmiştir. Zamanı geldikçe olaylar oluyor ve olaylar oldukça da hadislerin doğru olduğunu görüyoruz. (Sayın Adnan Oktar’ın 3 Şubat 2009 tarihinde Mavi Karadeniz TV’de canlı olarak yayınlanan röportajından)


http://harunyahya.org/tr/Makaleler/24522/allah-kullarindan-dilediklerine-gayb-hakkinda


Daha fazlasini okuyamadim, 100 tikladigim sitede 98 inde bu ismi gördükce sinir oluyorum. Bir insanin yüzünde nur olur, adamda okadar make-up bile fayda etmiyor:p

Selam ve dua ile.

40tr40
3. March 2013, 01:42 AM
Allahın selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Aşağıya astığım yazı Adnan Oktar 'ın A9 isimli kanalındaki açıklamalarından alınmıştır. Yorum sizin.
BAKARA SURESİ, 208. AYETİN EBCEDLERİ ÇOK MANİDAR
Bakara Suresi, 208. ayet
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
“Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (İslam'a) girin.” Hepiniz İslam’a girin, yani İttihad-ı İslam’a girin. Şeddesiz 1956 tarihini veriyor. Şeddeli 2016. 1956’da kim bilir ne var? 2016’da kim bilir ne var? Allah bütün iman edenlere sesleniyor; “Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe ( İslam'a) girin.” Çok manidar; 1956, şeddeli 2016.
(Bu arada 1956 Adnan Oktar 'ın doğduğu tarihtir!)

bartsimpson
3. March 2013, 02:48 AM
dikkatli olun internette hakkında yazı yazan herkesi mahkemeye veriyor :)

40tr40
3. March 2013, 09:47 PM
dikkatli olun internette hakkında yazı yazan herkesi mahkemeye veriyor :)

Uyarınıza tşk. kardeşim. Madem ki öyle bir durum var, alıntı yapmadan da yazabilirdiniz bunu :) Ben yazıyı editledim ama alıntı halen duruyor:)

merdem
3. March 2013, 10:55 PM
Aktar midir oktar midir neyin nesiyse, Allah'in Mahkeme'sinden bihaber olmali, varsin yigsin bu dünyada, vitrin puppeleriyle doldursun cevresini. Allah'in huzurunda da cagirsin avukatlarini, görür ne derceye kadar torpillenecek o zaman :p

bartsimpson
3. March 2013, 11:17 PM
Uyarınıza tşk. kardeşim. Madem ki öyle bir durum var, alıntı yapmadan da yazabilirdiniz bunu :) Ben yazıyı editledim ama alıntı halen duruyor:)

:o özür, af, çok dikkatsizim :confused:

40tr40
4. March 2013, 05:48 PM
:o özür, af, çok dikkatsizim :confused:

Estağfurulllah kardeşim. Özür gerektirecek bir durum yok. Yine de duyarlı davranışınız ve iyi niyetli uyarınız için çok tşk. ederim. Allah razı olsun.:)

aorskaya
7. March 2013, 01:33 PM
1- Allahın selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Aşağıya astığım yazı Adnan Oktar 'ın A9 isimli kanalındaki açıklamalarından alınmıştır. Yorum sizin.
BAKARA SURESİ, 208. AYETİN EBCEDLERİ ÇOK MANİDAR
Bakara Suresi, 208. ayet
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
“Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (İslam'a) girin.” Hepiniz İslam’a girin, yani İttihad-ı İslam’a girin. Şeddesiz 1956 tarihini veriyor. Şeddeli 2016. 1956’da kim bilir ne var? 2016’da kim bilir ne var? Allah bütün iman edenlere sesleniyor; “Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe ( İslam'a) girin.” Çok manidar; 1956, şeddeli 2016.
(Bu arada 1956 Adnan Oktar 'ın doğduğu tarihtir!)

2-
dikkatli olun internette hakkında yazı yazan herkesi mahkemeye veriyor


3- Uyarınıza tşk. kardeşim. Madem ki öyle bir durum var, alıntı yapmadan da yazabilirdiniz bunu :) Ben yazıyı editledim ama alıntı halen duruyor:)

4- :o özür, af, çok dikkatsizim :confused:

Selamun aleyküm,

yukarıdaki alıntılar, kendini dolaylı yoldan mehdi ilan eden, yeni müslüman olduğu için müslümanlığı daha yeni öğrenen birinin bile yapmayacağı show-gösteri amaçlı yapay müslümanlığı yüzünden kur'ana ters düşen biri olan ve arkasında büyük güçler olduğu düşünüldüğünden yanlışlarının dillendirilmesinden korkulan bir diyalogu göstermektedir.

Sevgili kardeşlerim,

Biz samimi müslümanlar isek, dinin doğrularını görmek ve göstermek zorundayız. Dine yanlış şeyler yamamaya çalışan, tağutlar başta olmak üzere, dini dünya menfaatlerine değişenler ile dini oyun- gösteri haline getirenlerle gizlice ve açıktan mücadele etmeliyiz.

Eğer, bizler bunu yapmaya çalışmazsak, cihaddan kaçan kimseler konumuna düşeriz.

Rabbin doğruları, onu yanlışlamaya, hükümsüz kılmaya yönelik olarak karşımızda hangi güç olursa olsun her ne pahasına olursa olsun biz müslümanlarca savunulması, anlatılması gereken şeylerdir.

Biz müslümanlar, en az imansızlar kadar cesur olmadıkça, mücadele etmedikçe, karşılık vermedikçe, kısaca cihat etmedikçe müslüman olamayacağımızı görelim.

Buyursun versin mahkemeye... Başka bir başlıkta bizzat kendisinin mehdi ilan edişine ilişkin video şeklindeki görsellerle açtığım başlıkta vardır.

Ondan korkan, onun gibi olsun diyerek, aşağıda merdem kardeşimizin yazısındaki dik duruşu örnek almayı tavsiye ediyorum.

Aktar midir oktar midir neyin nesiyse, Allah'in Mahkeme'sinden bihaber olmali, varsin yigsin bu dünyada, vitrin puppeleriyle doldursun cevresini. Allah'in huzurunda da cagirsin avukatlarini, görür ne derceye kadar torpillenecek o zaman :p

Sevgili merdem, hislerimi buraya yansıtmışsınız, teşekkür ederim...

Saygılarımla...
aorskaya

bartsimpson
7. March 2013, 06:45 PM
yürü be "aorskaya" kim tutar seni....

aorskaya
7. March 2013, 06:55 PM
yürü be "aorskaya" kim tutar seni....

Teşvik edici sözlerin için teşekkürler bart!

Ama, seni tutan nedir yada kimdir, bunu da belirtmen mümkünmüdür?

selamlarımla sevgili kardeşim...
aorskaya

khaos
9. March 2013, 03:12 PM
"Efendiler ve ey Millet! iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat (yol) uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğu ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Tarikat başkanları bu dediğim gerçeği bütün açıklığı ile algılayacak ve kendiliklerinden derhal tekkelerini kapatacak, müritlerinin bundan böyle olgunluğa eriştiklerini kabul edeceklerdir."

M.Kemal ATATÜRK

bartsimpson
10. March 2013, 04:21 AM
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1123559&CategoryID=78

khaos
10. March 2013, 01:52 PM
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1123559&CategoryID=78

ATATÜRK'ÜN BURSA KONUŞMASI
Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek"

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

Mustafa Kemal Atatürk Bursa, 5 Şubat 1933