PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Zamanımızda hadis varmıdır- varsada biz ne kadarını tespit edebiliriz?


aorskaya
15. August 2012, 01:55 AM
Allah'ın selamı üzerinize olsun.

Son peygamberimiz muhammed, tıpkı diğer peygamberlerimiz gibi vardır ve doğal olarak onun hadis ve sünnetleri de vardır. Bu nedenle peygamberlere imanımızın gereği, bu son peygamberimizinde hadis ve sünnetlerine iman etmezsek; dinden çıkar, müslüman olamayız.

Ancak; Müslümanların artık bir konuyu çok iyi kavramaları gerekir.

a- Allah teala; yaratan olarak, son peygamberimizi de vefat ettirmiştir.

b- Ancak; kuranı ise koruyarak; kıyamete kadar insanların yaşam biçimlerini kurana göre belirlemelerini, yani islam olarak kurana göre yaşamalarını istemiştir.

Bu nedenle;
1- Son peygamberimiz hayatta iken; İSLAM = KURAN + HADİSLER + SÜNNETLER
2- Peygamberin vefatından sonra ise; İSLAM = KURAN olmaktadır.


Peygamberimizin vefatından sonra; Sade bir müslüman için başka hiç bir kaynağa gerek olmadan yaşamak ve kurtuluşa ermek mümkündür. Bu nedenle, insanların kurtuluşu için tek başına kuran yeterlidir.

Ancak; müslümanların sade bir müslüman olmakla yetinmeyip; mümin, salih kimseler olmak için çabalayarak, daha iyi mevkiler yakalamaya çalışması gerekir.

İşte bu durumda da; kuranı sade bir müslüman olmaktan öteye giderek; daha iyi anlamak, daha iyi yaşamak, başkalarının da daha iyi anlamasını ve yaşamasını sağlamak için daha çok bilgi edinmesi gerekir.

Bu nedenle de müslümanların; kurandan konular hakkında kendi anlayışı oluştuktan sonra başka söz, görüş, rivayet ve iddialara bakarak, bunların içinde kurana ters olmayanlardan kendi görüşüne göre daha mantıklı olanı olursa onu alıp, hayatına sokarak, kendi görüşüyle değiştirerek yaşaması ve takva bakımından üstlere tırmanması zorunludur.

Ama, bunu yaparken; özellikle peygamberimize atfedilen her sözün hadis olmayacağını çok iyi bilmesi ve hadis olarak değil de; dini açıklayan yardımcı bilgi gibi kabul ederek kuran merkezli yaşamasını unutmamalıdır.

Kendine müslüman diyen ve rivayetleri kuranın önüne geçirmek gibi (kuranı merkeze alarak yaşayamamak gibi), kabulleri yüzünden; öbür hayatını tehlikeye atarak, ebedi cehennemlik olabileceğini göremeyen, düşünemeyen kardeşlerime şunu söylemek isterim.

1- Hadis farklı, hadis rivayeti ise farklı şeylerdir. Hadis; peygamber sözüdür ve uyulmazsa insanı dinden çıkarır.

2- Hadis rivayeti ise peygamberimize ait olduğu iddia edilen sözlerdir. Bu nedenle; ravisi yada senedi ne kadar sağlam olduğu iddia edilirse edilsin hiç bir şekilde % 100 kesinlikte (son peygamberimize onaylatılmadığı sürece-ki; peygamberimiz vefat ettiğinden buda mümkün değildir) hadis olamaz.

3- Bu nedenle; bu rivayetlerin kurana götürülerek; kurana ters düşmeyenlerinden dini açıklama olarak yararlanılmalıdır.

4- Kurana ters düşenlerin ise hemen çöpe atılmaları gerekir. Buna iman edip, kurana inanmayarak dini yaşamak, ebedi cehenneme götürür.

İşte zamanımızda; din kardeşlerimin bu bilinçle yaşamayı çok arzu etmeleri, kurtuluş için Allah’ın ipi olan kurana sarılmaları gerekir.

Aksini yapanlar ise; “zerre kadar imanla cehennemde yansa dahi çıkıp cennete gitmeyi, yada inandım deyipte ibadet yapmadan; peygamberimizden şefaat adında torpil bekleyerek cennete gideceğini sanırken; hesap gününde peygamberimizi tarafından; “ümmetim kuranı terk etti” diye şikayet edilenlerin içinde yer alarak ebedi cehennemlik olabileceklerini kabul etsinler.

saygılarımla...
aorskaya

pramid
15. August 2012, 08:15 AM
Selam sizinde üzerinize olsun.

Siz hadis için kalbur delik genişliklerinizi açıklamışsınız. Bu kalburlar bir çok insan için farklı olmaktadır. Buda bir çokları için farklı din demek, dini parçalamak demek.

İnzal olunan ile uğraşacağınıza, niye samiri gibi rasulün izi/eseri ile uğraşalım ?

Bahsettiğiniz hadislerin yazılması ve aktarılması Kalemle öğreten Rabbin izni ile mi olmuştur.?

Önce tüm otoriteyi/ilahları terk edelim, sonra Allahın ipine sarılalım

aorskaya
15. August 2012, 10:05 AM
Selam sizinde üzerinize olsun.

Siz hadis için kalbur delik genişliklerinizi açıklamışsınız. Bu kalburlar bir çok insan için farklı olmaktadır. Buda bir çokları için farklı din demek, dini parçalamak demek.

İnzal olunan ile uğraşacağınıza, niye samiri gibi rasulün izi/eseri ile uğraşalım ?

Bahsettiğiniz hadislerin yazılması ve aktarılması Kalemle öğreten Rabbin izni ile mi olmuştur.?

Önce tüm otoriteyi/ilahları terk edelim, sonra Allahın ipine sarılalım

Selamlar,

Sevgili kardeşim, Yazımda kalbur deliklerinin geniş tutulması olmadığı gibi kalbur dahi yoktur. Yazımın hangi kısmından kalburu çıkardığını anlayamadım.

Çok kısa bir anlatımla; "insanların kurtuluşu yakalamak için kurandan kendi anladıklarına göre yaşamaları gerektiğini, ancak kurtuluşla birlikte daha iyi kullar arasına girebilmek için, yani salih kullar mertebesine girebilmek için, kendi anlayışı yanında, mantıklı ve doğru gelen başka görüşlerden de (kurana ters olmamak şartıyla) faydalanması gerektiğine değinmişim.

Şimdi, kurandan konuları kendi anlamak yanında, aynı konuda başkalarının daha iyi anlamaları varsa onları almak, kalbur kullanmakmı olmaktadır?

Bu görüşlerden faydalanmanın neresi yanlıştır? Sadece kendi bilgimizle yetinecek idiysek, şimdi bile forumda bunları yazışmamız anlamsız olmazmı?

Ancak; hadis olgusunu kabul ettiğim için, kalbur icat ediyorsanız, bu yine sizin yanlışınızı gösterir.

Çünkü; peygamber vardır, doğal sonucu olarak onun hadis, sünneti de vardır. Bunlar kendi zamanında; kuran yanında islam için uyulması farz olan şeylerdir.

Ancak; "peygamberden sonra bunlar korunmadığı için, bunların tespitide imkanlı olmadığı için, islam eşitliği sadece kuran olmaktadır" dedikten sonra, herkesin kendi kuran görüşünü oluşturduktan sonra, "hadis, sünnet gibi kutsiyet kazandırmadan" her görüşten faydalanmak gerekir diye tamamlamışım.

Görüldüğü gibi, kuran yanında, onun tek kaynak olarak kabulü yanında başka kaynak kabulü yokken, sizin;

İnzal olunan ile uğraşacağınıza, niye samiri gibi rasulün izi/eseri ile uğraşalım ?
Bahsettiğiniz hadislerin yazılması ve aktarılması Kalemle öğreten Rabbin izni ile mi olmuştur.?

şeklinde sözleriniz dayanaksız kalmaktadır. Yazımın neresinde, "rivayetler hadis kabul edilerek" kullanılsın vardır? sizin, kalburun delikleri bir tarafa kalburun kendini bile çıkaramamanız gerekirdi. Çünkü; ben bugüne aktarılan hadis olduğunu yazmadağım gibi, varsa bile hiç bir şekilde % 100 kesinlikte tespit imkanı olmadığını söylüyorum. Bu kısımda, bir kopukluk yaşamışsınız, yanlış algılamışsınız.

Dikkat edilirse; son peygamberimizin vefatından sonraki dönem için islam=kuran dediğim görülür.

Ha, şimdi kendi kuran bilgimiz yanında, sizin, başkalarının görüşlerinden ne kadar faydalanmaya çalışıyorsak, rivayetlerden, alim, ulema görüşlerinden neden faydalanmayalım? Nasıl olsa, kurana ters olanları çöpe atacağız, ters olmayanları ise; bizimkinden daha doğru ve mantıklıysa kullanacağız...

son olarak; Önce tüm otoriteyi/ilahları terk edelim, sonra Allahın ipine sarılalım demişsiniz. Elbette; Müslümanlığın ilk kuralı olan bu deyime" amenna" diyerek kabul ediyorum. Ancak; siz yazımdan, bunun tersini çıkarmışsınız, bu yanlış olmuştur.

Şimdi buna cevap bile vermeyeyim, yazımı tekrar okuyun, Allah'ın ipine sarılmaktan başka bir şey olmadığını, hele de başka otorite yada ilah'ın yer almadığını görün ve ne kadar haksız yere ağır bir cümle kullandığınızı görmeye çalışın...

Yazımı tekrar ve kısaca aşağıya alıntılıyorum. Hala, aynı düşüncede iseniz, lütfen, yazımdan bu düşüncenize delil olarak kullandığınız kısmı alıntılayarak belirtiniz.

saygılarımla...
aorskaya

Allah'ın selamı üzerinize olsun.

Son peygamberimiz muhammed, tıpkı diğer peygamberlerimiz gibi vardır ve doğal olarak onun hadis ve sünnetleri de vardır. Bu nedenle peygamberlere imanımızın gereği, bu son peygamberimizinde hadis ve sünnetlerine iman etmezsek; dinden çıkar, müslüman olamayız.

2- Peygamberin vefatından sonra ise; İSLAM = KURAN olmaktadır.


Peygamberimizin vefatından sonra; Sade bir müslüman için başka hiç bir kaynağa gerek olmadan yaşamak ve kurtuluşa ermek mümkündür. Bu nedenle, insanların kurtuluşu için tek başına kuran yeterlidir.

Ancak; müslümanların sade bir müslüman olmakla yetinmeyip; mümin, salih kimseler olmak için çabalayarak, daha iyi mevkiler yakalamaya çalışması gerekir.

İşte bu durumda da; kuranı sade bir müslüman olmaktan öteye giderek; daha iyi anlamak, daha iyi yaşamak, başkalarının da daha iyi anlamasını ve yaşamasını sağlamak için daha çok bilgi edinmesi gerekir.

Bu nedenle de müslümanların; kurandan konular hakkında kendi anlayışı oluştuktan sonra başka söz, görüş, rivayet ve iddialara bakarak, bunların içinde kurana ters olmayanlardan kendi görüşüne göre daha mantıklı olanı olursa onu alıp, hayatına sokarak, kendi görüşüyle değiştirerek yaşaması ve takva bakımından üstlere tırmanması zorunludur.

Ama, bunu yaparken; özellikle peygamberimize atfedilen her sözün hadis olmayacağını çok iyi bilmesi ve hadis olarak değil de; dini açıklayan yardımcı bilgi gibi kabul ederek kuran merkezli yaşamasını unutmamalıdır.



4- Kurana ters düşenlerin ise hemen çöpe atılmaları gerekir. Buna iman edip, kurana inanmayarak dini yaşamak, ebedi cehenneme götürür.[/i]

İşte zamanımızda; din kardeşlerimin bu bilinçle yaşamayı çok arzu etmeleri, kurtuluş için Allah’ın ipi olan kurana sarılmaları gerekir.

Aksini yapanlar ise; “zerre kadar imanla cehennemde yansa dahi çıkıp cennete gitmeyi, yada inandım deyipte ibadet yapmadan; peygamberimizden şefaat adında torpil bekleyerek cennete gideceğini sanırken; hesap gününde peygamberimizi tarafından; “ümmetim kuranı terk etti” diye şikayet edilenlerin içinde yer alarak ebedi cehennemlik olabileceklerini kabul etsinler.

saygılarımla...
aorskaya

pramid
15. August 2012, 01:45 PM
1- Hadis farklı, hadis rivayeti ise farklı şeylerdir. Hadis; peygamber sözüdür ve uyulmazsa insanı dinden çıkarır.

2- Hadis rivayeti ise peygamberimize ait olduğu iddia edilen sözlerdir. Bu nedenle; ravisi yada senedi ne kadar sağlam olduğu iddia edilirse edilsin hiç bir şekilde % 100 kesinlikte (son peygamberimize onaylatılmadığı sürece-ki; peygamberimiz vefat ettiğinden buda mümkün değildir) hadis olamaz.

3- Bu nedenle; bu rivayetlerin kurana götürülerek; kurana ters düşmeyenlerinden dini açıklama olarak yararlanılmalıdır.

4- Kurana ters düşenlerin ise hemen çöpe atılmaları gerekir. Buna iman edip, kurana inanmayarak dini yaşamak, ebedi cehenneme götürür.

Kalburdan maksadım bunlar.

Hadis, Kurana uyuyorsa kullanılabilir demek nedir?

Kurana uyan Sahih hadis din adına bir delil midir?

Dinin sahibi anlaşılmaz bir kitap inzal etmiş mi? Ne gerek var.

Hadisin doğruluğu araştırılıyor ise O hadise(lere) ZAN denir.

Kuranda bir örnek vardır.

Tahrîm 3 Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir hadis söylemişti. Eşi bunu yayınca, ALLAH onu bundan haberdar kıldı. Ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti. Peygamber konuyu eşine açınca eşi, "Bunu sana kim haber verdi?" diye sordu. "Herşeyi Bilen ve herşeyden Haberdar olan bana bildirdi," diye cevapladı.

Nebi adına hadis rivayetinin sakıncasına örnektir bu ayetler. Yoksa bedene ölmüş, nefsen şahitliği/şehit devam eden nebinin hanımına söylediği haberden bize ne?

aorskaya
15. August 2012, 02:47 PM
Selamun aleyküm,

Sevgili kardeşim,

Acele ile düştüğünüz yanlışları alıntılarla açıklamaya çalışayım.



Kalburdan maksadım bunlar.



1- Hadis farklı, hadis rivayeti ise farklı şeylerdir. Hadis; peygamber sözüdür ve uyulmazsa insanı dinden çıkarır.

2- Hadis rivayeti ise peygamberimize ait olduğu iddia edilen sözlerdir. Bu nedenle; ravisi yada senedi ne kadar sağlam olduğu iddia edilirse edilsin hiç bir şekilde % 100 kesinlikte (son peygamberimize onaylatılmadığı sürece-ki; peygamberimiz vefat ettiğinden buda mümkün değildir) hadis olamaz.

3- Bu nedenle; bu rivayetlerin kurana götürülerek; kurana ters düşmeyenlerinden dini açıklama olarak yararlanılmalıdır.

4- Kurana ters düşenlerin ise hemen çöpe atılmaları gerekir. Buna iman edip, kurana inanmayarak dini yaşamak, ebedi cehenneme götürür.



İyi ama sevgili pramid kardeşim, bunlar kalbur değilki! Aceleyle tam anlamadan yorumlamışsın anlaşılan!

Bakın birlikte yorumlayalaım:
1- Önce hadis ve hadis iddiasının, yani rivayetlerin ne olduğunun bilinmesi gerektiğini anlatmışım. Gerçektende, hadis farklıdır, rivayet ise daha farklı şeyler değilmidir?
2- Hadis rivayetlerinin hadis olmadığını, bu nedenle kutsallık kazandırılmamasını anlatmışım. Neresi yanlıştır.
3- Kurana ters düşmeyen rivayetler dikkate alınabilir demişim, neresi yanlıştır. Sizin görüşlerinizi de dikkate alabilirken, rivayetler neden dikkate alınmasın
4- Kurana ters düşen her görüş hemen çöpe atılmalı demişim, bunda yanlış nerede?


Görüldüğü gibi bunların hiçbiri dinde kalbur görevi görmemekte, kuran gibi kaynak kabul edilmemektedir. Sadece, kurana ters olmayanlardan, hadis kutsiyeti kazandırmadan, açıklama olarak faydalanmak gerekir.

Zaten, şu anda forumda yaptığımız bile bundan ibaret değilmidir? Kuran dışında, birbirimizin görüşlerinden dini daha iyi öğrenmek ve yaşamak için çabalamıyormuyuz? O zaman, aynı şekilde rivayetlerden faydalanmak neden kalbur yaratsın, bunu anlamak güçtür.

ŞİMDİ DE SİZİN DÜŞTÜĞÜNÜZ YANLIŞI, SİZİN YAZILARINIZDAN ELE ALALIM:

1- Hadis, Kurana uyuyorsa kullanılabilir demek nedir?
2- Kurana uyan Sahih hadis din adına bir delil midir?
3- Dinin sahibi anlaşılmaz bir kitap inzal etmiş mi? Ne gerek var.
4- Hadisin doğruluğu araştırılıyor ise O hadise(lere) ZAN denir.
5- Kuranda bir örnek vardır.

Tahrîm 3 Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir hadis söylemişti. Eşi bunu yayınca, ALLAH onu bundan haberdar kıldı. Ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti. Peygamber konuyu eşine açınca eşi, "Bunu sana kim haber verdi?" diye sordu. "Herşeyi Bilen ve herşeyden Haberdar olan bana bildirdi," diye cevapladı.

Nebi adına hadis rivayetinin sakıncasına örnektir bu ayetler. Yoksa bedene ölmüş, nefsen şahitliği/şehit devam eden nebinin hanımına söylediği haberden bize ne?

1- Hadis, Kurana uyuyorsa kullanılabilir demek nedir?

cevap: İyi dikkat etmemişsiniz. Hadis değil, rivayet kurana uyuyorsa kullanılabilir demişim. (kaldıki, hadis zaten kurana ters olamaz, peygamber kurana ters söz söylemez, ama zamanımızda konumuz değil)

Seninki, benimki gibi bir görüş olan rivayetten, kişiler; kendi görüşlerinden daha doğru ve mantıklı geliyorsa, faydalanmalıdır. Kendi görüşünü bırakıp, onu kabul edebilmelidir. Kendisininki daha iyiyse, kendi görüşünü korumalıdır.

2- Kurana uyan Sahih hadis din adına bir delil midir?

cevap: Önce, rivayetlere hadis deme yanlışından kurtulmanız gerekir. Rivayeti hadis kabul edince, saçma sapık rivayetler kişiyi zora soksa da, kurana ters gelse de, hadis kabulü yüzünden gelenekçilerce dini delil sayılıyor.

Halbuki, dinin tek kaynağı vardır, o da kurandır. Bunun dışında hiçbir kaynak dinin delili olamaz.

3- Dinin sahibi anlaşılmaz bir kitap inzal etmiş mi? Ne gerek var.

cevap: Kardeşim, kurana ters olmayan rivayetlerden faydalanmak, kuranı anlamsızmı kılmaktadır da “ne gerek var diyebiliyorsunuz?”

Şu nedenle gereklidir. Kim olursa olsun, kurandan bir konuda çıkardığı anlamı, başka biri daha doğrusunu bulabilir. İşte bu durumda, daha doğru, daha iyi açıklama olan rivayetle karşılaşırsak, bunu almayıp redmi etmek gerekir? Hayır tabiki… Amaç, kuranı en iyi anlayarak yaşamaksa, bizim aklımızdan daha iyi akıl ürünü bir rivayet varsa onu almamız gerekir. Bu kadar basittir.

4- Hadisin doğruluğu araştırılıyor ise O hadise(lere) ZAN denir.
cevap: Ben de zaten, hiçbir şekilde hadis dememişim değilmi? Hep rivayet demişim. Rivayet de zaten, basit anlatımla; kişi görüşüdür, iddiasıdır, zandır…

5-Kuranda bir örnek vardır.

Tahrîm 3 Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir hadis söylemişti. Eşi bunu yayınca, ALLAH onu bundan haberdar kıldı. Ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti. Peygamber konuyu eşine açınca eşi, "Bunu sana kim haber verdi?" diye sordu. "Herşeyi Bilen ve herşeyden Haberdar olan bana bildirdi," diye cevapladı.

Nebi adına hadis rivayetinin sakıncasına örnektir bu ayetler. Yoksa bedene ölmüş, nefsen şahitliği/şehit devam eden nebinin hanımına söylediği haberden bize ne?

cevap: Bu örnek, benim şahsen; “gelenekçi din yaşayanların; peygamberimizin kuran dışında hükümler koyabileceğine delil olmak üzere, kuran dışında vahiy aldığı iddiası” ile sık karşılaştığım bir durumdur.

Halbuki ben bu ayeti, bu iddia sahiplerine karşı; “elbette, kuranın bize anlattıkları ile yetinmek gerektiğini, verilenden daha detay bilgiye ulaşmak istemenin, magazinel yaklaşım olacağını, bize verilen asıl mesajı anlamaktan uzaklaştıracağına delil göstererek “ anlatırım.

Kısaca, kurana ters olmayan; imansızların görüşlerinden bile faydalanmak gerekir. Çünkü onlarında doğru oldukları zamanlar olabilir. Bu durumda doğru kimden gelirse gelsin alınmalıdır. Rivayetlerde, onlar hadis kabul edilip, uymak mecburiyeti anlayışı benimsenmedikçe kullanılmalıdır.

Biraz daha dikkatle konulara yaklaşmanızı diliyorum.

Saygılarımla…
aorskaya

pramid
15. August 2012, 04:34 PM
Rivayet ne sevgili kardeşim?

ERBAB kelimesinin geçtiği yerleri kurandan araştıralım.

Vekâle-rrasûlu yâ rabbi inne kavmî-tteḣażû hâżâ-lkur-âne mehcûrâ(n) FURKAN 30

ittihaze kelimesine dikkat et. Furkan 30. ayette geçiyor

Velâ ye/murakum en tetteḣiżû-lmelâ-ikete ve-nnebiyyîne erbâbâ(en)(k) eye/murukum bilkufri ba’de iż entum muslimûn(e)

Nebileri ve Melekleri/melikleri ERBAB edinmeyin. bkn: Âl-i İmrân / 80

Kul yâ ehle-lkitâbi te’âlev ilâ kelimetin sevâ-in beynenâ vebeynekum ellâ na’bude illa(A)llâhe velâ nuşrike bihi şey-en velâ yettaḣiże ba’dunâ ba’dan arbâben min dûni(A)llâh(i)(c) fe-in tevellev fekûlû-şhedû bi-ennâ muslimûn(e)

Birbirimizi erbab edinmeyelim bkn: Âl-i İmrân / 64

İtteḣażû ahbârahum veruhbânehum erbâben min dûni(A)llâhi velmesîha-bne meryeme vemâ umirû illâ liya’budû ilâhen vâhidâ(en)(s) lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) subhânehu ‘ammâ yuşrikûn(e)

Alimlerinizi ERBAB edinmeyin. Tevbe 31

Din adına görüşler yani rivayetler o kişi ve toplumu bağlar.

Yâ sâhibeyi-ssicni eerbâbun muteferrikûne ḣayrun emi(A)llâhu-lvâhidu-lkahhâr(u) bkn: Yusuf 39

Ey benim hanif olan site arkadaşlarım, birbirine aykırı ERBABLER mi daha hayırlı, yoksa bir ve her şeye üstün olan Allah mı?

aorskaya
15. August 2012, 05:25 PM
Rivayet ne sevgili kardeşim?

ERBAB kelimesinin geçtiği yerleri kurandan araştıralım.

Vekâle-rrasûlu yâ rabbi inne kavmî-tteḣażû hâżâ-lkur-âne mehcûrâ(n) FURKAN 30

ittihaze kelimesine dikkat et. Furkan 30. ayette geçiyor

Velâ ye/murakum en tetteḣiżû-lmelâ-ikete ve-nnebiyyîne erbâbâ(en)(k) eye/murukum bilkufri ba’de iż entum muslimûn(e)

Nebileri ve Melekleri/melikleri ERBAB edinmeyin. bkn: Âl-i İmrân / 80

Kul yâ ehle-lkitâbi te’âlev ilâ kelimetin sevâ-in beynenâ vebeynekum ellâ na’bude illa(A)llâhe velâ nuşrike bihi şey-en velâ yettaḣiże ba’dunâ ba’dan arbâben min dûni(A)llâh(i)(c) fe-in tevellev fekûlû-şhedû bi-ennâ muslimûn(e)

Birbirimizi erbab edinmeyelim bkn: Âl-i İmrân / 64

İtteḣażû ahbârahum veruhbânehum erbâben min dûni(A)llâhi velmesîha-bne meryeme vemâ umirû illâ liya’budû ilâhen vâhidâ(en)(s) lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) subhânehu ‘ammâ yuşrikûn(e)

Alimlerinizi ERBAB edinmeyin. Tevbe 31

"Red"]Din adına görüşler yani rivayetler o kişi ve toplumu bağlar. [/SIZE]

Yâ sâhibeyi-ssicni eerbâbun muteferrikûne ḣayrun emi(A)llâhu-lvâhidu-lkahhâr(u) bkn: Yusuf 39

Ey benim hanif olan site arkadaşlarım, birbirine aykırı ERBABLER mi daha hayırlı, yoksa bir ve her şeye üstün olan Allah mı?

Sevgili kardeşim,

Konuyu tam anlamadan, sanki karşında; rivayetleri, yada başka kimseleri dine ortak eden biri varmış gibi anlatımlarda bulunuyorsun!

Kısaca toparlayım da konu netleşsin:

Bir konu hakkında, dinin tek kaynağı olan kurana baktım, konuyu okuyarak, belli bir anlam çıkardım. Benim aklım ve kaynağım kuran olduğu için çıkarımım ilk etapta bana yeterlidir. Ne zamana kadar? Tabiki, benden daha iyi, daha doğru ve mantıklı başka bir açıklama görene kadar.

İşte, aynı konuda benden daha akıllıca bir anlatım, görüş, iddia varsa benim o görüşü almam gerekir. Aklın ve dinin emri budur. Aksi, nefsimizi rab edinmek olur.

Şimdi, kurandaki bir konuda; benimkinden daha doğru olan görüş kimden gelirse gelsin ben alıp, kabul edip, artık ona göre yaşamalıyım.

Benimkinden daha iyi görüş olması ve kendiminkini bırakıp, onu almam kuranı eksiklemez, yetersiz kılmaz, sadece beni eksik, hatalı, anlamamış, yetersiz kılar.

İşte, bu nedenle doğru görüş, kimden olursa olsun alınmalıdır. Bu rivayette olabilir. Rivayetin doğruyu anlatan ve kurana uygun olan konusu varsa, neden kullanılmasın. Benden daha doğru bir anlatımı varsa, sadece riavyet olduğu için alınmaması ne kadar akıllıca olur, bu mantıklı olmaz.

Ayrıca;

1- Din adına görüşler yani rivayetler o kişi ve toplumu bağlar. demişsiniz.

[I]Buna katılmıyorum. Rivayetin anlamını bilirsek, onun hadis olmadığını da kavrayabilirsek, sadece bizden öncekilerin görüşü, düşüncesi olarak ele almak mümkün olur. Böyle olunca da, bu rivayet ne kişiyi, nede toplumu bağlar.

Yada şöyle örnekleyelim:

Rivayet yerine, siz; falan şahısdan aldığınız bilgi ile benim o konuda yanlış düşündüğümü bana gösterirseniz, ben de buna inanırsam, bu görüş aktarma (rivayet) diye almamalımıyım. Görüş sahibinin önemi olmadan, görüşün, fikrin bizzat kendisinin önemli olması gerektiğini kabul etmeyelimmi?

2- Ey benim hanif olan site arkadaşlarım, birbirine aykırı ERBABLER mi daha hayırlı, yoksa bir ve her şeye üstün olan Allah mı? demişsinde;

Kim rabbin kelamını terkedip de başkalarını rab edinecek şekilde onların kelamını kabul ediyorki?

Kardeşim; bütün insanlar için tek din, hak din olan islamdır. İslam = kurandır.
Sadece kuran. Bunu ilk yazımdan itibaren dillendiriyorum.

Kurandan konuları daha iyi anlamama yardımcı olacaksa, sadece kendi anladıklarımla yetinmek yerine her görüşe açık olmak gerekir. Bunlardan, kendimizinkinden daha mantıklı, doğru ve kurana ters olmayanı alarak yaşamaya devam etmek gerekir. Bu da başka rabler edinmek değil, Allah kelamını daha iyi anlayan olursa, onu kabul etmek üzere incelemek olur. Rabbimizin, kelamlarını, ayetlerini en doğru anlamaya çalışmak ise takdir edilecek bir anlayıştır.

Saygılarımla...
aorskaya

Zinedov
16. August 2012, 01:30 AM
Bizler bize HERHANGİ BİR VESİLE İLE ulaşan ZİKİRden sorumluyuz.

Zikir ateist dahil olmak üzere HERHANGİ BİRİne ait bir sözde de olabilir, bir YAZIT'ta da olabilir, anonim bir masal/şiir/türkü/efsanede de olabilir.

Dolayısıyla; zikir içeren bir söz/hadis/rivayet/masal/şiir varsa o dikkate alınmalıdır.

Eğer zikiri dikkate almaz isek kendilerine gelen elçileri reddeden insanların durumuna düşeriz.


Daha önce yazdığım bir not:

Hakkı söyleyen HERHANGİ birisinin söylediği hakka tabi olmak için (örneğin "hırsızlık yanlıştır, yapmayın" sözü için) o kişinin Allah tarafından vahiy alıyor olmasına, havada uçmasına, gözlerinden lazer çıkarmasına, yanında kanatlı melekler/varlıklar olmasına vb. gerek yoktur. Müşrikler o kadar istemelerine rağmen bu şekilde mucizevi bir olay da cereyan etmemiştir, çünkü buna gerek yoktur.

Eğer Rahman bize "doğru sözü" herhangi bir vesileyle ulaştırmışsa, fıtreten bildiğimiz doğruyu bir şekilde "hatırlatmışsa" ve biz bize ulaşan "söz"ün hak olduğunu hem FITRAT hem de başka kaynaklardan bize ulaşmış zikirler gereği bilmemize rağmen doğruya tabi olmak için bir takım şartlar öne sürüyorsak nankörün önde gideniyiz demektir.


Fakat dini YASA'lar tek hüküm koyucu olan yaratıcı tarafından belirlenir, elçinin dini hüküm oluşturma yetkisi yoktur. Yasalar "elçi&Allah ortak yapımı" değildir. ELÇİ; Allaha ait hükümleri diğer insanlara bildiren ve "kendisi de öğrenip uygulayan"dır. Dolayısıyla ilahi kaynağa/Allah'ın sözüne/Kuran'a dayanmayan bir dini hüküm içeren sözlere/hadislere itibar edilmemelidir.

pramid
16. August 2012, 08:28 AM
selam, selam ...

Sizi, korunduğunu iddia ettiğiniz rivayetler ile baş başa bırakıyorum.

Ben sizin uyduğunuza uymam.

aorskaya
16. August 2012, 10:16 AM
selam, selam ...

1- Sizi, korunduğunu iddia ettiğiniz rivayetler ile baş başa bırakıyorum.

2- Ben sizin uyduğunuza uymam.

Aleyküm selam.

Sizin gibi, çok akıllı yazılarını gördüğüm birinden, sanki inadına yapıyormuşçasına, bütün anlatımlarımıza rağmen, "Rivayetler dini yaşamını savunanlar" dan biriymişim gibi yazılarla karşılaşmak, hem şaşırtıyor, hem üzüyor.

Bütün okuyanlar, konunun açılışından bu tarafa, kuran merkezli yaşamı kabul ve tavsiye ettiğimizi görürken, sizin bunu görmemeniz mümkün değildir.

Sebebini tam bilemediğim bir şekilde adeta, rivayetleri savunan biri konumuna sürüklemeye çalışıyorsunuz.

ŞİMDİ SİZİ İSPATA DAVET EDİYORUM:

1- Sizi, korunduğunu iddia ettiğiniz rivayetler ile baş başa bırakıyorum.

Rivayetlerin korunduğunu hiç bir yerde söylemediğim gibi, tam tersine hadislerin bile korunmadığını, bu yüzden bunu iyi anlamaya çalışarak, zamanımızda hadis aramanın beyhude olduğunu, hadis denenlerin sadece hadis iddiası yani rivayet olduğunun bilinmesini anlatmaktayım.

Şimdi, lütfen, herhangi bir yazımdan alıntı ile bu iddianızı kanıtlayın, sizden özür dileyeyim. Aksi halde, sizin hakka tecavüzden bir özür borcunuz var, bilmenizi rica ederim.

2- Ben sizin uyduğunuza uymam.

"UYMAM DEDİĞİN" görüşümüzü kısaca aşağıya bir kez daha alıntılıyorum.

Eğer cidden bunu kabul edemiyorsanız, sizin nefsinize yenik düştüğünüzü, onu efendi edindiğinizi görmenizi diliyorum.

Çok basitçe; bir müslüman kurandan kendi anladığını belirlemeli ve ona göre yaşamaya çalışmalıdır. Ama aynı konuda, kim olursa olsun, daha doğru, daha mantıklı ve kurana uygun bir görüş bildirmişse onu alıp, daha doğru yaşamak gerekir.

Buraya kadar bütün yazdıklarımda savunduğum budur.

Siz buna, gerçekten uymayacaksanız, her durumda kendi aklınızın bulduğunu yeterli görecekseniz, daha iyisi olmasına rağmen yaşamınıza sokmayacaksanız, bu rabbimizin bizden istediği olmadığından, aksine ben sizin bu mantığınızı kabul edemem. Kaldıki, bu durumda, şimdi burada yazışmamız bile anlamsız olurdu.

saygılarımla...
aorskaya

aorskaya
16. August 2012, 10:24 AM
Bizler bize HERHANGİ BİR VESİLE İLE ulaşan ZİKİRden sorumluyuz.

Zikir ateist dahil olmak üzere HERHANGİ BİRİne ait bir sözde de olabilir, bir YAZIT'ta da olabilir, anonim bir masal/şiir/türkü/efsanede de olabilir.

Dolayısıyla; zikir içeren bir söz/hadis/rivayet/masal/şiir varsa o dikkate alınmalıdır.

Eğer zikiri dikkate almaz isek kendilerine gelen elçileri reddeden insanların durumuna düşeriz.


Daha önce yazdığım bir not:

Fakat dini YASA'lar tek hüküm koyucu olan yaratıcı tarafından belirlenir, elçinin dini hüküm oluşturma yetkisi yoktur. Yasalar "elçi&Allah ortak yapımı" değildir. ELÇİ; Allaha ait hükümleri diğer insanlara bildiren ve "kendisi de öğrenip uygulayan"dır. Dolayısıyla ilahi kaynağa/Allah'ın sözüne/Kuran'a dayanmayan bir dini hüküm içeren sözlere/hadislere itibar edilmemelidir.

Selamun aleyküm,

Kısa, öz ve aynı başarıda anlaşılır, doğru bir yazı olmuş, tebrik ederim...

"HÜKÜM YALNIZ ALLAH'A AİTTİR. PEYGAMBERLERE DAHİL HİÇ KİMSEYE BU YETKİ VERİLMEMİŞTİR. RESULLER DAHİL, HERKES SADECE BU HÜKÜMLERİ TEBLİĞ VE UYMAYA DAVET EDEBİLİR."

Bunun yanında; doğru kimde olursa olsun alınıp faydalanmalı, yanlış kimde olursa olsun ondan kaçılmalıdır.

saygılarımla...
aorskaya

pramid
16. August 2012, 10:48 AM
Alıntı:
Zinedov Nickli Üyeden Alıntı
Bizler bize HERHANGİ BİR VESİLE İLE ulaşan ZİKİRden sorumluyuz.

Zikir ateist dahil olmak üzere HERHANGİ BİRİne ait bir sözde de olabilir, bir YAZIT'ta da olabilir, anonim bir masal/şiir/türkü/efsanede de olabilir.

Dolayısıyla; zikir içeren bir söz/hadis/rivayet/masal/şiir varsa o dikkate alınmalıdır.

Eğer zikiri dikkate almaz isek kendilerine gelen elçileri reddeden insanların durumuna düşeriz.


Daha önce yazdığım bir not:

Fakat dini YASA'lar tek hüküm koyucu olan yaratıcı tarafından belirlenir, elçinin dini hüküm oluşturma yetkisi yoktur. Yasalar "elçi&Allah ortak yapımı" değildir. ELÇİ; Allaha ait hükümleri diğer insanlara bildiren ve "kendisi de öğrenip uygulayan"dır. Dolayısıyla ilahi kaynağa/Allah'ın sözüne/Kuran'a dayanmayan bir dini hüküm içeren sözlere/hadislere itibar edilmemelidir.

Selamun aleyküm,

Kısa, öz ve aynı başarıda anlaşılır, doğru bir yazı olmuş, tebrik ederim...

"HÜKÜM YALNIZ ALLAH'A AİTTİR. PEYGAMBERLERE DAHİL HİÇ KİMSEYE BU YETKİ VERİLMEMİŞTİR. RESULLER DAHİL, HERKES SADECE BU HÜKÜMLERİ TEBLİĞ VE UYMAYA DAVET EDEBİLİR."

Bunun yanında; doğru kimde olursa olsun alınıp faydalanmalı, yanlış kimde olursa olsun ondan kaçılmalıdır.

Kısa, öz ve aynı başarıda anlaşılır, doğru bir yazı olmuş, tebrik ederim...

Zikir ateist dahil olmak üzere HERHANGİ BİRİne ait bir sözde de olabilir, bir YAZIT'ta da olabilir, anonim bir masal/şiir/türkü/efsanede de olabilir.

Dolayısıyla; zikir içeren bir söz/hadis/rivayet/masal/şiir varsa o dikkate alınmalıdır.

Lokman 6 İnsanlardan bazısı var ki, halkı bilgisizce ALLAH'ın yolundan saptırmak ve onu hafife almak için temelsiz/boş hadislere sarılırlar. Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.

Casiye 6-7 Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir. ALLAH'tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar? Vay haline her uydurukçu günahkarın!

Yûsuf 111 Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin detaylı açıklaması ve inananlar için bir hidayet ve Rahmettir.

Mürselât 50 Artık bundan sonra hangi hadise (söze) inanırlar?

Bir rivayet Kurana uyuyor ise o rivayet korunmuşmudur?

Rivayet Kurana uymuyorsa korunmamış tahrife uğramıştır değil mi !!!

pramid
16. August 2012, 11:00 AM
Aleykumselam,

Ben dikkate almıyorum hadisleri ...

Bizim sorgulanacağımız bir kitap var ve bizler onlardan sorumluyuz.

Kitabımıza eksik muamelesi yapmayalım.

Kırdımsa özür dilerim, ama ben kuran dışında söylen sözlere itibar etmem ve uymam.

Kuranı işitir ve itaat ederim, Eğer yanılır veya hata edersek de rabbimizden af dileriz yargılamamsını isteriz.

Benim işitip itaat edeceğim tek şey bellidir. Bireysel olarak kişilerin düşünceleri kendilerini bağlar ve ben onları dinler, sonunda da Kurana yani en güzel söze uyarım.

Sizin savunmanız, inkarcılara açık kapı bırakmaktadır. Yoğunlaşmaları gereken kitap harici, bakmaları geren kişi ve kitaplara yönlendirmektedir.

aorskaya
16. August 2012, 11:30 AM
Aleykumselam,

Ben dikkate almıyorum hadisleri ...

Bizim sorgulanacağımız bir kitap var ve bizler onlardan sorumluyuz.

Kitabımıza eksik muamelesi yapmayalım.

Kırdımsa özür dilerim, ama ben kuran dışında söylen sözlere itibar etmem ve uymam.

Kuranı işitir ve itaat ederim, Eğer yanılır veya hata edersek de rabbimizden af dileriz yargılamamsını isteriz.

Benim işitip itaat edeceğim tek şey bellidir. Bireysel olarak kişilerin düşünceleri kendilerini bağlar ve ben onları dinler, sonunda da Kurana yani en güzel söze uyarım.

Sizin savunmanız, inkarcılara açık kapı bırakmaktadır. Yoğunlaşmaları gereken kitap harici, bakmaları geren kişi ve kitaplara yönlendirmektedir.

Selamun aleyküm,

Pramid kardeşim,

Biz rabbimize hamd olsun müslümanlarız. Beni kırman, bana yanlış yapman önemli değildir. Çünkü; biz bir şekilde konuşur, yazışır aramızı düzeltebiliriz. Yada aynı şekilde devam ederse, "selam" der geçebiliriz.

Ama, din konusunda hataya düşme, hele bilerek doğruları görmezden gelme suçunu işleme lüksümüz olamaz.

Kuranın onaylamadığı hiç bir şeyi yaşamına sokmamaya gayret eden biri olarak; sizin, "kuran endeksli yaşam hassasiyetinizi" anlıyorum. Ancak; sizden her fikre bakmak, benimkinden doğru ise onu almak ve ona göre devam etmek konusunda ayrıştığımız görülüyor.

Sizden sadece; "akıl etmezmisiniz, düşünmezmisiniz" hitapları gereği, sizinkinden daha doğru bir konu görüşü varsa bunu neden almayacağınızı, bu durumda doğruyu bile bile terk etmekle mantık hatasına düşeceğinizi, bir kere daha anlamaya çalışmanızı rica ediyorum.

Ayrıca; "Bozuk saat bile günde en az iki defa doğruyu gösterir" sözü sizlere, doğru kimden gelirse gelsin almak gerektiğini anlatmada yardımcı olabilirmi acaba...

Sizin gibi, akıllı, mantıklı bir kardeşimin basit bir mantık hatasından kurtulabileceğine inancım büyüktür.

Saygılarımla...
aorskaya

aorskaya
16. August 2012, 11:49 AM
[COLOR="DarkRed"]Bir rivayet Kurana uyuyor ise o rivayet korunmuşmudur?

Rivayet Kurana uymuyorsa korunmamış tahrife uğramıştır değil mi !!!

Selamun aleyküm,

1- Rivayet ister kurana uygun olsun, isterse olmasın, korunmamaktadır. Geleneksel (atalar) dini yaşatmek ve yaşamak isteyenler, bunun aksini bile iddia etseler de korunmamaktadır.

Ayrıca, rivayetleri bırakalım, hadisler bile korunmamaktadır. Korunmayan bir alandaki sözlerinde ispat kuvveti sıfırdır. Bunu bilmek gerekir.

[B]2- Rivayet kurana uysa dahi tahrifata uğramış olabileceği gibi, sahte de olabilir.

Yani kurana uygun olan her söz, sahibi olduğu iddia edilene ait olmayabilir. Ancak, kurana ters olmadığı için bunun önemi olmaz. Söz, akıllı ve mantıklı ise, doğru ise, sizin, benim gibi birinin sözü olarak değerlendirilebilir.

Saygılar
aorskaya

pramid
16. August 2012, 12:02 PM
Aleykümselam,

Değerli kardeşim, bir fikri savunuyorsun güzel...

Savunduğun fikir ile ilgili Kurandan delilini getir.

"Bozuk saat bile günde en az iki defa doğruyu gösterir"

Göstermez. Sen doğru zannediyorsun. Zanla iş olmaz.

Müslüman "raina" sözünü söyleyenlerin mantığında değildir. Yani söylenen sözü taklit ve şunu yap emri ile hareket etmez. "unzurna" mantığındadır. Yaptığı hareketi kurana denetletir; başkasının görüşüne baş vurmaz.



Kurana harici Rivayetlerede uyulur mu ?


İnsanlar tarih boyunca hep bir şeylere uymuşlar, yaşamlarını belli sistemlere göre ya da kendi kafalarında oluşturdukları sistem(sizliğe)e göre ikame etmişlerdir. Yaşam tarzının neye göre belirlendiği bazen önemli olmuşken çoğu zaman değersiz bir şey gibi görünmüştür. Kimse kendi inancını, ideolojisini objektif bir şekilde araştırarak kabul etmemiştir. Bu şekilde ki kabullerle, hazırcılıkla bulunan inançlar insanları kuşatmıştır. En saçma inanç yada hayat görüşü bile zamanla toplumun genelinin kabul ettiği bir yaşam tarzı olabilmiştir. Toplumun geneli tarafından da normal görülen herhangi bir inanç zaten toplum nazarında onayını almıştır ve yol o toplum için doğru görülmüştür.




İslam dinine baktığımızda durum bundan çok farklıdır. ALLAH insanlardan kabulle, hazırcılıkla, sorgusuz-sualsiz, araştırılmamış ve delil olmadan inanmayı istememiştir. ALLAH’ın istediği araştırarak, delil bularak ve delile göre inanmaktır. İşte ALLAH buna iman demektedir. İman ‘’inan gitsin’’ değildir. İman ‘babam böyle yapıyor’, ‘hep böyle’ demek değildir. ALLAH’ın mesajını ileten tüm peygamberler de insanları açık delillerle İslam’a çağırmışlardır. Hiç birisi ‘’ben böyle diyorum inanacaksınız’’ dememiştir.




12/108 De ki, “Benim yolum şudur: Açık bir delille ALLAH’a çağırırım, aynı şekilde beni izleyenler de… ALLAH Yücedir, ben ortak koşan birisi değilim.”


ALLAH’ın istediği delili olan şeye inanmamız ve ona göre yaşamımızı sürdürmemizdir.




Peygamberimiz Hz. Muhammed’de delillerle insanları kendisine çağırmıştır. Ey insanlar gelin bana sorgusuz sualsiz inanın dememiştir. Delilini ortaya koyduktan sonra insanları ALLAH’a çağırmıştır. Ona rağmen Kur’an muhalifleri delil istiyorlar.


29/50 “Ona Rabbinden bir delil inmeli değil miydi?” dediler. De ki, “deliller ALLAH’ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”


Bu isteğe karşı ALLAH; deliller benim katımdadır diyor. Deliller bana bağlıdır diyor. Ben olmadan delil olmaz diyor. Bunun ardından delilin adını adresini gösteriyor.


29/51 Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.



Tabi bu adres müşriklere yetmiyor ve bundan da hoşlanmıyorlar. Çünkü bunların derdi delille inanmak değil mevcut kabullerini korumak ve her ne gelirse gelsin reddetmek. Bir diğer dertleri ise kanlı canlı delil görmek istemeleri yada tüm zamanların müşriklerinin görmek istedikleri olağanüstü olaylar. Bu zihniyet peygamberin vefatından sonra istedikleri delilleri üretmiştir. Bu zihniyet peygambere Ay’ı yardırtmış, terini misk gibi kokutmuş, üzerinde bulut gezdirmiş vs vs daha burada anlatamayacağımız yüzlerce düzmece hikaye uydurmuştur. Çünkü bunlar gerçek delillerle tatmin olmazlar. Aynı zihniyet Hz. Musa’dan ALLAH’ı göstermesini de istemişti. Tüm bunlara rağmen ALLAH kuran muhaliflerine sadece tek delil gösteriyor: Sadece ve sadece KUR’AN.



Peygamberin vefatından sonra kuranın yerine yüzlerce delil türemiş ve insanlar bu delil zannettiklerinin peşinden gitmişlerdir. Yeri gelmiş bu delil peygambere atfedilen bir söz olmuş, yeri gelmiş falanca filancaların önder zannettiği adına alim denen birileri olmuş, yeri gelmiş mezhep imamı denen insanlar olmuş. Delil olarak görülen bu insanlar kuranın yerini almış ve insanlar bu insanları kuranın önüne geçirmiştir. Sanki Allah bunlara bir delil indirmiş gibi alim, şeyh , molla olarak bilinen insanlara kutsiyet atfedilmiştir. Halbuki onlar birer insandır ve Allah ‘siz oturun bir şeyler yazın ve sizin dedikleriniz doğrudur’ dememiştir. O alim, molla denen insanlar sadece bir insandır ve ALLAH onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onların söyledikleri hiç kimseyi bağlamaz. Çünkü tek bağlayıcı olan Allah sözü olan kurandır. Onların isimlerinin başındaki sıfatlar sadece insanların ve atalarının taktığı sıfatlardır ve hiçbir geçerlilikleri yoktur.




53/23 Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab’lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar.




Ruhbanlar mı Kuran mı?


Necm suresinin bu ayeti tüm bu sıfatlı sıfatsız(molla, alim, şeyh, aziz, keşiş) insanları bir kenara bırakarak bize yol gösterici olarak gelen Kur’an’ı izlememizi emreder. Bunun dışındakileri izlemek ALLAH’ın reddettiği bir yaşam biçimidir. Bu sıfatlı falancalara bu sıfatları kim taktı diye sadece beş dakika düşünülse doğru rahatlıkla bulunacaktır. Üstelik bu sıfatlı falancalar da insanlara göre göreceli bir halde arz-ı endam etmektedir. Birine göre alim olan diğerine göre sıfatsız ve sıradan olabiliyor. Bu kadar fazla cemaatleşmelerde zaten bundan kaynaklanmaktadır.



35/40 De ki, “ALLAH’ın dışında çağırdığınız ortaklarınızı düşündünüz mü; onlar yeryüzünde neyi yaratmışlar bana gösterin?” Yoksa onların gökte bir ortaklıkları mı var? Veya onlara bir kitap verdik de ondaki bir delile mi dayanıyorlar? Doğrusu, zalimlerin birbirlerine ancak aldatıcı sözler verirler.


Fatır suresindeki bu ayette açıkça delilin ne olacağı vurgulanmıştır. ‘Onlara kitap verdikte ona mı dayanıyorlar’ diyor. Demek ki delil sadece kitapla oluyor. Onun dışında otorite görülenler sadece yaldızlı sözler söyleyen ve terk edilmesi gereken kişilerdir.



52/38 Yoksa üzerine çıkıp (vahyi) dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsin.


Aynı şekilde bu ayette de delilin sadece vahiyle olacağı açıkça vurgulanmıştır.


Tüm bu yanlış inanış ve anlayışların temelinde insanlara ‘ALLAH’ın kafi gelmemesi ve ALLAH’ın yanında ikinci, üçüncü’ figürler görmek istemelerindendir. Bu hastalık tarih boyunca insanlarda görülmüştür. İnsanlar hep ALLAH’ın yanında mutlaka isim aramışlardır. Sadece Allah zikredildiğinde de şu ne olacak bu ne olacak deyip durmuşlardır. Dinin sadece Allah merkezli olmasını kabul edememişlerdir ve edememektedirler de. Dinin merkezine mutlaka çeşitli insanları almak istemişlerdir. Halbuki din sadece ALLAH’ındır ve tek anılması gereken ALLAH’tır. Onun yanında birilerini anmak ve onları sürekli ALLAH’ın yanında olmazsa olmaz görmek şirktir. Camilere, evlere Allah ile birlikte başka şahısların isimlerini yazıp asmak bu zihniyetin ürünüdür. Bunun nedeni de bunlara Allah’ın yetmemesidir.


39/36 ALLAH kuluna yetmez mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. ALLAH kimi saptırırsa ona bir yol gösteren bulunmaz.


39/45 ALLAH tek başına anıldığı an ahirete inanmayanların kalpleri huzursuz olarak ürker. Fakat O’nun dışındakiler anıldığı zaman hemen yüzleri güler.



Burada kurandan başkalarını insanlara delil getirenlere, kardeşim hiç kimseyi bırakmadınız, hiç mi doğru söyleyen yok, şu yok, bu yok diyenlere birkaç soru soralım;


1. Allah tek başına anıldığı zaman neden huzursuz oluyorsunuz?

2. Allah size yetmiyor mu?

3. Falanca hazretleri, filanca alim dediğiniz insanlara uymanız gerektiğine delil olacak ALLAH’ın sözü olan Kur’an’dan deliliniz var mı?

4. Onlara o sıfatları Allah mı verdi yoksa siz ve atalarınız mı verdiniz?

5.Siz ve atalarınızın delil gördüğü adamlar din günü(hesap günü)nde sizleri Allah’ın elinden kurtarabilecekler mi?

6. Kur’an’dan mı sorumlusunuz yoksa sıfat taktığınız adamların söylediklerinden mi?

7. Eğer Kur’an’ı anlamıyoruz diyorsanız anlaşılmayacak bir kitaba Allah nasıl delil diyor?

8. Rabbinden bir delil üzerinde bulunan, işlediği kötülükler kendisine güzel gözüken gibi olur mu? (47/14)






Çözüm bellidir ve kurana teslim olmaktır. Zira tek delil kurandır. Onun dışındakiler birilerinin takıntıları ve takmalarıdır.




İnsan merkezli din anlayışının yerine Allah merkezli din anlayışının yerleşmesi dileğiyle.

aorskaya
16. August 2012, 01:50 PM
Aleykümselam,
Müslüman "raina" sözünü söyleyenlerin mantığında değildir. Yani söylenen sözü taklit ve şunu yap emri ile hareket etmez. "unzurna" mantığındadır. Yaptığı hareketi kurana denetletir; başkasının görüşüne baş vurmaz.


Kurana harici Rivayetlerede uyulur mu ?


Sevgili kardeşim,

Sanırım, gelenekçi din yaşayan kimselerle yaşadığın mücadele yüzünden, onların dayandıkları, dillendirdikleri deyimleri, birinden duyduğun anda, anlatılanı dinlemeden refleks şekilde onlarla aynı kefeye koyan davranışta bulunuyorsun.

Kuran harici rivayetleri bırak, kurana uygun rivayetlere bile hemen uyulmasını istemediğimi sana nasıl anlatabilirm.

Bunu yazılarımda defalarca dile getirmeme rağmen, yine koskocaman bir yazı ile beni de dahil eden, geleneksel dincilere yöneltmelerde bulunup, sorular sormuşsun.

Ben, kuranı dinin tek kaynağı kabul eden bir müslüman olduğumdan, senin bu nitelemeni üzerime almıyorum.

Geleneksel din yaşayanlar, yani rivayetler, yani atalar dini yaşayanlara senin sorduğun soruları ve benzerlerini ben çok yerde sordum.

Lütfen, yazdıklarımı iyi anlamaya, sakin ortamda değerlendirmeye çalış ve muhatabının düşünceleri ile muhatabını tanımaya çalış...

Bak, son defa olmak üzere kısaca söylüyor ve daha önceki yazımı da delil olarak asıyorum.

Kardeşim, herkes, kurandan sadece kendi anladıklarını, kendi anladıklarından daha doğru başka bir anlatım olduğunu bilmesine rağmen yaşayacaksa, burada boşunamı zaman geçirip, bilgi alışverişinde bulunyorsunuz diye sormam gerekir.

Amacımız, kurandaki konular hakkında, bizimkinden daha doğru görüşü olan varsa onu alıp, faydalanmak ve başkalarına da aynı faydayı sağlamak değilmidir... Lütfen bunu düşününüz...

ÖNCEKİ YAZILARIMDAN SADECE BİR TANESİ BİLE (AŞAĞIYA ALINTILANAN) DİNDE KURAN DIŞI KAYNAK KABUL ETMEDİĞİMİN DELİLİDİR.


selam, selam ...

1- Sizi, korunduğunu iddia ettiğiniz rivayetler ile baş başa bırakıyorum.

2- Ben sizin uyduğunuza uymam.

Aleyküm selam.

Sizin gibi, çok akıllı yazılarını gördüğüm birinden, sanki inadına yapıyormuşçasına, bütün anlatımlarımıza rağmen, "Rivayetler dini yaşamını savunanlar" dan biriymişim gibi yazılarla karşılaşmak, hem şaşırtıyor, hem üzüyor.

Bütün okuyanlar, konunun açılışından bu tarafa, kuran merkezli yaşamı kabul ve tavsiye ettiğimizi görürken, sizin bunu görmemeniz mümkün değildir.

Sebebini tam bilemediğim bir şekilde adeta, rivayetleri savunan biri konumuna sürüklemeye çalışıyorsunuz.

ŞİMDİ SİZİ İSPATA DAVET EDİYORUM:

1- Sizi, korunduğunu iddia ettiğiniz rivayetler ile baş başa bırakıyorum. demektesiniz.

Rivayetlerin korunduğunu hiç bir yerde söylemediğim gibi, tam tersine hadislerin bile korunmadığını, bu yüzden bunu iyi anlamaya çalışarak, zamanımızda hadis aramanın beyhude olduğunu, hadis denenlerin sadece hadis iddiası yani rivayet olduğunun bilinmesini anlatmaktayım.

Şimdi, lütfen, herhangi bir yazımdan alıntı ile bu iddianızı kanıtlayın, sizden özür dileyeyim. Aksi halde, sizin hakka tecavüzden bir özür borcunuz var, bilmenizi rica ederim.

2- Ben sizin uyduğunuza uymam.

"UYMAM DEDİĞİN" görüşümüzü kısaca aşağıya bir kez daha alıntılıyorum.

Eğer cidden bunu kabul edemiyorsanız, sizin nefsinize yenik düştüğünüzü, onu efendi edindiğinizi görmenizi diliyorum.

Çok basitçe; bir müslüman kurandan kendi anladığını belirlemeli ve ona göre yaşamaya çalışmalıdır. Ama aynı konuda, kim olursa olsun, daha doğru, daha mantıklı ve kurana uygun bir görüş bildirmişse onu alıp, daha doğru yaşamak gerekir.

Buraya kadar bütün yazdıklarımda savunduğum budur.

Siz buna, gerçekten uymayacaksanız, her durumda kendi aklınızın bulduğunu yeterli görecekseniz, daha iyisi olmasına rağmen yaşamınıza sokmayacaksanız, bu rabbimizin bizden istediği olmadığından, aksine ben sizin bu mantığınızı kabul edemem. Kaldıki, bu durumda, şimdi burada yazışmamız bile anlamsız olurdu.

saygılarımla...
aorskaya

pramid
16. August 2012, 02:17 PM
Senin görüşüne saygı duyuyorum. Burada herkez kurandan çıkarımlarını anlatabilir. Tartışmak, bir nevi haccetmektir. Bir kimsenin kurandan çıkardığı dersleri paylaşmasıdır. Bu çıkarılan bir konu hakkında ki ders, ilimdir.

Sizler, ayetlerden ders çıkarırsınız. Bir konu hakkındaki görüşleriniz için, ayetleri referans alamazsınız.Toplumumuz bu tür uygulamaları yaptığı için, güncel meseleler de bile ihtilaf edebilmekte, kendi görüşünü karşı tarafa benimsetmeye çalışmaktadır.

Seni bir kadeşim olarak gördüğümü de söyliyeyim.

Aramızdaki bu ihtilafın doğrusunu Allah bilir. Rabbmiz bizleri müslüman olark öldürsün, salihlerle beraber haşr eylesin.

Cevap yazamayacağım bundan sonra bu konu hakkında...

Selametle

aorskaya
16. August 2012, 02:28 PM
Senin görüşüne saygı duyuyorum. Burada herkez kurandan çıkarımlarını anlatabilir. Tartışmak, bir nevi haccetmektir. Bir kimsenin kurandan çıkardığı dersleri paylaşmasıdır. Bu çıkarılan bir konu hakkında ki ders, ilimdir.

Sizler, ayetlerden ders çıkarırsınız. Bir konu hakkındaki görüşleriniz için, ayetleri referans alamazsınız.Toplumumuz bu tür uygulamaları yaptığı için, güncel meseleler de bile ihtilaf edebilmekte, kendi görüşünü karşı tarafa benimsetmeye çalışmaktadır.

Seni bir kadeşim olarak gördüğümü de söyliyeyim.

Aramızdaki bu ihtilafın doğrusunu Allah bilir. Rabbmiz bizleri müslüman olark öldürsün, salihlerle beraber haşr eylesin.

Cevap yazamayacağım bundan sonra bu konu hakkında...

Selametle

Söylediklerine canı gönülden katılıyorum. Görüş farklarımız olsada müslümanız, doğrular konusunda birbirimizden faydalanmalıyız.

Ettiğin "dua" için, rabbim kabul etsin diyor, sadece aramızdaki konu hakkında yeteri anlatımlarda bulunduğumdan yazmamanızı kabul ettiğimi, ancak başlık konusunda gelişmelere göre düşüncelerinizi yazmanızı beklediğimi bilmenizi isterim...

saygılarımla...
aorskaya