PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kadir Gecesi Gerçeği


pramid
27. July 2012, 12:22 PM
Kuran cehaleti, küfrü hep karanlık olarak anlatmaktadır. Bknz: Bakara 17


Karanlık içindeki insanın hali gece gibidir.


Allah kudretine şahit olagelen insanın karanlıktan çıkışı için bir dönüm noktası olacaktır. Bu karanlığın sıyrılmaya başladığı gece hali KADİR GECEsi olup, Kuran ayetlerini okuyan biri bu karanlıktan kurtulmaya başlar. Bu dönüm noktası bin aydan hayırlıdır.


Karanlığın giderilmesi gündüze kadar olan bir süreçtir ve günümüzde aydınlanma olarakta ifade edilir. Aydınlanma sürecinde insanda bir hareketlilik ve güç meydana gelir. Zihni melekeleri açılır; ayetleri insanlara anlatma için bir ruh gelir.


Bu gelen ruh ise, temiz bilgi yani ruhul kudus, güvenilir bilgi yani ruhul emindir. Bu ayetlerin, meleklerin ve ruhun istifadeye sunulması aydınlanana kadar sürer.


Kadr Suresi

Bismillâhirrahmânirrahîm.


1. Biz onu Kadir gecesinde indirdik.


Bu ayetteki zamirin ne gittiği noktasında bir çok görüş vardır. Sure bütünlüğünde değerlendirildiğin inzal olanın Ruh ve melekler olduğu görülmektedir. Bu her iniş yani bir çok Müslüman için geçerlidir. Duhan Suresi bu sure bütünlüğünde değerlendirilmelidir.


Duhan1-6. Ha. Mim. -Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, -Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. - Her hikmetli işe o gecede hükmedilir. -katımızdan emir. -Çünkü biz, mürselinleriz. gönderilenleriz, -Senin Rabb'inin acıması gereği olarak .Doğrusu o işitendir ,bilendir.

Son nebinin örnekliği ile Kuranın gece okunması öğütlenir Bknz: Müzzemmil Suresi


Hz. Musa'nın Allah ile sözleşmesi yine gece ile ifade edilmektedir. Bkn: Bakara 51, Araf 142


Allahın ayetlerini görülmesi yine bir gece ile ifade edilmektedir. Bknz: İsra 1, Yasin 37


Kuran gece okuyuşlarını tavsiye etmektedir. Bknz: Ali İmran 113


İsra 12: Biz, geceyi ve gündüzü birer ayet olarak yarattık. Nitekim, Rabbinizin nimetlerini (bknz: Nimet verdiklerini yoluna ilet "Fatiha suresi") araştırmanız, ayrıca, yılların sayı ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz, her şeyi açık açık anlattık.


Müminun 66,67. Çünkü ayetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin hezeyanlar savururdunuz.


Furkan 64: Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler. Ayrıca Bknz Zümer 9


2. Kadir gecesini idrak ettin mi? Vemâ edrâke mâ leyletu-lkadr(i)


İdrak etmek? Son nebi başta olmak üzere tüm müslümanlar gelen bir hitap.


3. Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.


Bu süre, takribi bir insan hayatına denk gelmekte olupp, hidayetin bir ömürden daha değerli olduğunu anlatmaktadır.
4. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh , her iş için iner dururlar.


Burada ki "izin" Duhan suresinde ki "emir" ile değerlendirilmelidir.


Fussilet 30: Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin! derler.


Budaki melekler Kuran ayetleridir. Melik olan allahın emirleri ve hidayet rehberleri. Bu ayetler ne ile müjdelemektedir. Melekler intak sanatı ile konuşturulup, hidayete erenler bu müjdeyi vermektedirler; Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin!


Mücadele 22: .....İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.....


Nahl 102 De ki: Onu, Ruh kudüs (Temiz bilgi) , iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirir durur.(nezzelehü: Bu şeddeli ifade devamlılığı bildiri)


5. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.


Kuranın enerjisi, gücü ve bilgisi insanı karanlıktan aydınlığa çıkarır.

Rabbim karanlıklardan bizi kurtarsın.

www.vekuran.blogspot.com

ozaner
5. August 2012, 03:56 PM
KADER GECESİ
Kadir gecesi aynı zamanda kader gecesidir zira Kadir gecesi denen olgu aslında vahiy insan buluşmasının adıdır.Aynı zaman da bu olay belli bir zamana has bir olgu değildir ve süreklilik ifade eder ( تتنزّل - tetenezzelü') yani bir kez inmiş bitmiş bir şey değildir.Yani geçmiş bir zaman diliminin kutlaması değildir.Hatta totocuların piyangocuların beklediği bir kez yakalayıp cenneti garanti ettiği bir olay hiç değildir.

Kadr 1 BİZ bu [ilahî kelâm]ı Kadir Gecesi'nde 1 indirdik
Kadr 2 Bilir misin nedir Kadir Gecesi?
Kadr 3 Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır: 2
Kadr 4 o gece melekler, Rablerinin izniyle ilahî bir esin taşıyarak 3 bölük bölük inerler; 4 (insanı) her türlü [kötülük]ten
Kadr 5 emîn kılar bu (gece), tâ şafak vaktine kadar.

Bir gece inmeye başlayan bu vahiy indiği yeryüzünün kaderini değiştirecektir.Sevmediğim bir ifade ile bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.Artık yer yüzü bir değer KADR le ölçülecek veya ölçüyü elinize almaktasınız.Yani kaderiniz artık bir şekilde ellerinize verilmektedir indirilmektedir indirilmesi gerekeken
Abese 11 Kellâ innehâ teżkira(tun/ Hayır. Şüphe yok ki, o bir öğüttür
12 Femen şâe żekerah(u)/ kim istekliyse O'nu hatırlayıp öğüt alabilir
13 Fî suhufin mukerrame(tin)/ O'nun] kutsal ve soylu vahiyleri [ışığında],

Evet vahiy indirilmeye başlandı indirilmeye devam ediyor ve devam edecektir.Bu gecenin zaman olarak çok değeri yoktur çünkü ilk inişe biz yetişemediğimizden bizim için asıl olan zaman değiş inişin olmasıdır.Yani vahyin kalbimize inmesidir çünkü kaderimizin değişmiş olması önemlidir.Kadr bir değerdir bir ölçüdür bir mihenk tir

Kadir gecesi neden bin aydan hayırlıdır.Yani yaklaşık bir ömürün en hayırlı günü en önemli günü en değerli en Kadrli günü vahiy bize inmeye başlağı /tanıştığımız gündür .Yani Vahyi tanıdığımız bir kadr gecesidir.yani bir Bir kader gecesidir. Onun için bir ömrün en hayrlı günü bu gündür.

Bu gece melekler iner ama niçin iner veya nasıl iner bir bakalım /Fussilet 30 İnne-lleżîne kâlû rabbuna(A)llâhu śümme-stekâmû tetenezzelu ‘aleyhimu-lmelâ-iketu ellâ teḣâfû velâ tahzenû ve ebşirû bilcenneti-lletî kuntum tû’adûn(e)/

Fussilet 30 Fakat,] “Rabbimiz Allah'tır!” diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere gelince, onların üzerine sık sık melekler iner [ve şöyle derler:] “Korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini!

Fussılet; 14) Hani elçiler onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle demişlerdi: "Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmeyin!" Şöyle cevap vermişlerdi: "Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyleri inkâr ediyoruz
Melekler Elçiler/melekeler Ruh / Kuran /vahiyle birlikte inerler

Mü'min: 15) O Refi'dir, dereceleri yükseltendir, Arş'ın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için kendi emrinden/ kendi işinden olan ruhu kullarından dilediğine ilka eder. [bırakır
(Hicr: 29) Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp ruhumdan içine üflediğim zaman, hemen ona secdeye kapanın.
(Sâd: 72) Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp rûhumdan içine üflediğim zaman, hemen ona secdeye kapanın

Sonuç olarak Kadir gecesi dediğimiz gece bir zaman diliminden çok olgusal bir gerçekliktir.Yani vahiyle tanışma ve vahyin kadrini kıymetini bilip hayatının tümüne yaymaktir Zira vahiy inmeye devam etmektedir - tetenezzelü' - (tenezzelü') vahiyle ilgili olarak kaderimiz farklılaşmaktadır. Her okuyuş her değer veriş her ciddiye alış 41/30 vahyin devamlılğı ve karşılık olarak bereket rahmet idrak kapılarının aralanması anlamına gelmektedir.Yani siz vahye verdiğiniz değerler kadar anlam kazanacaksınız bu bir gün değil bir saat değil bir an değil süreklilik ifade eden bir olgudur. Kader gecesi kaderinizin şekillendiği bir süreçtir/ gecedir .Bu da vahye verdiğiniz değer kadr kadardır gün gece aramaya gerek yoktur.vahiyle yaşadığımız her an kader gecemizdir

ozaner
5. August 2012, 11:42 PM
Alemlerin Rabbi kainatın bir fıtrat üzere yarattı 30/30 aynı zamanda insana da ve kendini unutmayan insan fıtratı gereği hakikatin peşine düştü, aradı, sordu ,soruşturdu ve hep bir arayış içinde oldu zira yaratılış bir arayıştı . Hz İbrahim’in ayı yıldızı güneşi örnek vermesi bir arayış öğretisidir. Hz Musa’nın yolculuğu hep birer arayıştı. İnsanın arayışı hiç bitmedi bitmemiştir bazıları bu arayışın yönünü saptırarak başka yöne çevirmiştir

2/177 İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler ancak onlardır

İnsan bir yolculuk için yaratılmıştı hakikate olan açlık, hakikate olan özlemle bunu yaparken de Rahmanın insana verdiği en önemli özellik olan fıtrat akıl ve idrak etme yeteneğini kullandı.
Peki bu arayış nasıl bir arayıştı sadece mistik düşünceden mi ibaretti. Hz Peygamber Hira ya nıçin çıkardı ne düşünürdü neden orada zaman geçirirdi neydi onu günlerce aç susuz olarak orada bekleten ,ne arardı. Sorunu ne idi neden oraya gitme ihtiyacı hissetmişti.

Evrensel hakikati arıyordu ; Emin Muhammet sadece o değil ondan önceki Haniflerde aramışlardı sormuşlar ve soruşturmuşlardı. Ancak arayış doğru olmalı ve doğru sorular sorulmalı idi ki gelen doğru cevabı doğru anlamak mümkün olsun Zira başka topluluklarında arayışı vardı onlar Rabbimizin evrensel mesajını değil, kendilerine kıyak çekecek bir öğreti bekliyorlardı. Onlar siparişlerini vermişler tanımlarını yapmışlar, ???Alemlerin Rabbi ?? Olan bir İlah değil kendilerini hizmet edecek onları kutsayacak ve onlara hizmet edecek bir ilah arayışı içinde idiler. Yani yeryüzünde adalet hukuk ve özgürlük değil tam tersi şefaat yüceltilme ve torpil bulma peşinde idiler. Oysa Peygamberi beklenti tam tersi di .Dertlere deva ,sorunlara çözüm isteniyordu. Emin Muhammet soruyordu NEDEN BU ZULUM ,NİÇİN BU ADALETSİZLİK, Niye bu kadar ahlaksızlık var. Bu karmaşa ve bozukluk nedir niye bu kadar sömürü var insan onuru neden bu kadar çiğneniyor. Evrende bu uyum adalet düzen varken yeryüzündeki bu düzensizlik neden nedir bu işin çözümü nedir . YANİ DERDİNİZİN farkında olun ki deva geldiğinda doğru kullanın demekti Hira .

Zira astım olduğunuzun farkında değilseniz fıs fıs verirseler koltuğunuzun altına sıkarsınız.Yani Yeryüzü sorunlarının çözümü için gelen,yani hayatın içinde olan ve sorunları çözen kitabı okuyup duvara asarsanız belliki hiranız olmamış sizin, onun için bütün insanların HİRA sı olmalı Ki Onun yani evrensel mesajın , KADR ini iyi bilmek gerekir zira o gelen mesaj Okutur evreni insanı hayatı ve Rabbi insanlığın yaşam kaynağıdır canlılık ve diri olamanın reçetesidir insanı ve yaratanı tanıtır önce 96/1 “O benzeri bulunmayan aziz bir kitaptır.”( 41/41)
“Ve hiç şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir.” (43/44) Beklemenin cevabıdır zikir evren zikrederken sen nasıl zikretmezsin der. Aradığın yol budur çözüm budur der ve yalnız sen istersen olur der“Oysa o Kur’an âlemlere bir zikir öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün şereften başka bir şey değildir.” (68/52)
Çözüm arıyordun ya Hiran da “ Ey insanlar, Rabbinizden size kesin bir kanıt ( burhan) geldi ve size apaçık bir nur Kur’an’ı indirdik.” Buyur çözümün der;
“Âlemlere uyarıcı korkutucu olsun diye Furkan’ı indiren Allah ne yücedir.” (25/1)
“Bu kendisinde şüphe olmayan, muttakiler içinde kılavuz (yol gösterici) olan bir kitaptır.” (2/2)
“Allah, rızasına uyanları bununla (Kur’anla) kurtuluş yollarına ulaştırır.
İşte aradıkların işte sordukların işte kafanı çatlatan soruların cevabı :
“Apaçık olan kitaba andolsun ( 43/2) “ Bilinen bir kavim için ayetlerini (çeşitli biçimlerde, birer birer ) fasıllar halinde açıklanmış, Arapça Kur’an olan bir kitaptır.(41/3) “Eğer o, Allah’tanbaşkasının katından olsaydı kuşkusuz içinde bir çok aykırılık (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.(4/82)

“Bu Kur ‘an ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi olan ve her şeyden haberdar bulunan (Allah) tarafından birer birer açıklanmış bir kitaptır.(11–1)
“O Kur ‘an bir şaka değildir.(86–14)
“Rabbinin sözü doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. Onun sözlerini değiştirebilecek yoktur.(6–115)
“Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.(31–2)
“İşte bu insanlara apaçık bir tebliğdir; hem bununla uyarılsınlar hem onun (Allah)’ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler, hem de akıl ve vicdanı temiz olanlar öğüt alsınlar.(14–52)
“ Allah’tan sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “hayır”dediler. (16–30) “Kur’andan müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indirmekteyiz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz. (17–82)
De ki: iman edenleri sağlamlaştırmak Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere onu Kur’an’ı hak olarak Rabbinden Ruh’ul Kudüs indirmiştir.(16–102)

Sonuç olarak Hira hiç bitmeyen bir yolculuktur.bir ümit bir beklenti bir arayıştır.Çünkü fıtratını kaybetmeyenler umutlarını kaybetmezler .Onlar evrensel hakikatı evrende zaten hep görürler ve hep beklerler ve Rableri bu beklentiyi boşa çıkarmaz. Onlara sordukları sorulara en mükemmel cevabı alırlar . Bu değere değer vermekle başlar herşey, değer verdiğin kadar değerlenirsin sorduğu kadar cevap alırsın, hira Kudustur ,Hira Gazzedir Patanıdir Arakandır Hira YÜREĞİMDİR. YÜREKTEN ÖZGE HİRA MI OLUR

ates demir
6. August 2012, 12:34 PM
Hic Ali nin öldüğü gün Kadir gecesi olur mu söyle?

aorskaya
15. August 2012, 01:27 AM
KADİR GECESİ GERÇEĞİ

Müslümanların her yıl kutladıkları kadir gecelerini biliriz.

O gün, dini yaşamak için; nasıl özel çaba harcadıklarına, kendimizden örnekler de dahil tanık olmuşuzdur.

Peki, gerçekten o günün gecesi her Müslüman için kadir gecesimidir? Bunun üzerinde yeterince düşünüp, akıl etmeye çalışmışmıyızdır?

Başka zaman boşken; o gece dolup, taşan camilere baktığımızda; her konuda olduğu gibi bu geceyi anlama ve bilme konusunda da yeterince akıl yürütmediğimizi, yeterince düşünmediğimizi görürüz.

Her ne kadar, o gece de; muhteşem denilebilecek güzellikte kalabalıklar, kitleler camileri doldursa da, bu durum zaten normalde Müslümanların oluşturmaları gereken bir durum olduğundan, o geceyi kadir gecesi yapmaz.

Kaldı ki, kalabalığın en büyük çoğunluğunu da yine, kuranda cahil kalmayı tercih eden, dini gerçekte yaşamaya çalışmayan; fakat o gün 1000 aylık günahların af olacağı ödülünün dağıtıldığını duyan ve buna da inanmak zorunda kalan, kurnaz tüccar zihinli kafaları taşıyan insanlar ile kuran konusunda cahil olanlar oluşturmaktadır.

Hal bu ki, gerçek böyle değildir, buyurun hep beraber kadir gecesi gerçeğini öğrenmeye çalışalım.

KADİR GECESİ, KURANDA; KURANIN İNDİĞİ GECE OLARAK ANLATILIR.

YANİ KURANIN İLK AYETİ MUHAMMED PEYGAMBERİMİZE İNDİĞİ, MUHAMMED PEYGAMBERİMİZİN ONUNLA TANIŞTIĞI GECEDİR.

İŞTE BU TANIŞMA GECESİNE KADİR GECESİ DENMEKTEDİR VE KADİR GECESİ RAMAZAN AYI İÇİNDE OLAN BİR GECE OLUP, DOĞRUDAN SON PEYGAMBERİMİZE AİT, DOLAYLI OLARAKTA BİZLERE AİT BİR GECEDİR.

İşte bu kadir gecesi sadece bir tanedir ve peygamberimize ait bir gecedir.

Peygamberimizin şahsı vasıtasıyla; onun zamanlarında ayetle muhatap olan, kuranla tanışan kişilerden bu tanışmayı iyi bulup, bunu dostluğa çevirmeyi kabul edenlerin kadir geceleri ise bu kabullerini yaptıkları günün geceleridir.

İşte peygamberimizle aynı gün olmasa da sahabelerin kadir geceleri, peygamberimizi ve söylediklerini kabul edip uymaya karar verdikleri günün gecesi olmaktadır.

Peygamberimizin vefatından sonra ise korunan kuranla bir şekilde tanışan kişilerin, bu tanışmayı dostluğa çevirme kararını verdikleri günün gecesi de onlar için kadir gecesi olmaktadır.

Bizlerin kadir gecelerinin tespitine gelecek olursak, kuranda; peygamberimiz ve bu gece ile ilgili bu anlatımı (kuranın inmesi, kuranla tanışmak) iyi kavrayabilirsek kendi kadir gecelerimizi oluşturabileceğimizi görürüz.

Kuranla ilgili genel bilgiyi hatırlarsak, anlatmak istediğimi daha kolay anlayabiliriz.

Bildiğimiz gibi kuran; insanların akıllarını kullanarak, içindeki hükümleri yaşamaları ve öbür yaşamlarında cennetle ödüllendirilmelerini sağlamak için indirilmiştir.
Yine biliriz ki; kuranda insanlar için gereken her konu ne eksik, ne fazla olmadan yeterince ve anlaşılır kolaylıkta yer almaktadır.

İşte, bu bilgimiz bizi; kuranda her anlatılanın mutlaka anlaşılması için çaba harcanması gerektiğine, kuranda boş sözün olmadığı gerçeğinin görülmesine götürür.

Kıssalardan tutalım, yapmamız ve yapmamamız gereken konulara, bunlara uymazsak dünyada ve öbür dünyada alacağımız cezalara kadar her şey kuranda gerektiği için vardır.

İşte, bunlar gibi; kuranda kadir gecesi de, bizlerin bu anlatım üzerinde yeterince akıl yürüterek, düşünerek, kendi kadir gecemizi sağlamak için yer almıştır.

Kuranla tanışan bizlerin, kuranın dostluğunu kabul etmeye karar vermemiz halinde; sadece bu karara ait günün gecesinin bile 1000 aydan dahi daha hayırlı olduğunu bilmemizi, görmemizi sağlar. [/color] (* 1000 aydan hayırlı olması konusu devam yazımda açıklanacaktır.)

(Kadr 97 1–5.ayet)

1)Biz onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik. 2) Kadir gecesi nedir, nereden bileceksin?
3) Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. 4) O gece melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner de iner. 5) O, tanyeri ağarıncaya kadar bir esenlik gecesidir.

ŞİMDİ, HERSENE TEKRARLANAN GECENİN; NİÇİN KADİR GECESİ OLAMADIĞININ ANALİZİNİ YAPALIM:

1- HER YIL TEKRARLANAN GECENİN KADİR GECESİ OLMADIĞININ KURANDAN İSPATI
İşte Allah Teala; bir ayın 1000 katı bir hayrı sadece kadir gecesi için vermektedir. Yine, bu gece de Allah’ın izniyle Cebrail ile birlikte diğer meleklerde işlerin kolaylaşması için inerler.

Ancak, kadir gecesi herkes için tekdir. Müslümanların her sene ramazanda yaşadıkları, tekrarlanan bir gün değildir.

Yani KADİR GECESİ, çoğu müslümanın her sene camilere akın edip; camide okunanların başka bir dilden olması nedeniyle; camide anlatılanların da kurandaki hükümler bilinmediği için tam yerine oturtulamaması yüzünden, anlamadan yaşayarak geçirdikleri bir gün değildir.

a- Kadir suresinin, daha ilk ayetini iyi anlamaya çalışırsak; “kuranın indirilmesine” dikkat çekildiğini ve “indiği geceye” kadir gecesi dendiğini görürüz.

Peki kuran kaç defa inmiştir? Her sene kuran inmektemidir?

Bu soruları cevaplarsak kadir gecesinin tek olduğunu görürüz:

Kuran bir defa inmiştir ve başka da inmemiştir. Kuran ilk defa indikten sonra, rabbimiz; “üzerinize olan dinimi tamamladım…” diyerek kuranı da korumuş ve başka da kitap göndermemiş ve göndermeyecektir. O halde kadir gecesi herkes için tektir ve kuranın indiği gecedir.

Şimdi burada şu soru akla gelebilir!

Kuran bir defa indirildiyse ve indirildiği gece tek ise, yani kadir gecesi tek ise bizim kadir gecelerimiz olmayacak mı? Yada bizim kadir gecelerimizi nasıl tespit edeceğiz?

Sevgili kardeşlerim; Dikkat edersek yazımın başlarında; peygamberimize doğrudan mahsus olan kadir gecesinin, onun anlatımı ile kuranla muhatap olanların, tanışanların dolaylı olarak; kadir gecelerinin o tanışma ve tanışmayı dostluğa dönüştürme kararının verildiği gece olduğunu yazmıştım.

İşte, bizlerin her biride; kuranla gerçek anlamda tanışma fırsatı yakaladığımız ve onu kabul ettiğimiz gün kadir gecemize kavuşuruz.

Kuran yeryüzüne inse de; kuranla tanışmamış biri için henüz kuran ona inmiş durumda olmamaktadır. işte; bu kimselere kuran; ilk tanışma ve kabul etme gününde inmiş olur. Bu sebeple de kadir geceleri bu günün gecesi olur.

KADİR GECESİ, kim olursa olsun, bir insanın kuranla tanıştığı ilk günün gecesidir.

İnsan kuranla tanıştığı gün, o tanışıklığı dostluğa çevirmeye karar vermişse, işte onun kadir gecesi başlamıştır.

Aksi halde tanışmakla kalıp, dost olmayı düşünmemişse, onun dostluğunu istememişse kadir gecesi falan yoktur onun için.

b- ]Kadir gecesinin Ramazan ayı içerisinde olduğu kesindir. Ancak Ramazanın hangi gecesinin Kadir Gecesi olduğu kesin belli değildir.

“Ramazan öyle bir aydır ki, insanlara doğruyu gösteren, o doğrunun açıklamaları olan ve doğruyu yanlıştan ayıran Kur'ân o ayda indirilmiştir…” (Bakara, 2/185)

Peki kuran; ramazan ayını belirtirken; kadir gecesinin kesin zamanını neden belirtmemiş de bu ayda indirildiğini söylemiş olabilir?

Eğer, her sene ramazan ayında, özellikle kutsanacak kadir gecesi olacak olsaydı; kadir gecesinin ramazanın kaçıncı gecesi olacağını da belirtmesi gerekmezmiydi?

O halde; böyle bir gece tespit edilmediğine, belirtilmediğine göre her sene kadir gecesi olamaz.

Diğer bir anlatımla; her sene kadir gecesi olmayacağından; kuranda kadir gecesi ile ilgili kesin bir günün gecesi belirtilmemiştir.

2- HER YIL TEKRARLANAN GECENİN KADİR GECESİ OLMADIĞININ MANTIKSAL İSPATI

Bakara suresinin 185.ayetinden; kadir gecesinin ramazan ayında olduğunu ama kaçıncı gecesi olduğunun bildirilmediğini görmüştük.

a- Peki, bizler bu gün bir tane bile kesin delile dayanarak; koskoca bir ayın herhangi bir gecesi olabilecek kadir gecesini, şu gecedir diyerek tespit edip kutsayamayız.

b- Böyle bir tespitle; en fazla 1/30 ihtimalle doğru (29/30 ihtimalle yanlış) tespit edeceğimiz bir günü kesin kadir gecesi kabul etmek yanlışına düşmekte oluruz.

Kurandan ilişiğimizi koparmanın sonucunda düşeceğimiz durumdan (cehenneme girmekten) kurtulmak için 1000 aydan hayırlı bir güne ihtiyaç duyma egomuzdan kaynaklı olarak, yada kadir gecesini kurandan doğru öğrenmeyen ve bu konuda cahillerden olduğumuzdan dolayı her yıl kadir gecesini kabul ettiğimizi bilebiliyormuyuz?

İşte, yukarıdaki soruya vereceğimiz cevap, kurandan beslenen bir yaşam sürmeyip, dini doğru anlamaya ve yaşamaya çalışmadıkça, böyle günleri kurtuluş umudu olarak görmeye devam edip, bu bir günde yapılacak ibadet yada iyi davranışlarla 1000 ayımızı affettirebileceğimizi düşünmemizden kaynaklanıyor.

İşte kadir gecesi gerçeği budur sevgili kardeşlerim.

Saygılarımla
aorskaya


Not: Olası hatalarımı düzeltmek için eleştirilerinizi bekliyorum.

Ayrıca; her sene kadir gecesinin şatafatla kutlanmasını destekleyen şeytan dostlarının da olduğunu ve desteklerinin amaçlarını anlatmaya çalışacağım.

Zinedov
16. August 2012, 04:13 AM
Tüm günler/geceler/haftalar/yıllar mübarek veya işe yaramaz olabilir. Bu, o zaman diliminde oluşanlar olay, durum ve eylemler ile ilgilidir. Bir çiftçi nasıl ki bir sene bol ürün aldığında "bu sene çok bereketliydi" derse bir günün ve gecenin mübarekliği/bereketliliği de o gün oluşan durumlar ile ilgilidir.Örneğin kadir gecesi Kuran indiği için mübarektir, her sene tekrar eden geceler değil.

22 Nisan 1969 da doğmuş, size ve İNSANLIĞA çok faydalı bir insan tanıdığınızı ve onun hakkında birine şöyle dediğinizi düşünün. "Onun doğduğu gün ne mübarek bir gündür"

Doğduğu gün 22 haziran 1969'dur. Doğduğu günün mübarek yani bereketli olmasının sebebi ise öyle faydalı bir kişinin o günde doğmuş olması. Kısacası o cümleyle Mübarek diye tabir ettiğiniz gün her sene tekrar eden 22 haziran değil yalnızca 22 haziran 1969 günüdür. Ayrıca o günün kendinden bir mübarekliği yoktur, mübarek yapan o insanın doğumudur.

Kısacası; "bin aydan daha hayırlı olan" Kuran'ın inmeye başladığı O MÜBAREK Kadir gecesi üzerinden 1400 küsür yıl geçti.

Bundan sonraki gecelerin/günlerin mübarekliği ise sizin amellerinize bağlıdır. Bir gün veya gece faydalı bir şeyler yaparsanız o gün/gece SİZİN AÇINIZDAN mübarek olur. yapmazsanız olmaz. Günlerin/gecelerin kendilerinin değeri yoktur.

Her ayın 4'ünde bir yoksulu doyuruyorsanız sizin için her ayın 4'ü mübarektir/bereketlidir. Aynı zamanda doyurduğunuz o yoksul için de. Eğer bir eylem yoksa günleriniz ve gecelerinizin diğer günlerden bir farkı yoktur.

Cuma gününün mübarekliği de ayın şekildedir.

cum'a toplanma demektir. Perşembeden sonra gelen günü değil "TOPLANILIP BEREKETLİ OLACAK BİR ŞEY YAPILAN GÜN"ü ifade eder.

Cuma günü veya X bir toplanma günü yalnızca "toplanan ve o günü mübarek kılacak bir şeyler YAPANLAR İÇİN" mübarektir. Aynı işi Salı yaparsanız Salı mübarek olur.

galipyetkin
19. August 2012, 05:05 PM
Kur'an her ayetiyle, yaşayan her insanın hayatına uygulanabilme özelliğine sahiptir. Yani Kur'an'da anlatılanlar geçmişte olmuş bitmiş olayların anlatıldığı bir tarih kitabı değildir. Geçmişten kıssalar vermiş olsa bile o kıssalarda anlatılan içerik güncel ve uygulanabilendir. Aksi o dini atalar dini haline koyar.

Bu yönden bakınca ''Kadir gecesi''ni Peygamber'e has ve yalnızca O'nun zamanındaki bir ramazan ayının belirli bir gecesi vaktinde, yalnızca O'na vahiy inişi olarak anlamıyorum.

''Kadir'' ifadesini de ''ölçü'' olarak anlamıyorum. Benim anlayışıma göre ''kadir'' ölçüyü değil, ''çözümü- umarı- çareyi'' ifade ediyor.

''Gece'' de düşüncede bir çözümsüzlük, veya çözüm bekleyen bir olayın çözümünde çaresizlik, 'eli-kolu' bağlı, tefekkür edemeyip, tıkanıp kalmakdır.

''Kadir gecesi'' de takdir etme, çözüme ulaşma, çözüm anıdır.

Bu anın doğru takdiri-çözümü için de ''o'' yani vahiy, ayetler indirilmiştir. Böylece mümin kişilere çözüm-şifa olarak ayetler gösterilmiştir ki onlar insanı ''gece''den ''tan'' yerine, aydınlığa, huzura eriştirir, problemden kurtarıp esenliğe ulaştırır.
Meselâ Isra 1. ayeti hakkında yazdığım şu yazı ''http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11297#post11297Peygamber'', peygamberin kadir gecesidir.

Konuya bağlı bilimsel çabalar saygı ile karşılanmalıdır. Ama nedense bu çabalarını Kur'an'a tasdik ettirmeye özen göstermekteler. Halbuki esas Kur!an'ın gösterdiği yolla, yani tefekkürle bir sonuca varma olmalıdır ki bu aklı doğru kullanma olup fikir yürütme değildir.

Ayrıca Kur'an'da kullanılan 8, 10, 50, l00, 1000, 1000-50,..... gibi rakamsal ifadelerin rakam dışı bazı mânâlar da taşıdığını düşünmeye başladım. Bu yönde akla uygun çalışma yapan birkaç grup da var. Daha kişisel bir sonuca ulaştıramadım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

aorskaya
22. August 2012, 03:40 PM
Kur'an her ayetiyle, yaşayan her insanın hayatına uygulanabilme özelliğine sahiptir. Yani Kur'an'da anlatılanlar geçmişte olmuş bitmiş olayların anlatıldığı bir tarih kitabı değildir. Geçmişten kıssalar vermiş olsa bile o kıssalarda anlatılan içerik güncel ve uygulanabilendir. Aksi o dini atalar dini haline koyar.

Bu yönden bakınca ''Kadir gecesi''ni Peygamber'e has ve yalnızca onun zamanındaki bir ramazan ayının belirli bir gecesi vaktinde, yalnızca ona vahiy inişi olarak anlamıyorum.

''Kadir'' ifadesini de ''ölçü'' olarak anlamıyorum. Benim anlayışıma göre ''kadir'' ölçüyü değil, ''çözümü- umarı- çareyi'' ifade ediyor.

''Gece'' de düşüncede bir çözümsüzlük, veya çözüm bekleyen bir olayın çözümünde çaresizlik, 'eli-kolu' bağlı, tefekkür edemeyip, tıkanıp kalmakdır.

''Kadir gecesi'' de takdir etme, çözüme ulaşma, çözüm anıdır.

Bu anın doğru takdiri-çözümü için de ''o'' yani vahiy, ayetler indirilmiştir. Böylece mümin kişilere çözüm-şifa olarak ayetler gösterilmiştir ki onlar insanı ''gece''den ''tan'' yerine, aydınlığa, huzura eriştirir, problemden kurtarıp esenliğe ulaştırır.
Meselâ Isra 1. ayeti hakkında yazdığım şu yazı ''http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11297#post11297Peygamber'', peygamberin kadir gecesidir.

Konuya bağlı bilimsel çabalar saygı ile karşılanmalıdır. Ama nedense bu çabalarını Kur'an'a tasdik ettirmeye özen göstermekteler. Halbuki esas Kur!an'ın gösterdiği yolla, yani tefekkürle bir sonuca varma olmalıdır ki bu aklı doğru kullanma olup fikir yürütme değildir.

Ayrıca Kur'an'da kullanılan 8, 10, 50, l00, 1000, 1000-50,..... gibi rakamsal ifadelerin rakam dışı bazı mânâlar da taşıdığını düşünmeye başladım. Bu yönde akla uygun çalışma yapan birkaç grup da var. Daha kişisel bir sonuca ulaştıramadım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Selamlar.

1- Bu yönden bakınca ''Kadir gecesi''ni Peygamber'e has ve yalnızca onun zamanındaki bir ramazan ayının belirli bir gecesi vaktinde, yalnızca ona vahiy inişi olarak anlamıyorum. demişsiniz.

Oysa Kurandaki anlatım tamda peygamberi tarif eden, onun zamanındaki ramazan ayının bir gecesinde sadece peygambere inen vahiyi vurgulamaktadır.

Ayet, peygamberimize inmiş, ona açıklanmış, o görevlendirilmiş ve ona ezberletilmiştir.

Ancak, bu sadece peygamberi ilgilendirecek, onu muhatap alacak şekilde sınırlandırılmamış, aksine bütün insanlar peygamber tanımıtım ve sunumuyla ayetle ilişkilendirilmiştir. Bütün insanların anlayabileceği kolaylıktaki bu anlatımı bundan farklı anlamalar, zorlama ile olabilir diye düşünüyorum.

2- Böylece mümin kişilere çözüm-şifa olarak ayetler gösterilmiştir ki onlar insanı ''gece''den ''tan'' yerine, aydınlığa, huzura eriştirir, problemden kurtarıp esenliğe ulaştırır. demişsiniz.

Her gece, her karanlık mutlak kötü değildir. Gecenin insanlar için dinlenme aracı olması da bunun delilidir. Ayrıca; kadir gecesi, gece olmakla birlikte bin aydan daha hayırlı bir gece olma özeliğine sahipken, siz somut bir olguyu soyut hale, mecaz hale getirerek, övülen bir elemanı, kurtulunması gereken eleman konumuna düşürmüşsünüz.

Hangi sebeple bu yargılara varıyorsunuz tam kesinlikte bilemem ama, kuranı sadece kendi yalınlığında ve basit bir şekilde anlamaya çalışmamanızdan kaynaklı olduğunu söyleyebilirim.

Kuran her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlarda, çok sayıda olacağından, onlartında anlayacağı kolaylıkta bir anlatım biçimini seçerek, gerçek bir geceyi ve o gecede inen hükümleri anlatmıştır. Basitçe anlaşılan bu iken, aksi zorlamak olur ve doğru değildir.

3- Ayrıca Kur'an'da kullanılan 8, 10, 50, l00, 1000, 1000-50,..... gibi rakamsal ifadelerin rakam dışı bazı mânâlar da taşıdığını düşünmeye başladım. Bu yönde akla uygun çalışma yapan birkaç grup da var. Daha kişisel bir sonuca ulaştıramadım.

Burada, sayıların taşıdığı anlamaları yazmaya neden gerek duyulduğunu bilemediğimden bir şey yazmıyorum...

selamlar
aorskaya

galipyetkin
22. August 2012, 04:24 PM
SAYIN YÖNETİCİ:

BEN SİTENİZDE İYİ İLİŞKİLER İÇERİSİNDE VE KARŞILIKLI SAYGI ÇERÇEVESİNDE HERKESİN AYETLERDEN KENDİ ANLADIĞINI (DİNİNİ) ORTAYA KOYARAK DAHA GÜZELE ULAŞABİLME YÖNÜNDE ÇABA SARF ETTİĞİNİ ZANNADİYORDUM.

BU YÖNDE BAZAN BİRBİRİMİZE MÜDAHELELERDE BULUNABİLİYORDUK.

FAKAT:

NEDİR BU SÖYLER MİSİNİZ?

''Kuran her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlarda, çok sayıda olacağından''

BU LAFI SARF EDEBİLEN BİR TERBİYESİZİN SEVİYESİNE Mİ İNMELİYİM?

HAYIR. BANA YAKIŞMAZ. VE DEĞMEZ. BU SİTEDEKİ HERKES BİRER BEYEFENDİ.

LÜTFEN GEREĞİNİ YAPIN!

Galip Yetkin.

aorskaya
22. August 2012, 05:10 PM
SAYIN YÖNETİCİ:

BEN SİTENİZDE İYİ İLİŞKİLER İÇERİSİNDE VE KARŞILIKLI SAYGI ÇERÇEVESİNDE HERKESİN AYETLERDEN KENDİ ANLADIĞINI (DİNİNİ) ORTAYA KOYARAK DAHA GÜZELE ULAŞABİLME YÖNÜNDE ÇABA SARF ETTİĞİNİ ZANNADİYORDUM.

BU YÖNDE BAZAN BİRBİRİMİZE MÜDAHELELERDE BULUNABİLİYORDUK.

FAKAT:

NEDİR BU SÖYLER MİSİNİZ?

''Kuran her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlarda, çok sayıda olacağından''

BU LAFI SARF EDEBİLEN BİR TERBİYESİZİN SEVİYESİNE Mİ İNMELİYİM?

HAYIR. BANA YAKIŞMAZ. VE DEĞMEZ. BU SİTEDEKİ HERKES BİRER BEYEFENDİ.

LÜTFEN GEREĞİNİ YAPIN!

Galip Yetkin.

Bu sözün neresinde hakaret, terbiyesizlik, sataşma gördünüzde, bu davranışı sergiliyorsunuz anlamak güçtür!

Ben sizin gibi anlayamadığım için, sizin kadar akıllı olmadığımı ve kuranın bana hitabını, düz ve kolay anlatımıyla anlamam yeterli değilmidir anlatımı vardır.
Bu kadar feryat ettiğiniz cümleyi aşağıya alıntılıyorum, tekrar inceleyin...

Kuran her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlarda, çok sayıda olacağından, onlartında anlayacağı kolaylıkta bir anlatım biçimini seçerek, gerçek bir geceyi ve o gecede inen hükümleri anlatmıştır. Basitçe anlaşılan bu iken, aksi zorlamak olur ve doğru değildir.

Mavi ile boyalı kısımlara iyice dikkat ederek, önyargısız anlamaya çalışın, aynı sonuca varabilecekmisiniz görün!

Görüleceği üzere, kuranın hitap edeceği kesim anlatımı vardır. Bu kesim içinde, herkes sizin kadar aklını kullanıp, sizin vardığınız sonuca varabilirmi sanıyorsunuz cidden.

Gerçektende, sizin kadar akıllı olabileceği gibi, sizin kadar akıllı olmayanalarında bu kesime gireceğinin yazılmasında nasıl bir terbiyesizlik algılması vardır, şaşırmamak mümkün değildir. Şimdi birde, kaprislerle, nazlarla mı ilerlemeye çalışacağız. Bu nasıl anlamaktır, ben de onu anlayamıyorum.

Kaldıki;

Daha, önce bana "din nedir" diye sorabilen size, ben aynı yöneltmeyi ve "terbiyesiz" nitelemesini yapmazken, sizin yukarıda alıntıladığım yazıyı kavrayamadığınızı görmek yerine bir cevabınız şikayetmi olacaktır?

Siz, bana; "din nedir" diye sorabilirken, benim anlattığım bir yazıdan, hemen yeterince beni tanımadan "haremlik-selamlık uygulmasını" savunan biri olarak kategorize eden, suçlayıcı yazınıza bile ben bu tepkiyi vermemişken, siz de cevaplarınızı yazmak yerine konuyu daha fazla kişisel kavga ortamına çekmeye çalışmayın...

Burada din konuşuyoruz ve din ciddi iştir. Bizden etkilenecek kişiler için fikirlerimizi eleştirmemiz son derece normaldir.

Sizin, daha önceki yazılarınızda bana yönelttiğiniz kısımları tekrar hatırlamanız için alıntılılıyorum.

galipyetkin
22. August 2012, 05:23 PM
Akıllı olmayanlar=akılsızlar=aptallar.

O cümlede ''akıllı olmayanlar'' kelimesini çıkartıp verdiğim eş anlamlıları koyup da oku. Ve ondan sonra kelâm et bre çocuk. Büyüklenmen, kibirlenmen, ego'n gözünü karartmış. Her şeyi ben bilirim safsatasını bırak da yazılanlardaki ana konuyu odaklan ve lafını bil.

aorskaya
22. August 2012, 05:38 PM
Akıllı olmayanlar=akılsızlar=aptallar.

O cümlede ''akıllı olmayanlar'' kelimesini çıkartıp verdiğim eş anlamlıları koyup da oku. Ve ondan sonra kelâm et bre çocuk. Büyüklenmen, kibirlenmen, ego'n gözünü karartmış. Her şeyi ben bilirim safsatasını bırak da yazılanlardaki ana konuyu odaklan ve lafını bil.

Bakınız sayın g.yetkin.

Niçin sizin verdiğiniz yazıları yerine konsunki? O cümleye dikkatle bakın... sadece "akıllı olmayanlar" denmediğini, "sizin gibi akıllı olmayanlar" dendiğini yani sizin, (sizin gibi akıllı olmayanlardan) ayrı tutulduğunuzu görün ve farkı anlayın lütfen...

sadece "akıllı olmayanlar" deyimi sizin eşitliğinizi yaratır. Ama, "benim gibi akıllı olmayanlar" yada "sizin gibi akıllı olmayanlar" veya "onun gibi akıllı olmayanlar" deyimi akılsızlığı anlatmaz.

Hele hele, sizin gibi dediğim kimselerin akılsız olmasını hiç anlatmaz. Tam tersine, "sizin gibi..." deyimindeki siz, diğerlerinden akıllı kabul edilmektesiniz.

Gerçekte de cidden sizin akıllı olduğunuz kabulüm vardı ki, yazımda da bu nitelemeyle, samimi bir ifade vardı. Şimdi ise, akıllı olmanız yanında, aceleci davrandığınız fikri ve size karşı özel dikkat etmem gerektiği düşüncesi de oluştu.

Ama, siz nedenini bilemediğim bir tepki gösterdiniz. Şu yukarıdaki hitabınız bile, başlı başına sizin algılamada acele ettiğinizi gösteriyor.

1-Siz, bana "din nedir" diye sordunuz, küçümsediniz, ama sizi kategorize etmeden cevapladım,
2- Siz bana bir yazımda, tam tersi görüşe sahip olmama rağmen beni tanımadan "haremlik-selamlık" savunucusu nitelemesi yapıp kategorize ettiniz, alınganlık gösterip sizi kırmadım.
3- şimdi ise "bre çocuk" diye hitap ediyorsunuz. Benim çocuk yada yetişkin olup olmadığımı bilmeden hep niteleyen taraf sizsiniz...

Lütfen bunlara dikkat ediniz ve yazılarımı cımbızlayarak değil, cümle bütünlüğünde okuyup anlamaya çalışınız.

Aksi halde, gereksiz kaprislerle uğraşmak zorunda kalırızki, bu da beni üzer. Çünkü, haniflerin arasında ve bir hanifle muhatap olduğumu düşünüyorum.

Yine de hala gerek duyuyorsanız, yöneticiler lütfen alıntıladığım kısımdaki cümleme baksınlar ve size yöneltilen bir şeymi olduğunu, yoksa kuranın muhatap aldığı kesiminmi anlatıldığını rabbimin şahitliğinde onlar bari anlatsınlar.

Bana göre, sizin daha önceki nitelemelerinizde dikkate alırsak hakkımı yediğiniz çıkışlarınız vardır ve özür borcunuz doğmuştur.

Selamlar
aorskaya

galipyetkin
22. August 2012, 05:55 PM
Şimdi de beni yükseltip, diğerlerini mi küçümsüyorsun? Herkesin bir saygınlığı vardır, vardır da bakmayı görmeyi bilirsen, kibirden kurtulursan. Kur'an herkese hitap eder.

aorskaya
22. August 2012, 06:00 PM
Kuran her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlarda, çok sayıda olacağından, onlartında anlayacağı kolaylıkta bir anlatım biçimini seçerek, gerçek bir geceyi ve o gecede inen hükümleri anlatmıştır. Basitçe anlaşılan bu iken, aksi zorlamak olur ve doğru değildir.

Mavi ile boyalı kısımlara iyice dikkat ederek, önyargısız anlamaya çalışın, aynı sonuca varabilecekmisiniz görün!

Kardeşim, bir kere daha yazıma baktım, gerçekten yazımda hata varmı diye! Ancak, kendim daha öncede dediğim gibi sizin aklınızı (yazdığınız yazılardan görüp kabul etmişken) takdir ederken, neden böyle bir tepkiyle karşılaştığımı kendimi sizin yerinize koyarak (empati) anlamaya çalışınca şu sonuca vardım.

"sizin kadar akıllı olmayanlar" deyimini, sizin GİBİ akıllı olmayanlar" şeklinde anlama hatasına düştüğünüze kanaat ettim. Bu durumda siz gerçekten hatalı tarafsınız ve özür dilemeniz gerekmektedir.

selamlar
aorskaya

aorskaya
22. August 2012, 06:09 PM
Şimdi de beni yükseltip, diğerlerini mi küçümsüyorsun? Herkesin bir saygınlığı vardır, vardır da bakmayı görmeyi bilirsen, kibirden kurtulursan. Kur'an herkese hitap eder.

Ben sizi şimdi değil, yazmaya başladığımdan beri yazılarınızı okuyarak farklı bir yere koymuştum. Ama, hatamı ediyorum diye düşündürmeye başlamayın lütfen.

Sizin kadar akıllı olmayanların olması, onların küçünsenmesinimi gerektirirde illede bu tarz sonuçlar buluyorsunuz. En azından ben küçümseyemem, ama siz kendiniz yada başka bir örnekleri düşünüyorsanız, beni bunların dışında tutun.

Ben, kimseyi olduğundan başka ne yüceltmeyi, ne de küçümsemeyi doğru bulmayan ve gerçekleri kabul edip dillendirebilen biriyim.

Sevgili g. yetkin, bir kere daha söylüyorum.

Samimi bir müslüman olan beni, öncekilerin yanında kibirle suçladınız ve hakkımı yemeye devam ediyorsunuz. Bunu artık görün ve özür dilemeyi becerebilin diye düşünüyorum.

Ayrıca, bundan böyle cümleleri acele etmeden okuyunuz ve tam olarak anlamaya çalışısınız lütfen. Çünkü, şu yaşadığımız şeyler çok gereksiz şeyler olup, sizin aceleniz yüzünden olmuştur.

galipyetkin
22. August 2012, 06:30 PM
Yakında emeline erersin. Farkında olman lazım. Kimse sana yazmıyor artık. Her konuyu kendine göre şekillendirir, kendi kuranını yazarsın. Devam et. Sana başarılar.

aorskaya
23. August 2012, 10:03 AM
1-Yakında emeline erersin.
2-Farkında olman lazım. Kimse sana yazmıyor artık.
3-Her konuyu kendine göre şekillendirir, kendi kuranını yazarsın.
4-Devam et. Sana başarılar.

Yaptığın haksızlıklar sana gösterildiği için özür dilemen gerekirken, karşı tarafı kibirle suçlayan birisi olarak "tam da kibirine yenik düşen örnek yazı!"

Çok talihsiz bir yazı olmuş. Neresinden tutsak elimizde kalıyor. "bre çocuk" diyen kocaman müslüman kişinin yazdığı bu yazının ne anlama geldiğini ve forumda yazma konusunda kısa bir bilgi verelim bakalım. Belki, bunun üzerine hatanın farkına varılır.

A- ÖNCE YAZINI CİDDİYE ALARAK MADDELER HALİNDE CEVAPLANDIRAYIM.
1-Yakında emeline erersin.
Benim emelimin ne olduğunu sanıyorsun bilmiyorum ama sana ve senin gibi emelimi anlayamayanlara açıklayayım.

Ben, hamd olsun müslüman biriyim. Kuran merkezli yaşantımı daha bilinçli sürdürebilmek için eksiklerimi tamamlamak, hatalarımı düzeltmek amacıyla bilgilenmek için ve bildiğimkadarını da müslüman kardeşlerime faydalı olabilir düşüncesiyle sunnmak için, kısasa dini görüşleri paylaşmak için burada da yer alıyorum.

Ama, bana yukarıdaki yöneltmeyi yapan sizin farklı emelleriniz olduğunu bu yazınızdan sonra tespit etmek zor olmuyor.


2-Farkında olman lazım. Kimse sana yazmıyor artık.

Şu sözün ne kadar aciz duruma düşülebileceğinin kanıtı olarak müslümanların ibret alması gereken bir durumua işaret ediyor.

Ben burada dini konularda çeşitli düşüncelerini müslümanların faydasına sunmak üzere yazı halinde paylaşan biriyim. Bu yazdıklarımı doğru bulan, faydalı bulan kardeşlerim alır, kullanırlar, faydalı bulmayanlar ise dikkate almazlar. Kimseye dayatılan bir şey yoktur.

Kimsenin yazılarıma bir şey yazmaması, eğer kendi iradeleri ile sözkonusu ise sükut kabulden gelir diyerek kabul ettiklerinin yada itiraz edecek verilere sahip olmadıklarının göstergesi olabilir.

Ben, birileri bana yazsınlar, pohpohlasınlar diye yazı yazmam. Kuran dışında kaynak kullanmam. Kurandan anladıklarım ne ise onu kimsenin durumuna bakmadan ortaya koymaya çalışırım. Bu yüzden kendime güvenirim, çünkü ben kuranı terk etmedikçe kuranın beni terk etmeyeceğini bilirim.

Siz, reyting kaygıları güdüsü ile yazanlardansanız beni kendinizle karıştırmayın. Yazılarıma herkes, olumlu olumsuz katkıda bulunabilir.

Bu kısımdaki düşüncenizin anlattığı, ikinci ve daha önemli husus ise, birilerinin yazılarıma cevap vermemek üzere örgütlendiği imanızdır.

Bu nasıl bir anlayıştır. Kendinize hanif müslüman diyecekseniz ve sonra müslüman birinin yazdıklarına karşı sessiz kalabileceksiniz, sonra çok matah bir şeymiş gibi adeta övünerek bunu dile getireceksiniz öylemi! Buna cevabımı "B" kısmında vereceğim.
3-Her konuyu kendine göre şekillendirir, kendi kuranını yazarsın.
a-Her konuyu sana, yada başka bilindik birine göremi şekillendirmeliydim?

Ben, akıl eden, düşünen biri olarak kurandaki konuları kafamda canlandırır, anlamaya çalışır, sonra anladıklarımı kalbende kabul ederek, her yerde dillendirir, savunurum.
Bu arada benim hatalı buluşlarım, düşüncelerim olduğunu görürsem de kendimi düzeltir, yeni görüşü alırım. Her müslümanın yapması gerekende budur.

b- Şu"kendi kuranını yazarsın" sözü bile Allah'a inanan birinin müslümana edeceği söz değildir. Buna cevap bile vermeye gerek yoktur. Şaşırmışlığınıza geldi herhalde. Çünkü, başka kuranların yazılabileceğini düşünmek bile samimi bir müslüman için yeterince akıl edememe göstergesidir. Rabbimizin, benzerinin yapılamayacağı iddialarını unutan birinin sözleri olarak kabul edeceğim.

4-Devam et. Sana başarılar.

Ben samimi ve aklını kullanabilen bir müslümanım. Tek kaynağım kuran olduğu içinde, kuranın dostluğuna güvenerek devam edeceğim. Yanlışım olursa o bana aittir ve görürsem düzeltir, gösterene teşekkür borçlanırım. Din ciddi iştir, şakası yoktur. Kişisel kaprisler, kişisel anlamazlıklar yaparak, doğruyu reddetmem. Çünkü kurtuluş için akıl, bunu gerekli kılar. İnşallah her zaman başarılı olurum.

B- ŞİMDİ DE YADIKLARINIZIN TOPLUCA YANSIMALARINI ANLATMAYA ÇALIŞAYIM:

Sevgili kardeşim,

senin bu yazın, burada din konusunda yeterince ehil bazı kimselerin yazılara cevap verip vermeme konusunda görüş birliğinde olmak üzere dayanışma sergilediğini anlatıyor.

Söylediklerin ne kadar bu dayanışmayı destekler bilmiyorum ama, eğer bu şekilde bir anlayışta olanlar varsa onlara düştükleri hataları görmeleri bakımından şu açıklamaları yapmayı zorunlu görüyorum.

1- Ben burada müslüman birisi olarak bulunuyor ve sadece kuran kaynaklı bildiklerimi paylaşıma sunuyorum.

2- benim bu yazdıklarım, doğruda olabilir, yanlışta olabilir.
Bu nedenle, bunları okuyan müslüman kardeşlerimizin doğrulara daha güvenle sarılabilmeleri için ne kadar çok doğruyu belirten olursa o kadar iyi olacağını bilmemiz gerekir.
Yanlışlardan ise yine diğer kardeşlerimizi koruyabilmek için mutlaka yanlış olduklarını ortaya alıntılarla koymamız lazımdır. Aksi halde, müslüman kardeşlerimizin yanlışa düşmesine göz yummuş oluruz.

3- Herkes yazdıklarımdan doğruları ve yanlışları ayırt edebilse bile, yazdıklarım içinde olan yanlışlara ses çıkarmamakla, benim yanlışta devam etmeme göz yummakla suçlu konuma düşüyorsunuz, bunu da göremiyorsunuz.

4- Yazılanlara, yanlışı bilip, yanlışı görüpte ikaz etmeden durabilenlerin, burada olma amaçlarının da samimi olarak din paylaşımı olmadığını, yazı yazıp, taraftar toplayarak egolarını tatmin etmeye çalıştıklarını ve dinen ne kadar hatalı konuma düştüklerini görebilmeleri gerekir diyorum.

Eğer, hala bu anlatılanlardan sonra, yine organize olarak yazılara cevap vermeme anlayışında olacaklar olursa, onları kendi anlayışlarının sonuçlarını görmelerine terk ederek, samimi müslümanlara açıklayıcı bilgilendirmeleri ve gördüğüm yanlışlara değinmelerimi sürdüreceğim.

C- SONUÇ:

Şimdi siz bu yazınızla, hep eleştirdiğim ehli sünnetçi forumdakiler gibi, sindirmöe, pusturma teknikleri ile yazmamı engellemeyemi çalışıyorsunuz, yada yazmadan ayrılmamı mı istiyorsunuz?

Özür dilerim ama, yanlış yerde olduğumu sanmıyorum. Burası haniflerin, hani aklını kullanabilen müslümanları yeridir. Ben de işte tamda bu nedenle buraya aitim. Yazılarımda görürseniz yanlışlarıma değinin aksi çok da önemli değildir.

Hak dinin tek kaynağı olarak kuranı kabul eden ben; ne kuranı terk ederek rivayetler/atalar dini yaşayanların görüşlerini, ne kurandaki kıssaları gerçekliğinden çıkarıp, onların senaryo olarak bazı şeyleri sembolize ettiği kabulüyle, kuranı semboller, bulmacalar, puzzle' lar kitabı haline getirenlerin görüşlerini, ne de kuranın toplum ve yönetimle ilgili hükümlerini göz ardı edenlerin görüşlerini görmezden gelmeyeceğim.

Yazılarıma yazılması çok önemli değildir. Benim için, yazılarımın okunması önemlidir. Benimde yazıları okuyup, dini konularda benimkinden daha iyi, daha doğru ve kurana uygun görüşleri almam önemlidir.

Bunları anlatmama sebep olduğun için teşekkür ederim.

selamlar
aorskaya

NOT: Bu yazıyı okuyan hanif kardeşlerimin, bu kardeşimizin iddialarına cevaplarını, böyle organizede yer alıp almadıklarını ve böyle bir yapılanmayı onaylayıp onaylamadıklarını belirtmelerini rica ediyorum.

pramid
23. August 2012, 11:58 AM
Fikirler, çekişme ortamına çekilirlerse ölürler.

aorskaya
23. August 2012, 12:25 PM
Fikirler, çekişme ortamına çekilirlerse ölürler.

Sevgili pramid kardeşim,

Bazı kardeşlerimizin sergilediği manzaralar dolayısıyla, hayal kırıklığı yaşamaktayım.

Halbuki, haniflerden beklenen, hangi görüş olursa olsun, onu akıl ve kuran çerçevesinde ele alıp, doğruları ortaya koymaya çalışmak olmalıdır.

Kişisel kaprislere, kişileri kategorize etmeye, yazıları yerine kişileri tartışmaya hiç birimizin hakkı yoktur.

Herkes, bilgisini, görüşünü, iddiasını ortaya koyar, katılan ve katılmayan dilerse buna ilişkin yazılarını yazar.

Şu uğraştığımız, konu ettiğimiz şeylere bakıp gerekli dersi almamız ve artık bu tip şeylerle zaman kaybetmememiz gerekir.

İnsanlar, yazılanlara karşı düşüncelerini ortaya koyamıyorlarsa, başka şeyde yapmalarına gerek yoktur.

saygılarımla...
aorskaya

pramid
23. August 2012, 01:03 PM
Doğru sözler, yanlış üslup ile etkinsizliğe mahkum olur.

Galip beyfendiyi üzmen bizi de üzer. Senin üzülmen de bizi üzer.

aorskaya
23. August 2012, 01:10 PM
Doğru sözler, yanlış üslup ile etkinsizliğe mahkum olur.

Galip beyfendiyi üzmen bizi de üzer. Senin üzülmen de bizi üzer.

Doğru söze ne denirki?

Hiçbir şey denemez, sadece doğru demekten başka... "doğru" söylemişsiniz...

selamlar
aorskaya

Zinedov
24. August 2012, 01:35 AM
Galip beyin yazılarını severek okuyorum ama kimse söylemiyorsa da ben gördüğümü söyleyeyim: Galipbey sözü yanlış anlamış ve sonrasındaki üslubu ile ayıp etmiş. Selamlar.

galipyetkin
24. August 2012, 05:51 AM
Sayın Zinedov.

Yazınız bu sitedeki 'her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlar da, çok sayıda olacağından, onların da anlayabileceği kolaylıkta bir anlatımla' taraf yaratmaya yönelik bir ifade şeklinden lütfen kaçının. Ben yazdıklarımla böyle bir maksat gütmüyorum. Benim burada dikkat çekmek istediğim konu kullanılan ifadelerin özensiz seçilip hakarete vardığını göstermek, ve kullanılan bu tür usluba karşılık, yetkililerce kınanmayı sağlayıp mensubu olmaktan gurur duyduğum sitenin tutturmuş olduğu karşılıklı saygı seviyesini korumaktır.

Yukarıda tırnak içinde alıntılayıp renkli kullandığım ifade ve sonraki hoş mu? (dikkat edin ''sizin kadar akıllı olup da, bunlar çok sayıda olmayacağından ...'' denmemiş, iki deyişi mukayese edin, bunun için de o satırlarla iligili şu soruyu sorun:''çok sayıda olmayanlar kim? cevap:''sizin kadar akıllı olmayanlar. Akıllı olmayan ne demek: akılsız.)

Site yönetimi kınar veya kınamaz. Benim gibi anlar veya anlamaz. Kendi takdirleridir. Ve bu olayı da kaşımaya gerek yoktur. Esas, kişisel ''atışmalardan'' kaçınıp, birbirimizi tartmadan, yazılmış olanları satır satır ele alıp yazana doğru-yanlış yıkıcı eleştiri yapıp ''ben'' olgusunu öne çıkarmadan çeşitli görüş ve bilgilerin ortaya konarak, okuyanın kişisel mukayesesi ile objektif bir ''daha güzel''e varmayı sağlamak, karşılıklı bilgi seviyesini yükseltmek ve bunu yaparken de, yazılar ve uslup kişileri tanıttığından '' ben senden daha iyi biliyorum'' kaprisi ile hareket etmeden mensubu olduğumuz sitenin itibarını korumak olmalı.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

aorskaya
24. August 2012, 10:07 AM
Sayın Zidenov.

Yazınız bu sitedeki 'her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlar da, çok sayıda olacağından, onların da anlayabileceği kolaylıkta bir anlatımla' taraf yaratmaya yönelik bir ifade şeklinden lütfen kaçının. Ben yazdıklarımla böyle bir maksat gütmüyorum. Benim burada dikkat çekmek istediğim konu kullanılan ifadelerin özensiz seçilip hakarete vardığını göstermek, ve kullanılan bu tür usluba karşılık, yetkililerce kınanmayı sağlayıp mensubu olmaktan gurur duyduğum sitenin tutturmuş olduğu karşılıklı saygı seviyesini korumaktır.

Yukarıda tırnak içinde alıntılayıp renkli kullandığım ifade ve sonraki hoş mu? (dikkat edin ''sizin kadar akıllı olup da, bunlar çok sayıda olmayacağından ...'' denmemiş, iki deyişi mukayese edin, bunun için de o satırlarla iligili şu soruyu sorun:''çok sayıda olmayanlar kim? cevap:''sizin kadar akıllı olmayanlar. Akıllı olmayan ne demek: akılsız.)

Site yönetimi kınar veya kınamaz. Benim gibi anlar veya anlamaz. Kendi takdirleridir. Ve bu olayı da kaşımaya gerek yoktur. Esas, kişisel ''atışmalardan'' kaçınıp, birbirimizi tartmadan, yazılmış olanları satır satır ele alıp yazana doğru-yanlış yıkıcı eleştiri yapıp ''ben'' olgusunu öne çıkarmadan çeşitli görüş ve bilgilerin ortaya konarak, okuyanın kişisel mukayesesi ile objektif bir ''daha güzel''e varmayı sağlamak, karşılıklı bilgi seviyesini yükseltmek ve bunu yaparken de, yazılar ve uslup kişileri tanıttığından '' ben senden daha iyi biliyorum'' kaprisi ile hareket etmeden mensubu olduğumuz sitenin itibarını korumak olmalı.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selamlar,
Bu şahsi konuyu son defa konuşmak üzere bir kere daha kısaca yazılanların ne anlama geldiğini göstereyim.

1- 'her seviyeden insana hitap ettiğine göre, sizin kadar akıllı olmayanlar da, çok sayıda olacağından, onların da anlayabileceği kolaylıkta bir anlatımla' ....

Bunu önceki yazımda iyice anlattığım için tekrar değinmek istemiyorum.

2-''sizin kadar akıllı olup da, bunlar çok sayıda olmayacağından ...'' denmemiş iki deyişi mukayese edin, bunun için de o satırlarla iligili şu soruyu sorun:''çok sayıda olmayanlar kim? cevap:''sizin kadar akıllı olmayanlar. Akıllı olmayan ne demek: akılsız.)

şimdi sizin ve benim yazdıklarımı alt alta yazıp, sorunuzu soralım, bakalım sizinle aynı sonuca varabiliyormuyuz?

a- "sizin kadar akıllı olmayanlar da, çok sayıda olacağından"
soru : çok sayıda olan kim?
cevap : sizin kadar akıllı olmayanlar, yani akıllı olmakla birlikte sizin kadar akıllı olmayanlar (akılsızları kuran muhatap almadığından, kuranın muhatap aldığı kesimin anlatımında bunları kastetmenin anlamı olmazdı, bunu da atlamayın)
itiraz : ama, sizin kadar akıllı olmayanlar, akılsızlar demektir!
savunma: hayır efendim, sadece "akıllı olmayanlar"= akılsızlar olur. Halbuki, "sizin kadar akıllı olmayanlar"= akıllı, ama daha akıllılarıda var olur.

b- ''sizin kadar akıllı olup da, bunlar çok sayıda olmayacağından ...'

soru : çok sayıda olan kim?
cevap : cümlede "sizin kadar akıllı olanlar çok sayıda olmayacağından" dendiğine göre, sizin kadar akıllı olanlar az sayıda, sizin kadar akıllı olmayanlar, yani sizden daha az akıllı olanlar (kadar kelimesine dikkat edersek; akılsızlar değil, akıllı ama ...kadar değili görürüz) çok sayıdadır.

SONUÇ: sizin kadar akıllı olmayan, şok sayıda = sizin kadar akıllı olan, çok sayıda değil = sizin kadar akıllı olan az, sizin kadar akıllı olmayan çok

görüldüğü gibi önerme sonucu pozitiftir, yani ikiside aynı şeydir.


Sevgili galip bey, isterseniz siz de yeniden sorunuz, böyle cevaplar aldığınızı görürsünüz.

Gerçektende dünyada; müslümandan çok, müslüman olmayan var, müslümanın içinde de kuran müslümanından çok, başka kaynak müslümanları var...

İşte kuran, sizin gibi kuranı her bakımdan ele alabilen, derinlemesine inebilen kimselere değil, bunlarada hitap ediyor sevgili galip bey...

işte benim anlattığımda, bu seviyede akıl kullanabilenlerin sizin ayaraınızda olmayacağından, kuranın onlarında anlayabileceği dili kullanmasını tezinizi çürütmede delil olarak kullanmıştım.

Sanırım, bunlar artık size yanlışınızı göstermeye yeter ve "yanlışmışım" diyebilirsiniz...

Site yönetimine çağrınıza gelince; eğer bunda halen ısrarlıysanız, ben de yönetimden sizin talebinizin cevaplarını; "Hakkın şahitliğinde yazdıklarımızı incelesinler ve yine hakkın adalet anlayışını gözeterek kimin haklı olduğunu, gerekçeleri ile belirtsinler " istiyorum.

Artık, kişileri kategorize etmeden, kişileri nitelemeden, sadece yazdıklarına olumlu olumsuz görüşlerle katıkıda bulunmaya, insanlara din anlatıldığını göstermeye çalışalım...

Bu bağlamda, tüm kardeşlerimden yazılarımda hata olarak gördükleri kısımları, alıntılarla göstererek en acımasız şekilde eleştirmelerini rica ediyorum. Hatam varsa, bunu görüp düzeltmem için bunda sakınca değil yarar görüyorum.

saygılarımla...
aorskaya

aorskaya
24. August 2012, 01:09 PM
Galip beyin yazılarını severek okuyorum ama kimse söylemiyorsa da ben gördüğümü söyleyeyim: Galipbey sözü yanlış anlamış ve sonrasındaki üslubu ile ayıp etmiş. Selamlar.

Sevgili kardeşim,
Tarafsız yaklaşımınız için teşekkür ederim.

İzninizle, yazınız üzerine şu kısa açıklamayı yapmak istiyorum:

Burada din konuşulduğu için, din de hata kabul etmeyen hassasiyette bir konu olduğu için biz müslümanlar bazen gerilebiliyoruz.

Bu esnada da yazılanları yanlış anlama hatasına düşebiliyoruz. Bu aslında, başlangıçta normalse de, bizlere düşen hatayı sürdürmek olmayıp, hatayı kabul edip, bunu karşı tarafa bildirmek olmalıdır.

Burada da, galip kardeşimiz benzeri bir hataya düşmüş ve anlatılanlara rağmen henüz hırsını yenemediği için bunu dile getirmemiştir.

Ancak, bizler müslüman kardeşleriz. Aramızda sürtüşmeler, kırılmalarda olsa sonra bunu düzeltebilmeliyiz. Ayıp bir özürle, bir selamla giderilebilir, ama devam ettirmek daha büyük bir ayıbı doğurur.

Saygılarımla...
aorskaya

galipyetkin
25. August 2012, 02:58 PM
Kadir Suresi'nde geçen kelime ''enzelnaHU''dur.

Çeviriler genellikle şöyle: ''Muhakkak ki biz O'nu kadir gecesinde inzal ettik''. Ve peşinden Bakara 185. ayete atıf yapılarak şu açıklama yapılır:

1- ''O'' ile ifade edilen ''Kur'an''dır.
2- Kur'an Bakara 185'e göre ''ramazan''da ''indirilmştir.''
3- O halde ''Kadir Gecesi'' ramazandadır.

Diyelim ki bu mantık doğru.

Benim anlayışıma göre Kur'an ayetlerden meydana gelen bir bütündür. Bu durumda akla şu soru geliyor.

''O''=Kur'an tek bir gecede inzal olmamıştır. o halde:

Vahiy veya ayet denmediğine göre ''Kur'an'' kelimesi burada ne mânâya gelmektedir? Yani Kadir Suresindeki ''O=Kur'an'' ne demektir?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

aorskaya
25. August 2012, 03:51 PM
Kadir Suresi'nde geçen kelime ''enzelnaHU''dur.

Çeviriler genellikle şöyle: ''Muhakkak ki biz O'nu kadir gecesinde inzal ettik''. Ve peşinden Bakara 185. ayete atıf yapılarak şu açıklama yapılır:

1- ''O'' ile ifade edilen ''Kur'an''dır.
2- Kur'an Bakara 185'e göre ''ramazan''da ''indirilmştir.''
3- O halde ''Kadir Gecesi'' ramazandadır.

Diyelim ki bu mantık doğru.

Benim anlayışıma göre Kur'an ayetlerden meydana gelen bir bütündür. Bu durumda akla şu soru geliyor.

''O''=Kur'an tek bir gecede inzal olmamıştır. o halde:

Vahiy veya ayet denmediğine göre ''Kur'an'' kelimesi burada ne mânâya gelmektedir? Yani Kadir Suresindeki ''O=Kur'an'' ne demektir?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selamun aleyküm,

Kadir gecesinde kuranın bütünüyle değil, kuran olan ayetlerle tanışma, rabbimizin kendini tanıtması, açıklaması, delillendirmesi ve peygamberlik görevi verilmesi vardır.

Dolayısıyla, bizimde bu örneklikten hareketle, kuranla tanışıp, onu kabul edip, onunla yola devama karar verme gecemiz bizlerin kadir gecelerini oluştur.

Kuran > ayet, ve ayet < kuran olduğundan, "o" ile inen ilk ayetler olsa dahi, o ayetler kurandan olduğu için "kadir gecesine kuran atfı" yapılmaktadır.

saygılarımla...
aorskaya

galipyetkin
25. August 2012, 05:21 PM
Ben Allah ile Peygamber'in, Peygamber'le insanların dolayısı ile insanlarla vahiylerin eylemsel ilişkisini sormuyorum. Benim aradığım o değil.

''O'' kelimesinin yerini tuttuğu iddia edilen ''Kur'an''ın o cümleye konacak eşanlamlısını, sinonimini veya ifade ettiği bir ''mânâ''yı arıyorum. Vahiy değil; öyle olsa idi vahiy derdi. Kur'an değil, o bir bütün ve daha tamamlanmamış. Peki ''O'' ne? ''HU'' ne?.

Ben neyi anlattığını değil, bizatihi kendisinin o cümledeki mânâsını arıyorum. ''O'' ifadesi kur'an'ı sembolize ediyorsa, kur'an eylemsel olarak değil mâna olarak neyi ifede ediyor o ayette? Yerini tek bir kelime olarak neyi koyabiliriz? Mesela ''en doğru bilgi'' olabilir mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Zinedov
25. August 2012, 07:33 PM
Ben Allah ile Peygamber'in, Peygamber'le insanların dolayısı ile insanlarla vahiylerin eylemsel ilişkisini sormuyorum. Benim aradığım o değil.

''O'' kelimesinin yerini tuttuğu iddia edilen ''Kur'an''ın o cümleye konacak eşanlamlısını, sinonimini veya ifade ettiği bir ''mânâ''yı arıyorum. Vahiy değil; öyle olsa idi vahiy derdi. Kur'an değil, o bir bütün. Peki ''O'' ne? ''HU'' ne?.

Ben neyi anlattığını değil, bizatihi kendisinin o cümledeki mânâsını arıyorum. ''O'' ifadesi kur'an'ı sembolize ediyorsa, kur'an eylemsel olarak değil mâna olarak neyi ifede ediyor o ayette? Yerini tek bir kelime olarak neyi koyabiliriz? Mesela ''en doğru bilgi'' olabilir mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Selam Galip Bey;

Surenin devamında söyleniyor inenin ne olduğu. Melekler/melekeler ve Ruh inzal olurlar diyor.

Yani İnzal olan RUH(VAHİY)'dur. Allah tüm Kuran'da vahye Ruh der. İsra 85'de ise tam olarak "tanım"lar.

Melekler/melekeler ise "Ruh"un (vahyin) inzalinde vasıtadır.

Ruh konusunda daha detaylı bilgi için Kuran'da Ruh başlıklı bir yazı önerebilirim:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2883

galipyetkin
26. August 2012, 07:38 PM
Sayın Zinedov.

Anlatamıyorum herhalde. Başka bir yol deneyeyim.

Sureyi 2'ye ayırın ve birinci kısımda 1. ayet bulunsun, ikinci kısımda diğer ayetler.

Şimdi:

2. kısımdaki 4. ayette ''melekler'' ve ''ruh''un inzal olunduğu söyleniyor.

Buraya kadar tamam.

Ve yukarıda diyorsunuz ki 1. ayette melekler/melekeler ve ruh inzal oluyor.

Bu da tamam.

Şimdi; 1. ayette melekler/melekeler ve ruh indirildiğini söylediğinize ve de 4. ayette de melekler ve ruh inzal edildiği yazıldığına göre, ayette tekrar var demektir. Bu tesbite göre:

Sureyi okurken birinci kısmı meydana getiren 1. ayeti okumasanız da mânâda bir anlam değişikliği olmuyor.

Ama biliyoruz ki Allah böyle bir hata yapmaktan münezzehtir. O'nun kullandığı her kelime bir anlam ifade eder.

O halde 1. ayetteki ''o'' ifadesi ''melekler'' ve ''ruh''tan başka bir anlam taşıması gerekir.

İşte o başka anlam ne?

Ben bunu arıyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

ates demir
26. August 2012, 10:41 PM
Şura 52
1. ve kezâlike : ve işte böylece
2. evhaynâ : vahyettik
3. ileyke : sana
4. rûhan : ruh
5. min : den
6. emri-nâ : bizim emrimiz
7. mâ kunte tedrî : sen bilmiyordun
8. mâ : ne
9. el kitâbu : kitap
10. ve lâ : ve olmaz, değil
11. îmânu : îmân
12. ve lâkin : ve fakat
13. cealnâ-hu : onu kıldık, yaptık
14. nûren : nur
15. nehdî : hidayete erdiririz
16. bi-hi : onunla
17. men : kimse, kişi
18. neşâu : dileriz
19. min : den
20. ibâdi-nâ : kullarımız
21. ve inne-ke : ve muhakkak sen
22. le : mutlaka
23. tehdî : sen hidayet ediyorsun, ulaştırıyorsun
24. ilâ : ... e, ... a
25. sırâtın mustekîmin : sıratı mustakîm

Ruh vahyediliyor ve VAHİYDEN sonra bilmez iken bilir hale geliniyor. Peki bir insani bilmezken bilir hale getiren adina ruh dedigimiz bu vahiy nedir? BİLGİ
BİLMEK herseydir. BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU HİÇ?

bartsimpson
27. August 2012, 12:35 AM
Ben Allah ile Peygamber'in, Peygamber'le insanların dolayısı ile insanlarla vahiylerin eylemsel ilişkisini sormuyorum. Benim aradığım o değil.

''O'' kelimesinin yerini tuttuğu iddia edilen ''Kur'an''ın o cümleye konacak eşanlamlısını, sinonimini veya ifade ettiği bir ''mânâ''yı arıyorum. Vahiy değil; öyle olsa idi vahiy derdi. Kur'an değil, o bir bütün ve daha tamamlanmamış. Peki ''O'' ne? ''HU'' ne?.

Ben neyi anlattığını değil, bizatihi kendisinin o cümledeki mânâsını arıyorum. ''O'' ifadesi kur'an'ı sembolize ediyorsa, kur'an eylemsel olarak değil mâna olarak neyi ifede ediyor o ayette? Yerini tek bir kelime olarak neyi koyabiliriz? Mesela ''en doğru bilgi'' olabilir mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Üstadım tebrikler çok güzel bir yerden yakalamışsınız.

Evet bende bu soruyu kendime soruyordum.

"Kul HU valla HU ahad"
"Allahus samed"

HU ve ALLAH kavramları birbirinden ayrı telaffuz ediliyor.

Ahad olduğuna yemin edilen HU
ve
Samed olan ALLAH

Zinedov
27. August 2012, 01:51 AM
Sayın Zinedov.

Anlatamıyorum herhalde. Başka bir yol deneyeyim.

Sureyi 2'ye ayırın ve birinci kısımda 1. ayet bulunsun, ikinci kısımda diğer ayetler.

Şimdi:

2. kısımdaki 4. ayette ''melekler'' ve ''ruh''un inzal olunduğu söyleniyor.

Buraya kadar tamam.

Ve yukarıda diyorsunuz ki 1. ayette melekler/melekeler ve ruh inzal oluyor.

Bu da tamam.

Şimdi; 1. ayette melekler/melekeler ve ruh indirildiğini söylediğinize ve de 4. ayette de melekler ve ruh inzal edildiği yazıldığına göre, ayette tekrar var demektir. Bu tesbite göre:

Sureyi okurken birinci kısmı meydana getiren 1. ayeti okumasanız da mânâda bir anlam değişikliği olmuyor.

Ama biliyoruz ki Allah böyle bir hata yapmaktan münezzehtir. O'nun kullandığı her kelime bir anlam ifade eder.

O halde 1. ayetteki ''o'' ifadesi ''melekler'' ve ''ruh''tan başka bir anlam taşıması gerekir.

İşte o başka anlam ne?

Ben bunu arıyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Duhan suresi:

Hâ, Mîm.

Apaçık Kitaba andolsun,

Biz Onu(apaçık kitabı) mübârek bir gecede inzal ettik. Çünkü biz, uyarıcıyız.

Her hikmetli emir, o gecede ayırdedilir;
........
.
.
.


NOT: Şahsi olarak "Apaçık kitap" Kuran değil, "kainat kitabı" diye anlıyorum.

galipyetkin
27. August 2012, 02:48 AM
Kainat kitabı inzal olunmaz ki. O yaratılmıştır. Bakarsınız, görürsünüz ve değerlendirirsiniz.

''Biz Onu(apaçık kitabı).... ( ki kainat kitabı diyorsunuz)
derken parantez içindeki ifade soradan eklenmiş kişisel kanaat.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Zinedov
27. August 2012, 03:00 AM
Kainat kitabı inzal olunmaz ki. O yaratılmıştır. Bakarsınız, görürsünüz ve değerlendirirsiniz.

''Biz Onu(apaçık kitabı)....
derken parantez içindeki ifade soradan eklenmiş kişisel kanaat.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.



"Apaçık yani ORTADAKİ kitab"ın Allah tarafından çeşitli örneklerle detaylandırılmış haline Kuran deniyor.

Hatta

Peygamberin/Allahın elçisinin yani "bu işe Allah tarafından yetkili kılınan tek kişi"nin, İKRA(oku) emriyle ve yaratıcının izniyle "APAÇIK KİTAP"'tan okuduklarına KURAN(okuma/okunan) denir diye düşünüyorum.

Zinedov
27. August 2012, 03:03 AM
ayrıca onu ifadesinin bir önceki ayetteki apaçık kitaba işaret ettiğine dair söylediğimi kişisel kanaat diyerek reddetmişsiniz. Bence apaçık ifadeleri kişisel kanaatinize uymadığı için reddediyor olmanız sizin kişisel seçiminizdir bir şey diyemem. Varsa bir iddianız açıklayın lütfen, "ortada kalmış bir zamir yok" gibi gözüküyor Arapçaya göre.

Zinedov
27. August 2012, 03:05 AM
Biz göğü, KİTAP SAYFALARININ dürüldüğü gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi -katımızdan verilmiş bir söz olarak- onu iade edeceğiz [yeniden var edeceğiz]. Şüphesiz Biz yapanlarız. (Enbiya 104)

galipyetkin
27. August 2012, 04:02 AM
Ben bir iddia sahibi değilim. Kişisel kesin kanaat sahibi de değilim. Kişisel kesin kanaat sahibi olursam objektif olamam ve doğruya ulaşamam, zanda kalırım ve kestirip atmış olurum.

Ben arayış içindeyim, onun için sorguluyorum.

Arapça bilmem bu nedenle Kur'an'ı yüzünden okuyamadığım için çevirilere dolayısı ile başkalarının anlayışına tabi oluyorum. Bu nedenle de arayış içindeyim, onun için sorguluyorum. Bilseydim de kendi anladığımı yine sorgulardım. Çünkü biliyorum ki anladığımdan daha güzeli, daha ve daha ve daha.... tekâmül ettireni de var içinde

Vardığım kanı şu: ''O'' diye çevrilen ''HU'', ayetler olamaz, Kur'an olamaz, Kainat kitabı da olamaz.

''O'', ''HU'' inzal olunan olduğuna göre, ne?

Bu yön eksik kalıyor. Ve tekrar sorup araştırıyorum. Ne ifade ediyor? ve neden?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Zinedov
27. August 2012, 04:12 AM
İşte Arapçaya göre ortada bir soru işareti yok Galip bey. Türkçeye göre de yok. Cümlede bir zamir varsa neyi ifade ettiği açık olmalıdır.

Örneğin birinci cümlede hiic arkadaştan bahsediyorumdur. İkinci cümlemde "O" şeklinde bahsettiğimde "O da kim" demezsiniz, zaten hemen öncesinde tanımlıdır ve hemen anlarsınız. "Kediyi hayvan dükkanından aldım. Sonra onu eve getirdim." cümlesindeki gibi...

Zinedov
27. August 2012, 04:13 AM
Zuhruf Suresi

Ha Mim

Apaçık Kitab’a andolsun ki,


Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an(okuma) yaptık.


Ve O, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.

galipyetkin
27. August 2012, 05:50 AM
Sayın Zinedov.

Bir şeye inanmışsınız, beni de ona inandırmak,ikna etmek için Kur'anda nerede bir ''O'' ile ''kuran veya ''kitap'' ifadesi geçse o ayeti mesela yukarıda Zuhruf suresinden veya Duhan suresinden veya Embiya suresinden getirip yazıyorsunuz.

Öbür yandan kitabın'' kainat kitabı'' olduğunu söylüyorsunuz.

İsterseniz bir de şurayı okuyuverin http://www.hanifler.com/showthread.php?p=11222#post11222

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Zinedov
27. August 2012, 03:38 PM
Selam.

galipyetkin
27. August 2012, 08:13 PM
Selâm.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

aorskaya
29. August 2012, 01:47 AM
Üstadım tebrikler çok güzel bir yerden yakalamışsınız.

Evet bende bu soruyu kendime soruyordum.

"Kul HU valla HU ahad"
"Allahus samed"

HU ve ALLAH kavramları birbirinden ayrı telaffuz ediliyor.

Ahad olduğuna yemin edilen HU
ve
Samed olan ALLAH

Sevgili kardeşim;

"hu" Allah'ın diğer bir ismi olup, aslında tanımlanamaz, tam kavranamaz şeklinde anlamıda içerecek şekildedir.

Bu nedenle, "O (hu = Allah) tektir" derken sadece birlemek anlamından öte, hem sayısal hem de her şey bakımından tek (benzersiz, dengi olmayan) şeklindeki bir anlatım için kullanıldığını düşünüyorum. Ancak; aynı cümlede isim tekrarı yerine, zamir kullanmak şeklinde edebi bir anlatımda imkanlıdır.

Saygılarımla,
aorskaya

Fers
6. September 2012, 11:17 PM
en am/7
ve lev nezzelnaa aleyke kitaaben fii kırtaasin.../sana sayfada yazılı olarak indirseydik...
fe le mesuuhu bi eydiihim.../sonra ellerini sürseler...
le kaaleleziine keferuu in haazaa illaa sihrun mubiinun.../inkarcılar, "bu bariz masal, başka bişey değil" derdi..

"yazılı olarak indirseydik, el sürselerdi" diğer açıdan "yazılı olarak indirmedik elle hissedilen/ele avuca alınabilecek birşey/yazılı bir kitap yok"

zuhruf/43,44
festemsik billezii uuhıye ileyke.../ sana gönderilene/bildirilene sıkıca sarıl...
ve innehu le zikrun leke ve li kavmike, ve sevfe tus eluunne.../o sana ve kavmine öğüttür, sorulacaksınız...

sorulma nedir/ayrıntısı nedir bilmem ama sorulacak olan, resul ve kavmine "gelen öğüde sarılıp sarılmadıkları"...
bu ayete göre belirtilen kavim "o günden bugüne tüm insanlık" değilse beni ilgilendiren bir durum yok...

duhan/1,2,3,4,6
haa mim.../ ?
vel kitaabil mubiini.../ ihtiyaç duyulan açıklamaları barındıran kitap...
innaa kunnaa munziriine.../uyaranlar olduğumuz kesindir...
fihaa yufreku.../ onda seçilir/ayrılır...
kullu emrin hakiimin.../hükmedilen bütün hususlar
rahmeten min rabbike.../efendinden rahmet/ihsan/lütuf..

zuhruf/1,2,3,4
haa mim.../ ?
vel kitaabil mubiini.../ ihtiyaç duyulan açıklamaları barındıran kitap...
innaa cealnaahu kur aanen arabiyyen leallekum ta kıluun.../onu arapça kur an kıldık akletmeniz umulur...

hadid/25
Lekad erselnaa rusulenaa bil beyyinaati.../elçilerimizi deliller ie gönderdik...
ve enzelnaa meahumul kitaabe vel miizaane.../ve beraberlerinde kitabı ve teraziyi indirdik...
li yekuumen naasu bil kıst.../insanlar adaleti uygulasınlar diye...

kitap, ihtiyaç duyulan açıklamaları barındıran "alemlerin efendisinin sistemine ait hükümler..."
kur an, alemlerin efendisinin sistemine ait hükümleri öğütleyen "söylev/nutuk/bildiri..."

duhan/1,2,3,4,6
ihtiyaç duyulan açıklamaları barındıran kitap/alemlerin efendisinin sistemine ait hükümler, uyarıcı, bütün hususlar kendisinde belirtilen, alemlerin efendisinden lütuf...
zuhruf/1,2,3,4
ihtiyaç duyulan açıklamaları barındıran kitap/alemlerin efendisinin sistemine ait hükümler, arapça kur an/söylev/hitap/nutuk/bildiri...
hadid/25
delillerle gelen elçiler ve beraberlerinde indirilen kitap/Alemlerin efendisinin sistemine ait hükümler ve muhakeme, insanlar adaleti uygulasınlar diye ...

kadr/1,4
innaa enzelnaahu.../onu indiren biziz...
tenezzelul melaaiketu ver ruuhu fiihaa bi izni rabbihim min kulli emrin.../ elçiler ve bilgi onda iner, efendilerinin izniyle, herbir husus için...

doğru veya yanlış...

pramid
7. September 2012, 08:00 AM
Ayetleri, kitabı, cibrili, gökten suyu, sekiz çift hayvanı, bıldırcını, demiri vb. bizim istifademize/ ihtiyaçlarımızı karşılamaya (inzal/ n-z-l) sunan rabbe hamd olsun.

Ne de az öğüt alan var.

galipyetkin
7. September 2012, 12:58 PM
Sayın Fers.

Tekrar hoşgeldin aramıza.

Sayın Fers; doğru-yanlış diye dayatmayın. Tecümenizi soruyorsanız herhalde doğru.

Ana konuya gelirsek:

Doğru: Resul'e inzal olmuş, O'nun hayatının bir sayfası, bir safhası. Genel kültür olarak koy kenara dursun; tarihi bir bilgi, tarihten bir sayfa.

Yalnış: Kur'an bana da, bu günüme de hitap ettiğine göre kastettiğiniz mânâda bana ne kitap, ne de elçi.

Ama Allah ''Ey Galip işte sana tarihten bir sayfa'' dememiş olmalı o satırlarla. Benim bir kadir gecem olmalı, bana da birşeyler olmalı ki ben de ''elçiler ve bilgi'' ile donanmalıyım. Bu bilinçle; o satırların bana, bu günüme hitap ettiği bilinciyle o satırları araştıracağım; ya da ''at sepete'' diyeceğim. Sepete atılamıyacak kadar değerli olduklarından:İşte şimdi araştırıyorum. O halde bemim için, beni etkileyecek olan
-Kadir ne?
-Gece ne?
-Kadir gecem ne?

Peygamber olmadığıma göre kastedilen mânâda bana kitap ve elçiler verilmeyeceğine göre:
Ayette geçen kitap benim için ne?
Elçiler ile kastedilen benim için ne?

Velhasıl Sayın Fers.
Kadir Suresi tarihten bir sayfa olmayacağına göre bana, benim için ne anlatıyor?
Size sizin için ne anlatıyor?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Fers
8. September 2012, 04:32 PM
yeniden hoşbulduk sayın galipyetkin...


kadr/4,5
tenezzelul melaaiketu ver ruuhu fiihaa bi izni rabbihim min kulli emrin, selaamun, hiye hattaa matlaıl fecr.../
alemlerin efendisinin ruhsatıyla herbir husus için indirilen elçiler ve bilgi, güneşin doğuşuna kadar gelen selamet...

inişteki süreklilik o zamana ait, herbir elçi ve herbir hususa ait delil ve bilgi için güneşin doğuşuna kadar selamet getiriş...
İsa, Musa, Muhammed ve diğerlerinin getirdiği herbir delil/öğüt, aydınlığa geçişteki selamet...

bana anlattığı...