PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ahzâb sûresi


Taner
12. July 2012, 01:35 AM
AHZÂB SÛRESİ
MEDÎNE DÖNEMİ

Necm: 504

1 Ey Peygamber! Allah'ın koruması altına gir, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere ve münâfıklara da itaat etme. Şüphesiz Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır.
2 Ve Rabbinden sana vahyedilen şeylere uy. Şüphesiz Allah, sizin ne yapıp durduğunuza çokça bilgi sahibidir.
3 Ve Allah'a işin sonucunu havale et, “tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan” olarak da Allah yeter.
(90/33, Ahzâb/1-3)

Necm: 505

4 Allah, bir er kişinin göğüs boşluğu içinde iki kalp yapmadı; insan hem mü’min hem kâfir olmaz, mutlaka bundan biridir. Ve Zıhar’da bulunduğunuz;355 kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız eşlerinizi de sizin anneleriniz olarak kabul etmedi. Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve Yol'a kılavuzlar.
5 Evlâtlıkları kendi babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah katında daha hakkaniyetlidir. Artık, eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve sözleşmeyle yakınlık kurduklarınızdır. Kalplerinizin kasıt göstererek yaptıkları; bilinçli, planlı- programlı yaptığınız şeyler dışında hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir vebal yoktur. Ve Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

355 Bu âyetle, Arap câhilî örfündeki bir uygulama [zıhar] ortadan kaldırılmaktadır. Arap örfüne göre bir erkek, karısının herhangi bir davranışına kızdığı zaman, ona, “Sen bana anamın sırtı gibisin” derdi. Bunun üzerine aralarındaki aile bağları kopmasa bile helâl kabul edilmezdi. Ancak tam anlamıyla boşanmış da sayılmadığı için kadın, başka bir yol seçemez, çileye mahkum olurdu. Buna Mücâdele/1-4'de (641. necm) değinilmiştir.
(90/33, Ahzâb/4-5)

Necm: 506

6 Peygamber, mü’minlere kendi nefislerinden daha yakın, Peygamber'in eşleri, mü’minlerin analarıdır. Ve akrabalar, Allah'ın yazgısında hepsi aynı derecededir, –koruyucu, yakınlarınıza herkesçe kabul gören davranışı yapmanız dışında– mü’minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Bu, Kitap'ta yazılmıştır.
(90/33, Ahzâb/6)

Necm: 507

7,8 Ve hani Biz, doğru kimselere doğruluklarından sormak için peygamberlerden; Nûh'tan, İbrâhîm'den, Mûsâ'dan ve Meryem oğlu Îsâ'dan ‘kesin söz’lerini almıştık. Senden de ‘kesin söz’ aldık. Biz, onlardan ağır bir ‘kesin söz’ aldık. Ve Allah, kâfirler; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için acı verecek bir azabı hazırladı.
(90/33, Ahzâb/7-8)

Necm: 508356

9 Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti de Biz, onların üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah, işlemiş olduklarınızı çok iyi görendir.
10 Hani onlar, üst tarafınızdan ve sizden daha aşağıdan size gelmişlerdi. Ve hani gözler kaymıştı, yürekler gırtlaklara ulaşmıştı. Ve siz Allah hakkında zan yaptıkça zan yapıyordunuz.
11 İşte burada mü’minler yıpratılmak sûretiyle imtihan edilmiş ve çok şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.
12 Ve o vakit münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: “Allah ve Elçisi bize bir aldanıştan başka bir vaat yapmamış” diyorlardı.
13 Ve hani bunlardan bir grup: “Ey Yesrib/Medîne halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün” diyorlardı. Onlardan bir kısmı da, “Evlerimiz gerçekten savunmasızdır” diyerek Peygamber'den izin istiyorlardı. Hâlbuki evleri savunmasız değildi. Onlar, sadece kaçmak istiyorlardı.
14 Eğer onların üzerine, evlerinin her bir bucağından girilseydi, sonra da sosyal yangın çıkarmaları istenilseydi, kesinlikle bunu yerine getirirlerdi. Buna fazla da beklemezlerdi.
15 Ve hiç kuşkusuz onlar, bundan önce, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına Allah'a yeminle ‘kesin söz’ vermişlerdi. Ve Allah'ın ahdi/Allah'a karşı verilen sözler sorumluluk getirir.
16 De ki: “Eğer ölmekten veya öldürmekten kaçıyorsanız, kaçmak hiçbir zaman size yarar sağlamaz. Ve o zaman sadece, çok az bir şey kazandırılırsınız.”
17 De ki: “Eğer Allah, size bir kötülük dilediyse veya size bir rahmet dilediyse, sizi Allah'tan kim korur?” Hem onlar kendilerine Allah'ın astlarından bir yol gösterici, koruyucu yakın bulamazlar, bir yardımcı da.
18,19 Şüphesiz Allah, sizden o engelleyenleri, savsaklayanları ve sizi kıskanarak, kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri biliyor. Ve onlar, sıkıntıya ancak, pek az geliyorlar. Derken o korku gelince, sen onları, ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlarken gördün. Sonra o korku gidince, iyiliğe kıskançlık ederek size keskin keskin diller sıyırdılar. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini boşa çıkardı. Ve bu, Allah üzerine çok kolaydır.
20 Onlar, birleşik düşman birliklerini gitmedi sanıyorlardı. Eğer düşman birlikleri gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp sizin haberlerinizden sormayı isterler. Ve eğer onlar içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
21 Andolsun ki Allah Elçisi'nde, sizin; Allah'ı ve son günü uman ve Allah'ı çokça anan kimseler için güzel bir örnek vardır.
22 Mü’minler, birleşik düşman birliklerini gördükleri zaman da: “İşte bu, Allah'ın ve Elçisi'nin bize vaat ettiği şeydir. Allah ve Elçisi doğru söyledi” dediler. Bu, onlara sadece iman ve güvenlik sağlamada artış sağladı.
23,24 Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a, imanları gereği yapmaları gereken şeylere sadakat gösterdiler. İşte onlardan kimisi adağını gerçekleştiren/ canını veren kimsedir, kimi de bekleyen kimsedir. –Onlar, Allah'ın doğru kimseleri doğrulukları sebebiyle ödüllendireceği, dilerse münâfıklara da azap edeceği veya tevbe nasip edeceği için, özgürce davranıp davranışlarında değişiklik yapmadılar.– Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
25 Ve Allah, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişileri herhangi bir hayra ulaşmadan kinleriyle geri çevirdi. Ve Allah, mü’minlere savaşta kâfi geldi. Ve Allah çok güçlüdür, mutlak üstün olandır.
26,27 Hem de Allah, Kitap Ehlinden kâfirlerle yardımlaşanları kalelerinden indirdi. Ve kalplerine korku saldı: Siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. Ve Allah, onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir yere sizi son sahip yaptı. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

356 Bu âyetler, H. 5. yılda meydana gelen Hendek savaşı'na değinmektedir. Bedir savaşında olduğu gibi bu savaşta da Allah açık mucizeler yaratmıştır. Bu pasajda, Hendek ve Benû Kurayza savaşlarının bazı sahnelerine değinilmiştir. Hem pasajı doğru anlamak, hem de olayın ayrıntılarını öğrenmek açısından Hendek savaşı ile ilgili ansiklopedik bilgi sahibi olunması çok iyi olur. Ahzâb, “hizipler” [karşıt gruplar, partiler] demek olup bununla, Müslümanlarla savaşmak için birleşen Mekke, Gatafan, Benî Kurayza ve diğer Arap kabileleri (birleşik müşrik grupları) kastedilmiştir.
(90/33, Ahzâb/9-27)

Necm: 509

28,29 Ey Peygamber! Eşlerine söyle: “Eğer siz basit dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin size boşanma bedeli ödeyeyim ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim. Eğer siz Allah'ı, Elçisi'ni ve son yurdu istiyorsanız, artık hiç şüphesiz Allah, sizden iyileştirenlergüzelleştirenler için çok büyük bir ecir hazırlamıştır.”
30,31 Ey Peygamber'in kadınları! Sizden kim açık, bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, suçun cezası iki kat olarak artırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır. Sizden kim de Allah'a ve Elçisi'ne sürekli saygıda bulunursa ve sâlihi işlerse, ona da ecrini iki kere veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
32-34 Ey Peygamber'in kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz; eğer Allah'ın koruması altına giriyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde söyleyin. Evlerinizde vakarlı olun, ilk cahiliyet gösterişi hâlinde gösteriş yapmayın, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun-ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. –Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve sizi temizlemek ister.– Ve evlerinizde okunmakta olan Allah'ın âyetlerini ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri hatırlayın. Hiç şüphesiz Allah, çok lütfedicidir, gizliyi bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir.
(90/33, Ahzâb/28-34)

Necm: 510

35 Şüphe yok ki İslâm dinine giren erkekler ve İslâm dinine giren kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, saygıda duran erkekler ve saygıda duran kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını muhafaza eden erkekler ve ırzlarını muhafaza eden kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve Allah'ı çok anan kadınlar; Allah, onlar için bir bağışlanma ve çok büyük bir ödül hazırlamıştır.
(90/33, Ahzâb/35)

Necm: 511

36 Ve Allah ve Elçisi bir işte hüküm verdiklerinde, hiçbir mü’min erkek ve mü’min kadın için kendi işlerinde serbestlik yoktur. Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne isyan ederse o, açık bir sapıklıkla sapmıştır.
37 Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: “Eşini yanında tut ve Allah'ın koruması altına gir!” diyordun da insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymana çok daha lâyıktı. Artık Zeyd,357 Zeyneb'ten ilişkisini kesince, Biz Zeyneb'i seninle evlendirdik. Ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, evlatlıklardan ayrılan kadınla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38,39 Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde Peygamber üzerine, daha önce gelip geçen kimselerde; Allah'ın verdiği elçilik görevini tebliğ eden, O'na saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve Allah'tan başka kimseye saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymayan kimselerle ilgili Allah'ın uygulaması olarak bir güçlük yoktur. Allah'ın emri, ayarlanmış, belirlenmiş bir kaderdir. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40 Muhammed, sizin er kişilerinizden hiç birinin babası değildir. Ancak O, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur.358 Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

357 Zeyd, Kelb kabilesindendir. Çocuk yaşta kabile savaşlarında esir alınıp Ukaz pazarında köle olarak satıldı. Hatice'nin yeğenlerinden Hâkim b. Hizâm Zeyd'i satın alıp Mekke'ye getirdi ve halasına hediye etti. Rasûlullah Hatice ile evlendiğinde Zeyd'i eşinin hizmetinde buldu. İyi davranışlarından ve hâlinden hoşlandığı için onu eşinden istedi. Böylece bu şanslı çocuk bir kaç yıl sonra kendisine peygamberlik verilecek olan bu mükemmel insanın hizmetine girdi. Zeyd o sırada 15 yaşındaydı. Sonraları babası ve amcası onun Mekke'de olduğunu öğrendiklerinde, Muhammed'e geldiler ve fidye karşılığı oğullarını geri almak istediler. Muhammed, “Çocuğa soracağım; sizinle mi gidecek, yoksa benimle mi kalacak, buna kendisi karar verecek. Eğer benimle kalmayı tercih ederse, ben benimle kalmayı seçen birini geri göndermem” dedi. Onlar da, buna razı oldular. Zeyd Rasûlullah'ın yanında kalmayı tercih etti. Muhammed hemen Zeyd'i azat etti ve Ka‘be'de bir grup Kureyşli önünde, “Şâhit olun, şu andan itibaren Zeyd benim oğlumdur. Ben ona vârisim, o da bana vâristir” diye ilan edip Zeydi evlat edindi. Bundan sonra o, Zeyd b. Muhammed diye çağırılmaya başlandı. Tüm bunlar Muhammed'e peygamberlik gelmeden önce olmuştu. Daha sonra Muhammed elçilik ile görevlendirilince o'na inanan ilk dört kişiden biri oldu. Zeyd o sıralarda 30 yaşındaydı ve 15 yıl boyunca Rasûlullah'a hizmet etmişti. H. 4. yılda Rasûlullah onu halasının kızı Zeyneb'le evlendirdi.

358 Kur’ân'ı koruyarak, korutarak bundan sonra yeni bir kitap indirmeyecektir. Yeni bir kitap indirilmeyeceğine göre, yeni bir
elçi de gönderilmeyecektir demektir.
(90/33, Ahzâb/36-40)

Necm: 512

41,42 Ey iman eden kişiler! Allah'ı anışınız, ‘çokça anmak’ olmak üzere anın. Ve O'nu her zaman noksan sıfatlardan arındırın.
43,44 O, sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size destek verendir. O'nun doğadaki güçleri/ indirdiği haberci âyetleri destek verirler. Ve O, mü’minlere çok merhametlidir. O'na kavuşacakları gün onların selâmlaşmaları, “Selâm”dır. Allah, da onlar için saygın bir ödül hazırlamıştır.
(90/33, Ahzâb/41-44)

Necm: 513

45-48 Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, seni, bir şâhit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Kendi izniyle/ bilgisiyle Allah'a bir davetçi ve ışık saçan bir kandil olarak gönderdik/elçi yaptık. Sen de inananlara, şüphesiz kendileri için Allah'tan büyük bir armağan olduğunu müjdele. Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kimselere ve münâfıklara itaat etme, onların verdiği Allah, Muahammed'i (a.s) son peygamber yapmış ve böylece elçi gönderme uygulamasına son vermiştir. Ancak elçinin görevi olan, uyarı, müjdeleme, öğüt verme, ma‘rûfu emretme, münkerden nehyetme görevlerini, –Bakara/143 (421. necm), Âl-i İmrân/104, 110 (494. necm) ve Hacc/78'den (638. necm ) açıkça anlaşılacağı üzere– bu ümmete vermiştir. eziyetleri bırak, önemseme. Ve sen, Allah'a işin sonucunu havale et. Ve “tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan” olarak Allah yeter.
(90/33, Ahzâb/45-48)

Necm: 514

49 Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin.
(90/33, Ahzâb/49)

Necm: 515

50 Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, mehirlerini359 verdiğin eşlerini, Allah'ın ganimet olarak sana verdiklerinden, sözleşme ile malik olduğunu/savaş esirlerinden himayene verilmiş bayanları, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları ve kendisini Peygamber'e hibe eden Peygamber'in de nikâhlamak istediği Müslüman kadını – mü’minlerin seviyesinden aşağı olmak üzere ve sadece sana özgü olarak– sana helal kıldık. Biz kendi eşleri ve sözleşmelerinin malik oldukları şeyler360 konusunda senin dışındaki mü’minlere neyi farz kıldığımızı kesinlikle bildik, daha önce açıkladık. Bu durum; sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler, senin için bir güçlük olmasın diyedir. Ve Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
51 Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende artık senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah, her şeyi bilendir, çok yumuşak davranandır.
52 Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek –güzellikleri hoşuna gitse bile– sana helal olmaz. Ancak yemininin malik olduğu/harp esiri olup da senin himayene verilen başka; onu nikâhlayabilirsin. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir.

359 Bkz. 345 nolu not.
360 Bkz. 303 nolu not.
(90/33, Ahzâb/50-52)

Necm: 516

53 Ey iman eden kimseler! Peygamber'in evlerine sadece –vaktine bakmaksızın–yemeğe izin verilince girin. Ama çağırıldığınız vakit hemen girin. Artık yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Söz için de beklemeyin. Şüphesiz bu hâliniz, Peygamber'e eziyet veriyor sonra da O, sizden çekiniyor. Allah ise haktan/gerçekten çekinmez. Onun hanımlarından bir kazanım istediğiniz zaman da perde arkasından/odalarına girmeden isteyin. Böyle yapmanız, sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Ve sizin Allah'ın Elçisi'ne eziyet etmeniz ve kendisinden sonra hanımlarını da, sonsuza dek nikâh etmeniz olacak bir şey değildir. Bu, Allah katında çok büyüktür.
54 Siz bir şeyi açığa vursanız yahut onu gizleseniz biliniz ki, şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
55 Peygamber eşlerinin üzerine, babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar ve sözleşmelerinin sahip olduğu kimseler361 hakkında bir günah yoktur. –Ve siz/Peygamber'in eşleri, Allah'ın koruması altına girin.– Şüphesiz Allah, her şeye en iyi tanıktır.
56 Şüphesiz Allah ve doğadaki güçleri/indirdiği Kur’ân âyetleri Peygamber'i destekliyorlar/yardım ediyorlar/arka çıkıyorlar. Ey iman etmiş kimseler! Siz de Peygamber'e destek olun/O'na yardım edin/arka çıkın ve O'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın!
57 Şüphesiz Allah'a ve Elçisi'ne eziyet verenler; Allah onları dünyada ve âhirette dışlamıştır. Ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
58 Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara yapmadıkları bir şey sebebiyle eziyet eden kimseler de kesinlikle, artık bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir.

361 Bkz. 303 nolu not.
(90/33, Ahzâb/53-58)

Necm: 517

59 Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, üzerlerine dış giysilerinden örtsünler. Tanınıp da eziyet edilmemeleri için, bu daha uygundur. Allah çok bağışlayandır ve çok merhamet edendir.
(90/33, Ahzâb/59)

Necm: 518

60-62 Andolsun ki eğer o münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık olan şu kimseler ve Medîne'de ortalığı karıştıranlar, bu yaptıklarından vaz geçmezlerse, kesinlikle seni onlara, onlar dışlanarak musallat ederiz. Sonra onlar, seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar; Allah'ın önceki geçen kimseler hakkındaki uygulaması olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve acımadan, kıyasıya öldürülürler. Ve sen Allah'ın yasası/uygulaması için asla bir değişiklik bulmayacaksın!
(90/33, Ahzâb/60-62)

Necm: 519

63,73 İnsanlar sana kıyâmetin kopuş vaktinden soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi, Allah'ın; münâfık erkekleri, münâfık kadınları, ortak koşan erkekleri, ortak koşan kadınları azap etmesi; ve Allah'ın, mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tevbelerini kabul etmesi için ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyâmetin kopuş vakti yakında olur. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”362

362 Resmi Mushaf'taki 73. âyeti, teknik ve anlam bilgisi gereği 63. âyet ile birleştirdik. Ayrıntılar için bkz. Tebyîn.
(90/33, Ahzâb/63, 73)

Necm: 520

64-66 Kesinlikle Allah, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseleri dışlayıp gözden çıkarmış ve içinde sonsuz olarak kalmaları için, onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada, bir koruyucu yakın ve yardımcı bulamazlar. Yüzleri ateş içinde evrilip çevrildiği gün, “Ah keşke Allah'a itaat etseydik, elçiye itaat etseydik!” diyecekler.
67,68 Ve dediler ki: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi onlar yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz! Onlara azaptan iki kat ver ve kendilerini tam anlamıyla dışla/rahmetinden mahrum bırak.”
(90/33, Ahzâb/64-68)

Necm: 521

69 Ey iman etmiş kişiler! Sizler Mûsâ'ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. İşte, Allah Mûsâ'yı, eziyet edenlerin söylediklerinden temize çıkardı. Ve o, Allah katında mevki sahibi/değerli biri idi.
70,71 Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girin ve sağlam belgeli söz söyleyin. Ki Allah, işlerinizi lehinize düzeltsin, günahlarınızı da bağışlasın. Her kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederse, artık o, gerçekten çok büyük bir zafer ile kurtulmuş olur.
(90/33, Ahzâb/69-71)

Necm: 522

72 Şüphesiz Biz, emaneti [bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği] göklerin, yerin ve dağların üzerine yaydık, yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden korktular. Ve onu insan taşıdı [onu aldı götürdü, ona ihanet etti]. Şüphesiz insan, çok yanlış davranan; kendi zararlarına iş yapan ve çok cahildir.
(90/33, Ahzâb/72)

Taner
12. July 2012, 01:37 AM
Ahzâb sûresi pdf hali ektedir. PDF dosyasını indirerek offline olarak okuyabilirsiniz.

galipyetkin
15. April 2013, 08:52 PM
Arz-ı halimdir.

1-Ahzab Suresi-53. ayetten ben hiçbir şey anlamıyorum. Bana, benim bu günüme hitap etmesi gerekirken, okuduğumuz açıklamalar birer masal; beni Peygamberler'in yaşadığı zamanda yaşamaya zorluyor; bu günüme bir katkısı yok!
Bir Allah'ın kulu bu ayeti bana bu günüme hitap edecek şekilde anlatabilir mi?

2-Nur Suresi-27. ayet ile mânâ bakımından bir ilişki kurulabilir mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
(Sevgili Fers. Tam sana ihtiyaç olduğu zamanlar millete kızıp bizi terk ediyorsun, boşluyorsun. Gel de şu tercümelerinle bize yardımcı ol be arkadaş.)

merdem
16. April 2013, 07:10 AM
Arz-ı halimdir.

1-Ahzab Suresi-53. ayetten ben hiçbir şey anlamıyorum. Bana, benim bu günüme hitap etmesi gerekirken, okuduğumuz açıklamalar birer masal; beni Peygamber'in yaşadığı zamanda yaşamaya zorluyor; bu günüme bir katkısı yok!
Bir Allah'ın kulu bu ayeti bana bu günüme hitap edecek şekilde anlatabilir mi?

2-Nur Suresi-27. ayet ile mânâ bakımından bir ilişki kurulabilir mi?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
(Sevgili Fers. Tam sana ihtiyaç olduğu zamanlar millete kızıp bizi terk ediyorsun. Gel de şu tercümelerinle bize yardımcı ol be arkadaş.)

Degerli Kardesim Galip,

Kur'an her bir caga hitap ediyor deniliyor, o halde hic bir caga uymayan bos sözlerin olmamasi gerekir icinde.

Günümüzde de olan seylerdir bunlar. Sirf peygamber evi icin gecerli degildir, örnek alinmasi gereken halledir.

Kimi insanlar var haddini bilmez, kendisini aileden sanar zart zurt devamli rahatsiz eder baskalarini, bunun samimiyetle alakasi yoktur. Davet edilmedigi halde lüzumsuz zamanlarda haber vermeden kapida biterler.

Peygamberimizin zamaninda da kendilerini Allah'in Resulüne bir nevi kendilerini yakin zannedenler -ki bedevi denince anlasiliyor nasil bit tip olduklari- iste böyle kimseler demekki peygamberi rahatsiz ettiklerinden bihaber olmalilar ki Rabbimiz acikca uyariyor. Hem izinsiz gelip gitmeleri hemde aileye ait olmadiklari halde peygamber hanimlariyla ulu-orta konusmalari Rabbimiz tarafindan uygun görülmedigi icin uyariliyor.

Görgü kurallarindandir, habersiz oraya buraya, üstelik sabahsiz selamsiz dalinmaz. Müslümanlar kardestir bir yere kadar, insanin bir de özel hayati vardir ve saygi göstermek gerekir.

Sahsen ben dahi davetsiz zirt pirt kapimda bitenden hoslanmam. Hele de israrla kapi calinacak olursa, cogu zaman acmam bile.

Allah Resulünden alacagimiz cok güzel örnekler var derken, millet sünnet-hadis uygulamaya kalkiyor. Ayetlerdeki örneklerden güzel örnekleri mi ariyorlar?

Peygamberin esleri annelerimizdir buyrugunu her zaman düsünmüsümdür. Peygamber hayatta degil, esleri hayatta degil, acaba bu ayet ne icindir diye. O ayetten de alinacak güzel örnekler vardir. Bir mümin ile evli olan bir hatun, ondan ayrildiktan sonra assagilik bir adamla evlenecek olursa o denli edepsizlik olur, kadinin degerini tamamen düsürür. Mümin bir köle Rabbimizin katinda daha degerlidir bir haddini bilmez sövalyeye kiyasla, bu misal.

Bati dünyasindan bir örnek vereyim, Jackie Kennedy kocasinin ölümünden sonra bir Onasis ile evlenmesini ben hep yadirgamisimdir. Soy sop, irk meselesi olarak degil benim yadirgamam, Kennedy ile Onasis'in arasindaki kalite meselesidir, karakter meselesidir. Onasis benim icin haddini bilmez, simarik, hovarda, görgüsüz milyarderin tekiydi.

Selam ve dua ile.

galipyetkin
17. April 2013, 08:32 AM
Bizim mealcilerimizin, bunlar Arapça'yı ''akademik''/Dr.,Prof. seviyesinde öğrenmiş olduklarından, çölde yaşamış ve yaşayan hiç okumamış Arab'ın dahi anlayabileceği bir uslupla indirilmiş Kur'an'ı anlamaları beklenemez. Bu nedenle ayetleri 'mot-a-mot' çevirdikleri için ayetlerin içeriğini/mânâlarını boşvermişler ve ayet içerisindeki bir kelimeyi diğer yazanlara göre ayrı ama mânâ bakımından aynı kelimeyi yazarak sanki büyük iş yapmışlar gibi bir havaya bürünmüşler. Bu nedenle de mealler'in hemen hemen hepsi aynı kelimelerle yazılmış olup birbirlerinin kopyalarıdır. Böyle olunca da bazıları da çıkar, kendi kafalarına göre, anlaşılmaz bu meallerin meallerini verirler. Merdem kızımız da böyle yapmıştır. (''papucu dama atılmak'' deyimini mot-a-mot Arapçaya çevirirseniz Arap ne anlar)

Ahzab-50 ayetine bakalım. Siz bu ayetten ne anlıyorsunuz bilmem ama bence Peygamber'e denmiştir ki: ''Ana bir, bacı iki; gerisine ...... (ne anlarsanız işte o)". Peygamber'de bizler için iyi örnekler vardır; biz de bu örneğe göre hareket ediyoruz der ve herkes de anladığı şekilde hareket ederse ne olur? Burada erkekler örnektir. Ya kadınlar da ''Eh, biz de müslümanız; bize de iyi örnekler var. İslâm eşitlik dinidir, adalet dinidir dolayısı ile aynı haklara kadın olarak bizler de sahibiz '' derlerse ne yaparsınız?

Böyle olunca: ''acaba bu ayetler doğru anlamlandırılıyor mu?'' diye bir soru gelmiyor mu aklınıza?

Ne dersiniz Merdem kızımız?

Saygılarımla (Merdem kızımız hariç).
Galip Yetkin.

merdem
17. April 2013, 10:55 AM
Bizim mealcilerimizin, bunlar Arapça'yı ''akademik''/Dr.,Prof. seviyesinde öğrenmiş olduklarından, çölde yaşamış ve yaşayan hiç okumamış Arab'ın dahi anlayabileceği bir uslupla indirilmiş Kur'an'ı anlamaları beklenemez. Bu nedenle ayetleri 'mot-a-mot' çevirdikleri için ayetlerin içeriğini/mânâlarını boşvermişler ve ayet içerisindeki bir kelimeyi diğer yazanlara göre ayrı ama mânâ bakımından aynı kelimeyi yazarak sanki büyük iş yapmışlar gibi bir havaya bürünmüşler. Bu nedenle de mealler'in hemen hemen hepsi aynı kelimelerle yazılmış olup birbirlerinin kopyalarıdır. Böyle olunca da bazıları da çıkar, kendi kafalarına göre, anlaşılmaz bu meallerin meallerini verirler. Merdem kızımız da böyle yapmıştır. (''papucu dama atılmak'' deyimini mot-a-mot Arapçaya çevirirseniz Arap ne anlar)

Ahzab-50 ayetine bakalım. Siz bu ayetten ne anlıyorsunuz bilmem ama bence Peygamber'e denmiştir ki: ''Ana bir, bacı iki; gerisine ...... (ne anlarsanız işte o)". Peygamber'de bizler için iyi örnekler vardır; biz de bu örneğe göre hareket ediyoruz der ve herkes de anladığı şekilde hareket ederse ne olur? Burada erkekler örnektir. Ya kadınlar da ''Eh, biz de müslümanız; bize de iyi örnekler var. İslâm eşitlik dinidir, adalet dinidir dolayısı ile aynı haklara kadın olarak bizler de sahibiz '' derlerse ne yaparsınız?

Böyle olunca: ''acaba bu ayetler doğru anlamlandırılıyor mu?'' diye bir soru gelmiyor mu aklınıza?

Ne dersiniz Merdem kızımız?

Saygılarımla (Merdem kızımız hariç).
Galip Yetkin.


Ahzap 53. ten basladiniz, yaaa Fers diyerek kendi görüsünüzü dahi öne sürmeden Fers'den imdat umarcasina. O kadar iyi Kur'an anlayisiniz var ise, birakin kelime oyunlarini da bizlerin de anlayacagi bir sekilde izah edin o anlasilmasi cok kolay olan ayetleri. Simdi de 50. ayete dayanarak erkeklerden söz ediyorsunuz. Madem erkeklerle ilgili ayetler buyrun anladiginizi bizlerede anlatin, tabii ki beni bir hatun olarak ilgilendiriyorsa sizin görüsünüze göre.

Sayin sayabildiginizi da bizler de görelim kimlerden ve nelerden bahsediliyormus.
Bildiginizi kendinize saklamak gibi bir amaciniz var ise, kendinize saklayin. Görüsler ortaya atilmadikca bir paylasim yapilmadikca iste ayetler oradan oraya el degistirir. Kabak da sonunda Merdem kizin basina patlar cenesini tutamadigindan.

Son zamanlari igneli bir sekilde sunulan sorular dikkatimi cekiyor. Onda da bir hayir olsa gerek mi diyelim acaba.

Belkide üslup inkilabi yapilmisdir da benim haberim yok.

merdem
17. April 2013, 12:57 PM
Ahzab-50 ayetine bakalım. Siz bu ayetten ne anlıyorsunuz bilmem ama bence Peygamber'e denmiştir ki: ''Ana bir, bacı iki; gerisine ...... (ne anlarsanız işte o)". Peygamber'de bizler için iyi örnekler vardır; biz de bu örneğe göre hareket ediyoruz der ve herkes de anladığı şekilde hareket ederse ne olur? Burada erkekler örnektir. Ya kadınlar da ''Eh, biz de müslümanız; bize de iyi örnekler var. İslâm eşitlik dinidir, adalet dinidir dolayısı ile aynı haklara kadın olarak bizler de sahibiz '' derlerse ne yaparsınız?

Rabbimiz erkekler su yana kadinlar bu yana, su konular erkeklerle ilgili kadinlari ilgilendirmez, bu konular kadinlar ile ilgili erkekleri ilgilendirmez, haddinizi billin, sinirinizi taniyin diye bir bildiri de bulunmus ise, benim cahilligime verin.

Fakat, Merdem kiz bize de iyi örnekler var diyor.

Bir evlilik bir kadin ve erkekten olusur. Bir kadin olarak bilmem lazim karsimdakinin bana akrabalik yakinligi nedir, evlenmesi haram olan kisiler kimlerdir bilmem lazim.

Sizin teyzeniz, halaniz olmayabiliyirm, ama birilerinin teyzesi, halasi, annesi, ninesi oldugumdan dolayi benim de bilmem gereken bilgiler ve örnekler vardir her ayette. Cocuklarim da evlenmeye kalktiklarinda harami helali gözeten emirleri bilmem gerekir ki bir haksizlik olmasin.

Evet, beyfendi, Kur'an da tüm asirlarda tüm insanlar icin uyulmasi ve uygulamasi lazim gelen öneriler vardir. Kimse kalkip ta bu ayet arap bedevilerini ilgilendirir beni enterese etmez diyemez.

Ama siz her ayetin altinda bir mecazi anlam olduguna inaniyor ve kelimelerin altinda bambaska anlamlar yatiyor diyorsaniz, siz bilirsiniz. Illede laf olsun torba dolsun diye yazilariniza katilmam sart degil. Zaten sizin niyetiniz direkten bilgilerinizi paylasmak degil, ip uclari vererek herkesin kendi arastirma yapmasini önermektir. Eh arastirmalari da herkes elinden geldigince kendince yaptigina göre ortada mesele yok. Hazine arama metodlarina cevirdik sonunda her bir ayeti. Altinda üstünde kenarinda kösesinde icinde acaba ne var, ancak anlayan kesfeden ulasabilir. Nasibim yoksa yoktur eksik kalayim. Allah'in dogru yolu bu kadar bilmece bulmaca ile ulasilmasi imkansiz kilinmamistir, benim bildigim budur.

NOT: Cok saygideger birisi oldugunuzu ispat etmek amaciyla kullandiginiz o "SAYIN" kelimesi ile görgü kurallarina saygi gösterdiginizi zannettiginiz gibi, ayni sekilde saygili oldugunuzu da hitaplariniz ile ispat ediyorsunuz, Merdem Kizimiz hitabiniz ile alayli bir hitap yollarina gitmenizden belli oluyor. Sitede bir paylasimda 60 yasinda bir hatun oldugumu bildirdigim gözünüzden kacmis olabilir. Sizin saygidan ne anladiginizi bilmek istemiyorum, size de sayginin ne oldugunu ben ögretecek degilim. Benim buzdolabim sizden daha saygili, vazífesini aksatmadan usanmadan usulünce yerine getiriyor. :p

galipyetkin
17. April 2013, 09:08 PM
Bayan merdem.

"Ille de laf olsun torba dolsun diye yazilariniza katilmam sart degil. Zaten sizin niyetiniz direkten bilgilerinizi paylasmak degil, ip uclari vererek herkesin kendi arastirma yapmasini önermektir". demişsiniz.

Laf olsun, torba dolsun diye yazılarıma katılmanızı istemediğimden, kendi doğrularınızı kendinizin bulması için tefekkür etmenizi istediğimden, ne önerdiğimi anlamışsınız.

"Ama siz her ayetin altinda bir mecazi anlam olduguna inaniyor ve kelimelerin altinda bambaska anlamlar yatiyor diyorsaniz, siz bilirsiniz." demişsiniz.

Bu eleştirinize karşılık şu ayeti vereyim: Nisa-82. Ayet şöyle başlar:Kur'an'ı derinliğine düşünmüyorlar mı? ............"

Bana yönelttiğiniz eleştirilere daha sonra değineceğim. Ama şunu belirteyim. Altmış yaşında olabilirsiniz. Ben de sizden en az on yaş daha ihtiyarım. Yoksa yaşınızın ilerlemiş olması mı, "bir eşi daha yok; bir tane; biricik" anlamında söylenmiş "kızımız" lafından alınmanıza sebep oluyor? Sakın "bayan" lafına da takmayın.

galipyetkin
20. April 2013, 05:56 PM
Gerek bu ayetlerde, gerekse diğer ayetlerde geçen "eş/zevce/nikâhlama" ifadeleri hakkında bize öğretilenlerden birazcık sıyrılıp da şöyle düşünsek acaba nereye varırız?

"Kur'an'da geçen 'zevc/eş/nikâh' ifadeleri acaba her geçtiği yerde zürriyeti de devam ettirecek, yani cinsel birlikteliği de içeren bir yaşam biçimini mi anlatmaktadır?
Bir oyunda 'eşini seç' veya 'eşli tavla partisi' dediğimiz zaman aklımıza evlilik gelmez. Aynı şekilde transfer mevsiminden evvel veya transfer mevsiminde bir futbol takımı ile bir oyuncu anlaştiği zaman gazetelerde şöyle haberlere rastlarız: 'Falanca klüp filanca ile söz kesti; ağustosta masaya oturacaklar.' Burada da biz bir nikâhlanma ve bir evlilikten bahsedilmediğini anlarız.
Acaba Kur'an'da/Ahzâb-50'de geçen 'mehirleri verilen eşler' de Peygambere evindeki işlerinde/işlerine ve meşru nikâhlı eşinin işlerinde/işlerine 'mehir/belirlenen bir ücret' karşılığı 'eş' olan kişiler olmasın?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin
21. April 2013, 06:15 PM
Yukarıdki yazımızda şöyle demişiz:"Aynı şekilde transfer mevsiminden evvel veya transfer mevsiminde bir futbol takımı ile bir oyuncu anlaştiği zaman gazetelerde şöyle haberlere rastlarız: 'Falanca klüp filanca ile söz kesti; ağustosta masaya oturacaklar.' Burada da biz bir nikâhlanma ve bir evlilikten bahsedilmediğini anlarız."
Ama, Arap bu tür münasebetlere "nikâhlanma" demektedir; klübün futbolcuya (bu futbolcu başka bir klübün futbolcusu da olabilir), futbolcunun da bir klübe ihtiyacı vardır. Aynı amaçta birleşip bir mehir karşılığında karşılıklı anlaşmışlardır. Peygamberimizin evlatlığı ile ''eşi" bakımından münasebetine de bu yönden bakılmalıdır.
Bu bakış açısını bilhassa Nisa Suresi'ne, yetimlere çevirirsek (fakat oradaki sorumluluklar değişiktir; bu yönden de bilinçlenmeme sebep olan Sayın Hasan Akçay'a teşekkür etmek boynumun borcudur. ) dinimize ve de özellikle Peygamber'imize atılmış lekeyi geri atabiliriz: Muhammed Peygamber tek eşlidir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

merdem
21. April 2013, 06:25 PM
Yukarıdki yazımızda şöyle demişiz:"Aynı şekilde transfer mevsiminden evvel veya transfer mevsiminde bir futbol takımı ile bir oyuncu anlaştiği zaman gazetelerde şöyle haberlere rastlarız: 'Falanca klüp filanca ile söz kesti; ağustosta masaya oturacaklar.' Burada da biz bir nikâhlanma ve bir evlilikten bahsedilmediğini anlarız."
Ama, Arap bu tür münasebetlere "nikâhlanma" demektedir; klübün futbolcuya (bu futbolcu başka bir klübün futbolcusu da olabilir), futbolcunun da bir klübe ihtiyacı vardır. Aynı amaçta birleşip bir mehir karşılığında karşılıklı anlaşmışlardır. Peygamberimizin evlatlığı ile ''eşi" bakımından münasebetine de bu yönden bakılmalıdır.
Bu bakış açısını bilhassa Nisa Suresi'ne, yetimlere çevirirsek (fakat oradaki sorumluluklar değişiktir; bu yönden de bilinçlenmeme sebep olan Sayın Hasan Akçay'a teşekkür etmek boynumun borcudur. ) dinimize ve de özellikle Peygamber'imize atılmış lekeyi geri atabiliriz: Muhammed Peygamber tek eşlidir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Wow! Galip agabeyim, iste böyle sonuclar bekliyor merdem kiz sizden.

Paylasimlarinizin devamini bekliyorum:)

Saygilarimla...saydi sayiyor sayarmi bilmem... saydim sizi.

Selam ve dua ile.

merdem
21. April 2013, 06:32 PM
Oyunda bir foul yok dimi?

Hani peygamberin hanimlari müminlerin anneleri oluyor, hani bundan sonra sana baska es almak yok deniliyor, hani peygamber hanimlari uyariliyor uslu olmazlarsa Rabbimiz o hanimlari baska hanimlarla degistirir namazlarini kilan, zekatlarini veren genci ve bakire olanlarindan....disariya cikarken hanimlari (cok sayili) cilbablarini alsin üzerlerine denirken...Araplarda tekil cogul nasil oluyor?

Devami nasil gelecek?

galipyetkin
21. April 2013, 07:07 PM
Armut piş, ağzıma düş.

merdem
21. April 2013, 07:12 PM
Armut piş, ağzıma düş.


sildim iste :-(

dost1
22. April 2013, 01:20 AM
Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Yanlış kullanılan sözcüklerden birisi de "mehir"dir.
Dilimize doğru anlamıyla geçmiş ve halen kullanılan "mâhir, mahâret" ile aynı kökten türetilen "mehir" sözcüğünün bugün dilimizde; "nikah karşılığı verilmesi gereken karşılık" ile hiç bir ilişkisi yoktur. Kur'an'da da bu tür bir kullanım sözkonusu değildir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin
22. April 2013, 04:48 AM
"Mehir" hakkında daha geniş bir açıklamayı şuradan edinebilirsiniz:

http://www.hanifler.com/showthread.php?t=215&page=2

Galip Yetkin.

merdem
22. April 2013, 11:23 AM
Türkiye de sosyal yardimlar varmidir bilemiyecegim, ama Almanya da yeteri kadar var.

Evlendigimde mehir denen bir sey görmedigim gibi (hatirlamiyorum desem daha uygun olur, yalan söylemis olmiyayim) ayrildiktan sonra nafaka denen bir sey de görmedim, bir kurus dahi olsa.

Gelelim Almanya nin sosyal yardimlarina. Ayrildiktan sonra bir meslek yaptim ve calismaya basladim (daha evvelde calisiyordum ama belli bir meslek üzerine degil), kazancimin yetmedigi yerde Alman hükümeti cocuklarimin bakimi icin gerekli yardimlari üstlendi (hepsi henüz okul caginda olduklari icin). Esasinda Alman hükümetinin yaptigi yardimlar eninde sonunda bakimiyle sorumlu tutulan kisilerden geri alinir. Ama gelin görün ki minareyi calan kilifini daha önceden hazirladigi icin, kul hakkini gözetmeden kendilerini karli sayanlarin sayisi oldukca coktur. Kim kimi aldatiyor bir bilselerdi. Devlete kazik atmanin ne demek oldugunu bir kavrayabilselerdi.

Hani hep Islam hak hukukundan bahsediyoruz da, Islam ülkeleri batidan sosyal yardim hususunda örnek alsinlar, sayet tabii kendi ülkelerinde bu türden kurumlar yok ise, var ise gelistirilsin.

Acaba Türkiye de yasamaya devam etseydim durumum ne olurdu, cocuklarim tahsillerine devam edebilir ve bir meslek sahibi olabilirlermiydi diye düsünmemek elde degil.

Islam da kadin beceriksiz, devamli korunmaya yönelik bir varlik degildir. Elbette ki calisma hayatina atilabilir ve aile geciminde katkisi bulunabilir. Toplum icinde uygunsuz bir harekette bulunmadigi ve fitneye kapi acmadigi müddetce neden calismasin.

Gelenekci müslümanlar tabii ki bu hususta baska düsünüyor olabilirler ve muhakkakki ayri görüsleri var. Iste degisik görüste olanlar, kadinin calismasina karsi cikanlar elbetteki kadinin yasamindan ve geleceginden kendilerini sorumlu tutarlar. Ne dereceye kadar ve hangi sartlar altinda, iste burada kadinin ezilmesi, suistimali ortaya cikiyor. Kadin bir meslek ögrenmemistir, hayatindan memnun olsa da olmasa da mecbur kiliniyor aile icinde bir esir durumuna düsürülüyor. Gecimsizlik durumlarinda sesini cikaramaz oluyor, esindan ayrilsa ne yapacak, nasil gecinecek. Cocuklarin bakimini da üstlenmis olacak olursa tam bir zor ortamda kaliyor. Esi gereken yardimlarda bulunmuyor, ki hanimi yine kendine geri dönsün diye, ya da benden cikti ne hali varsa görsün diyordur. Kadin bir nevi görünmez zincirlerle baglaniyor. Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin.

Hangi deve hangi diyar? Kit görüslülerin kendileri bu diyardan gidecekleri yeri acaba hic düsünüyorlarmi? Kimin huzurunda verecekleri hesabi hic düsünüyorlarmi? Birileri kendilerini kimseye sorumlu tutmuyor bu dünyada, ama eninde sonunda hesap vereceklerini unutmasinlar.

Siz degerli kardeslerimizin de cok güzel bir sekilde izah ettigi gibi, kadinin kimseye muhtac olmadan hayatta gecimini saglama imkanlari yaratilmalidir, ki Allah'tan baska kimselere muhtac olmasin, el acmasin, yalvarmasin.

Türkiyemiz gayet modern bir ülke oldugu icin hanimlara taninan bir sürü haklar var. Kit görüslü müslümanlarin kendi usüllerine göre yetistirdikleri nesillere ziyan ediyorlar. Mesela basörtülü bir hanim kiz sayet uniye giremiyorsa kimin kabahati? Bir meslek sahibi oldugunu düsünelim hanim kizin, her is yeri zaten müsait olmadigindan dolayi bu hanim kizin is hayati da gayet kisitli olacaktir.

Günümüzde ille de kadin evde oturmalidir diye düsünenler, ayni sekilde bu hanimlarin geleceklerini de düsünmek zorundadirlar, mali durumlari müsait midir degil midir ortaya cikacak sorumluluklari da ona göre planlamalari gerekir.

Mehir ve nafaka diyerek birbirlerini oyuna düsürmesinler. Her seyi hakkiyla gören, isiten ve bilen bir Rabbimizin oldugunu akillarindan cikarmasinlar. Ya Allah'in buyruklarini geregince uygulasinlar, uygulayamiyorlarsa sayet ortamin örf ve adetlerine ayak uydursunlar. Ikisi arasi bir yolu bulup kimseyi kandirmaya kalkmasinlar. Din icinde din uydurmaya lüzum yok.

Yapilan hareketlere cok dikkat etmek gerekir. Kadini koruyorum diye kadini bir hice döndürmesinler. Hani derler ya bir is adami iscilerine ben size is veriyorum, ben sizin gelirlerinizi sagliyorum (firavun misali) diye kendini nasil yükseltiyorsa, ayni sekilde esler arasinda da gecen bu konusmalara dikkat etmek lazim. Ben sana bakiyorum, ben seni gecindiriyorum, ben olmazsam acta acikta kalirdin laflariyla yürümez bu gemi. Yürüdügünde sonu Titanic'in sonundan farkli olmaz. Üstüne üstlük hem bu dünyalarini hem de ahiretlerini karartmasinlar.

galipyetkin
22. April 2013, 03:31 PM
"Hani hep Islam hak hukukundan bahsediyoruz da, Islam ülkeleri batidan sosyal yardim hususunda örnek alsinlar, sayet tabii kendi ülkelerinde bu türden kurumlar yok ise, var ise gelistirilsin."

Kapitalist veya en fazla sosyal demokrat olan Batı ile, islam yaşantısı sergilediklerini zanneden devletlerin ekonomik ve sosyal yaşamlarını mukayese edip, Batının ekonomik ve sosyal yaşam tarzını överek tavsiye etmek aykırılıktır-ılımlı islâmcılıktır. Bu nedenle dikkatli olmak gerekir. Belki Norveç olabilir. Çünkü İslâm yaşamının kendine has ekonomik ve sosyal yaşamı Kur'an'da açıkça anlatılmıştır. İslâm ekonomik ve sosyal yaşamı sosyal yardımlar üzerine kurulu olmayıp, kollektivist bir ekonomik ve sosyal yaşamdır. Bu yaşamdan biraz anlayabilmek için an az Bakara-177. ayeti ile "Bakara:219-Nahl:71" ayetlerini iyice sindirip; "salât'ı ikâme-zekat'ı ita"nın ne anlattığını bilmek ve Beyt yaşamı olan 'havra-manastır-mescid'il haram' ile bunun dışında kalan mescidi aksa yaşam biçimlerinin ne olduğunu bilmek gerekir.

merdem
22. April 2013, 03:51 PM
"Hani hep Islam hak hukukundan bahsediyoruz da, Islam ülkeleri batidan sosyal yardim hususunda örnek alsinlar, sayet tabii kendi ülkelerinde bu türden kurumlar yok ise, var ise gelistirilsin."

Kapitalist veya en fazla sosyal demokrat olan Batı ile, islam yaşantısı sergilediklerini zanneden devletlerin ekonomik ve sosyal yaşamlarını mukayese edip, Batının ekonomik ve sosyal yaşam tarzını överek tavsiya etmek aykırılıktır-ılımlı islâmcılıktır. Bu nedenle dikkatli olmak gerekir. Belki Norveç olabilir. Çünkü İslâm yaşamının kendine has ekonomik ve sosyal yaşamı Kur'an'da açıkça anlatılmıştır. İslâm ekonomik ve sosyal yaşamı sosyal yardımlar üzerine kurulu olmayıp, kollektivist bir ekonomik ve sosyal yaşamdır. Bu yaşamdan biraz anlayabilmek için an az Bakara-177. ayeti ile "Bakara:219-Nahl:71" ayetlerini iyice sindirip; "salât'ı ikâme-zekat'ı ita"nın ne anlattığını bilmek ve Beyt yaşamı olan 'havra-manastır-mescid'il haram' ile bunun dışında kalan mescidi aksa yaşam biçimlerinin ne olduğunu bilmek gerekir.

Galip agabeyim, su an derin üzüntümden dolayi fazla yazamayacagim, kisacasi ben nerede isem Allah'im da oradadir. Hangi ülkede yasadigim önemli degil, önemli olan Rabbime yakinligimdir.

Selam ve dua ile.