PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kuran da abdest


ÖmerFurkan
3. October 2008, 05:28 AM
Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.
MÂİDE suresi 6. ayet

İsterseniz ayeti açalım:

Abdest gerektiren hal;
Namaza duracağınız zaman
Nasıl abdest alacağız?
yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın.
Cünüpseniz;
iyice temizlenin
Abdest nasıl bozulur:Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş
Su yoksa;
temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin.
Amaç:
Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.

Allahın kitabı/zikri yetmez diyenlere tokat
ve Allahın kitabı ile yaşamak isteyenlere kılavuz olsun

mavera
23. October 2008, 12:09 PM
Selam. Abdesti konu alan iki ayette tekrarlanan alanları gruplayarak baktığımda şöyle görüyorum:

Namaza engel oluşturan iki konu gözüküyor.

Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza/duaya yaklaşmayın. (Nisa 43)

Abdestin nasıl alınacağı da açık şekilde anlatılıyor. Sihirli Arapça cümlelerden, rakamsal tekrarlarlardan uzak, fiziksel bedenin temizlenmesi amacıyla namaz öncesi yerine getirilen işlevsel bir hareket.

Ey iman sahipleri! Namaza/duaya duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. (Maide 6)
Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! (Maide 6)

Dört özel duruma atıfta bulunuluyor ve bu durumlarda su bulunamaz ise teyemmüm emrediliyor. Su bulunur ise su kullanılacaktır diye düşünülebilir.

Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. (Nisa 43)
Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. (Maide 6)

Bu dört durum gerçekleşmemiş ise, abdestin korunduğu gibi bir çıkarım yanlış olmaz sanırım. “Namaza/duaya duracağınız zaman” her defasını işaret ediyor ancak böyle olsa idi ayetlerde yukarıdaki bölümlerin ayrıca belirtilmesine gerek olmazdı diye düşünüyorum. Yani bu dört durumda da olmayan ve su bulamayan kişiye ayet hitap etmiyor. Genel olsa özel durumlar sıralanmadan sadece “su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin” de denilebilirdi.


Ayetlerin sonunda Allah’ın bağışlayıcılığına ve dinin zorluk olmadığına atıfta bulunulması da namaz öncesi kişinin ruhsal durumu için önemli bir katkı sağlıyor.

Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları bağışlar. (Nisa 43)
Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz. (Maide 6)

Özetle, kendi bireysel anlamama göre, namaz öncesi temizlik amacı ile gerçekleştirilecek abdesti, kişi evinde ya da ortam müsait ise, her namaz öncesi uygulamak en iyi yoldur. Dört özel durum haricinde, uç örnek veriyorum, dışarısı eksi yirmi derece, tipi yağıyor, paltoyu çıkarıp, kazağı sıvayıp kolları yıkamak, botları ve çorapları çıkarıp ayakları yıkamak bedene sağlık getirmenin tersi etki yapabilir muhtemelen. Bu gibi durumlarda abdestin korunduğu fikri ile hareket etme seçeneği değerlendirilebilir diye düşünüyorum. Başka bir deyişle, dört özel durum haricinde, bireyin kendisi karar verecek diye anlıyorum.

Toslunba
23. October 2008, 01:56 PM
Bende bazen hep burun içi yüze dahilmidir değilmidir diye merak etmişimdir. Pek zannetmiyorum dahil olacağını ama bazende aklıma geliveriyor.
Selametle.

bob
17. July 2009, 03:59 PM
Hakkı Yılmaz, sitesinde (http://www.istekuran.net/abdestn.html), abdesti çoğunluğun bildiği haliyle, "namaz ibadeti için" şart ve hazırlık olarak tanımlarken, "Geleceğe Doğru" programının 12.bölümünün 2.kısmında, yalnızca, toplu yapılan salat için gerekli bir temizlik olarak anlatmıştır.

muvahhit
20. July 2009, 07:53 PM
Selamlar..

Dostlar,bazı noktalar kavrandığında diğerleri çorap söküğü gibi geliyor..gibi gibi..
hani bazı arkadaşlarımızın bir vakitler ve hala;

efenim abdest aslında temizlik değilde aslında zihin temizliğidir..el yıkaması şu anlama yüz yıkaması şu anlama gelir vs vs diyerek işin içinden çıkma çabaları vardı..hani ayetin BATİNİ MANASI nı!!!,yakaladıkları net olamayan görüşlerine didikleteceklerdi...

dostlar..abdesttin zihin vs bilmem ne ile alakası yok..alaka temizlik..

ve öyleyse;

Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

Ben salatın şekilsel bir ritüel olmadığını artık anlamış bulunuyorum ve salatın fiziksel ön hazırlığının, temizlik şartı olduğunuda görüyorum..

Öyleyse salat edecekler,salat talipleri bedenen temiz olmak zorundalar..salat için bir araya gelindiğinde kimse kimseyi kokusuyla rahatsız etmesin amaç bu..

Bunun ne Rabbın huzuruna çıkmayla ne bilinen şekliyle namazla bir bağlantısı yok..

peki bedenen temiz olan bir insan salat için cemaate gelmek istediğinde illede bu abdest ritüelini uygulamak zorunda mıdır?

evet denirse burada hikmeti nedir'i sormak gerek.. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. hikmetinden sual olunmaz Rabbın,evet te ancak Rabbın emride aklın dışına çıkmaz..

açıkça temizlik...

Hımmmm temizlik ha?o zaman bu noluyor?

ne noluyor?

bu..mallarından ''zekatı versinleri temizlensinler''

kazancında yoksulun ihtiyaç sahibinin HAKKI vardır...bu hakkı vermediğin sürece malında sende pissin..

hımmm?peki bu?

Hem vekarınızla evlerinizde durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenib çıkmayın, namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin, Allah sâde şunu istiyor: sizden kiri uzaklaştırsın da ey ehli beyt sizi tertemiz, pampâk etsin!

Kir;sadece fiziksel kirlenme değildir...kir zihnen kirlenme,malca kirlenme,yaşam tarzınca kirlenme ve geneli dinen kirlenme.

Hem vekarınızla evlerinizde durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenib çıkmayın..

neden çıkmasınlar?çıkarlarsa ne olur?açık değil mi?toplumda işi gücü milleti gözlemek olan müslümanların!!?? eliyle bir fitneye uğramasınlar..çünkü genelde bu müslümanlara meyilldir..sonra temizde olsalar ''örnekliklerini kaybederler''kirlenirler,örneklik konumunda olmayanlarda kirlenirler..

namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin,

yapmazsak ne olur peki..??

hım?

salat etmezsen kirlisindir istersen her saniye hacı şakirle yıkan,malın da hak var vermezsen istersen hamamdan hiç çıkma kirlisindir..Allaha ve resulune itaat etmeyenler PİS tir..

sabah ve akşam tespihlerinde ister ruku ister secde yapın temiz olduğunuz sürece ''İSRAF''etmemeniz gerekmektedir..

EEE ben Rabbın emriyle israf ediyorum..

Oysa Allah kötülükle emretmeze ne oldu?

vardığım düşüncem o ki..

abdest ritüeli hakikaten minumum temizlik

ve temiz olunduğunda bu ritüelin yapılması dinin/aklın emri değil..

temizse bir adam ister sabah ister akşam tespihi olsun bi elini yüzünü yıkar kendine gelir ve tesbihini yapar çıkar ancak bu tespih etme durumu çoğulsa o zaman elbet minumum temizlik gerekli olur..

misalen adam tüm gün denizde yüzdü...ta ki akşam saatlerine kadar..
sonra bu adam duşunu aldı..

sonra wc ye gitti..ve sonra akşam tespihini hatırlatan ezanı duydu..şimdi bu adam tertemizken ne yapsın?

gidip abdest ritüelini yaparak mı tesbih etsin..yoksa bu ritüeli yapmadan akşam tesbihine mi dursun?

muvahhit
20. July 2009, 07:54 PM
''nurcuların tabiri ile nur üstüne nur.''

israf üstüne israf desek şuna..

salatın ne olduğunu sen elbet biliyorsun..salat=namaz değildir..ve namaz=salat değildir..

namaz=tespihtir ve tespih=namazdır..

Gurubun bir araya gelerek yardımlaşma/dayanışma/Rabbin hükümlerini anlama amacıyla bir araya gelmesi,birbirine sahip çıkması yetimi öksüzü gurupça veya bireysel olarak kollamaları
salatın ta kendisidir..

salat=gurubça idrak etme çabası/dayanışma/destek olma
bireysel salat=toplumsala Hak adına hakça sahip çıkma..

Kuranda bizim şu an ki namaz anlamına gelecek olan kelimeTESPİH tir..ve bireysel tespih için temzilik ön şartı yoktur..bu tespihi gurupla yapacaksan elbet temizlik gereklidir..

vel hasılı..abdest diye adlandırılan ritüel,Rabbın inananları temiz görmek istemesidir..bireyselde olsa temiz olmak gerekir...

misal tertemizsin..ama wc ye gittin..sen su ve tuvalet kağıdı kullanmıyor musun?

kullanıyorsun...

eeee??

sen,senden istenen temizliği yapmış oldun ya..daha ne el yüz ayak yıkamalar??

muvahhit
20. July 2009, 07:55 PM
Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

Su bulamıyorsanız..ne için su?temizlenmek için..

temizlenmek için su bulamıyorsak ne yapmalıyız?

toprakla temizliği yapmalıyız?

niçin?

ritüeli yerine getirmek için mi?

yoksa?

Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

için mi?

Hem zora sokmak istemiyor hemde zora mı koşuyor?

Her salat toplantısını yapacağınız zaman ''minumum temizlik budur bunu yapın ve Allah sizi zora sokmak istemiyor''olmasın ayetin manası..

Temiz adam su bulamamışsa sırf vakti geldi diye toprağa mı bulaşması lazım?

muvahhit
20. July 2009, 07:56 PM
Düşünüşlerin sonucu bu..ve salat?ve tespih?

Allah rızası için salat..

nasıl yapıcaz bunu?

Rabbin gösterdiği inanç ve yaşam sistemi yani Mutlak salat evinde olarak..

İbrahimin beyti bu mutlak salat beytinin giriş kapısıdır...ibrahim bu yola Talip olanları, bu evin kapısından geçirerek Rabbin beytine giriş yapmalarını sağlamıştır..

Salat; bir yoksulu sevindirmek,yaralı bir hayvana yardım etmek,Allah için guruplar oluşturup dini sohbetler yapmak anlamaya çalışmak,kulların kullar üzerindeki ezici salatının önüne setler olmak ve içinde fiille hayır bulunan işleri yapmak vs vs vs

bunlar yok ama Rabden af dilerim beni affetsin için mi?veya ana babayı tüm inananları?

bu salat değil..TESPİH..

TESPİH içinse abdest denen ritüele ihtiyaç yok..çünkü böyle bir emir yok..

xxxcartelxxx
21. July 2009, 10:43 AM
Ben bunu çok düşündüm ben gibi çok kişinin başına gelmiştir ''vardır bir hikmeti sorgu sual etme'' akla mantığa sığmıyor temizsin işte tekrar yıkanmanın ne anlamı var. Yazın için çok teşekkür ederim çok faydalı oldu Allah razı olsun.

Ali Rıza Borazan
25. July 2009, 02:54 PM
ABDESTSİZ KURANA DOKUNULUR MU?
ABDESTSİZ KURANA DOKUNULUR MU?
Kuranın anlaşılmasındaki en büyük engellerden birisi de Kurana abdestsiz dokunulamaz anlayışıdır. Allah herhangi bir konuda bir hüküm vermişse mümin olan kimselerden ona teslim olmaktan başka bir görev düşmez. Ama Yıllardır, asırlardır. İnsanların bir ayetin yanlış anlaşılması ve yanlış uygulama nedeniyle Kuran, mahcur bırakılmıştır. Kuran duvarlarda süs olarak asılı kalmış veya ezberlenip içerisinde ne söylediği anlaşılmamıştır. Bu da insanlara hayat kitabı ve yaşam projesi olan Bir hazinenin atıl kalmasına neden olmuştur. Güya kurandaki şu ayetten kurana abdestsiz dokunamasın diye anlıyorlar .56/79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz. Daha öncede bahsettiğim gibi kuranda geçen bir kelimenin ne anlama geldiği düzgün olarak anlaşılabilmesi için, o kelime başka ayetlerde kullanıldığı zaman anlaşılabilir. Kurandaki sözlük budur. Şimdi bu kelimeyi kuran ne anlamda kullanmış ona bir bakalım.
2/172- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin. Kuran Bu ayette temiz kelimesini Yiyeceklerin helal olanlarından söz etmektedir. Her halde yiyeceklerin abdestli olması düşünülemez. Bir başka ayet örneğinde de.
7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. Bu ayete baktığımızda daha önce kitap ehli kendi zanlarınca Allahın haram kıldıklarını helal helal kıldıklarını da Haranlaştırmışlardı. İşte tekrar Allah bunları yeni bir peygamber gelince düzeltiyor.” temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor.” Yine temiz kelimesi geçen başka bir ayet örneği verelim.2/ 269- Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. Bu Ayette temiz bir akıldan söz etmektedir. Herhalde Akılın Düşünebilmesi için abdest alması düşünülemez. Kastedilen mana değişik doğru olmayan düşüncelerden arınmış akıldan söz etmektedir. Yine Temiz kelimesi geçen başka bir ayete bakalım.3/ 55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." Herhalde bu ayette de temizleme olayını Hazreti isa peygamberi kafir olanlardan, Kurtarmak anlamında temizlemeyi Abdest aldırma anlamında değil onların pis kötü düşünce ve eylemlerinden kurtarıp yanına alması yani ölmesi anlamında kullanmıştır. Yine başka bir ayet örneği verelim.4/ 49- Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, 'bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. Bu ayette de. Kafir olanların beyinleri ve yaptığı kötü eylemleri gizlemek istedikleri anlamında kullanmıştır.
27/ 56- Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı.79/ 18- Ona de ki: “Temizlenmek ister misin?"92/ 18- Ki o, malını vererek temizlenip-arınır.
Gördüğünüz gibi Kuranda temizlenmek ile ilgili ayetlere baktığımız zaman İlk Yaratılıştaki saflığın tekrar ele geçirilerek bir başka deyişle kazanılarak. Dünya hayatına geliş gayesinin şuuruna varılması demektir.
7/172- Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. İşte Kuranın ilk yaratılışında insanlardaki saflığı, fıtratı hanifliği böyle anlatmaktadır. Bu Tevhit anlayışı diğer insanların dışındaki varlıklarda olduğu gibi Allah’ı tespih etmektedirler. Ama insan saf Berrak konumundan Ne zaman insanların kirli kültürleri adetleri alışkanlıkları ve yanlış anlayışları ile kaynaşınca bu tevhit akidesinden uzaklaşarak kirlenmektedir. İşte Kuranın temizlenme arınma saf dini yakalayarak Allahın Yolunda yürüme melekesini yakalamaya demektedir.
Bakınız Kurandaki namaz için abdest almanın temizlenme kelimesi ile alakası olmadığını Abdest alma namaz kılmak için Allahın ona kulluk edip etmeyenleri ayırmak için bir emirdir. Bazıları Abdesti temizlenmek anlamında olduğunu anlatırlar. Abdest temizlenmek yıkamak olduğu gibi,derinliklere inildiği zaman ondaki ibadedet ve kulluğu simgelemektedir.
5/6- Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayakyolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
Kuranın burada bahsettiği abdestin kendisi vücudun tarif edilen yerleri temizlenmek için yıkanması anlamında değil, Abdest alarak Allahın Namaz kılma emrinin yerine getirilmesi anlamındaki ibadet anlamındaki, temizliktir yani Küfür toplumundan iman edenlerin yaşam biçimlerinin, biri birinden ayrılmasıyla. Daha doğrusu Hakkın yanında yer almasıyla temizlemektedir. Yoksa Toprağı yüze ve ellere sürmek temizlenmek olamaz.
Allahın insanlar için vermiş olduğu emirleri yerine getirmek onu temizleyip arınmaya doğru gidişin yönünü gösterir. Bu Öyle hale gelir ki, Allahın adına yer, Allah adına konuşur Allah adına yaşar. Çünkü o Allah’ı veli edinmiştir onun gözetimine girer. Yanlışlar yaptığı zaman veya uçuruma gideceği zaman hemen onu kurtarır hale gelir.
4/43- Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayakyolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
İnsanların kafalarından zan ve tahminlerle bir sürü asılsız şeyler uydurarak ortaya sürmeleri kuranın anlattıklarıyla asla uyuşmamaktadır. Bu ayetteki incelikleri anlamaya çalışacak olursak.
1-Sarhoş iken namaz kılınmaz. Bu İnsanları içki içmelerinde bir mahsur yok içebilirler, ama namaz kılacağı zaman içemezler anlamında değildir. Çünkü Eğer öyle anlaşılacak olursa. Şu ayetleri nereye oturtturacağız.5/90- Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. 5/91- Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? Bu Ayetler içki içilmesini kesin olarak yasaklamaktadır. Çünkü İçki Normal olarak düşünmeyi alıkoymaktadır. İnsanlar doğru yolda yürüyebilmeleri eşyanın esrarını çözmeleri hep akletmekle ve aklını kullanmakla olmaktadır. İçki İse Aklı Örtmekte ve aklı örten bir şeyde insanların doğru yolda yürümesini engelleyen en büyük etkinliği oynamaktadır. Allahın Haram ettiği bütün yiyeceklerin ve içeceklerin faydalı yönleri de mutlaka vardır Ama zararı faydasından daha çok olduğundan dolayı Allah onu yasaklamaktadır.
2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; Gördüğünüz gibi Allah bir şeyi haram etmişse mutlaka onun neden haram edildiğini de söylemektedir. Demek ki İçki Aklı Giderdiği için ve insanlara daha birçok zarar verdiği için İnsanlara Alkol ve alkollü içecekleri yasaklayarak insanların ayık olmasını istemektedir. İlim de Alkolün insanlara zararlı olduğunu söylemektedir.
2- Gusülü gerektiren bir hal olduğu zaman, gusül etmedikçe veya şartlar müsait olmazsa teyemmüm etmedikçe namaz kılınamayacağından söz etmektedir.
3-Üçünü bir şık da Abdesti bozan durumdan bahsetmektedir. Bunu da kuran ayakyolu ile özetlemiştir. Nedir ayakyolu. Önden ve arkadan ihtiyaç gidermek. Bir de cinsel ihtiyaçtır. Bunların dışındaki söylenenlerin abdestin bozulmasıyla alakası yok hep zan ve tahminlerdir. Kadına cinsel yönden dokunma değil de el ile dokunmayı veya köpeğin değmesi veya vücuttan akan kanın veya iğne vurmanın abdest bozulmasıyla alakası yok onların hepsi uydurma zan ve tahminlere dayanan sözlerdendir
Özetleyecek olursak, Kuranı okumak için Allah abdest almayı emretmemiş, Ancak verdiğimiz ayet örneklerinden de anlaşıldığı gibi temizlenmeyi Küfür ve Şeytanın yolundan rahmanın yoluna ait yapılan ve atılan her güzel davranış için kullanmıştır. Kuranı eline otururken, yatarken yürürken gezerken, abdestli ve ya abdestiz olarak yanından ayırma oku. Cebinde göbeğinin altında göbeğinin üstünde taşı yeter ki onu oku, onu okumayı engel kılan her şeyi Allah yasaklamaktadır çünkü o iman edenlerin hayat kaynağıdır. Okuyup anlaşılmazsa onun varlığının bir anlamı yoktur. O iman etmeyenlerin dokunamayacağı yaklaşamayacağı bir kitaptır. İşte kuranın ona temiz olanlar dokunur demesindeki asıl anlam budur Kâfir olanlar elbette kurana düşmandır. O Onlar için onulmaz bir hasrettir. Kurana Olan saygısızlık onu abdestsiz okumak değil kurana olan saygısızlık onu okuyup Allahın insanlar için projelendirdiği Hayatı öğrenip yaşamamak saygısızlıktır. Bir başka deyişle insanların saygı deyip sarıp sarmalayıp açmadan duvara asıp süs olarak kullanmaları saygısızlıktır.
Gönderen Ali Rıza Borazan

Ali Rıza Borazan
25. July 2009, 02:56 PM
KUR'ANDA TARİF EDİLEN NAMAZ
4/43-Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayakyolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Bazı kuran okuyucu kardeşlerimizin, Kuran yeterlidir, kuranda her örnekten bir örnek verilmiştir. Ve de hiç bir noksanlık yoktur ayetleri karşısında kuranı biz anlayamayız kuranı ancak peygamber efendimiz açıklar veya yaşar biz ondan öğreniriz diyenlere karşı kuranda şekillenmiş namaz yoktur deyip karşılık vermişlerdir.
Kuran Namazı iki kısma ayırmıştır. Birincisi şekillenmiş olan günde beş vakit tarif edilen sembol olarak kılınan namaz. Diğeri de. Bu namazın haline uygun olarak yaşanan hayattır. İlk ayet örneğinde vermiş olduğum namaz kuranda yaşadığın hayat namazını Allah ile beraber olup İstişare yapıp ve her vakit arasında yaşadığın hayatın hesabını vermektir. Nasıl sicili bozulmuş bir kişinin emniyet güçleri tarafından gözlem altında tutulmasa da her gün gelip ben buradayım sizin sandığınız gibi ben suç işlemiyorum deyip de günün belirli saatlerinde imza atıyorsa namaz da aynen öyledir.
Allah Kendisini veli olarak kabullendiği kullarını en güzel bilendir. Onların nasıl bir yapıya sahip olduklarını en güzel bir şekilde bilmektedir. Bu Sebeple günde beş vakit diğer dünya işlerinin yanında Allah ile zorunlu bir durum olması dışında kendisiyle kullarının bir araya gelmesini istemektedir. Bu anlatış ve anlayış ilk etapta okuyucuları hayrete düşürebilir. Ama kurandan okumak koşulu ile Allah namaza davet etmektedir. Bildiğiniz gibi şura suresinde Allahın vahiyle konuştuklarından birisi de gönderilmiş olan peygamberlere indirileni okudukları zaman konuşmuş oluyorlardı
42/51- Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
“veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. “ Ayette geçen bu ifade Allahın insanlarla elçi aracılığı ile konuşması oluyor Yani iman eden bir müslüman namazda olsun diğer zamanlarda olsun kuranı veya diğer peygamberlere gelen kitapları orijinal haliyle okuduğu zaman Allah ile konuşuyor demektir. Zaten müslümanlar namazlarında kuranı okudukları zaman yaşayacak oldukları kuralları hayatı Allah ile konuşup pratik hayatta nerde ne yapılması gerektiği şeyler konuşulmaktadır.
Namaz insanların iman edenleri disiplin altına alarak nefislerinin ona yapacakları kötülüklere karşı korumak için, onu zırhlarla korumak içindir. Bilindiği gibi
İblis devamlı pusuda insanın zayıf anını beklemektedir. Ne zaman zayıf bir anını buldu hemen fırlayarak. Yılanların avını yakalamak için saldırdığı gibi insanın üzerine saldırarak avını yakalamaktadır. İşte Hazreti Yusuf peygamberin söylediği çok doğrudur.
12/ 53- "(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." Elbette takva iktidarını kendisinde kuranlar nefsin iblisin şerrinden Allaha sığınarak korunurlar. Bu bir başka ifadeyle Vücudun bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman dışardan gelen mikroplar vücudu kontrol altına alarak onu ölüme doğru götürmesi gibidir. İşte Namaz insanlara Dünya hayatında nerde hangi konumda nasıl davranıp yaşayacaklarına ait çizmiş olduğu hayat projesi ile diğer tehlikelere kötülüklere karşı korumaktadır. Namaz bir başka deyişle insanların iman edenleri hayata karşı eğiterek onları yaşanan hayatı kolaylaştırmaktadır hantal bir hayattan kurtarmaktadır. Canlı dinamik psikolojik olarak güçlü bir konuma getirerek yaşanan hayatın anlamlı olduğunu kendisine kanıtlamaktadır.
Yine bir taraftan namaz. Bazı İnsanların nefislerine zor gelip de o amelleri işleyenlere kolaylaştırmaktadır.
2/ 110- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. Bu ifadeyle insanların tekrar dönüp de yapmış oldukları yanlış davranışların düzeltme imkânı olmadığı gün gelmezden önce eğiterek dünyada onları büyük hesap gününe karşı hazırlamaktadır. Bir başka deyişle kimsenin kimseye fayda veremeyeceği herkesin hesabını kendisinin göreceği güne karşı hazırlamaktadır.
2/ 48- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
Namaz kişilerin her attığı adımın doğru mu yanlış mı olduğunu takip edendir. Yani onun suflörüdür yanlış yaptığı zaman hemen uyarır. Çünkü Aynı insan hem yanlışın hem de doğrunun yanında olamaz ya iman eder hakkın yanında olur ya da iman etmez şeytanın yanında olur.
33/ 4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
Namaz kıldığının şuurunda olanlar, insanları ve kainatı yaratan Allaha namaz kılıyorlarsa. Onun yarattıklarından herhangi birini sevgi ve ibadet yönüyle Allaha denk veya Allahın üzerinde bir konuma yerleştiremez. Ona duyduğu sevgiyi saygıyı ve ihtiramı yaratıklardan hiç birine veremez onun dengine veya üstünde bir sevgi veya saygı gösteremez.
Bu sevgi ve saygı bazılarında öyle boyutlara ulaşıyor ki, Bazıları peygamberleri Allahtan daha çok seviyor bazıları. Âlimlerinden daha çok seviyorlar. Bakınız kuran Hıristiyan olanlarda bunun örneğini verirken
5/ 116- Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki İlah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."
İyi niyetler sadece yeterli olmuyor. Peygamberler Allahın kulu ve elçisidir tutarda insan Allahın yarattığını Allahın konumuna koyarsa zulüm yapmış kelimeleri yerinden oynatmış Allahın hakkına tecavüz ederek şirk koşmuştur. İşte Allah’ın en çok celallendiği konu kendisinin karşısına hakkı olmadığı halde ilah edindikleri bir put dikmiştir.

19-Çok sorulan sorulardan birisi de Kuranda Namazın tarifi ve vakitleri yok. Bunu nereden öğreneceğiz.?
Namaz Kuranda kişilerin yaşadığı hayatın ve dinin adıdır. İki kısımda ele alınır. Birincisi kuranın orta namaz diye bahsettiği Allah’ın tarif ettiği şekildeki, yaşanan hayat namazı, Hayat namazını Kılmayan kişilerin günün belirlenmiş vakitlerindeki kılınması emredilen namazını kılmasının bir anlamı yoktur. İşte tarif edilen kurandaki hayat namazı.
2/177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahdileştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.
İşte Kuran bir kişinin söylediklerinin samimi olup olmadığını, yaşadığı hayatla sorgulanması gerektiğini söylüyor. Eğer Kişi Kendisinin Allah’a ve Allah’tan gönderilmiş olan peygamberler ve kitaplara inanıyorsa, bunu hayatıyla buluşturması gerekmektedir. Yani inancını yaşaması gerekmektedir. İşte asır suresinde dikkat çekilen konu da budur.
103/1- Asra Andolsun;103/2- Gerçekten insan, ziyandadır.103/3- Ancak iman edip Salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.
Allah İman eden ve Salih amel işleyenler için bir yol belirlemiş, o yol Kur’anın tarif ettiği yoldur. Ölçü odur terazi odur mizan odur. İnsanlar neleri ne kadar yapabilmişse o kurana uygunluk derecesine göre değere tabi tutulacaktır. İşte hayat namazı budur. İkinci olarak kılınan namaz da yaşanan hayatın Allah’a ait olduğunu belirlemek amacıyla Allah’ın insanlardan istediği benim tespit edebildiğim kadarıyla Peygamber için Altı, Diğer Müslümanlar için de beş vakit şekillenmiş olan namaz vardır. Daha önce de bahsettiğim gibi bu şekillenmiş olan namazın Allah Katında hüsnü kabul görmesi için düzgün, Allah’ın emir ve yasaklarına uyulan bir hayatın oluşu neticesinde kılınması gerekir. İşte Maun suresinde namazları kabul olunmayacak kişilerin tanımını Şöyle yapmaktadır.
107/1 Dini Yalanlayanı gördün mü.?2-işte yetimi itip kakan3- Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.4- Namaz kılanların vay haline,5-Ki Onlar namazlarında yanılgıdadırlar.6- ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler.”İşte bu tip insanların Allah katında kılmış oldukları namazlar kabul olmayacaktır.
Önce Namaz Allah’a Kulluk Yapmayı kabul edenlerin başta peygamberler olmak üzere günün tarif edilen belirli vakitlerinde Allah’a Ait yaşanan Hayatın İnsanın kendi kendisi ile hesaplaşarak. Allah’a Bilgi verilmesidir. Yani Yaşanan hayatın o bölümü ile ilgili diliminde yapmış olduğu yanlışlıklardan dolayı özür dileyerek kendisinin, Allah’tan af ve mağfiret dileyerek, doğru yolda yürüyebilmesi için dua etmesidir. Dikkat edildiği zaman insanlar, çok yanılgıda, çok aceleci çok unutkandır. Çünkü Onu Doğru Yoldan engelleyen ve devamlı yanlışa götürmenin hesaplarını yapan iblis ve şeytanla imtihan edilmektedir.
Önce Kuranda Namazın kaç rekât olduğunu ve namazın kime ve kimin adına kılınması gerektiğini yakalamaya çalıştıktan sonra hangi vakitlerde kılınması gerektiğini bulmaya çalışalım inşallah.
ALLH’IN KURAN DA TANIMLADIĞI NAMAZ SAVAŞ ANINDA BİR REKÂT NORMAL ZAMANLAR DA İKİ REKATTIR.
4/101100- Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
4/101- Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kâfirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.
4/102- İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kâfirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.
4/103- Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.”
Şimdi ben burada ki anladığımı, okuyucularla paylaşmak isterken benim söylediğim doğru deyip dayatmak istemiyorum. Eleştiri mutlaka olacaktır. Onları da saygı ile karşıladığımı belirtmek isterim.
Allah Kuran da Ayette belirtildiği gibi bir korku ve savaş namazından bahsetmektedir. Kuran bir konuyu işlerken bir hikâye bir masal gibi anlatmamıştır. Daha öncede verdiğim örnekteki gibi dağın içerisindeki madenleri nasıl inceleme ve tahlil yaparak, ayrıştırıp, ayrı ayrı ortaya çıkıyorsa, kurandaki ayetlerin kastettikleri manalarda kuran içerisine serpiştirilmiş vaziyettedir. Onun yorumunu kuranın bütününde aramak lazımdır.
Nisa suresinin yüz ikinci ayetinde, Allah resulüne savaş anında kılınan kısaltılmış bir namazın tatbikatını yaptırıyor. Ve nöbetleşe kılınan namazdan bahsediyor. “ Sen içlerinde olup, onlara namazını kıldırdığında, onlardan bir gurup seninle birlikte namaza dursun. Silahlarını (yanlarına) alsın böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar,” İşte buraya kadar peygamberin önderliğinde bir gurup Müslümanın kılmış oldukları namaz anlatılmıştır. Secde ifadesi de kuranın diğer ayetlerinde söz edilmektedir. Kılınan peygamberin dışındaki Müslümanların namazı bir rekât olmaktadır. Ayete devam edelim, Namazlarını kılmayan diğer gurup seninle birlikte namaz kılsınlar” işte burada ikinci gurubun da kıldığı namaz da bir rekâttır. Bu ayetin orijinalinde yok ama birinci gurupta kılınan namazın rekât sayısı ikinci gurupta da verilmeye gerek yoktur. Peygamber iki tane guruba ayrı ayrı birer rekât kıldırmasından dolayı kendisi iki rekât diğer Müslüman cemaatlerde birer rekât kılmış oluyorlar. Bu Hem onlardan peygamberin farklılığını izah ederken hem de bir önderin her konuda önce taşın altına elini koyan kendisi olmalı ki kendisini takip edenlere o yaşam zor gelmesin. Onunla ilgili bir ayet örneği nakledelim.
17/79- Gecenin bir kısmında kalk, sana ait nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır” İşte bu namaz. Diğer Müslümanların kılmak zorunda olmadığı namazdır.
Yine namazların rekâtları ile ilgili ayeti incelemeye devam edelim. Asıl ayette önemli olan ve verilmek istenen mesaj” onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Kâfirlerin Allah Müslümanların boşluk anını yakalamak için fırsat kolladıklarını onlar hep birden eğer namaz kılarlarsa fırsatı ganimet olarak bilirler ve sizi yenilgiye uğratarak kendi dinlerine çekerler. Veya sizi eziyete uğratırlar uyarısında bulunmaktadır. Allah Kendisine inanan ve kul olanlara öyle bir yaşam biçimi öğütlemektedir ki. Normal anda kılınan namazı iki rekât savaş anında kılınan namazı da bir rekâta düşürerek Müslümanların diğer vakitlerini boş durmaksızın eşyanın dilini çözerek küfrün karşısında güçlü onurlu ve dik duruşu göstererek Allah’ın dinini yeryüzüne duyurulmasını istemektedir.
8/60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.” Görüldüğü gibi Namaz esas olarak Allah adına yaşadığının ibadet ve kulluğu Kime yaptığını sembolize etmektir. Yoksa Allah’ın insanların namazına ihtiyacı yoktur. İnsanların namaz kılmaya ihtiyacı vardır. Namaz insanları gerçekten farkında olarak eğer kılınıyorsa kötülüklerden alı koyar.
29/45- Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.”
Bakınız namaz normal şartlar altında veya güvenliğin oluştuğu zamanlarda tam olarak kılınması gerektiğini emretmektedir.
4/103- Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır”
Daha önce bahsettiğimiz gibi savaş anında veya kâfirlerin kötülük yapma korkusuyla namazın kısaltılması gerektiği vurgulanırken, acaba kısaltılma dört rekâttan bir rekâta mı kısaltılıyor. Yoksa iki rekâttan bir rekâta mı kısaltılıyor.? Dikkat edildiği gibi orada peygamber namazı korku anında iki rekât kılıyor. Çünkü bölükler halinde iki cemaat oluşuyor. Diğerleri ise birer rekât kılıyorlar. Ben bu konuda normal şartlar altında namazın iki rekât kılınması, ayetin anlattığına göre daha uygun olur kanaatindeyim. Çünkü şu Anda aramızda peygamber yok. Ama ben dört rekât olarak anlayanlara da saygım vardır. Yanlışlıklarından dolayı insanlar bütün cehtlerini gösterdikleri zaman sorumlu tutulmayacaklardır. O zaman şu çelişki ortaya çıkmaktadır. Kuran hiçbir zaman şu namazı iki şu vakit namazları dört şu vakit namazı da üç rekât kılacaksınız diye bir emir vermemiştir. Doğru olanı, ya hepsi ikidir ya hepsi üçtür, ya da hepsi dörttür. Farklı farklı rekat sayısı olmaz.
Ama bir gerçek vardır ki, Cuma namazı genelde ittifak halinde, bütün imamlarda veya alimlerde iki rekat olduğu bize mütevatir olarak gelmiştir. Cuma namazının islâmın emirlerinin sansür uygulanmadan kılındığı yerde, öğle namazının yerine geçtiği halde öğle namazı dört rekat Cuma namazı ise iki rekat kılınması çelişki oluşturmaktadır. Yani Cuma namazı iki rekâtsa öğle namazı da iki rekat olmalıdır. Öyleyse diğer namazlar da ikişer rekattır. Diyebiliriz Dört kılanlara da neden dört kılıyorsunuz diye yadırgamam. Ama Allah’a ait olan ibadet ve kulluğu saptırarak namaz kılış şeklini bir de başka birilerinin adını kullanarak kılınırsa bu insanları şirke götürür kanaatindeyim Allah korusun.
NAMAZLARIN FARZI SÜNNETİ OLMAZ
Namazların farzı ve sünneti olmaz. Peygamberler örnek olarak, namazları Allah’a kılarlar. Diğer Müslüman olanlar da Peygamberin kuranda tarif ettiği gibi, kıldığı namazı, örnek olarak onlar da Allah’a kılarlar. Allah’ın emri vardır, Allah’ın yasakladığı vardır. Peygamberler kendiliğinden bir hüküm koyamaz bir emir veremez onun yaptıkları ve konuştukları kurandandır. Eğer namazın sünneti diye bir namaz kılınıyorsa bu Allah’a şirk olur. Kuranda iki çeşit namaz vardır. Birincisi peygamber ve diğer Müslümanların Allah’ın emrettiği vakitleri belirlenmiş olan namaz, diğeri de peygamberlerin farklı olarak kıldığı nafile namazdır.
17/79- Gecenin bir kısmında kalk, sana ait nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.” Diğer Müslümanlar da kılarlarsa onlarda nafile olarak kılarlar.
Eğer peygamber Sünnet namazı kılıyor idiyse, namaza niyet ederken ne diye niyet ederdi? Niyet ettim öyle namazımın sünnetimi kılmaya mı derdi. Bu anlayış yanlıştır. İşte Yahudilerin ve Hıristiyanların Kendi peygamberlerini ilahlaştırması bu anlamda idi.
9/30/Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emir olunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Görüldüğü gibi Rab edinmek ilah edinmek demek, Ona olan sevgiyi övgüyü, ihtiramı Allah’a olan sevgi ve ihtiramın önüne geçirmek demektir. Soruyorum size öğle namazı on rekâttır diyorlar. Dördü ilk sünnet dördü farz ikisi de sünneti müekkede diyorlar. Yani dört rekat Allah’a altı rekat peygambere kılınıyor bu çarpık bir paylaştırma değil mi.?
6/136- O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?
6/137- Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.
6/138- Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir.
6/139- Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir.
6/140- Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızkı olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
Bu Ayetlere baktığımız ve incelediğimiz zaman da Hıristiyan ve Yahudilerin kendi peygamberlerini, ilahlaştırmasıyla, müslümanım diyenlerin peygamberini ilahlaştırması arasında ne fark vardır.? Bunları inşallah ilerde detayı ile inceleyeceğiz.
Öyleyse Namazın sünneti diye namaza niyet edilmez. Peygamberde namazı Allah’a kılar. Diğer iman edenler de peygamberin kıldığı gibi Allah’a namazı hangi vakide ait kılacaksa o vakidin ismini anarak Allah için namaz kılmaya diye niyet eder iki rekât kılar ve yeryüzünde rızkını arayarak. Eşyanın esrarını çözer durmadan çalışır küfre karşı yenik düşmemenin yollarını arar.
4/103- Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.
Namazda, Dönülmesi gereken yön, hangi namazı kılacaksa o namaza niyet Kıyam , kıraat, Rüku, sücut yani secde vardır. Kıraat kurandan kolay geleni okumaktır. Diğer namazda yapılanlar teferruattır. Ellerinin bağlı mı olacağı salgın mı olacağı oturduğu zaman ne kadar oturacağı bunlar namazın aslı ile alakası olmayan şeylerdir kişilerin tercihidir.
KURANDA BAHSEDİLEN NAMAZ VAKİTLERİ
Kuranda her örnekten bir örnek verdik hiçbir eksik bırakmadık derken Allah nasıl namazın rekatlarını belirtmişse namazın vakitlerini de belirlemiştir. Bu vakitleri Ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışalım.
SABAH NAMAZI.: 50/39- Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce Hamd ile tespih et.
Sabah namazı, gecenin bitişi ile başlar, ve güneşin doğuşuna kadar devam eder Gecenin bitişini de kuran başka bir ayette şöyle izah eder.
2/187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar
Ayette izah edildiği gibi, Oruç tutmaya başlanılan an gece ile gündüzün birbirinden ayırt edildiği, beyaz iplikle siyah iplik ifadesiyle, sanatsal bir üslupla anlatılan bölümdür. Bunun saatini bu konunun uzmanlarına bırakalım. Demek ki sabah namazı beyaz iplikle siyah ipliğin biri birinden ayrıldığı zamandan başlayıp, Güneş doğuncaya kadar bölümüdür.
ÖĞLE NAMAZI: 24/58- Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
20/130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini Hamd ile tespih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.
24/58 De bahsedilen açık olarak öğle diye bahsetmektedir. 20/130 da ise gündüzün uçlarında diye bahsedilen öğle namazıdır. Aslında bu ayette akşam namazı hariç bütün vakitleri kapsamaktadır. Güneşin doğuşundan önce kılınan sabah, batışından önce kılınan ikindi, gecenin bir bölümü yatsı namazıdır.30/18
İKİNDİ NAMAZI.:Yine Aynı ayeti örnek olarak verebiliriz, 20/.130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini Hamd ile tespih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tespihte bulun ki hoşnut olabilesin.
AKŞAM NAMAZI: 30/17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin).
30/18- Hamd O'nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.”
YATSI NAMAZI:50/40- Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et.
20/130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.”
SADECE PEYGAMBERE HAS NAFİLE NAMAZI.:17/79- Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.”
İşte kurandan verdiğim ayet örnekleri bunlardır. İsterseniz namaz vakitleriyle ilgili karmaşık olarak ayetleri vereyim hangi ayette hangi namaz vardır onun kararını siz verin.
17/78- Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti (namazda okunan) Kur'an'ı, işte o, şahid olunandır.
17/79- Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır
24/58- Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
30/17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin).
30/18- Hamd O'nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.
50/”39- Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
50/40- Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et.
Gönderen Ali Rıza Borazan zaman: 01:13 0 yorum
Gönderen Ali Rıza Borazan zaman: 09:04 1 yorum

Altimuray
10. August 2010, 02:54 PM
Namaza duracağımız zaman abdest almamız gerektiğini anladım ben. Su varken niye kullanmayalım ki? Su yokken ve teyemmüm etmeyi gerektirmeyen durumlarda Allah bir şey yapmayı emretmemiş. Eskiden bir gün içinde tüm namazlarımı tek abdestle kılardım. Şimdi bu anlam inceliğini anladığımdan beri her bir namaz için abdest alıyorum. Su bulamadığım durumlar da olmadı çok şükür. Allah bize güçlük çıkarmak istemiyor ve kolaylaştırıyor, ayrıntıları veriyor. Alemlerin Rabbi Allah'a övgüler olsun.

hiiic
11. August 2010, 01:45 AM
O temzilenme ayeti namaz adındaki putperest ibadeti için değil, salata yaklaşırken uzvuğuları temizlemek ve kirli olmamak amacıyladır. Başka bir ayette Allah temiz ve güzel giyinmemizi de emreder.

Mesh olayına gelince, ekini kökünü bilemiyorum ama bana göre mesh etmek "düzgün görünür hale getirmek"tir. Başın mesh edilmesinden gaye, saçların şekle sokulmasından öte birşey değildir. Yüzünüz gözünüz açılsın ayrıca tuvalletten dönerken temizleyin gibi.

Kumla mesh etmekte, uzvuğlarda ki kiirn ve kötü görünüşün giderilmesi için bu bölgelerin kum yada taş v.b. önemli olan temiz olması, bu bu gün elbezi ile de sağlanabilir peçete ile, çünkü hepsi topraktan geliyor, temizlenip düzgün görnür hale getirilmesidir.
---------------
Dua ederken böyle bir şart aranmaz, Allahın hzuruna çıktığını sananlar o huzura ellerini kaldırıp çıkmıyorlar, sadece kendilerini kandırıyorlar, onların inandıkları kendi zanlarından öte birşey değil... Zaten her an Allahın izlenimi altında olduklarını bilmeyenler, belli hareketlerle Allahın huzuruna çıkıp selam verip tekrar iniyorlar... Bu saçmalıktan öte değil.

pramid
30. March 2011, 06:37 PM
m-s-h kökü ile m-s-s kökü karıştırılıyor....

ayaklar m-s-h edilir.

m-s-s ise temasa/ilişki geçmek anlamıda. kuranla irtibat veya cinsel ilişki gibi.

ayakları yıkamayın mesh edin ki emri yerine getirin.

namaz(tesbih) 5 vakit, salat 3 vakit...

namazın kısaltılması rekatla ilgili değil. zamanla ilgili...
10 dk 20 rekat mı
10 dk 2 rekat mı.........

hiiic
12. April 2011, 09:56 PM
orjinaliyle tanışsalar ahiretleri için hayırlarına olacak pek çok ameli yapacakları ve güzel müminler olacakları insanların yerine ham yobazlardan ve hurafeci saçmalıklar yüzünden dinden soğuyan insanlardan oluşan bir toplumda yaşıyoruz.

Bu kadar insanı dinden vahiyden soğutaran bir takım hurafeleri din diye tanıtıp vebal yükenen bu sahtekarların hali ahirette ne olacak? Fıtrat dini islamı fıtrattan çıkardılar, itici, çarpık, saçma bir hale soktular. Allahın dinde kolaylık için koymadığı kuralları bir set gibi islamın önüne koyup onu dışardan ve uzaktan izlenen bir hale getirenlere ateşten başka ne verilir? Ey insanlar keşke bilseydiniz din çok kolay, din fıtrata uygun, din çok rahat huzurlu ve mutlu. ey insanlar keşke bilseydiniz, islam her yerde, her yer mescit. okumakta, ticarette, alışverişte ameldir, kötüsüde olan iyiside.

FEDAKARADAM
13. April 2011, 06:54 AM
Bende bazen hep burun içi yüze dahilmidir değilmidir diye merak etmişimdir. Pek zannetmiyorum dahil olacağını ama bazende aklıma geliveriyor.
Selametle.

Şüphe ediyorsanız abdest alma esnasında burnunuza su çekerken burun deliklerinizi ıslak parmağınızı sokarak orayı ıslandırabilirsiniz.Böylelikle vesvese hasıl olmaz.Ben öyle yapıyorum...

FEDAKARADAM
13. April 2011, 07:08 AM
m-s-h kökü ile m-s-s kökü karıştırılıyor....

ayaklar m-s-h edilir.

m-s-s ise temasa/ilişki geçmek anlamıda. kuranla irtibat veya cinsel ilişki gibi.

ayakları yıkamayın mesh edin ki emri yerine getirin.

namaz(tesbih) 5 vakit, salat 3 vakit...

namazın kısaltılması rekatla ilgili değil. zamanla ilgili...
10 dk 20 rekat mı
10 dk 2 rekat mı.........

Siz Caferi misiniz?.Ayakların yıkanması farzdır.İşte size kesin hadis-i şerifler...

El-Müstevrid b. Şeddal dan, şöyle demiştir. "Rasûlullah (s.a.)'in abdest alırken serçe parmağı ile ayak parmakları (nın arasını) ovduğunu gördüm.("Tirmizî, tahâre 30; tbn Mace, tahâre 54.) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 265.

Bize Harun b. Sa'id el-Eylî ile Ebu't-Tahir ve Ahmed h İsa rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Abdullah b. Vehb, Mahremetü'bni Bükeyr'den, o da babasından o da Şeddad'in azatlısı Salim den naklen haber verdi. Salim şöyle demiş: Sa'd b. Ebî Vakkas'ın vefat ettiği gün peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seliemyin zevcesi Aişenin yanma gir*dim. (Benimle birlikte) Abdurrahman b. Ebi Bekr de girdi ve onun ya*nında abdest aldı. Aişe:

— Ya Abdurrahmanî Abdesti tam tekmil al; çünkü ben Resulellâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem

«Vay ateşten ökçelerin haline!..» buyururken işittim dedi. (Müslim)

hiiic
13. April 2011, 10:25 AM
Burun deliklerine sokulan ıslak parmaklar.


buharlı havayı tenefüs etsek olur mu hocam?
yada burnumuzu sünnet ettirsek, nefesi ağızdan alsak?

pramid
13. April 2011, 07:44 PM
Siz Caferi misiniz?.Ayakların yıkanması farzdır.İşte size kesin hadis-i şerifler...

El-Müstevrid b. Şeddal dan, şöyle demiştir. "Rasûlullah (s.a.)'in abdest alırken serçe parmağı ile ayak parmakları (nın arasını) ovduğunu gördüm.("Tirmizî, tahâre 30; tbn Mace, tahâre 54.) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 265.

Bize Harun b. Sa'id el-Eylî ile Ebu't-Tahir ve Ahmed h İsa rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Abdullah b. Vehb, Mahremetü'bni Bükeyr'den, o da babasından o da Şeddad'in azatlısı Salim den naklen haber verdi. Salim şöyle demiş: Sa'd b. Ebî Vakkas'ın vefat ettiği gün peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seliemyin zevcesi Aişenin yanma gir*dim. (Benimle birlikte) Abdurrahman b. Ebi Bekr de girdi ve onun ya*nında abdest aldı. Aişe:

— Ya Abdurrahmanî Abdesti tam tekmil al; çünkü ben Resulellâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem

«Vay ateşten ökçelerin haline!..» buyururken işittim dedi. (Müslim)


siz hadisi ayetlere eş mi tutuyorsunuz...........
yani ayetler ile hadis şirket halinde dinin temeli.......

şirk en büyük günah ve affedilmez.... dikkat edin müşriklik çok kötü...dinin kompetanları

FEDAKARADAM
13. April 2011, 07:58 PM
siz hadisi ayetlere eş mi tutuyorsunuz...........
yani ayetler ile hadis şirket halinde dinin temeli.......

şirk en büyük günah ve affedilmez.... dikkat edin müşriklik çok kötü...dinin kompetanları

Maide Suresi 6.ıncı Ayette ayakların yıkanması farz olarak açıkca bildirilmektedir.

BUNU BİRAZ DA MANTIKEN ELE ALACAK OLURSAK HERGÜN YIKANMAYAN AYAK KOKMAYA BAŞLADIĞI GİBİ DERİ HASTALIKLARININ ARTMASINADA VESİLE OLACAĞINDAN ŞÜPHEMİZ KALMAMAKTADIR.TIBBEN DE ÖYLEDİR.CAFERİLER, AYETTE AYAKLARININ MESH EDİLECEĞİNİ BEYAN EDERLER.HERGÜN YIKANMAYAN AYAĞIN HALİNİ ARTIK SİZ DÜŞÜNMENİZ LAZIM.AYAKLAR 3 GÜN YIKANMASA RAHAT EDEBİLİR MİSİNİZ?

Yukarıda ki verdiğim hadis ayeti desteklemektedir.Bundada asla şirk ve isyan yoktur.

pramid
13. April 2011, 08:14 PM
mantık mı...

siz her yeri mermer beton mu sandınız.... kum kum

yıkanan ayak çamur olur...

su olmayınca yıkanan yerler toprakla mesh, mesh edilen yerlere bir emir yok....

akıl kardeş akıl

pramid
13. April 2011, 08:16 PM
kuran da tırnak kesin yok...ayak yıkamakta insani bir gerek... diş fırçalamak gibi..

bunlar dinle alakası yok... fıtrat

temizliğe gelince... sen mekkeye gitde bak.. müslüman öylemi olur...

FEDAKARADAM
13. April 2011, 11:35 PM
mantık mı...

siz her yeri mermer beton mu sandınız.... kum kum

yıkanan ayak çamur olur...

su olmayınca yıkanan yerler toprakla mesh, mesh edilen yerlere bir emir yok....

akıl kardeş akıl

Şu zihniyete bakın.Yıkanmayan ayak pis olur var mı bunun ötesi?

FEDAKARADAM
13. April 2011, 11:41 PM
kuran da tırnak kesin yok...ayak yıkamakta insani bir gerek... diş fırçalamak gibi..

bunlar dinle alakası yok... fıtrat

temizliğe gelince... sen mekkeye gitde bak.. müslüman öylemi olur...

Temizlik imandandır.Bu hem manevi hem de maddidir.Günah kirlerinden arınmak yani temizlenmek imandandır demek isteniyor.diğerleri ise zahiri temizliktir.Benimle boşuna tartışmayın.Tırnak kesmek, koltukaltı traşı, etek traşları bütün peygamberlerin ortak adetlerindendir.Kesilmeyen tırnak mikrop yuvasıdır, bu böyle biline...Bana temizliği öğretmeyin...Temizlik medeniyettendir.her yönde medeni iştir.

Anonymous
14. April 2011, 04:34 AM
Tırnak kesmek, koltukaltı traşı, etek traşları bütün peygamberlerin ortak adetlerindendir.

Selam;

Sevgili kardeşim; "tırnak kesmek peygamberlerin adetlerindendir" demek "peygamberler su içerlerdi, nefes alırlardı" demeye benziyor.

Peki ateist insanlar neden kişisel temizlik yapıyorlar? Peygamber mirası diye mi?

FEDAKARADAM
14. April 2011, 05:52 AM
Selam;

Sevgili kardeşim; "tırnak kesmek peygamberlerin adetlerindendir" demek "peygamberler su içerlerdi, nefes alırlardı" demeye benziyor.

Peki ateist insanlar neden kişisel temizlik yapıyorlar? Peygamber mirası diye mi?

İnsan ister dindar olsun isterse kafir olsun temizlik yapmaya ihtiyacı vardır.İnsan temizlenmek ister.Sıhhat açısından da önemlidir.Uzun zamandan beri yıkanmayanlar hastalanırlar, bu gereklidir.Müslümanlara gelince, temizliğinin önemine binaen sevap bakımından da fazileti vardır.Nasıl ki cünüp kimsenin fazla oyalanması neticesinde günaha girmeye başladığından dolayı acele yıkanması gerekmektedir.Kafirler her ne kadar temizlik yapsalarda manen necistirler.Kalpleri kirli paslı olduklarından dolayı Allah'ın azabını ve gazabını üzerine çekerler.Kısacası, müslümanın temizlenmesi sevabı olduğu gibi sıhhatini de korumuş olur.Bunu Allah rızası için yaparsa sevap alır.Kafirler ise bu sevaptan mahrum olurlar.Kısacası, kafirler manen pis olup zahiren temizdirler.Onlar peygamber adeti üzerine temizlik yapmazlar.Müslüman her zaman maddi ve manevi temiz olmaları şartır.

aşık74
14. April 2011, 12:31 PM
'Kafir' kelime anlamıyla örten demektir. Dini açıdan bakılırsa gerçeği hak yolunu örten gerçeği göstermeyen anlamına gelir.

selamlar...

pramid
14. April 2011, 09:32 PM
pesssssss...........offfffffffff of

gözler görmez
kulak işimez
kalp(beyin) akletmez.........

hiiic
15. April 2011, 07:00 PM
önyargılı ve sabit fikir... taş gibidir bu taşşşşş. yerinden oynamaz ama bazı taşlarda vardır Allah korkusundan yuvarlanır bazısı yarılır sular fışkırır... önlerinde set varken nasıl görebilirler ki?

Allah hidayet versin, en önce bana versin.

pramid
15. April 2011, 07:15 PM
müslüman ölmek lazım...

FEDAKARADAM
15. April 2011, 07:20 PM
Allah belki bozuk amelleri affeder ama bozuk itikadı af etmez.Neye ve nasıl inandığımızı iyi bilmemiz lazım...

hiiic
15. April 2011, 08:25 PM
Allah belki bozuk amelleri affeder ama bozuk itikadı af etmez.Neye ve nasıl inandığımızı iyi bilmemiz lazım...

Allah kendisi adına karar verilmesini affeder mi? Bırakalım kimin affa daha yakın olduğuna Allah karar versin. zaten bekliyoruz.

FEDAKARADAM
15. April 2011, 10:42 PM
Allah kendisi adına karar verilmesini affeder mi? Bırakalım kimin affa daha yakın olduğuna Allah karar versin. zaten bekliyoruz.

Allah karar vermez emreder hemen yapar yaptırır.Karar vermek demek müzakereden geçer.Allah kimseyle müzakere etmez.Onun vermiş olduğu hüküm aynen gerçekleşir.Tam isabetli iş yapar.Kimseye zerre kadar haksızlık etmez.Yapacağı iş için kimseye danışmaz.O işini çok çok iyi bilir.

pramid
16. April 2011, 06:33 PM
mutlaka dinin adamı olmalı... para verilmeli.. fetva istenmeli..yahudiler de fetva için rasule gelince..... yanlaında kitap var baksalar ya demiyor mu

galipyetkin
5. October 2011, 01:37 AM
..........sitesinden Sayın Ö. ve Sayın H.'ın ''abdest ayetleri'' hakkındaki görüşlerini önemli bulduğumdan bilgilerinize sunuyorum.

Ö.......:Abdest ayetleri diye tanımlanan bu ayetler gerçek müminlerle alâkalı değildir.İslamı bilmeyen veya kısmi bilgi sahibi olanlarla birlikte münafıklara hitaptır. Genel yaşam olarak ve Allah Resulü'nün tedrisine (derslerine) İslamı-Dini öğrenmeye gelenlerin nasıl bir anlayış ve görüntü içinde olmalarını öğütleyen ayetlerdir. Yani maddi ve manevi pisliklerden arınmış bir şekilde gelmeleri istenmektedir. Ayetler Medeni'dir.
Kur'an'ın hiçbir yerinde direkt olarak münafıklara hitap yoktur. Dolayısı ile bu tip ayetlerde hep dolaylı olarak onlara hitap vardır. Münafık ve münafıklık kavramı Kur'an bütünlüğünde ''Medine Dönemi''ne aittir.
Bahsi geçen 4-43 ayetindeki sekerat ''sarhoşluk hali'' ise bildiğimiz manadaki 5-90'daki ''hamr'' sarhoşluğu değildir.
Bu bizatihi ''kafa karışıklığı''dır, ''şüphe''dir, ''karamsarlık''tır, vs....Hemen ayetin devamında geçen ''vela cenuben'' ifadesi de bu halin tanımıdır. Yani, hariçte olmak, konsantrasyonu sağlayamamak, dışta kalmak vs...dir. Yoksa ''cunubluk hali'' bu toplumun birileri tarafından şöyle veya böyle empoze edilmiş cinsel münasebet sonrasındaki hali filan değildir.Bunu dolaylı yoldan cinselliğe bağlı olarak, cinsel münasebete aşırı istek, şehvet olarak niteleyenler de vardır.
İlmihal mealcileri ''cunub'' kavramını cinsel münasebet sonrası fiili hali ifade ettiğini kabul ile meallerine yansıtmışlardır. Oysa bu kavram ''Haric''i, ''dış''ı, ''uzak''ı, ''yan''ı ve ''kenar''ı ifade eder.
''Ey iman edenler! Salata (din dersine) yaklaşmayın sizler sarhoşken(algılamaya kapalı olduğunuz zaman), hatta ne söylediğinizi bilinceye kadar; (ve la cenuben) yani harici olmayarak/dışta kalmayarak/kenarda durmayarak; yıkandıktan/temiz olduktan (sora), illa ki ibret için yola çıkın.....''.4/3

''Ey iman edenler!Salata(tedrise) gideceğiniz zaman, yıkayın kendinizi ve ihtiyaç duyduğunuz yerlerinizi: başınız ile ayaklarınızın iki aşık kemiğine kadar silin/temizleyin baştan ayağa temiz olun/maddi manevi temiz olun, yani cenupsanız temizlenin/arının (öyle gelin).5/6.

Burada çoğunluk ifadeler mecazidir. Zaten Kur'an dilinin büyük kısmı mecazidir.

******************

H.......:El cunub..:1- Uzak olan
2-Boyun eğmeyen, tâbi olmayan, itaatsiz.
3-Yabancı (Kavimden olmayan, uzak komşu)

Sekr hali...:Beynin kapalı/kilitli olması, çalışmaması, basiretin kapalı olması....''Sizler sekr halinde salata ( semtine) yaklaşmayın, tâ ki ne'leri dediğinizi fark edesiniz(siz sağda solda, kapalı kapılar ardında pek nâhoş şeyler söylüyorsunuz).
Bu münafıklara bir azar ve tehdit olup, salata o hallerinden tamamen arınmadıkça gidiş gelişleri yasaklanıyor.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.

dost1
5. October 2011, 02:12 AM
Selamun Aleykum! Değerli Galip Yetkin Kardeşim!

Buraya (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1368) bakar mısınız?

galipyetkin
5. October 2011, 04:50 AM
Sayın dost1-Halil Ay.

İletiniz ve nazik mesajınız için teşekkürler.

Hürmetlerimle
Galip Yetkin.

yeşil
7. November 2011, 08:14 AM
FEDAKARADAM ''cünub'' sözcüğünün ''pis'' sözcğüyle aynı anlama geldiğini sanmakta (yazdıklarından bu anlaşılıyor çünkü) bakalım öyle mi??

CÜNÜBLÜK ve CENÂBET
Fıkıh ve İlmihal kitaplarında cünüblük “boy abdesti almayı gerektiren durum; büyük abdestsizlik hâli”; cenâbet de, “bu durumda olup da henüz gusletmemiş olan kimse” olarak tanımlanmış ve “Cinsel ilişkide bulunmuş yahut rüyada ihtilâm olmuş veya birine bakmakla ya da dokunmakla kendisinden şehvetle inzal vaki olmuş kimseye cünüb, bu durumuna da cenâbet denir” şeklinde açıklamalar getirilmiştir.
Bu tanım ve açıklamalardan hareketle; meni gelmese bile cinsel ilişkiye giren erkek ve kadının cünüb olacakları, erkeğin menisinin gelmesiyle, kadının da oynaşma, bakma, düşünme veya benzeri sebeplerle iğtilâm/ihtilâm olmasıyla cünüb sayılacakları, rüya veya başka bir yolla tatmin sonucu meydana gelen boşalmanın cünüblüğe yol açacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlerden yola çıkarak da cünübün; mescide girmesi, namaz kılması, namaz kıldırması, oruç tutması, Kur’ân okuması, Kur’ân'a el sürmesi, kendisine Kur’ân okunması, Ka‘be'yi tavaf etmesi haram sayılmıştır.
Bu yasaklamaların yanısıra, cünüblüğün kötülüğü hakkında da; “Cünübün bulunduğu yere melek girmez”, “Cünübün bastığı toprakta ot bitmez”, “Yıkanıncaya kadar bastığı toprak, yattığı yatak cünübe lânet eder” gibi tehditler –hem de Peygamberimize isnad edilerek– savrulmuştur.
Hâlbuki Kur’ân'da zikredilen cünüblük, yukarıda tanımlanan cünüblük-cenâbetlik değildir. Bize göre bunlar, insanları dinden ve eğitimden uzak tutabilmek için uydurulmuştur ve ne acıdır ki Peygamberimizin adı buna alet edilmiştir.
Bu yanlışlık öyle yaygın bir hâle gelmiştir ki, cünüb sözcüğüne, sözlüklerde de –sanki İslâm'dan evvel bu sözcük Arap dilinde yokmuş gibi– yukarıda naklettiğimiz terimsel anlam çerçevesinde karşılıklar verilmiş, dolayısıyla klasik kaynaklarda da aynı minvalde bilgiler yer almıştır:
Cünüb lafzının müennesi de yoktur, tesniye ve çoğulu da yoktur. Çünkü bu kelime, buud ve kurb [uzaklık ve yakınlık] kelimesi gibi mastar veznindedir. Bazan bu kelimeyi hafifleterek, cenb derler. Kelimeyi bu şekilde okuyanlar da olmuştur.
el-Ferrâ der ki: Kişi cünüb oldu ifadesi, cenâbet'ten gelmektedir. Bir şivede cünüb kelimesinin, tıpkı un ve a’nâk, tunub ve etnab [boyun, boyunlar, çadır kazığı ve kazıklar] gibi çoğul yapıldığı da söylenmiştir. Tekili kasdederek cânib diye bu kelimeyi kullanmak halinde, çoğul için cünnab tabiri kullanılır. Binici ve biniciler için râkib ve rukkâb demek gibi. Kelime asıl itibariyle “uzaklık” demektir. Âdeta cünüb, şehvetle çıkardığı su dolayısıyla namaz halinden uzaklaşmış gibi olduğundan bu ismi alır. Şair der ki:
Beni (yanında esir bulunan) kardeşimden uzak tutarak mahrum etme!
Çünkü ben, çadırlar ortasında garip kalmış bir kimseyim.
Cünüb adam, “yabancı adam” anlamına da kullanılır. Aynı şekilde cenâbet [mücânebet], “erkeğin kadın ile içli-dışlı olması” demektir.[20]
SÖZCÜĞÜN ESAS ANLAMI
جنب[cenb] sözcüğünün türevlerinden olan جُنُبْ [cünüb] sözcüğü ile ilgili olarak klasik eserlerde şu bilgiler görülmektedir:
Cenb sözcüğü ise, “bir şeyin parçası, küçük-büyük bir şeyden koparılan parça” demektir. Canib ve cünüb sözcükleri, “ğarîb” [çok uzak olan] demektir. Cenebe'r-raculü ifadesi, “kişi onu defetti, uzaklaştırdı” demektir. Ezherî şöyle demiştir: “Salât mevzilerine yaklaşması yasaklandığı için ‘cünüb’ denmiştir.” İbn Esîr dedi ki: “Cünüb, ‘cima ve meninin çıkışı ile üzerine yıkanmak vacib olan kişi’; cenâbet, ‘meni’ demektir.”[21]
Ancak, Lisân'da zikredilen Ezherî ve İbn Esîr'e ait görüşleri kabul etmek mümkün değildir; zira bu sözcük, Kur’ân'dan evvel de Arap dilinde mevcuttu. Cünüb olarak salât mevzilerine [musallâya; eğitim-öğretim ve sosyal yardım, destek yerlerine] yaklaşılması, Kur’ân ile yasaklanmıştır.
CÜNÜBLÜK ve KUR’ÂN
Cünüb sözcüğü Kur’ân'da 2 âyette aynen olmak üzere, farklı türevleriyle toplam 33 kez yer alır. Sözcüğün türevlerinin hepsi de “ana maddeden uzak parça” anlamı ekseninde olup, bunların Nisâ/36, 43; Kasas/11 ve Mâide/6 âyetlerindekileri cünüb kalıbında, diğerleri farklı kalıplardadır. Meselâ, farklı kalıplarda olanlardan Zümer/17, Nisâ/31, Şûrâ/37, Necm/53, Nahl/36, Hacc/30, Hucurât/12, Mâide/90 ve İbrâhîm/35 âyetlerindeki sözcükler, Türkçe'ye de aynen Arapça'daki anlamıyla girmiş olan, “uzak durma, kaçınma” anlamındaki “ictinab” formuyla yer almıştır:
Ve hani bir zaman İbrâhîm, “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!” (İbrâhîm/35)
Bu sözcüğün türevlerinden, cânib, ecnebi, cenâb formaları da aynı anlamda Türkçeleşmiş olup, cânib; “yan, kenar”, ecnebi; “yurdundan kopmuş; yabancı” demektir. Cenâb sözcüğü ise “eksikliklerden uzaklaşmış” anlamındadır ki bu sözcük başta Allah için “Cenâb-ı Hakk, Cenâb-ı Allah” diye kullanılmakta, bazen saygın kimselere, “… cenâbları” denmektedir.
Özetlersek cünüb sözcüğü kısaca; “uzak olan, kopuk olan” anlamına gelir. Nisâ/43 ve Mâide/6 âyetleri ışığında değerlendirilecek olursa bu sözcüğün; “şehvetin kabarması, nefsin uyanması sebebiyle hayattan kopuk olan, dengesini yitirmiş, sağduyulu davranamayan” demek olduğu anlaşılır. Zira herkesin bildiği gibi, bu hâldeki insan hayattan, dünyadan kopuk olur, sağduyusunu yitirir. Nitekim böyle kişilere halk arasında, “Aklı bilmem neyinde” denir ve insanın bu duruma gelmesine sebep olan fizikî hazların tatmin aracı olan organlar için de “dini-imanı olmaz” tabiri kullanılır.Buradan anlaşılan odur ki cünüblük, “meninin gelmesi ile yıkanma arasındaki hâl” değil, “şehvetin kabarması ile meninin inmesi arasındaki gergin hâl”dir.İşte Rabbimiz, hem Nisâ/43 hem de Mâide/6 âyetlerinde, kişilerin bu gergin hâlde iken salâta çıkmamalarını, yani eğitim-öğretim ve sosyal destek mahallerine gelmemelerini öngörmüştür. Bir başka ifade ile, şehvet kabarması sebebiyle hayattan kopuk olan ve sağduyulu davranamayan insanların bu gibi sosyal faaliyetlere katılmalarını yasaklamış, gergin olanların önce nefislerini söndürmelerini, sonra da yıkanıp toplum huzuruna çıkmalarını emretmiştir. Çünkü sükûnete eren insanın zihninde cünüblük hâlinin yol açtığı dikkat toplama sorunu olmayacak; aksine sakin ve anlayışlı olarak salâtın gereğini yerine getirebilecektir. Zaten sükûnete ererek dinginleşmiş insanın kimseye zararı dokunmayacağından, onun toplumdan uzak tutulmasının da bir anlamı yoktur, lanetlenmeleri anlamsızdır.