PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mushaf'taki besmeleler


Taner
1. July 2012, 04:12 AM
Mevcut Mushaflarda her sûrenin başında bulunan besmeleler Kur’ân'dan olmayıp iki sûre arasını belirtmek amacıyla sonradan konulmuştur. Kur’ân'da 2 tane besmele vardır. Biri Fâtiha sûresi diye adlandırılan âyetlerin (14. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Diğeri de Neml sûresi'nde Süleymân peygamberin Sebe melikesine yazdığı mektubun (144. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Biz, necmleri numaralandırmak sûretiyle necmleri birbirinden ayırdık.

Araştıran
9. May 2013, 09:17 PM
Mevcut Mushaflarda her sûrenin başında bulunan besmeleler Kur’ân'dan olmayıp iki sûre arasını belirtmek amacıyla sonradan konulmuştur. Kur’ân'da 2 tane besmele vardır. Biri Fâtiha sûresi diye adlandırılan âyetlerin (14. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Diğeri de Neml sûresi'nde Süleymân peygamberin Sebe melikesine yazdığı mektubun (144. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Biz, necmleri numaralandırmak sûretiyle necmleri birbirinden ayırdık.

Değerli kardeşim,abim
Bu konuya kimse cevap yazmamış,ilgi göstermemiş.Halbuki çok önemli bir konu aslında kur'an da iki yerde geçmesi.Her işi yaparken besmele çeken bir toplumuz,bende öyle uyguluyordum ama neye göre,neden?! işte asıl önemli şey bu.Madem ki Kur'an dan öğreneceğiz ve hayatımıza geçireceğiz Kur'an da geçen bir kelimeyi kafamıza göre,istediğimiz gibi uygulamak ne kadar doğru?.Sizlerle Hakkı Yılmaz a ait youtube daki videoyu paylaşmak istiyorum
i4E-COUg7Vk

Bu çıkış noktasıyla mesela maaşallah,inşaallah... gibi Kur'an da geçen diğer kelimelerinde gündelik hayatta kullanım alanları nasıl olmalı?
Birde ek olarak bu besmelelerin sonradan konulduğunda herkes hemfikirmi-yoksa a,b,c topluluklar buna karşı çıkıyormu bunuda merak ettim açıkçası?
Selam ve dua ile...

bartsimpson
9. May 2013, 10:37 PM
Şimdi burada bence çok ince bir nüans var...

Söylenenlere katılmak yada katılmamak konusunda bir fikir beyan etmeyeceğim.

Allah, Rasullük, Zikr ve Kul Olma kavramlarını kendi inanç sistemimdeki bilgiler ve bu forumdaki büyüklerim sayesinde bir çerçeveye oturtmuştum.

Ama Hakkı Bey diyor ki; "Elçi sözü dediğin zaman, Allah adına konuşan elçidir. Devlet bir devlete elçi gönderdiği zaman, elçi gider kendi lafını söylemez, ülkesi, devleti, yetkilisi ne yazdıysa gider onu söyler. Elçi sözü dediğiniz zaman elçisini arkasından gönderenin sözü demektir. Allah'ın sözü demektir, Allah elçisi ise ?"

Sorular;

1 - Rasullere "Allah adına" hareket etme yetkisinin verildiğinin ispat mercii nedir? (belge, mühür, şahit vs..."

2 - Elçi "Allah'ın sözlerini" iletiyor ve gayrısını söyleyemiyorsa (söylenenlere göre misyonu bu) sorulan sorular ve verilen cevaplarda "Allah adına olmalıdır" (mı?)

3 - Rasullerin "Nübüvvetlerini" ilan ettiklerinden sonraki hiçbir hareket ve söylemleri kedilerini bağlamaz, bağlayamaz çünkü "Allah adına" hareket ederler. (mi?)

4 - Eğer yukarıdaki madde ile çelişen bir durum varsa neyin "Allah adına" neyin "Allah adı haricinde" olmadığını kim ve hangi yetki ile belirler, ispatı ve onay mercii nedir? neresidir?

5 - Belki hadis olduğu için itibar edilmeyebilir ama, sahabeler dahi Muhammed birşey yaptığında yada söylediğinde "Bu Allahtan gelen bir vahiy midir? Yoksa senin sözün müdür?" demişlerdir.

6 - Bu konularda Muhammedin beyanlarının doğruluğu yada yanlışlığının ölçüsü, ispatı nedir?

7 - Yukarıda yazılan soruların tümüne "İMAN" kavramı ile mi cevap bulacağız yoksa başka bir referansımız var mı?

Saygı ve Sevgi ile kalın