PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mevcut mushaf'ın tertibi


Taner
1. July 2012, 04:07 AM
Kur’ân âyetleri tertil [düzgün dizim; cümlelerin, paragrafların ve pasajların birbirine karıştırılmaması yöntemi] ile ve necm necm inmiştir (bkz. Furkân/32(Necm;97)). Allah, Elçisi'ne Kur’ân'ı tertil ile tebliğ etmesini emretmiştir (bkz. Müzzemmil/4 (Necm;10)). Rasûlullah da bu emre uygun olarak necm necm yazdırmış ve ezberletmiştir.

Âyetler -o gün kâğıt olmadığından- deri, papirüs, yassı kemik, yassı taşlar, tahta, tuğla/tablet vs. üzerine yazılıyordu. Önceleri necmler hâlinde ve tertilli bir şekilde bulunan âyetler, sahabe tarafından sûreler hâlinde sonradan düzenlenmiştir.

Mevcut Mushaf'ta, ne yazık ki kronoloji dikkate alınmamış, tertile; düzgün, birbirine karıştırılmadan dizime riâyet edilmemiş, birçok necmin [paragrafın veya pasajın] cümleleri yerli yerinde tertip edilmemiş ve kâtiplerin yazım hataları düzeltilmemiştir. Biz bunların yüzlercesini sergilemiş bulunuyoruz. Bunu kimin, niçin böyle yaptığının açıklanmasını tarihçilere bırakıyoruz.
Ama şunu da belirtmek gerekir: Fussılet/26'da (bizim çalışmamızda 245. necm), Ve Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Üstün gelmeniz için bu Kur’ân'ı dinlemeyin, onun için de anlamsız şeyler yapın; anlaşılmasını her türlü yolla engelleyin” dediler buyurularak bilgi verilmiştir.

Biz, herkesin o günden bugüne bilip durduğu Mushaflardaki bu gramer kurallarına aykırı yazım ve imla hatalarını (Zümer/10 ve 53 âyetlerindeki fahiş hatalar hariç) sergilemeyi düşünmedik. Tarih ve rivâyet kitaplarında yer alan bilgileri de nakletmek istemiyoruz. Biz, şimdiye kadar kimsenin samimiyetle ve dürüstçe söylemediği ya da söyleyemediği bir şeyi; Kur’ân'daki paragraf, bölüm ve cümlelerin karıştırıldığını; Kur’ân'ın anlaşılmaz ve yanlış anlaşılır bir yapıya sokulduğunu, mevcut Mushaf'ı analiz ederek, iman borcu olarak ortaya koyuyoruz.

Mevcut Mushaf'ın bu günkü düzeni, Kur’ân'ın, Arabiyyen [en mükemmel anlatım ve gramer kurallarına eksiksiz uyum] ve mübin niteliğine, tertil özelliğine uymamaktadır. Paragraftaki iki cümle arasına yüzlerce, binlerce cümlenin getirildiği, bir cümlenin âyet hâlindeki öğelerinin onlarca cümle sonrasına taşındığı görülmektedir. Mushaf'taki bu olumsuzluklar nedeniyle birçok âyet yanlış anlaşılmakta, ya da anlaşılamamakta, birçoğu da ekleme çıkarma yapmadan [parantez açmadan] anlaşılmaz konumda bulunmaktadır.

Böylece Kur’ân, işlerliğini, çekiciliğini yitirmiş; “küme küme gönderilip de önüne gelenleri devirdikçe deviren, toplumları canlandırdıkça canlandıran, canlandırdıkça da hak ile bâtılı birbirinden ayıran, özür veya uyarı olarak öğüt bırakan” bilgin ve bilgeleri yerlere kapandıran, topluma can, ışık olan, ikna etmedik, ölmeden kendisine inanmadık insan bırakmayan Kur’ân, hayat kitabı olmaktan çıkarılmış, mezarlık kitabı, cami kitabı ve efsaneler kitabı konumuna sokulmuştur. Bu yüzden de artık kimse Kur’ân'a bakarak İslâm'a gelmez olmuştur. Dinin de artık Kur’ân'dan anlaşılamaz olması nedeniyle, dini anlatmak ve öğretmek için mezhep imamları, tarikat şeyhleri, cemaat liderleri türemiştir. Böylece, İslâm dini yerine mezhepler-tarikatlar dinleri ortaya çıkmıştır.

Biz, bu çalışmamızda imkânlarımız ölçüsünde bunlardan yüzlercesini belirledik ve olması gereken tarzda tertip ettik, düzenlemeye çalıştık. Bu konunun birçok maddesi, zaten asırlarca evvelki birçok kitapta bulunmaktadır.

Bunun sorumluları da, -yukarıda da bahsettiğimiz gibi- ilk tertibi yapanlar ve o gün sıcağı sıcağına mevcut kusurları gidermeyenler ve daha sonra bunları öğrenmiş oldukları hâlde sessiz kalanlardır.

Bu gerçek karşısında mü’minlerin susmamaları, görmezden gelmemeleri, samimiyetle ve dürüstçe bu işe eğilerek Mushaf'ta yeni bir düzenleme yapmaları bir iman borcudur.

Zikrettiğimiz kusur, mevcut Mushaf'a yönelik olup Kur’ân ile alakası yoktur. Kur’ân'ın tamamı bu Mushaf'ın içindedir; vahiy olup da dışarıda kalmış tek bir âyet yoktur. Mushaf'ta da vahyin dışında hiçbir şey yoktur.

merdem
23. May 2013, 07:25 PM
Âyetler -o gün kâğıt olmadığından- deri, papirüs, yassı kemik, yassı taşlar, tahta, tuğla/tablet vs. üzerine yazılıyordu. Önceleri necmler hâlinde ve tertilli bir şekilde bulunan âyetler, sahabe tarafından sûreler hâlinde sonradan düzenlenmiştir.

Hani hep duyageldigimiz haberlerdendir, bilmem nerede kazilarda 5000 yillik, 9000 yillik bilmem neler kesfedildi.

Sayisi 6000 fazla olan ayetleri yazmadiklari nesne kalmamis, ki o yazili nesneleri Mushaf'a gecirmek icin bir araya getirmeleri gerekirdi, bir siloyu doldurup ta artacak miktarda.

Acaba hic günümüze o nesnlerden bir deri parcasi, bir kemik parcasi, en azindan bir tas parcasi dahi olsa bizlere ulasti mi?

Madem Mushaf sonradan olusturuldu, en azindan elimize bir delil olarak bir parcacigin gecmesi gerekirdi diye düsünüyorum.

Kagidin ne zaman icat edildigi herhalde bellidir. En azindan m.ö. 2000, yahutta 3500 ve de 4000 yil evveli diye bir takim iddialar var.

Mekke o zamanlar tam bir ticaret yeri olduguna göre kagittan haberleri yoktu denilemez.

Hatali mi düsünüyorum?

han
11. January 2015, 11:40 PM
Acaba hic günümüze o nesnlerden bir deri parcasi, bir kemik parcasi, en azindan bir tas parcasi dahi olsa bizlere ulasti mi?

Mekke o zamanlar tam bir ticaret yeri olduguna göre kagittan haberleri yoktu denilemez.

Hatali mi düsünüyorum?

"Kağıt yoktu" teorisi bana da biraz mantıksız geliyor. Çünkü Hz. Osman Mushafı olarak atfedilen mushafların da o dönemde yazıldığı düşünülüyor. Hz. Osman ise Peygamberden 24 yıl sonra vefat etmiştir.

"Kağıt yoktu" tezi yerine, "fakirlikten mürekkep-kağıt temin edilemiyordu" dense belki bir nebze mantıklı olabilir ancak, ipek yolu gibi dünya ticaretinin yapıldığı o çağda mektuplaşma ve kayıtlaşmanın olduğu malum. İlk müslümanlar arasında zengin olan kişilerin de bulunuyor olması "fakirlikten mürekkep-kağıt temin edilemiyordu" ihtimalini de mantıksızlaştıracaktır.

Geleneksel inanış ve kabuller zaten aşikar ancak bu konuda Sn. Hakkı Yılmaz'ın düşüncesini ben de merak ediyorum doğrusu.

@merdem,

ilk çağlardan kaldığı karbon testleriyle de teyit edilen bazı el-yazmalarının günümüzde Topkapı İslam Eserleri Müzesi dahil, dünya çapında bazı müzelerde görülebilir. Konu ile ilgili bilgilerin bulunduğu şu sayfayı da inceleyebilirsin;
http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/soth.html

Mushaflaştırma işini Hz. Peygamber'in bizzat kendisinin yapmamış olması, Kuran'ın aslında ne olduğu sorusuna büyük bir ipucu olabilir. Kuran gökten inmiş bir yazıt olmadığı gibi, harfler, sesler ve işaretlerden oluşan bir kutsal olarak da görülmemeli. Kuran, akademik bir öğreti olarak görülmeli. Yazılabilir, üzerinde çalışılabilir ve akademik bir çalışma gibi ana prensipler(tevhid) ile Sırati Mustakimi(dosdoğru yolu) arama öğretisi-kaynağı olarak görülmeli.

dost1
12. January 2015, 12:55 AM
Selamun aleyküm,

Bugünkü anlamda kağıt yoktur ancak, papirüsler vardır,ince ceylan derileri vardır.

Bakar mısınız? (https://www.google.com.tr/search?q=papirus+ka%C4%9F%C4%B1t&espv=2&biw=1920&bih=989&tbm=isch&imgil=bIU86l8KMt88uM%253A%253BTDSF_o1Ycwg2mM%253Bh ttp%25253A%25252F%25252Fwww.umurumda.com%25252Fyaz mak-bos-bir-kagit-ile-baslar%25252F&source=iu&pf=m&fir=bIU86l8KMt88uM%253A%252CTDSF_o1Ycwg2mM%252C_&usg=__qiEwcWzhfeoqD94rZ43XpYkf0Xk%3D&ved=0CEAQyjc&ei=9u6yVPuxHsr7avyRgsAE#imgdii=_&imgrc=bIU86l8KMt88uM%253A%3BTDSF_o1Ycwg2mM%3Bhttp% 253A%252F%252Fwww.umurumda.com%252Fwp-content%252Fuploads%252F2013%252F03%252Fhersey_yaz makla_baslar_1.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.umurum da.com%252Fyazmak-bos-bir-kagit-ile-baslar%252F%3B520%3B380)

Bakar mısınız? (http://ceylanderisi.net/hatsanatindaceylanderisi.html)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Manas
12. January 2015, 01:38 AM
Kağıtla müslümanlar ilk olarak Abbasiler döneminde tanışmışlardır.

han
12. January 2015, 06:18 AM
@Dost1, manas

papirus veya selülöz vs farketmez. Üzerine yazı yazılabilen anlamında "kağıt" lafını kullandım. Hz. Ömer zamanında başlanıp Hz. Osman zamanında(miladi 650) tamamlandığı kabul edilen mushaf kağıt üzerine yazılmıştır. Bu süreç Hz. Peygamberden yaklaşık 20-25 yıl sonra yaşanmıştır.

Sizlerin dediği "kağıt 20 yıl öncesinde yoktu" anlamına gelir ki şu kağıtların (http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/soth.html) o dönemlere ait olduğu yazılır.

Ayrıca konu ile alakalı kısa bir alıntı;
Kur'an'ın toplanması meselesi, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer arasında tartışma konusu olmuştur. Ömer, hafizlarm harplerde öldü! Sayılarının azalması dolayısiyle kurulacak ehil bir komisyona Kur'an'ın toplanma işinin havale edilmesini isterken, Ebu Bekir, Hz. Peygamberin hayatta iken böyle bir şey yapmadığı gerekçesiyle bu teklifi red etmek istedi. Fakat, sonunda diğer müslümanların da ısrarı ile Ebu Bekir ikna edildi ve Kur'an'ın toplanmasına karar verildi. Işte bugün elimizde bulunan metin, Hz. Osman'ın hilâfeti sırasında toplanması tamamlanan Kur'andır.

Bk. C. Brockelma, anılan eser, s. 66; Sahihu'l —Buldiri C. VI, s. 98-100.
KAYNAK: Ankara Üni.-İlahiyat Fak. Yayınları - LXXVI - Sf.26

ve diğer bir kitap;
http://www2.diyanet.gov.tr/MushafIncelemeVeKiraat/Documents/musaf_%C4%B1_serif.pdf

kuman
12. January 2015, 06:54 PM
Kagit yok ceylan derisi var o yok bu yok...
Kur an da ticareti yazin demiyor mu nereye yazacak bu insanlar?
Kagit yada yazacak yer yoksa neden boyle bir ayet var

dost1
17. January 2015, 01:46 AM
Selamun aleyküm,

@Dost1, manas

papirus veya selülöz vs farketmez. Üzerine yazı yazılabilen anlamında "kağıt" lafını kullandım. Hz. Ömer zamanında başlanıp Hz. Osman zamanında(miladi 650) tamamlandığı kabul edilen mushaf kağıt üzerine yazılmıştır. Bu süreç Hz. Peygamberden yaklaşık 20-25 yıl sonra yaşanmıştır.

Değerli kardeşim,
"Kağıt yoktur." türünden yargılara yönelik olarak;"Bugünkü anlamda kağıt yoktur ancak, papirüsler vardır,ince ceylan derileri vardır." gerçeğini paylaştım.

Üzerine yazı yazılabilen anlamında kullanılan kağıt M.Ö. 3500 yılından beri vardır ki, Allah Resulu Muhammed (Selam olsun ona.) zamanında da olmaması düşünülemez. Sadece kağıt yapılması bilinmiyordu.
Araplarda kağıt yapılmasının öğrenilmesinin Emeviler zamanında olduğunu ve Endülüs Emevileri ile de Avrupa'ya geçtiğini biliyorum.


Sizlerin dediği "kağıt 20 yıl öncesinde yoktu" anlamına gelir ki şu kağıtların (http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/soth.html) o dönemlere ait olduğu yazılır.

Yukarıda belirttim. Kastım bügünkü kullandığımız türden kağıtlar ile ilgili idi.

Ayrıca konu ile alakalı kısa bir alıntı;


ve diğer bir kitap;
http://www2.diyanet.gov.tr/MushafIncelemeVeKiraat/Documents/musaf_%C4%B1_serif.pdf

Allah razı olsun. Paylaşımda bulunduğunuz kitapları okuma fırsatı bulabildim.

Buradaki üzerine yazı yazılanlar da daha önce belirttiğim türden kağıtlardır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

dost1
17. January 2015, 01:53 AM
Selamun aleyküm,

Kagit yok ceylan derisi var o yok bu yok...
Kur an da ticareti yazin demiyor mu nereye yazacak bu insanlar?
Kagit yada yazacak yer yoksa neden boyle bir ayet var

Değerli Kuman Kardeşim,
Dediğiniz gibi, "Yazın!" emri olan bir yerde yazı yazılacak türden araç ve gereçlerin bulunmaması düşünülemez.

Söylemimiz; üzerine yazı yazılacak araç ve gereçlerin olmadığı değil, sadece bugünkü anlamda kolayca ulaşılabilen olmadığı yönündedir. Yoksa yazı yazılacak türden araç ve gereçler MÖ. 3500 yılından beri vardır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

han
17. January 2015, 06:37 AM
Değerli dost1,

Hz. Osman mushafındaki sure-ayet dizilişi hakkında,
Hz. Ali mushafının nüzul sırasına göre dizldiği hakkında,

düşünceleriniz nelerdir?

Selamlarımla,

dost1
17. January 2015, 05:44 PM
Selamun aleyküm,

Değerli dost1,

Hz. Osman mushafındaki sure-ayet dizilişi hakkında,
Hz. Ali mushafının nüzul sırasına göre dizldiği hakkında,

düşünceleriniz nelerdir?

Selamlarımla,

Değerli Han Kardeşim,
Osman Mushafındaki sure dizilişleri ile Kur'an'ı anlamak çok emek ister. İkinci sure olan Bakara Suresinin tebliğinden önce geçen yirmi yıllık tebliğ süresi vardır. Mekke'de tebliğ edilenlerle Medine'de tebliğ edilenler içerik olarak çok farklıdır. Osman Mushafındaki surelerin tertibi ile bazı ayetlerin tertibi sıkıntılıdır. Bu sıkıntı öylesine büyüktür ki, öldürülme nedenlerinden birisi Kur'an katili olarak damgalanmasındandır. Bu durum müslümanları öyle bir duruma getirmiştir ki, naaşı bile müslüman mezarlığına defnedilmemiştir.

Değerli kardeşim,
Kur'an'ı gerektiği gibi okuyanlar bu sıkıntıları görmekte fakat üzerine alacağı tepkiler nedeniyle dile getirememektidir. İsterseniz bir örnek vereyim.
Arap dilinde kasem cümlelerinin yapısı bellidir. Vakıa Suresini okuduğunuzda baştaki kasem cümlesini anlayabilmek olası değildir. Çokça kur'an okunulursa yeri bulunabilir. İsra suresinin ilk ayetinde Mescidil Haram'dam Mescidil aksa'ya giden kul belli değildir. Fatiha Suresinin başındaki "bismillahirrahmanirrahim" de "b" bağlanacağı cümle yoktur. Daha böyle çokça örnek vardır.

Ali Mushafı ile ilgili düşüncem ise rivayetlerin varlığına rağmen Mushaf'ın bulunamadığı gerçeğidir. Küçük yaşından beri Allah Resulu'nun yanında bulunan kişinin tertibi mutlaka doğrudur. Ah bir ulaşbilsek!
Değerli Kardeşim,
İslam alemi bu konuları ele almalı ve tertip üzerinde yoğun şekilde çalışmalar yapmalıdır. İnşaAllah bu tür çalışmaların yapıldığını görebilenlerden oluruz. Şimdiye kadarı ile görebildiğim; sadece İşte Kur'an müellifinin bu konular üzerinde çalışmalar yaparak insanlığın hizmetine sunma çalışmalarıdır. İnşaAllah sayıları çoğalır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

khaos
18. January 2015, 12:46 AM
Selamun aleyküm,



Değerli Han Kardeşim,
Osman Mushafındaki sure dizilişleri ile Kur'an'ı anlamak çok emek ister. İkinci sure olan Bakara Suresinin tebliğinden önce geçen yirmi yıllık tebliğ süresi vardır. Mekke'de tebliğ edilenlerle Medine'de tebliğ edilenler içerik olarak çok farklıdır. Osman Mushafındaki surelerin tertibi ile bazı ayetlerin tertibi sıkıntılıdır. Bu sıkıntı öylesine büyüktür ki, öldürülme nedenlerinden birisi Kur'an katili olarak damgalanmasındandır. Bu durum müslümanları öyle bir duruma getirmiştir ki, naaşı bile müslüman mezarlığına defnedilmemiştir.

Değerli kardeşim,
Kur'an'ı gerektiği gibi okuyanlar bu sıkıntıları görmekte fakat üzerine alacağı tepkiler nedeniyle dile getirememektidir. İsterseniz bir örnek vereyim.
Arap dilinde kasem cümlelerinin yapısı bellidir. Vakıa Suresini okuduğunuzda baştaki kasem cümlesini anlayabilmek olası değildir. Çokça kur'an okunulursa yeri bulunabilir. İsra suresinin ilk ayetinde Mescidil Haram'dam Mescidil aksa'ya giden kul belli değildir. Fatiha Suresinin başındaki "bismillahirrahmanirrahim" de "b" bağlanacağı cümle yoktur. Daha böyle çokça örnek vardır.

Ali Mushafı ile ilgili düşüncem ise rivayetlerin varlığına rağmen Mushaf'ın bulunamadığı gerçeğidir. Küçük yaşından beri Allah Resulu'nun yanında bulunan kişinin tertibi mutlaka doğrudur. Ah bir ulaşbilsek!
Değerli Kardeşim,
İslam alemi bu konuları ele almalı ve tertip üzerinde yoğun şekilde çalışmalar yapmalıdır. İnşaAllah bu tür çalışmaların yapıldığını görebilenlerden oluruz. Şimdiye kadarı ile görebildiğim; sadece İşte Kur'an müellifinin bu konular üzerinde çalışmalar yaparak insanlığın hizmetine sunma çalışmalarıdır. İnşaAllah sayıları çoğalır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.


Halil Abi,
Allah senden razı olsun. Bu konuyla ilgili sitemizde daha detaylı bilgi var mı? Kaçırmış olabilirim. Yoksa bana eser tavsiye edebilir misin. Yada vakit bulduğunda (hep böyle şeyler istiyorum ) daha detaylı yazabilir misin.

han
18. January 2015, 03:59 AM
Dost1,

Cevabın için teşekkür ederim üstad. Ben de işte tam olarak o muammalar sebebiyle Kuran-Zikir kavramını düşünmeye başladım. Muamma o kadar büyük ki, acısı hala günümüzde dahi müslümanlar arasında bir lanet gibi yaşamakta, birbirlerini katletmelerine, en önemlisi de hakikatin örtülü kalmasına sebep olmaktadır. Böyle bir kaos ortamında temelleri atılan bir öğretiyi referans almanın tereddüdünü yaşamaktayım/yaşamaktayız.

Bu durumda mevcut Mushaf'ın mahiyeti nasıl olmalı?

- Muammalara rağmen Korunan Kutsal bir Kitap olarak görülerek, sorgulamadan kabul mü edilmeli (tasnif sorunları, bazı rivayet, hadis çelişkileri eşliğinde);
- yoksa daima imtihan olmanın da bilinciyle mevcut Mushafı da akıl süzgeciyle okuyarak mı amel edilmeli? (bu seçenek de, bir nevi kutsalsızlık olacaktır)

Bu durum günümüzde hala tartışmalı. Lafız mı, anlam mı, her ikisi mi Kutsal?
Ben de her ikisi de Kutsal derim ancak lafız'ın kutsallığı orjinallik gerektiriyor. Mana ise işin felsefesi olduğundan her dilde farklı lafızlarla karşılık bulabilir.

Allah Dosdoğruyu bulmayı nasip etsin...
Selamlar.

dost1
18. January 2015, 03:54 PM
Selamun aleyküm,

Değerli Han Kardeşim,
Mushaftaki sözcükleri oluşturan harfler bellidir. Araplar, Nebati'den geçen harfleri kullandıkları için yazılarını - şekil olarak birbirinden farklı- onbeş değişik harfle yazmışlardır.
Önemli olan, bu harflerle oluşturulan sözcüklerin, nasıl okunabilmesi konusudur. Bu durum da "KIRAATLAR" olarak gündeme gelmektedir. Meşhur "on kıraat " ile birlikte farklı kıraatlar da vardır.
Mushafda yazılanlar Arabiyyendir. Buradaki “ عربيّاarabiyyen” sözcüğünün sadece “Arapça, Arap dili” olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Zira bu sözcük “ عربًarabe” kalıbından türeme olduğu kadar “عرُب arube” kalıbından da türemiştir. Sözcüğün “arube” kalıbına göre anlamı “fesahat, fasih konuşmak” demektir. (Lisanü’l-Arab; s. 153-159, a-r-b mad.) “Fesahat [fasih konuşmak]” ise “sözün ses ve mana kusurlarından arınmış olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi, diziminin mükemmel olması” anlamına gelmektedir. (es-Sekkakî; Miftahu’l Ulum)

Değerli Han Kardeşim,
Ne yaparsak, Mushafda yazılı olanlara bakarak yapabiliriz. Bıkmadan usanmadan -sözcüklerin lafızlarındaki gerçek anlamı anlayabilmek için- sözcüklerin türetildiği kök harflerin, "Fasih Arapçadaki" karşılıklarını öğrenmeye ve türetildiği kalıpları iyi bilmeye çaba harcayacağız. Anlama çalışmalarımızı; Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde, tertilleyerek yapabilmeliyiz. İnanın okudukça ve emek verdikçe meallerden kaynaklanan çelişkilerin yok olduğunu görüyorsunuz.
Örneklecek olursam: "Da-ra-be" kök harflerinden türeyen bütün sözcüklerin geçtiği ayetleri okuduğumuzda kök anlamın; "birşeyin başka bir şey üzerinde iz bırakması" olduğunu görürüz. Günümüzde tartışma yapılan: Darb , darabe vb. sözcüklerin geçtiği ayetleri bu kök anlamı devreden çıkarmadan okuduğunuzda gerçek tüm çıplaklığıyla açığa çıkıverir.

Unutmayalım ki, Kur'an'ın bütünlüğünde asla çelişki ve tutarsızlık yoktur. Tabiat taki ayetler ile Kur'an ayetleri arasında da bir çelişki ve tutarsızlık yoktur. (Lütfen, hatem ve tab sözcüklerini arştırınız.)

Ateş yakar, bıçak keser, su boğar, deniz yarılmaz ...

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

han
18. January 2015, 05:39 PM
Unutmayalım ki, Kur'an'ın bütünlüğünde asla çelişki ve tutarsızlık yoktur. Tabiat taki ayetler ile Kur'an ayetleri arasında da bir çelişki ve tutarsızlık yoktur.

Size de selam sevgili dost1,

Yukarıdaki cümlelerinizde geçen "Kuran" kelimesi ile günümüz mushafını mı kastettiniz?

Evet ise, tasnif eleştirileri ile bağlantılı bir açıklama;
(mushaf %100 Kuran[ikra edilen-okunan ilahi söz-öğreti]'ı içeriyor, fazlası var eksiği yok veya ne fazla ne eksik, sadece sıralanış hatalı vb.)

Hayır ise, tam olarak "Kuran" kelimesine yüklediğiniz anlamı açıklayabilir misiniz?

(Bunlar özümde arayıp durduğum sorular, eleştiri değildir!)
Sevgiler, selamlar.

dost1
19. January 2015, 12:36 AM
Selamun aleyküm,



Yukarıdaki cümlelerinizde geçen "Kuran" kelimesi ile günümüz mushafını mı kastettiniz?

Değerli Han Kardeşim,
Allah'ın, Resulü Muhammed'e vahyettikleri, El Kur'an'dır. Bu vahyedilenlerin, harflerle sahifelere yazılarak, yazılan bu sahifelerin -Arap dilinde iki kapak arasındaki sahifelerden oluşmuş her kitap mushaf olarak adlandırılır.- iki kapak arasına toplanmış hali ülkemizde Mushaf olarak adlandırılmaktadır.



Evet ise, tasnif eleştirileri ile bağlantılı bir açıklama;
(mushaf %100 Kuran[ikra edilen-okunan ilahi söz-öğreti]'ı içeriyor, fazlası var eksiği yok veya ne fazla ne eksik, sadece sıralanış hatalı vb.)

Allah'ın, Resulu Muhammed'e vahyettiklerinin yazıya dökülmüş olduğu sahifelerin -Mushafın tertibi- tertibi sahabenin görüşü ile oluşturulmuştur. Bu durum, okuyanlarca uyulması gereken tertillemede/düzgünce karışmadan dizmede sorunlar çıkarmıştır. Elimizdeki Mushaflarda, Allah'ın Resulu Muhammed'e vahyettiklerinin hepsi de noksansız yazılıdır.



(Bunlar özümde arayıp durduğum sorular, eleştiri değildir!)
Sevgiler, selamlar.
Değerli Kardeşim eleştiri de olabilir. Eleştiri kötü bir şey değildir. Yeter ki, eleştiri, yazılanlardaki doğru ve yanlışları bulup göstermek amacıyla yazılanlar olsun. Biliyor musunuz? El Kur'an eleştirilerin toplanmış olduğu bir kitaptır. Yanlış olan ne varsa eleştirir. Hatır gönül adına hiçbir yanlışa göz yummaz, savsaklamaz.

İnşaAllah bizler de yanlışlar karşısında sessiz kalmanın, ortaya konulan yanlışlara ortak olmak ile aynı şey olduğunun bilincinde olarak eleştiri görevini yerine getirenlerden oluruz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.