PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur’ân mucize bir kitaptır


Taner
1. July 2012, 04:02 AM
• Kur’ân, fesahat [anlatımda açıklık, düzgünlük ve amaca uygunluk], belağat [bir şeydeki derin anlamı ifade yeteneği] ve icaz [az sözle çok şey anlatma] bakımından; teşbih, hakikat, mecâz, istiare, kinaye, haber-inşa cümlesi: emir, nehy, istifham, temenni, nida, kasr, vasl-fasl, icaz, itnab, intak, tıbak, mukabele, umum-husus, icmal-tafsil, musâvat, zikir-hazf, cinas, seci, husnü'l-ibtida, husnü'l-intiha, iltifat vb. birçok edebî sanat açısından eşsiz bir kitap, edebî bir şaheserdir. Oysa Allah Elçisi Muhammed As’ın ne edebî bir geçmişi, ne de herhangi bir öğrenimi vardır. Dolayısıyla böyle bir kitabı kendisi yazmış olamaz.
Kur’ân, Arapların en ileri olduğu edebiyat alanında gerçekleşmiş bir mucizedir. Gerçekten de Arap edebiyatı, -bizim edebiyatımız da dahil olmak üzere- tüm dünya edebiyatına kaynak olmuştur. Kur’ân tam anlamıyla bir edebî mucizedir. Edebî alandaki yüksek seviyesi dünyaca da kabul edilen bir toplum içinden bir kişi çıkmış ve toplumdaki edebiyatçılar başta olmak üzere herkesi hayran bırakan sözler söylemeye başlamıştır. Toplumu tarafından çok iyi tanınan bu kişinin daha önce edebiyatla hiç ilgilenmemiş olması, topluma tebliğ ettiği âyet ve sûrelerin, -birbirilerine yardım etseler bile- insanların meydana getiremeyecekleri ölçüde olağanüstü olması, muhatapları büyük bir şaşkınlığa düşürmüştür. Normal hayatındaki konuşmaları ile yine o eski Mekkeli Muhammed olan bu kişi, kendisine vahyolunduğunu söyleyerek okuduğu Kur’ân ile bir mucize sergilemiştir.

• Kur’ân, evvelki kitapları ve elçileri tasdik etmektedir. Oysa onu Elçi yazmış olsaydı, mutlaka tutkularına uyar, geçmiş kitap ve elçileri onaylamak yerine kendisini ön plâna çıkararak her şeyi kendisine mal etmek isterdi.

• Kur’ân, içerisinde fizik, kimya, biyoloji, astronom, kozmoloji, eğitim, psikoloji ve sosyoloji hakkında nice bilgiler bulunması nedeniyle, içeriği ve öğretisi bakımından da eşsiz bir kitaptır.
Oysa Peygamberimiz, Mekke'de yetişmiş, hayatının her dönemi herkesçe bilinen, çevresinde herhangi bir okul veya öğretici bulunmayan bir kimsedir. Dolayısıyla, Kur’ân'daki bilgileri bilmesi bir yana, o konuları düşünmesi bile mümkün değildir. Kur’ân'ın bu özelliğinin kıyâmete kadar devam edeceği de Kur’ân'da, Onun hak olduğu ortaya çıkıncaya kadar, hem afakta [dış dünyada], hem kendi bünyelerinde alâmetlerimizi/göstergelerimizi onlara göstereceğiz. Rabbinin şüphesiz her şeye tanık olmuş olması da yetmedi mi? (61/41, Fussılet/53(Necm;249) şeklinde bildirilir.

• Kur’ân, birçok tarihî hâdise içermektedir. Allah'ın Elçisi Muhammed As. ise, böyle konulardan haberi olmayan bir kişidir. Bu hâdiseleri bilmesi de, yanlışsız olarak uydurması da imkânsızdır.

• Kur’ân, geçmişe ait olduğu kadar geleceğe ait bilgiler de vermektedir. Bu bilgilerin doğrulukları zaman içinde tek tek ortaya çıkmıştır. Bir insanın kendiliğinden, aynıyla doğru çıkan bu tür haberler verebilmesi mümkün değildir.

• Kur’ân, yapısal yönü ile de birçok mucize içermektedir. Öyle ki, geniş hacmine, içeriğine rağmen hiçbir açıdan çelişki ve tutarsızlık bulunmamaktadır. Bu husus Nisâ/82(Necm;548)'de, Hâlâ Kur’ân'ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı ifadeleriyle yer almaktadır. Yetenekleri bu işe yetmeyeceği herkesçe bilinen bir kimse tarafından, böyle bir kitabın yazılamayacağı da ortadadır.

Kur’ân üzerinde düşünen her insanın saptayabileceği bu özellikler, Kur’ân'ın Peygamberimizin eseri olmadığını gösterir. Yûnus/37 39(Necm;176)'deki, Ve bu Kur’ân, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin sadece içinde konu edilenlerin tasdiki ve o kitabın/Tevrât'ın ayrıntılı olarak açıklanmasıdır. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir ifadesi de buna işaret ederek, Kur’ân'ın Allah katından vahiy ile indirilmiş bir kitap olduğunu bildirmektedir.