PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an'da tarikat tanımı. Hangi alanları kapsar


galipyetkin
22. May 2012, 02:03 PM
''KURANDA TARİKATIN TANIMI NEDİR. HANGİ ALANLARI KAPSAR?

Bunun için en doğru iş firavunun kötü ve köklü işlerini bu kavramla nitelediği Taha-63 ayete bakalım. Kendi feodalizm ve kapitalizm piramitsel sistemini bu isimle isimlendirir. Selam ona Musa’ya karşı çok şiddetli karşı koymaları gerektiğini o zamanın piramidinin en üzerinde bulunan feodal beylere-toprak ağalarına ''sınıflı toplumunuzu koruyun sembolümüz olan piramitsel sisteme sahip çıkın, yoksa bu halk arazilerinizi alıp kollektif çiftlikler yaparlar'' diye tahrik ederek kışkırtıyor.

Şöyle ki:

“Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleriyle sizi yerinizden çıkarmak ve sizin örnek tarikatınızı ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbaz (sözün büyüsünü kullananlardır) sadece."(Taha-63)

Demek ki tarihin en eski matadoru firavun ve onun serbest yer ve serbest rekabete dayanan sistemidir. Günümüzde sadece biçim ve taktik değiştirmiş ”Gaip şer’dir”, Finans-Kapitalin ta kendisidir. İnsandaki mülk şehvetini tahrik ederek sonuç alır. Sembolünü de Doların üzerine koymuştur. Bu siyasi ve ekonomik tarikatın sembolüdür.

Selam ona Davut o piramidi baş aşağı çevirmişti. Ama şer güçlüler onu Bild-Der Berg(Dağ resmi, yani piramit, yani tarikat) haline çevirdi. O cehaleti ve akletmemeyi kullanır. Onun ideolojisinin insanını ise dini tarikatlar yetiştirir; köleci ve kölelikten rahatsız olmayan insan tipini. Astına haşin, zirvedekine yılışan insan tipi…Cahil bırakılan toplumda avlanır. Ağını buralara serer.

Ondan kurtulmanın yolu ilmi farz bilip doğruyu yılmadan araştırmak ve Kuran ve onun dili olan Arapça sözlüğe diyalektik ilminin sonsuz yararıyla bakmak gerekir. Öyle ise hem boynuzlanan, hem de boynuzlanması için boğaya uzatılan ''Muleta'' işlevi gören kesimin, hem de renk körü boğanın EHİL ELLERDE iyi bir dini eğitimden geçirilmesinden başka çare yoktur. Bilgilendireceği konuların başında ise, hak dinin gerçek ekonomi politiğinin anti kapitalist olduğu gerçeğidir. Din felsefesi, din sosyolojisi, hak din ekonomisini iyi belletmek gerekir. İnsanları karanlığın eline teslim etmek renk körü boğaya yakışan tavırdır. Gittikçe kan kaybetmesi ve ülkeye de kan kaybettirmesi bu körlüğündendir…

O gaddar matador, adalet ve kıst karşıtı kişi ve sistemler, özelleştirme içinde bir yerde veya birkaç yerde siperlenmiştir. O, global çapta ve nitelikte finans kapital(Hak dinin Deccal dediği) iç siyasette özelleştirmeci zihniyetlerdir. Dışta ise yine finans kapitalin merkezi ve destek örgütleridir. Bunun için Yuhanna esinlerine bakmak yeterlidir.. Orada kimlik verilir, gazaba uğrayan Deccal Plutokrasinin duayeni olan devlettir. Yani Deccal finans kapitaldir. Kapitalizmdir. Liberalizmdir.

Bunların tümüne Firavun, “örnek tarikatınızı budur, bunu bırakmayın” dediğine göre(Taha-63) biz bunu tarikat ortak parantezine alabiliriz. Öyle ya, Dünyanın ve zamanın sayılı matadorlarından olan ve hem tarihin, hem dinler tarihinin zulümde başat mizacıyla tanımladığı firavun, zulümden nemalandığına göre bu konuların da uzmanıdır. Bilirsiniz ki, Tarikat kavramının sözlüksel anlamı da, Kuran Taha suresi 63. ayet anlamı da iki şeyi anlatır bize: Birincisi sınıflı toplum ikincisi köleci eğitim. Renk körü olmayan bunu görür.

Öyle ise biz tarikat derken hiyerarşik yapılanma içeren, sınıflı toplumu savunan ve bunu adil bulan bütün asimetrik sistemleri de içine alan bir piramitsel yapılanmayı kasdediyoruz. ''Dini tarikatlar'', ''Siyasi tarikatlar'', ''Sosyal tarikatlar'', ''Ekonomik tarikatlar'' diye dört sınıfa ayırabileceğimiz gibi, şöyle de isimlendirebiliriz. ''Tarikatın dini nitelikli ve işlevlisi'', ''Tarikatın sosyal niteliklisi'', ''Tarikatın siyasi niteliklisi'', ''Tarikatın ekonomik niteliklisi''. Global olan ve finans kapitalle iç içe bulunan ise, yine piramitsel yapının ilke yapıldığını bildiren ismiyle Bild-Der Berg’dir. Yani dağ resmi. Bu piramittir ve ezelden beri komprador burjuvazinin, feodalizmin, kapitalizmin simgesidir. İnanmazsan doların üzerindeki ''sizi denetliyoruz'' diyen bir göz de içeren piramide(tarikata) bak.

Demek ki, tarikat kavramı konusu çok işlenmiş bir konu olmadığı için onun geniş anlamları hakkında gerekli bilgi verilmeli ki, insanlar bu yapılanma türünden sadece dini nitelikli olanı taşlayıp durmasın; resmin bütününü görebilsinler. İnsanların elin işaret ettiği yöne değil de eldeki yüzüğün taşına bakmalarını sağlayanların yanıltmalarında, cambaza bak diyerek asıl sorun olan adaletin ayaklar altında çiğnenmesinde ve bunlara kananların da suçu küçük de değildir ama, piramitsel yapılanma(Tarikat) konusunda bilimsel ve geneli kapsayan bir bilgi karşısında, dini tarikatlar eleştirisinden herkes kendi payların almalıdır. Finans kapital tarikatı, oligarşi, Plutokrasi, liberalizm, Kapitalizm tarikatlarının(sınıflı toplum ve piramitsel yapılanma) hepsi payları almalı ki, insanlar geçmişte olduğu gibi yanıltılmasınlar.

Nasıl çok uyanıklar kesimi, Mason kavram ve kurumunu İsrail oğullarına fatura edip çıkar işin içindende, milyonlarca insanı aldatıp uyutur, oysa ki Mason, her maddiyatçı, dünyacı, kapitalist ve plutokratı kapsadığı ve kapitalizmin çıkarcı bencil insanını tanımlayan bir kavram olduğu halde, bunu gözden kaçırmak için Yahudi de başlatır; Yahudi de bitirirler kavramın kapsamını. Böylece de, zavallı orta doğu insanı ve Türkiye, Amerika’yla dost olur da, İsrail’e düşman kesilir.

Oysa asıl ırkçı emperyalistin büyüğü Atlantik kıyısıdır; zamanımızda dinsel tarikatları revaçta kılan aymaz epiklerdir(Liberalist dincilerdir). Doğru dürüst ve dini eğitimin yeteri kadar öğretilmesine izin verilmediği ortamda, tarikatlar bu işi üstlenmek ve dolayısıyla sermayeleşmek zorunda kalmışlardır. Matador, ekipleri kışkırtırken, liriklere de(Liberalist dinciler) çözüm yolları önermiştir. Amaç ise, sonunda finans kapitalin her kesim tarafından istenilir hale getirilmesidir.

Öyle ise ''Siyasi tarikat'' denildiğinde, bütün hiyerarşik ve sınıflı yönetim biçimlerini anlayacağız. Yani siyasi tahakkümü onaylayan bütün sistemler, siyasette mülkü iştirak halinde kullanmayan(Antidemokratik sistemler) müstebit sistemlerin piramitsel yapılandığını zaten bilmekteyiz. ''Sosyal tarikatsal yapı'' dediğimizde, eşrafiyeti, sınıflı toplumu anlayacağız. ''Ekonomik tarikat veya ekonomide tarikatsal yapılanma'' deyince ise, bir azınlığın maddi değerlerin çoğuna hükmettiği bir sistemi anlayacağız(Haşır suresi 7 ve 11. ayete aykırı olarak). Yani Liberalizm-Kapitalizm ve tüm Plutokratik çarpık sistemleri anlayacağız.Buna yaygın ismiyle göstermelik siyasi demokrasi demekteyiz zaten. Çünkü mülk kavramının kapsamına giren üç önemli unsurdan sadece hükmetme ergi iştirak halinde kullanılmaktadır. Buda tam değil, göstermeliktir. Demek ki, önce önem sıraları değiştirilen dini değerler onlar için sorun yapılmış, sonra sorun devamlı iktidarda olmak ve hatta kaşıdıkça siyasi desteği artacak hale getirilerek sıcak tutulması açısından bir gurup masum insan Muleta durumuna gerilmiştir.

İşte Matador bu sayılanların hepsi ve bir biçimde çıkar birliği nedeniyle var olmak için yok etme emellerinin birlikteliğidir. Zaten Matador, Matar kavramından alınma olup, öldürüp yok etmeyle ilgilidir. Bu sistemlere razı olanların hakikati şudur: ''Sen bizim çobanımız , biz senin sürünüz'' demektir. Yani siyaseten, sosyal açıdan ve ekonomik açıdan çobanlar ihdas edip -meydana çıkarıp- bunların emrine girmek ve ellerine bakmak zilletine katlanmaktır. İçerde olsun dışarıda olsun, böyle yapanları kınayan ve bunu yasaklayan en bariz Kuran ayeti ise Bakara suresinin 104. ayetidir. Bu ayette Allah, insanın peygamberleri bile çobanlar olarak görmeyin bizi güt demeyin diye ikaz eder. Sadece gözetenler veya hak ile İnzar(Uyararak), öncelikle batıl ve zulum yollarından dönmelerini İnzar etmesi kasdedilmiştir. Her halükarda tüm a-simetrik, sınıflı, piramitsel ve Taha suresinin müşterek paranteze aldığı, hayatın bütün alanlarında tarikatsal yapılanmayı ret etmemizi bize haber verir. Çünkü Allah, kullarının ''vakarlı'' olmasını ve kendisini siyasal, ekonomik ve sosyal haklarını bir kişiye ve sınıfa devrederek sürü olmasını ona reva görmez, bunu zillet sayar.

Tarikatın dinde yapılanmasına gelince, bu örgütlenmenin öncesinde, İslam’ın ilk dönemlerinde bulunmadığını biliyoruz. İlk zamanlara Suffa toplumu vardı ki, bunlar gezici vaizler gibi görevleri de yaparlardı. Gezici dervişlerde bu guruptadır. Burada hiyerarşik yapılama bulunmadığı için bunlara tarikat denmezdi, cemaat veya erdemliler toplumu diyebiliriz. Zühd üzere (mülkten uzak) yaşamayı ilke edinmişlerdi. Zaten isimleri de iki ayrı kavramdan gelir. Birisi saflaşma temizlenme ve temiz kalmaya azami özen gösterenler anlamına gelir. Diğeri ise yine hiyerarşiyi reddedenler oldukları için safta olma, aynı hizada olma ve birbirinden ileri geçmeme, geri kalanı da çekip yanına alma anlamından isimlendirilmiştir. Zaten camideki safın sembolik anlamı da budur. Aynı istikamette işler, gönüller, menfaatler birleştirilerek aynı adım birliğiyle aynı istikamete yürümeyi simgeler. Rekabetle ileri geçeni, hasedle geri bırakılanı olmayan eşitlerin kardeşliğini ilke yapmıştır. Emir almaz, dini talimat almaz, çünkü onlar hakkı, hakikati ve şeraiti içselleştirmiş ve kalplerine yazmışlardır. Bunun için onların manevi üstünlüğü, hakka en derin saygı ve sevgiyi duyanlar ve halka en çok yararlı olanıdır. İslam uygulamasında bu anlayış bir havra, manastır, biçimine dönüşemedi, zaten buna mülk-devlet anlayışı izin de vermezdi.Tarikat hiyerarşik yapılanması daha ziyade haçlı seferlerinin etkisiyle oluştu dense yanlış olmaz. Şimdilik şuna değinelim ki, günümüz tarikatlarının dokuz yüzlü senelerden itibaren halkın bilgilendirilmesinde tarihte işlevleri olmuşsa da, sakıncalı tarafı isminden de belli olduğu gibi, hiyerarşik ve piramitsel, siyasal ve ekonomik sistemin adamlarını yetiştirmesindedir. Sınıflı toplumu eleştirmez, aksine kendiside sınıf ve dereceler üzerine kurulu olduğu için tabir caizse köleci bir eğitim ve sorgu sualsiz itaati şuuraltına yerleştirir.

Bu tezgahtan geçen insanlar, ticarette kendi benzerleri olan liberalist sistemlere eğilirler. Çünkü şuuraltlarında eşitlik algısı yoktur, eşitsizlik, asimetri ve piramitsel siyasal ve ekonomik sistemler taraftarı olurlar. Siyasi alanda yetki sahibi olduklarında ise, halkını mürit yerine koyar ve müstebitçe hareket eder. ''Düveli muazzamayı''-batılı güçleri- ihanet derecesinde gözünde büyütüp, onu da mürşit gibi gördüğü için ona inanılmaz bir saygısı ve hürmeti vardır. Çoğunlukla işçisinin, memurunun, çiftçisinin derdiyle ilgilenmez, hatta onları azarlar, ama düveli muazzamanın küçük bir dışişleri temsilcisine bile haddinden fazla rağbet eder, onu şeyhi gibi görür… Türkiye, Türk Siyaseti ve din yaşamı ile Türk İnsanı bu yönde en büyük laboratuvardır.

Şimdi Bakara suresinin köleleşmeyi ve beni güt demeyi reddeden bu güzel ayeti verelim ve bitirelim.

“Ey iman edenler! "Râinâ"(Bizi güt, çobanımız) demeyin, "unzurnâ"(Bizi gözet) deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır.(Bakara-104)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
(Adalet ve Rahmet Sitesinden)