PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : KURTULUŞ REÇETESİ: Akıl ve Kur’an nimeti


pramid
7. September 2011, 11:21 PM
KURTULUŞ REÇETESİ: Akıl ve Kur’an nimeti


“ Çoklukta/çoklukla yarışma gafleti sizleri oyaladı. Ta ki, mezarlara varıncaya kadar. Hayır, öyle değil! Yakında bileceksiniz. Sonra, asla öyle değil, yakında bileceksiniz. Hayır, şüphe götürmez kesin bir bilgi ile bilseydiniz, Muhakkak ki, cehennemi görür anlardınız. Sonra, gerçek şu ki, onu apaçık ve kesin bir görme ile göreceksiniz. Sonra, o gün elbette nimetlerden sorguya çekileceksiniz.”(102 Tekasür 1–8)

Kevser suresinde geçen “Kevser” kavramı anlam ve içerik bakımından her türlü nimeti kapsar, bu nimetlerden birisi de akıldır. Akıllarını iyi kullanmayanların, bu nimetin hesabını veremeyecekleri açıktır. Tam bu noktada akıl nimetini iyi/doğru kullanmayanlar ile ilgili şu ayeti hatırlamamız çok yerinde olacaktır; “Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir ve O, pisliği/azabı aklını iyi kullanmayanlara uygular/kılar.”(10 Yunus 100). İnsan kendi aklını gereği gibi kullanmadığında büyük bir ihtimalle ömrünü bir mukallit olarak geçirmek durumunda kalır. Mukallit bir hayat süren insanın gerçek anlamda mutlu olması ve sahici bir acı duyması zordur, belki de mümkün değildir. Aklını kullanmayana, başkasının aklının da bir yararı olmaz.

Kevser ve Tekâsür sureleri sanki iç içe geçmiş bir bütün sure gibiler. Zaten Kevser ve Tekâsür kavramlarının aynı kökten geldiğini biliyoruz. Aynı şekilde iniş sırasına göre beşinci sure olan Fatiha suresindeki isteğimiz/duamız olan,“Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet. Nimetine erenlerin, gazaba uğramayanların ve sapmayanların dosdoğru yoluna!”(1Fatiha 4–7 ) ayetleri içinde “Nimetine erenlerin/nimet verdiklerin” ifadesinin konumuzla yakından ilgisi vardır. Bu bağlamda Kevser kapsamındaki nimetlerden birisi de Kur’an’ı Kerim’dir. Tekâsür suresindeki “Sonra, o gün elbette nimetlerden sorguya çekileceksiniz” ayeti ile belki de en başta hesaba çekileceğimiz nimetler akıl ve Kur’an’ı kerim’ dir.

Akıl ve Kur’an nimetleri iyi ve doğru kullanılabildiğinde İlme’l-yakin(tereddütsüz ve kesin bilgi) derecesinde anlayış ve kavrayışın meydana gelebileceğini söyleyebiliriz. Ayrıca akıl, Kur’an’ın anlaşılması ve Kur’an da aklın iyi kullanılması için önemli ve çok değerli kaynaklardır. Düşünmek, anlamak, anmak, kavramak, öğüt almak gibi zihinsel işlemlerin akılla yapıldığı bilinen bir gerçektir. Aklını kullanıp Kur’an’ı anlamak isteyen ve O’na inanan herkes Kur’an’ı anlayabilir ve bu zaten onların görevidir. “Dikkat edin, açın kulağınızı! Düşünüp öğüt almanız için Kur’an’ı kolaylaştırdık, düşünüp öğüt alan yok mudur?”(54 Kamer17, 22, 32, 40) , “Kur’an okumakla emr olundum. Her kim doğru yolda yürürse, yalnız kendi yararına yürümüş olur. …”(27 Neml 93) , “Kur’an’ı sana farz kılan, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. …”(28 Kasas 85) , “ … Sana her şeyi açıklayan, Müslümanlara doğruyu gösteren rehber, rahmet ve müjde olarak Kitabı indirdik.”(16 Nahl 89) , “Öyleyse sen sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin. Doğrusu bu Kur’an sana ve ümmetine bir öğüttür ve kesinlikle ileride bundan hesaba çekileceksiniz.”( 43 Zuhruf 43, 44) , “Bu Kur’an’ı hâlâ anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer O Allah’tan başkasından gelseydi, onda çok ihtilaflar/aykırılıklar bulurlardı.” (4 Nisa 82)

Her an kapımızın önünde bekleyen Tekâsür(çoklukta yarışma) ve çoklukla kibirlenme tehlikesi/batağı, bizi kendilerine Allah’ın nimet vermediği, Kevser’inden mahrum bıraktığı ebter kimselerin yoluna çekebilir. Bu durumda Allah’ın pislik ve rezillik azabına uğrayabiliriz. O halde akıl ve Kur’an nimetini gereği gibi değerlendirip kullanmayı bir kurtuluş reçetesi olarak görmeli ve bunların hesabını verebilmek yolunda çabalamalıyız(ceht/cihat etmeliyiz). Akıl ve Kur’an’ın hesabını verebilmek; diğer nimetlerin hesabını verebilmeyi de kolaylaştırır.

Çoklukta yarışma ve çokluk için uğraşıp boğuşma insanı her konuda adaletsizliğe ve haksız davranışlara sürükler. Etrafımıza bir bakalım; dedesinden, babasından, anasından veya herhangi bir şekilde kendilerine miras kalan kişilerin o miras kalan mallar konusunda kendilerinin hiçbir emeği, parasal ve başka türlü bir katkısı olmadığı halde bölüşürlerken nasıl birbirlerini yiyorlar! Mahkemeler miras davaları ile dolup taşıyor. Bazı örnekler; anne-baba ölmüş kalan mirası bir şekilde çocuklardan birisi kendi üzerine yazdırmış, diğerleri ile davalı, kavgalı ve küsler, hatta cinayetler işlenmiş. Ya da anne-baba sağlığında mallarını bir çocuğun üzerine tapulamış, o çocuk da hiç itiraz etmeden, “bu mallarda kardeşlerimin de hakkı var” dememiş ve tapuları kabul edip bilmem hangi bankanın sağlam bir kasasında saklamış. Anne-baba üzerine hak vaki olunca başlamış bir kavga… Neden? Bende daha çok olsun diye!

Şirketler arasındaki pazar payı kapma, pastanın en büyük kısmını diğer şirketlerin üzerine binerek(rekabet ederek) yeme, verimli çalışan elemanları ayartıp şirketlerine transfer etme, spor sektöründeki sporcu transfer savaşları, müthiş şikeler ve buna benzer birçok şey… Niye? Çoklukta yarışı kazanayım da böbürlenip kibirleneyim diye! Aynı şekilde medya sektöründe patronlar köşe yazarlarına daha çok ücret vermeleri ile yazarlar da daha çok aldıkları avro ya da dolarlar ile yarışlara katılıyorlar ve çeşitli yerlerde sahip oldukları mal varlıkları ile kibirlenip böbürlenmede yarışıyorlar ve ölünceye kadar böylece oyalanıp duruyorlar. Halklar açlık ile boğuşup zalimlerin zulmü altında inlerken krallar, şahlar, padişahlar, başkanlar, başbakanlar, bakanlar, müsteşarlar, ceolar, yönetim kurulu başkanları, S.T.K. başkanları, ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşların yöneticileri vs. ler de yönetim/mülk erkleriyle yarışın içindeler; iktidar entrika ve kavgaları…

Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde olup nimetlerin hesabını verebilmek için çabalayanlar; adalet, eşitlik, özgürlük, huzur, güven ve barış için çalışarak, kazanıp harcayanlar… Onlar daha çok kazansınlar. Bu herkes için iyi olur. Ama unutulmasın ki, Resulullah’ tan rivayet edildiği gibi; “Zenginlik çok mala sahip olmak değildir, asıl zenginlik gönül zenginliğidir(göz tokluğudur).”(1)

Ruhları daralanlar evleri genişletmek peşine düşüyorlar. Ev, daire, çarşılardaki dükkân, iş hanı, alışveriş merkezi sayılarıyla ve şirketlerle, çiftliklerle, fabrikalarla yarışanlar dünyayı cehenneme çevirdiler. İklim bozuldu, hava kirlendi, ahlak zedelendi, namus ve iffet yere düştü, nesiller ve hars (kültürler/medeniyetler) öldürüldü, emperyalizm ve kapitalizmin azgınlaştıkça azgınlaşması/tağutlaşması suçsuz günahsız birçok insanın ölmesine, yaralanmasına, evsiz barksız kalmasına, aç kalmasına, yurdundan ayrı kalmasına ve daha başka zulümlere uğramasına neden oldu… Yazık! Değer miydi? Oysa mal insanda emanet, mülk zaten Allah’ın…

Yukarıda akıl ve Kur’an nimetini doğru bir şekilde kullanmayanların/değerlendirmeyenlerin mukallit bir hayat süreceklerinden söz etmiştim. Bu bağlamda en çok göze çarpan, insanlar arasında şöhret ve servet peşinde koşanlar olduğu kolayca gözlenebilir. Ben şunu merak ediyorum; bu insanlar yaşlılık ve ölümcül hastalık dönemlerinde ne hissediyorlar ve hissettiklerini dürüstçe açıklayabiliyorlar mı? Özellikle şöhret peşinde koşan eğleanceye yönelik sektörlerdeki sözüm ona meşhur kimseler “Keşke ben de normal bir yuva kurup mutlu bir ailem ve mütevazı ama günahsız bir yaşantım olsaydı!” diyorlar mı?

Bilindiği gibi kendilerinden önceki ve kendi zamanlarında yaşayan idollerini(put/mini put) taklit ederek yaşayan servet ve şöhret düşkünü/tutkunu insanlar bu yolda bitmez-tükenmez yarış içindedirler. Onlar orta yolu(itidal/vasat) bilmezler ve rekabet(birbirlerinin üstüne binme) hırsı/ihtirası bütün benliklerini ahtapot gibi sarıp kuşatmıştır. Servet ve şöhret hevesi sarmalında dönerek vardıkları yer çoğu zaman acılar çukuru olur. Medyada gün geçmiyor ki böyle haberler yer almasın. Şöyle geriye dönüp bir baktığımızda belki bizim de tanıyıp sempati duyduğumuz birçok şöhret ve servet sahibi insanın medyada yer alan hastalık ve ölüm haberlerini anımsayabiliriz.

“Sonra, o gün elbette nimetlerden sorguya/hesaba çekileceksiniz.” İfadesi bir uyarış çığlığıdır(Bir önceki yazımız). “O Gün” belki bir yüzüyle de bu gündür. Gün, gece ile gündüzden meydana geliyorsa, sen içindekileri görünene bak… Akıl ve Kur’an reçetesi seni görünmeyende de kurtuluşa ulaştıracaktır…

hiiic
8. September 2011, 12:10 AM
Ruhları daralanlar evleri genişletmek peşine düşüyorlar. Ev, daire, çarşılardaki dükkân, iş hanı, alışveriş merkezi sayılarıyla ve şirketlerle, çiftliklerle, fabrikalarla yarışanlar dünyayı cehenneme çevirdiler.

Bu yapılanlarda bir sorun yok. sadece nimete karşı nankörlük ediliyor... Nimete nankörlük edilmese, malında ihtiyaç sahibinin hakkı gözetilse ve böbürlenilmese bir sorun yok. Nefsini cimrilikten korursa kurtuluşa erer. Böylesi hanlar hamamlar, apartmanlarıda olsa bir sorun olmaz. Çünkü sahip olduğu nimet ile böbürlenmez, yetimi itip kakmaz, onun yemeğine özenir, yoksula ihtiyaç sahibine verir. Adaletle hükmeder. Böylesine mal mülk kazanması sevaptır, böylesinin malı dünyada kendisine göz nuruyken ahirette de af mağfiret için destek, şefaatçidir.


Davut, süleyman ve zülkarneyn de dünya malının zengin kiracılarıydı...

gerçek hanif
9. September 2011, 07:57 AM
Bu yapılanlarda bir sorun yok. sadece nimete karşı nankörlük ediliyor... Nimete nankörlük edilmese, malında ihtiyaç sahibinin hakkı gözetilse ve böbürlenilmese bir sorun yok. Nefsini cimrilikten korursa kurtuluşa erer. Böylesi hanlar hamamlar, apartmanlarıda olsa bir sorun olmaz. Çünkü sahip olduğu nimet ile böbürlenmez, yetimi itip kakmaz, onun yemeğine özenir, yoksula ihtiyaç sahibine verir. Adaletle hükmeder. Böylesine mal mülk kazanması sevaptır, böylesinin malı dünyada kendisine göz nuruyken ahirette de af mağfiret için destek, şefaatçidir.


Davut, süleyman ve zülkarneyn de dünya malının zengin kiracılarıydı...

ihtiyaçtan arta kalanın tamamını dağıtsa insan bu kadar zengin olabilir mi ? hiiç kardeş.

hiiic
9. September 2011, 09:00 AM
malın hepsini dağıtın tarzı bir ayet yok. İnfak için ihtiyaç fazlasını kullanmamız emrediliyor.

İsrâ 29
Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.

tamamını dağıtma işi iblisimizin fısıltısı olup geleneksel öğretinin öğrettiği ruhban dervişlerinin bilinçaltından yansımasıdır. Oysa Allah tamamını verin emretmez.

Ancak savaş gibi durumlar hariç.. zaten Kurtuluş mücadelesinde halkımız elindeki varını yoğunu ihtiyaç fazlası eksiği demeden vermiş hibe etmiştir. Allah bu toplumdan nice cennetlik insanlar çıkardı.



Peygamberimiz de zengindi;
Duhâ 8
Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?

ve ihtiyaç fazlasını devletine milletine geri verdi.

***

Ayrıca ihtiyaç fazlası kavramı çok değişkendir,,, kişiden kişiye hatta dönemden döneme değişir.

Şu anda kimilerine göre helikopter bir ihtiyaçken size göre olmayabilir.

Bu ayetin asıl muhatapları yani ihtiyaç fazlasının içinde yüzüp de o malda cimrilik edenler belli... İsim zikredip günah almaya gerek yok...

Anonymous
9. September 2011, 09:49 AM
Rabbimiz hayırlarda yarışanlardan olarak ölmemizi nasip etsin.

hiiic
9. September 2011, 10:59 AM
Muhammed 36
Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükafatınızı verir. Ve sizden mallarınızı (tamamen sarfetmenizi) istemez.

Muhammed 37
Eğer onları (tamamını) isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

Muhammed 38
İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.

sanırım daha açık oldu...

İsrâ 29
Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.

Mal kazanmak günah değil. 2 şeye dikkat ettiği müddetçe ; Böbürlenmiyecek ve Nankörlük etmeyecek, malın şükrünü verecek.

Yani mal amel için lazım değil. Amel için gerekli mala hep çıplak olsak da yerine getirebiliriz. güler yüz ve anlayışlı tutumla hatta insanları affederek bile yerine getirebiliriz. Mal çok olunca amel edilmiyor, yanlışa düşmemek gerekiyor. Malı çok olan amele değil yanlışa daha yakın çünkü Böbürlenme ve nimete nankörlük edip cimrilik etme günahına daha yakın...
Kısaca dünya malı tehlikeli, bu nedenle Allah bol bol vermiyor, azgınlık etmememiz için kısıt koyuyor. Ama kimilerine bu kısıtı koymadı, firavun gibi azdırıldılar ve sonsuz sandıkları bu hayatta sadece akibetlerini bekliyorlar...

gerçek hanif
9. September 2011, 12:18 PM
Peki ben dünya malından çok istiyorum.Dağıtmak ,fakirlere yardımcı olmak istiyorum.Ama Allah(c.c) bana değil, Fakiri düşman belleyen zihniyettekine veriyor bu yüzden yeryüzünde bozgunculuk adaletsizlikler ortaya çıkıyor.Ben ve sen gibi düşünenlere verse bugün bunları konuşuyor olmazdık diyorum.sen ne dersin Hiiç kardeş.
Şimid bana şans oyunundan trilyonlar çıkmış olsa ( Mesela oynadığım yada aldığım yok ta misal yani ) onu fakirlere dağıtacağım desem Allah bize bu fırsatı neden vermiyor ?

hiiic
9. September 2011, 12:48 PM
Allah(c.c) bana değil, Fakiri düşman belleyen zihniyettekine veriyor bu yüzden yeryüzünde bozgunculuk adaletsizlikler ortaya çıkıyor.

Benjamin Franklin (şu 100 dolardaki kaliteli insan. ABD ye böyleleri geldiği için çok kısmetli şanslılar) der ki; Para ile insanın ortak yanı her ikisinin de birbrinin sahtesini yapmasıdır der.

Paranın yada genel tabirle dünya malının yoldan çıkarıcı etkisi gücü var. İyiyim diyen pek çok insana zenginlik gelince bir bakmışsın tamamen değişmiş. Bu hepimizin çevremizden gözlemlediğimiz bir olay. Fakirlikten zenginliğe tırmanan insanlar bir bakıyorsun ki geçmişlerini unutuyor, hatta o malda o kadar da fazla cimri oluyorlar ki...

Bu nedenle iyi insan kötü insan diye ayırmak istemem. Elbette bu yazdıklarımıza şahit olan gören Yüce Allah dilediği insanın nefsini temizler, onlar müstesna.

Muhtaç durumdayken eğer para kazanırsa yardım yapacağım bilmem ne edeceğim diye atıp tutan pek çokları parayı bulunca yoldan çıkmışlar hatta Kuranı görmezden gelmişlerdir.... Allah bu dünyanın bu evrenin sistemini böyle yaratmış, o dünya malını imtahan hayatı için yoldan çıkarıcı şekilde yaratmış... bizleri de yoldan çıkmaya müsait olarak...

Kısaca rabbimin ayırdığı sıfatla insanı bu bahsettiğimiz konuda genel olarak 2 gruba ayırabiliriz.

Alak 6-7
İnsan kendisini yeterli gördüğü zaman azgınlık eder.

Kuranın genel anlatımı da bundan bahseder bize...

Şimid bana şans oyunundan trilyonlar çıkmış olsa ( Mesela oynadığım yada aldığım yok ta misal yani ) onu fakirlere dağıtacağım desem Allah bize bu fırsatı neden vermiyor ?

:)

Yoksullara böyle bir yardım İslami bir çözüm değil. Kuran bize Salat ı ikame etmemizi emreder. Bu şekilde ihtiyaç sahibine ulaşılabilir. Sadakalar sevaptır ama her amelin derecesi farklıdır.


Dağıtmak

Mal dağıtmak Yasak... mal infak edilir, şükrü verilir. zekat (vergi) ve sadakalar ile infak edilir.
Mal dağıtmak kişileri dilenciliğe bile alıştıracağı için günaha sebep olur... Ayrıca dağıtanında kınanma tehlikesi var.

hiiic
9. September 2011, 01:03 PM
Daha açıklayıcı olması için dünya malının tehlikeli özelliklerini APAÇIK anlatan ayetleri paylaşmak isterim. Aslında başlıbaşına bir konudur.

Bakara 258
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi!

En’âm 44
Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.

İsrâ 16
Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helake müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.

Kasas 58
Biz, refahından şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

Sebe’ 34
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkar ediyoruz, demişlerdir. (varlıklı padişah ve yalakalarının M.Kemal ve Dostlarını tanımadığı günü hatırlıyor musunuz?)

İnşikâk 13
Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.


O unutulmayan arkadaşı da hatırlayalım... Günümüzde 1000lercesi var..

Kasas 76
Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

Yani dünya malının insanı yoldan çıkaran özelliği var. Rabbimiz halimizi pek iyi görüyor, bizlerin azmıyacağını, nankörlük etmiyeceğini, böbürlenmiyeceğimizi bilse emin olun zenginliği katmerli katmerli verir. Ben kendi adıma rabbime ve ayetlerine güveniyorum, onun verdiğine razı olmaya çalışıyorum, hakkettiklerim yüzünden verdiği belalara sabretmeye çalışıyorum. O en güzel vekil, yol gösteren düzene koyandır.
Bu ayetleri konuyla bağlantılı buldunuz mu? Açıklayıcı oldular mı?

Anonymous
9. September 2011, 03:40 PM
Şimid bana şans oyunundan trilyonlar çıkmış olsa ( Mesela oynadığım yada aldığım yok ta misal yani ) onu fakirlere dağıtacağım desem Allah bize bu fırsatı neden vermiyor ?


Şans oyunları haramdır ve haram ile hayır hasenat işleyemezsiniz.

Ayeti tam olarak hatırlayamadım ve arayınca bulamadım fakat haram yolla kazanılan ile hayır işlenemeyeceğine dair net bir ayet okumuştum.

Şans oyununu oynayınca kazanamasanız bile para vererek bu işi DESTEKLEDİĞİNİZ için harama girmiş olursunuz diye düşünüyorum.

Bu arada Kuran'da yasaklanan Kumarı araştırırsanız Arapların kendi aralarında HAYIR için yaptıkları bir kumar işi olduğunu görürsünüz. Buna rağmen "onda fayda da vardır" denmiştir ama şeytan işi bir pislik olduğu için haram kılınmıştır.

Anonymous
9. September 2011, 03:48 PM
Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır.

Zuhruf 33-35

gerçek hanif
9. September 2011, 05:37 PM
Şans oyunu kumar mıdır kesin kez ?Allah c.c bir şeyi yasak etmişken tüm oyunlar buna dahil edilebilir mi ? Mesela Müşrik Araplarda Milli piyango çekiyormuydu ? Yada Bahis oyunları varmıydı ? Sayısal şans topu.Ebu cehil'in Çarkı felek gibi kasnak gibi bişey döndürdüğünü bir filimde seyretmiştim.Bunlar külliyen harammı mesela.Kur'anda isim zikredilmesede buna rağmen de mi ?

Anonymous
9. September 2011, 05:47 PM
Şans oyunlarında kazanan oluyor, peki kaybeden olmuyor mu? Kaybedenin hakkı kazanana geçmiyor mu? Ayrıca kazanan EMEKSİZ başkasının sırtından kazanmış olmuyor mu?

3 kişi ortaya 1000'er TL koysak bazı işlemler sonucu (kura veya şansa dayalı başka başka şeyler) bir kişi ortadaki 3.000 TL yi alsa bu kumar değil midir?

3 kişi değil de 3.000 kişi ortaya 1'er TL koysa ortadaki 3000 TL yi bir kişi alsa bu yine kumar değil midir? Aradaki fark nedir?

Kaldı ki peygamberimiz zamanındaki kumar bunun gibi değilmiş kazanılan doğrudan bağışlanırmış. Yasaklanan bu.

hiiic
10. September 2011, 06:42 AM
Şans oyunu kumar mıdır kesin kez ?Allah c.c bir şeyi yasak etmişken tüm oyunlar buna dahil edilebilir mi ? Mesela Müşrik Araplarda Milli piyango çekiyormuydu ? Yada Bahis oyunları varmıydı ? Sayısal şans topu.Ebu cehil'in Çarkı felek gibi kasnak gibi bişey döndürdüğünü bir filimde seyretmiştim.Bunlar külliyen harammı mesela.Kur'anda isim zikredilmesede buna rağmen de mi ?

Büyük Allah bizlere şans ve kumar ile para kazanılınca, o paranın kullanılmasının haram olduğunu söylemez emretmez... Kumar ile kazanılan haramdır demez...
Der ki!!!; kumar veya şans ile nasip kazanmayı aramak haramdır. Yani insan daha loto oynamaya başladığınız anda haramı işliyor. Bırakın kazanmayı, o kağıdı einize aldığınız an elinize ateşi tutuşturuyorsunuz. gerisini siz hesap edin. Ateş bu ateş.

Maide 3 ...fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı....

yani siz şans olarak nitelendirebileceğiniz herhangi bit yolla nasip aramaya başladığınız an Harama düşüyorsunuz ki gerisini hesap edin. Gerçketen doğru çünkü şansa destek vermiş oluyorsunuz, şeytan pisliğine destek vermiş oluyorsunuz. Gençlerimizin nasıl iddaa adı altındaki şeytan pisliğine alıştırıldığını takip edin, böylece kumara ve kolay para kazanma yollarını aramaya düşüyorlar ve ne yazıkki sosyal zararı hesaplanabilecek türden değil.



Sadece şans oyunları değil,,, HAC için kuran çekmek bile HARAMDIR!!!!!... diyanette bu işte neden ısrar ediyor o bile çok düşündürücü...
Sevap kazanacağını uman bir sürü insanan farkında bile olmadan Haram yiyor, haram yolla çöl gezisi yapıyor. Üstelik bırakın sevabı, putperest pagan ibadeti yaptırılıp geri geliyor...


Mâide 90
Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

Mâide 3
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Fal, kura, kumar gibi şeylerle kısmet aramak haramdır.

Peki hac için ne yapılabilir diyeceksiniz?
-öncelikle hak edenin gitmesi gerekli, sınav yapılabilir, yada HAC bilgisi fazla olan, yada HAC da uyulması gerekenler adlı seminerden en yüksek puanı alanlar. Böylece oraya da ülkemizi en güzel temsil edecek insanlar gider...hatta kura yüzünden gitmeye layık olanların önünü kesmemiş olursunuz.

Durum böyle olmayınca alın bakın kura'dan neler çıkıyor;

http://2.bp.blogspot.com/-GfPV0UhDdDo/TaIMlSNUE7I/AAAAAAAAFbI/ZbywuQ9zmik/s1600/bize%2Bher%2Byer%2Btrabzon%2Bmekke%2Bkabe.jpg

böyle mi temsil edilecekti Trabzon'un müslümanlığı yada;

http://www.istanbulflash.com/images/other/356.jpg

işte kura dan çıkanlar bunlar. Halbuki oraya usulüne ve amacına uygun kullanabilecek ne insanlar var. Hem de Allahın emrettiği ibrani eğitim almak amacıyla kullanabilecekler. Şuanda yapılan putperest ibadetidir, hiçbirşeye faydsı yoktur, taş öpüp yalamayla cennete mennete gidilmez kesin ayet vardır hakkında.

Allah kendisinin övülmesi için dikili herhangi birşeyin yüceltilmesini emretmez tam aksine yasaklar zaten böyle birşey Kuranın kültürüne ters.. Hac ın amacı orada ibrani eğitim almak paylaşmak kongre yapmaktır.

Ama bu hükümetin yapacağı sınava inanmam çünkü kesin soruları şifreleri satarlar :) yada kopya skandalı ortaya çıkarsa hemen üzerini örtmek için canla başla çalışırlar (yapmadıkları şey mi?)



****

Şans işi şeytan uydurmasıdır. Hakkı olanın yada hak edenin ezilmesine, belkide zarar verecek olan hiç hak etmeyenin kazanmasına sebep olur. Adaletsizlik timsalidir.

Ayrıca faiz kazancı gibi ateş kazancıdır. İnsanları, aileleri, toplumları, devletleri yıkar, köle eder... Gençleri kumara, hazır kazanca alıştırır. İDDAA denen şeytan işi pislikten temizlenmek gerek. Asıl takva elbisesi, yani temizlenenlerin elbisesi bu tür pisliklerden uzak duranların elbisesidir. Gençliğe yazık..

hiiic
11. September 2011, 10:02 AM
Tevbe 75
Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz salihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.

Tevbe 76
Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.

gerçek hanif
12. September 2011, 08:28 AM
Tevbe 75
Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz salihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.

Tevbe 76
Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.

Bu yazdığınız ayetlerden anladığım şu ;

sanki Allah insanlarla pazarlık yapar gibi konuşuyor.Bir peygamberle olan konuşması değil bildiğim kadarıyla.Peki bu yukarıda ki olay olmuş ve bitmiş değil mi ? Ben ise daha olayı yaşamadım.Yani Bana bu şans verilmedi. Bu şans verilmeden peşinen benim hakkımda hüküm mü veriliyor ? O zaman imtihan oldu bitti mi ? Biz sadece olmuş ve bitmiş bir sınavın figüranı mı oluyoruz.? selam ile.

hiiic
12. September 2011, 02:18 PM
aslında birden fazla soru sormuşsunuz, çok farklı 4 konu ya cevap vermek gerekiyor ama sanırım 2 tanesi yeterli olur. ama söz verin, çok dikkatli düşüne düşüne ve sindire sindire okuacaksınız, bir göz bakıp geçmek yok... aksi taktirde yine aynı soruyu soracaksınız çünkü...

söz mü?
----------------------------------------------------------


Allah eğer bir kul ile pazarlık yapıyor ise; bu onun eşsiz merhametinin ve bize karşı eşsiz anlayışının sonucudur. O kullarına karşı çok merhametlidir.



Kâf 16
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Necm 32
Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

Yusuf peygamber bile nefsinin kötü olduğunu ve kötülük emrettiğini kabul etmiştir.

Yûsuf 53
(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Peygamberler nefsini temize çıkarmezken insanoğlu gerçekten kendisini çok temiz ilan ediyor (kalbim temiz, ben diğerlerine benzemem v.s.)

Nisâ 49
Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez.



Kıraca o sorduğunuz ayette anlatığı şey başka bir ifadeyle şu demektir;

Şûrâ 27
Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarının haberini alandır, onları görendir.

oysa Allah zengindir ve istese bizleri çok zengin ederdi (keza yukarıdaki necm 32 gereği edecekte), ama şu kısacık dünya hayatında bazı şeyleri demekki tam anlamıyor göremiyoruz (imtahanın sebebini ve gereklerini anlayamıyoruz). Yoksulluk Allahın yetersiz olduğundan değildir. Yahudiler gibi Allah fakir bizim patronlarımız holdinglerimiz zengin demeyelim (ali imran 181)

Hicr 21
Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.


O zaman imtihan oldu bitti mi ? Biz sadece olmuş ve bitmiş bir sınavın figüranı mı oluyoruz.?

bu ne demek? imtahan bittiyse bizim burada ne işimiz var?
Allah her kula niyet ve amelleri gereği bir istikamete sevk eder. Onu sapıklıkta bırakır yada temize çıkarır.

Temelde herşey yazıldı bir figuranız mantığı doğrudur ancak doğru anlaşılırsa;
etrafınıza bakın, doğa gezegen ve kainat kuralları Allah tarafından yazılmıştır. Vücudumuz ve kabiliyetlerimiz, zekamız yada ilmimiz, yeteneklerimiz ve kabiliyetlerimiz, çevredeki fırsatlat ve tehditler tamemen Allah tarafından yazılmıştır bizler de bu yazgıda kendi irademizle sınava çekilen basit kullarız.

Bunun dışındaki her anlayış çok saçma ve gerçek dışı anlayıştır. Tasavvufçular herzamanki gibi bu doğru mantığın üzerine kendi saçmalıklarını ekliyerek insanları yine msikinleştiren kendi iradelerini yok sayan bir rezillik icat etmişlerdir.

Çünkü insan sadece KENDİ YAPTIĞI /İRADESİYLE YAPTIĞI şeylerin cezasını çeker.

Nisâ 40
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükafat verir.

Nahl 111
O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.

Heşey yazıldı bitti biz figuranmıyız mantığı boş batıldır. sapık saçma bir boş kafanın ürünüdür. Allah mı doğru söylüyor yoksa böyle bir iddayı ortaya atanlar mı? Allah iradenizden mesulsunuz ama şartları yaratan "ben", maruz kaldığınız etki ve şartlardan mesul değilim diyor. nefesi neden burnumuzdan aldığımızın hesabını Allaha sorabilir misiniz? Ama nefesinizi tutarak boğulmanın hesabını elbette vereceksiniz.

Yazılan şey dış çevredir yani labirent yazıldı ama fare kendi kararını verecek. Koşullar yazıldı. İsabet edecek musibetler yazıldı. Nimete uzanan fırsatlar yazıldı. Labirenin özelliklri ve peynire giden yollar ve peynirin sayısı çeşidi yazıldı. Ama fare labirentte kendi iradesini kullanarak tercih edecek. Ve bu tercihlerinden hesaba çekilecek, diğer farelerle iletişimleri ve davranışlarından kesinlikle sorumlu. Ama diğer fareleri o labirente koyan onlarıda aynı oyuna yazan kişi bizim irademiz değil, Yüce Allah'ın iradesidir. İşte yazılan budur.

Bizler irademizden kesinlikle sorumluyuz. Neye karar vereceğimiz bizim elimizde ama yolun nereye çıkacağı Allahın elinde. Biz amel ve danranışlarımızdan sorumluyuz. İyi niyet edelim iyi davranalım, Toslunbanın tarifiyle ektiğimiz fidanların üzerinden asfalt geçilmesi yazgının işidir.

şimdi vahye kulak vermek yada ona sırt dönüp nefsimize uyabiliriz. İşte bu iki yol ve yolun seçenekleri özellikleri yazıldı. ama kendi seçimlerimiz bizim elimizde.

***

Bu hayatta düşünce yöntemlerimiz ve davranış kalıplarımız bile yüce Allah tarafından sınırlandırılmış ve ölçülendirilmiş şeylerdir. (ra'd 8, hicr 19, kamer 49 v.s.) neden 5 parmağım var? neden kanatlarım yok? oya evrimsel açıdan benim uçmaya ihtiyacım var neden uçamıyorum? neden suda boğuluyorum solungaçlarım yok. neden kafamın arkasında gözlerim yok, neden daha akıllı değilim, neden korteksim daha kalın ve kıvrımlı değil böyle olsa dahi olurdum, neden çocukluğumda çevremdeki arkadaşlarım hep serseriydiler ve ben onların kültürünü kazandım???

işte bu ve bu tür etkenler yazılıdır. Nerede ne zaman doğacağınız nerede ne kadar kalacağınız ve öleceğiniz yazılı.

Ama bu sizin iradenizi kendi yaptğınız seçimleri ve bunun sonucu vereceğiniz hesabı değiştirmez..

Çevredeki bu yazgılardan dolayı Allah hesaba çekilmez ama siz tercihlerinizden sorumlusunuz.

Enbiyâ 23
Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.

Peki diyeceksiniz ki ben zengin değilim hayır yapamıyorum... Bunu yukarıda paylaşmıştık, zenginlik amel için gerekli değil tam tersine amelin önünü bile keser. Yoksulluk ve sıkıntı şartlarını yazan Allah (ki bunun da pek çok sebebi insanların kendi davranışları ve fiilleridir ki Allah çok merhametli olduğundan bu etkiyi süspanse eder azaltır) bizi yoksullukla imtahan ettiği zaman sadece bize verilenlerden sorumluyuz, bize verilmeyen bir şeyin hesabını vermyeceğiz.

Dua ederek bitirelim.

Bakara 286
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla. Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!

Daha ekleyecek çok şey var ama çok uzun olacak okumayacak kimse. o nedenle en kısa şekilde yazıyorum. Kuranda bunların hepsi en iyi detayına kadar açıklanmıştır. Bu konuyu açıklayan daha pek çok ayet vardır..

doğrudan anlatımlar gibi dolaylı anlatımlar da vardır, Allah hepsini görebilenlerden eylesin, ilmimizi ve ufkumuzu genişletsin artırsın...

Anonymous
13. September 2011, 05:14 AM
Ben ise daha olayı yaşamadım.Yani Bana bu şans verilmedi.



Aşağıdaki ayetleri sorduğunuz sorunun yanıtı/formülü olarak yorumluyorum.




FORMÜL:
(BAKARA suresi 219. ayet) Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.


(BAKARA suresi 215. ayet) Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir."







EYLEMİN SONUCU:
(BAKARA suresi 261. ayet) Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.

(BAKARA suresi 265. ayet) Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisenti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir.


(Bakara/245) Kimdir o kişi ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını katlayıversin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Ve yalnız O'na döndürüleceksiniz.

(Teğâbün/17-18) Eğer Allah'a güzel bir ödünç verirseniz, O, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Ve Allah, en iyi karşılık ödeyen, çok yumuşak davranan, görülebileni ve görülmeyeni bilendir, azîz'dir, hakîm'dir.




KALICI OLMASI İÇİN İPUCU:
(FECR suresi 15-20) İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse: "Rabbim beni üstün kıldı" der. Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa: "Rabbim beni aşağıladı" der. Hayır… Hayır… Doğrusu siz yetimi kerimleştirmiyorsunuz. Yoksulun yiyeceği üzerine birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Oysa mirası yağmalarcasına öyle bir yiyişle yiyorsunuz ki! Malı öyle bir sevişle seviyorsunuz ki, yığmacasına!



YORUM
Mantık basit. Güvenerek 1 koyup 10 almak. Bu dediğimi "Risk" olarak düşünmeyip ayetlere, Allahın sözüne/vaadine tam olarak iman edecek ve infak ederek "Allah'a borç vereceksiniz". Allah borç verileceklerin en hayırlısıdır, verdiğiniz borç kat be kat fazlası size geri gelir. Yığarak biriktirmeyip dolaşıma soktuğunuz ve infak'a kazandığınız ölçüde devam ettiğiniz sürece de akış katlanarak ve kesintisiz devam eder diye düşünüyorum


Fakat bu mantıkta ÇOOOOK paralar kazansanız da sizin paranız sizin malınız diye bir durum söz konusu değildir zira bu formülün kuralı gereği kazandığınız (DAHA DOĞRUSU ALLAHIN LÜTFETTİĞİ) her şey kamunun hayrına sürekli dolaşımdadır.


Belli bir miktar kadar kazanana kadar kurallara uyar sonrasında cimrilik hastalığına tutulur ve bu kurallara uymazsanız 2 olasılık var diye düşünüyorum:
1) Allahın sevdiği kuluysanız tepe taklak çevrilir eski sıkıntılı günlerinize geri dönersiniz. Bu bir uyarıdır. Fecr suresini tekrar okuyup tepetaklak olmanın sebebini anlar ve tekrar uyanabilirsiniz.
2) Yoldan sapmış ve yanlış seçimleri nedeniyle geri dönüş imkanı kalmamış birisi iseniz malınız alınmaz hatta daha da fazlası verilir ki yoldan çıktıkça çıkasınız. (zuhruf 33-35)


Ayetlerin sorduğunuz soruya yanıt olduğu benim yorumumdur. En doğrusunu Rabbimiz bilir.