TEBYİN
15. June 2011, 03:04 PM
Ta-Ha Suresi 88 Sâmirî onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin hem de Mûsa'nın tanrısıdır. Ama Mûsa unuttu."
Tarih hep mi tekerrür edecek?
İnsanoğlu hep mi aynı hataya kürek çekecek?
Dün ile bugünün, yarının farkı hiç mi olmayacak?
Firavun adıyla bir zalim insanları ezim ezim eziyor.
Kullarına acıyan Yaradan, Musa’yı bir kurtarıcı olarak oturtuyor geminin dümenine.
Uzun mücadeleler, sıkıntılar, emekler.. Ve Firavun tuş ediliyor.
Musa, bu başarının şükrü için Rabbine yöneliyor.
O da ne?
Daha Musa hayattayken, kurtardığı halkı, elinde ne kadar süs eşyası varsa, bir araya getirip buzağı yapıyor ve kendi yaptığına tapıyor!..
Yine yanlış bir seçim ve yine karanlıklara kör dalış..
Bu, İsrailoğullarında böyle de, Muhammedoğullarında farklı mı?
Ne mümkün, akılsızlıkta, Muhammedoğulları, İsrailoğullarını öyle bir solladı ki, aradaki farkın kapanması kıyamete dek mümkün değil!.
Muaviye ile başlatılan “Saltanat”ın, günümüz versiyonuna nazar edelim.
ABD ve orada mukim Samiri ustası, elele vererek, AKP adıyla bir samiri imal ediyor.
Büyük bir reklam ve parlatma işleminden sonra, iki okus bir pokus..
Millet buzağının etrafında secdelere yatırılıyor.
“Bu senin yeni kurtarıcın, artık sırtın yere gelmeyecek” ninnileriyle, bir uyuşturuluyor ve uyku moduna sokuluyor ki…
Yanında atom bombası patlatsan bile, duymayacak duruma getiriliyor..
Elinde elektrik faturası, ödeme merkezine gidin vatandaş öfke dolu.
Sebebini soruyoruz,
“Gününde ödeyemediğim için kesmişler, elektrik borcum 20 lira, kesim masrafı 23 lira, lanet olsun” diyor..
Elektrik yetkilileriyle görüşüyoruz, bir iki gün geç ödemelerin hemen kesilmemesinin mümkün olupolmadığını öğrenmek istiyoruz..
“Şu son 5 yılda milletin yüzde 80’i gününde ödemiyor ki, kesmesek ödeyecek te değil” diyor.
Belli ki, her 10 kişiden 8’i elektrik borcunu bile ödeyecek durumda değil..
Ama aynı milletin ikisinden biri, kendini bu duruma getirenlere oy vermekte..
Esnaf vergi borcunu ödeyememiş, iktidar sözde bir yasa çıkarıp, taksit taksit ödettirecek. 16 bin esnafın bulunduğu bir beldede, 13200 esnaf bu yasadan faydalanmak için başvuruda bulunmuş.
Bu çok büyük bir uçurum, bu kadarda olmaz ki diyerek maliyeye kulak asıyoruz.
Maliye yetkilisi diyor ki,
“Bu ne ki, burada her esnafın en az 3 icra dosyası bulunmakta”..
Ama, aynı esnaftan her iki kişiden biri, kendini icralara düşürenlere oy vermekte..
Memuruna, işçisine kulak kabartıyorsunuz..
Her bankaya muhakkak bir kredi borcu..
Her esnafa taksit borcu..
Üniversite okuyan çocuğun masrafları, kömürdü, odundu derken..
Gider geliri üçe katlamış..
Lakin, her iki memur ve işçiden biri kendini köleleştirenlere oy vermekte..
Gençlik akıllıdır, aklını kullanır ve tongaya basmaz diyorsun..
Şifreler, haklarının gasbedilmesi, öğretim eşitsizlikleri ve zenginlerin daha çok imkanlara sahip olması.. Geçlerimizin şuurlanmasına vesile olmuştur…
Ne gezer, iki gençten biri, geleceğini karartanlara sarılarak, “denize düşünce yılan aramak” modunda oy kullanmakta..
Yılandan korktuğu ve zehirleyeceğini bildiği halde, yılan besleyen hayvanseverlere döndü memleket..
Herkes borçlu,
Herkes dertli,
Herkes sıkıntılı,
Herkes bir bunalımın eşiğinde,
Gözlerden umutsuzluk,
Yüzlerden mutsuzluk okunuyor.
Kimse yarınından emin değil.
Sırtlara vurulmuş tonlarca problemin ağırlığından iki büklüm bir vaziyette dolanan bunca insan..
“Dert Üretim Merkez”lerinin vitrinlerinde ağız suyu döküyorsa,
Kendini ezenlerin daha güçlenmesi için omur veriyorsa,
Üzerine, yağmur misali, sıkıntı yağdıranlara, şükür secdesi döşeniyorsa,
Bir yerlerde gerçekten ciddi bir sıkıntı mevcut demektir.
Aslında sıkıntının kaynağı belli,
“Fanatizm Hastalığı”
Emekli bir imam ile konuşuyoruz,
Diyorum ki,
-Bir başbakan, bir vatandaşa, ANANI DA AL DA GİT der mi? Bu vatandaşı Başbakanı bile incitirse gerisini siz düşünün..
İşte imamın verdiği cevap;
-Şimdiye kadar diğerleri bizi belledi, şimdi sıra bizde!!!!!!!!
Demek ki neymiş,
Başkaları zulmediyorsa, sen de zulmedebilirsin!
Başkaları Domuz eti yiyorsa, sıra sana geldi mi, affetmeyeceksin!!
Başkaları harama uçkur çözüyorsa, sıra sana geldiğinde beklemeyeceksin!!
Başkaları, Nemrutluk ve Firavunluk yaptıysa;
Sıra sana geldiğinde, Nemrut ve Firavunlara rahmet okutmalısın!!!
Nasılsa, 1350 yıldır Allah’ı rüşvete zorluyoruz ve rüşvet aldığına da inandırmışız kendimizi..
Her haltı yapacağız, sonra ya kandil gecesini bekleyeceğiz ya da 3 ayları..
Haftalık pisliklerimizi Cuma, senelik pisliklerimizi de Ramazan da iki abdest, bir namaz rüşvetiyle!! Temizleme cihetine gireceğiz..
Allah yutmasa bile, yuttuğuna inandığımız için, içimiz rahat olacak!!
Sonra da, “bu namazlar, abdestler, oruçlar niye toplumlarda birlik ve dirliği tesis edemiyor” diye..
Hindi gibi, kara kara düşüneceğiz..
Kendimizi düzeltemediğimiz müddetçe,
Düzgün bir toplum özlemi, hayalden öte geçmez..
Bir milyon hayali altın, bir adet kuruş değerinde değildir!..
Hakkaniyet, sağlam beyyinelerle karşılaşıldığında..
“Musanın Rabbine İman Ettim” diyebilmektir..
her şeye rağmen bunu diyemiyorsak, demek ki, bir sihirbaz duyarlılığını bile kuşanamamışız henüz.
Sonsöz: Hidayet ve Kurtuluş, dileyene verilir, Dilemeyene ne mama var ne kurtuluş!...
Tarih hep mi tekerrür edecek?
İnsanoğlu hep mi aynı hataya kürek çekecek?
Dün ile bugünün, yarının farkı hiç mi olmayacak?
Firavun adıyla bir zalim insanları ezim ezim eziyor.
Kullarına acıyan Yaradan, Musa’yı bir kurtarıcı olarak oturtuyor geminin dümenine.
Uzun mücadeleler, sıkıntılar, emekler.. Ve Firavun tuş ediliyor.
Musa, bu başarının şükrü için Rabbine yöneliyor.
O da ne?
Daha Musa hayattayken, kurtardığı halkı, elinde ne kadar süs eşyası varsa, bir araya getirip buzağı yapıyor ve kendi yaptığına tapıyor!..
Yine yanlış bir seçim ve yine karanlıklara kör dalış..
Bu, İsrailoğullarında böyle de, Muhammedoğullarında farklı mı?
Ne mümkün, akılsızlıkta, Muhammedoğulları, İsrailoğullarını öyle bir solladı ki, aradaki farkın kapanması kıyamete dek mümkün değil!.
Muaviye ile başlatılan “Saltanat”ın, günümüz versiyonuna nazar edelim.
ABD ve orada mukim Samiri ustası, elele vererek, AKP adıyla bir samiri imal ediyor.
Büyük bir reklam ve parlatma işleminden sonra, iki okus bir pokus..
Millet buzağının etrafında secdelere yatırılıyor.
“Bu senin yeni kurtarıcın, artık sırtın yere gelmeyecek” ninnileriyle, bir uyuşturuluyor ve uyku moduna sokuluyor ki…
Yanında atom bombası patlatsan bile, duymayacak duruma getiriliyor..
Elinde elektrik faturası, ödeme merkezine gidin vatandaş öfke dolu.
Sebebini soruyoruz,
“Gününde ödeyemediğim için kesmişler, elektrik borcum 20 lira, kesim masrafı 23 lira, lanet olsun” diyor..
Elektrik yetkilileriyle görüşüyoruz, bir iki gün geç ödemelerin hemen kesilmemesinin mümkün olupolmadığını öğrenmek istiyoruz..
“Şu son 5 yılda milletin yüzde 80’i gününde ödemiyor ki, kesmesek ödeyecek te değil” diyor.
Belli ki, her 10 kişiden 8’i elektrik borcunu bile ödeyecek durumda değil..
Ama aynı milletin ikisinden biri, kendini bu duruma getirenlere oy vermekte..
Esnaf vergi borcunu ödeyememiş, iktidar sözde bir yasa çıkarıp, taksit taksit ödettirecek. 16 bin esnafın bulunduğu bir beldede, 13200 esnaf bu yasadan faydalanmak için başvuruda bulunmuş.
Bu çok büyük bir uçurum, bu kadarda olmaz ki diyerek maliyeye kulak asıyoruz.
Maliye yetkilisi diyor ki,
“Bu ne ki, burada her esnafın en az 3 icra dosyası bulunmakta”..
Ama, aynı esnaftan her iki kişiden biri, kendini icralara düşürenlere oy vermekte..
Memuruna, işçisine kulak kabartıyorsunuz..
Her bankaya muhakkak bir kredi borcu..
Her esnafa taksit borcu..
Üniversite okuyan çocuğun masrafları, kömürdü, odundu derken..
Gider geliri üçe katlamış..
Lakin, her iki memur ve işçiden biri kendini köleleştirenlere oy vermekte..
Gençlik akıllıdır, aklını kullanır ve tongaya basmaz diyorsun..
Şifreler, haklarının gasbedilmesi, öğretim eşitsizlikleri ve zenginlerin daha çok imkanlara sahip olması.. Geçlerimizin şuurlanmasına vesile olmuştur…
Ne gezer, iki gençten biri, geleceğini karartanlara sarılarak, “denize düşünce yılan aramak” modunda oy kullanmakta..
Yılandan korktuğu ve zehirleyeceğini bildiği halde, yılan besleyen hayvanseverlere döndü memleket..
Herkes borçlu,
Herkes dertli,
Herkes sıkıntılı,
Herkes bir bunalımın eşiğinde,
Gözlerden umutsuzluk,
Yüzlerden mutsuzluk okunuyor.
Kimse yarınından emin değil.
Sırtlara vurulmuş tonlarca problemin ağırlığından iki büklüm bir vaziyette dolanan bunca insan..
“Dert Üretim Merkez”lerinin vitrinlerinde ağız suyu döküyorsa,
Kendini ezenlerin daha güçlenmesi için omur veriyorsa,
Üzerine, yağmur misali, sıkıntı yağdıranlara, şükür secdesi döşeniyorsa,
Bir yerlerde gerçekten ciddi bir sıkıntı mevcut demektir.
Aslında sıkıntının kaynağı belli,
“Fanatizm Hastalığı”
Emekli bir imam ile konuşuyoruz,
Diyorum ki,
-Bir başbakan, bir vatandaşa, ANANI DA AL DA GİT der mi? Bu vatandaşı Başbakanı bile incitirse gerisini siz düşünün..
İşte imamın verdiği cevap;
-Şimdiye kadar diğerleri bizi belledi, şimdi sıra bizde!!!!!!!!
Demek ki neymiş,
Başkaları zulmediyorsa, sen de zulmedebilirsin!
Başkaları Domuz eti yiyorsa, sıra sana geldi mi, affetmeyeceksin!!
Başkaları harama uçkur çözüyorsa, sıra sana geldiğinde beklemeyeceksin!!
Başkaları, Nemrutluk ve Firavunluk yaptıysa;
Sıra sana geldiğinde, Nemrut ve Firavunlara rahmet okutmalısın!!!
Nasılsa, 1350 yıldır Allah’ı rüşvete zorluyoruz ve rüşvet aldığına da inandırmışız kendimizi..
Her haltı yapacağız, sonra ya kandil gecesini bekleyeceğiz ya da 3 ayları..
Haftalık pisliklerimizi Cuma, senelik pisliklerimizi de Ramazan da iki abdest, bir namaz rüşvetiyle!! Temizleme cihetine gireceğiz..
Allah yutmasa bile, yuttuğuna inandığımız için, içimiz rahat olacak!!
Sonra da, “bu namazlar, abdestler, oruçlar niye toplumlarda birlik ve dirliği tesis edemiyor” diye..
Hindi gibi, kara kara düşüneceğiz..
Kendimizi düzeltemediğimiz müddetçe,
Düzgün bir toplum özlemi, hayalden öte geçmez..
Bir milyon hayali altın, bir adet kuruş değerinde değildir!..
Hakkaniyet, sağlam beyyinelerle karşılaşıldığında..
“Musanın Rabbine İman Ettim” diyebilmektir..
her şeye rağmen bunu diyemiyorsak, demek ki, bir sihirbaz duyarlılığını bile kuşanamamışız henüz.
Sonsöz: Hidayet ve Kurtuluş, dileyene verilir, Dilemeyene ne mama var ne kurtuluş!...