TEBYİN
9. June 2011, 03:55 PM
Zaman zaman, geleneksel din mensuplarının sitelerine girip, yazılarına şöyle bir göz atarım. Yine aynı mantıkla siteleri tararken, birden şöyle bir rivayete denk geldim.
"Hazret-i Ömer (ra) hutbeye çıktığında halktan birisi kalkıp, “Ey Ömer! Seni dinlemiyoruz! Senin bize verdiğin kumaşlardan biz bir tam elbise yaptıramıyoruz. Fakat görüyoruz ki, sen kendi payına düşenle tam bir elbise yaptırmışsın!” diye sesini yükseltebiliyor ve itiraz edebiliyordu. Bu ses hiç de fitne veya bölücülük olarak değerlendirilmiyordu. Halife Ömer (ra) kızmadan, küçümsemeden vatandaşa izah veriyor, kendisinin oğlu Abdullah’ın payı ile birlikte ancak tam bir elbiseye mâlik olduğunu anlatıyor; halkı bilgilendiriyordu."
Bu yazının yer aldığı site, şu anda siyasetin dibine kadar batmış ve iktidardan da daha güçlü gözüken bir cemaate ait. Risale-i Nur Cemaati.
Bu yazıyı okuduktan sonra, aklıma şu geldi.
Acaba, Halife Ömer mi daha büyük, Kasımpaşalı Tayyip mi?
Her iddiasına varım, halkın nazarında Tayyip Ömer'den daha büyük ve güçlüdür.
Böyledir, çünki, ikinci elbisenin hesabını soran sahabe ne anasını alıp gitmek durumunda kalmıştır ve ne de Ergenekoncu ilan edilmiştir.
Birde günümüzde olanlara bakın.
Başbakana, Gözünün üstünde kaşın var diyen yanıyor.
Şu 9 yıl zarfında, edinilen Gemicikler, Holdingler, Şirketler, Yabancı bankalardaki paralar, ABD'deki villalar, Şifre dümenleri, öldürülen öğretmenler, içeri tıkılan onca insan... Bir güneş gibi orta yerde dururken..
Bir vatandaş erkekse, çıkıp bunların hesabını soruversin.
Ertesi sabah, saat 5 te nasıl tevkif ediliyor, bakın siz.
Bu ülkede yaşayan hangi babayiğit,
"Biz açlıktan, borçtan, sıkıntıdan inim inim inlerken, sen bunca şatafatı yaşayabiliyorsun ey Tayyip" itirazını yapabilir?
1990 lı yılların dergilerini, gazetelerini hatırlıyorum da..
O dönöme kalem oynatan..
Ali Bulaç,
Mustafa İslamoğlu,
Hayrettin Karaman,
Mehmet Metiner,
Ali Eren,
Ahmet Akgündüz,
Hüsnü Aktaş,
Mehmet Talu,
Abdullah Büyük gibi yüzlerce kanaat önderi, mangalda kül bırakmazdı.
Ve hatta, İslamoğlu'nun da yazdığı Vakit gazetesi, o dönem, Suleyman Demirel için "YETER NEMRUT" diye bir manşet bile atmıştı.
Bu manşet sonrası bile, Demirel, Vakit Gazatesini, ne ergenekoncu ilan etmişti ve ne de sabah 5 te baskın düzenlemişti.
Şimdi ortamın Demirel döneminden daha iyi olduğunu kim söyleyebilir ki?
Hemen hemen herkes dinleniyor..
Cemaate, AKP'ye ve Tarikatlara dokunan hemen yanıyor.
Ama, bir bakıyorsunuz, dün, İNSAN HAKLARI diye yırtınan kanaat önderlerinden çıt çıkmıyor.
Şu an AKP iktidarı değil de, Ömer Hilafeti olsaydı..
Yeminle, Ömer'in karşısına dikilip, varsa haksızlığı, haykırırdım avaz avaz..
Biliyorum ki, Ömer Adildir, Adalete vurgundur, onun için bana bir zarar gelmez.
Aynı haykırışımı neden AKP karşısında yapamıyorum ve korkuyorum.
Oysa, bir insan başka bir insandan niye korksun ki?
Ve, iktidar olmak için benim oyuma muhtaç olan bir parti..
Verdiğim oy ile kazandığı kazanımlarla beni susturuyorsa..
Burda, adaletin ve hakkaniyetin esamesi bile yoktur.
Evet, Halife Ömer, kendini dinlemeyen kişiyi ikna etmek için açıklama yapmıştır.
Çünki, kendinin "vekil", o kişinin "asıl" olduğunu biliyordu.
AKP'nin bilmediği ve öğrenmek istemediği asıl nokta işte burası..
Bana enteresan gelen bir noktada şudur ki;
Eskiden hutbe ve kürsülerde Halife Ömer'in yukarıdaki kıssası anlatılırdı bol bol.
Artık anlatılmıyor.
Çünki, anlatılırsa, başımızdaki ÖMER GÖRÜNÜMLÜ LEHEB'lerin foyası ortaya çıkar..
Bir de, bunu anlatan din adamını, camide bulunan bir AKP'li şikayet ederse, başına gelmeyen kalmaz..
Yani, artık, dini söylemlerde ZAMAN ve KİŞİYE göre ayarlanıyor..
Ey Halife Ömer,
Senin Adaletini anlatarak ve partilerine isim yaparak iktidar olanlar..
Sana öyle bir ihanet ettiler ki,
Artık, o güzelim kıssalarından utanılıyor ve anlatılma gereği bile duyulmuyor..
Biliyorum, yarın mahşerde bunların ve bunlara bu gücü verenlerin yüzlerine tüküreceksin tek tek..
Ola ki, bunlara tükürürken şahit olamazsam, bir kez de benim için tükür e mi?
Bunlar gelip geçicidir ve orta yerlerinden çatlasalar bile SENİ VE ADALETİNİ unutturamayacak, gönüllerden silemeyecekler..
Seni sevdiğimin milyonlarca katıyla bunlardan nefret ediyorum Ey Adalet timsali..
Söz, bir oğlum olursa adına ÖMER diyeceğim, ve onu, seni sever gibi seveceğim..
"Hazret-i Ömer (ra) hutbeye çıktığında halktan birisi kalkıp, “Ey Ömer! Seni dinlemiyoruz! Senin bize verdiğin kumaşlardan biz bir tam elbise yaptıramıyoruz. Fakat görüyoruz ki, sen kendi payına düşenle tam bir elbise yaptırmışsın!” diye sesini yükseltebiliyor ve itiraz edebiliyordu. Bu ses hiç de fitne veya bölücülük olarak değerlendirilmiyordu. Halife Ömer (ra) kızmadan, küçümsemeden vatandaşa izah veriyor, kendisinin oğlu Abdullah’ın payı ile birlikte ancak tam bir elbiseye mâlik olduğunu anlatıyor; halkı bilgilendiriyordu."
Bu yazının yer aldığı site, şu anda siyasetin dibine kadar batmış ve iktidardan da daha güçlü gözüken bir cemaate ait. Risale-i Nur Cemaati.
Bu yazıyı okuduktan sonra, aklıma şu geldi.
Acaba, Halife Ömer mi daha büyük, Kasımpaşalı Tayyip mi?
Her iddiasına varım, halkın nazarında Tayyip Ömer'den daha büyük ve güçlüdür.
Böyledir, çünki, ikinci elbisenin hesabını soran sahabe ne anasını alıp gitmek durumunda kalmıştır ve ne de Ergenekoncu ilan edilmiştir.
Birde günümüzde olanlara bakın.
Başbakana, Gözünün üstünde kaşın var diyen yanıyor.
Şu 9 yıl zarfında, edinilen Gemicikler, Holdingler, Şirketler, Yabancı bankalardaki paralar, ABD'deki villalar, Şifre dümenleri, öldürülen öğretmenler, içeri tıkılan onca insan... Bir güneş gibi orta yerde dururken..
Bir vatandaş erkekse, çıkıp bunların hesabını soruversin.
Ertesi sabah, saat 5 te nasıl tevkif ediliyor, bakın siz.
Bu ülkede yaşayan hangi babayiğit,
"Biz açlıktan, borçtan, sıkıntıdan inim inim inlerken, sen bunca şatafatı yaşayabiliyorsun ey Tayyip" itirazını yapabilir?
1990 lı yılların dergilerini, gazetelerini hatırlıyorum da..
O dönöme kalem oynatan..
Ali Bulaç,
Mustafa İslamoğlu,
Hayrettin Karaman,
Mehmet Metiner,
Ali Eren,
Ahmet Akgündüz,
Hüsnü Aktaş,
Mehmet Talu,
Abdullah Büyük gibi yüzlerce kanaat önderi, mangalda kül bırakmazdı.
Ve hatta, İslamoğlu'nun da yazdığı Vakit gazetesi, o dönem, Suleyman Demirel için "YETER NEMRUT" diye bir manşet bile atmıştı.
Bu manşet sonrası bile, Demirel, Vakit Gazatesini, ne ergenekoncu ilan etmişti ve ne de sabah 5 te baskın düzenlemişti.
Şimdi ortamın Demirel döneminden daha iyi olduğunu kim söyleyebilir ki?
Hemen hemen herkes dinleniyor..
Cemaate, AKP'ye ve Tarikatlara dokunan hemen yanıyor.
Ama, bir bakıyorsunuz, dün, İNSAN HAKLARI diye yırtınan kanaat önderlerinden çıt çıkmıyor.
Şu an AKP iktidarı değil de, Ömer Hilafeti olsaydı..
Yeminle, Ömer'in karşısına dikilip, varsa haksızlığı, haykırırdım avaz avaz..
Biliyorum ki, Ömer Adildir, Adalete vurgundur, onun için bana bir zarar gelmez.
Aynı haykırışımı neden AKP karşısında yapamıyorum ve korkuyorum.
Oysa, bir insan başka bir insandan niye korksun ki?
Ve, iktidar olmak için benim oyuma muhtaç olan bir parti..
Verdiğim oy ile kazandığı kazanımlarla beni susturuyorsa..
Burda, adaletin ve hakkaniyetin esamesi bile yoktur.
Evet, Halife Ömer, kendini dinlemeyen kişiyi ikna etmek için açıklama yapmıştır.
Çünki, kendinin "vekil", o kişinin "asıl" olduğunu biliyordu.
AKP'nin bilmediği ve öğrenmek istemediği asıl nokta işte burası..
Bana enteresan gelen bir noktada şudur ki;
Eskiden hutbe ve kürsülerde Halife Ömer'in yukarıdaki kıssası anlatılırdı bol bol.
Artık anlatılmıyor.
Çünki, anlatılırsa, başımızdaki ÖMER GÖRÜNÜMLÜ LEHEB'lerin foyası ortaya çıkar..
Bir de, bunu anlatan din adamını, camide bulunan bir AKP'li şikayet ederse, başına gelmeyen kalmaz..
Yani, artık, dini söylemlerde ZAMAN ve KİŞİYE göre ayarlanıyor..
Ey Halife Ömer,
Senin Adaletini anlatarak ve partilerine isim yaparak iktidar olanlar..
Sana öyle bir ihanet ettiler ki,
Artık, o güzelim kıssalarından utanılıyor ve anlatılma gereği bile duyulmuyor..
Biliyorum, yarın mahşerde bunların ve bunlara bu gücü verenlerin yüzlerine tüküreceksin tek tek..
Ola ki, bunlara tükürürken şahit olamazsam, bir kez de benim için tükür e mi?
Bunlar gelip geçicidir ve orta yerlerinden çatlasalar bile SENİ VE ADALETİNİ unutturamayacak, gönüllerden silemeyecekler..
Seni sevdiğimin milyonlarca katıyla bunlardan nefret ediyorum Ey Adalet timsali..
Söz, bir oğlum olursa adına ÖMER diyeceğim, ve onu, seni sever gibi seveceğim..