PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Allah hırsızlık yapanın ellerini kesin mi diyor? Yoksa......


halukgta
3. June 2011, 11:56 PM
Kur’an öyle bir kitap ki, aklıyla ondan istifade etmeye çalışanlara, bir şifa, yol gösterici, rehber, aklını kullanmayıp, beşerin sözlerine delil aramak adına, hurafeleri geçerli kılmak için, kelimelerin ardına saklanıp bakanlara da, adeta yoldan çıkarıcı, saptırıcı daha açıkçası niyete, amaca, gönlüne göre hitabeden bir nur, eşi benzeri olmayan bir imtihanın rehberidir.


Şimdi sizlere bir ayeti hatırlatmak, daha sonrada bu ayet üzerinde sizleri çok hassas, dikkatle hiçbir etki altında kalmadan, kur’an bütünlüğünde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Çünkü bu ayete öyle anlamlar veriyoruz ki günümüzde, Kur’an ın özüne, yani bütününe ters düşüyor.


Maide 38: Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.


Gerçekten Allah bu ayette hırsızlık yapan kadın, erkek bizzat ellerini kesin diyor olabilir mi? Yoksa ellerini kesmek bir deyim olmasın sakın. Örneğin kur’an da geçen bazı deyimler vardır, ayaklarını kaydırdı, ayaklarımızı yere sağlam bastır, adaleti dimdik ayakta tutmak, kökünü kesmek, sağır kesilmek, kulak kesilmek, ardını arkasını kesmek, kökleri kesilmek, simsiyah kesilmek, ümidi kesmek. Kur’an bu yöntemi çok kullanır ve üzerinde düşünerek, Kur’an bütünlüğünde verdiği örnekler yoluyla, ayetleri anlamamızı sağlar. İşte imtihanımızın en zor kısmı da bu olsa gerek.


Gelelim ayete. Bu ayette yazıldığı gibi, hırsızlık yapanların, kadın erkek ayrımı yapmadan ellerini kesin diyor olabilir mi Allah? Hiç uyarı yapılmadan, tövbe etmesine zaman tanımadan, pişman olmasına zemin hazırlamadan, hırsızlıkta yakaladığınız kişilerin ellerini hemen kesin diyor olabilir mi? Ayete dikkat edin çoğul anlamda, yani her iki elden bahsediyor. Eğer Allah hırsızlık yapanın gerçek anlamda elinin kesilmesini isteseydi, detay vererek şu şartlar oluştuğunda bir elini, bu şartlar olduğunda iki elini kesin diye, açıklama yapmaz mıydı rehberinde? Bu Kur’an adaleti ile kur’an ın anlatım, açıklama, hüküm verme şekline uyuyor mu? Düşünmeye başlamadan öncede, bu ayetin devamına bakalım, acaba Allah hırsızlıktan vazgeçip, tövbe edenler için nasıl bir açıklama getirmiş?


Maide 39: Kim (bu) haksız davranışından sonra tövbe eder ve durumunu düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.


Lütfen şimdi düşünmeye başlayalım. Hırsızlık yapan bir insanın ellerini, ona mühlet vermeden, zaman tanımadan kestik. Bu insanda yaptığı bu yanlışı anladı, farkına vardı, Allaha tövbe edip vazgeçti. Allah bile ben tövbesini kabul ederim diyor. Bu durumda bu insanın tövbe etmesi, ellerini geri getire bilir mi? Elbette getirmez, bakın bu ayet ile bir önceki ayeti karşılaştırdığımızda, Maide 38. ayette geçen, ellerinin kesilmesi sözünden, bizzat ellerinin bıçakla kesilmesini anlarsak, devamındaki ayetle bütünlük arz etmiyor.


Demek ki ellerinin kesilmesi bir deyim, benzetme, teşbih bu durumda, başka bir anlamı olmalı. Örneğin bugünde bizlerin kullandığı bir deyim vardır, ellerini ayaklarını kestiler. Bu sözün anlamı artık bizlere uğramıyorlar, gelmiyorlar, onlarla ilişkimiz kalmadı anlamındadır. Ne dersiniz yukarıdaki ayette geçen, ellerini kesin sözünden, başka bir şey anlatıldığı sizce de çıkmıyor mu ortaya. Gelin onu daha iyi anlamaya, netleştirmeye çalışalım, Rabbimin izniyle.


Şimdi Kur’an bütünlüğünde düşünmeye devam edelim. Sizlere sormak isterim, Kur’anı anlayarak okuyan bir insan isek ve bu bilgiyi Kur’an süzgecinden geçirdiğimizde, şöyle bir soru sorsak kendimize ve desek ki; Zina yapmak mı daha büyük bir suç Allah katında, yoksa hırsızlık yapmak mı? Elbette bunun ayrımını yapmak bizlere düşmez, ikisi de suçtur. Bize düşen aklımızı ve mantığımızı Kur’an ışığında kullanmak olmalıdır. Hatırlayalım Nur suresi 2. ayetinde Allah ne diyordu?


Nur suresi 2: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahi ret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.



Dikkat ediniz tıpkı, Maide suresi 38. ayette olduğu gibi, hem kadından hem de erkekten bahsediyor. Yani hırsızlık yapan ya da zina yapan erkek ve kadın diye başlıyor her iki ayet. Sizce hırsızlık yapan için ellerini kesin, zina yapanlar için ise, yüz kırbaç vurun hükmü arasında büyük bir fark görülmüyor mu? İki suç içinde Allah eğer vazgeçerler ve bağışlanma dilerlerse onları affedeceğini söyler bizlere. Bu durumda zina yapan, yanlışını anlayıp, bir daha bu suçu işlemediğinde kaybı belki vücudunda biraz acı, geçecek olan yara izleri, nefsinin ızdırabı, üzüntüsü olacaktır, ya hırsızlık yapanın tövbe edip bu yanlıştan vazgeçmesi halindeki durumu ne olacak dersiniz? Eller gitti, geride gelmesi mümkün değil. Dikkat ediniz Nur suresi 2. ayetinde kırbaçlanma konusunda sakın onlara acımanız tutmasın diyordu. Ayrıca ibret olsun diye bir toplumun huzurunda yapılmasını istiyordu. Eğer hırsızlık yapanın ellerini kesin sözünden, bizzat kesmeyi kast etseydi, aynı ikazı da özellikle yapmaz mıydı Rabbim bizlere? Hem ellerinin kesilmesine acımayın, hem de toplumun göreceği yerde yapında ibret olsun demez miydi? Ellerinin kesilmesi mi daha çok acınacak bir durum, yoksa bir insanın kırbaçlanması mı, ne dersiniz?


Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım.



Mümtehine 12: Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.


Yukarıdaki ayete bakalım. İman eden kadınların peygamberimize gelerek bir söz vermelerini, bir anlaşma yapmalarından bahsediyor. Ayete dikkat ediniz lütfen. Bu kadınların hırsızlık ve fuhuş yapmaktan uzak kalmaları konusunda sözleşmelerini, kabul et ve onlar için Allahtan bağışlanma dile diyor. Şimdide bu ayette geçen, şu cümle üzerinde lütfen sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.

(elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek..)

Bakın, başka bir deyim, benzetme. Elleri ve ayakları arasında bir iftira atmak. İşte kur’a nın anlatım şekli. Olmamış bir konuda kendi kafalarından uydurup, iftira atmak. Anlamaya çalıştığımız ayette geçen, hırsızlık yapanın ellerini kesin sözleri de böyle bir deyim olmasın sakın. Eğer gerçekten ellerinin kesilmesi emredilmiş olsaydı, bu konuda çok açık bir izah yapılmış olmalı değil miydi sizce? Örneğin el kesilme cezası nelerin çalındığında uygulanmalıdır. Hiçbir ayrım yapmadan mı kesilecektir. Tek elimi, çift elimi. Çünkü Allah ayetleri konusunda nasıl bir açıklama yapıyordu Kur’an da? Biz Kur’an da her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki, anlayasınız diyordu. Detaylı açıklamalar yaptığını söylüyordu. Bu durumda eğer Allah hırsızlık yapanın ellerinin kesilmesini isteseydi, bu konuda detaylı bilgi vermez miydi bizlere? Çünkü sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, her konuda örnekler verdim, Kur’an ın ipine sarılın diyordu bizlere.



Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Bizlere ulaşan rivayet bilgilere göre, Hz. Ömer in yaşadığı halkın kıtlık yıllarında, bu ayetin hükmünü askıya aldığı anlatılır. Bu emir, yani hırsızlık yapanın ellerinin kesilmesi emri, adaletli bir yaşamın hükmü oluştuğunda geçerlidir diye de açıklık getirilir toplum genelinde. Kur’an öyle bir kitaptır ki, Dünya durdukça ondan istifade ederiz, onun ışığından faydalanırız. Allah bu konuda açıklama yapmayıp, eksik mi hâşâ bıraktı da bizler, bu sözleri söylüyoruz?


Hırsızlık yapanın Ellerinin kesilmesini istenseydi, bizim bugün söylediklerimizi zaten Allah apaçık, en ince detayına kadar rehberinde açıklardı bizlere. Şu ya da bu şartlar oluştuğunda hırsızın elini kesmeyin diye açıklık getirirdi. Fakat Kur’an da tek kelime dahi bu konu ile ilgili detay, açıklama yoktur. Bu durumda nasıl olurda hırsızlık yapanın, ellerini kesin diye anlarız. Şöyle bir düşünün şeriat ile yönetilen ülkelerde günümüzde bile, hırsızın ellerinin kesildiği örneğini duyuyor muyuz? Hz. Ömer kıtlık döneminde bu emri askıya aldı da, ondan sonra askıda mı kaldı Rabbin bu emri?


Allahın koyduğu bir hükmü, hiçbir beşer ne askıya alabilir, nede kaldırabilir. Şartları Allah koyar, bizler uygularız. Allah gerektiği yerde açıklama yapmıştır, şu ya da bu şartlar oluştuğunda diye açıklık getirir. Hz. Ömer bu ayetten hırsızlık yapanın, ellerinin kesilmesi gerektiğini anlamış olsaydı, bu emri asla askıya alamazdı. Çünkü el kesilme emri verilseydi, şartlarının da konulması gerekirdi. Allah bir hüküm verince, onu en ince detayına kadar açıklar, örnekler verir.



Allah verdiği hükümler konusunda bakın nasıl net açıklamalar yapıyor. Örneğin peygamberimize savaş açarak, bozgunculuk çıkaranlara neler yapılacağı konusunda, nasılda çok net açıklama yapıyor.


Maide 33: Allah'a ve Resulü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahi rette onlar için büyük bir azab vardır.



Yukarıdaki ayet, Allah resulüne karşı savaş açanların durumu ile ilgili, ne kadar net açıklama yapıyor. Bir kısmı ölümü hak etmiştir, öldürülür diyor. İbret olsun diye ellerini ve ayaklarını çaprazlama kesin diyor. Ya da yine durumlarına göre sürgün edilebileceği açıklamasını yapıyor.


Bu ayeti okuyan bir insan başka sorular soruyor mu? Çünkü birçok şartlarda insan var peygamberimize karşı savaşa giren. Her türlü alternatif sunulmuş. Peki, hırsızlık yapanın, kadın erkek ellerini kesin diye anlarsak, sorular aklımıza gelmiyor mu? Hemen soruyoruz kendimize, ne çalarsa çalsın kesilecek mi? Her iki el de mi kesilecek? Ona hiçbir hak tanımayacak mıyız, bu işten vazgeçmesi için? Bir ekmek çalanla, milyonları çalan aynımı olacak? Eğer böyle sorular sormaya başladıysak, hiçbir açıklamada yoksa bu ayeti doğru anlayamamışız demektir. Çünkü Allahın ayetlerinde ki sadelik, açıklık, örneklemelerle izah ve kolaylık en önemli özelliğidir. Bakın Allah bizlere, rehber olsun diye gönderdiği kitap için ne diyor.

Kamer 17: Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Kamer 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?


Acaba Allahın birçok kez yemin ederek, öğüt almak için kolaylaştırdığı kitapta, zina yapana yüz kırbaç vurun derken, hiç ayrım yapmadan, hangi konularda nasıl davranılacağı konusunda açıklama dahi getirmeden, onlara bir şans dahi vermeden, hırsızlık yapanın ellerini kesin der mi?


Kur’an dan, Hz. Yusuf ve kardeşinin kıssasını hatırlayınız lütfen. Allah Kur’an da verdiği örnekleri, konuyu daha iyi anlamamız için verdiğini söyler. Kardeşinin yükü içine, kralın su tasını koyduğu ve bu kafileyi hırsızlıkla suçlamasından sonra, kardeşine verilen cezayı hatırlayınız. Bakın Allah Bu örnekleri bizlere boşuna vermiyor.


Eğer hırsızlığın karşılığı ellerin kesilmesi olsaydı, bu örnekten çok açık anlaşılırdı. Burada Hz. Yusuf özellikle kardeşinin çuvalına, kendisinin koyduğu ve bunu neden gösterip, onun özgürlüğüne bedel istemesi, yani onu alıkoyarak göndermemesi, bir başka deyimle hiçbir yere gidemeyerek, ellerinin kollarının bağlanması, hatta Kur’an deyimiyle ellerinin kesilmesi, istediklerini yapamaz hale getirmesi, özgürlüğünün kısıtlanması, sizce çok açık anlatılmıyor mu, hırsızlığın bedelinin ne olduğu?


Hz. Yusuf kıssasından, sanırım alacağımız büyük ders var bu konuda. Yusuf suresi 74. 75. ayette heybesinde kralın tası çıkıp hırsızlık ile suçlananlar, bakın bu suçun cezası nedir diye soruyor ve ne cevap alıyorlar.


(Sordular: "Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir? "Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz.)


Peki, bu sözler ne anlama geliyor? Hırsızlık yapan, çaldığı malın sahibine, kendisinin özgürlüğünü emanet edecek ve adeta elleri kesilmiş bir insanın durumu gibi, karşılık veremez halde itaat edecektir. Bir insanın eli, onun her şeyidir. En değerli varlığıdır. Her şeyi onunla yapar. Dikkat edin ayette tek eli demiyor, ellerini diyerek çoğul kullanıyor. Çünkü her iki el, bir insanın can damarıdır, iyi ya da kötü her şeyi onunla yapar. Polisler bile yakaladığı suçlunun iki elini bağlarlar. Bir insanı yaptıklarından dolayı durdurmak istiyorsanız ellerini bağlayın, onun özgürlüğünü kısıtlayın yeter. İşte ayette de bu anlatılıyor, hırsızlık yapanın ellerinin kesilmesi yani ona engel olunmasından bahsediyor. Buradaki ellerin kesilmesi de ancak Kur’an da geçen birçok ayette de olduğu gibi, bir deyimden başka olamaz.


Hırsızlık yapan, yaptığı suçun karşılığını, hiç itiraz etmeden çaldığı malın sahibinden alacaktır. Allah Nahl suresi 126. ayetinde bizlere bir öğüt verir ve derki.


Nahl 126: Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.


Diyelim bir insan bizim bir miktar paramızı çaldı. Sizce Allah bu durum da, yukarıdaki ayet doğrultusunda düşündüğümüzde, bu çalan kişinin elinin kesilmesini istediğini söylüyor diyebilir miyiz? Yoksa bu hırsızlığa denk bir cezamı verin diyor? Onun özgürlüğünün kısıtlanması yani hapsedilmesi, ya da çaldığı malın ya da paranın iadesi gibi. Yine Rabbim bizlere verdiği örneklerde, kısasta sizler için hayat vardır der ve Maide suresi 45. ayetinde:

(Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur.)

Diye bizlere öğütte bulunur. Düşünün lütfen, haksız yere bir insan öldüren kişinin, kısas hükmü gereği en yakınının, onun ölümünü isteme hakkı vardır. Allah en kötü durumda dahi, onun canını bağışlayana ödül vereceğini söylüyorsa, sizce bu öğütlerde bulunan Rabbim, hiç ayrım yapmadan hırsızlık yapanın ellerini kesin mi der, yoksa onun ders almasını sağlayarak, bu işten vazgeçerek tövbe etmesi halinde, bağışlanmasını mı ister bizlerden. Bakın hırsızlık yapanın ellerini kesin diye anladığımızda, Kur’an ayetlerine, Kur’an ruhuna nasıl da ters düşüyor.


Kur’an ayetleri akla, mantığa hitap eden bir rehberdir. Bu rehberi akıl ve mantık süzgecinden geçirmez isek, doğru anlamamızda mümkün olmayacaktır. Bizlere düşen Kur’anın hüküm vermediği, rivayetlerin etkisinde kalmadan, Rabbim bizlere neler söylüyor onu anlamaya çalışmalıyız. Çünkü imtihanımız elimizdeki kitaptan olacaktır, bunu da unutmayalım.



Bu yazdıklarım benim Kur’an dan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen Kur’anı birçok kez anlayarak okuyup, Rahmanın önerdiği gibi, ayetler arasında bağ kurup, üzerinde düşünüp, akıl yürütüp, Rabbin adaletini de göz ardı etmeden, onu anlamaya çalışmak olmalıdır.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Barış
4. June 2011, 01:41 AM
Selam,

Hukukta da günlük hayatta da el kelimesi çokça kullanılıyor.

ZİLYED= Bir malı-eşyayı elinde bulunduran kişidir. Elinde bulunmasından maksat: beş parmaklı biyolojik el değildir tabi ki. Kendi malvarlığında, hakimiyet alanında bulundurmaktır.

ELİN KESİLMESİ: Hırsızın gasbettiği-haksız yere elinde bulundurduğu şeylerin geri alınması-hırsızın hakimiyet alanının (bu anlamda) daraltılması- gücünün yok edilmesi vs.

Bu konuda, el kesilmesi meselesi kadar önemli olan bir husus da. Kurana göre hırsız kimdir? sorusuna verilecek yanıttır bence.

Aç bir insanın çaldığı ekmekle hırsız olacağını düşünmüyorum bu anlamda. Teşvik ediyor değilim tabi ki ama o insanın elinde bir şey yok zaten. Onun elini kesmekten kasıt;ona iş vermek, insanca bir hayat sunmak vs. olabilir ancak.

Esas hırsızların ellerinin kesilmesi ise bence kamulaştırma-devletleştirme, kamu haklarından ve mesela ihalelere vs.girmekten men etme- asgari ücretle yaşamaya mahkum etme vs.gibi tedbirler olabilir.

Haksız mal yığmış adamın gözü önünde mallarını dağıtsanız, emin olun biyolojik elini kesmenizden daha çok acı duyacaktır.

Selam ile.

Barış
4. June 2011, 01:48 AM
Mal yığıcı ve yiyicilerinin ellerinin kesilmesi-kurutulması hususu hiç düşünülmemiştir de, bunun yerine her zaman olduğu gibi açlıktan, cehaletten, başka türlü bir yaşam veya seçenek görmemişlikten hırsızlık yapan insanların elceğizlerine kastedilmiştir İslam ! dünyasında.

Din elbisesini gerçekten de tersten giymişiz.
Bir çeşit deli gömleği gibi...
İçinde çırpınıyoruz-bir türlü rahata eremiyoruz.
Sağlamlaşamıyoruz, emin olamıyoruz.
Terslik nerede anlayamıyoruz.
Sonunda ya ateist, ya deli, ya da sessiz çoğunluk oluyoruz.
Atamıyoruz ağırlıklarımızı...
Kitap yüklü eşek olmak bu galiba.


HIRSIZLIK (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=378)

Bu bağlantıda iki adet yazı var.

HIRSIZ KİMDİR? VE AHTAPOTUN KOLLARINI KESİN.

Çok faydalı yazılar ve ilgilenen arkadaşlar lütfen bir gözatsınlar.

Selam ile.

hiiic
4. June 2011, 06:22 PM
Maide 33
Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası;(suçlarının boyutuna göre) ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

Diyanet Vakfı Meali
Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.
-------------------------------------------


maide 38
Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

/////////////////////////////////////////////////////////////////////
Benzer ayetlere bakarak sonuç çıkaralım.

Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.”

yada

şuara 49
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi.

firavun nasıl kestiyse bizede aynı şekilde kesilmesi emrolunulmuyor mu?
Üzerine düşünmeye ve bilenlerden paylaşmaya davet ediyorum.

Kaytağı
4. September 2011, 01:49 AM
Bu konu benim de ilgimi çeken üzerinde düşündüren bir konudur."Kesmek"...
Eli bilekten de kesebilirsiniz,dirsekten de veya sadece parmağın birini ve ya bir kaçını da kesebilirsiniz..
Burada kesmek,"koparmak"anlamında mı kullanılmıştır yoksa sadece kesip iz bırakmak anlamında mı??
Bence burada devlet otoritesi karar vermelidir.Savaş zamanı genç insanların ellerini kesmek (koparmak) düşmana karşı sayıca azalmak demektir.
Ya da devletin bankasını soyanla, baklava çalan kişiye aynı hükmü uygulamak bana ters geliyor.
Bana göre mecburiyet arzeden çalmalara kesilerek(iz bırakılarak),Kamu malını çalmalara ya da keyfi çalmalara kopararak ceza verilmelidir.
Ancak bu yorumum beni bile tatmin etmiyor içim rahat değil.Kuran'ın açık emrini eğip bükmek gibi bir duruma düşmekten korkuyorum.Bu yüzden bu konu enine boyuna iyice araştırılmalıdır.
Nihayetinde en doğrusunu ALLAH bilir.O neyi emrederse ona uyarız..

hiiic
4. September 2011, 04:00 AM
Hırsızlık yapanı hapse atarsanız ellerini çekmiş yani ellerini hırsızlık yaptığı şeyden çekmiş olursunuz. Ben de artık bu ayetin fiziki kesmek olmadığına inanıyorum. Uzaklaştırmak gibi bir manası var.

Ayetin bir manasını, rüşvet alanı görevinden atın diye çevirmek çok mantıklı. Bu şekilde onun bağlantılarını kollarını kesip atmış olursunuz.

Anonymous
4. September 2011, 07:14 AM
Bu konu benim de ilgimi çeken üzerinde düşündüren bir konudur."Kesmek"...
Eli bilekten de kesebilirsiniz,dirsekten de veya sadece parmağın birini ve ya bir kaçını da kesebilirsiniz..
Burada kesmek,"koparmak"anlamında mı kullanılmıştır yoksa sadece kesip iz bırakmak anlamında mı??
Bence burada devlet otoritesi karar vermelidir.Savaş zamanı genç insanların ellerini kesmek (koparmak) düşmana karşı sayıca azalmak demektir.
Ya da devletin bankasını soyanla, baklava çalan kişiye aynı hükmü uygulamak bana ters geliyor.
Bana göre mecburiyet arzeden çalmalara kesilerek(iz bırakılarak),Kamu malını çalmalara ya da keyfi çalmalara kopararak ceza verilmelidir.
Ancak bu yorumum beni bile tatmin etmiyor içim rahat değil.Kuran'ın açık emrini eğip bükmek gibi bir duruma düşmekten korkuyorum.Bu yüzden bu konu enine boyuna iyice araştırılmalıdır.
Nihayetinde en doğrusunu ALLAH bilir.O neyi emrederse ona uyarız..



Selam;


Bir mekana gelmesi istenmeyen bir insan hakkında "bu adamın ayağını kesmek lazım" denir. Sizce sağ ayağı mı kastedilir sol ayağı mı dizden mi yoksa bilekten mi kastedilir? Tabi ki kesmek öyle kesmek değildir. Rabbimiz bize kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamıştır. Allahın dini başından beri İslam'dır ve peygamberler de bu dinin Müslüman peygamberleridir. Bakalım Yakup peygamberin dininde (İslam) bunun cezası nasılmış. Öz oğullarından öğrenelim.



Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi:
- “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.”

Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek,
- “Ne yitirdiniz?” dediler.


Onlar,
- “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler.

(Yusufun kardeşleri) Dediler ki:
- “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”

Onlar,
- “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.

Onlar da:
- “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.

pramid
7. September 2011, 07:26 PM
Malı-mülkü usulüne uygun ihale ile HORTUMLAYAN ve işçinin hakkını gasbenedenlere ne ceza vereceğiz...

hiiic
7. September 2011, 07:56 PM
Ellerini ihaleden yada işletme yönetiminden keseceksin.

Yolsuza ihale yasağı getirilecek,
İşçi hakkı yiyenin işletmesine el konulup ehil kişiler yönetim kuruluna getirilecek.

Kollarınızın kesilmesi mi daha zordur yoksa bu tür cezaların kesilmesi mi?

Barış
4. April 2013, 05:11 AM
EL kelimesi mal malvarlığı vs..ile ilgili konularda biyolojik el olarak kullanılmamıştır..Ne türkçede ne de arapçada..türkçe deyimlere bakalım..eli sıkı,eli bol,elim dar vs...Hukukta da arapçadan direkt geçen kelimeler kullanılır. mesele ZİLYED..malı elinde bulunduran kişi demektir.Bu el biyolojik el değil, TASARRUF ALANINDA BULUNDURMAK anlamındadır. Sen bir malın zilyedisin diye sabah akşam biyolojik elinde o eşyayı taşımazsın..senin malvarlığına dahildir, senin hakimiyet/tasarrufun altındadır o mal...Kısaca Kurandaki el de bu eldir ve elden kesmek de olayın oluş şekline göre kişiden malı almak..kişiyi bazı mali haklardan kısıtlamak..(mesela ihalelere girmesine engel olmak), gibi anlaşılabilir..Kamu otoritesi bu konuda gereken tedbirleri alır.....Çoluk çocuk garibaının yaptığı hırsızlıkta elden kesmek ise o kişiyi iş aş sahibi yapmak eğitmektir...Bir de şu örneği verebiliriz. Bir arap şeyhi düşün..çalmış çırpmış petrol kuyularının üstüne oturmuş...Bu adamın elini nasıl kesersin? Şeyhin ahtapot kollarını kuyularından kestin mi/ ona ulaşmasını engelledin mi/elinden aldın mı/ elini kestin demektir..İşte o zaman adamın ellerini kurutmuş olursun....

ates demir
4. April 2013, 01:53 PM
Maide 38; eller
Maide 33; Ya ayaklar???

galipyetkin
4. April 2013, 09:17 PM
Bakar mı sınız.

http://www.hanifler.com/showthread.php?p=12349#post12349

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

ates demir
4. April 2013, 10:33 PM
Baktım yazılanlarda elleri gördüm, gücü, Maide 38 i.
Ayakları yine göremedim. Peki ya ayaklar??? Maide 33 deki ayaklar.
Allah ve resulüne karşı gelenlerin cezası.
Bir de şuara 49 da var. Firavuna karşı gelenlerin cezası.
Eller tamam, kabul. Peki ya ayaklar???

galipyetkin
4. April 2013, 11:21 PM
Sayın ateş demir

Buraya yazıyorum diye şuraya yazmışım:

http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2874&page=4

Önce azil/işten el-ayak çektirme ve azille birlikte malvarlığına el koyma ve firavun zamanı pranga, sonraki zamanlarda hapis.

Galip.