PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sümer-samiri-samara-semerkant


pramid
7. May 2011, 11:44 AM
SÜMER’E FARKLI BİR BAKIŞ

Rusya’da Volga nehri kıyısında Samara adlı bir yerleşim bölgesi var.Haritalardan bu bölgeyi keşfedebilirsiniz.Buranın isminin kökenini kimse bilmiyor..Muhtemelen Mezoptamya’daki Sümer’in kökeni buradan geliyor.Tabii ki bu bölgede yapılmış arkeolojik çalışmalar hakkında da fazla bilgimiz olmadığı için o bölgedeki yerleşim tarihi konusunda bir şey söyleyemiyoruz.Bildiğimiz bir şey var ki Tataristan ve Kazakistan arasındaki bu bölgenin ismi Samara.Yine şaşırtıcı bir benzerlik olarak bu bölge de Volga nehri kıyısında bir yer.Demek ki bu dönemde Samara uygarlığı tarım toplumu idi.Bizce orada yapılacak kazı çalışmaları bunu kanıtlayan örnekler verebilir.Biz Ön Asya’da Mezepotamya izine M.Ö 3500’lü yıllarda rastlıyoruz.Muhtemelen Orta Asya’daki bu Samara’dan Samarlılar daha önce göçmüş olmalılar.Yani en az M.Ö 4000’li yıllardan bahsediyoruz.Arkeologların bulgularına göre bu bölgede Paleolitic dönemden beri insan yaşantısının var olduğu tespit edilmiştir.Yani bu bölge köklü bir uygarlık oluşturmuş olmalıdır.Daha sonra çeşitli etmenler sonucu göç etmek zorunda kalan bu uygarlık mensupları eski uygarlıklarını yeni kültürlerle de geliştirerek Mezopotamya ve Filipinlere götürmüş olmalıdırlar.Demek ki çıkış noktası bu Samara’dır.Elbette bizim bu kanımız bilimin yerini alamaz.Biz sadece bu bölgelere bir işarette bulunuyoruz.Bu bulgularımız ciddi bir şekilde araştırılmalı, bu konuda daha bilimsel çalışmalar yapılmalı diyoruz.Yine Orta Asya’daki Ural Dağlarının adı olan Ural kelimesi Sümerlerdeki Ur kelimesi ile kökendaş olabilir bunu da gözden kaçırmamak gerekir.

Bu tezimizi destekleyecek ikinci bir tezimizi daha ilk defa açıklıyoruz.Bize göre Orta Asya’dan yola çıkan Samarların bir kısmı farklı bir göç yolu daha izleyerek Filipinlere kadar gitmişlerdir.Muhtemelen sulak, nehirlerin bol olduğu bir bölge arayışı içinde idiler.Filipinlerin doğusu da bu iş için oldukça elverişli idi.Belki de daha başka sebepleri vardı buraya gelmek için.İşte bu gibi sebeplerle Filipinlerin doğusuna yerleştiler.Bu bölgenin adının da şaşırtıcı bir şekilde Samar olması oldukça ilginçtir.Yine bazı yer adları Sümer yer adları ile aynı denecek kadar benzerlik gösterir.Sümer’deki Uruk şehri benzeri burada da Orus denen bir şehir vardır.Buranın batısına Sulu deniz denir ki bu Sulu kelimesinin “su” ile benzerliği ortadadır.Sümerlerde de “bataklık” (Sug) gibi sulu bölgeler için benzer sesleri içeren terimler kullanılmıştır.

Tabii ki şu da bir gerçek ki 1600’lü yıllarda bölgeye giren İspanyol Dil ve Kültür açısından bölgede büyük bir tahribat yapmışlardır.Pek çok yer adı bugün İspanyolcadır.Bu nedenle bölgedeki yer isimleri konusunda en azında haritalar ya da ansiklopediler yardımıyla yeterli bilgi elde edememekteyiz.Şu da bir gerçek ki İspanyolca’ya çevirilen şehir adlarının eski şekillerini yerel halk muhtemelen biliyordur.Bunun için de kapsamlı bir araştırmaya ihtiyacımız var.Bunu söyledikten sonra bulduğumuz delilleri ortaya koymaya çalışalım..Sümer şehirlerinden birisinin ismi de Larsa’dır..Bu ismin benzeri Filipinlerde de bir şehir ismi vardır.Leyse bir dönem Samar için önemli bir şehir olmuştur.Yine Sümerlerdeki Lagaş şehir ismi de bu isme benzer gözükmektedir.Samar’da yaşayan halk Waray’lar olarak anılmaktadır.Sümer şehirlerinden birisinin adının Warad olması da oldukça ilgi çekicidir.Warad ve Waray arasında hiçbir fark yok gibidir.Yine Samar ülkesindeki Zumerraga şehri ile ile Sümer arasındaki benzerlik de bizce tesadüfi olamaz.Bu Zumerraga kelimesinin sonundaki Aga kelimesine benzer şekilde Sümerlerde Agade adlı bir şehir vardır.Bu konuda ciddi araştırmalar yapılırsa sanırım önemli bulgulara ulaşılacaktır.

Sadece Waray dilinin değil Sümerce’nin de çeşitli dillerin etkisi altında olması iki dilin ortak yönlerini bulmamızda zorlayıcı bir unsur.İspanyolca Waray dilini müthiş bir şekilde istila etmiştir.Yine Müslüman halk arasında da Arapça’nın etkisi oldukça fazladır.Sümerlerde ise kaderin garip bir cilvesi olmalı ki Arapça gibi Sâmi kökenli bir dil olan Akadça Sümer dilini etkilemiştir.Yine bazı Hint-Avrupa kökenli tesirlere ufak çapta da olsa rastlanır.Tabii ki Waray dilinin bundan çok önceleri nasıl bir şekilde olduğunu bilmiyorum.Bu konu da araştırılırsa sanırım güzel sonuçlar elde edilecektir Sümerlerin kökenini ve hatta Samar’ın kökenini açıklamak adına.

Samar ve Sümer arasında ilgi çekici ikinci bir hususta ikisinin dilinde var olan benzerliklerdir.Bilhassa şahıs zamirlerinde karşılaştığımız benzerlik oldukça ilginçtir.Samar ve Sümer’de de birinci tekil şahıs zamiri ko, go, ga gibi kelimelerle ifade edilmektedir.İkinci tekil zamiri Sümerce’de Za, zu şeklinde Waray dilinde ise ka şeklinde..Waray dilinde Niya “o” demekken Sümer dilinde de “ani” o demektir.Yine bu dilde “bu” anlamında kullanılan “an, han” kelimeleri de ilgi çekicidir.Yine Sümerce’de “bi” insan dışı varlıklar için kullanılır.Türkçe’de de “bu” zamiri bu noktada ilginçtir.Yine Türkçe’deki “Şu” zamirinin benzeri Sümerce’de “su” zamiri vardır ki benzerlik oldukça açıktır.Waray dilinde birinci çoğul kişi Amon, namon şekillerindedir Sümer dilinde de bu şahıs “me” şeklindedir.İkinci çoğul şahıs Waray dilinde Kamo, niyo şekillerindeyken bu şahıs Sümer dilinde Zunen şeklinde ifade edilir.Üçün çoğul şahısın çeşitli şekillerinin de iki dilde benzer olması bizi geçmişteki bir ortaklığa götürmektedir şaşırtıcı olarak.Sümer dilinde “An” şeklinde ifade edilen bu zamir, Waray dilinde “Nira” şeklinde ifade edilir.Bunları ifade ettikten sonra Sümerce ve Türkçe’deki şahıs zamirlerinin benzerliğinin de oldukça mühim işaretler taşıdığını vurgulayalım.Hatta bu şahıs zamirleri kelimenin sonuna getirilerek Türkçe’de olduğu gibi iyelik de ifâde ederler.Örneğin:

Til-zu-Yaşam-ın

Şunu da ifade edelim ki kelime düzeyinde Waray ve Sümer dilleri arasında görülen benzerlik Gramer düzeyinde bazen bozulmaktadır.Sanırız bunda bu insanların çeşitli milletlerle etkileşimde kalmaları ve onların dillerinden etkilenmelerinin tesiri vardır..Proto Türkçe döneminde bildiğimiz gibi Özne yüklemden sonra da ifade edilirdi.Bunun benzeri olarak Waray dilinde özne ve yüklem yer değiştirmiş görünmektedir.Bu olay bizdeki fiil sonuna eklenen şahıs zamirlerinin oluşumunu hatırlatır.Geliyor-um

Yukarıda birinci tekil şahıs zamiri olarak verdiğimiz Ak, ko, go, ga örneklerine bir baktığımızda Hint Avrupa dillerindeki birinci tekil şahıs zamirinin de nasıl oluşmuş olduğunu açıklayabiliriz.Fransızca jö<

Irak’ta Abbasiler tarafından Türk Ordugahı olarak kurulan ve halen de bir şehir adı olan Samara kelimesi de oldukça önemlidir.Bize göre bu isim bu bölgeye bilinçsiz bir şekilde verilmedi.Orada yaşayan ve kendilerini Sümer’in devamı olarak gören insanlar var olabilir.Türk komutanlar da kendilerine yakın buldukları bu insanlara ad olarak bu ismi kullanmış olabilirler.Belki de bu Türkler de Orta Asya’daki Samara bölgesini çok iyi bilen Türklerdi.Bu durumda bölgede o dönemde yaşayan Sümer kalıntısı halkların olduğu ifade edilebilir.Zaten bölgenin o zamanlarda harabelik ve tarihi kalıntılarla dolu bir yer olması bu yerin aslında eski bir yerleşim merkezi olabileceğini gösterir.

Başka aydınlatılması gereken bir nokta Filistin’de, İsrail’de yaşayan Samirilerdir.Samiriyye (Şomron) kentinde yaşayan bu Sâmiriler bizce Sümer halkından olabilirler.M.Ö 722 yılında Asur İmparatoru Sargon tarafından Babil, Kuta ve Avar’dan getirdiği halkları İsrâil’e yerleştirmiş oldukları belirtilir.Ancak bu Sâmirilerden önce de bölgede Sâmiri olarak anılan insanların olduğu açıktır

Hz.Musa’nın M.Ö. 1200’lü yıllarda İsrâil’e Peygamber olarak gönderildiğini biliyoruz.Kur’an-ı Kerim’de Taha Süresi 85. ayette tekil olarak bir Samiri ismi geçmektedir.Acaba bu Samiri sadece bir kişinin adı mıdır yoksa o dönemde de var olan bir halkın adı mıdır?Bu da araştırılması gereken bir konudur.Fakat eğer bu Sâmiri kelimesi bizim tezimize uygun olarak Samar yani Sümer’den göçen birisiyse, onun Buzağıya tapmayı istemesi oldukça normal.Çünkü Sümerlerde pek çok Tanrı’nın olduğu biliniyor.Muhtemelen bu Sümer Göçmeni de kendi inancını Hz.Musa takipçilerine öğretmeye çalışmıştı.O halde Sümerlerin Filistine göçleri M.Ö 1200’lü yılları buluyor.O Samiri de muhtemelen eski din ve kültür ortamından kopamamış birisiydi.Bunun tesiriyle Buzağıya tapma gibi bir eylemin içine girdi.Boğaya tapma inancına ilk olarak Sümerlerde rastlanması da meselemiz açısından oldukça ilginçtir.Kur’an’da Buzağıya tapma işini öneren kişinin “Samiri” olarak anılması bu açıdan anlamlıdır.Sümerdeki Tanrı bolluğu ve bilhassa Tarım toplumu olmaları nedeniyle, Boğaya, Buzağıya tapmaları Hz.Musa takipçilerini kandıran Samiri’nin bir Sümer göçmeni olduğunu açıkça ortaya koyar. (Taha 85 “-Allah: "Ama Biz, senin ardından kavmini fitneye düşürdük ve Samiri onları saptırdı." buyurdu.)Sümerlerin taptıkları bazı diğer tanrılar şöyleydi; Ea (Su Tanrı), Boğa, Anşar (Gökyüzü Tanrısı), Enlil (Yeryüzü Tanrı), Kingu (Dev ve Canavar Tanrısı), Lakmu (Yılan Tanrı), Pazuzu (Ateş Peri), Utu (Güneş Tanrı) Bu gerçek de Sümer devleti yıkıldıktan sonra Sümerler ne oldu sorusuna bir yanıt bulmamızı sağlıyor.Onlar çeşitli yerlere göçtüler.Filistin de bu yerlerden birisiydi.Kur’an-ı Kerim’de geçen Zümer süresinin isminin de konuyla bağlantılı olabileceğini söyleyelim.Hatta bu sürenin daha başlarında “Allah’tan başka Tanrılara tapanlardan bahsedilmesi” oldukça ilginçtir.Yine surenin sonlarında insanların “Zümer halinde Cennete ve Cehenneme sevk edilmeleri” Sümerlerin hem olumlu hem de olumsuzluklarına bir örnek olabilir.Zümer ismi belki bunu hatırlatmak için süreye ad olmuş da olabilir.Bunlar tabii ki araştırılması gereken konulardır.Yine belki de Sümerlerin bölük bölük memleketlerinden hazin göçleri de hissettirilmek istenmiş olabilir.Bilindiği gibi Sümerlerin devletleri M.Ö 2000’li yıllarda Elamlar tarafından yıkılmıştır.Sümerler bölgede yaşamaya devam etseler de diğer kavimlerin istilaları belki de onların huzurunu kaçırdı ve zümreler halinde göç etmek zorunda kaldılar.Onların Orta Asya’dan bu bölgeye muhtemelen de Filipinler civarına göçleri bu şekilde yani “Zümer” (bölük bölük) şeklinde olmuştu.

İşte Sâmiriler bu yerleştirilen topluluğa verilen isim olmuştur.Muhtemelen Sümer Halkı anlamında Sâmiri olarak anılmış bu topluluk İsrâil tarafından Yahudi olarak kabul edilmektedir.Halbuki onlar kutsal kitabı kabul etmektedirler.Belki de İsrâil soyundan olmadıkları için Yahudiler onları kabul etmemiş de olabilir.Bu da Sâmirilerin başka bir milletten olduğunu gösteriyor.Tarihi olaylar da bunu kanıtlıyor.Buna göre Sâmiriler Sümerlerin soyundan gelmiş, Sümer Devleti yıkılınca varlıklarını muhafaza edebilmeyi başarabilmiş bir halk olabilir.Çünkü onların İsrail’e göç ettikleri topraklar Sümer ülkesinin topraklarıdır.

Sâmiriler kendilerini Yahudi kabul etmekle birlikte ellerinde bulunan Tevrat günümüz Tevrat’ından oldukça farklıdır.Bu nedenle Sâmiriler Yahudileri Tevrat’ı değiştirmekle suçlarlar.Onların ibadetleri de oldukça farklıdır.Sâmiriler aynene Müslümanlar gibi abdest alırlar.Yine onlar kilise ya da havrada değil de Mescit benzeri yerlerde yaparlar ibadetlerini.Secde, rüku, kıyma hareketlerini yaparak kendilerine has bir namaz kılarlar.Bu gibi yönleri Müslümanlara çok benzemektedir.Bugünkü Sâmirilerin Buzağı’ya tapan ve Hz.Musa’yı reddeden Sâmirilerle pek alakası yoktur.Çünkü bugünkü Sâmiriler Allah’tan başka bir şeyi ibadeti kabul etmeyen, Hz.Musa’yı peygamber olarak kabul eden ve seccadelerini yanlarından ayırmayan dindar insanlardır.Hatta Sâmiriler İsrâil politikalarını da beğenmemekte Müslüman ve Yahudilerin bir arada barış içinde yaşamasından yana olduklarını her fırsatta dile getirmektedirler.

Sümerler yani Samaritan’lar İbrani alfabesinin gelişmesine, Tevrat’ın yazı sistemine büyük katkılarda bulunmuşlardır.Sümer alfabesi ile İbrani alfabesi arasındaki benzerlikler de bunu ortaya koymaktadır.Yine Samaritan yani Samiriyye alfabesi ile Sümer alfabesinin benzerliği Samirililerin Sümerden göçtüğünü kanıtlayan ayrı bir kanıttır. Muhtemelen bu Samiri halkının pek çoğu Yahudileşti ve Yahudi olarak kabul edildiler.Kalan Samiriler ise isimlerini korumayı başarabilmişlerdir.Bu arada Samiriyye dili ile Filipin Samar dilleri arasındaki benzerliğe birinci tekil şahıs ve 3.tekil şahıs zamirlerindeki benzerlikleri örnek olarak gösterebiliriz.Elbette ne Samar dili ne de Samarya (Samiriyye) dili saf olmadığında bilhassa Samiri dili tamamen Semitik bir şekle dönüştüğünden bu gibi benzerlikleri bulmak bizim için altın kadar değerli olmaktadır.Filipin Samar dilinde birinci tekil şahıs “Anok” şeklindedir.Bu şahıs, Samiri dilinde ise “Anaki” şeklindedir. “O” anlamına gelen 3.Tekil zamiri Samar dilinde “Hiya”, “iya” şekillerinde de olabilir.Samiri dilinde bu zamirler “u”, “i” şeklindedir.Aslında Samiri dili Aramiceleşmiş bir görünüm arz eder.Hatta günümüzde bu diller Arapçalaşmaya başlamış gözükmektedir.Ancak yine de iki dil arasında başka benzerliklerin olma ihtimali ciddiyetle araştırılmalıdır.Benzerlikler bulunsa da karşımıza yine bazı sorunlar çıkabileceği de gerçektir.Zira Sümerce bir Sami dili olan Akadça’nın ve diğer dillerin tesirindedir.Yani saf bir dil değildir.Bu nedenle bazı bulgular bizi yanıltabilir.

Şu gerçeği de ifade etmek istiyoruz ki Orta Asya’dan sadece Filipinlere göç olmamıştır.Dünyanın bütün bölgelerine bilhassa da Güney Asya’daki pek çok ülkeye Samarlar tarafından “bölük bölük” göçler yapılmıştır.Aslında bu göçen Samarlar tek bir ırk değillerdi ancak onların içinde çoğunlukla Türkler bulunuyordu.Austric de denilen Güney Asya dillerinde bulunan Türkçe kökenli kelimeler de bu göçlerin açık bir delilidir.Yine yaptığımız araştırmalar sonucunda sadece Filipinlerde değil pek çok Güney Asya milletlerinin dilinde Sürmer diliyle paralellikler bulunmuştur.Bu da Sümerce’nin Orta Asya kökenli olduğunu ispat eden başka bir delildir.Çünkü Güney Asya halklarının bir çoğunun Orta Asya’dan göçtüğü bilinen bir gerçek.Örneğin Japonca’nın bir lehçesinde Sümerce’de olduğu gibi birinci tekil şahıs zamiri “ga”dır.Yine Atayal, Payvan ve Japonca gibi dillerde za, se, si, zo sesleri Sümerce’de olduğu gibi 2.tekil şahıs zamiri olarak kullanılmaktadır.Sümerce’deki Diğer şahıs zamirlerinin izine de pek çok Güney Asya dilinde rastlanmıştır.Benzerlikler sadece şahıs zamirleriyle kalmamıştır.Mesele “ana” şeklindeki “ne” soru zamiri Japonca’da Nani, Kapampangan’da Nanu? Ve pek çok yerde de benzer şekildedir.Sümerce’de Nereye? Anlamına gelen Mea zamirinin aynısına yakını Malay dilinde Mana şeklinde kullanılmaktadır.Hatta eklerde bile bazı benzerlikler bulunmaktadır.Araştırmalarımız neticesinde bu konuda yapılan bilimsel bir çalışmaya ulaştık.
(Bk. http://www.geocities.com/tokyo/temple/9845/sumer.htm kaynağından tercüme ettiğimiz bazı örneklerle meseleyi açıklayalım:

Zamirler

Sümerce Austric

Ben ga ga (Taulil), go (Solor), gau (Gao), gni (Savo)
ga (Dialect Japanese?) kaw (Khamti, Ahom, Sham,
Tho-nung), ku (Siam, Lao, Black Tai), ke
(Santa Cruz), -gu (Dawawa, Kakabai,
Sinaki, Suau, Bohutu, object suffix)
ga- (Bwaidoka, subject prefix)


Sen za.e, ze sau, si, su (Austro-Tai), hau (Manggarai)
su (Atayal), su-, -sun (Paiwan), za (variant of sama),
oze, ozo (Japanese)

O/An ene eni (Vanua Lava, Mantion), ini (Bank's Is.),
ine (New Hebrides), ina (Santa Cruz),
ena- (Suau, Molima), ena (Manikion)

Anlar e.ne.ne-ra (dative) inira (Vunapu, Penantsiro, Akei, Wailapa,
Onlar Tutuba, Vao), enira (Tangoa), enir (Vanua
Lava, inir (Gaua), ineira (Mota)





Interrogatives

Ne? A.na? Ano? (Philippines, Indonesia), Uani?
(Letemboi), Nani? (Japan), Nanu?
(Kapampangan)

Kim? A.ba? Si-apa (Malay/Indonesia from apa? "What?"),
Pa? (Infit., Ikiti), Pae? (Imreang, Ikiyau),
Pah? (Loniel), Pai? (Weda, Sawai), Abhay?,
Abe? (Nissaya Burmese, classified as
Sino-Tibetan or Tibeto-Burmese, but of
highly mixed characteristics including
agglutinative morphology.) Epa? (Fasu)
Aapi? (Kewa), Ibuge? (Foe), Bo? (Sakai)


Ne zaman? Me-na-am? Mana nui? (Chamorro), Mangge? (Chamorro), mingyaal
Kangi (Yap), mo (Bontok)
Kande
Nere? Me-a? Mana? (Malay, Indonesia)

Tabii ki bu örnekler sadece belli bazı Güney Asya ülkelerini nazara alınarak verilmiş örneklerdir.Elbette Sümerce’nin diğer Orta Asya kökenli dillerle de karşılaştırılması bizi daha açıklayıcı sonuçlara götürecektir.Bizim örneğimizdeki Waray dilinde Tatay baba anlamına geliyordu Türkçe’deki Dede, Ata kelimeleriyle bu kelimenin benzerliği ortadadır.Yine “ne” zamiri ve onların türevlerindeki benzerlikler de oldukça ilginçtir.Bunlar gibi ekleri de kuşatan pek çok örnek vardır ki ilgili dillerin ortak bir kökenden çıktığını düşündürtmektedir.

Ancak biz Sümerce ile Filipinlerin Samar bölgesindeki Waray dili arasındaki benzerlikleri keşfettiğimizde bu gibi çalışmalardan haberimiz yoktu.Yani bu gibi çalışmalardan etkilenerek o tezlerimizi ortaya atmış değiliz.Bunu açıkça söyleyelim.Araştırmamız neticesinde bulduğumuz bu argümanları da savımıza delil olarak kullanmanın yerinde olacağını düşündük.Zaten biz o dillerin de köken olarak Türkçe gibi Ural Altay yani Orta Asya kökenli dillerden türemiş olabileceğini iddia ediyoruz.Yani Sümerce ile Malezya, Endenozya, Filipinler gibi bölgelerdeki halkların dilleri arasındaki benzerlik bizi ortak bir kökene götürü diyoruz.Ancak bizim tezlerimizi de kuvvetlendiren bu bulgular bir şeyi kesin olarak ortaya koyuyor.Sümerce Hint-Avrupa ya da Sami kökenli bir dil değildir.O kesinlikle Orta Asya kökenli bir dildir.Onun pek çok ailesi dünyanın pek çok bölgesine yayılmıştır.

Sümerce’nin Orta Asya kökenli Türkçe benzeri bir dil olduğunu kanıtlayan biçimsel özellikler de mevcuttur.Bildiğimiz gibi Sümerce Türkçe gibi çoğunlukla sondan ek alan bir dildir.Bu durumun istisnaları da yabancı bazı dillerin tesiriyle oluşmuş olabilir.Sümerce’deki ekler de Türkçe eklerle benzerlik gösterir.

Sümerce Türkçe
- Ka-ta ........ Kapı-tan, Kapı-dan
- Ka-n-i ........ kapı-n-u, KapI-y-I
- Ka-na ....... Kapı-y-a
- Ka-gim ........ Kapı-kimi
- Ka-na(k) ........ Kapı-n-ın
- Ka-ta ........ Kapı-da
( Kaynak: http://www.compmore.net/~tntr/sumerturka.html)

Yine Sümerce kelimelerdeki ve kelerinde sık sık görülen “ünlü uyumları da” Türkçe gibi dillerin belirgin özelliğidir. “Unu, Aga, Bulug, nagada, narúa, nağakum, namdamgàr, namkalag, namlúùlu vb.” Hatta Sümerce pek çok kelimede Türkçe’dekine benzer bir şekilde Küçük Ünlü Uyumu örneklerline de rastlanır. “érim”, neizigar “namnutar” “nídiğir” “níğenna” vb. (yağmur, hamur gibi örneklerden Türkçe’de düz geniş ünlülerden sonra dar yuvarlak ünlülerin bulunabildiğini anlıyoruz.Hatta Sümerce’de de bu özelliğin Türkçe’deki gibi “m” ünsüzünün yuvarlaklaştırma özelliği sonucu oluştuğunu görebiliyoruz namùkurúku”.) Sümerce bir cümle ile ses benzerliğinin, eklerin birleşiminin ne boyutlarda olduğunu ortaya koyalım:

ka-ta-kar-ra ur-ra ab-su-su

Ağız-dan kapar alacaklar zerre kadar ödemeyi

Yine Sümerce cümle dizimi de Türkçe’ye (Özne+Tümleç+Yüklem) benzemektedir:

ùkur-re a-na-àm mu-un-tur-re

Yoksul-er ne kadar da zayıftır

Tabii ki yazılı metinler genelde manzum şekilde olduğu için devrik cümlelere de haliyle rastlanabilir ancak dilin gramer yapısı çoğunlukla Türkçe’deki gibidir.

Bu örneklere bakınca siz de belki bir hatıranızı hatırladınız kim bilir?Çocukluğumuzda Kuş Dili olarak öğrendiğimiz bir dil vardı.Hecelerin arasına “ga” sesini koyduğumuz bir yapma dildi bu.Hatta bu dilin numuneleri divan edebiyatında da fazlasıyla verilmiş.Mesela bu dille Sümerler’i şu şekilde söylerdik. Sü-ge-me-ge-ge-ger..Tabii ki bu dilin çeşitli varyasyonları da olabilir.Sanki bu dil bize Sümerceyi hatırlatmaktadır.Belki de bu dil eski günlere duyulan bir özlemle Turnalar gibi hiç düşünmeden geliştiriverdiğimiz, ama kökenleri tâ Sümerde belki de Orta Asya’da olan dilimizin eski bir şeklinin sesten izlerini taşıyor olabilir..Belki de o bizim özlemimizin aslımıza “Turnaca kanatlanmış” (kuşlaşmış) sesidir ve belki de bizi onunla mutlu kılan bir anda Ötüken’e, Mezepotamya ovalarındaki o huzurlu günlere bir kuş gibi uçacağımızın bilinç altı hayalidir.Kim bilir?

Türkçe ile Sümerce arasında yukarıdaki örnekler gibi pek çok benzerlik ve paralellik vardır.Bu o kadar açıktır ki Uzak doğu dediğimiz Güney Asya’daki dillerde bile Sümerce ile paralellikler mevcuttur.Sanırız Sümerlerin büyük bir çoğunluğu da Anadolu’ya göçmüştür ve Sümerce Türkçe’mizde yaşamaya devam etmektedir.Yâni Sümerlerin dil mirası kendisiyle kökendaş olan Türklerin yaşadığı Anadolu şehirlerinde, köylerinde, ilçelerinde yaşamaktadır.İki dilde ortak olan kelimelerin pek çoğu ise Orta Asya’daki ortak köken ile açıklanabilir.

Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Oğuz Türklerinin bu topraklarda Bin yıldır yaşaması ve yepyeni uygarlıklar kurması gibi Sümerler de Orta Asya’dan Mezepotamya’ya göçmüşler ve burada binlerce yıl süren uygarlıklar kurmuşlardır.Sümerler pek çok milletle karışmışlar, insanlık için güzel eserler vermiştir. Yazıyı ilk bulan bilindiği gibi Sümerler olmuştur.Muhtemelen Sümerler Türklerin Eskiden beri Orta Asya’da kullandığı bugün Futhark yazısı olarak da bilinen bir yazının bir benzerini bu topraklara getirmişlerdir.Yine Sümerler tarım alanında da büyük yeniliklere imza atmışlardır.Geliştirdikleri sulama sistemleri oldukça ileri seviyededir.Bulundukları bölgede yeni dillerin ve halkların oluşmasına, birbiriyle kaynaşmasına sebep olan Sümer uygarlığı bu gibi yönleriyle Osmanlı Medeniyetini de hatırlatmaktadır.Hatta Sümerce Osmanlıca gibi bir ortak dil olabilmiştir.Çoğunlukla Sami dillerden aldığı kelimelerle dilini zenginleştirmiş ortak bir dil oluşturmasını bilmiştir.Ancak onun iskeleti olan grameri ve kelime hazinesinin büyük bir çoğunluğu Sümerce’nin Türkçe benzeri bir dil olduğunu ortaya koymaktadır.Tabii ki bu alanda çalışmalar da aratarak devam etmektedir.Bizim kanaatimiz ise Sümerce’nin Hint-Avrupa ya da Sami kökenli bir dil olmadığıdır.Sümerce bükümlü bir dil değildir ve Ural Altay dilleri gibi eklemeli dillerdendir.Pek çok özelliğiyle Türkçe ile paralel gözükmektedir.Bunu ortaya koymak için iki dil arasında benzer bulduğumuz bazı kelimeleri sizlerle paylaşacağız.

Sonuç ne olursa olsun gerçek şudur ki Sümerler İki Nehir Arasında yâni Fırat ve Dicle nehirleri arasında büyük ve köklü bir medeniyet kurmuşlardır.Pek çok inancı, kültürü, milleti ve de dili etkilemişler hatta oluşturmuşlardır.Bunu da kendi aralarında sağladıkları birlikle yapabilmişlerdir.Egemenlikleri altındaki bütün halkları ortak bir gâye altında birleştirmesini başarabilmişlerdir.Oluşturdukları sağlam ve esaslı kanunlarla adaleti tesis etmişlerdir.Hatta bu kanunlar kendilerinden sonraki pek çok uygarlığı da etkilemiştir.