PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : "trend" dini!


TEBYİN
26. April 2011, 02:29 PM
Her şeyin modası olur da, dinin olmaz mı?
1980'lere gidelim.
Şule Yüksel Şenler adında eski bir manken, birden bir "Hidayet" halesine bürünüveriyor!
Koskoca manken, köylü Hatice nine ya da varoş sakini Fatma bacı gibi giyinecek değil ya!
Hemen, çok çağdaş bir giyim tarzı tasarlandı.
"Moda" ve "Çağdaş" kavramları, İslam Alemin de, "Vebalı" muamelesi gördüğü için..
İster istemez bu konuda Batıdan yardım alınmalıydı.
Hemen bir gayrımüslim modacı bulundu ve,
"Moda Vakkodur" sloganıyla yepyeni pardesüler, türbanlar, giyim tarzları oluşturuldu.
Artık, bizim de "Sosyete"miz oluşmuştu ve hatta evrimleşme de klasik sosyeteden 100 adım ilerdeydik.
3-5 sene içerisinde, öyle renklendik, öyle cazibelendik, öyle şatafatlaştık ki,
Ciddi ciddi modacılar artık "en seksi" ketagorisini hiç düşünmeden örtülüler arasından seçebiliyordu,
Modacı üstadlar, bizim hakkımızı yemezken, onları utandırmak olmazdı tabi.
Çok hızlı bir şekilde, daracık "kot"lar, "pantolon"lar icat edilerek..
Anadoluda söylenen, "Bizim gelin bizden kaçar, başını örter mıçını açar" deyimini yalan çıkarmamak için elden gelinen herşey, tek tek yapıldı.

Giyimde moda takip edilirken, ticarette edilmezse ayıp olurdu zaten.
Birden, dış ülkelerde çalışan yurttaşlarımızın alın terlerini..
Kandırmak suretiyle "Hüüp"leten onlarca Holding bitiyordu, güz mantarları gibi.
Artık, herşeyin "dini" olanı icat ediliyordu.
Dini düğünler...
Dini proğramlar...
Dini radyo ve Televizyonlar..
Dini konferanslar..
Ve hatta, alışveriş yapılırken bile..
Dini olan/olmayan sorgulanıyordu..
3-5 kuruşluk bir çukulata, ciklet, kek bile, "bizimkilerin" mi, "değil"mi mantığıyla sepete atılıyordu.

Yine, Anadolu da söylenen ve birilerinin üzerine "cuk" oturan bir deyim vardır.
"Sonradan görme, dininden dönme"
Sonradan görmelik öyle bir hastalık ki, freni patlamış araba gibi, nerde duracağı, ne zararlara sebep vereceğini asla kestiremezsiniz..

Giyimde, ticarette zirve zorlanır da, "siyaset" atıl bırakılır mı?
Ki, menfaat çeşmelerinin en büyük ve verimlileri orada..
Bunca giyime, alışveriş çılgınlığına, israflara para mı dayanır..
Evet evet, siyasete muhakkak el atılmalı..
Tamam da, daha düne kadar, "Siyaset şeytan işidir" diyorduk herkese..
Amaan, düşündüğün şeye bak canım, nasılsa Alimler!, Hocalar!, Kanaat Önderleri kapıkulumuz değil mi?
Çıkıp, salya sümük, millete iki hadis, bir rivayet patlattı mı?
Herkes, önceden öğrendiğini unutur nasılsa..
Unutur da, Hani büyük üstad "Dadıuz-zaman, "Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım" sözünü nereye koyacağız.
Dur yahu, şu "menfaat ya rasulallah" kuyularını bir ele geçirelim, ona da bir cevap buluruz elbet..
Ve buldular, buldular da, "ALLAH-U EKBER" nidalarının yerine, "ABD-U EKBER" kelimesini koyarak..
Şükür, şimdi işler daha kolay yürüyor..
Her "ABD-U EKBAR" sözüne, ABD tanrısı, hem rızık yardımı yağdırıyor ve hem istedikleri/destekledikleri partiyi parlatıyor.
Ve hatta, arkalarına aldıkları ABD tanrısı gücüyle, sınavlarda bile istedikleri öğrencileri istedikleri yere yerleştirip..
İstemedikleri insanları biçerdöver gibi budayarak..
"Gücün" hukukunu gösteriyorlar alem-i Dünya'ya..
Bu da iyi, has ta, bu yapılanlar "kul hakkı"na girmiyor mu?
Girse ne olur canıım, takiyye var, ehveni şer var, bütün "hileleri" yuyacak bir HİLERSİL maddesi yedek kulubesinde bekliyor nasılsa!!

Siyaset tamam, ticaret tamam, hukuk tamam, moda tamam, 4x4'ler tamam da..
Halen bu ülkede bu "Din Tüccarlarindan" alışveriş yapmayan yüzde 50'lik bir kesim var, onları ne yapacağız?
Kolay,
Hemen, "Dini" Tv'ler de, "NAMAZLA DİRİLİŞ", "ABDESTLE İRKİLİŞ", "GUSÜL İLE SİLKİNİŞ" gibi proğramlar yapıp..
Bu milleti bir bahane ile camilere doldurmalı..
Bizim imamlar, müftüler, vaazlar kaliteli birer okus-pokusçu olduğu için..
Nasılsa bunları da "hipnoz"layarak, etkisiz hale getirirler..

"Eyy ahali, duyduk duymadık demeyin, bu adam tam bir cami, din, iman düşmanı"

Dur yahu, bir yerlerini yırtarak ne bağırıyorsun.
Bana ne dininden, imanından, namazından..
Bunları benim için mi icra ediyorsun sanki..
Ben, bir tuzak ile, koyunlaştırıldığını haykırıyorum.
Her alanda üçkağıtçı,
Hırsız,
Yalancı,
Düzenbaz,
Hilekar,
Cahil ve sığ bir toplumu..
365 gün Kabenin göbeğinde tutsanızda..
24 saat miraca çıkarsanızda..
Belediye hoparlörlerinden ömrü boyunca hatim dinletsenizde..
Bir şeylerin değişmeyeceğini siz benden iyi biliyorsunuz.
Çünki, "tenekeyi altın terazisinde" tartma telaşındasınız..
Ama, "tartıda altını bastıran teneke", paha da resmen yerlerde sürünüyor..
Evet evet,
Toplum olarak her alanda yerlerde sürünmekteyiz.
Ama olsun, yeni bir deneyin peşindeyiz.
Yılan ve tüm sürüngenlere Abdest abdırıp, namaz kıldırarak..
Diriliş ve Dimdik durma eğitimleri veriyoruz..
Bir başaralım, ondan sonra görün siz bizi..
Uçurtmalarla aya ilk basan millet ünvanını alıyor muyuz, almıyor muyuz?

Ciddiyiz ve Ciddiyetimizi içinde "moda" geçen her alanda gösterme azmindeyiz..

Çok mu heyecanlandınız..
O zaman ben TEKBİRR diye bağırayım..
ABD-U EKBER demesi de sizden artık!..

FEDAKARADAM
1. May 2011, 05:07 AM
Müslümanların tesettür işi modacılara kaldı.Halbuki en iyi tesettür çarşaftır.Onda süslük yoktur.Onu giymek bir müslüman kadının nefsine çok ağır gelmektedir.Tabiri caiz ise Allah'ın istediği moda çarşaftır.Çarşaf en güzel islam modasıdır.Hemde hiç değişmeyecek ve atılmamak şartı ile.Günü de geçmeyecek ve kıyamete kadar bu moda devam edecektir.Allah çarşaftan hoşnuttur.Gerisi teferruattır.Çarşafa moda diyorsak bu süslenmek için değildir.Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak içindir.Başka meseleye geçelim...

Ben, bir tuzak ile, koyunlaştırıldığını haykırıyorum.
Her alanda üçkağıtçı,
Hırsız,
Yalancı,
Düzenbaz,
Hilekar,
Cahil ve sığ bir toplumu..
365 gün Kabenin göbeğinde tutsanızda..
24 saat miraca çıkarsanızda..
Belediye hoparlörlerinden ömrü boyunca hatim dinletsenizde..
Bir şeylerin değişmeyeceğini siz benden iyi biliyorsunuz.

Aynen öyledir."Ben görmüyorum ama sen yan cebime koy!" misali müslümanlar bu acı gerçeği maalesef kavrayamamışlardır.Herkes işine geleni kabul ediyor işine gelmeyeni ret ediyor.

Bütün bu olup bitenler ve yapılanlar riyakarlıktan başka bir şey değildir.Kişi, Allah'a tam samimi bir kul olmadıkça ona hikmet kapıları açılmayacaktır.

hiiic
1. May 2011, 01:17 PM
Müslümanların tesettür işi modacılara kaldı.Halbuki en iyi tesettür çarşaftır.Onda süslük yoktur.Onu giymek bir müslüman kadının nefsine çok ağır gelmektedir.Tabiri caiz ise Allah'ın istediği moda çarşaftır.Çarşaf en güzel islam modasıdır.Hemde hiç değişmeyecek ve atılmamak şartı ile.Günü de geçmeyecek ve kıyamete kadar bu moda devam edecektir.Allah çarşaftan hoşnuttur.Gerisi teferruattır.Çarşafa moda diyorsak bu süslenmek için değildir.Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak içindir.Başka meseleye geçelim...

EL İNSAF!



A’râf 26
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

A’râf 31
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

A’râf 32
De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

Anonymous
1. May 2011, 01:29 PM
Allah'ın istediği moda çarşaftır.

De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri -görünenini, gizli olanını- günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemeyi."
Araf 33

FEDAKARADAM
1. May 2011, 07:22 PM
el insaf!



a’râf 26
ey adem oğulları! size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... Işte o daha hayırlıdır. Bunlar allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

a’râf 31
ey adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü allah israf edenleri sevmez.

a’râf 32
de ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. Işte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

Biz bu ayetlere karşı çıktığımızı mı sanıyorsunuz?.Maksadınız nedir öyleyse?...

"GÜZEL ELBİSELERİNİZİ GİYİNİN!" EMRİ MODAYA UYMAK DEĞİLDİR.MÜSLÜMAN SADE VE GÖSTERİŞSİZ TEMİZ GİYİNMELİDİR.DEKOLTE ELBİSE GİYMEK MİDİR GÜZEL ELBİSE GİYMEK?

hiiic
2. May 2011, 12:05 AM
Dekolte yasak;

Nûr 31
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Nûr 60
Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.

Moda eğer israfı getiriyorsa (ki getirir) o da yasak;

A’râf 31
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Başına çarşaf, torba, kesekağıdı v.s. geçirmenin hükmüde aynı ayetlerde çıkmaktadır.


Orta yol var orta,, yolun ortası... onu yakalamak lazım...

Çünkü islam tam bir siyasetin aracı olmuş, türban v.s. gibi konularda ağa takılmadan sağlam yürümek, Yahudilerin maşası olmamak için akıllı olalım. Dünya kimseye kalmıyacak, Allah başı kapalıyada açığada bol bol versin nimetlerini. Uyanık olalım!

Yoksa sağılacak müslümanlar oluruz, olmayalım hanif müslümanlar olalım.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 08:39 AM
Dekolte yasak;

Nûr 31
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Nûr 60
Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.

Moda eğer israfı getiriyorsa (ki getirir) o da yasak;

A’râf 31
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Başına çarşaf, torba, kesekağıdı v.s. geçirmenin hükmüde aynı ayetlerde çıkmaktadır.


Orta yol var orta,, yolun ortası... onu yakalamak lazım...

Çünkü islam tam bir siyasetin aracı olmuş, türban v.s. gibi konularda ağa takılmadan sağlam yürümek, Yahudilerin maşası olmamak için akıllı olalım. Dünya kimseye kalmıyacak, Allah başı kapalıyada açığada bol bol versin nimetlerini. Uyanık olalım!

Yoksa sağılacak müslümanlar oluruz, olmayalım hanif müslümanlar olalım.

Müslümanlar enayi, keriz olduğu müddetçe moda akımları durmayacaktır.Gelsin paralar gitsin modalar,hepsi bu maksat bunlardır.

Miralay
2. May 2011, 08:42 AM
Selamlar
Herşey hoş güzel de; güzelliği parantez içindeki (kadar) ifadesi bozmuş. :)

Bırakın inananlar, inancına göre çarşaf,burka,türban,...vs. giysinler. İsterse başı açık dolaşsınlar. Herkes Kur'andan anladığı oranda sorumlu tutulacaktır.
En güzel cevabı yine Kur'an veriyor. "En güzel giysi takva giysisidir." diye...
Yeter ki, din simsarlarının elinde oyuncak olmayasın. Din adına yapılan dayatmalardan bıktık, usandık artık. İslam'ın tüm sorunları bitmiş te tek sorun türban kalmış. Vay güzel dinim vay!

Geçen cumartesi, komşumun düğününe davetliydim. Herkes türbanlı. Saçının telini bile göstemeyecek şekilde başlarını örtmüşler. Ama heyhaaat! vücutlarında belli olmayan uzuvları yok. Bir de kırıta kırıta oynuyorlar. Açıkçası giyinik çıplaklar.
Vebali günahı bana... Ben Kur'andan böyle anlamıyorum. Ben Nur suresi 31.ayette saç telini değil, dekolteleri örtün diye anlıyorum. Ve yine Kur'andan anlıyorum ki; çarşaf,burka falan da emredilmiyor. Cenab-ı Allah dileseydi, bunun adını açık ve net olarak koyardı önümüze ve "bu şekilde örtünün" derdi. Ama dememiş. Herkes örfünce,adetince nasıl giyinilmesi gerekiyorsa, o şekilde giyinsin dercesine serbest bırakmış. Cinsel istismarın olmadığı yörelerde bunların ehemmiyeti bile yoktur. Yine tekrarlıyorum ki; en güzel elbise takva elbisesidir.

Selametle

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:11 AM
Selamlar
Herşey hoş güzel de; güzelliği parantez içindeki (kadar) ifadesi bozmuş. :)

Bırakın inananlar, inancına göre çarşaf,burka,türban,...vs. giysinler. İsterse başı açık dolaşsınlar. Herkes Kur'andan anladığı oranda sorumlu tutulacaktır.
En güzel cevabı yine Kur'an veriyor. "En güzel giysi takva giysisidir." diye...
Yeter ki, din simsarlarının elinde oyuncak olmayasın. Din adına yapılan dayatmalardan bıktık, usandık artık. İslam'ın tüm sorunları bitmiş te tek sorun türban kalmış. Vay güzel dinim vay!

Geçen cumartesi, komşumun düğününe davetliydim. Herkes türbanlı. Saçının telini bile göstemeyecek şekilde başlarını örtmüşler. Ama heyhaaat! vücutlarında belli olmayan uzuvları yok. Bir de kırıta kırıta oynuyorlar. Açıkçası giyinik çıplaklar.
Vebali günahı bana... Ben Kur'andan böyle anlamıyorum. Ben Nur suresi 31.ayette saç telini değil, dekolteleri örtün diye anlıyorum. Ve yine Kur'andan anlıyorum ki; çarşaf,burka falan da emredilmiyor. Cenab-ı Allah dileseydi, bunun adını açık ve net olarak koyardı önümüze ve "bu şekilde örtünün" derdi. Ama dememiş. Herkes örfünce,adetince nasıl giyinilmesi gerekiyorsa, o şekilde giyinsin dercesine serbest bırakmış. Cinsel istismarın olmadığı yörelerde bunların ehemmiyeti bile yoktur. Yine tekrarlıyorum ki; en güzel elbise takva elbisesidir.

Selametle

Geçen cumartesi, komşumun düğününe davetliydim. Herkes türbanlı. Saçının telini bile göstemeyecek şekilde başlarını örtmüşler. Ama heyhaaat! vücutlarında belli olmayan uzuvları yok. Bir de kırıta kırıta oynuyorlar. Açıkçası giyinik çıplaklar.

Ben de düğünlerde bunun gibi kıtıyan kızları görüyorum ama böyle kadınlı erkekli düğünlere katılşmıyorum.Türkiyemizde ki bir çok kadın ve kızlarımız tesettürün nasıl olacağını bir türlü öğrenemediler.Erkeklerin gözleri önünde oynaşmaları tesettüre bile yakışmaz.İslami ahlaka sahip olmadıkları müddetçe, kapanmalarının hiçbir faydası da yoktur. Alimlerimizin tesettürle ilgili eğitim ve seminerler vermesi kaçınılmazdır.Bu husus çok önemlidir.Türkiye genelinde büyük çapta konferanslar verilmelidir.Resmi olarak diyanet işleri bu meseleye el atmalıdır.Yapamayacaklarsa diğer profesör alimlerimiz harekete geçmelidirler.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:14 AM
Başörtülüyüm Sananlar! (alıntıdır)

Makyajın rengine uygun başörtüsü ya da başörtüsüne uygun renk ve biçimde kıyafet; başörtüsü modası denilen yeni moda türedi. Her dışarıya çıkmadan ütüden geçirilen, ayna karşısında yarım saat uğraşılarak takılan, kendisine verilen para ile Afrika'da bir kadının hayat boyu kendini tümüyle örtecek giysi alabileceği bir aksesuar.
Bu tavırlara bakarak "bu hanımlar kapanmak, Allah için örtünmek istediklerinden, nâmahrem bakışlara dur demek için başörtüsü takıyorlar" diyenler beri gelsin; Allah sorarsa bunlara olumlu şâhitlik yapabilecek kaç kişi çıkar dersiniz? Cinsel çekiciliği/câzibeyi kitabına/eşarba uydurup gözü açık safları kandırmak isteyen şeytan, insana sağdan yaklaşırken başörtüsü şeklinde flama kullanıyor olmasın? Yoksa bu yozlaşmış acınası başörtülüler, erkeklerin dikkatini bu şekilde daha çok çekmek için başörtüsünü yem ve istismar aracı mı görüyorlar?
Hayır, bin kere hayır! Medine'de Kaynuka Oğullarından Yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanın bu zulmü yapanı öldürüp sonra şehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'ın bu olay akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın örtüsü böyle değildi.
Maraş'ta savaş pahasına savunulan başörtüsü bu tip başörtüsü değildi.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:15 AM
Nur sûresi 31. âyette mü'min hanımlarının yakalarının üstüne örtmeleri emredilen 'humurhımâr' bu başörtüsü değildir. Ahzâb sûresi, 59. âyette mü'min hanımlara emredilen cilbâb; üstlerine giymeleri gereken dış elbise bu değildir, hayır!
Hz. Âişe annemizin, ensar kadınlarının özelliği olarak anlattığı, başörtüsü emrinin hemen ertesi sabahı, sanki başları üstünde karga var gibi örtüler içinde sabah namazına gelen kadınların örtüleri değildir bu.
Yirminci asrın ortalarına kadar dünyanın hiçbir yerinde ve Osmanlı'da namaz kılan mü'mine hanımların örtülerinin benzeri değildir bu çeyrek örtüler.
Doğuda, insanlar geniş/bol, uzun elbise giyerler, başlarını örterler iken; Batıda tam tersi dar, kısa giyerler ve başları açıktır. Günümüz dünyasında Batı ile Doğu özellikleri kaybolup dünya globalleşir/küreselleşirken, Batı Doğuyu her konuda kendine benzetir, kendi kültürünü dayatıp farklılıkları imhâ ettiği halde, yine de giysilerdeki bu farklılar kısmen korunmakta, özellikle dinin bu farklılıkları korumada özel konumu hâlâ direnci canlı tutmaktadır. Bir köyün, bir şehrin Müslüman beldesi mi, Hıristiyan yerleşim yeri mi olduğu daha uzaktan görünen minâresinden ya da çan kulesinden belli olduğu gibi, elbise de bir kimsenin mü'min mi, kâfir mi olduğunu zâhiren yansıtma özelliğini gösterebilir. Zâhirle bâtın, dış ile iç, kalıp ile kalp arasında, zannedildiğinden çok fazla ilişki vardır. Bu ilişki, eğer uyum içinde değilse; birinin tümüyle ötekine baskın çıkıp aradaki uzlaşmazlığı kaldırıncaya kadar sürer. Elbisenin sadece dinle, dinin emirlerine teslimiyetle değil; aynı zamanda dinin özü olan takvâ ile de yakın irtibatı vardır. İnsan, takvâ adlı elbiseye bürünmemiş ise, her tarafını çok kalın giysilerle tümüyle örtse bile bu giysi ona yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhâtaplarını haramlardan korumaya yetmeyecektir. Edeb, hayâ, iffet gibi kelimelerle de ifâde edilen bu durum, Arapça'da hicab kelimesiyle ifâde edilir. Bu özellik, giyinmenin arka planını ortaya koyduğu için, "giysili çıplak" olmaya giden yolu tıkayacak, sözgelimi kadının cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabı veya terliklerini kadınsı bir edâ ile tahrik edecek şekilde ses çıkararak kullanmasına, tahrik edici parfümler kullanmasına engel olacaktır.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:15 AM
Haramlara dâvet edici şuh kahkahalar, kadınsı cilve, kırıtma ve aşırı rahat/özgür tavırlar ile sadece dış giysinin kapatamadığı çirkinlikleri ancak takvâ giysisi kapatır.
Takvâ giysisi, edeb, iffet ve hayâ günümüzün gençlerine doğal ortamda, evde, çevrede çocukluğundan beri verilemediği için çeyrek tesettürlüler, yani "örtülü ama tesettürsüz" kimseler ortalığı kaplamaya başladı. Takvâ giysisinin önemsenmemesine, biraz da diğer tamamlayıcı unsurlardan yalıtılmış şekilde, sadece "başörtüsü" vurgusunun sebep olduğu değerlendirilmelidir. İş, bırakın takvâ giysisini, fetvâ boyutunu bile hiçe sayan, sanki İslâm'ın tesettür ve hicap emriyle dalgasını geçen bir tuhaflığa, hatta maskaralığa bile dönüşebilmektedir. İşin sadece fıkhî/şekilsel boyutunu ele alan, ama takvâ giysisinden soyunmuş bir bayan sözgelimi parmağını göstermenin câiz olduğundan yola çıkarak yabancı bir erkeğe parmağıyla işaret ederek parmağına "haydi gel!" dedirtebilir, gözünü göstermenin câizliğinden yola çıkarak göz kırpabilir. Bu tür problemlerin ne kadar yaygın olduğunu belki sokağı caddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanımayan kişiler bilmeyebilir, ama iş gerçekten çığırından çıkmış vaziyettedir. Sadece başörtülü olan, diğer giysileri ve tavırlarıyla takvâ giysisine hatta düşman olan ya da şeklen tesettürlü olduğu halde İslâmî edebe, hayâ ve iffete yeterli derecede sahip olmadığı hemen belli olan kişinin kapalı kıyâfeti de artık yadırganmamakta, her iki farklı, hatta birbirine düşman tavır normal görülebilmektedir. Elbise de konuşur. Evet, kişi, dili aracılığıyla konuştuğu gibi, elbisesi aracılığıyla da konuşur. "Bana, benim dişiliğime bakma, ben Allah'tan korkan bir müslümanım. Toplumun ve/veya kendimin ihtiyacından dolayı bulunduğum sosyal hayatta şu anda ben bir dişi olarak değil, kişi olarak varım. Sahip olduğumu düşündüğüm her şey gibi kendi vücudum da bana emânettir, Allah'ın emâneti. Onu nasıl kullanmam, nasıl örtmem gerektiğini de Sahibi bilir. Yanlış kıyafetim ve hatalı davranışım yüzünden de başka erkekleri günaha dâvet ederek mülkün sahibine ihânet edemem! Kıyâfet tercihimle ilân ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını istemiyorum" şeklinde kibarca mesaj vermesi gereken başörtüsü, bugün göz alıcı renk ve desenleri, diğer tamamlayıcı giysi ve tavırlarıyla cıyak cıyak bağırıyor: "Hey erkekler, ben buradayım, baksanıza! Sizin dikkatinizi ve ilginizi çekip kendime baktırmak için ben ne paralar sarfettim, kaç mağaza gezdim, ne uğraşlar verdim. Nasıl, yakışmış mı başörtüm, uyum sağlamış değil mi diğer giysilerimle. Karar veremedinse tekrar bak, bir daha bak! Ha, nasıl olmuşum, güzel miyim, bu giysilerimle daha güzelleşmiş miyim? Cevabını şimdilik gözlerinle ver e mi?"

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:16 AM
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşrû olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Bir şey maksadından soyutlanarak algılanırsa işte böyle sulandırılır, yozlaştırılır.
Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran bir onurdur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine karşı koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil, insanî özellikleriyle topluma katılmasıdır. Bir bilinçtir, bir cihaddır, bir ibâdettir tesettür. İzzetine, iffetine, şeref ve namusuna düşkün müslüman kızlarımızın bu erdemi bazı iki ayaklı şeytanların gözüne batıyor. Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer alma isteklerine karşı kırmızı başörtüsü görmüş boğa gibi saldıracak yer arıyorlar. Özellikle İmamHatip'te, Üniversitede okuyan ve okumak isteyen müslüman kızın dünya âhiret tercihi ve cihadı da başörtüsü bayrağında ve onunla bütünleşen tesettür ve müslümanca kişilikte düğümleniyor. İslâmî örtünme iman alâmetidir. Ruhumuz gibi vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibâdettir. Örtünme, çağımızın zulüm egemenliğine karşı kadınımızın cihadı, örtü de özgürlük bayrağıdır. Materyalist modern insan; imajı, vitrini, kaportayı, yani madde cinsinden ve göz boyayacak şeylerin özün yerine koydu. Bunun kadın açısından durumu da şu: Fark edilip beğenilmek isteyen bir kadın, teniyle, çekici kıyâfetiyle, dişiliğiyle bunu gerçekleştirecek, toplumda bu özelliklerle yer edinecektir. İnsanî erdemlerle, hizmet ve hayırlı çalışmalarla kendini ispatlamak, ancak kulluk şuuruyla ve İslâm kimliğiyle sözkonusu olabilir. Kadın edilgenlikten, sömürüden, metâlaşmaktan, nesneleşmekten, kendi nefsine veya kendine nefsine köle olanlara kölelikten kurtulmak ve erkek egemen dünyada hak ettiği saygın yeri almak istiyorsa, bunun yolunun kesinlikle tesettürden, hicaptan, Allah korkusuna dayalı bir yaşayıştan, İslâmî bir aileden geçtiğini unutmamalıdır. Kadının huzur ve mutluluğu sokaktan geçmemektedir. Sokakta bulunanlar veya bulunduğu sanılanlar yine bir sokakta kaybedilecek şeylerdir. O olmadan tesettürün de olmayacağı, ama sadece kendisiyle bitmeyen başlangıç olan baş tâcı başörtüsü, dişiliğin örtülmesi olarak görüleceği yerde, dişiliği öne çıkarmanın çarpık bir aracı haline d(ön)üşmüşse, artık tesettürün bile bir parçası olmayan bu bez parçasını başına koyan örtülü çıplak, Allah'ın değil; hevâsının/hevesinin, ins ve cin şeytanlarının kulu olmuştur.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:16 AM
Sağduyu sahibi her insanın kabul edeceği gibi, İslâm'ın istediği gibi örtünmemek ve bunun sonucunda karşı tarafı tahrik etmek bir eziyettir. Bayanlara yönelik cinsel tâciz elbette bir eziyettir, zulümdür; ama buna sebep olan cinsel tahrik de erkeklere yönelik bir eziyet ve zulümdür. İslâm'ın istediği gibi tesettüre, hayâ ve edebe, takvâ giysisine özen göstermeden toplum içine çıkan bayanlar, özellikle nâmuslu müslüman erkeklere yönelik bir eziyet yapmakta, onların vebalini almakta, günahlarına vesile olmaktadır. Gereği gibi tesettür ve edep içinde olmayan bayanlar, kendilerini ister istemez gören erkeklerin haklarını gasp etmektedirler; en doğal hakları olan namuslu olma, Allah'a kulluk yapma, haram işlemeden yaşama hakkını çiğnemektedirler. O yüzden tesettüre ve hayâya tam dikkat etmeyen bayan, kendisine gözüktüğü tüm erkekleri taciz ederek kul hakkı suçu işlemektedir.
Örtü bir kalkan oluyor. Karşı tarafı tahrik edecek unsurları perdeliyor. Karşı tarafa karşı caydırıcı bir özellik taşıyor. Ve örtülü bir kadın böylece çok yönlü bir eziyetten de kurtuluyor. Tâciz gibi eziyetlerden, çirkin bakış ve düşüncelerden, teklif ve sataşmalardan korunmak isteyen bir bayanın şöyle düşünmesi gerekir: "Başkasının bana cinsî tâcizde bulunmasını istemiyorsam, bana ait güzellikleri allayıp pullayarak teşhir etmemeliyim. Tahrik ederek başkalarının bana cinsî tâciz yapmasına sebep olacak duygularını kabartmamalıyım."

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:17 AM
Örtünmeden amaç korumak ve korunmaktır. Görüntü ile harekete geçen söz dinlemez erkek duygularına karşı yine erkeği koruyoruz. Tabii dolaysıyla erkeğin tahrik olup saldırmasına karşı kadın kendini de koruyor. Örtü, erkeğe İlâhî sınırları hatırlatma ve onun günaha girmesine engel olma fonksiyonunu yerine getirir. Erkeğin içindeki söz dinlemez duygular, örtü karşısında sessiz kalıp tahrik olmadan yuvalarına dönerler. Örtü erkeği kötü düşünceden korurken, kadını da kötü düşüncenin fiile dönüşmesinden korur.
Günümüzde cilbâb, yani pardösü benzeri dış elbise önemsenmez hale geldiği gibi, "başörtüsü zulmü" farklı bir tepkiyi aşırılaştırdı; tesettür denince sadece başörtüsü akla gelmeye başladı. Bazı genç bayanlar da sadece başörtüsüyle yetinmeye başladı. Giderek artan bir ucûbe olarak boneli, başörtülü, fakat makyajlı; başörtülü, ama eteği dizlerine kadar yırtmaçlı; başörtülü fakat üstünde sadece tişörtlü etekli kıyafetler boy göstermeye başladı. İslâm kadınının sadece tesettürü bile yeterli görmesi mümkün değilken, yani aynı zamanda takvâ elbisesi olan iffet, hayâ, saygın kişilik özelliklerini kuşanmak, tavır/yürüyüş/konuşma/gülme/aşırı serbest hareket vb. davranışlarda fitne unsuru olabilecek tüm hususlardan sakınmak mecbûriyetinde olduğu halde, sadece giysi olarak tesettür konusu bile uygulamada büyük çapta dejenereye uğramaya başladı. Kala kala sadece bir başörtüsü kaldı; o da zora gelinince, sözgelimi üniversite uğruna, öğretmenlik vb. amaçlar için çıkarılabilecek; pazarlık ve tâviz konusu olabilecek; türbanla, şapkayla, perukla... değiştirilebilecek bir ucuzluğa düştü. "Artık televizyonlarda ve halka açık salonlarda tesettür defileleri yapılıyor' deyin, gerisini onlar anlar" diyecek Bekri Mustafa'lara kaldı iş. Biraz alaylı, biraz da gerçeğin düşmanları tarafından müslümanların yüzüne tokat gibi vurulması kabilinden, boyalı basın buna "çeyrek tesettür" adını taktı. "Tesettür ya vardır, ya yoktur; bunun yarımı, çeyreği, ekmek arası olur mu?" demeyin, uygulamaya bakarsanız oluyormuş...

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:18 AM
Başörtüsü, bir aksesuar gibi değerlendiriliyor bazı kızlarımızın gözünde. Kadınsı çekiciliğini yabancılar karşısında en aza indirmesi gereken tesettür, bir moda gibi düşünülüyor. "Tesettür(!) defilesi" denilen ucûbeler, bir taraftan talebe/isteğe cevap verirken, daha çok da arzı körüklüyor. Dışarıya çıkarken erkek bakışlarını üzerine çekmemeye gayret etmesi gereken müslüman bayan, kocasının karşısında belki bu kadar süslenip kıyâfetine özen göstermezken en az yarım saat ayna karşısında kendine çeki düzen vermeye çabalıyor, başörtüsünün rengine uygun olmayan pardösü ve ayakkabıyı giysiden saymıyor... Akşam olunca da evinde, Filistin'li kızların dramını, Irak'taki kadınlara yapılan zulmü gözünden yaşlar akıtarak seyrediyor.
Bütün bunlar, câhil bırakılmış ve okullar başta olmak üzere düzen ve onun tüm kurumlarıyla, gayrı İslâmî çevre şartlarıyla yozlaştırılıp bilinçsizleştirilen, çok kimliklileştirilen/kimliksizleştirilen, Batının ve bâtılın değersiz değerlerine özendirilmeye çalışılan toplum kurbanı şuursuz müslüman kızlarımıza kızmamıza ve suçu sadece onlara yüklememize sebep olmamalı. Zaten onlar da erkeklerin aynası, elmanın diğer yarısı. Müslüman erkeklerdeki dünyevîleşme, takvâyı hatta haramhelâl sınırlarını geri planlara atmayı dışarıdan hemen tespit etmek mümkün olmuyor; eğer kadındaki tesettür gibi dıştan hemen belli olan bir ölçüt olsaydı veya varsa, hemen bu diğer yarımda da benzer dejenerasyon aynı oranda sergilenecektir. Zaten bu bayanların da çoğu, bu çeşit şuursuz müslümanların eşleri, kızları, kardeşleri değil mi? Bunlara kızmaktan, hatta acımaktan da öte, kadın ve erkek hepimize bu yozlaşmanın sebeplerini doğru teşhis edip çareler üretmek için gece gündüz çalışmamız, fedâkârlıklarda bulunmamız, güzel örnek olmamız, fesat ortamını salâh ortamına çevirmek ve insanları ıslah için hilâfet görevimizi yerine getirme gayretiyle ha bire koşturmamız gerekiyor.
Eğer başörtülüler, gerçekten Allah rızâsı için ve O'nun emri olduğundan dolayı başörtüsü örtüyorlarsa, Peygamber ihtarları; modadan, yabancı erkekler tarafından beğenilme arzusundan ve hevâya uymaktan, şeytanı ve şeytanlaşanları da râzı etme çabasından daha etkili olacaktır. O yüzden insanımıza, özellikle başörtülü tesettürsüzlere şu hadisi şerifleri hatırlatalım:

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:18 AM
Standart

"Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla (coplarla) insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen (örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no: 2128)
"Ümmetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel'un kadınlardır." Başka bir rivâyette aynı hadise şu ibâre de ilâve edilmiştir: "Onlar cennete giremezler. Cennetin kokusunu alamazlar. Onlara cennet kokusu şu kadar şu kadar fersah mesafeden ulaşır." (Taberânî, Mu'cemu's-Sağîr; Müslim)
"Rasûlullah (s.a.s.), hafif bir elbise giyip tamamen vücut hatlarını örtmeyen elbiseler giyen kadınlara "Onlar adı örtülü ama gerçekten çıplaktırlar" buyurmuştur (Süyûtî, Tenvîru'l-Havâlif, c. 3, s.103).
"Kadın, örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker." (Tirmizî, Radâ 18)
Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Rasûlünün huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104)

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:19 AM
Yüce Peygamberimiz, zevceleri Ümmü Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle oturuyorlarken ashâbı kirâmdan görme özürlü Abdullah ibn Ümmi Mektûm çıkagelince Peygamberimiz eşlerine: "Bu zâttan korunun, ona karşı örtünün" buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: "Yâ Rasûlallah! Bu zât a'mâ değil midir? O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!" deyiverdi. Bu söz üzerine Peygamberimiz mü' min kadınlara ölçü olan şu cevabı verdiler: "Evet (o a'mâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz? Siz de mi onu görmüyorsunuz? (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun)." (Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)
"Allah, peruk takana ve taktıran kadına lânet etsin!" (Buhârî, Libâs 86, Tıbb 36; Müslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25)
Rasûlullah (s.a.s.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti." (Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)
"Allah'ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en fazla nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır." (Müslim, Mesâcid 288, hadis no: 671)
"Gözler de zinâ eder; onların zinâsı (bakılması haram olan kimselere şehvetle) bakmaktır." (Buhârî, İsti'zân 12; Müslim, Kader 20)
Cerîr (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.)'a ansızın görmenin hükmünü sordum. "Hemen gözünü başka tarafa çevir!" buyurdu. (Müslim, Âdâb 4; Ebû Dâvud, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)
"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz..." (Müslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)
"Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın." (Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Müslim, Hacc 424; Tirmizî, Radâ' 1; Fiten 7)
"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse Allah ona kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar." (Ebû Dâvud, Libas 5, h. No: 4029, 4030). Şöhret elbisesinden maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen elbisedir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, c. 2, s. 94). İbnü'l-Esir ise şöhret elbisesinden maksat insanların arasında göz alıcı elbiseler giyerek büyüklük taslamak, kibirli tavra bürünmektir diye belirtir.
"Kim (dünyada, dikkatleri üzerine çeken) şöhret elbisesi giyerse, Allah, alçaltacağı gün alçaltıncaya kadar, o kimseden yüz çevirir (rahmet nazarıyla bakmaz)." (Kütübi Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 465)
"Cennette bir kadının nasifı, dünyadan ve bir o kadar daha şeyden de hayırlıdır." Dedim ki: 'Ya Rasûlallah, nasif nedir?' "Başörtüsüdür" buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, II/483)

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:19 AM
Ve bir âyeti kerime: "Ey Âdem oğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi (takvâ ile kuşanıp donanmak) ise daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi)." (7/A'râf, 26). Daha hayırlı olan "takvâ elbisesi" nedir? Takvâ (din örtüsü) ile kişi, kendini korumaya, dinî hayatına zarar verecek şeylerden sakınmaya çalışır. O örtü ile korunur, o örtü ile temiz fıtratını savunur, o örtü ile edep dışı işlerden kendini muhâfaza eder. O örtü onun için zırh gibidir, sağlam bir kale gibidir, çevresinde onu tehlikelerden saklayan nöbetçiler gibidir. İşte takvâ elbisesi budur. İnsanın rûhunu giydiren ve doyuran elbise. İnsanın mânevî dünyasını kollayan, yüzünü kızartacak bütün yanlış hareketlerden koruyan bir mânevî giysi, bir örtünüş ve davranış biçimi. Mü'minin onuruna, kişiliğine, inancı, ahlâkı ve namusuna zarar verecek davranışlardan onu koruyan bir giysidir takvâ elbisesi.
Takvâ elbisesi, sırf Allah rızâsı için ve emredildiği gibi, şuurla sevgi dolu teslimiyetle örtünmektir. Takvâ elbisesi, takvâ hissi veya takvâ duygusu ile giyim, yani hayâ duygusu ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile giyilen ve Allah'ın izniyle maddî mânevî ayıptan, çirkinlikten, zarar ve tehlikeden koruyacak olan bu elbise daha güzeldir, sırf faydadır. Takvâ duygusu olmayanlar ne kadar kalın giyseler de çıplaklıktan kurtulamazlar. Asıl hayır takvâ elbisesidir ki, örtülmesi gereken yerlerin örtünmesini sağlar, kişiyi maddî ve mânevî hayâsızlıklardan korur.
Vahye dayalı gerçek ilimden uzaklaştırılmış, tefekkür nedir bilmez hale getirilmiş, Kur'an'ı okuyup anlamayı ve ona göre yaşamayı tek çıkar yol olarak düşünemeyen, imanı çalınarak ibâdet zevkinden mahrum bırakılmış, kısacası çağdaşlaştırılmış insanın şu veya bu oranda cinselliğinin ya da cinsî isteğinin istismârına yönelik kapitalist tuzaklara kapılmaması imkânsız gibi bir şeydir. Bunlara ahlâkî nasihatlerin pek bir fayda vereceği düşünülmemelidir. İman olmadan ahlâkın da olmayacağını, gerçek ahlâkın Kur'an'ı yaşamak olduğunu bu çevre ve düzen kurbanlarına anlatmak, inandırmak, benimsetmekten başka çıkar yol gözükmüyor. Tevhidî anlamda gerçek bir iman olmadan insanın ahlâklı, nâmuslu ve şerefli olması da mümkün değildir. Çünkü izzet; ancak Allah'ın, Rasûlünün ve mü'minlerindir (63/Münâfıkun, 8 ).
Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer etmesi, erkekleri tahrik edecek veya onların dikkatlerini üzerine çekecek kıyafet, davranış ve tavırlarda bulunmaması gereklidir. Bazı müslüman kadın ve kızların gayri müslim bayanlardan toplum içinde sadece başörtüsüyle ayrıldığı, onun dışında davranış ve hatta giysi yönüyle pek farklı olmadıkları görülen bir vâkıadır. Şuh kahkahalar, yabancı bir erkekle samimi tavırlar, aşırı serbest hareketler, müslüman bir hanıma yakışmayacak basitlikler içinde toplum içine çıktıkları giderek çokça görülen bir şahsiyet problemidir. Bu davranışların hem kendilerini küçülttükleri, hem örtülü bayanlar hakkında yanlış ve kasıtlı yargıda bulunanlara koz verdikleri ve hem de dini yanlış tanıttıkları yönüyle fitneye sebep olan "çeyrek tesettürlü" bayanlar gittikçe daha artmaktadır. Ama, bunu toplumdaki tüm müslüman bayanlara şâmil kılmak veya böyle davrananlar yüzünden diğerlerini de toplumdan tümüyle uzaklaştırmak doğru olmasa gerektir.
Tesettür, hanımlar için Allah'ın emirlerine uygun olarak örtünme demektir, iman alâmetidir, İslâm şiarıdır. Ruhumuz gibi, vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibâdettir tesettür. Örtünme; çağımızın zulüm egemenliğine karşı bayanların cihadı, başörtüsü de özgürlük bayrağıdır. Başörtüsü ve onunla beraber İslâmî tesettür, hicap ve iffet/hayâ, müslüman bayanların şiarıdır. Başörtüsü, Allah'ın emri olması yanında, nice hikmetleri de olan, müslümanın vazgeçemeyeceği bir semboldür. Bunu bilen İslâm düşmanları başörtüsüne, al görmüş boğa gibi saldırmaktan vazgeçmiyor, onu kamusal alanlardan uzaklaştırmak için bütün güçlerini kullanıyorlar.

FEDAKARADAM
2. May 2011, 09:20 AM
Başörtüsünün tek başına ele alınıp öyle anlatılması ve anlaşılması, onun yozlaştırılmasına sebep olabilmektedir. Başörtüsü dinin emirlerinden bir emirdir. Birçok dinî görevin yerine getirilmesiyle başörtüsü İslâmî bir anlam kazanır. Dinin emirlerini yerine getirmeyen ya da diğer giysi ve davranışları başörtüsünün ruhuyla bağdaşmayan insanının başında ise o sadece bir bez parçasıdır.
Bir ev düşünün onun üzerinde bulunduğu arâzinin toprağı gevşekse, yağan yağmur, esen rüzgâr onun toprağını oradan alıp götürüyorsa; bu durum, ev içinde oturanlara güven vermeyecektir. İşte aynen bunun gibi, iman da sağlam bir zemindir. Ameller ise bu zemin üzerinde yükselen binadır; başörtüsü ise bu binanın çatısı, tesettür/örtü ise onun dış cephesidir. Temeldeki çürüklük binanın her yerine yansıyacaktır.
Sağlam bir iman olmadan, başta duran başörtüsü ne kadar sıkı bağlanırsa bağlansın, temsil ettiği değerler; nefis, şeytan veya onların dıştaki temsilcilerinden gelen en ufak bir rüzgârda uçup gidecek veya başörtülü ama çıplak denilecek tip oluşacaktır.
İçinde olması gereken iman esaslarını taşıyanlar için başörtüsü, "başı gitmeden başından gitmeyecek" kadar değer ifâde ederken, içinde olması gereken imanî değerleri olmayan veya zayıf olanlar için ise, o hizmet için, üniversite için tâviz verilebilecek bir teferruattır, olmasa da olur; ya da haram bakışları uzaklaştırmak yerine çekiciliği artıracak şekilde istismar edilebilecek bir oyuncak haline gelir.
Tesettür modası, başörtünün aksesuar görevi gibi kullanılması, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir konudur ve takvâ elbisesini bürünmeyen bayan, tesettürü de bazen istismar edip kirletebilmekte, düşmanlardan daha zararlı olabilmektedir.
Sadece insan elbise giymez, giysi de insanı giyer, yönetir, yönlendirir. Dış, için aynasıdır. Dışı İslâm'ın anladığı anlamda temiz olmayanın içinin de çok temiz olmasına imkân yoktur. Kıyâfetin insan rûhuna etki ettiği de bir vâkıadır. O yüzden kadın giysisi giyen erkek artık kadın gibi tavırlar takınır. Bunun tersi de geçerlidir. O yüzden Peygamberimiz, çok küçük yaştaki çocukların bile karşı cinsin elbiselerini giyinmelerini yasaklar, hatta karşı cinsi çağrıştıracak renklerdeki giysileri de. İşte giysinin insan rûhuna bu etkisi, İslâm'ın uygun görmediği tarzda kıyâfetin imana da zarar vermesine sebep olabilecektir. Aynen gerçek imanın tam tesettürü, takvâ giysisini zorunlu kıldığı gibi.

Rabbim;En sevdiğini en sevdiğim eyle ve değmesin sana yaklaşmayacak sevgi yüreğime.

Rabbim;Habibini habibim eyle,muhabbet bulmasın muhabbetim ulaşmayacaksa Muhammedine(S.A.V.)

(SON)

Miralay
2. May 2011, 09:42 AM
Selam üstadım.
Çok güzel yazmışsın. Katılmamak elde değil.

Bir tarafta başı açık, üstünde vücut hatlarını belli etmeyecek derecede bol ve uzun giyinmiş, başı ve gözleri her zaman yere bakan namuslu bir müslüman hanım; diğer yanda başı örtülü,hatta çarşaf giyen ama; gözleri ferfecir oynayan, kırıta kırıta yürüyen; erkeklere davetiye çıkaran ve "müslümanım" diyen bir hanım. Buyrun siz karar verin.

Bir de medya sayesinde kadınları cinsel meta olarak görmeye şartlandırılan erkekler...
Bir kadın ne kadar örtünürse örtünsün; erkek onu "KADIN" olarak görecektir.
Halbuki, birbirlerine karşı birtakım fiziksel üstünlüklerinin dışında cenab-ı hakk'ın karşısında eşit olan iki cinsiyet var ortada. Tek farkları ictimai hayattaki görevleri. Başka hiçbir farkları yok.

Halbuki erkek kadını,kadın sa erkeği kendisine "müslüman kardeşi" olarak görürse, düğüm çözülecek.

Selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle

TEBYİN
3. May 2011, 12:06 PM
Selam üstadım.
Çok güzel yazmışsın. Katılmamak elde değil.

Bir tarafta başı açık, üstünde vücut hatlarını belli etmeyecek derecede bol ve uzun giyinmiş, başı ve gözleri her zaman yere bakan namuslu bir müslüman hanım; diğer yanda başı örtülü,hatta çarşaf giyen ama; gözleri ferfecir oynayan, kırıta kırıta yürüyen; erkeklere davetiye çıkaran ve "müslümanım" diyen bir hanım. Buyrun siz karar verin.

Bir de medya sayesinde kadınları cinsel meta olarak görmeye şartlandırılan erkekler...
Bir kadın ne kadar örtünürse örtünsün; erkek onu "KADIN" olarak görecektir.
Halbuki, birbirlerine karşı birtakım fiziksel üstünlüklerinin dışında cenab-ı hakk'ın karşısında eşit olan iki cinsiyet var ortada. Tek farkları ictimai hayattaki görevleri. Başka hiçbir farkları yok.

Halbuki erkek kadını,kadın sa erkeği kendisine "müslüman kardeşi" olarak görürse, düğüm çözülecek.

Selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle


Bu yoruma ekleyecek birşey bulamadım, eyvallah

hiiic
3. May 2011, 11:40 PM
Erkek mi üstün Kadın mı üstün...

Müminlik cinsiyete kalmadığına göre Allah hangisinin daha üstün olduğunu söylemiş, Takva kimde çoksa o üstün.

Ayrıca şunu rahatca gerine gerine söyleyebilirim ki her ikiside üstün değil. Asrın insanları ziyandadır, ne üstünlüğünü paylaşmaya çalışıyorlar. İnsanoğlu ne zaman üstün oldu da cinsiyette hangimiz üstünüz demeye başladı?

Sözde kendilerini islamcı gösteren cübbeli takkeli münafıklar, hani nerede yeryüzünde tevazuyla yürümeniz? hani dağları aşamayan, yeri delemeyen imanınız? Üstünlük mücadelesi veriyorlar... Eeeee kaba güç, ayısal davranışla kendisini üstün çıkarıyor.

Üstünlük takvada,,, Kim hakiki inanmış mümin ise o üstündür,, iş kaba güce kalsaydı en üstünü Fil olurdu.. hemen her konuda erkekten daha üstün ...

--------------
Dolayısıyla kuranın emrettiği model Takva elbisesidir,,, Herkes kalıbına göre small dan XXL ye kadar giyer.. En şık olanı en takvalı olanıdır. Moda değişir, çarşaf değişir, zaman değişir, gelenekler değişir ama Takva değişmez...
Allah takvalı kullarından yazsın bizleride.

TEBYİN
4. May 2011, 09:22 AM
Zaten kulluk olayına İNSAN bazında bakılmalı, cinsiyyet bazında değil. Souçta, kimse cinsiyyetini kendi tercih edemiyor