PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'anı anlatırken, takınmamız gereken tavır böyle mi olmalı?


halukgta
23. April 2011, 11:43 AM
Sayın Eren Erdem in, yazılarını kısmen okumuş bir insan olarak, Say. Hakkı Yılmaz ın salât konusunda yazdığım yazıma verdiği cevaba yazdıklarına, çok ama çok şaşırdım. Hatta gözlerim fal taşı gibi açıldı inanın. Benim yazdıklarım beni bağlar, ben hiçbir zaman benim gibi düşünmeyenlere saygıda kusur edecek, tek kelime söylememek için özen gösteririm, çünkü saygısızca kur’anı anlatmak, kur’anın özüne ters düşerde ondan. Sayın hakkı Yılmazın salât konusundaki düşüncesine de itirazımı kendimce, kur’an dan aldığım ışık ile, saygı çerçevesince anlatmaya çalıştım yazımda. Kimin haklı olduğunu yalnız Rabbim bilir, onu da zaten huzurda göreceğiz.


Bu konuda kendimizi temize çıkarıp, en doğrusunu ben bilirim, benim söylediklerim en doğrudur asla demem. Bunu söyleyenlerde en büyük hatayı yapanlardır. Çünkü hepimiz bir imtihandayız, imtihanımızın sebep ve sonuç ilişkisini bizler kuramayacağımıza ve değerlendirmeyi bizler yapamayacağımıza göre, bu konuda katı bir tutum sergilemek, kendimizi temize çıkarmak kur’an öğretisine asla uymayacaktır.


Allah kur’anı gereği gibi okuyanların, gönül gözlerini açacağını söyler. Bununda anlamını açıklamaya gerek yok sanırım. Gelelim Sayın Eren Erdem in, kendi düşüncelerinden farklı inanca sahip olanlara zikrettiği sözlere. Sayın Erdem salâtı kendisi gibi algılamayanlara (Tahribat çetesi ) diyor. Eğer kur’anı birilerine anlatmak istiyorsanız, asla karşınızdaki bir insana, bu şekilde bir hitapta bulunamazsınız. Eğer bulunursanız o kişi ile aranıza duvar örmüş olursunuz. Bu yöntem kur’anın önerdiği yöntem değildir. Hatırlayınız peygamberimiz kendisine iman etmeyenlere dahi, böyle bir tavır içine girmemiştir.


Benim bu konuda yazdığım yazım için şu sözleri söylemiş, Sayın Erdem.

(Bu hali ile; Haluk Gümüştabak ve Ali Rıza Borazan’ın hanifler.com’da yaptığı eleştirileri ‘’boş’’ ve ‘’art niyetli’’ görüyorum…)

Gerçekten ben yazdığım yazılarımı art niyetle yazmış olabilir miyim? Kimden ve ne menfaatim olabilir? Art niyetle yazdığım konusunda nasıl emin olabilirsiniz? İşte hiç birimizin cevabını veremeyeceği sorular. Çünkü ben Sayın Eren Erdem ile Sayın Hakkı Yılmaz hakkında bu sözleri asla söyleyemem. Çünkü Rabbim ne diyordu? Kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim. Kendinizi temize çıkarmayınız. Benim kur’an dan aldığım terbiye bu yöndedir.


Yine Sayın Erdemin şu sözlerine hayret ettim.

(baştaki tahlillerin ‘’doğruluğunu’’ yazan kişinin ‘’korkudan’’, ya da palavrasının ortaya çıkması endişesinden hayata geçmiş bir durumdur.)

Karşı düşünceye saygının sözcükleri bunlar olamaz. Saygılı olmayan saygıyı hak etmiyor demektir.

Yine Sayın Hakkı Yılmazın salât konusundaki düşüncesine, muhalif olan düşünce için sarf ettikleri de, bir insanın kendisi gibi düşünmeyenlere takındığı yanlış tavra güzel bir örnek sanırım.


(bu kıymetli çalışmanın müellifi olan ‘’arslan’’dan ürküp, eşeklik yapma noktasında işler sergilediklerini görmüş olacağım.)


Tabiî ki bu sözleri kendisine iade etme hakkına sahibim ve iade ediyorum. Yazdığım yazıma cevaben söylediği en son şu sözler, bence Sayın Eren Erdemin içinde sakladığı duygu, düşünce, kişiliğini dışa vurmuş hali olsa gerek. Çünkü kendi düşüncesinden başka bir düşünceye saygı duymayan, kendisine saygı duymaz.


(toplumun ihyası için kaleme alınmış bu gibi ilmi metinlere sahip çıkılması, sabah kalkıp akşam yatana kadar; ‘’acaba hangi palavraya sığınsam da prim elde etsem’’ diyen madrabazlara karşı, akıllı ve mantıklı bir duruş sergilenip, bu madrabazların ayıklanması dileklerimle… )


Ne yazık ki kendi düşüncesinden başka düşünceye hak tanımayanlar, günümüzde çok farklı şekillerde tezahür ediyorlar. Dikkat ettiğim konu ise, herkes kendince edindiği, en uç noktalarda olmasıdır. Her iki uçta birbirine saygıyı yitirmiş ne yazık ki tahammül edemiyor birbirine. Allahın orta yolu izleyen bir ümmet olun emrine kulaklarını tıkadıklarını ve bu ayetten alınacak derslerin ne yazık ki alınmadığını üzülerek görüyorum. Bu tavır bizleri asla İslam dininde birliğe götürmeyecektir. Daha da kötüsü İslam a fayda sağlamayacak. Zaten bunu da günümüz yüzyılında çok rahat görüyor ve yaşıyoruz.


Birbirimize küfredip, saygısızlık yapmakla doğruya ulaşamayız. Bir bütün olmak istiyorsak, önce birbirimize saygı göstermesini, tahammül etmeyi öğrenmeliyiz. Bunu öğrenemiyorsak sonucuna da katlanmasını bilmeliyiz. Kur’anın öğretisi, başta insana saygıyı öğretir. İnsana fikirleriyle saygı duymayan, kendi fikrine de saygı duyulmamasını sağlar. Bu durumda nasıl olurda bir araya gelip en doğruyu arama, bulma çabasında bulunuruz?

Son olarak yine Allahın elçisinin tavrından bir örnekle son vermek istiyorum. Bakın örnek Allah elçisi, kendisine inanmayan insanlara dahi, nasıl bir davranış içine girmiş. Acaba bizlerin yaptığı bu yola benziyor mu?


Nahl 125; Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.


Aliimran 159: O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.


Ne dersiniz Sayın Eren Erdem, bu sözleriniz ve hitabınız, Allahın elçisinin yol ve yöntemine uyuyor mu?

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

pramid
23. April 2011, 06:38 PM
haluk beyin düşüncelerine noktası virgülüne kadar katılıyor ve eren beyden özür bekliyoruz