PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'anda anlatılan zekat, mezheplerde öğretilen zekat.....


halukgta
27. March 2011, 02:14 PM
Bir sitede zekât ile ilgili bir konu okumuştum, doğrusu bu yazıyı kur’an ile karşılaştırdığımda bizlerin hadis adı altında her konuya hemen inanmayıp, Kur an ile karşılaştırmamız ve onun süzgecinden geçirmemiz gerektiğini daha iyi anladım. Yazımı yazarken kur’an dan ayetlerle izah edip, okuduğum yazıdan da alıntılar yapacağım konunun daha iyi anlaşılması için. Allah kur anda;

Kamer Suresi 17: Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Kamer Suresi 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?

Kur’an da ki bu iki ayeti okuduğumuzda Rabbim in bizlere gönderdiği İslam dinini, yani kur’anı bizler için kolaylaştırdığını açık bir şekilde belirtiyor. Bahsettiğimiz zekât konusunu bahsettiğim sitede okuduktan sonra çok düşündüm, önce neden düşündüğümü okuduğum yazıların ışığında anlatmak istiyorum.
Yazıda en güzel sözlerin ( Zekâtı verilen malın üreyeceği, bereketleneceği ve temizleneceği Kuran-ı Kerim’de beyan olunmuştur.) bu sözler olduğunu söyleyebilirim. Doğrudur zekâtı verilen malın, ya da paranın üreyeceği, bereketleneceği esas önemlisi, hayrının görüleceğidir. Gelelim yazılan yazının anlatmak istediği özet kısmından alıntı yapalım. Yine yazıda;
( Fıkıh lisanında ise; “Bir malın, dini usullere göre tayin edilen miktarını, Müslüman zenginin seneden seneye, zekât alabilecek sekiz sınıftan birine temlik etmesi; yani hiçbir menfaat ve istifade alâkası olmamak üzere vermesi demektir.”) diye belirtmişler. Yine yazıda zekâtın miktarı konusunda bir bilgi verilmiş;
( Tüccarlar, satmak için bulundurdukları malı senede bir defa sayıp, değerini hesap ederler. Borçlarını düşer, alacaklarını ilave ederler ve kalan miktarın kırkta birini zekât olarak verirler. (% 2.5), Öşür arazisinde yetişen mahsul senenin çoğunda yağmur ve nehir suyu ile sulanıyorsa onda birini (%10), eğer kova, dolap ve hayvan gibi vasıtalarla sulanıyorsa yirmide birini (%5) öşür (zekât) olarak vermek icap eder. )
Yazının devamında da yine (Zekât, malla alakalı bir ibadettir. Senede bir defa, Kuran-ı Kerim’de bildirilen yerlere verilir. (Tevbe;60)

Yazının son kısımlarında da;

( «Menâr Tefsiri» cild 1, sahife 585 ve 587’de deniliyor ki: “Bu zamanda Allah yolunda infak edilenin en mühimi, İslâm’a davet edici insanların yetiştirilmesi ve onların gayri Müslim memleketlerine cemiyetler, kuruluşlar tarafından gönderilmesi ve bu kişilerin gayri Müslimlerin yaptığı gibi mali imkânlarla desteklenmesidir”.)

Değerli kardeşlerim bu yazdıklarım bir sitede zekât ile ilgili yazının özetidir. Aslında yıllardır bizlere anlatılanların da aynısıdır diyebilirim.

Gelelim Rabbim in Kitabına, o ne diyor acaba. Bazı yerlerde verilen Kur’an ayetleri ya da bu konuda verilmeyen Kur’an ayetlerine bir bakalım. Yazımın başında Rabbim in İslam ı ve Kur’an ı öğüt alabilmemiz için kolaylaştırdığını söylediği ayetlerini hatırlattım sizlere. Yazdıkları yazıda Fıkıh lisanında zekâtın, zenginin seneden seneye verilecek bir farz görev olduğu yazılıyor. Bu bilgi asla ve asla Kur an da yoktur, yani zekât yılda bir kez verilen bir farz görev değil, her zaman gerektiği her vakitte verilen bir görevdir. Bunu hiç kimse bu şekilde sınırlayamaz, çünkü Allah ın sınırlamadığını biz kulları hiç sınırlayamayız. Yılda bir fakiri hatırlamak Kur an öğretisine ve de Rabbim in Kur an da bizlere anlattığı hiçbir ayetine uymaz. Bu ifade olsa olsa devlete verilen vergiyi anlatıyor olabilir, oda konumuz dışı. Zekât ise kazancından yani bizzat kazandığından fakirlere, olmayanlara vereceğin para ya da maldır. Burada kar zarar hesabı kesinlikle yapılmaz. Çünkü bir verip bin almak bu dünya hesabına da uymaz zaten. Rabbim yazıda da söylediği gibi zekâtın kimlere verilmesi gerektiği yazar. Her konuda olduğu gibi bunu da kimseye bırakmamıştır rabbim. Ayeti aynen hatırlayalım.


Tevbe Suresi 60 Ayet; Sadakalar; Allah'tan bir farz olarak yalnızca şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, özgürlüğünü kaybetmişler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah bilendir, hâkimdir.


Gelelim zekâtın ne kadar verileceği konusuna. Bakın Allah kazancımızın zekât olarak nasıl dağıtılacağını yazdığı halde, sırf inandıkları hadislere ters düşmesin diye Kur an ayetini hadislere feda edebiliyorlar, Rabbim affetsin. Hemen hatırlatayım.


Bakara Suresi 215. Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "Verdiğiniz hayır (mal), ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) içindir. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.


Yaradan ne güzel açıklıyor sana soruyorlar Allah yolunda ne harcayayım diye oda cevap veriyor. Verdiğiniz yani kendi iradenizle verdiğiniz hayır diyor ve kimlere verilebileceği açıklamasında da bulunuyor. Nedense bu ayette o yazıda yoktu, göremedim. Şimdi şu ayet iyi bakın ve üzerinde çok iyi düşünelim.


Bakara Suresi 219. ayet; ." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını.


Gördünüz mü dostlar, ne diyor Rabbim, kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin. Hani yılda bir gelir gider hesabı nerede? Ama birileri güzelim dini ne hala getirmiş çok yazık. İşte Rabbim in adaleti, ne güzel açıklamış. Ama hala bu ayeti gördükleri halde, eeee ne kadar vereceğiz peki, bak belli değil, deme gafletini göstermektedirler. Demek ki Rahman ne kadar vereceğimizi kendimize bırakmış, ama bol bol vermemiz içinde kur’anda birçok tavsiyelerde bulunmuş. İşte buda imtihanımızın en zor kısmı olsa gerek.


Gelelim kendi inandıkları adalete. Yazıda tüccar kazandığı net paranın %2.5 (1/40) ını zekat olarak verecek, köylü ekip biçtiği mahsulün eğer yağmur sulamışsa %10 unu (1/10) eğer kendi sulamışsa %5 ini (1/20) zekat olarak verecek diyordu. Basit hesapla zengin tüccar, köylüden dört kat eksik, yani köylü kardeşim tüccardan dört kat fazla zekât verecek öylemi? Doğrudur, bu Allahın adaleti değil, insanların adaleti çok normal. Şimdi devlet bile bu adaleti uygulamıyor, hiç şaşırmamak gerek. İşin en kötüsü de her kez bir yılın sonunda yaptığı bilânçoya göre yılda bir vereceği konusu. Doğrusu 364 gün fakiri düşünme 1 gün hatırla. Bu şekilde Rabbim in huzuruna gidersek ne olur dersiniz dostlar. Bence hiç ama hiç hesap veremeyiz derim. Bu bilgiler Kur an adaletine sığmadığı gibi, mantığa da sığmaz. Bu bilgiler Kuran dışı bilgilerdir, yine birkaç ayeti hatırlatmakta yarar var.


İsra Suresi 36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.


Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.


Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.


Yaradan, hakkında bilgin olmayan şeylerin ardına düşme diye bizlere öğüt veriyor. Devamında da, doğrusu bize kızgınlığını belli edercesine, Karşınızda okunan kitap sizlere yetmiyor mu diyor. En son yazdığım ayette de son noktayı koyuyor aslında Rabbim. Bu Kitaptan sorumlusunuz. Peki, dostlar bizler hangi kitaplara çalışıyoruz, evet söyleyin lütfen hangi kitaplara? Biliyorum söyleyemiyorsunuz, ama aklınızdan geçenleri biliyorum. Herkes kendisinden sorumludur, kim nereye çalışırsa iman ederse hesabını kendisi verecek. Bakın yukarıdaki adalete Rabbim ne diyor, insanların adaleti ne diyor.

Rabbim ibadet konusunda bizlere Kur’an da ne yaparsan onun karşılığını kat kat veririm diyor ve başak örneğini veriyor. Yani bana 1 verirsen 700 misli sana iade ederim diyor. Anlayacağınız zekâtı ve vereceğimiz yardımı Rabbim insanların öz iradesine bırakıyor. İnfak etmeyi, yani zekât vermeyi hayır yapmayı, Rabbim kendisine bir borç vermek olarak gösteriyor bizlere kur’an da. Demek ki kefenin cebi varmış. Yaşarken malımızı hayırlarda kullanırsak, huzura gittiğimizde geri alacağımızı Rabbim bu şekilde müjdeliyor, tabi anlayana anlamak isteyene. Ama insanlar sanki Kur’anın eksikliğini gösterircesine, eeee ne kadar vereceğimiz yazmıyor diye diretebiliyor, Allah ıslah etsin.


Bazı gerçekleri görebilmemiz için Allahın ipine sarılmalıyız, Rehberimiz kur’an ise gözler aydınlıktır doğruyu görür, eğer rehber beşer ise şaşması da çok normaldir. Şaşmak istemiyorsan Rahman a, üzülmek istemiyorsan rehbere sarılınız diyor Rabbim. Kur anı anlayarak okuyan tebliği bizzat alır, anlamadan okuyan aracı koyan kesinlikle yanılır. Allah oku ve düşün doğruyu bulacaksın diyor da, bizler bunun tersini yapıyorsak, kusura bakmayın gözlerimiz gerçeği göremediği gibi, kulaklarda doğruları asla duymayacaktır.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK