PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Allah ayetlerini elçisine, rüyasında da vah yetmiş midir?


halukgta
21. March 2011, 07:57 PM
Bizler İslam ı ne yazık ki doğruluğundan emin olmadığımız, beşeri rivayetleri, hiç düşünmeden kur’an ile karşılaştırmadan, yaşamaya kabul etmeye devam ettiğimiz sürece, gerçek İslam ın güzelliğini, nurunu, güneşini de görmemiz, ondan gereği gibi istifade etmemizde, mümkün olmayacaktır.


Bu yazımda sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, bir yazıma cevap veren bir kardeşimiz, bana sitemkâr sözlerle, peygamberimize rüyasında tebliğ edilen, kur’an dışından kur’an ayeti hükmünde hadislerin olduğunu söyleyip, benim bunları kabul etmediğime karşılık söylediği sözleri sizlere hatırlatıp, acaba bu sözlerde, birazda olsa doğruluk payı var mı diye ben çok düşündüm, sizleri de düşünmeye davet etmek istiyorum. Tabi düşünürken elimize, güvenilir rehber kur’anı alalım, ona soralım bakalım, bu sözlere kur’an ne cevap veriyor. Bakın arkadaşımız bana neler söylemiş.


(Allah'ın resulüne ilhamı olan, ayet hükmünde olan rüya hadislerini dahi kabul etmezsiniz. Sizi uyarıyorum, yolunuz yol değil.)


Bu arkadaşımız bizlerin, din ve iman adına sorumlu olduğumuz, tıpkı kur’an ayetleri gibi, bazı bilgilerin, hükümlerin peygamberimize Allah tarafından rüyasında vah yedildiğini ve bizlerinde bunlardan sorumlu olduğumuzu söylüyor. Bizler bu sözleri hemen kur’an a müracaat ederek soralım, bakalım Allah elçilerine bu yolla, yani rüya yoluyla bizlerinde sorumlu olduğu, vahiy tebliğ etmiş olabilir mi?


Şura 51:Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vah yeder. O yücedir, hakîmdir.


Önce vahiy kelimesinin anlamına bakalım. Vahiy genel anlamda Allahın buyruğu, yani emirlerinin elçilere bildirildiği sözlerdir. İşte bu sözlerini bakın hangi yöntemlerle bildirdiğini söylüyor Rabbim. İlk iki cümleyi önce anlamaya çalışalım. Allah bir insanla vahiy yoluyla, ya da kendisini göstermeden sesli olarak konuştuğunu söylüyor. Gerçektende kur’an a baktığımızda, Musa peygamberimizle sesli olarak, kendisini göstermeden konuştuğu örneğini görüyoruz. Peki, burada bahsedilen Allahın bir insanla vahiy yoluyla konuşması sözünden ne anlamalıyız? Burada anlatılan yine kendisini göstermeden ama sesli değil de, başka bir yol ile de görüşebileceğini anlatmaya çalışıyor bizlere, ben bunu anladım. Peki, bu nasıl bir yöntem olabilir? Size bir ayet ile bunu anlatmak istiyorum.


Nahl 68: Rabbin, balarısına şöyle vah yetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..."


Bu ayete baktığımızda Rahmanın bir başka vahye diş şeklini, daha iyi anlıyoruz. Bu yönteminde gönüllerine verdiği, İLHAM, sessizce hükümlerinin seslenişi diyebiliriz. Ayete baktığımızda Allahın bir insana vah yediliş şekli olarak da bahsediliyor, demek ki Rabbim elçisi ne ya da herhangi bir kulunun, kalbine ilham ile konuşmadan sessiz vah yedebilir diyebiliriz. Ben bunu anladım. Ayete devam ettiğimizde ise, bir başka vahyin iletiş şekli çıkıyor ortaya. Görev verdiği elçisine, melekleri aracılığıyla, dilediğini vah yetmesi. İşte kur’an a baktığımızda genellikle kur’anın vah yediliş şeklinin bu yöntemle, Allahın meleği Cebrail aracılığıyla olduğunu görüyoruz.



Rabbimin verdiği bu bilgi ışığında hemen düşünelim. Arkadaşımızın bana söylediği gibi, bizlerin sorumlu olduğumuz kur’an ayetleri hükmünde, peygamberimize rüyasında vahiy gelmiş olabilir mi? Rabbimin yukarıda bizlere tebliğ ettiği vahiy yöntemlerine baktığımızda rüyada vahiy yolu, asla zikredilmiyor. O halde bunu söyleyenlere inanmamız mümkün değildir. Çünkü Allah eğer bu yöntem ile elçisine rüyasında eğer bizlere iletecek, bizleri ilgilendiren bir vahiy göndermiş olsaydı, Allah elçisi bunu kur’a na hemen geçirmez miydi?

Bakın bizler peygamberimizin rüyada bizleri din ve iman adına bağlayıcı, vahiy aldığını söyleyip, buna inandığımızda nelere inanmış oluyoruz önce onu düşünelim. Allah kur’anı ben koruyorum dediği halde, kur’an a geçmesi gereken, kur’an ayeti değerindeki rüyada vah yedilen ayetlerin, bu durumda Allah tarafından korunmadığını söylemiş oluyoruz. Çünkü Rabbim ne diyordu? Sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim, bu kitaptan sorumlusunuz. Bu kitabı ben koruma altına aldım. Bu durumda elimizdeki kur’an da her vahyin olmadığını da söylediğimizin ve inandığımızın farkın damıyız? Bakın hâlbuki rabbim onlarca ayetinde bizleri nereye yönlendiriyor.

Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. Bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?

Kehf 27: Rabbinin Kitabı'ndan sana vah yedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.

Yasin 69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.


Enam 19: Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım…


Şimdide Allah elçilerine ve özellikle peygamberimize, rüyasında bazı ilhamlarla bilgiler vermiş midir, verdiyse bunlar hangi konuları içeriyor, şimdide ona bakalım kur’an dan. Yusuf suresi 4. ayetinde, Yusuf peygamberimiz bir rüya görüyor ve bu rüyasını babasına anlatıyor. Rüyasında on bir yıldız ile güneş ve ayı bana secde ederken gördüğünü söylediğinde, bunu kardeşlerine anlatmaması için babasından tembih aldığı ayeti düşünelim. Ayette anlatılan ve örnek verilenlerin tamamı kişisel bilgi ve gelecekte olacakları işaret eden konuları içeriyor. Yine başka bir örnek verelim rüya konusu ile ilgili peygamberimizden. Önce bir ayet hatırlatmak istiyorum.


Fetih 27: Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.


Peygamberimiz Medine de gördüğü bir rüyasında, kendisine iman edenlerle birlikte huzur içinde, Mescid-i Harama gittiklerini ve kabeyi tavaf ettiklerini görüyor. Bu rüyasını da topluma anlatıyor. İman edenler buna inanmak istemiyor, çünkü iman etmeyenlerin bu ziyarete engel oldukları ve iman edenlerin zorluklar içinde kaldığı bir ortamda görüyor bu rüyayı peygamberimiz.


Allah elçisi bu rüyayı görüp topluma rüyasını anlattıktan kısa bir süre sonra, yukarıdaki ayet nazil oluyor. Bakın burası çok önemli, Allah elçisine yakın zamanda olacak bir olayı rüyasında gösterip, onu onurlandırıyor ve bu olayı da kur’an a geçirerek ayetiyle sabitlendiriyor. Tabi daha sonra bu rüya gerçek oluyor ve iman edenlerin zaferleri ile toplum Mescid-i harama huzur içinde giriyorlar. İşte alacağımız kıssadan hisse. Demek ki Allah elçisine rüyasında, bizlere hüküm bazında herhangi bir ayet bildirmiyor, ancak onu, onu re edecek, saygın lığını artıracak bir konuma getirecek bir bilgi ile onurlandırıyor. Sonunda da rüyasını gerçekleştiriyor. Demek ki verilen örneklere baktığımızda, Allah elçisine rüyasında gösterdikleri, kur’an hükmünde asla bir bilgi olmayıp, onun gücüne güç katacak, onu onurlandıracak, gelecekte olacak bir olayın ipuçlarını içeren, bilgiler olduğunu görüyoruz. Ama en önemlisi gördüğü rüyayı kur’ana geçirip bilgi vermesidir. Buda demektir ki, her söylenen sözlere değil, kur’ana bakarak tüm gerçeklerin farkına varabiliriz, yeter ki düşünelim, aklımızı çalıştıralım tabi kur’anın ışığında.


Sonuç olarak, buradan da anlaşılıyor ki Allah, bizlere iletilecek ve bizlerin din ve iman adına sorumlu olacağımız vahiylerini elçisine rüyasında değil, bahsettiği diğer yöntemlerle bildirmiştir. Bildirdiği ve sorumlu olduğumuz tüm vahiylerde kur’an ile sabittir. Çünkü rabbim bizlerin kur’an a sarılmasını emredip, daha sonrada bu kitaptan sorumlu olacağımızı apaçık bildirmiştir. Kur’an dışından, tıpkı kur’an ayetleri gibi vahiylerinde olduğunu söylemek, kur’anın onlarca ayetine ters düşer, bu açıkça KUR’ANA ŞİRK KOŞMAKTIR. Bunları kabul ettiğimizde kur’anın onlarca ayetine iman etmediğimizin artık lütfen bilicine varalım. Zamanında yanlışımızdan dönmeyip, gerçekleri huzuru mahşerde farkına varırsak, iş işten geçmiş olacaktır, bunu da unutmayalım.


Bizler Allahın emrettiği yolda gitmek ve hesap günü şaşkın bir halde kalmak istemiyorsak, Rabbin önerdiği gibi kur’anın ipine sarılmalıyız. Onu anlayarak okuyup, rabbin neler söylediğini anlamaya çaba göstermeliyiz. Birileri bizi Allah ile aldatmanın yarışına girmiş, belli ki bizleri hak yolundan alıkoymak isteyenler var. Bakın rabbim apaçık hesap günü hesabın görüleceği hangi kitap ortaya konacak diye bizlere hatırlatıyor.


Zümer 69: Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.


Rahman çok açık söylüyor, ama ne yazık ki bizler gözlerimizi, gönlümüzü, aklımızı kur’an a kapatmış, beşerin sözleriyle iman eder olmuşuz. Çok ama çok büyük yanılgılar içinde yaşıyoruz. Lütfen artık aklımızı başımıza toplayalım, silkinip kur’anın güneşine gönlümüzü açalım. Yoksa hesap günü yüzlerimizin kapkara olmasından asla kurtulamayız.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK