PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Seni Sahtekar Seni!


Barış
27. February 2011, 12:07 AM
Seni Sahtekâr Seni

Yılmaz YUNAK


Cemiyetin En Değerli Ve Sevimli Uzvunun Taşeronu

“Sen Arapça biliyor musun?!.”

Hayır. Kısmet olmadı…

“Peki, hiç dini eğitim aldın bakalım?!.”

Hayır. Başka alanlarda birkaç kitap okumuşluğumuz var.

“Hadis külliyatını biliyor musun peki?!.”

Birkaç hadis duymuşluğumuz var; külliyatın çok geniş olduğu söyleniyor, hepsini tek tek okuma fırsatımız olmadı.

(Bu arada; soruların sonundaki ünlem işaretlerine dikkatinizi çekerim; sıradan bir soru değil bu, herifçioğlu resmen fırçalıyor!)

“Namaz kılıp oruç tutuyor musun bakalım?!.”

Ne o, sıra şimdi sizde mi; fişleme sırası size mi geldi?!.

xxx xxx xxx

“Sen tekrar roman yazmaya dön!”

Neden?

“Anlamadığın konularda ahkâm kesip ümmetin aklını karıştırıyorsun çünkü; fakir fukara, yoksul, garip gureba… N’oluyor öyle!”

İyi de, insanlar gerçekten aç, evlerine ekmek götüremiyorlar, ızdırap çekiyorlar, mazlumların çığlıkları arşı inletiyor; onların derdini kim dile getirecek?

“Uzatma! Biz onlara gereken dini bilgileri veriyoruz; ille de bir şeyler yapmak geliyorsa içinden, ümmete bizim kitaplarımızı, yayınlarımızı, televizyon programlarımızı tavsiye et, gerisini bize bırak”

Başüstüne!

xxx xxx xxx

“Allah, sonsuz hikmetler sahibi bir Hâkimdir. Her şeyi yerli yerince yapmıştır. Eğer herkes zengin olsaydı bütün bu söylenen güzel işler nasıl biterdi? Aynı Zamanda Zenginlerin Dünya İşlerini Kim Görürdü?” (İmadü’l İslam/İslamın Temel Kitabı/Büyük İslam İlmihali/Mehmet Rahmi/Sağlam Yayın-Pazarlama, 1990)

“Zenginlerin dünya işlerini kim görürdü?”

“Sonra zekât, sosyal hayatın huzur ve mutluluğuna, beraberliğine ve refahına sebebdir. Yoksulları ve acizleri, kendi varlığından faydalandıran Bir Zengin, Cemiyetin En Değerli Ve Sevimli Uzvu (Organı) Sayılır. Fakirlerin ve muhtaçların acılarını azalttığından, onların Övgülerini, Sevgi Ve Dualarını kazanır. Mal Varlığından Hain Ve Hırslı Gözlerin Saldırısından Güven İçinde Bulunur.” (Büyük İslam İlmihali/Ömer Nasuhi Bilmen/Huzur Yayınevi)

“Zengin, cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu sayılır!”

“Mal varlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur!”

Vallahi doğru söylüyorlar, ben tekrar roman yazmaya döneyim; çünkü bu ilmihaller, benim gibi Arapça bile bilmeyen cahil takımını reddedilemez biçimde mahkûm ediyor!

Ne diyor ilmihaller:

1) Sen fakirsin be hey ayaktakımı; sen dünyaya zenginlerin işlerini görmeye geldin!

2) Cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu zengindir.

3) Kırkta bir veren zengin, malvarlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur.

Aksini söyleyen varsa, o cahil bu tip işleri bırakmalı, roman yazmaya dönmelidir.

Başüstüne!

xxx xxx xxx

Gelelim sahtekârlara…

Kimi profesör, kimi doçent, kimi -ne demekse- araştırmacı yazar, kimi Hz.Mehdi, kimi hocaefendi, kimi hocaefendi hazretleri…

Bunlar Arapça bilen, Kuran’ı ezbere okuyabilen, hadisleri yalamış yutmuş, İslam’ın tüm hükümlerini enikonu bilen ilahiyatçılar. (Evet, doğru düşünüyorsunuz; onları kıskanmıyorsam namerdim!)

Bilmedikleri tek şey, yoksulların hakları hukukları…

Aslında bal gibi de biliyorlar da, “cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu” gücenecek diye endişe ediyorlar; çünkü “dünyaya onların işini yapmak için geldiklerine” inanıyorlar!

Yoksulların çığlıkları onlar için önemli değil; önemli olan, Cennette onlara sunulacak 4.000 bakire ile 8.000 dul!..

Çocuklarına ekmek götüremeyen adamın gözyaşları onlar için fasarya; gözyaşı dökülecekse, bunların uydurdukları saçma sapan hikâyeler için dökülmeli!..

Açlıktan -düpedüz açlıktan- ölen bebekler onlar için “kader”; onların gündemindeki konu, kadın dekolte giyindiği zaman ona tecavüz mü edilir, yoksa tacizle mi yetinilir!

Türkiye’de milyonlarca kişi açlık sınırının altında yaşıyor, milyonlarca kişinin onurları ayaklar altına alınmış, milyonlarca kişi çığlık çığlığa ortalarda koşuşuyor; ama onların gündemindeki konu kabir azabı!..

Altı bin küsur ayet onlara kafi gelmiyor, Kuran’ın karşısına iki milyon hadisle çıkıyorlar; ama üzerinde asla tartışma konusu yapılamayacak en sahih hadis olan “Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir!” hadisi bunlar için bir şey ifade etmiyor; çünkü yukarıda da değindiğim gibi “cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu”nun bu hadisten gocunacağını biliyorlar!..

xxx xxx xxx

Türkiye’nin dış borcu beş yüz milyar dolara çıkmış, cari açık korkunç boyutlarda, seksen yılda oluşturulan tüm kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirme adı altında, genellikle gâvurlara peşkeş çekilmiş; işsizlik korkunç boyutlarda, yoksullar perişan, tüm muhalifler cezaevinde, sağlık sistemi neredeyse tamamen özelleştirilip kamu hastaneleri çilehaneye dönüştürülmüş…

Bu konularda hiç mi söyleyecek bir sözün yok be hey sahtekâr!?.

Aksırıncaya tıksırıncaya kadar yiyip öküz gibi semirenlere bu denli kul köle olmak senin gibi ilahiyatçı sıfatlı birine yakışıyor mu?!.

Bizi hep Allah’la korkuttun bugüne kadar; peki, senin hiç Allah’tan korkun yok mu be adam!..

xxx xxx xxx

Sana neden bu denli yüklendiğimi merak ediyorsundur, değil mi?

Gerçeği kim örtebilir?

Bir düşün bakalım; gerçeği kim örtebilir?

Onu bilen, değil mi?

Şimdi aç Kuran’ı, Bakara 90. ayeti oku, veya ezberinde ise -ki mutlaka öyledir-, bu ayet üzerinde düşün biraz!

(Benim gibi, Arapça bilmeyen cahiller için, Bakara 90. ayet: “Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır.”)

Ezbere bildiğin yüzlerce ayete bu denli ihanet etmekten zerre kadar utanmıyor; hakim sınıflara yaranacağım diye, Allah’ın sözlerinin ezerini bile bile örtmekten zerre kadar korkmuyorsun!

Kuran’a göre, “rezil edici bir azap” seni bekliyor, ama görebildiğim kadarıyla bu senin umurunda bile değil; senin tek derdin, ne yaparım da “cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu”nun hışmını üzerime çekmem!

Bence ciddi ölçülerde risk alıyorsun, ama bunu bir türlü görmek istemiyor, gösterenleri de “Arapça bile bilmiyor!” diye aşağılamaya çalışıyorsun!

Hadi seni biraz huzursuz kılayım anadın mı!

Bugünlerde yeni bir roman yazmayı falan düşünmüyorum hemşerim; iki elim yakanda, sakın unutma! Her fırsatta Kuran okumaya devam edip seni “aslandan korkmuş yaban eşeği”ne çevirmezsem ne olayım! (Müddesir, 50-51)

Gerçi gayb Allah’ın tekelinde (Yunus, 20), ama bu ayet seni bağlamıyor tabii; şu Mehdi ne zaman gelecek bir zahmet onu anlat da çocukları geceleri aç yatan adam hem duygulanıp ağlasın, hem de bilgilensin biraz…

“Cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu”nun taşeronu seni!..

(Sözlük “taşeron” için, “büyük bir işin bir bölümünü yapmayı asıl müteahhidinden alan kişi” diyor; bu “büyük iş”te senin payına düşen ne, “afyon satıcılığı” mı?!.)

Hadi, “zenginlerin dünya işlerini görmek için yaratılanlar”a, İslam’a göre kertenkele öldürmenin hükümlerini anlat biraz da “meşgul olsunlar”; sen ne demek istediğimi anlamışsındır!

Seni kırtosbağası seni!..

Yuh sana be!.. (Enbiya, 67)

YILMAZ YUNAK