PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kırıklık


Barış
16. February 2011, 12:33 AM
Kırıklık


Önce beden tepki verir. Çevrenizi algılama sorunu yaşayarak girersiniz bu sürece!..

Ortam sıcak mıdır, soğuk mu?.. Üstümdekileri çıkarasım gelmesi mi daha gerçek, yoksa ürpermelerimin verdiği soğuk sanrısı mı?..

Tek yanıtınız vardır buna!.. “Üzerimde bir kırıklık var!” dersiniz; şaşkın!..

Ama koyduğunuz bu tanı, size sonucu bildirmektedir; nedeni değil!..

Sıcaktan bunalma ve soğuktan ürperme arası böyle bir hali yaşamak nice çelişkidir ya Rab!..

Rahmetli Mehmet Akif’in bu babdaki isyanını hatırlayın:

“Nur istiyoruz, sen bize yangın veriyorsun;
Yandık diyoruz, boğmaya kan gönderiyorsun.”

Kendinizi öylesine sıkışmış hissedersiniz ki, tek derdiniz baskıdan kurtulmaktır; Baskı nedenini aramaya ne haliniz, ne mecaliniz elverir.

Siz bu çelişkili semptomları yaşarken, sizi bu hale itmeyi başarmış ustalar ellerini keyifle ovuşturmaktadır, yeni planları hazırladıkları masa başında…

Ve siz, sizi bu aptalca hallere düşüren nedenleri ararken bile öyle marifetler yaparsınız ki, bütün Dünya sizin iflah kabul etmez özrünüzü anlar, ona göre tavır belirler…

Biz kendimize “saf” diyoruz ya!..

Resmen halt ediyoruz; bunca başımıza gelene rağmen “safiyetimizi” korumakta nasıl bir ısrar gösterdiğimiz, dillere destan öykülere konu oluyor, biz farkında değiliz.

“Amma da yaptın” diyenlere bir örnek vereyim:

İstiklâl Savaşımızın halk içinde nasıl yer ettiğini anlatan “Küçük Ağa” dizisinde fon müziği olarak kullanılan “mahur saz semaisi”nin bestecisinin “Kemençeci Nikolaki Ağa” olduğunu dizinin yapımcısı, yöneticisi de dahil olmak üzere, kim biliyordu???

Bunu fark eden bir izleyiciye de rastlamadım!..

Bir Afrika sözü vardır: “Biz tarlalarımızı sürerken ellerinde “İncil”leriyle geldiler. Bir süre sonra, bir de baktık; biz elimize verdikleri İncilleri okurken, onlar bizim tarlalarımızı işletiyorlardı.” Der!..

Biz “hesapta” bir imparatorluğun mirasçılarıyız. İmparatorluk demek, emperyalizm demek, gittiği yeri sömürmek demek!.. Oradan geçinmek demek!.. Biz onu bile becerememişiz. Amerika Kıtasında, ilk gidişte İnka, Aztek, Kızılderili soykırımları, Asya Kıtasında yetmiş yılda anadilini ve dinini unutturmalar yaşanırken, ve hele Afrika’dan söz etmeye bile korkarken; biz beşyüz yıl kaldığımız Balkanlardan döndüğümüzde geride bıraktığımız yöre halkının kaybettiği sosyal, kültürel ve dinî hiçbir şey yoktu. Hele Arap dünyası!.. Aman ya Rab!.. Sen bu Arap kullarına nasıl bir şans ihsan etmişsin ki; Emperyal denen Osmanlı, adeta enayi vergisi vermiş bunlara!.. O da yetmemiş, Osmanlının gücü tam biterken; hani bir kapıyı kaparken bir başkasını açmışsın!.. Şimdi de “petrol”ünle besliyorsun bunları!..

Tamam, hikmetinden sual olmaz da!..

Emperyalizmin “hakkını” veren Avrupa haklı ve güçlü, “yüzüne gözüne bulaştıran” biz haksız, boynu eğik!..

Mehmet Akif rahmetlinin sorduğunu bir de ben tekrarlasam;

Biz, “emperyalizmin yüz karaları”, neydi günahımız?..

Üzerimde bir kırıklık var, üşüyor muyum sıcaklanıyor muyum, anlamıyorum!..


AHMET G. BAYRAKTAR

(Sosyal Paylaşım Sitesinden alıntıdır.)