PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : cehennem hakkında


hiiic
11. February 2011, 03:15 AM
cennet hakında düşünmek ve orası için imajlar oluşturmak Allahın tavsiye ettiği birşey...

Siz eğer horlanıp cehenneme atılsanız, ne yapardınız;

ben
-Orada yapacağım ameller geçesiz olacağı için ciyak ciyak bağırıp sürekli yardım isterdim. Ayrıca etrafımdaki fitnecilere bol bol laf atardım, alın aradınız belanızı buldunuz diye

FEDAKARADAM
12. February 2011, 12:14 PM
cennet hakında düşünmek ve orası için imajlar oluşturmak Allahın tavsiye ettiği birşey...

Siz eğer horlanıp cehenneme atılsanız, ne yapardınız;

ben

Demeki fitnecilerin yanına atılmanızın sebebi her halde onlar gibi olmanızdandır.Herkesin yeri ayrı ayrıdır.Beraber azap görmek vardır.

hiiic
13. February 2011, 03:45 AM
Ya peygamberlerin yanına atılmış olsam oradaki yapacaklarımı söylesem ne diyecektiniz? :)

ates demir
20. October 2011, 09:17 PM
Şarap kelimesini Kuranda tararken bana ilginç gelen bir kelimeye ve farklı manalandırmaya takıldım. Şöyleki;
Enam 70 ve Yunus 4 : ... lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûne. olarak bitiyor.
Anlamı kabaca, onlar için inkar etmelerinden dolayı elem verici azab ve hamimin-den (kaynar sudan) içecek vardır.

Nedir bu hamimin diye sordum. Bir içecek bir sıvı hamimin-den nasıl olabilirdiki?

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet. Burada da Enam 70 ve Yunus 4 deki gibi kaynar su.

Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde.

Rahman 44: Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ânin :Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

Saffat 67: Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîmin : Sonra onların, o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır.

Buraya kadar herşey normal gibi. Hımm hamimin kaynar su ise min hamimin kaynar sudan demek galiba. Biraz daha baktım.

Mümin 18: ... mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu: Yoktur zalimlere hamimin-den ve yoktur hatırı geçer şefaatçi

Şuara 101 : Ve lâ sadîkın hamîmin: ve yok hamimin dost/sadık/arkadaş

Hamimin kaynar su ise mümin 18 e göre zalimlere kaynar su yok. Hadi zalimlik mi yapalım? Madem zalimlere hamimin yok. Ve Şuara 101 e göre cehennemde olanlar tasvir edilirken birden cehennemde olanlar bize hamimin dost yok diyorlar. Kaynar su dost yok ne demek? Ya bu çelişki neden? Hamimin ne demek?

ates demir
20. October 2011, 10:15 PM
Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde

Semum da ne?

Hicr 26: Ve le kad halakna el insâne min salsâlin min hamein mesnûnin: Ve andolsun biz yarattık insanı salsalinden hamein mesnunin-den.
Hicr 27: Ve el cânne halaknâ-hu min kablu min nâri es semûmi: Ve yarattık cannı önceden semum ateşinden
Tur 27: Fe menne allâhu aleynâ ve vekâ-nâ azâbe es semûmi: Oysa Allah bize lütufta bulundu ve bizi korudu semum azabından

Canı olmak, can taşımak azab mı ki? Çünkü semum azabından korunmak demek cana sahip olmamak demek değil mi? Canın varlığı insana azab mı veriyor?

Hep demişimdir cennette olanlara göre dünyada can taşımak ve bir borcu ödemekle mükellef olmak ve hala ödeyememek bir cehennemdir diye. :)

Selametle

ates demir
20. October 2011, 10:19 PM
Ancak bir cehennem öğretebilir insana kırık ayaklarla cennete gidilemeyeceğini

FEDAKARADAM
20. October 2011, 10:23 PM
Şarap kelimesini Kuranda tararken bana ilginç gelen bir kelimeye ve farklı manalandırmaya takıldım. Şöyleki;
Enam 70 ve Yunus 4 : ... lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûne. olarak bitiyor.
Anlamı kabaca, onlar için inkar etmelerinden dolayı elem verici azab ve hamimin-den içecek vardır.

Nedir bu hamimin diye sordum. Bir içecek bir sıvı hamimin-den nasıl olabilirdiki?

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet. Burada da kaynar su.

Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde.

Rahman 44: Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ânin :Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

Saffat 67: Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîmin : Sonra onların, o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır.

Buraya kadar herşey normal gibi. Hımm hamimin kaynar su ise min hamimin kaynar sudan demek galiba. Biraz daha baktım.

Mümin 18: ... mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu: Yoktur zalimlere hamimin-den ve yoktur hatırı geçer şefaatçi

Şuara 101 : Ve lâ sadîkın hamîmin: ve yok hamimin dost/sadık/arkadaş

Hamimin kaynar su ise mümin 18 e göre zalimlere kaynar su yok. Hadi zalimlik mi yapalım? Madem zalimlere hamimin yok. Ve Şuara 101 e göre cehennemde olanlar tasvir edilirken birden cehennemde olanlar bize hamimin dost yok diyorlar. Kaynar su dost yok ne demek? Ya bu çelişki neden? Hamimin ne demek?

MÜmin Suresi ayet 18'de ayetin anlam bazında "hamimin" anlamı sıcak dost anlamındadır.Esasen Arapça'da bu 2 anlam taşımaktadır.Yani çok sıcak anlamındadır.Bu, Vakıa Suresi 93.üncü ayette cehenneme göre tasvir olunmuştur.Sosyal hayatta ise sıcak dost olarak anlam taşımaktadır.Türkçe de nasıl ki kelimenin kendi özü ile bir başka deyişin söylenmesiyle anlamları değişmektedir.Mesela "düşmek" kelimesi bir çok anlam taşıdığı gibidir.Arapça'yı çok iyi bilmek için emsile, sarf nahiv ilimlerini bilmek Kur'an için farzdır.Arapça bilmesem de araştırmalarıma göre burada yanlışlık yoktur.

hamimin; sıcak ve kızgın su. yakın hısım, soy sop, samimi arkadaş gibi anlamlar taşımaktadır...Ayetlerde ki anlam farkı çelişki değildir.Ayetin iniş ve maksada göre mana taşımaktadırlar.

Dikkat edecek olursanız Şuara Suresi 109'uncu ayette "hamîmin" anlamı bu cehennemde zalimler için sıcak ve sadık dost yoktur" anlamı taşımaktadır.Bu tasvir bu ayette cehennemde ki sıcak kaynar su anlamı taşımamaktadır.Ayetleri sadece yüzeysel meallerle anlayıp geçiştirilirse yanlış yorumlara sebep olursunuz.Ayetlerde ki inceliklere dikkat edin lütfen!

ates demir
20. October 2011, 11:07 PM
Bir yerde kelimenin bir anlamı bir yerde başka anlamı olmaz Sayın Fedakaradam.
Mübin olan apaçık olan Kurandan bahsediyoruz.
Hamimin e öyle anlam vereceksiniz ki tüm ayetlerdeki mealleri karşılayacak. Benim Kurana bakış açım budur. Bir ayet tefsirinde sıcak dost birinde sıcak su olmaz. Ya sıcak dosttur ya sıcak su ancak kişisel kanaatim hamiminin anlamının bu ikisi de olmadığı yönünde.
Amaç yanlış yoruma sebep olmak değil amaç anlamak, idrak etmek, kavramaktır. Ayetlerdeki inceliklere ben dikkat ediyorum. Yapılan meallerin doğru olduğu konusunda siz sadece zanna tabisiniz. Ben meali yapan kişinin zihni ile hareket etmiyorum. Kendim ayetleri yavaş yavaş anlayarak tevil etmeye çalışıyorum.
Üzgünüm ama başkaları gibi kolay kabul eden bir zihin yapım yok. Bir kelimeyi Kuran içinde defalarca aratır geçtiği her ayete bakarım. Anlamını da oradan çıkartırım. Benim sözlüğüm de yine Kurandır. Sorgulamadan, akletmeden, süzgecimden geçirmeden doğruyu doğru kabul etmem. Bunu da İbrahim resulden yani Kurandan öğrendim.

Selametle

FEDAKARADAM
20. October 2011, 11:45 PM
Bir yerde kelimenin bir anlamı bir yerde başka anlamı olmaz Sayın Fedakaradam.
Mübin olan apaçık olan Kurandan bahsediyoruz.
Hamimin e öyle anlam vereceksiniz ki tüm ayetlerdeki mealleri karşılayacak. Benim Kurana bakış açım budur. Bir ayet tefsirinde sıcak dost birinde sıcak su olmaz. Ya sıcak dosttur ya sıcak su ancak kişisel kanaatim hamiminin anlamının bu ikisi de olmadığı yönünde.
Amaç yanlış yoruma sebep olmak değil amaç anlamak, idrak etmek, kavramaktır. Ayetlerdeki inceliklere ben dikkat ediyorum. Yapılan meallerin doğru olduğu konusunda siz sadece zanna tabisiniz. Ben meali yapan kişinin zihni ile hareket etmiyorum. Kendim ayetleri yavaş yavaş anlayarak tevil etmeye çalışıyorum.
Üzgünüm ama başkaları gibi kolay kabul eden bir zihin yapım yok. Bir kelimeyi Kuran içinde defalarca aratır geçtiği her ayete bakarım. Anlamını da oradan çıkartırım. Benim sözlüğüm de yine Kurandır. Sorgulamadan, akletmeden, süzgecimden geçirmeden doğruyu doğru kabul etmem. Bunu da İbrahim resulden yani Kurandan öğrendim.

Selametle

Demek ki ayetlerden anladığın yok.Öyleyse Türkçe olarak bir fiili ele alalım bakalım nasıl anlamlar taşıyormuş görürsün.

"DÜŞMEK" KELİMESİ

Gözden düşmek
yukarıdan aşağıya düşmek
cemre düşecek
ligten düşmek
Akla bir şeyler düşmek
ayağı takılıp düşmek
Burnundan düşmek
şehit düşmek, gibi.....

Eee, bunlar hal durumda bulundukları yerde anlamları nasılda farklı oluyor değil mi?..Bilmediğin bir şeyi öğrenmeye çalış kardeşim !.Yüzeysel anlamlar tek bir yerde birleşmezler.Durum farkı söz konusu olduğundan anlamları her zaman değişmektedir.Ayetlerde ki cümleler durum farkından ayetin anlamını yönlendirmektedir.Mütefessirler, Kur'anı açıklarken çok ince meselelerde derin derin düşünüp ona göre yorum yaparlar.Bunlar Arapça'yı çok iyi bilirler.Usul-ü fıkıh usulü hadis vardır.Bunları biliyormusun?..Fetva işi herkesin işi değildir.Ehil olan fetvayı Kur'an ve hadislere göre verir.



Te'vîl; geri dönme anlamındaki "evl" kökünden gelir Bu kavram sözlükte; açıklamak ve beyan etmek; ıstılahta, çok anlamlı kelime ve cümlelerdeki anlamlardan birini tercih etmek demektir Tefsîr ilminde te'vîl, âyetlerdeki olası anlamlardan birini, âyetin bağlamı ve Kur'ân bütünlüğü dikkate alınarak tercih etmek anlamında kullanılır

İlk önceleri tefsîr kelimesi kullanılmış, Kur'ân'ı savunma döneminden itibaren de te'vîl kelimesi kullanılmaya başlanmıştır Zamanla bu iki kelime birbirlerinin yerine kullanılmıştır Meselâ Kur'ân yorumcusu Taberî (ö 310) te'vili, tefsîr anlamında kullanmıştır İmam Matürîdî, tefsîr ile te'vîlin farklı anlamlarda olduğunu söylemiştir Ona göre tefsîr; peygamberin ve ashabının yorumu, te'vîl ise İslâm âlimlerinin yorumudur

Tefsîr ile te'vîl arasında farklar vardır Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Tefsîr'de kesinlik, te'vîlde ise ihtimaller vardır Tefsîr te'vîlden daha geneldir Tefsîr, lafızlarda, te'vîl ise manalarda olur Tefsîr rivâyetle, te'vîl ise dirâyetle ilgilidir.

Tefsîr, lafzın konulduğu manayı hakîkî veya mecâzî olarak beyan etmektir Te'vîl ise iç anlamını, lafızdan murat edilen gerçeği açıklamaktır Meselâ inne Rabbeke le bi'l-mirsâd (Rabbin gözetleme yerindedir) (Fecr, 89/14) âyetindeki; "mirsâd", gözetlemek anlamındaki rasd kökünden gelir, mif'âl formunda mekân ismidir, "gözetleme yapılan yer" demektir şeklinde yapılan açıklama tefsîrdir Allah'ın gözetleme yerinde olduğunun bildirilmesinden maksat; "Allah'ın insanların bütün yaptıklarını görmesi, bilmesi ve onları denetlemesi, böylece, Allah'ın emir ve yasaklarına uyması konusunda gevşeklik ve gafletten uyarmasıdır" şeklindeki izah ise te'vîldir Tefsîr, "sâibe" ve "bahîr" (Mâide, 5/103) kelimeleri gibi garîb lafızları izah etmede veya Kur'ân'ı veciz cümlelerini şerhetmede veya "nesîe küfürde artmadır" (Tevbe, 9/37) âyetinde olduğu gibi mahiyeti ancak tanımla bilinebilen cümleleri izah etmede olur

Fıkıh usulü ilminde te'vîl, lafzı zâhir anlamından çıkarıp bir delile dayanarak ona zâhir olmayan bir mana vermektir Bir lafzı te'vil edebilmek için o lafzın zâhir ve nas olması gerekir Müfesser ve muhkem bir lafızda te'vil olmaz Te'vîl, lafzın olası anlamlarından biri olmalı ve bu konuda şer'î bir delil bulunmalıdır Lafızda bulunmayan bir anlamı o lafza yüklemek te'vîl değildir Tefsîr ve te'vîl, bir ilim dalıdır Bu bilim dalında, Kur'ân yorumlanır, kelime ve cümlelerin anlamları, hüküm ve hikmetleri açıklanır Bu konuda çeşitli bilim dallarından faydalanılır Tefsîr ve te'vîl yapılırken önce Kur'ân'a müracaat edilir Âyetler, âyetlerle tefsîr edilir Sonra peygamberin hadislerine, sonra varsa sahabe sözlerine bakılır Garip kelimeler için sözlüklere bakılır, semantik tahlil yapılır


MÜTEŞABİH AYETLERE DİKKAT ET BE KARDEŞİM.ALLAH BU MÜTEŞABİH AYETLERDE NE MURAD EDİYOR ONU TAM OLARAK KİMSE BİLEMEZ.HERKES AKLININ DERECESİNE GÖRE YORUM YAPABİLİR AMA YANLIŞ FİKİRLER AYETLERİ ÇELİŞKİLENDİRİR.SENİN Kİ DE O YÖNDEN OLMAKTADIR.YANİ SEN AYETLERİ NASIL YÜZEYSEL ANLIYORSAN O ŞEKİLDE YORUM YAPIYORSUN.DİKKAT ET, KENDİ AKLININ YETERLİ OLMAYACAĞINI DA HİÇ UNUTMAYASIN...

dost1
21. October 2011, 01:51 AM
Selamun Aleykum! Değerli Ateş Demir Kardeşim!

Rabbımız Kur'an'ı okumak için mutahhar olmamızı ve kendisine sığınmamızı istemiştir bizlerden. Ne mutlu size ki önyargılarınızdan arınmış olarak Kur'an'ı okuyanlardansınız. Alemlerin RAbbı olan Yüce Allah; Kur'an'ı, tefekkür ederek okumaya çalışanlardan razı olsun.

Değerli Kardeşim! Kur'an Arabiyyendir. Arapların sözcükleri genelde "deve" üzerine kuruludur. Deve ateşli bir hastalığa yakalandığında güçten düşer ve iflah olmayarak hastalığın verdiği ateş altında inler durur. Sıcak, çok sıcak, sımsıcak anlamındaki "ha,mim,mim" kök harflerinden türetilen tüm sözcüklerde bu hararet ve ısıdan kaynaklanan su sözkonusudur ki,"ter" de bu kök harflerle ifade edilir. Türkçemize geçen ve kullanılan "hamam,ihtimam,humma,hamim... " de aynı kök harflerden türemiştir. Bir kişinin "arkadaşım, yakınım, dostum" diye nitelendirdiklerine yapılanlardan dolayı öfkelenip sertleşmesi ve bunları koruma gayreti içerisindeki bedenindeki ısının artması nedeniyle terlemesi... Bu durumda olan kişilere de Araplar "hamim" derler. Yine böylesi olan "has dostlara" da "haammetuhu" derler. Arkadaşın arkadaşa, dostun dosta, ana babanın yavrularına vb ihtimam göstermesi ve bunun için terlemesi... Hamimdir.

Değerli Kardeşim! Rabbim ilminizi artırsın. Alemlerin Rabbı olan Yüce Allah Furkan;33 de "Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakki ve ahsene tefsira"

"Ve Onların sana getirdikleri her bir meselede Biz mutlaka sana hakkı ve en güzel açıklamayı getirmişizdir." diye bizleri uyarmaktadır. En güzel Tefsir Allah'ın yaptığı tefsirdir. Bizler düşen sadece müteşabih olanlarda en güzel anlamlardan, benzetmelerden pasaja uygun olanı tevil etmektirt/önceliklemektir.

Not: Yanlış anlamalara yol açmaması için "h-m-m" kök harflerinin "sıcak su " olarak verilen anlamındaki su sehven yazıldığından düzeltme yapılmıştır. "h-m-m" kök harflerinin anlamı: "Çok sıcak,sımsıcak,yangın, kaynamış..."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

FEDAKARADAM
21. October 2011, 02:50 AM
Selamun Aleykum! Değerli Ateş Demir Kardeşim!

Rabbımız Kur'an'ı okumak için mutahhar olmamızı ve kendisine sığınmamızı istemiştir bizlerden. Ne mutlu size ki önyargılarınızdan arınmış olarak Kur'an'ı okuyanlardansınız. Alemlerin RAbbı olan Yüce Allah; Kur'an'ı, tefekkür ederek okumaya çalışanlardan razı olsun.

Değerli Kardeşim! Kur'an Arabiyyendir. Arapların sözcükleri genelde "deve" üzerine kuruludur. Deve ateşli bir hastalığa yakalandığında güçten düşer ve iflah olmayarak hastalığın verdiği ateş altında inler durur. Sıcak su anlamındaki "ha,mim,mim" kök harflerinden türetilen tüm sözcüklerde bu hararet ve ısıdan kaynaklanan su sözkonusudur ki,"ter" de bu kök harflerle ifade edilir. Türkçemize geçen ve kullanılan "hamam,ihtimam,humma,hamim... " de aynı kök harflerden türemiştir. Bir kişinin "arkadaşım, yakınım, dostum" diye nitelendirdiklerine yapılanlardan dolayı öfkelenip sertleşmesi ve bunları koruma gayreti içerisindeki bedenindeki ısının artması nedeniyle terlemesi... Bu durumda olan kişilere de Araplar "hamim" derler. Yine böylesi olan "has dostlara" da "haammetuhu" derler. Arkadaşın arkadaşa, dostun dosta, ana babanın yavrularına vb ihtimam göstermesi ve bunun için terlemesi... Hamimdir.

Değerli Kardeşim! Rabbim ilminizi artırsın. Alemlerin Rabbı olan Yüce Allah Furkan;33 de "Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakki ve ahsene tefsira"

"Ve Onların sana getirdikleri her bir meselede Biz mutlaka sana hakkı ve en güzel açıklamayı getirmişizdir." diye bizleri uyarmaktadır. En güzel Tefsir Allah'ın yaptığı tefsirdir. Bizler düşen sadece müteşabih olanlarda en güzel anlamlardan, benzetmelerden pasaja uygun olanı tevil etmektirt/önceliklemektir.



Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Allah senden razı olsun kardeşim.Bu izahınızdan sonra Ateş Demir kardeşimizin başka diyeceği veya itirazı olmayacağının kanatine varmak isterim.Zira sen ve ben hamîmin ne manaya geldiğini ona anlatmış olduk.Hem sonra ben de sizden yeni bilgi edinmiş oldum.Herşey için teşekkür ediyorum...

ates demir
21. October 2011, 09:00 AM
Enam 70 ve Yunus 4 : ... lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûne.
Hamimin in sıcak olduğu fikrine katılıyorum sayın dost1. Katılmadığım nokta bunu isme sıfatlamada. Enam 70 ve Yunus 4 de içilecek olanın sıfatı hamiminden olması. Şarabun min hamimin sıcaktan bir içecek, sorun yok.

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet olduğunu düşünmüyorum. Sıcaktan indirilme olarak yorumluyorum.
Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : Semumin ve sıcak içinde demek

Rahman 44: Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ânin :Onlar, onunla sıcaklık arasında dolaşırlar.

Saffat 67: Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîmin : Sonra onların, o yedikleri üzerine sıcaklık karıştırılmış bir içecekleri vardır.

Mümin 18: ... mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu: Yoktur zalimlere sıcaktan/yakın/samimi ve yoktur hatırı geçer şefaatçi

Şuara 101 : Ve lâ sadîkın hamîmin: ve yok sıcak/samimi dost/sadık/arkadaş

Şimdi sıcak su değil de sıcak/yakın olarak yani bir isim tamlaması/sıfat olarak ele alırsak tüm verilerle uyuşmuş olmaz mı?
Selam ile

Muhammed Esed Vakıa 93: (öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar
Muhammed Esed Vakıa 42: (Onlar,) kavurucu rüzgarlar ve yakıcı bir ümitsizlik içinde (bulacaklar kendilerini)
Muhammed Esed Enam 70: onlar için (ahirette) yakıcı bir ümitsizlik iksiri vardır ve onları, hakikati inatla inkar ettikleri için şiddetli bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Yunus 4: Hakkı inkara yeltenenleri ise, hakkı inat ve ısrarla reddetmelerinden ötürü yakıcı bir umutsuzluk içkisi ve can yakıcı bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Rahman 44: onlar, cehennem ile (kendi) yakıcı ümitsizlikleri arasında gidip gelecekler!
Muhammed Esed Saffat 67: Bunun da üzerinde, onlar korkunç bir ümitsizlik (cezası)na çarpılacaklardır!
Muhammed Esed Mümin 18: zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Muhammed Esed Şuara 101 : ne de candan bir dostumuz.

Burada da sıkıntı var. Anlam yakıcı ümitsizlik ama mümin 18 e uyarlanamıyor. Demek istediğim anlaşılmadı galiba. Hamimin e ancak sıcak (isim tamlaması yani sıfat olarak) denildiğinde hepsini karşılıyor oluyor. Bunu belirtmek istedim. Amacım herkes gibi doğruları öğrenmek ve bu uğurda yürüyen Kuran olmaktır. Ve Allah ın hamimin den muradını ve ne demek istediğini öğrenmektir. Öğrenme arzusu ile yanan insanlara Allah ın sırt çevirdiğine hiç şahid olmadım. Öğrenme isteği içindeki kişi elbet kendini doğruya kılavuzlayacak Allah ın yoluna giriyor. Benim bu amaçla yanıp tutuşmam bile Allah ın ipine olan sımsıkı sarılma gayretimden. Allah hepimizi dert ile, kendi içindeki egosu ile yanıp tutuşanlardan değil de mutluluk ve aşkla kendisine ulaşmak için yanıp tutuşanlardan eyler inşallah
Selametle

dost1
22. October 2011, 02:32 AM
Selamun Aleykum! Değerli Ateş Demir Kardeşim!

Enam 70 ve Yunus 4 : ... lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûne.
Hamimin in sıcak olduğu fikrine katılıyorum sayın dost1. Katılmadığım nokta bunu isme sıfatlamada. Enam 70 ve Yunus 4 de içilecek olanın sıfatı hamiminden olması. Şarabun min hamimin sıcaktan bir içecek, sorun yok.

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet olduğunu düşünmüyorum. Sıcaktan indirilme olarak yorumluyorum.
Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : Semumin ve sıcak içinde demek

Rahman 44: Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ânin :Onlar, onunla sıcaklık arasında dolaşırlar.

Saffat 67: Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîmin : Sonra onların, o yedikleri üzerine sıcaklık karıştırılmış bir içecekleri vardır.

Mümin 18: ... mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu: Yoktur zalimlere sıcaktan/yakın/samimi ve yoktur hatırı geçer şefaatçi

Şuara 101 : Ve lâ sadîkın hamîmin: ve yok sıcak/samimi dost/sadık/arkadaş

Şimdi sıcak su değil de sıcak/yakın olarak yani bir isim tamlaması/sıfat olarak ele alırsak tüm verilerle uyuşmuş olmaz mı?
Selam ile

Muhammed Esed Vakıa 93: (öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar
Muhammed Esed Vakıa 42: (Onlar,) kavurucu rüzgarlar ve yakıcı bir ümitsizlik içinde (bulacaklar kendilerini)
Muhammed Esed Enam 70: onlar için (ahirette) yakıcı bir ümitsizlik iksiri vardır ve onları, hakikati inatla inkar ettikleri için şiddetli bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Yunus 4: Hakkı inkara yeltenenleri ise, hakkı inat ve ısrarla reddetmelerinden ötürü yakıcı bir umutsuzluk içkisi ve can yakıcı bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Rahman 44: onlar, cehennem ile (kendi) yakıcı ümitsizlikleri arasında gidip gelecekler!
Muhammed Esed Saffat 67: Bunun da üzerinde, onlar korkunç bir ümitsizlik (cezası)na çarpılacaklardır!
Muhammed Esed Mümin 18: zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Muhammed Esed Şuara 101 : ne de candan bir dostumuz.

Burada da sıkıntı var. Anlam yakıcı ümitsizlik ama mümin 18 e uyarlanamıyor. Demek istediğim anlaşılmadı galiba. Hamimin e ancak sıcak (isim tamlaması yani sıfat olarak) denildiğinde hepsini karşılıyor oluyor. Bunu belirtmek istedim. Amacım herkes gibi doğruları öğrenmek ve bu uğurda yürüyen Kuran olmaktır. Ve Allah ın hamimin den muradını ve ne demek istediğini öğrenmektir. Öğrenme arzusu ile yanan insanlara Allah ın sırt çevirdiğine hiç şahid olmadım. Öğrenme isteği içindeki kişi elbet kendini doğruya kılavuzlayacak Allah ın yoluna giriyor. Benim bu amaçla yanıp tutuşmam bile Allah ın ipine olan sımsıkı sarılma gayretimden. Allah hepimizi dert ile, kendi içindeki egosu ile yanıp tutuşanlardan değil de mutluluk ve aşkla kendisine ulaşmak için yanıp tutuşanlardan eyler inşallah
Selametle

Allah sizden razı olsun. Rabbım tefekkürünüzü daim kılsın.

Rabbımız olan Yüce Allah; Kur’an’ın Arabiyyen olduğunu belirtir. Kur’an’ın Arabiyyen olması demek , Arap dilinin tüm özelliklerinin -gramer ve edebiyat- en ileri derecede kullanılması demektir.

Rabbımız vurgulamak istediklerinin en iyi şekilde anlaşılması için indirdiği toplumun dili ve o dilin bütün anlatım özelliklerini kullanmıştır. Bunlar:
Mecaz anlama dayalı sanatlar :Mecaz /Değişmece, Mecaz-ı Mürsel /Düzdeğişmece,Teşbih /Benzetme,İstiare /Eğretileme ,Kinaye /Değinmece ,Teşhis /Kişileştirme ,İntak/ Konuşturma ,Tariz /İğneleme ;

Gerçek anlama dayalı sanatlar : Tezat /Karşıtlık ,Tevriye /İki anlamlılık , Mübalağa /Abartma ,Hüsn-i talil /Güzel neden bulma,Tenasüp /Uygunluk,Tecahül-I arif /Bilmezlikten gelme, İstifham /Soru sorma,Terdit /Şaşırtma , Telmih /Anımsatma, Leff ü neşr /Sıralı açıklama,Tedriç /Dereceleme,Tekrir /Yineleme,Rücu /Geriye dönüş, Irsâl-i mesel /Atasözü söyleme, Kat /Kesme)

Sese dayalı sanatlar: .(Cinas /Sesteşlik, Seci /Içuyak, İştikak /Türetme, Akis /Çaprazlama/ ,Ses Yinelenmesi gibi sanatlardır.

Rabbımız olan Yüce Allah;
Âli İmran 7-9 da: O [Allah], sana bu kitabı indirendir. Ondan bir kısmı muhkem [yasa içeren] âyetlerdir ki, bunlar, kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşâbihlerdir [benzeşen anlamlılardır]. Amma, durum bu iken, kalplerinde kaypaklık olan kimseler, fitne çıkarmak ve onun te’vîline yeltenmek için hemen ondan müteşâbih olanlarının peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vîlini ancak Allah ve –“Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır. Rabbimiz! Bize kılavuzluk ettikten sonra kalplerimizi çevirme! Bize Kendi nezdinden rahmet lütfet! Şüphesiz Sen, bol bol lütfedenin ta kendisisin. Rabbimiz! Şüphesiz Sen, insanları, kendisinde hiç bir şüphe olmayan gün için toplayansın. Şüphesiz Allah, vaadinden dönmez” diyen– ilimde uzman olanlar bilirler. Ve sadece kavrama yetenekleri olanlar öğüt alırlar.”

Zümer; 23 de:
Allah sözün en güzelini, “Müteşabih” ve “ikililerli” bir kitap olarak indirdi. Rabblerine karşı içleri titreyerek korku duyanların, ondan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine yatışır. İşte bu, Allah’ın yol göstermesidir. Onunla dilediğini doğruya iletir. Allah, kimi sapıtırsa, artık onun için de bir yol gösteren yoktur.”

diye belirtmektedir.

Âyette belirtilen “muhkem” sözcüğü, “hüküm içeren” demektir. Muhkem âyetler de, “içerisinde, insanları kargaşa ve zulme düşmekten engelleyen ilkelerin bulunduğu âyetler” dir. Bu âyetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade ederler. Bu âyetlerden, ifade ettikleri birincil anlamlardan başka anlamlar çıkarılmaz/çıkarılamaz.

Müteşâbih âyetler ise, “birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel anlamlar içeren ve her bir anlamı da açık olarak anlaşılan âyetler” demektir. [B]Bu âyetler mecâz, kinâye ve diğer edebî sanatların da kullanıldığı ayetlerdir.

Dikkat edersek “cennet ve cehennem” ile ilgili kullanılan bütün anlatımlar müteşabihtir. Bunlar; iklim olarak kurak ve verimsiz çöl insanının değerlerine göre dilinin bütün anlatım sanatları kullanılarak anlatılmıştır.

Çölde yaşayan bir insan için “cennet”; en rahatlatıcı şeylerin; serin bir su, gölgelikler vb bulunduğu yerler; cehennem ise bunlardan yoksun olunan ; sıcağın susuzluğun ve bunlardan doğan sıkıntıların bulunduğu yerlerdir.

Bir insan düşünün sıcaktan yanmış, rahatlamak için serinleyecek bir yer ve içecek arıyor… Serinleyecek bir yer ve İçecek arayanın -Allah’ın isteklerine göre davranmayan yasakladıklarını yapan ise- bulduğu yer ve içeceği, “hamîm”dir /serinleten rahatlatan değildir. Sıcaklık ve ısısı ile yakacak ve bunaltacak olandır.

Bir insan düşünün soğuktan donmuş, -Bu anlatım soğuk ülkenin insanları için- rahatlamak için kendini ısıtacak bir yer ve içecek arıyor… -ısınacak yer ve içecek arayanın -Allah’ın isteklerine göre davranmayan yasakladıklarını yapan ise- bulduğu yer ve içeceği, içini soğutacak donduracak olandır/ ısıtacak rahatlatacak olan değildir.

Örnek verdiğiniz “şarâbun min hamîmin “ ayetlerinde de benzetmeler var. İfadenin ilk sözcüğü olan “şarâbun” sözcüğü içecek,içilecek anlamındaki “ş-r-b” kök harflerinden türemiş bir sözcüktür.

İfadenin ikinci sözcüğü olan ve Arapçada “harf-i cer” denilen “min” sözcüğü, isimleri “den” hâline getiren bir edattır. Ayrıca cümleye, başlangıç, açıklama ve teb’iz /bütünden parçalama anlamları da katar.

İfadenin üçüncü sözcüğü olan “hamîmin” sözcüğü sıcaklık,ısı, kaynamak vb anlamında olan “ha-mim-mim” kök harflerinden türemiş bir sözcüktür. Bu kök harflerden değişik kalıblarda türetilen tüm sözcüklerin ortak özellikleri sıcaklık ve ısıdan etkilenen kaynamışlıktır. Kaynak/pınar ve soğuk sulara bile sıcaklık ve ısıdan etkilenmesindeki kaynamışlıktan dolayı “hamîm” denilir. Yine bu sıcaklık kaynamışlık özelliğinden dolayı koruyucu, gözetici, yangın,yanık, sıcak ve candan olan yakın dostlar da “hamîm” olarak adlandırılır.

Bir önceki yazımda örnek verdiğim “hamam” da bu özelliğinden dolayı “h-m-m” kök harflerinden türetilmiş bir sözcüktür.

Türkçede de:” Falanca çocuklarına çok yanıktır. Falanca bana çok yangındır . Ben falancaya yangınım. Ben falancaya sıcacık bir dostum. Ben falancaya içini ısıtan ona sıcak davranan Ona yangın bir dostum.” şeklinde kullanımları vardır.

Değerli Kardeşim!

“şarâbun min hamîmin” ifadesinden bu içeceğin sıcaklık veren/ısıtan/yakıcı bir içecek olduğu anlaşılmaktadır. “
ifadeniz doğru bir ifadedir.

Bunun sağlamasını Muhammed 15 de görebiliriz. Orada “maen hamimen/sıcak kaynar su” olarak "maen/su" ile birlikte "hamimen" tamlama yapılmıştır.

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet olduğunu düşünmüyorum. Sıcaktan indirilme olarak yorumluyorum.

Doğru düşünüyorsunuz. Ayette ziyafet sözcüğü yok.

Değerli Kardeşim! Siz kök anlamını "sıcak,sımsıcak,çok sıcak,sıcaklık,ısı, kaynamak" olarak bildiğinizde "h-m-m" kökünden türeyen tüm sözcükleri sözcüğün geçeceği pasaja uygun olarak meallendirebilirsiniz -ki, o sözcüklerdeki meallendirmeleri farkederek bu yazılarınızı yazdınız.- Türetilen tüm sözcüklerde kök anlam asla kaybolmaz. "Hamim" genelde sıfat olarak kullanılır. Suya sıfat olursa (Muhammed 15 de olduğu gibi) sımsıcak su, veliye sıfat olursa sımsıcak veli/koruyan gözeten olur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

FEDAKARADAM
22. October 2011, 12:40 PM
dost1 kardeşim.Bu arkadaşımız bizi anlamak istemiyor veya kendi bildiğini doğru sanıyor.Onu kendi bildiği ile başbaşa bıraksak daha iyi olur.Zira kişi aklının erdiği kadar anlar.Gerisi ise onun için muammadır.