PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tatil


hiiic
4. February 2011, 05:30 PM
A’râf 163
Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.

Tatili çiğneyen bu kavim kimdir?
Neden tatil verilmiştir?
Tatili çiğnedikten sonra Nasıl maymun olmuşlardır?
Yüzleri enselerine nasıl dönmüştür v.s.

Konuyla ilgili bilgisi olan kısaca yardımcı olabilirmi.
Teşekkür ederim. Allah razı olsun...

dost1
4. February 2011, 06:43 PM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim!

A’râf 163
Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.

Tatili çiğneyen bu kavim kimdir?
Neden tatil verilmiştir?
Tatili çiğnedikten sonra Nasıl maymun olmuşlardır?
Yüzleri enselerine nasıl dönmüştür v.s.

Konuyla ilgili bilgisi olan kısaca yardımcı olabilirmi.
Teşekkür ederim. Allah razı olsun...

Öncelikle ayetin Arapçasına bakalım.
"Ves'elhüm anilkaryetilletiy kanet hadıratel bahr iz ya'dune fiys sebti iz te'tiyhim hıytanühüm yevme sebtihim şürrean ve yevme la yesbitune la te'tiyhim kezâlike nebluhüm bi ma kânu yefsükun"

Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar sebtte haddi aşıyorlardı. Sebtlerinin gününde hutları [balıkları/bunalımları] akın akın geliyorlardı, sebt yapmadıkları gün gelmiyorlardı. İşte fâsıklık etmeleri nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.

Ayeti anlamak için "sebt" günü ve "hud" kavramlarını iyi anlamak gerektiğini düşünüyorum.

“Sebt” günü

Halk arasında “cumartesi günü” olarak bilinen “sebt” günü; insanların günlük yaşamları ile ilgili işlerini (dünyevî işler) bir taraf bırakıp bunları hiç düşünmeden, sadece Tanrı’nın sözlerini dinledikleri ve bunları derin derin düşünmeye vakit ayırdıkları, dolayısıyla hem bedenlerini hem de ruhlarını dinlendirdikleri gündür.
Tevrat’ta “Şabat Günü” olarak geçen “sebt” günü hakkında şunlar yazmaktadır:

Çıkış 20. Bölüm; 1–11. cümleler:

On buyruk

1- Tanrı şöyle konuştu: 2- "Seni Mısır`dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim. 3- "Benden başka tanrın olmayacak. 4- "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5- Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı`yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. 6- Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm. 7- "Tanrın RAB`bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır. 8- "Şabat Günü`nü kutsal sayarak anımsa. 9- Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. 10- Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB`be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. 11- Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü`nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.

Levililer 19. Bölüm; 1–4. cümleler:

Adalet ve kutsallık yasaları

1- RAB Musa`ya şöyle dedi: 2- "İsrail topluluğuna de ki, `Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım. 3- "`Herkes annesine babasına saygı göstersin. Şabat günlerimi tutun. Tanrınız RAB benim. 4- "`Putlara tapmayın. Kendinize dökme ilahlar yapmayın. Tanrınız RAB benim.

Sayılar 15. Bölüm; 32–36. cümleler:

Şabat Günü`nü tutmayan öldürülüyor

32- İsrailliler çöldeyken, Şabat Günü odun toplayan birini buldular. 33- Odun toplarken adamı bulanlar onu Musa`yla Harun`un ve bütün topluluğun önüne getirdiler. 34- Adama ne yapılacağı belirlenmediğinden onu gözaltında tuttular. 35- Derken RAB Musa`ya, "O adam öldürülmeli. Bütün topluluk ordugahın dışında onu taşa tutsun" dedim 36- Böylece topluluk adamı ordugahın dışına çıkardı. RAB`bin Musa`ya buyurduğu gibi, onu taşlayarak öldürdüler.

Yeremya 17. Bölüm; 21–27. cümleler:

21- RAB diyor ki, Şabat Günü yük taşımamaya, Yeruşalim kapılarından içeri bir şey sokmamaya dikkat edin. 22- Şabat Günü evinizden yük çıkarmayın, hiç iş yapmayın. Atalarınıza buyurduğum gibi Şabat Günü`nü kutsal sayacaksınız.23- Ne var ki, onlar sözümü dinlemediler, kulak asmadılar. Dikbaşlılık ederek beni dinlemediler, yola gelmek istemediler. 24- Beni iyi dinlerseniz, diyor RAB, Şabat Günü bu kentin kapılarından yük taşımayıp hiç iş yapmayarak Şabat Günü`nü kutsal sayarsanız, 25- Davut`un tahtında oturan krallarla önderler savaş
arabalarına, atlara binip Yahuda halkı ve Yeruşalim`de yaşayanlarla birlikte bu kentin kapılarından girecekler. Bu kentte sonsuza dek insanlar yaşayacak. 26- Yahuda kentlerinden, Yeruşalim çevresinden, Benyamin topraklarından, Şefela`dan, dağlık bölgeden, Negev`den gelip RAB`bin Tapınağı`na yakmalık sunular, kurbanlar, tahıl sunuları, günnük ve şükran sunuları getirecekler. 27- Ancak beni dinlemez, Şabat Günü Yeruşalim kapılarından yük taşıyarak girer, o günü kutsal saymazsanız, kentin kapılarını ateşe vereceğim. Yeruşalim saraylarını yakıp yok edecek, hiç sönmeyecek ateş."

Hezekiel 20. Bölüm; 12–24. cümleler:

12- Kendilerini kutsal kılanın ben RAB olduğumu anlasınlar diye aramızda bir belirti olarak Şabat günlerimi de onlara verdim. 13- "`Böyleyken İsrail halkı çölde bana başkaldırdı. Uygulayan kişiye yaşam veren kurallarımı izlemediler, ilkelerimi reddettiler. Şabat günlerimi de hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdırıp onları yok edeceğimi söyledim. 14- Ama İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım. 15- Ben de kendilerine verdiğim en güzel ülkeye, süt ve bal akan ülkeye onları götürmeyeceğime çölde ant içtim. 16- Çünkü ilkelerimi reddettiler, kurallarımı izlemediler, Şabat günlerimi hiçe saydılar. Yürekleri putlarına bağlıydı. 17- Yine de onlara acıdım, onları yok etmedim, çölde işlerine son vermedim. 18- Çölde çocuklarına atalarınızın kurallarını izlemeyin, ilkelerine göre yaşamayın, putlarıyla kendinizi kirletmeyin dedim. 19- Ben Tanrınız RAB`bim, benim kurallarımı izleyin, benim ilkelerim uyarınca yaşayın. 20- Aramızda bir belirti olsun diye Şabat günlerimi kutsal sayın. O zaman benim Tanrınız RAB olduğumu anlayacaksınız dedim. 21- "`Ne var ki, çocuklar bana karşı geldiler. Kurallarımı izlemediler. Uygulayan kişiye yaşam veren ilkelerim uyarınca dikkatle yaşamadılar. Şabat günlerimi hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdıracağımı, kızgınlığımı dökeceğimi söyledim. 22- Ama elimi geri çektim, İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım. 23- Onları ulusların arasına dağıtacağıma, başka ülkelere göndereceğime çölde ant içtim. 24- Çünkü ilkelerimi izlemediler, kurallarımı reddettiler. Şabat günlerimi hiçe saydılar, gözlerini atalarının putlarına diktiler.

Dünya işlerini bırakıp ibadete tahsis edilen gün olan “sebt” gününün, halk arasında “cumartesi günü” olarak yaygınlaşmasının sebebi, “sebt”in cumartesi günlerinde uygulanmasından kaynaklanmaktadır.


"hud"

Bu sözcüğün kökü olan “حوت hvt”, Arap dilinde “hut” ve “havt” olmak üzere iki türlü okunur. Bu okunuşlara göre ortaya çıkan iki sözcüğün Bedeviler arasındaki kullanımı ise şu anlamlara gelmektedir:
“Hut” sözcüğünün geçtiği eski şiirlerden biri “Ve Sahip lâ hayre fi şebabihi / Hûten, izâ mâ zâdenâ / …” şeklindedir. Sözcük bu mısrada “ağır ağır da yutsa, çabuk çabuk da yutsa, kendisine kâfi gelmeyen [doymayan, doyma duygusu olmayan]” anlamında kullanılmıştır.

“Havt” sözcüğü ise “kuşun suyun çevresinde veya vahşî hayvanın bir şeyin çevresinde dönüp durması, oradan ayrılmaması” anlamındadır. Buna da İslâm öncesi ve sonrası dönemden birçok örnek mevcuttur. (Lisanü’l-Arab; c:2, s:644)

Bu temel açıklamadan anlaşıldığına göre, “hut” sözcüğü aslında doyma hissi olmadığı ve doyduğunu bilmediği için balıklara yakıştırılmış bir sıfattır, balık demek değildir. Nitekim herkesin bildiği gibi, sularda yaşayan balığın esas adı “semek”tir.

Balıklarda doyma hissinin olmaması, yemelerine ara verme sebebinin doymaları değil de tıkanmaları olması bugün artık bilimsel bir bilgidir. Balıkların bu özelliklerini bilmeyen amatör akvaryumcuların, günlük ihtiyacın üzerinde yemleme yaptıkları takdirde çatlayarak ölen balıklarla karşılaştıkları, günlük hayata yansımış bir gerçektir.

Balık oburluğunun balık cinsleri itibariyle gösterdiği özellikler ise Su Ürünleri Fakültelerinin araştırma raporlarına da girmiş durumdadır.

Buna göre, “hut” ve “havt” sözcüklerinin anlamlarını “hırs, doyumsuzluk” olarak ifade etmek mümkündür.

“Hut” sözcüğünün Kur’an’da yer aldığı pasajlardaki anlatım dikkate alındığında, sözcüğün daima “sebebiyet mecaz-ı mürseli” şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Yani, sebep olan “hırs ve doyumsuzluk” zikredilmekte fakat hırsın insanda sebep olduğu “bunalım ve karamsarlık” kastedilmektedir.

Değerli Kardeşim!
Kavramlar yerine oturduğunda ayet de net anlaşılır . Olayı pasajında değerlendirmek gerek. Gerçekte maymun olma değil de maymuna benzetilme sözkonusudur.

Kusursuzluk sadece Allah' a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.