PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an memesinden zehir içilmez!


TEBYİN
26. January 2011, 01:10 PM
Diyanet 2010 yılını Kur'an yılı ilan etmiş?
"Günaydın" mı demeli yoksa "ÜSKÜDARDA SABAH OLDU" mu bilemiyorum ama bildiğim tek şey..
DİNİN YEGANE KAYNAĞINA, KUR'ANA DÖNDÜĞÜdür.
Diyanet başta olmak üzre, dinden nemalanan yüzlerce cemaat, tarikat, mezhep, meşrep yapılanmaları..
Yıllarca, görmemezlikten gledikleri bir kaynağı..
Yeni bir buluşmuş gibi "EVRAKA"laması, güzel bir niyet gibi gözükse de..
Gerçekler hiçte öyle değildir.
Sabah yüzünü göstermekte, şafak çatmakta, güneş ısı ve ışığını evrene yaymak üzereyken.
Birilerinin "IŞIK VE ISI YENİ BULUNDU" havasında "EVRAKA" çığlığı atması..
Olsa olsa, "bir gerçeğe kayıtsız kalamama" eylemi olarak algılanabilir.


Bir araştırma yapılsa ve "İnsanlığın en birincil problemi nedir?" diye sorulsa..
Muhakkak, "KÜRESEL ISINMA" şıkkı şampiyonluğunu açık ara ilan edecektir.
Oysa, birincil problem ne küresel ısınmadır ne de diğer sıkıntılar.
Birincil problem, insanoğlunun 1400 yıldır yaşadığı "BEYİNSEL ISINMA" dır.
Beynini bir türlü kendi mecrasında işletemeyen insanoğlu, her çırpınışta batan "BATIK" misali.
Kendi kuyusunu kazmakta ama kazdığı kuyuda boğulduğunun da farkına varamamaktadır.

Spor amaçlı bir yürüyüş esnasında, içimden mırıldandığı aşağıdaki ayetler..
"BEYİNSEL ISINMA" hastalığı ile alakalı mücize şeyler fısıldayıverdi, benim de pençesinde kıvrandığım problemler hakkında.
Ve hep birlikte bu hastalığın tanısını orta yere serelim.
Ve yine hep birlikte "BİZE IŞIK OLMASI GEREKEN AYETLERİN NASIL YANLIŞ ANLAŞILDIĞINA" şahitlik edelim.


VAKİA 75–80. Artık hayır. Necmlerin /her indirilmede gelen Âyetlerin/ yerlerini/ zamanlarını /inişini/ kanıt gösteririm ki -ve eğer bilirseniz bu büyük bir yemindir, - /kanıt gösterimedir/ hiç kuşkusuz o, şerefli Kur'ân'dır. Saklanmış /korunmuş/ bir kitaptadır. Ona mutahherlerden /temizlenmişlerden/ başkası temas edemez.

* Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.


81. Peki, şimdi siz bu Söz'ü mü /Kur'ân'ı mı/ küçümsüyorsunuz?

82. Ve rızkınızı, şüphesiz kendi yalanlamanızı mı kılıyorsunuz?


Hemen bildiğimiz bütün tefsirleri serelim önümüze!
Tarayalım tek tek ve bu ayetin manasını özümsemeye çalışalım.

Hepsinin ağzbirliğiyle söyleyeceği şey şu olacaktır.

"BU AYETLER, KUR'ANA CÜNÜB VE ABDESTSİZ İKEN EL SÜRMEMEMİZ"i söylüyor.
Kimse de çıkıp şunu demez.
"Ya hu, bir korunmuş kitaptan söz ediliyor, demek ki ortada bir korunan bir de korunanı bozmaya niyetlenmiş fikribozuklar var"

İşin tam da "bam teli" burasıdır işte.
Şimdi bu ayetin altına şu ayeti de iliştirelim..

VAKİA 75–80. Artık hayır. Necmlerin /her indirilmede gelen Âyetlerin/ yerlerini/ zamanlarını /inişini/ kanıt gösteririm ki -ve eğer bilirseniz bu büyük bir yemindir, - /kanıt gösterimedir/ hiç kuşkusuz o, şerefli Kur'ân'dır. Saklanmış /korunmuş/ bir kitaptadır. Ona mutahherlerden /temizlenmişlerden/ başkası temas edemez.

* Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.


Hicr; 9: Zikr'i Biz indirdik ve Muhakkak onun koruyucuları da Biziz.

81. Peki, şimdi siz bu Söz'ü mü /Kur'ân'ı mı/ küçümsüyorsunuz?

82. Ve rızkınızı, şüphesiz kendi yalanlamanızı mı kılıyorsunuz?

Ayetler ne abdestten ne cünüblükten ne de başka bir ritüelden behsediyor.
Resmen ve alenen diyor ki;
Allah'ın, büyük yemin ve kanıtlarla..
Şerefli bir şekilde indirdiği..
Ve hep Allah'ın saklaması ve korunmasında olan..
Küçümsenemeyecek kadar da yücelerde yer alan bu gıda ile gıdalanmak isteyen.

1- Allah'ı çok iyi bilecek ve anlayacak.

2- Yemin ve kanıtları iyi özümsemiş olacak..

3- Şerefine ve korunmasına layık bir şekilde yaklaşacak..

4- Bu yüceliği küçük emellerine alet etmeden.. "Yüce" olanın kadir kıymetine uygun tavarlırla hareket ederek..
Bütün gereksinimi iyi bir niyetle elde etmeye çalışacaktır..

İnsanoğlu hep,
Vahyin neden beden ve ruh bünyesine ağır geldiğinden..
Vahyin apaçık bir şifa olmasına karşın neden insanlığın derdine derman olmadığından şikayetlenir durur..
İşte bunun cevabı da bu ayetlerde yatıyor.

Bir kere VAHY asla biberon.. ara kablosu.. ara hortumu.. aracılık edecek araç-gereç istemiyor.
Şunu diyor;

"Eğer bünyene bir zarar gelmesini istemiyor, aldığın vahy gıdasıyla yücelmeyi diliyorsan, araçsız ve gereçsiz otur vahyin kaynağına, yapay hiçbir müdahele olmadan istifade etmeye çalış"

Ya biz ne yapıyoruz.
Vahyin o asude kaynağını önce bir hadis..
Bu da yetmedi, icma, kıyas, rivayet, kelam, ilmühal kepçeleriyle saatlerce karıştırıyoruz.
Sonra da,
Aldığımız gıdanın bulanıklığından şikayetleniyoruz.
Oysa Allah, korunan, saklanan, muhafaza edilen bir kaynaktan bahsediyor ve bizden muhafazalı şekliyle istifade etmemizi..
O'na dışardan hiçbir katkıyı eklemememizi murat ediyor..

Yazımızın başında,
"DİYANET 2010 YILINI KUR'AN YILI İLAN ETMİŞ".. diye bir ifade kullanmıştık.
Her iddiasına varım,
Bu yıl asla ve asla "KUR'ANI ANLAMA VE KUR'AN İLE ANLAMLANMA" yılı olmayacaktır

Bir kere DİYANET Kur'anı anlayacak ve anlamlanacak kapasitede görevlilere sahip değil.
Yapacağı şu..
Bir yerlerden meşhur ses sanatçıları (bunlara KARİ diyorlar) getirtip, yine o muteşem mesajları makam ve notalara boğdurup.
Ses sanatçılarının (Pardon, hafızlarının mı demeliydim yoksa) cüzdanlarını şişirip, şişirip..
Kur'an ile nemalanmanın provalarını yapacaktır.

Bizim dinimizin adı İSLAMdır ve ALLAH tarafından ekmelleştirilmiş bir dindir ve de hep O'nun korumasındadır.
Bizim, imam gibi, müftü gibi, diyanet gibi aracılara ihtiyacımız yok, bunun İslamda da yeri yoktur.
HİRİSTİYANVARİ, ruhbanlara tahsis edilmiş bir din yapılanması, ne Kur'anidir ne mantiki..
Gidip, pazar ayinleri gibi, imam nezaretinde (ki namazdan maaş alan imamın kazandığı ne kadar helaldir, bunuda sağduyunuza bırakıyorum) iki yatıp bir kalkıp, sonra da 27 derece fazla sevap bonuslarına ağız sulandıranların..
Hem dünya da Kur'an'dan ve İslamdan bir nasibi olmayacaktır...
Ve hem de ukba da..


Maide; 67: Ey Rasül! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun verdiği elçilik görevini iletmemiş (yerine getirmemiş) olursun. Allah da seni insanlardan koruyacaktır. Allah kesinlikle, küfre batmış topluluğa doğru yolu göstermez.

Ve bir türlü doğruya kılavuzlanamayanlar...
Umarım, ARTIK BU YÜCE KİTABIN KADRİ KIYMETİ KAVRANIR DA..
HİRİSLAM karmaşası artık bir son bulur..

brkelit
26. January 2011, 01:27 PM
Temizlenmeden kuran'a dokunmak onu yüksekte tutmak baş köşelere koymak ama okumamak öğretildi bize anlayamacağımız hep birilerin yardımına ihtiyaç duyacağımız aklımızın ermeyeceği nedeni sorduğun sen nerden bileceksin ki veya sus çarpılacaksın ben ve bir çok insan böyle büydük çocukluğumuzun en güzel çağında imam adı altında birinin yanına gönderildik kuran kurslarına ve soğduk kitaptan veballeri boyunua biz ne hocaya nede imam a ihtiyacımız kuran bize yeter biz yüzümüzü yaradana dönelim diğerlerini tüm kalbimizle red edelim onlar devam etsinler ALLAH ın kitabını öğretmek için para alsınlar namaz kıldıkları için para alsınlar ceplerini doldurmaya devam etsinler ama unutmasınlar ALLLAH hesap görücüdür

TEBYİN
26. January 2011, 01:48 PM
Temizlenmeden kuran'a dokunmak onu yüksekte tutmak baş köşelere koymak ama okumamak öğretildi bize anlayamacağımız hep birilerin yardımına ihtiyaç duyacağımız aklımızın ermeyeceği nedeni sorduğun sen nerden bileceksin ki veya sus çarpılacaksın ben ve bir çok insan böyle büydük çocukluğumuzun en güzel çağında imam adı altında birinin yanına gönderildik kuran kurslarına ve soğduk kitaptan veballeri boyunua biz ne hocaya nede imam a ihtiyacımız kuran bize yeter biz yüzümüzü yaradana dönelim diğerlerini tüm kalbimizle red edelim onlar devam etsinler ALLAH ın kitabını öğretmek için para alsınlar namaz kıldıkları için para alsınlar ceplerini doldurmaya devam etsinler ama unutmasınlar ALLLAH hesap görücüdür

Açıklamanız bana iki ayeti hatırlattı

nkebut Suresi 51 Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Zümer Suresi 36 Allah, kuluna Kafi değil mi, yetmiyor mu? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur.

hiiic
26. January 2011, 03:51 PM
+

Ben meal okurken bana "Kuran okumayı biliyor musun" diye soran oldu bu memlekette. Sonra da pişkin pişkin "bırak bu meal felan, okuyacaksan ya yüzünden arapça oku her harfe 10 sevap al yada tefsir oku" dedi. tavsiye tefsirinde de malum...

Bu memlekette Kuran haftası, Kuran ayı, Kuran yarışması gibi adlarla yine arapça uzun hava haftası, ayı, yarışması yaptırılıyor. Ya Kuranın neden indirildiğini bilmeyen insanlar bunlar, Ya da bile bile bazı gerçekleri saklıyorlar ki o gerçekleri söyleseler dinciler ekonomik krize girer, fakir fukaranın hakkı da camilere minarelere değil o garibanların sofralarına, sobalarına, beyinlerine, yüreklerine girer.

Bekliyoruz içimiz sızlaya sızlaya, bu işin sonunda birilerinin canı çok pis yanacak ama hadi hayırlısı.

TEBYİN
26. January 2011, 04:13 PM
İkamet ettiğim ilçenin en büyük cami imamına meal götürmüştüm, belki tarikat zırvalarından sıra gelirde okur diye..
Aldı yere çaldı ve..
BENİM BUNLARA İHTİYACIM YOK dedi..
Bunların İLAN ETTİKLERİ KUR'AN yılından kime ne hayır gelir ki, keza, önce kendileri ihtiyaç duymuyor o yegane kaynağa..

hiiic
26. January 2011, 04:24 PM
Allahın adı yalnız anılınca yüzleri ekşiyen tipler... İlla onun yanında başka ilahlarınıda uydurmalarınıda anacaklar. Kurandan ayet sundun mu hemen yüzleri de değişir arkalarını dönerler.
Evet bu gün ihtiyacı yok, belki yarın nur ararken ihtiyacı olabilir, o vakit dönsün de ihtiyacı olan neymiş bulsun artık bulabilirse.

brkelit
26. January 2011, 04:31 PM
onlara göre kuran arapça okunmalıdır yoksa bir değeri yoktur günümüzün emevileri olan bu kişiler toplum içinde arapça kelimeleri kulanmaya bayılırlar herkes onlara saygı göstersin isterler ama ben hala okuduklarını düşünüyorum sadece anladıklarını sanmıyorum bir kısmınında anladığını fakat sakladığını düşünüyorum gerçekleri yaradanın hepsine idrak vermesini ve islah etmesi ni diliyorum ayrıca bir ülkede Allahın kelamı para ile satılıyorsa burada ciddi sorunlar demektir ve yine kelamda sadelikten kaçılıp yaldızlar ile süsleniyorsa yapanlara yazıklar olsun diyorum

TEBYİN
26. January 2011, 04:42 PM
Allahın adı yalnız anılınca yüzleri ekşiyen tipler... İlla onun yanında başka ilahlarınıda uydurmalarınıda anacaklar. Kurandan ayet sundun mu hemen yüzleri de değişir arkalarını dönerler.
Evet bu gün ihtiyacı yok, belki yarın nur ararken ihtiyacı olabilir, o vakit dönsün de ihtiyacı olan neymiş bulsun artık bulabilirse.


“Size verilmiş bulunan şeyler dünya hayatının metaıdır. Allah’ın yanındakiler ise iman edip sadece Rablerine dayananlar için daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Onlar büyük günahlardan (kebâire’l-ism) ve çirkin davranışlardan uzak dururlar.” (Şura; 42/36-37).

Din tüccarı DÜNYA METAI'NI AHRETe tercih ettiklerinden, NEBİNİN AYET AYET, TEBLİĞİME ÜCRET İSTEMİYORUM haykırışını görmek istemiyor.
Meal okusa görecek ve altındaki 50 binliralık arabası batacak vicdanen.
Onun için, şimdilik karanlıkta kormamak için ıslık çalan korkaklar gibi hareket etmekteler
Mahşer çok çetin geçecek bunlar için, çoook

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:28 AM
Fakihlerin tamamı 4 mezhebteki tüm müctehidler:

Abdestli olmayan bir kimsenin;kuran okuyabileceği veya ona dokunmaksızın bakabileceğine ittifak etmişlerdir.nitekim küçük çocuğun öğrenmek kasdı ile dokunabilmesinide caiz görmüşlerdir.(zuhayli c.2,s.212)

mezhebteki tüm müctehidlere göre:bütünüyle veya bir ayete dahi olsa,kısmen bir musafa el sürmek haramdır..(zuhayli;c.2,s:212-213-214-215)

4 mezhebe göre namaz abdesti olmaya kimsenin kurana dokunmasının haram olmasının 2 nedeni vardır:

1)vakıa;79:''ona ancak çokça temizlenmiş olanlar dokunur''şeklindeki ayetin mealini yani ancak taharet üzere olanlar dokunur şeklinde yorumlamaları ve buradaki haberi nehiy(yasaklama) olarak algılamalarıdır.

Peygamber efendimizinde bu konuda hadisi vardır:kur'an'a ancak abdesti olan bir kimse el sürer.bu hadisi;ebu davud,nesai,taberani,darekutni,beyhaki,malik rivayet etmiştir.(zuhayli;c.2,s.212)

kur'ana tazim vaciptir.abdestsiz dokunmak ise tazime aykırıdır.

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:30 AM
Kur’an-ın üstünlükleri

1- Hem lafzı hem de manasıyla eşsizdir.

2- Allah kelamıdır.

3- Son kitaptır, kolayca öğrenilir, kolayca ezberlenir ve anlaşılır. Zevkle de asırlardan beri dinlenir.

4- Zamanın değişmesiyle değişmez. Reforma ihtiyacı yoktur. Onun hükmü geçmez ve değişmez, çağa uymaz.

5- Hiç değişmemiştir. Onda insan sözü, şeytan sözü ve peygamber ilavesi yoktur. – “Geçmişte ve gelecekte onu geçersiz kılabilecek bir güç yoktur. O Allah katından indirilmiştir.” (Fussılat: 42)

6- Kur’an’da geçmişin ve geleceğin bilgisi vardır.

7- Pozitif ilimlere ışık tutan ayetler vardır. “Geçmişin, geleceğin ilmi Kur’an’dadır” (Neml: 16)

Kur’an en mükemmel bir kitaptır. Kur’an, çağlar üstü bir kitaptır.

Binlerce yıl sonraki insan da ondan istifade edecektir.

Gelişen ilim ve teknoloji, Kur’an-ın sesini kısamamıştır. İcatlar keşifler ise Kur’an’ın daha güzel anlaşılmasına neden olmuştur. Bir NASA yetkilisi: “Kur’an’ın açıkladığı gerçekleri, ,ilim ancak çözüyor” demiştir.

Kur’an, kıyamete kadar bâkidir, insanlığın ihtiyacına cevap verecek bir kitaptır. Kur’an’dan ilham alan Müslümanlar, ileri gitmiş, icat ve keşifler yapmışlardır. Ortaçağ karanlığını aydınlatan, insanlığı uyandıran Kur’an olmuştur.

Kur’an eşsizdir: Kur’an şöyle meydan okur:

- “De ki: And olsun, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere ins-ü cin bir araya gelseler, birbirine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler”(İsra: 88)

- “Eğer kulumuza indirdiğimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız haydi onun benzeri bir sure getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayrı yardımcılarınızı da çağırın.” (Bakara: 23)

- “Yoksa Kur’an’ı kendisi mi uydurdu diyorlar. De ki: eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da siz de onun gibi on sure getirin.” (Hud: 13)

Kur’an-ı taklide yeltenenler olmuş, şairler Kabe duvarına asılan şiirlerini kendi elleriyle indirmiştir.

Kur’an, 14 asır önce son sözü söylemiş, ilim yeni buluşlar yapmış ama Kur’an ile ilim çatışmamıştır. Çünkü Kur’an Allah sözüdür.

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:31 AM
Son zamanlarda İncil ve Tevrat’tan söz ederken, sanki Kur’an’dan bahsediliyormuş gibi ayet, sure denilmektedir. Bu asla doğru değildir. Bu misyonerlerin oyunudur.

Ayet, alamet, ibret, mucize delil demektir. Bu Kur’an’a özeldir. İncil ve Tevrat’ta bölümlere “Bab” denir. Cümlelere de “Sözcük” denir.

Din bilgisi ve dine bağlılığı az olan insanımıza sıcak yaklaşmak için yol arayan misyonerler, değişik taktikler uygulamaktadır.

- İncil’i de okuyalım onu Allah gönderdi.

- Biraz da İsa’ya uysak olmaz mı? o da Allah’ın peygamberi

- Kiliseye de gelin rahatlayın

- Hepimiz Ehl-i Kitabız, bizim farkımız yok gibi propaganda etmektedirler.

- İncil okuyun acılarınız dinsin. Depremden hemen sonra koşarlar halka İncil dağıtırlar.

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:34 AM
Bazıları, Allah’ın ayetlerde ne murat ettiğini insanın tam olarak anlayıp, anlatamayacağı gerekçesiyle tercüme tefsir okumanın doğru olmadığını ifade ediyor.

Bazıları da, Kur’an okuyanlara ne anladınız ? diyerek tercüme ve tefsir okumadan sevap kazanamazsınız, demektedir.

Bu iki ifade de doğru değildir. Biri Kur’anı hayattan koparma, biri de Kur’an’ın manevi etkisinden uzaklaştırmaya yöneliktir.

Şimdi soralım: Kur’an niçin inmiştir ? okunsun, anlaşılsın, yaşansın…

Elbette Kur’an’ın aynen tercümesi yapılamaz. Çünkü kıyamete kadar mucize olan, hükmü kıyamete kadar baki, Allah kelamıdır. Ne dünün, ne sadece bugünün ve nede sadece geleceğin kitabıdır.

Bütün İslam alimleri Kur’an’ın tercüme ve tefsirini caiz görmüş ve yapmışlardır. Kürsülerde, minberlerde ayetler okuyup Türkçe olarak “Rabbimiz böyle diyor” demişlerdir.

Bazı TV ve Radyolarda mealli hatim programları yayınlanmaktadır. Büyük ilgiyle takip edilmekte ve istifade edilmektedir.

Kur’an’ı okuyup geçmektense anlamı ile beraber okumak iki sevap birden kazandıracaktır.

Kur’an’ın emir, yasak ve hükümlerini bilmek her Müslüman’ın görevidir.

Nahl: 44’de : “Rasülüm biz sana Kur’an’ı indirdik ki inanlara ne indirildiğini açıkça anlatasın”

“Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik” (Yusuf: 2) buyrulmuştur.

Burada iki endişe var. Biri Kur’an yanlış anlaşılır, diğeri de İslam ya tam olarak anlaşılıverirse…

Kur’an’ı anlamazsak nasıl yaşarız? Allah’tan gelen mesajları nasıl anlarız.

İslami ilimleri bilen, uzmanlık derecesine ulaşmış kimseler tercüme tefsir etmişlerdir. Buna ihtiyaç vardır.

1- Müslüman dinini öğrenecek ve yaşayacaktır.

2- Gayrimüslim de kendi dilinde okuyup Müslüman olacaktır.

Bugün tercüme tefsir olmasaydı kaç Müslüman Arapça biliyor?...

İran’lılar Selman-ı Farisi’den Fatiha suresinin tercümesini istemişler. O da tercüme etmiş. Peygamberimiz müdahale etmemiştir.

Ayrıca 4 mezhep de tercüme ve tefsiri caiz görür. Ancak kötü niyetli bir hareket asla tasvip edilmez.

İnsanlık Kur’an’a muhtaçtır.

Misyoner İncil’i Türkçe’ye çevirip insanımızın eline tutuşturuyor.

Kur’an’ı okumanın sevabı olduğu gibi anlamanın da sevabı vardır.

- “Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim” diyor peygamberimiz.

Tercümelerdeki ifade tarzından doğan farklılıklar kimseyi şüpheye sevk etmemelidir.

Kur’an’ın yolumuzu aydınlatan ışık olabilmesi için önce anlaşılması lazımdır. Sözün özü budur…

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:35 AM
Önce Müslüman, Kur’an ahlakı ile ahlaklanması lazımdır ki, Kur’an ona fayda versin.

Hz. Peygamber: -“Kalbinde Kur’an’dan bir şey olmayan kimse harap bir ev gibidir.” (Tirmizi Fezaili Kur’an: 5/3079)

-“En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fezaili Kur’an: 11/1775)

-“Allah Kur’an’a uyanları yüceltir, uymayanları alçaltır.” (Müslim: 2/817)

Allah da: - “Kur’an okununca susun, onu dinleyin ki size rahmet edilsin.” (A’raf: 204)

-“Kur’an şifadır, hidayettir, rahmettir.” (Yunus: 57+ İsra: 82)

Kur’an çağları ardından sürükleyen bir kitaptır. Hiç bir devirde modası geçmemiştir, geçmeyecektir.

FEDAKARADAM
27. January 2011, 04:39 AM
- Kur’an, Müslüman’ın kutsal kitabıdır. Yolunu o aydınlatacaktır, hayatını o tanzim edecektir.

- Müslüman, onu bir torbaya koyup asma yerine önce Kur’an’ı okumasını öğrenmelidir. Kur’an’da Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmelidir. Eğer bir Müslüman Kur’an’ı öğrenemiyor veya öğrenme arzusu taşımıyorsa veya Kur’an’ın emir ve yasaklarını hayatında yer vermiyorsa, önce: haram yiyor musunuz? Hak yiyor musunuz?, faize, rüşvete bulaşıyor musunuz? Ona bakın. Yani mideniz temiz mi? sonra kafanız temiz mi?, kalbiniz temiz mi? ona bakın.

- Kur’an’ı Müslüman, zevkine vara vara okumalıdır. Sadece okumak değil, güzel okumalıdır. Aynı zamanda anlamını da okumalıdır.

- Müslüman, Kur’an’ı abdestsiz dokunmayacak, göbekten aşağı indirmeyecektir.

- Müslüman, Kur’an’a uyacak, Kur’an ahlakı ile ahlaklanacak, Kur’an’ı çoluk, çocuğuna ve başkalarına tebliğ edecektir.

- Müslüman, Kur’an’a müdahaleye, ayetlerin hükmünü değiştirmeye kalkışmayacaktır. İşine geliyor uyuyor, işine gelmiyor uymuyor.

- “Bize Kur’an yeter” diyenler gibi Kur’an adına sünneti terk etmeyecek. Hz. Peygamberin vasiyeti var: “Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim. Onlara uyarsanız yolunuzu şaşırmazsınız. Uymayan yolunu şaşıracaktır.

- Kur’an Allah’ın bize uzattığı bir iptir. Ona sarılan kurtulur. Kur’an’sız hiçbir yere varılamaz.

- Müslüman Allah bana Kur’an’da ne diyor? Diye merak edecek, yaptığı işin Kur’an’a uyup uymadığına bakacaktır.

- Kur’an okuyan, okuduğuna uymalıdır. Okuduğu ayet ne diyorsa icabını yapmalıdır. Ne güzel akşam sabah Kur’an okuyoruz. Kur’an “hak yeme, rüşvet alma, faiz yeme, günah işleme” diyor. Örtün diyor biz aksini yapıyorsak, o Kur’an okumak bize fayda vermemiş demektir.

Rabbim bizi Kur’an’ın şefaatinden mahrum etmesin.

Rabbim bizi Kur’an ahlakıyla ahlaklanmamızı sağlasın.

Rabbim bizi Kur’an’ın rehberliğinde, kurtulan kullarından eylesin.

kamer
27. January 2011, 09:49 AM
- “Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim” diyor peygamberimiz.



Veda hutbesinin 100.000 kişiden fazla bir topluluğa hitab edildiği üzerinde ittifak var. Fakat bu hutbede;
-1- “Kur’an”,
-2- “Kur’an ve sünnetim”,
-3- “Kur’an ve Ehlibeytim”.Emanet ettiğine dair rivayetler var.
Bu kadar kalabalığa rağmen 3 farklı versiyonunun kayıtlara geçmesi sizce ne anlama geliyor?

kamer
27. January 2011, 10:02 AM
Son zamanlarda İncil ve Tevrat’tan söz ederken, sanki Kur’an’dan bahsediliyormuş gibi ayet, sure denilmektedir. Bu asla doğru değildir. Bu misyonerlerin oyunudur.

Ayet, alamet, ibret, mucize delil demektir. Bu Kur’an’a özeldir. İncil ve Tevrat’ta bölümlere “Bab” denir. Cümlelere de “Sözcük” denir.

Kur'an ayetleri ile eşit tutulmamalı.

Din bilgisi ve dine bağlılığı az olan insanımıza sıcak yaklaşmak için yol arayan misyonerler, değişik taktikler uygulamaktadır.

- İncil’i de okuyalım onu Allah gönderdi.

- Biraz da İsa’ya uysak olmaz mı? o da Allah’ın peygamberi

- Kiliseye de gelin rahatlayın

- Hepimiz Ehl-i Kitabız, bizim farkımız yok gibi propaganda etmektedirler.

- İncil okuyun acılarınız dinsin. Depremden hemen sonra koşarlar halka İncil dağıtırlar.

Aslında Tevrat ve incilin okunması gereklidir çünkü mezheplerin görüşü diye dayatılan fikirlerin çoğunluğunun kaynağı tevrat ve incildir. İnsanlar okusunlar gerçekleri görsünler...

kamer
27. January 2011, 10:07 AM
- Kur’an, Müslüman’ın kutsal kitabıdır. Yolunu o aydınlatacaktır, hayatını o tanzim edecektir.

- Müslüman, onu bir torbaya koyup asma yerine önce Kur’an’ı okumasını öğrenmelidir. Kur’an’da Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmelidir. Eğer bir Müslüman Kur’an’ı öğrenemiyor veya öğrenme arzusu taşımıyorsa veya Kur’an’ın emir ve yasaklarını hayatında yer vermiyorsa, önce: haram yiyor musunuz? Hak yiyor musunuz?, faize, rüşvete bulaşıyor musunuz? Ona bakın. Yani mideniz temiz mi? sonra kafanız temiz mi?, kalbiniz temiz mi? ona bakın.



Kur'an okumaya başlamadan önce manevi kirlerden arınmalıyız .

Doğrumu anladım?

TEBYİN
27. January 2011, 11:16 AM
Fakihlerin tamamı 4 mezhebteki tüm müctehidler:

Abdestli olmayan bir kimsenin;kuran okuyabileceği veya ona dokunmaksızın bakabileceğine ittifak etmişlerdir.nitekim küçük çocuğun öğrenmek kasdı ile dokunabilmesinide caiz görmüşlerdir.(zuhayli c.2,s.212)

mezhebteki tüm müctehidlere göre:bütünüyle veya bir ayete dahi olsa,kısmen bir musafa el sürmek haramdır..(zuhayli;c.2,s:212-213-214-215)

4 mezhebe göre namaz abdesti olmaya kimsenin kurana dokunmasının haram olmasının 2 nedeni vardır:

1)vakıa;79:''ona ancak çokça temizlenmiş olanlar dokunur''şeklindeki ayetin mealini yani ancak taharet üzere olanlar dokunur şeklinde yorumlamaları ve buradaki haberi nehiy(yasaklama) olarak algılamalarıdır.

Peygamber efendimizinde bu konuda hadisi vardır:kur'an'a ancak abdesti olan bir kimse el sürer.bu hadisi;ebu davud,nesai,taberani,darekutni,beyhaki,malik rivayet etmiştir.(zuhayli;c.2,s.212)

kur'ana tazim vaciptir.abdestsiz dokunmak ise tazime aykırıdır.


Nahl Suresi 116 Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.

Bu mezhepçi KUR'ANDÜŞMANLARI o haramları neye dayanarak ilan etmişlerdir.
Oysa ALLAH, ayetiyle onlara açıkça MÜFTERİ demektedir

hiiic
27. January 2011, 11:22 AM
- “Yoksa Kur’an’ı kendisi mi uydurdu diyorlar. De ki: eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da siz de onun gibi on sure getirin.” (Hud: 13)

Kur’an-ı taklide yeltenenler olmuş, şairler Kabe duvarına asılan şiirlerini kendi elleriyle indirmiştir.

Kur’an, 14 asır önce son sözü söylemiş, ilim yeni buluşlar yapmış ama Kur’an ile ilim çatışmamıştır. Çünkü Kur’an Allah sözüdür.

Kuran neden taklit edilemez? sebep nedir?


***
birde bu kadar överek anlattıığınız kitapta bana abdestsiz dokunmayın die bir ayet yoktur. Allah temizlenenleri severden mana tevbe edenler demektir ve Kurana tevbe eden, Allahı, güzeli, temizi arayanların ondan faydalanabileceği manasıdır. abdest ile ilişkilendirilen 2 ayet vardır ondada Kuran okumak geçmez. Dini kafanıza göre zorlaştırmayın,

Arapça sıradan bir magazin dergisinin sayfalarını istesem (Allah mani olmazsa) bazı insanların duvarına iftira ile astırabilirim. onları katlattırıp boğazlarına astırabilirim. Kurana gösterdikleri saygı gibi de gösterirler. Önemli olanın mana olduğunu hala anlamadılar mı?

TEBYİN
27. January 2011, 11:51 AM
Bazıları, Allah’ın ayetlerde ne murat ettiğini insanın tam olarak anlayıp, anlatamayacağı gerekçesiyle tercüme tefsir okumanın doğru olmadığını ifade ediyor.

Bazıları da, Kur’an okuyanlara ne anladınız ? diyerek tercüme ve tefsir okumadan sevap kazanamazsınız, demektedir.

Bu iki ifade de doğru değildir. Biri Kur’anı hayattan koparma, biri de Kur’an’ın manevi etkisinden uzaklaştırmaya yöneliktir.

Şimdi soralım: Kur’an niçin inmiştir ? okunsun, anlaşılsın, yaşansın…

Elbette Kur’an’ın aynen tercümesi yapılamaz. Çünkü kıyamete kadar mucize olan, hükmü kıyamete kadar baki, Allah kelamıdır. Ne dünün, ne sadece bugünün ve nede sadece geleceğin kitabıdır.

Bütün İslam alimleri Kur’an’ın tercüme ve tefsirini caiz görmüş ve yapmışlardır. Kürsülerde, minberlerde ayetler okuyup Türkçe olarak “Rabbimiz böyle diyor” demişlerdir.

Bazı TV ve Radyolarda mealli hatim programları yayınlanmaktadır. Büyük ilgiyle takip edilmekte ve istifade edilmektedir.

Kur’an’ı okuyup geçmektense anlamı ile beraber okumak iki sevap birden kazandıracaktır.

Kur’an’ın emir, yasak ve hükümlerini bilmek her Müslüman’ın görevidir.

Nahl: 44’de : “Rasülüm biz sana Kur’an’ı indirdik ki inanlara ne indirildiğini açıkça anlatasın”

“Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik” (Yusuf: 2) buyrulmuştur.

Burada iki endişe var. Biri Kur’an yanlış anlaşılır, diğeri de İslam ya tam olarak anlaşılıverirse…

Kur’an’ı anlamazsak nasıl yaşarız? Allah’tan gelen mesajları nasıl anlarız.

İslami ilimleri bilen, uzmanlık derecesine ulaşmış kimseler tercüme tefsir etmişlerdir. Buna ihtiyaç vardır.

1- Müslüman dinini öğrenecek ve yaşayacaktır.

2- Gayrimüslim de kendi dilinde okuyup Müslüman olacaktır.

Bugün tercüme tefsir olmasaydı kaç Müslüman Arapça biliyor?...

İran’lılar Selman-ı Farisi’den Fatiha suresinin tercümesini istemişler. O da tercüme etmiş. Peygamberimiz müdahale etmemiştir.

Ayrıca 4 mezhep de tercüme ve tefsiri caiz görür. Ancak kötü niyetli bir hareket asla tasvip edilmez.

İnsanlık Kur’an’a muhtaçtır.

Misyoner İncil’i Türkçe’ye çevirip insanımızın eline tutuşturuyor.

Kur’an’ı okumanın sevabı olduğu gibi anlamanın da sevabı vardır.

- “Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim” diyor peygamberimiz.

Tercümelerdeki ifade tarzından doğan farklılıklar kimseyi şüpheye sevk etmemelidir.

Kur’an’ın yolumuzu aydınlatan ışık olabilmesi için önce anlaşılması lazımdır. Sözün özü budur…


Hicr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.

Bu ayet tek emanetten.. hatta... korunan tek emanetten bahseder.. KUR'AN.
Bu ayet ortadayken başka emanet aramak emanete ihanet olur

TEBYİN
29. January 2011, 02:32 PM
Son zamanlarda İncil ve Tevrat’tan söz ederken, sanki Kur’an’dan bahsediliyormuş gibi ayet, sure denilmektedir. Bu asla doğru değildir. Bu misyonerlerin oyunudur.

Ayet, alamet, ibret, mucize delil demektir. Bu Kur’an’a özeldir. İncil ve Tevrat’ta bölümlere “Bab” denir. Cümlelere de “Sözcük” denir.

Din bilgisi ve dine bağlılığı az olan insanımıza sıcak yaklaşmak için yol arayan misyonerler, değişik taktikler uygulamaktadır.

- İncil’i de okuyalım onu Allah gönderdi.

- Biraz da İsa’ya uysak olmaz mı? o da Allah’ın peygamberi

- Kiliseye de gelin rahatlayın

- Hepimiz Ehl-i Kitabız, bizim farkımız yok gibi propaganda etmektedirler.

- İncil okuyun acılarınız dinsin. Depremden hemen sonra koşarlar halka İncil dağıtırlar.


Mesele ne okuyup okumamak meselesi değildir
MESELE, DİNİNİ NE İLE İNŞA ETTİĞİN meselesidir
Ben herşeyi okurum ama DİNİMİ İLGİLENDİREN KAYNAK olarak KUR'ANI tek geçerim

dost1
29. January 2011, 04:04 PM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Sünnet olarak uyulması gereken tek şey vardır. Allah'ın vahyi...
Allah'ın Resulunun da uyduğu tek sünnet Allah'ın vahyi idi.
Allah'a kul olma onuruna sahip olan insanların uyacağı tek sünnet Allah'ın vahyinde olanlardır ki Allah Resulunun da sünneti sadece Allah'ın vahyinde belirtilenlerdir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
29. January 2011, 05:06 PM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Sünnet olarak uyulması gereken tek şey vardır. Allah'ın vahyi...
Allah'ın Resulunun da uyduğu tek sünnet Allah'ın vahyi idi.
Allah'a kul olma onuruna sahip olan insanların uyacağı tek sünnet Allah'ın vahyinde olanlardır ki Allah Resulunun da sünneti sadece Allah'ın vahyinde belirtilenlerdir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Eyvallah halil abi,
Teşekkürler

TEBYİN
30. January 2011, 12:03 PM
Bazıları, Allah’ın ayetlerde ne murat ettiğini insanın tam olarak anlayıp, anlatamayacağı gerekçesiyle tercüme tefsir okumanın doğru olmadığını ifade ediyor.

Bazıları da, Kur’an okuyanlara ne anladınız ? diyerek tercüme ve tefsir okumadan sevap kazanamazsınız, demektedir.

Bu iki ifade de doğru değildir. Biri Kur’anı hayattan koparma, biri de Kur’an’ın manevi etkisinden uzaklaştırmaya yöneliktir.

Şimdi soralım: Kur’an niçin inmiştir ? okunsun, anlaşılsın, yaşansın…

Elbette Kur’an’ın aynen tercümesi yapılamaz. Çünkü kıyamete kadar mucize olan, hükmü kıyamete kadar baki, Allah kelamıdır. Ne dünün, ne sadece bugünün ve nede sadece geleceğin kitabıdır.

Bütün İslam alimleri Kur’an’ın tercüme ve tefsirini caiz görmüş ve yapmışlardır. Kürsülerde, minberlerde ayetler okuyup Türkçe olarak “Rabbimiz böyle diyor” demişlerdir.

Bazı TV ve Radyolarda mealli hatim programları yayınlanmaktadır. Büyük ilgiyle takip edilmekte ve istifade edilmektedir.

Kur’an’ı okuyup geçmektense anlamı ile beraber okumak iki sevap birden kazandıracaktır.

Kur’an’ın emir, yasak ve hükümlerini bilmek her Müslüman’ın görevidir.

Nahl: 44’de : “Rasülüm biz sana Kur’an’ı indirdik ki inanlara ne indirildiğini açıkça anlatasın”

“Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik” (Yusuf: 2) buyrulmuştur.

Burada iki endişe var. Biri Kur’an yanlış anlaşılır, diğeri de İslam ya tam olarak anlaşılıverirse…

Kur’an’ı anlamazsak nasıl yaşarız? Allah’tan gelen mesajları nasıl anlarız.

İslami ilimleri bilen, uzmanlık derecesine ulaşmış kimseler tercüme tefsir etmişlerdir. Buna ihtiyaç vardır.

1- Müslüman dinini öğrenecek ve yaşayacaktır.

2- Gayrimüslim de kendi dilinde okuyup Müslüman olacaktır.

Bugün tercüme tefsir olmasaydı kaç Müslüman Arapça biliyor?...

İran’lılar Selman-ı Farisi’den Fatiha suresinin tercümesini istemişler. O da tercüme etmiş. Peygamberimiz müdahale etmemiştir.

Ayrıca 4 mezhep de tercüme ve tefsiri caiz görür. Ancak kötü niyetli bir hareket asla tasvip edilmez.

İnsanlık Kur’an’a muhtaçtır.

Misyoner İncil’i Türkçe’ye çevirip insanımızın eline tutuşturuyor.

Kur’an’ı okumanın sevabı olduğu gibi anlamanın da sevabı vardır.

- “Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim” diyor peygamberimiz.

Tercümelerdeki ifade tarzından doğan farklılıklar kimseyi şüpheye sevk etmemelidir.

Kur’an’ın yolumuzu aydınlatan ışık olabilmesi için önce anlaşılması lazımdır. Sözün özü budur…


Sadece, kırmızıya aldığım yerleri bir yorum olarak kabul edelim.
Ve soralım sorumuzu
Kur'an anlaşılmak için mi okunmalı yoksa sevap için mi?
Kur'an tercüme edilmeli mi edilmemeli mi?
Siz neye karşısınız neye değilsiniz?
Önce bunu bir tesbit edelim, gerisi kolay inş.

hiiic
30. January 2011, 12:54 PM
Âl-i İmrân 187
Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!

Peki sorarım; anlaşılmayan, ne yazdığı okunmayan bir Kuran inkar edilebilir mi? Yoksa birileri inkarlarına kulp mu takıyor? Yoksa münafıklar müslüman cübbesi sarığı giyip gizli kafirlikleriyle yeni bir din mi istiyor?

En’âm 155
İşte bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin.
Anlamadığın bir Kurana uyabilir misin?

A’râf 2
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.
Anlamadığın bir kitaptan öğüt alabilir yada şüpheye düşebilir misin?

Hûd 1
Elif. Lam. Ra. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.
Allah tarafından mı açıklanmış? Allah en güzeliyle açıklamaz mı?

Yûsuf 111
Andolsun onların (geçmiş peygamberler ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. (Bu Kur'an) uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan (bir kitaptır); iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.
İbret anlaşılmayan bir kaynaktan nasıl alınabilir?

Enbiyâ 10
Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hala akıllanmaz mısınız?


Bu kitap öğütten başka bir amaçla inmedi,,, eğer inseydi;

Ra’d 31
Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hala bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vadi gelinceye kadar inkar edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir bela gelmeye devam edecek veya o bela evlerinin yakınına inecek. Allah, vadinden asla dönmez.

ama nedense bazıları o kitabın okunası hükümlerini ortadan kaldırma mücadelesinde, üstelik bunu yaparken kendisini müslüman olarak tanımlıyor, ağaçık münafıklık belirtsi... Sanki Kuranı çok da biliyorlarmış gibi tartışıyor,, hayır aslında Allahın ayetleriyle tartışıyor.

Bakara 101
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.

Kasas 49
(Resulüm!) De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım!

Kalem 37
Yoksa size ait bir kitap var da, (bu batıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?

Zümer 23
Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.

Bakara 176
O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir.

Ahkâf 2
Bu Kitap aziz ve hakim olan Allah tarafından indirilmiştir.


***
Yukarıdaki ayetlerde akıl sahibi samimi müslümanlar için çok derin manalar ve ibretler vardır.

Ayrıca Lütfen Unutayalım.
Yûnus 61
Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.

Allah Merhamet ve cömertlik sahibi rabbi çok çok ananlardan Razı olsun

TEBYİN
30. January 2011, 01:59 PM
Meryem Suresi 97 Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.

Dühan Suresi 58 Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Kamer Suresi 17 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

Allah kuluna zorluk yüklemez aksine kolaylıklar diler, tek şart, düşünebilecek ve akledebilecek bir yetiye sahip olabilmek.
Düşünmeyenlere ise, dünya da ahrette çok zor olacaktır

FEDAKARADAM
5. February 2011, 03:17 PM
selamun aleykum! Değerli kardeşlerim!

Sünnet olarak uyulması gereken tek şey vardır. Allah'ın vahyi...
Allah'ın resulunun da uyduğu tek sünnet allah'ın vahyi idi.
Allah'a kul olma onuruna sahip olan insanların uyacağı tek sünnet allah'ın vahyinde olanlardır ki allah resulunun da sünneti sadece allah'ın vahyinde belirtilenlerdir.

Kusursuzluk sadece allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

De ki; "eğer siz allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Ğafurdur Rahim'dir " (al-i imran-31)

"Kim rasule itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur kim de yan bükerse üzerine seni de gözcü göndermedik " (nisa-80)

Şimdi bizler Allah rasulünün emir dışında bir tavsiyesinin olmadığına iman ettik ise ayetlerin ışığında Allah rasulünün emir ve yasakları rızaya uygundur ve o neyi tavsiye etti ise biz amenna deriz.
Allah Rasulu " benden sonra halifelerim gelecek " sadaka Rasulullah

Ve ayetler ışığında ; Allah dostlarıyla beraber olmamız emredildiyse bu sinsilede ki hak dostları hak tır ,gerçektir, ve bizler o güzel insanların bizi aydınlatmasıyla yolumuzda emin adımlar ilke hakka yakınlık kurarız.

O halde allah rasulü de bizim için farz kadar kuvvetli delildir çünkü bunu hak teala demektedir. şübhesiz biz de buna iman ettik hamdolsun.

hiiic
6. February 2011, 12:14 AM
Allah resulu Kuranı getirmiştir. Kurana uymak ona ve onun getirdiğine uymaktır..
Allah resulu hadis kitabı yazmadı yazdırmadı, onlar bir takım dinsiz münafıkların uydurmasıdır. Kim Allah ve resulune itaat isterse Kurana uysun. Kimde hristiyan ve yahudiler gibi sapıtmak isterse uyacak çok kitap var, buharide var muslim de var,, isterse hüsnü mubarekin kanal hadislerine uysun. ama sonrada aklınca ben Allaha ve resulüne itaat ediyorum demesin.

Yine kısır döngüye düşmüş, bu böyle sonsuza dek sürer gider,,, herşeyi bilen rabbim nasılda güzel yaratmış, bu kısır döngüden kesin kararı vererek Allah bitirecek inşallah, cennettede böyle boş kuruntu ve zanlara yer yok.. Allah herşeyi hakkıyla bilir.

hiiic
6. February 2011, 12:18 AM
Çok komik yaaa,

Bir ayette diyorki Resule uyun

iki resul diyorki buharinin hadislerine uyun

üç buhari diyorki halifeler gelecek

dört halifeler diyorki bizim ileride mubareklerimiz gelecek

beş mubarekler diyorki biz Allah yarısıyız himmeti yardımı bizden isteyin bize hizmet edinki kurtuluşa eresiniz...

:)

beş adımda anasını ağlattılar dinin de kitabında... Kuran akıl sahiplerine indi, insan azıcık oturur düşünür ama beyin kilitliyse düşünmek neyeeeee

TEBYİN
6. February 2011, 12:14 PM
Burada bir şeyh bozuntusunun sohbetine götürüldük
Adam o kötü aksanıyla tam bir saat ALLAHI ZİKRETMENİN faydalarını anlattı bize.
Bu arada yatsı ezanı okundu ve herkes bir telaş, bir arayış modunda.
-Hayırdır, ne arıyorsunuz.. dedim.
-Namaz kıldıracak birini.. dediler
-Efendiniz niye kıldırmıyor... dedim..
-Onun arabçası yok.. dediler.
Bunun üzerine hemen bir kendi çapımda araştırma yaptım, şeyh geçinenlerin yarısından fazlası ya arabça bilmiyor, ya okumayazması yok ya da ilkokul mezunu.
Şimdi,
Bu akılsızlar, pisliklerive cehaletleri ortaya çıkmasın diye elbette KUR'ANIN anlaşılamayacağı üzerine müridlerini kurgulayacaklar.
Ben bu şeyh müsveddelerine acımıyorum da saf müritlerine acıyorum.
EHLİYETİ BİLE OLMAYAN BİRİNİN ARABASIYLA UÇURUMA YUVARLANDIKARI İÇİN

hiiic
6. February 2011, 04:50 PM
Arabçaya gerek yok, onlar ledülni ilmi biliyor ,,,ledülni... kilosu 5 den ledülni almışlar bazardan

Ledülni diyince aklıma şu iki adam vardıya süleyman hakkında sallıyorlardı, onlar geliyor. Bunlar da Muhammedin saltanatı hakkında yalan dolan bilgiler sunuyorlar. İnsanlardan büyük kısmınıda inkara sürükleyip güya onlara büyü (ledülni) öğretiyorlar.
Allahı bir olarak tanıtmayıp ona yardımcı, ortak ve onun katında şefaati kesin olan bir takım ilahlar sunuyorlar.

İİnsanların çoğu hala yeryüzünün başıboş olduğunu sanıyorlar.
çoğu Allahın yeryüzünde işitip görmediğini sanıyorlar.
pek çoğu Allahı hakkıyla tanıyamadı, onun ne kadar diri ve gerçek olduğunu kavrayamadı.
Bu dünya hayatı ne yazıkki fitneleriyle bize Allahı, varlığı rededilemez olan mutlak gücü unutturdu. En basit akıl formları dahi aklı yaratan varoluşun insanların akıllarından daha yüksek olduğunu bilir, ama Allah dilediğine öyle fitneler veriyorki bu gerçek akıllardan çıkıyor. Sanki yeryüzünde Allahın hükmü yokmuş gibi, insanlar başıboş dilediklerini alacaklarmış gibi oluyor... Sanki hala sanıyorlarki Allah diri değil, Allah bizi duyamıyor, gizlediklerimizide bilmiyor sanyorlar da araya akıllarınca redüksiyon bobini koyuyorlar. Allahı en basit insandan daha ölü daha basit hale koyuyorlar..Günahlarını hristiyan gibi gidip papazda çıkarıyorlr, tarikat köşelerinde el tutup tevbe alıyorlar. tuttukları sarıldıkları şey ne kötüdür.

İnsanlar hala Allahın mutlak güç sahibi olup, geçmişte, gelecekte ve Şu ANDA titizlikle bizi gözetlediğini anlayamıyorlar. Fitneler aldatıyor, ömür bu gerçeğin ortaya çıkacağı güne doğru hızla akıyor.

Her günahı işleyin ama şirk koşmayın, kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın, 1 olan rabbe yönelelim, ona dua edelim ona kulluk edelim, Onun indirdiği kitaba uyalım, onun kitabının berisinden bir takım uydurma hadisleri dini hüküm etmeyelim.

Hac 74
Onlar, (Bu aciz putları Allah'a ortak koşmak suretiyle) Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.

Furkân 58
Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.

Bakara 15
Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.

Kıyâme 36
İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!

Mâide 117
Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.

tüm bu delil ve uyarılara rağmen
En’âm 36
Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler.

fedakar bi kez olsun samimiyetle oku. kır şu kibirli, bildiğim bildik çaldığım düdük diyen nefsinin belini. Çıkar şu atalarının sana sıktığı zehiri, aç gözünü gör gerçeği, Halis dini Allaha has kılarak alçalarak yakar rabbine "rabbim bana doğruların yolunu göster ve beni o yola koy" de. Oku fatihayı türkçesinden. Bu yetenek sende olmasa Allah sana bu siteyicde bu yazıyıcda nasip kılmazdı. Günah işle ama şirk koşma, ufak tefek kusurlar affolunabilir ama şirk asla. Oku kuranı uyduğun dinin esaslarını gör. İnadın sonu ateştir, adaletle karar ver, kendi zararına olsa bile, gururunu yerlere atsa bile gerçeği doğruyu savun. Sende bu yetenek olmasaydı Allah sana bu yazıyı okutmazdı bile. Sende bu bel büken zorlu hidayetin nişanı olmasa buralara yorum yazamazdın bile. yoksa sen tesadüflere mi inanırsın?

***
İşte O resule gelen emir, hadi o halde onun yoluna uyalım, bakın onun hadisi hakkındaki gerçek budur. Buhari yada diğer hadislerin de pek çoğu uydurmadır. Gerçek hadis ayettedir
Kasas 85
(Resulüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.

İşte hadis;
En’âm 104
(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.
Peygamberin üzerine almadığı bekçiliği hangi mürşit hangi evliya hangi papaz hangi keşiş hangi dolandırıcı hangi hilekar alır?

İşte diğer hadis;

Yûnus 108
De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum).
Üzerimize buharinin kitabı gelmiştir demiyor, Kuran gelmiştir diyor, AMAN DİKKAT!!! Şirkin gizlisinin manasını bile gizleyen geleneksel yaklaşıma DİKKAT!!! gizli şirke dikkat, riya ile şirkin alakası yoktur, ama Allahın indirdiğiyle Kulun yazdığı arasında bağ kurmakta şirk alakası vardır. Gizli şirke dikkat, zaten gizli olmasa gizli denmezdi.

__________________________________________________ _____
Bu arada lütfen Unutmayalım

Bakara 186
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.

hiiic
6. February 2011, 04:52 PM
Eğer musa ile hızır hikayesini hala o tarikat dolandırıcılarının anlattığı gibi mürit mürşit ilişkisi olarak anlıyorsanız, düşünün. Musa neden mürşidini terk etsin ki? Musa madem mürşidin peşindeydi neden ledülniyi öğrenemedi? Peygamberin üzerine düşmeyen görev bana mı yüklendi? Allah hidayet ve nur vere,,, Allah kime hikmet vermişse ona çok şey vermiştir. Aklımızı kullanalım, dolandırıcıların aklını değil, onlar ateşi görünce anlayacaklar.

FEDAKARADAM
6. February 2011, 06:14 PM
Eğer musa ile hızır hikayesini hala o tarikat dolandırıcılarının anlattığı gibi mürit mürşit ilişkisi olarak anlıyorsanız, düşünün. Musa neden mürşidini terk etsin ki? Musa madem mürşidin peşindeydi neden ledülniyi öğrenemedi? Peygamberin üzerine düşmeyen görev bana mı yüklendi? Allah hidayet ve nur vere,,, Allah kime hikmet vermişse ona çok şey vermiştir. Aklımızı kullanalım, dolandırıcıların aklını değil, onlar ateşi görünce anlayacaklar.

Bir kere sen din cahilisin ve bunu kabul et!Ledülni değil "ledüni. kavramı olacaktı.Tasavvufu anlamadan hiç konuşmasan iyi olur derim...
Kur'an'da geçen, Hızırla Hazret-i Musanın kıssasının hikmeti nedir?

Her kıssada ibret alınacak dersler vardır. Hazret-i Hızırla Musa aleyhisselamın kıssasından, âlimlerin çıkardığı hükümlerden bazıları şunlardır:

1- Yolculukta hizmetçi bulundurmak caizdir. Sefere arkadaşla birlikte de çıkılabilir. [Yolculukta birini emir [başkan] seçmek sünnet, buna tâbi olmaksa vacibdir.]

2- İlim öğrenmek için, gerekiyorsa uzaklara gitmek müstehabdır.

3- Sefere çıkarken yiyecek almak caizdir ve tevekküle mani değildir.

4- Talebe, rütbe itibarıyla hocasından üstün olsa da, hocasına tevazu göstermelidir. [İnsan bildiğinin hocası, bilmediğinin talebesidir. Bilmediği bir şeyi bilen birinden öğrenirken, ona karşı tevazu göstermelidir.]

5- Talebe, kaldıramayacağı bir şey sorarsa, hocası öğretemeyeceği için özür dilemelidir.

6- Yapacağı bir işi söylerken inşallah demelidir.

7- Metbu [tâbi olunan], tâbi olana şart koşabilir.

8- Şart edilen şey yapılmalıdır.

9- Kişi, unuttuğu şeyden dolayı ayıplanmaz.

10- Tekrar, üç defa yapılır.

11- Yolcunun, ihtiyaç halinde yiyecek istemesi caizdir.

12- Yapılan iş için ücret alınabilir.

13- Fakir, geçimini karşılamayan bir vasıtası olsa da, fakir olmaktan çıkmaz.

14- Gasp etmek haramdır.

15- Yetimin malını veya emanet olan bir malı kurtarmak için, bir kısmına zarar verilebilir.

16- İki zarar karşı karşıya gelince, büyüğünden kurtulmak için, küçüğünü işlemek gerekir.

17- Binayı tamir gerekir. Yıkılıncaya kadar ihmal edilmez.

hiiic
6. February 2011, 06:23 PM
Bir kere sen din cahilisin ve bunu kabul et!Ledülni değil "ledüni. kavramı olacaktı.Tasavvufu anlamadan hiç konuşmasan iyi olur derim...


bi kere ledüni diye bi kavram yok. ledünni var

Kendi gözündeki merteği görmeden millete çapak suçla bakalım.. :) şimdi otur aşağıya yazdığın suçlamaları kendin oku,, Allah işte böyle kendi kazdığın çukura düşürür adamı.

FEDAKARADAM
6. February 2011, 07:31 PM
Eğer musa ile hızır hikayesini hala o tarikat dolandırıcılarının anlattığı gibi mürit mürşit ilişkisi olarak anlıyorsanız, düşünün. Musa neden mürşidini terk etsin ki? Musa madem mürşidin peşindeydi neden ledülniyi öğrenemedi? Peygamberin üzerine düşmeyen görev bana mı yüklendi? Allah hidayet ve nur vere,,, Allah kime hikmet vermişse ona çok şey vermiştir. Aklımızı kullanalım, dolandırıcıların aklını değil, onlar ateşi görünce anlayacaklar.

bi kere ledüni diye bi kavram yok. ledünni var

Kendi gözündeki merteği görmeden millete çapak suçla bakalım.. :) şimdi otur aşağıya yazdığın suçlamaları kendin oku,, Allah işte böyle kendi kazdığın çukura düşürür adamı.

Kelime hatası yapmışız kusuruma bakmayın!Sadece bir harfi eksik bırakmışız.O da bizim kusurumuz olsun.İlmi ledünni zaten tasavvufun ta kendisidir.Bunu bile inkar ediyorsunuz birde kalkmış benim kusurumu söylüyorsunuz.
Sizinle artık uğraşamam, bildiğinizi okumaya devam edin...

TEBYİN
6. February 2011, 09:52 PM
fedakar
verdiğin 17 maddenin kaynağını alabilir miyim?
bu maddeler hangi delille delillendirilmiştir

hiiic
7. February 2011, 02:51 AM
O değilde 10. madde de tekrar 3 defa yapılır diyor..

Kaynak şeyh sultan gafsul azam adıyamalı hakkı efendi :)
büyük alim ictihat alimi,,, amerikalı bilim adamlarına atom fiziği öğreten alimdir kendisi.

Anca sallayın bakalım dini sizin pisliklerinizden arındırmaya çalışıyoruz, başkası için değil, sırf kendimiz gerçeği hakkı ve doğruyu bulalım diye...
Ama bu pislikleriniz bir gün karşınıza bir bir çıkacak, demedi demeyin.. bakalım o gün görecez tekrar kaç defa yapılır, müteşabihlerden ne kadar aldatıcı mana çıkarılır..

Birde o musa yorumunun hemen üzerindeki ayetleri bari oku belki hidayete gelirsin.. Belki.

TEBYİN
7. February 2011, 11:51 AM
Bu dinin sahibi ALLAH ise,
Bırakalım sınırlarını O belirlesin değil mi?
Bu dini ŞİRKETE çevirip, sonra da BİZ ŞİRKİN (şirketin) içinde değiliz diye avunmak
Olsa olsa bir nevi ibliscilik oynamak demektir

TEBYİN
12. February 2011, 03:30 PM
8- Şart edilen şey yapılmalıdır.

Bu, gelenekçi erkeklerin 3 kez
BOŞ OL sözüyle eşini boşadığını sanması
Bu madde ile alakalı olsa gerek
Peki, aynı şart kadın için de geçerli midir?
Yani, kadında istemediğinde erkeğini üç talakla boşayabilir mi?
Yoksa, bu din sadece erkekleri mi ilgilendiriyor

FEDAKARADAM
12. February 2011, 03:51 PM
Bu, gelenekçi erkeklerin 3 kez
BOŞ OL sözüyle eşini boşadığını sanması
Bu madde ile alakalı olsa gerek
Peki, aynı şart kadın için de geçerli midir?
Yani, kadında istemediğinde erkeğini üç talakla boşayabilir mi?
Yoksa, bu din sadece erkekleri mi ilgilendiriyor

Aşağıda ki alıntyla bunun müzakeresini öğrenelim....


BOŞAMA (TALAK)

Islâm'da boşama hakkının erkeğin elinde olması, erkeğin, kadın istediği anda boşayabilmesi demek olacağı, bu yüzden boşanma olaylarının çoğalmasıyla kadınların gadre ugrayacağı iddia edilerek, IsIâm'daki "talak=boşama" müessesesi tenkit edilir.

Konunun Islâmî yönüne değinmeden, diyalektik açıklamasını vermeye çalışalım:

Önemli olan boşama yetkisini kadına ya da erkeğe vermek mi, yoksa boşanma olaylarını olabildiğince azaltarak, bundan doğacak maddî ve manevî zararların maksimum düzeyde önüne geçmek mi? Elbette ikincisi denilecektir. Öyleyse Islâmî olan ve olmayan toplumlar arasında, boşanma olayları konusunda karşılaştırnmalı bir istatistik yapıp, bunun hangisinde daha zararlı boyutlara vardığına bakmak, daha gerçekçi bir yol olmaz mi? Biz hemen şuracıkta, İslam'ın bu öğretisini haksızlık gören batı ülkelerinin en gelişmişi olan Amerika'da, seksenli yıllardaki boşanma oranını söyleyiverelim, yüzde kırk sekiz. Ve hemen ekleyiverelim: Günümüzde olduğu gibi, tarih boyunca İslam'ın hayattan olabildiğince uzaklaştırıldığı dönemlerde bile, Islâm toplumlannda bu oran, bunun yarısına dahi çıkmamıştır. Öyleyse niçin sistemlerin sonuçlarına değil de, prensiplerine bakılıyor?,

Şimdi islâm'a dönelim: Erkeğin daha önce sözünü ettiğimiz konumundan ve tüm malî sorumlulukların onun omuzlarında olduğundan ötürü Islâm'da boşama yetkisi ona verilmiştir. Erkek yerine kadına verilmesi gerektiğini söyleyen zaten olmadığına göre, tek ihtimal, bu hakkı ikisinin beraberce kullanmaları ihtimalı kalıyor. O takdirde:

1- Kadın güçlü olan duygusal davranışların etkisiyle boşanma olayını daha çok gündeme getirecek ve ailenin huzurunu bozacaktır.

2- Iki taraftan da gelebileceği için boşanma isteği en az (çünkü kadın daha duygusaldır) iki katına çıkacak veya karşı tarafın da bunu kabul etmesiyle boşanma olayları da yine en az iki kat daha artacak, (Nitekim Amerika'daki istatistikler bunu gösteriyor) ya da kabul etmemesiyle düşmanlık, sürtüşme ve geçimsizlik daha da çoğalacaktır.

3- Böyleec ya, evleri kendilerine zindan haline getirilen eşler başka ilişkilerle hayat sürdürmeye devam edecekler ve artık birbirlerinin, sevecekleri eşle huzur dolu bir yuva kurmalarına engel olacaklar, ya da bir taraf boşanmada aşırı istekli olan diğer tarafın bu arzusunu istismar edip, ondan ancak çok büyük meblâglar alarak boşanmayı kabul edecek ve diğerini zarara sokacaktır.

4- Bu arada boşanmak isteyen eşlerin ömürleri mahkeme kapılarında geçecek ve herkesin huzurunda birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, ondan sonraki hayatlarını da lekeleyecek ve karartacaklardır.

Halbuki Islâmî boşama tarzı, özellikle aile hayatının da Islâmî olduğu bir toplumda, hem işleyişi, hem de sonuçları açısından son derece fitrî ve makul görünmektedir:

(1) Bir defa boşama, helâl olmakla beraber, "Allah katında helâlların en çirkinidir" (Ebû Dâvûd, talak 3; ibn Mâce, talak 1 .) ve en son başvurulacak bir çâredir. "Allah sık sık eş değiştiren çeşnici erkeklere ve çeşnici kadınlara lânet eder." (el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl IX/661; Suyûtî, e!-Câmi'us-sağîr H. No. 3288 (Taberânî'den)) Yani boşama, büyük ölçüde dinî engelle karşı karşıyadır.

(2) Sünnetin öğrettiği boşama biçimi hiçbir sistemde bulunmayan birleştirici ve yapıcı özellikler taşır:

a) Kadın erkeği âdetli halinde boşayamayacak, âdeti bittikten sonra hiç cinsel ilişkide bulunmadığı temizlik süresinde boşayacaktır. Böylece cinsel ilişkiye acıktığı bir anda onu gözden çıkaramayacak ve boşaması zorlaşacaktır.

b) Islâm'da kadınla erkek birbirine üç bağla bağlı bulunduklarından, birinci boşamada kadının erkekle bütün ilişkileri kesilmeyecek, kadın "iddet" dönemine girecektir. Böylece erkek yalnızlığın tadını birazcık tadacak, karısını arzulayacak ve boşadığı andaki duygularından sıyrılmış olarak düşünme imkânı bulacak ve köklü bir sebep yoksa, yeni bir nikâha bile gerek kalmadan karısına dönecektir. Aynı imkân ikinci boşamasında da tanınacak, üçüncü defa boşaması ise böyle önemli bir kurumu hafife alma anlamı taşıyacağından, artık o kadına dönmesine izin verilmeyecek ve erkek bir bakıma cezalandırılmış olacaktır.

(3) Boşamada sünnete uymaz ve yasaklanan bid'at türü bir boşama ile karısıyla kendi arasındaki bütün bağları bir anda koparırsa, bu boşama da geçerlidir. Ancak erkek bir suç işlemiştir ve cezasını görmelidir. Bir defa yaptığı iş bir günahtır ve manevî sorumluluğu vardır. Karısına artık istese de dönemeyecektir. Onun "iddeti" süresince her türlü nafakasını sağlayacak ve malî bir cezaya çarptırılacaktır. Ve görüldüğü gibi, bu sistemde gadre ugrayan kadın değil, aslında erkektir. Bu yüzden, işin manevî sorumluluğu bir tarafa, bu riskleri göze alamayınca erkek kolay kolay boşama yoluna gidemeyecektir. Bu, işin işleyiş biçimine değil, sonucuna bakmakla kolayca anlaşılabilir.

Diğer yönden boşanmak için ciddi sebepler varsa, kadın-erkek bir sürü engelle karşılaşmadan, mahkemelere düşüp, milletin huzurunda birbirlerini rezil etmeden kolayca ayrılabilecekler ve özledikleri yuvayı kurmak için şanslarını yeniden deneyebileceklerdir.

Boşama uygulaması bu söylediğimiz biçimde olmaz ve kadının hakları çiğnenirse, mahkemeleri yanında bulacak ve "haklı, hakkını alıncaya kadar güçlü" olacaktır.



BOŞAMA YETKİSİNİ KADINA VERMEK

Islâmda boşanma hakkı erkeğe verilmiştir. Kadın ancak mahkeme kararı ile boşanma isteyebilir ve meşru sebepler varsa boşanır.

Ancak erkek kendi iradesi ile kendisinin olan boşama hakkına karısına verebilir ve buna da Islâm hukukunda "tefvîzu't-talâk" adı verilir. Koca talakı karısına nikâh esnasında "tefviz" edebileceği gibi sonradan da edebilir ve bu bir "tevkîl=vekîl kılma" değil, "temlîk=mülküne verme, ona mülk kılma" olur. Çünkü vekil başkası adına çalışan kimsedir. Kendisini boşama yetkisi alan kadın ise, kendisi adına iş göreceğinden vekil olamaz, nikâhına doğrudan sahip olur. Bu durumda:

1. Kadın nikâh esnasında "boşama yetkisine bana vermen şartı ile seninle evlenmeyi kabul ederim" der, koca da kabul ederse koca bu hakkını artık geri alamaz, kadın istediği zaman kendisini boşar ve bu bir "bâin" talâk olur. ,

2. Nikâhtan sonra herhangi bir zaman koca karısına: Kendini boşama konusunda muhayyersin, ya da bu konuda yetki senin elindedir, veya dilersen boşanabilirsin, demesi ve karının da o mecliste bunu kabul etmesi halinde durum yine aynıdır. Cumhur (fıkıhçılar çoğunluğu) karının, kabul ettiğini bildirmeksizin o meclisten kalktıktan sonra artık kabul hakkının kalmayacağını söylerler. Çünkü bu bir "temlik" tir ve gerçekleşebilmesi için o mecliste kabul görmesi gerekir. Ancak bunu söyledikten sonra koca da bundan cayamaz. Çünkü bunda yemin, yani talâkı, karının boşamasına bağlama, ta'lik anlamı vardır. (Merginânî, Hidâye I/244) Ancak Ibn Hümâm, bu ifadelerle boşama yetkisi kendisine verilen kadının, bunu o mecliste de, o meclisin dışında da (yani sonradan da) kabul yetkisi vardır, der: Çünkü Rasûlullah Aişe validemize, böyle bir durum söz konusu olduğunda: "Annene babana sormadan acele karar verme" (Ibn Hümam, Fethu'I-Kadir N/410) diye buyurmuşlardır. Kocanın: "Istediğin zaman kendini boşayabilirsin" gibi bir ifade kullanması halinde karı, kendisini istediği zaman boşayabilir. (Merginânî.)

Barış
13. February 2011, 02:14 AM
Erkek yerine kadına verilmesi gerektiğini söyleyen zaten olmadığına göre...


Her iki tarafa da boşanma hakkı verilmeyecekse, erkek yerine kadına verilmelidir bu hak.

Söyleyen var yani. :)

Kadına da bu hak verilsin tezini çürütmek için sayılan gerekçelerin hiçbirisi gerçekçi değil, doğru değil. Tamamen erkek bakış açısıyla ve düşüncesizce kaleme alınmış.

Ayrıca bu hak zaten hem kadına hem erkeğe tanınmıştır. Gayet de makuldür bu. islama da aykırı değildir.

Kuran memesinden zehir içilmez.

Halka asırlarca içirilen zehirlerin hesabını vermek ne kadar zordur kimbilir!

hiiic
13. February 2011, 04:34 AM
Kadın hakkı diye birşey yoktur, olamaz!.

Çünkü "hakkı" erkek ismidir.

TEBYİN
13. February 2011, 12:27 PM
Kadını ikinci sınıf görmek hastalığına bir tokat gibi indirilen..
MERYEM ANAMIZA VERİLEN, BABASIZ DOĞUM hakkı,
Sanırım bu gelenekçilere tokat olamıyor
Neyse, onların tokadı mahşerde inecek demektir bu

bartsimpson
1. August 2012, 05:47 AM
Fakihlerin tamamı 4 mezhebteki tüm müctehidler:

Abdestli olmayan bir kimsenin;kuran okuyabileceği veya ona dokunmaksızın bakabileceğine ittifak etmişlerdir.nitekim küçük çocuğun öğrenmek kasdı ile dokunabilmesinide caiz görmüşlerdir.(zuhayli c.2,s.212)

mezhebteki tüm müctehidlere göre:bütünüyle veya bir ayete dahi olsa,kısmen bir musafa el sürmek haramdır..(zuhayli;c.2,s:212-213-214-215)

4 mezhebe göre namaz abdesti olmaya kimsenin kurana dokunmasının haram olmasının 2 nedeni vardır:

1)vakıa;79:''ona ancak çokça temizlenmiş olanlar dokunur''şeklindeki ayetin mealini yani ancak taharet üzere olanlar dokunur şeklinde yorumlamaları ve buradaki haberi nehiy(yasaklama) olarak algılamalarıdır.

Peygamber efendimizinde bu konuda hadisi vardır:kur'an'a ancak abdesti olan bir kimse el sürer.bu hadisi;ebu davud,nesai,taberani,darekutni,beyhaki,malik rivayet etmiştir.(zuhayli;c.2,s.212)

kur'ana tazim vaciptir.abdestsiz dokunmak ise tazime aykırıdır.

Sizin dediğinize bakılırsa peygamber nebiilik görevini zor yerine getirir. Müşriklere Allahı anlatmak zaten ayrı bir dert birde kuran okurken yada okuturken abdest gusül felan mı aldıracak?

Hele arabistan gibi bir yerde teyemmümde kurtarmaz çokça temizlenmek gerekir.

Hadi onu geçtim peygamberin selman farisi gibi görevlendirdiği pek çok sahabe vardır. İslamı yaban ellerde yaymak ve Allah kelamını insanlara ulaştırmakla görevli, Adamların işi zor tebliğden önce tüm halkı yada muhatapları hamama sok banyo yaptır iyice temizle bide üstüne abdest aldır, sonra oku veya okut.

Hadi bunuda geçtim. Şahsım turistik bir bölgede yaşıyorum (Antalya) yabancı arkadaşlarımızla pek çok dini sohpetlerimiz olur onlar incilden bahseder ben kurandan hatta pekçok yerde aynı şeylerden bahsedildiğini duyduklarında şaşırırlar ve ilgi gösterirler, görmek isterler. Ne diycem ben bu gayrimüslime "dur önce müslüman ol. git banyo yap iyice yıkan. sona abdest al. gel oku"

herhalde söylediğinize sizinde inanasınız gelmedi.

hristiyanlar bırakın söylediklerinizi incili bedava verip üstüne parada veriyolar dinlerinin reklamını yapmak için.

işi bukadar yokuşa sürmeyin azizim kapitalistlerden biraz pazarlama dersi alın.

bartsimpson
1. August 2012, 06:03 AM
Çok komik yaaa,

Bir ayette diyorki Resule uyun

iki resul diyorki buharinin hadislerine uyun

üç buhari diyorki halifeler gelecek

dört halifeler diyorki bizim ileride mubareklerimiz gelecek

beş mubarekler diyorki biz Allah yarısıyız himmeti yardımı bizden isteyin bize hizmet edinki kurtuluşa eresiniz...

:)

beş adımda anasını ağlattılar dinin de kitabında... Kuran akıl sahiplerine indi, insan azıcık oturur düşünür ama beyin kilitliyse düşünmek neyeeeee

Sevgili "hiiic"peygamberin durumu ile ilgili bir tespitim var yanlışsam düzeltin.

"Eşheduenlailaheillalah ve eşhedu enne Muhammeden Abduhu ve Rasuluhu"

Ben buradan peygamberin "Abd" yani "Kulluk" sıfatının "Rasul" yani "Elçilik" sıfatından önce geldiğine inanıyorum.

Yani halk ve toplum ile ilgili konularda Rasul'de sizin gibi bir kuldur unutmayın ama dini konularda o Allahın Rasulüdür. Onu bu şekilde değerlendirin ve farklı misyon ve görevler yüklemeyin.