PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kuranı anlamak için Hadislere ihtiyaç varmıdır


ebu Maruf
4. January 2011, 04:44 PM
Rahman ve Rahim olan ALLAH ı ismiyle

Bazı ayeti Kerimeler vardır ki.Mana olarak açık değillerdir.Bu tür ayeti Kerimeleri anlayabilmek için insanların çeşitli kaynaklara ihtiyacı vardır.
Kimisi fenni ilimleri kaynak olarak kabul ederki.Bu ilimlerde çoğu zanna dayalı kurallardır.Ayrıca fenni ilimler dönemimiz itibarıyle Darwinizm düşüncesine sahip kişilerin tekelinde sayılırki.
Hucurât 6
Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
Bu ayeti kerime gereği illaki fenni ilimler noktasında kaynak alınması gerekiyorsa mümin bilim adamlarına itibar etmek gereklidir.
Fakat ALLAHa ve Rasulune itaat edin yada Onun nehy ettiklerinden sakının emrettiklerini yapın gibi yüzlerce ayet gereği bizlerin ALLAH Rasulunun s.a.v sözlerine itibar etmemiz gereklidir.
Peki bunu nasıl yapacağız.
Malum ki ALLAH Rasulu s.a.v Efendimiz zahiren yani bedenen 1400 sene önce dünyasını göç etti.
Bu durumda onun emirlerine nasıl itaat edeceğiz.
Bazılarının iddiası gibi ALLAH Rasulune itaat ALLAH a itaaat dir şeklindeki yorumları iyi anlamak gerekli.
ALLAH Rasulunun mübarek ağızlarından Kuran Ayetlerinden başka hiç bir şey dökülmemiş ise o zaman.Sadece Ayeti Kerimelerin herkesin kendince anlayıp amel etmesi ALLAH a ve Rasulune itaat olur.
Halbuki bunu mantık kabul etmez zira.Öyle olsa Peygamberlerin tebliği yapmaları mümkün olmaz.Müğminler bile kötülükten men etmek zorunda iseler peygamberler fazlasıyla yapmak zorundalar.
ayrıca amirlerin her sözünüde bu mantıkla ayet olarak kabul etmek zorundayız
zira
Nisa 59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
Malum ki ALLAH boş sözden beridir.Nakıs sözü yoktur.
Bu durumda ALLAH Rasulunun s.a.v Ayetler dışında ağzından başka şeylerinde
döküldüğü malumsa.Yüzlerce ayeti amel edebilmek için Ondan gelen sözlerin hangileri olduğunu araştırmamız gereklidir.
Hadis rivayetlerinin ALLAH Rasulune s.a.v ait olup olmadığını anlamak için Terazi olan KURANI bütün olarak ele alıp bize göre tearuz eden ayeti kerimelerin mantıklı açıklamasını yapıp yapmadığı.
Ayrıca rivayet edenlerin çokluğunun önemi gibi esaslar çok önemlidir.
Hadis rivayetlerinin tamamını red etmek yüzlerce ayeti kerimeye gerekli ehemmiyeti vermemek demektir.
Tabiki tüm rivayetlerin doğruluğunu iddia etmekde yanlışdır.
Zira İslam dinine fitne sokmak isteyenlerin varlığı malumdur.
İşte bu sebebden dolayı kalplerimiz rivayetlerin ALLAH Rasulune s.a.v ait olup olmadığına kanaatı gereklidir.
Bir insan bir rivayetin ALLAH Rasulune ait olduğuna kanaatı oluşupda onunla fetva vermesi yada onunla amel etmesi eleştirilemez zira ayeti kerimeye itaat etmesi eleştirmesi manasına gelir.
Tabiki müzakere edilecektir fakat onları tekfir etme kendini üstün görme vs işler mümine hakarettir.
Bir kişinin ayeti inkarı küfürdür.
Hadis rivayetini ALLAH Rasulu söylememiştir diye inkarı küfür olmaz.Fakat ALLAH Rasulu söylemişsede banane demekde ALLAH a saygısızlıkdır.Zira Onun seçtiği elçiyi beğenmemektir.
Bu hassasiyet içerisinde Ayeti Kerimelerin anlaşılması gereklidir.
Bir kaç uydurma hadis rivayetini örnek vermek isteyen olacaktır.
Burda şimdiden belirtiyorum.Ben bütün rivayetlerin sahih olduğunu iddia etmiyorum.
Hiç bir muahddis ve din alimide bunu idda etmemiştir.

selametle

Miralay
4. January 2011, 05:18 PM
Selam ebu Maruf kardeşim.

Hadislerin inkarı söz konusu olamaz. Kim söylerse söylesin güzel sözlerden ibret almak lazımdır. Hele ki, bu Allah'ın elçisi Muhammed aleyhisselam'ın söylediği iddia edilenler ise, baştacıdır. Cenabı Allah bize ondan güzel bir örnek mi (urvetul vuska) göndermiştir ki,O'nu örnek almayalım. Resulullah gözümüzün nuru,başımızın tacıdır.

Bizler de, Kur'an süzgecinden geçmiş;Kur'anla çelişmeyen,uydurma olmayan hadisleri Kur'anı daha iyi anlamak adına (özellikle Kur'an da ayetlerin iniş sırasını gözeten kardeşlerimiz tarafından) baştacı ederiz. Hadisler bize tarih bilgisi verirler. Ayetler necm necm inerken ki, resulun ve sahabelerin yaşadığı heyecanı bizlerin de yaşaması adına hadislerden de yararlanırız. Ama birtek şey biliriz ki; dinde hüküm koyma yetkisi yalnız ve yalnız Allah'a aittir. Resul de, Allah'ın verdiği hükümleri tebliğ ederek görevini ve sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Resulun ağzından çıkan her söz,vahiyle bize tebliğ edilmek üzere inmiş ayetlerdir. "O hevasından konuşmaz" Ancak vahiy çerçevesinde konuşabilir. Bize de Allah'a ve vahyi tebliğle mükellef olan resule itaat düşer. Semi'na ve ata'ne demek boynumuzun borcudur.

Öncelikle bizim hakkımızda sizde yer alan önyargıya istinaden; bizler hadis düşmanı değiliz. Tasavvuf düşmanı da değiliz.

Biz kişilerle de uğraşmayız. Bizler insanlığı küfre ve şirke düşürecek amillere,sistemlere düşmanız. Bizim için her insan cehennemden kurtarılması gereken insanlardır. Savaşımız,amacımız,çabamız bundandır.

Lütfen bazı konularda bizi bağışlayın. Yeri gelir dilimiz keskin kılıç gibi olur;kalb kırarız istemeden. Sırf her müslümanı kardeşimiz olarak gördüğümüzden, tehlikeli yollarda dolaşan kardeşlerimize olan üzüntümüzdendir.

Sizleri de kırmışsak hakkınızı helal ediniz.

ebu Maruf
4. January 2011, 09:09 PM
Ve Aleykemüs-Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Miralay kardeşim.
İyi niyetinize inanıyorum.
Yaptığınız tamamen yanlışdırda demiyorum.
Ben Tevhid mücadelesinin cahil sofi için çok önemli olduğuna inanıyorum.Hatta inanınız ki bunun mücadelesini bizzat ehli tasavvuf olarak bende veriyorum.
Lakin konu edilen meseleler umuma açıktır.Ben bizzat gözümle çok şeye şahid oldum.Avrupada bir çok gayri müslimin tasavvuf vesilesi ile islama girdiğini.Tevbe alırken alkollu ağızla tevbe sonrası namaza başladığını bu yollarda uyuşturucunun bir gece nasıl bırakıldığına kaç kere şahid olduk.
Her ne kadar cahil sofilerin yanlışları olsada bu yolların doğruluğundan hiç terettütüm olmadı.Sizinle bu meselerler bahsedilirken umuma açık bir ortamda yazışma olduğu için insanlar indinde yanlış anlaşılmalara vesile olmaması için umuma hitaben kendimce yanlış algılanılan şeyleri düzeltme çabasındayım.Yoksa şu inanıyor şu inanmıyor da demiyorum.
Zaten Rabbim insanı o konuda serbest bırakmış.

hiiic
4. January 2011, 09:29 PM
....

Anonymous
4. January 2011, 11:37 PM
Ve Aleykemüs-Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Miralay kardeşim.
İyi niyetinize inanıyorum.
Yaptığınız tamamen yanlışdırda demiyorum.
Ben Tevhid mücadelesinin cahil sofi için çok önemli olduğuna inanıyorum.Hatta inanınız ki bunun mücadelesini bizzat ehli tasavvuf olarak bende veriyorum.
Lakin konu edilen meseleler umuma açıktır.Ben bizzat gözümle çok şeye şahid oldum.Avrupada bir çok gayri müslimin tasavvuf vesilesi ile islama girdiğini.Tevbe alırken alkollu ağızla tevbe sonrası namaza başladığını bu yollarda uyuşturucunun bir gece nasıl bırakıldığına kaç kere şahid olduk.
Her ne kadar cahil sofilerin yanlışları olsada bu yolların doğruluğundan hiç terettütüm olmadı.Sizinle bu meselerler bahsedilirken umuma açık bir ortamda yazışma olduğu için insanlar indinde yanlış anlaşılmalara vesile olmaması için umuma hitaben kendimce yanlış algılanılan şeyleri düzeltme çabasındayım.Yoksa şu inanıyor şu inanmıyor da demiyorum.
Zaten Rabbim insanı o konuda serbest bırakmış.



Sevgili kardeşim bu anlattığınız bir ölçü olamaz.

Hemen hemen bütün dinler iyiyi güzeli emreder. O halde herhangi bir dine giren, herhangi bir dini hayatı örneğin TANRISIZ bir din olan budizmi seçen ve geri kalan kötü hayatını bırakan insanı kurtulmuş olarak görüp sevinmeli miyiz? Budizme giren insanlar kötü alışkanlıklarından kurtuluyorlar dünyanın değersiz olduğunu anlayıp ferrarilerini bile satıyorlar diye budizmi teşvik mi etmeliyiz?

Tevhid olmadıktan sonra kötü alışkanlıklardan kurtulmak neye yarar. Hindular, Budistler, Hristiyanlar vb. hepsi kendilerince insanları kurtarmak için uğraşıyor zaten.

ebu Maruf
5. January 2011, 01:56 AM
Sevgili kardeşim bu anlattığınız bir ölçü olamaz.

Hemen hemen bütün dinler iyiyi güzeli emreder. O halde herhangi bir dine giren, herhangi bir dini hayatı örneğin TANRISIZ bir din olan budizmi seçen ve geri kalan kötü hayatını bırakan insanı kurtulmuş olarak görüp sevinmeli miyiz? Budizme giren insanlar kötü alışkanlıklarından kurtuluyorlar dünyanın değersiz olduğunu anlayıp ferrarilerini bile satıyorlar diye budizmi teşvik mi etmeliyiz?

Tevhid olmadıktan sonra kötü alışkanlıklardan kurtulmak neye yarar. Hindular, Budistler, Hristiyanlar vb. hepsi kendilerince insanları kurtarmak için uğraşıyor zaten.
Dostum bahsettiğim şey insanların telsis inancından kurtulup tevhid dinine girip ALLAH için namaz kılmalarıdır.
Ben tasavvufta hiç bir ulemanın falanca şeyh ALLAHın oğludur yada falanca Şeyh 2. bir ilahdır yada Falanca Şeyhe ibadet edin,secde edin v.s emirler duymadım.Size göre vesilelerin hepsine tutunmak şirk olabilir.Bana göre vesile sadece araçtır amaç için kullanılır.Sizin bakış açınızdan bakıldığı zaman para kullanmakda şirktir.
Doktora gitmekte şirktir.
Zira para sayesinde bir şey satın alındığı sanılıyor yada doktor sayesinde şifa bulunduğuna inanılıyor.
Halbuki Rabbim senin mal sahibi olmanı murad etmişse onu satın alman için sana para nasip ediyor yahut iyileşmeni murad etmişşe doktoru vesile ediyor bunlar farklı şeylerdir.
Bu durumda bana söylermisin sen doktora gitmiyormusun?

dost1
5. January 2011, 04:03 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Maide;35: Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe vebteğu ileyHilvesiylete ve cahidu fiy sebiyliHi lealleküm tüflihun

Ey iman etmiş olan kişiler! Felâha ermeniz için, Allah'a takvâlı davranın, O'na yaklaştıracak/ulaştıracak şeyleri arayın ve O'nun yolunda gayret gösterin.



Maide;36: İnnelleziyne keferu lev enne lehüm ma fiyl Ardı cemiy’an ve mislehu meahu liyeftedu bihi min azabi yevmil kıyameti ma tukubbile minhüm* ve lehüm azabün eliym

Şüphesiz, küfretmiş olan şu kimseler; bütün yeryüzündekiler ve onunla birlikte bir o kadarı daha, kıyâmet gününün azabından kurtulmalık vermek için kendilerinin olsa, onlardan kabul edilmez. Ve onlar için can yakıcı bir azap vardır.


Maide;37: Yüriydune en yahrucu minen nari ve ma hüm bi hariciyne minha ve lehüm azabün mukıym

Onlar, ateş'ten çıkmak isterler. Ama oradan çıkanlar değillerdir. Ve onlar için devamlı bir azap vardır.

Bu âyetlerde de uyarılar devam etmektedir:

• Mü’minler, felâha ermek [kurtulmak, zafer kazanmak, durumlarını koruyabilmek] için, Allah'a takvâlı davranmalıdır.

• Allah'a yaklaştıracak şeyleri aramalı, O'nun rızasını kazandıracak her türlü aracın peşinden koşmalı ve O'nun yolunda gayret göstermelidirler.

• Yeryüzündekilerin tümü ve onunla birlikte bir o kadarı daha küfredenlerin olsa ve kıyâmet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler, onlardan kabul edilmez ve onlar için can yakıcı bir azap vardır.

• Onlar, ateş'ten çıkmak isterler. Ama oradan çıkanlar değillerdir. Ve onlar için devamlı bir azap vardır.


وسيلة [vesîle], “kendisiyle bir başkasına ulaşılan, yaklaşılan şey” .
demektir.


Burada, mü’minlerden, kendilerini Allah'a yaklaştıracak ameller işlemeleri istenmektedir.

Kişiyi Allah'a yaklaştıracak amelleri de şu âyetlerden öğrenebilmekteyiz:

Hayır, hayır! Ona itaat etme! Secde et [teslim ol, boyun eğ] ve yakınlaş. (Alak/19)
Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlâtlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve sâlihâtı işlerse, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe/37)

Yine bedevî Araplardan kimi de vardır ki, onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve Elçi'nin destekleri edinir [sayar]. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah gafûr'dur, rahîm'dir. (Tevbe/99)


Şüphesiz şu, Rabb'lerinin haşyetinden [Rabb'lerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O'ndan uzaklaşma korkusundan] tirtir titreyen kimseler, Rabb'lerinin âyetlerine inanan kimseler, Rabb'lerine ortak tanımayan kimseler, şu, şüphesiz kendileri, Rabb'lerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve onun [iyilikler] için önde gidenlerdir. (Mü’minûn/57-61)

Muhâcir ve Ensâr'dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı oldular. Ve O [Allah], onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur. (Tevbe/100)

Öne geçenler de, öne geçenlerdir. İşte onlar [öne geçenler], yaklaştırılanlardır. (Vâkıa/10-11)

Ve yeryüzünde hiçbir dâbbeh/canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O [Allah], onun yerleşik yerini de geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır. (Hûd/6)

Ve andolsun ki, Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık [size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik]. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular kılmıştık [vermiştik]. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir fayda sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi. (Ahkâf/26)

Hayır, hayır! “Ebrâr”ın kaydı, kesinlikle illiyyîn'dedir. –İlliyyîn'in ne olduğunu sana ne bildirdi?– Yaklaştırılmışların tanık olduğu rakamlanmış/yazılmış bir kayıttır! Şüphesiz ki “ebrâr”, elbette, naim'in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mühürü/neticesi misktir. Karışımı tesnim'dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. –Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar.– (Mutaffifîn/21-28)

Bazıları, buradaki vesîle sözcüğüne, “Allah'a götürecek, Allah ile kul arasında aracı olacak mürşit” manası vermektedirler, ki bu, tevhid ile bağdaşmayan, şirk içeren bir anlayıştır:

Dikkatli olun, hâlis din sadece Allah'a aittir. O'nun astlarından birtakım velîler edinenler, “Onlar [Allah'ın astlarından edindiğimiz velîler] bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz.” Şüphesiz kendilerinin ihtilaf edip durdukları şeylerde, onların arasında Allah hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve çok nankörün ta kendisi olan kişilere kılavuzluk etmez. (Zümer/3)

Ölü veya diriyi, peygamber veya sâlih kulu Allah'a aracı yapmaya kalkmak şirktir.
Şurası da unutulmamalıdır ki, Allah'a vesile arama yükümlülüğü, sadece Müslümanlar için değil, Peygamber için de geçerlidir. Zira Peygamber de bu âyetin muhatabıdır. Kişiler vesile oluyorsa, peygamberler kimi vesile edineceklerdir?


Kusursuzluk sadece Alalh'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Miralay
5. January 2011, 10:16 AM
Öncelikle dost1 beyfendinin yazdıkları, herşeyi yeterince açıklamış olarak düşünüyorum.

Mavi yazılar bana aittir.

Dostum bahsettiğim şey insanların telsis inancından kurtulup tevhid dinine girip ALLAH için namaz kılmalarıdır.
Ben tasavvufta hiç bir ulemanın falanca şeyh ALLAHın oğludur yada falanca Şeyh 2. bir ilahdır Öncelikle burada duralım isterseniz. Hangi tasavvuf kitabını açıp okuyacak olsanız; Ricalül gaybın yani Gavsların ,kutupların,Allah dostu olarak bilinen zatların Haşa! Cenabı Allah'ın yardımcısı olarak tabiat olaylarına tasarrufları olduğu;Kur'anda "Biz" diye geçen yerlerde bu zatları kastettiğini görürsünüz.yada Falanca Şeyhe ibadet edin,secde edin v.s emirler duymadım.evet hiçbir tarikatte öyle bir emir verilmez. Ama nedense uygulamada hiç te öyle olmadığına siz bile şahit olmuşsunuzdur. Şeyhin huzurunda el pençe divan durmalar. Şeyhinin gözüne bakmaktan korkmalar (direkt gözlerine bakarsan,nazarıyla seni yakar,kül edermiş),şeyhin türbesinde yapılan sapkınlıklar,türbede (merkadda) ibadet ettikten sonra anarya vites geri geri çıkmalar...vs Size göre vesilelerin hepsine tutunmak şirk olabilir.Bana göre vesile sadece araçtır amaç için kullanılır.Sizin bakış açınızdan bakıldığı zaman para kullanmakda şirktir.Doğru söylüyorsunuz. Her neyi araç olmaktan çıkarıp,amaç haline getirmişsek; o bizim putumuz olmuştur. Tasavvuf kitaplarında geçer mi,geçmez mi yorumu size bırakıyorum ama; uygulamada acaba şeyh araç mıdır,yoksa amaç mıdır? Yorum sizin.
Doktora gitmekte şirktir.
Zira para sayesinde bir şey satın alındığı sanılıyor yada doktor sayesinde şifa bulunduğuna inanılıyor.
Halbuki Rabbim senin mal sahibi olmanı murad etmişse onu satın alman için sana para nasip ediyor yahut iyileşmeni murad etmişşe doktoru vesile ediyor bunlar farklı şeylerdir.
Bu durumda bana söylermisin sen doktora gitmiyormusun?


Lat,menat,uzza,hubel'i de Kabe'ye getirenler de belki iyi niyetlilerdi."Ne var canım bunda bunlar para kazanma amacımız için araçtırlar" bile demişlerdir.
Sonuçta ne oldu? Gerçekten asıl amaç olan rant geliri araçları; başka insanlar için amaç oldular.

Put deyince hemen aklımıza heykeller gelmesin. Yukarıda da belirttiğim gibi; birşeyler bizim için araçsa sorun yok; amaaaa! eğer amaç haline dönüşmüşse o zaman farketmeden şirk bataklığına gömülüyoruz demektir.Bu ince çizgiyi kaybetmememiz lazımdır.

Tarikatte her gün letaifleri çekerken sıkça tekrarlanan,"İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RIDAKE MATLUBİ" yani "İlah'ım,Allahım maksadım,amacım sensin ve rızana talibim" ilkesine sadık kalarak,sadece Allah'ı maksat yani amaç edinenlere ne mutlu. Onlara selam olsun.

ebu Maruf
5. January 2011, 01:33 PM
Dostum bakın tasarrufla maliklik farklı şeylerdir.
Tasarrufu siz maliklik olarak algılarsanız o zaman bu düşüncenizde haklısınız.Lakin mülkiyet sahibi olmakla ona emanet edilen nimetin tasarrufunda olmak farklı şeylerdir.
ALLAHU TEALA 2. ilahdan bahsederken bakın ben bunu bir ayeti kerime ışığında izah etmeye çalışıyım.
Bakara 253
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar.
Bakın bu ayeti Kerimedede belirtildiği gibi ALLAH c.c peygamberine a.s mücizeler veriyor.
Bunu kullanmasa anlamı yoktur.Kullanırsa siz ilahlık taslama diyorsunuz ki bu yanlıştır.
Onun yaptığı şeylerden dolayıda onu ilah sanmakta yanlıştır.
İlahlık kavramı başka hiç bir şeye ihtiyac duymadan güçlere sahip olmak demektir.
Halbuki ne peygamberler nede evliyaullah o şekilde iddada bulunmaz aksine nimetin ALLAH dan geldiğini belirtir.Bu konu başlığı altındaki izahatta yapıldığı halde bunun ilahlık taslama olarak algılanmasının sebebini inanınki anlayamadım.
İnsan kendisi ALLAHın izni olmadıktan sonra yürüyebilirmi?Mümkün değildir.Fakat insanların bir çoğu yürüyor.Ve de yürüme yeteneği onlara ALLHU EALA istedikleri gibi tsarrufda bulunsun diye verilmiş.
Siz hiç diyebilirmisiniz şimdi insan yürüyerek ilahlık taslıyor.Lütfen biraz mantıklı bakalım olaylara.
Bize zahir olayların dışındaki kereamet yada mücizelerin yani olağan dışı algılanan meslelerin ilahlık olarak algılanması belki şunu atladığımızdan kaynaklanıyor olabilir.
Bizde öyle şeyler olmuyor ya bunlar olagan üstü insanlar olağan üstü insanlarda ilah olur haşa.
Halbuki bakın insan diyoruz.
İnsan ise yaratılmıştır.Yaratıln ilah olamaz.[/B]
yada Falanca Şeyhe ibadet edin,secde edin v.s emirler duymadım.evet hiçbir tarikatte öyle bir emir verilmez. Ama nedense uygulamada hiç te öyle olmadığına siz bile şahit olmuşsunuzdur. Şeyhin huzurunda el pençe divan durmalar. Şeyhinin gözüne bakmaktan korkmalar (direkt gözlerine bakarsan,nazarıyla seni yakar,kül edermiş),şeyhin türbesinde yapılan sapkınlıklar,türbede (merkadda) ibadet ettikten sonra anarya vites geri geri çıkmalar...vs Size göre vesilelerin hepsine tutunmak şirk olabilir.Bana göre vesile sadece araçtır amaç için kullanılır.Sizin bakış açınızdan bakıldığı zaman para kullanmakda şirktir.Doğru söylüyorsunuz. Her neyi araç olmaktan çıkarıp,amaç haline getirmişsek; o bizim putumuz olmuştur. Tasavvuf kitaplarında geçer mi,geçmez mi yorumu size bırakıyorum ama; uygulamada acaba şeyh araç mıdır,yoksa amaç mıdır? Yorum sizin.
Dostum şeyhi araç olmaktan çıkarıp amaç yapan kişi ister tasavvufta olsun ister haniflerde olsun ister şu cemaatte farketmez o kişi şirke doğru ilerler ALLAH MUHAFAZA.
Rabbim bütün kardeşlerimizi ve bizleri korusun.
Lakin bu olayı genelleme öyle düşünüyor olarak algılayıp top yekun onları zan altına koymak niyet okuyuculuğudur.
Halbuki kalblere tam anlamıyla vakıf olan ancak ALLAH c.c dır.
Bizler için bağlayıcı olan şahsın söyledikleridir.



Lat,menat,uzza,hubel'i de Kabe'ye getirenler de belki iyi niyetlilerdi."Ne var canım bunda bunlar para kazanma amacımız için araçtırlar" bile demişlerdir.
Sonuçta ne oldu? Gerçekten asıl amaç olan rant geliri araçları; başka insanlar için amaç oldular.
Dostum niyet okuyuculuğu yapmamak gerekli bunu ALLAH bilir asıl olan yol olarak tevhid yolunda olup olmamakdır.
Tevhid yolunda olupda sonra küfre giren Belamda Ayeti kerimede anlatılır.İş tevhid inancının belirlenmesindedir.Bize Göre Tevhid inancını açıklayan bir konu başlığında bu meseleyi daha detaylı müzakere edlim.Lakin inanki konumuz hadislerin gerekliliği yada gereksizliği olduğu halde döndü dolaştı akaide geldi.Konuları iyi müzakere edmiyoruz.Muallakda kalıyor.
Put deyince hemen aklımıza heykeller gelmesin. Yukarıda da belirttiğim gibi; birşeyler bizim için araçsa sorun yok; amaaaa! eğer amaç haline dönüşmüşse o zaman farketmeden şirk bataklığına gömülüyoruz demektir.Bu ince çizgiyi kaybetmememiz lazımdır.
Haklısın dostum nefse tapmakda şirktir.Şeyhe tapmakta.İlmine tapmakda.heykele tapmakta.

Tarikatte her gün letaifleri çekerken sıkça tekrarlanan,"İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RIDAKE MATLUBİ" yani "İlah'ım,Allahım maksadım,amacım sensin ve rızana talibim" ilkesine sadık kalarak,sadece Allah'ı maksat yani amaç edinenlere ne mutlu. Onlara selam olsun.

selam

Dostum şeyhin tasarrufu noktasında bir örnek vereyim.
Ben şeyh değilim lakin başımdan geçen bir olayı anlatayım.
Bir ara bir kaç arkadaşla oturuyoruz.Bir pekmez kavanozu geldi.Yanımdaki arkadaşların bir kısmı hariç çoğunluğu benden fiziksel olarak daha iri ve güçlü hepsi uzun süre açmaya çalıştılar fakat bir türlü açılmadı.Sonra Hacı sende bir dene dediler.
Bende aynen şöyle düşündüm.
ALLAHın ismini duyan her varlık nasılki acziyete düşer ve nasılki her molekul ve atom Rabbimin ismine ve emrine itaat eder.
Bismilahil -Kadir dedim ve hiç zorlanmadan kavanoz açıldı.Belki elimi bile dokundurmamışımdır.Bunu bir kaç kez yaşadım.Kardeşlerimede tavsiyede bulundum.Sizede tavsiye ederim.
Şimdi ben insanlara göre olağan üstü olarak kabul edilen bu olayı yani keramet yada ismi her neyse kendi gücümlemi yaptım.Yoksa ALLAHU TEALA nın lutfuylamı.
ALLAHın lutfuyla olduğu aşikardır ki ALLAH ın ismini kullanıyorum.
Ben buna ALLAHın verdiği ilimden istifade etmek derim.Ben açıl kavanoz açıl sana emrediyorum deseydim kavanozda açılsaydı kendimden sanırdım ALLAH Muhafaza o zaman sakatlarda olurdum.
İşte evliyaullahda maddelere üzerinde tasarruf kullanırken Rabbimin isimlerini kullanırlar.Bunu kötü niyetle yapmaya kalkanlar ise Belam ibni Baura gibileridir.Nasılki ALLAHın ilmini hikmetini ismi azamı nefsani duyguları için kullandı başına gelenler ayetlerde sabit.
Fakat o dahi ilahlık taslamamıştır zira ALLAHın ismini kullanmıştır.
İsa a.s Ölüleri dirilmek için ne kullanırdı kun bi iznillah.
Şimdi İsa a.s Efendimiz ilahlıkmı tasladı.ALLAHU TEALAnın ona öğrettiği ilimden istifade ederek tasarrufta bulundu.

Miralay
5. January 2011, 01:56 PM
ebu Maruf kardeşim

O kavanozu açarken bismillahil-Kadir değil de, şeyhimin himmetiyle deseydiniz şirke bulaşmış olmaz mıydınız?

Asıl anlatmak istediğim konu şudur. Siz hasta olsanız,şifa bulmak için doktora mı gidersiniz,yoksa Allah dostu diye bildiğiniz şeyhinizden medet mi istersiniz?

Tamam ikisi de tevessüldür. şirkle arasında çok ince bir çizgi vardır. Birincisi doktor,cenabı Allah'ın halkettiği tıp ilmini sünnetullah gereği kullanıyor.
Diğerinde ise,evinizde oturup,nasıl olsa şeyhim beni görüyor diyerek,himmet isteyerek şifa bulmaya çalışmaktır.

Doktora gittik. Doktor rabbimin bahşettiği tıp ilminin tüm imkanlarını kullandı. Lakin çare bulamadı. Elini açarsın rabbime dua edersin. Daha da olmadı. Haaa o zaman salih,sadık,takva ehli güzel bir müslüman kardeşinin yanında kendin için cenabı Allah'tan dua etmesini rica edersin. Zaten rızkın dolmuş,ömrün bitmişse hiçbirşey çare olmaz.

Yine de elimizdeki tüm çareleri deneyip,çaresizlik anında ya da daha evvel de olur durmadan tazarru,niyaz eylersin.

Rabbim tüm çareleri halkedendir.

tevhid_yolcusu
5. January 2011, 03:21 PM
üye tarafından silindi...

ebu Maruf
5. January 2011, 03:31 PM
ebu Maruf kardeşim

O kavanozu açarken bismillahil-Kadir değil de, şeyhimin himmetiyle deseydiniz şirke bulaşmış olmaz mıydınız?

Asıl anlatmak istediğim konu şudur. Siz hasta olsanız,şifa bulmak için doktora mı gidersiniz,yoksa Allah dostu diye bildiğiniz şeyhinizden medet mi istersiniz?

Tamam ikisi de tevessüldür. şirkle arasında çok ince bir çizgi vardır. Birincisi doktor,cenabı Allah'ın halkettiği tıp ilmini sünnetullah gereği kullanıyor.
Diğerinde ise,evinizde oturup,nasıl olsa şeyhim beni görüyor diyerek,himmet isteyerek şifa bulmaya çalışmaktır.

Doktora gittik. Doktor rabbimin bahşettiği tıp ilminin tüm imkanlarını kullandı. Lakin çare bulamadı. Elini açarsın rabbime dua edersin. Daha da olmadı. Haaa o zaman salih,sadık,takva ehli güzel bir müslüman kardeşinin yanında kendin için cenabı Allah'tan dua etmesini rica edersin. Zaten rızkın dolmuş,ömrün bitmişse hiçbirşey çare olmaz.

Yine de elimizdeki tüm çareleri deneyip,çaresizlik anında ya da daha evvel de olur durmadan tazarru,niyaz eylersin.

Rabbim tüm çareleri halkedendir.

Güzel kardeşim Miralay konu Şeyhin kerametinin nasıl oluştuğuna dairdir.
Ben Şeyhimden himmet istesem dahi himmetin yukardaki örnekdeki gibi geleceğini bilerek isterim.
Himmet isterken tam açılım olarak izah ediyimki anlaşılabilsin.
Şeyhim himmet et derken ben bilirim ki.Şeyhim RABBİMe dua edecek.Ona verilen ilimle Rabbimin isimlerini kullanarak Ona olan dostluğunun hatırına Rabbim benim işimi kolaylaştıracak.Doktorun zahiri ilmi ile evliyanın batını ilmi arasında fark akaid olarak yoktur.İkiside ilimden faydalanırlar.İkisininde bir şeye vesile olması ALLAH ın izniyledir.Arasındaki fark sadece doktor anatomi ilmine vakıftır.Evliya ise manevi ilme vakıftır.Doktor anatomi ilmini bilmesi sebebiyle duran kalbin elektro şok la tekrar çalışabileceğini ümit eder.elektro şok kullanır.
Evliya da Kun bi iznillah ile ölünün dirilebileceğine ümit eder.Sadece kullanılan şeyler farklıdır.ikiside ölünün dirilmesi diyelim yada kalbin tekrar çalışması diyelim her neyse bu olaya vesile olurlar.Olayı yaratan ALLAH dır.
Nasıl oluyorda doktordan himmet istemek şirk olmuyorda şeyhden istemek şirk oluyor.
senin anladığına göre Süleyman a.s Efendimizde şirke düşmüş olur.
Neml süresi
38. (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir(Bu Himmet istemek değilmi hemde olağan üstü)?


39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.(Bak keramet yapacağını belirtiyor)
40. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise(Bak ne diyor bizim bahsettiğimiz meseleden ilim verilmiş yani kun biiznillah misali): Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.(Ne yaptı keramet gösteren evliyadan himmet istedi ve onu ALLAH dan bilip şükretti . Aynen bizim bahsettiğimiz gibi) Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir. *

Şimdi bu ayeti kerimede Süleyman a.s efendimiz ALLAH dan isteyemezmiydi.Peygamber olduğu halde duası başka insanlara göre daha makbul olduğu halde neden bir başkasından himmet istedi.
Bu şirk olmuş olsaydı böyle yaparmıydı.



selametle

Miralay
5. January 2011, 03:48 PM
Aleykümselam ebu Maruf kardeşim

Özür dilerim. Meramımı yanlış anlattım sanırım.

Doktora da gitseniz,Allah dostu olarak bildiğiniz bir zatın ya da salih bir arkadaşınızın yanına da gitseniz farketmez. Doktora gittiğinizde onun tıp ilmine güvenerek,ilaçla vesair tedavi talep etmenizle,şeyhin veya salih bir arkadaşınızın yanına gidip, yada telefonla sizin için dua etmesini rica etmek arasında fark yoktur; bunu şirk olarak görmüyorum.

Benim amacım,siz evinizdesiniz;şeyh efendi yüzlerce km uzaklıktaki evinde. Siz evinizde otururken,uzaktaki bir şahıstan himmet istemenin şirk olduğunu belirtmekti. Yani hani sofi arkadaşlarda bir inanış vardır. Şeyhimiz biz yatağımızda yatarken sağa mı döndük,sola mı döndük hepsinden haberdardır derler. Cenabı Allah'ın Latiful Habir,Semiul Basir sıfatlarına şeyhlerini de nazire yaparlar. Yapmayanları tenzih ederim. Lakin genelde edindiğim izlenim bu minvaldedir. Hele de ölmüş evliyadan himmet istemek yok mu; o da ayrı mesele. İşte ben bu konuyu demek istemiştim.

Selametle Allah'a emanet olunuz

ebu Maruf
5. January 2011, 04:49 PM
Sevgili Miralay kardeşim
Şu kişi görür yada göremez demem.ALLAHU TEALA o izni vermişse sende görebilirsin bende.
Zahiren Şeyhe gidip dua istemek en doğru olanıdır.
Lakin Rabıta vesilesi ile ben aklımdaki bir çok meseleye cevap buldum Kalbim mutmain oldu.
Anlayamadığım bazı Ayeti Kerimelerdeki hikmeti Vermiş olduğum bir fetvayı düzeltme.Yada zanla baktığım konulardaki düzeltmeleri Şeyhi rabıta vesilesi ile Rabbim lütfetti.
Ben tayyi mekan olayını bir ilim olarak görürüm.Bize göre süpermenlik olsada Rabbimin lütfuyla mümkün olduğuna inanırım zira bu Rabbim için zor değildir.
Nasılki şeytan bile kanlarımızda dolaşabiliyorsaki ALLAH c.c lanetlediği bir cinniye bile bu tasarrufu vermişşe dostlarına niye vermesin.Ben demem ki benim şeyhim senin şeyhi yada falan şeyh tayyi mekan yapabilir.
Lakin bu Ayetce sabittir.
ALLAH Rasulunun a.s tayyi mekan yapıp miraca çıktığı yada Süleyman a.s Efendimize melikenin tahtını getiren velinin tayyi mekan yaptığı belirtilmiştir.
İnsanda Kendi şeyhini ALLAHın dostu olduğuna inanıp ondan himmet istemeside kendisine tayyi mekan tasarrufu vermiş olduğuna inanmasıyla alakalıdır.
Yani bu birazda şahsı meselelerdir diyebiliriz.
Genel olarak bunun mümkün olup olamayacağı.Bunu talep etmenin şirk olup olamayacağıdır.
Tayyi mekan ALLAHU TEALA nın bir lütfudur hissiyatıyla bakıldığı zaman akaidi bir sorun yoktur.Lakin Onun dışındaki meselede malumdur zaten tayyi mekan olsada olmasada şirk olur.Tabiki bütün bunlara ne gerek var.Yapmayın emin olun diyebilirsiniz.
Fakat benim yıllardır tefekkürlerimden.Ayetleri ve hadisleri incelemelerimden.
ASıl tevhid inancının bu olduğu ortaya çıktı.Tabiki bu şahsi düşüncemdir.
Bağlayıcı değildir.Ben eskiden La ilahe illALLAH tevhidini ALLAHdan başka ilah yoktur.
Mahlukatın hepsi aynıdır gözüyle bakardım ki.Bu sadece Rabbimin haşa bir ilahdan başka bir şey olmadığını ilahın mana olarak sadece tapılacak bir olgu olduğunu anlardım.
Halbuki bu gereklimi diye sorulan şeyler vesilesi ile Rabbimin LATİF sıfatının tecellisini,CABBAR sıfatının tecellisine v.s sıfatlarının tecellilerini bir çoğuna şahid oldum.O'na olan inancım O' na olan güvenim arttı O' nu daha iyi tanımaya başladım.O ' na sadece tapmakdan ,ibadet etmekten başka sevmeye daha fazla bağlanmaya başladım.O'na Kulluk yapmanın lezzetini almaya başladım
Fakat sizinde belirttiğiniz üzere taassuba düşen insanlar olabilir.Onlarında kalblerinde yada bizimde kalblerimizde farkına varamadığımız şirk yada şirke götüren düşünce ve hissiyatlardan Rabbim hepimizi muhafaza eylesin.


saygılarımla

ebu Maruf
5. January 2011, 04:56 PM
Kur'an ayetleri hadislerdir Kur'anı anlamak için dışardan söze kitaba bilgiye hacet yoktur kuran kendisini tefsir eder. hadisler gerekli demek KİTAP ŞİRKİ İŞLEMEKDİR. SELAMLAR

Dostum peki sana vereceğim ayeti Kerimeleri bana açıklarmısın Kuran dışında her hangi bir kaynak kullanmadan

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
. 1

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
. 2

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ
. 3

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ
. 4

عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
. 5

ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ
. 6

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ
. 7

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
. 8

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
. 9

فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ
. 10

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ
. 11

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
. 12

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
. 13

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ
. 14

عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
. 15

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
. 16

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
. 17

لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ



saygılarımla

Miralay
5. January 2011, 05:10 PM
Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.

Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız.

Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum.

Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir.

Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya :)

Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim.

Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur.

Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz.

Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz?

Tamam tümden de reddedelim mi?

Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz.

Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar.

Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek.

Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti.

Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim.

Saygılarımla

ebu Maruf
6. January 2011, 12:16 AM
Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.
Dostum bu sayfanın üstünde tevhid yolcusu kardeşin yazdığı Kur'an ayetleri hadislerdir Kur'anı anlamak için dışardan söze kitaba bilgiye hacet yoktur kuran kendisini tefsir eder. hadisler gerekli demek KİTAP ŞİRKİ İŞLEMEKDİR. SELAMLAR bu yazıdan bu sizin yazdığınız izlenim oluşuyor.Tabiki hepinizin öyle olmadığı malum yazdıklarınızdan lakin bazı kişilerin görüşleride bu şekildedir.

Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız.
Sizin yazılarınızdan anladığımda budur.Lakin konu başlığını size nisbet değil hadis kaynağını kabul etmeyenler için yazmıştım.Fakat sizinle müzakere ediyoruz:))
Aslında çokda memnunum zira benim gözlemlediğim seviyeli bir müzakere oluyor.Size bunun için teşekkür ederim.İnşaALLAH aynı zanda sizde oluşmuştur.

Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum.

Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir.
Bu Sözünüze bir çok yönüyle katılıyorum.Sadece küçük bir farkla öncelikle tevatür hadislerin ayrı bir durumu olduğunu düşünüyorum.Zira bir çok kişinin hatta toplulukların söylemini kabul ettiği birbirinden bağımsız ve alakaları olmayan ve Sahabe ye kadar farklı yollardan duydukları belirtilen.Rivayet edenlerin çokluğu ve artık mantıken yalan olması imkansız olan rivayetlerin ALLAH Rasulune a.s ait olduğunun kabulu gereklidir.
Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya :)

Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim.

Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur.

Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz.

Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz?
Dostum Akaid uslunü okursan akaid uslüne göre mütevatir hadisler ve Ayeti Kerimeler dışında hiç bir kaynak iman ile ilgili kaynak olarak gösterilemez.O sebebden dolayıda akaid kitabları ciltler dolusu değildir.
fıkıh konusuna gelince bir meselede verilen fetva şahsın ictihatı olarak kendi zannınca ALLAH RAsulunun s.a.v söylevi olup olmadığına kananata bağlıdır.
O müctehid O rivayetin ALLAH Rasulune ait olduğuna kanaat ederseki herkesin süzgeç sistemi farklıdır.Sadece Kuran süzgeçinden geçirilirken algılamalardaki farklılıklardan bahsediyorum.Bu durumda verilen fetvanın zanni hadis kabul edilerek verildiğini göz önüne alınca.Cedelleşmek yada hakaretten yada tamamen red etmekten çok.Bana göre bu rivayet ALLAH RAsulune s.a.v ait değildir deyip kendi görüşünün belirtilmesi gerekmektedir.
Zira Her rivayetin ALLAH Rasulune s.a.v ait olmama ihtimali olduğu gibi Onun s.a.v Sözü olduğunun ihtimalide söz konusudur.
O yüzden müctehid İmamlarda kendi görüşlerini belirttikten sonra şunu eklerler sahih bir rivayet bulursanız.Bizim ictihadımızada tearüz ediyorsa bizimde görüşümüz Hadisin görüşü olur.

Tamam tümden de reddedelim mi?

Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz.

Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar.

Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek.
Öncelikle Müminler ALLAH Rasulune iftirada bulunmaz hüsnü zannı ile bakılırsa ki Ayet kötü zandan sakındırır.Belki unutkanlık denebilir.Bu durumda unutkanlık olsa yada ard niyetlilik olsa bunu destekleyen başka tarikli rivayetler olması hele hele bu tariklerin mana olarak yada lafzen yüzlerce olması bunun mütevatir dediğimiz boyuta ulaşması manasına gelir.Bu durumda unutkanlık yada ard niyet aranamaz.Zira hepsinin art niyetli yada hepsinin aynı şekilde unuttuğunu kabul etmek gereklidirki.Bu mantıken mümkün değildir bunlara o yüzden tevatür denilir.
Gelelim ehad yada meşhur hadislere.İslam alimlerinin tevatürü ile hadis rivayetlerindeki hassasiyet belirtilmiştir.
Yalancılığına yada fasıklığına alenen şahid olunmuş kişilerden rivayet kabul edilmemiştir.Raviler rivayet alınmadan önce içinde bulunduğu toplumda incelenmiş ve toplumun referansı alınmıştır.Yani iftiracı olma ihtimali minimuma indirilmiştir.Ya yıllar boyunca kendini çok iyi gizlemiş bir müşrik olacaktır yada mümin.
Bu sebebden dolayıda hiç bir ravi eğerki rivayetleri hadis kitaplarına girmişşe insanlar tarafından ard niyetli olarak görülmez.Tabiki kalpleri bilen ALLAH dır.Lakin Yine ALLAHU TEALA fasıklardan gelen haberi araştırın diye buyururken müminden gelen haberede inanmamız gerektiğini bildiriyor.
Bu durumda tek sorun ravinin unutkanlığı kalıyor.
Zaten bazı hadis rivayetleri arasındaki tearuzların sebebide bu olarak belirtilir.
Bunlardan hangisinin kabulunu de yine Kuran akıl süzgecinden geçirerek belirleriz.Yani Ayetlerden anladığımız hangisi ile tearuz ediyorsa onun zayıf diğerinin sahih olduğunu kabul ederiz.
Eğerki rivayet ehad haber ise bunu alıp almamak konusunda ciddi bir fikir birliği olmamakla birlikte kabulunun Kuranla tearuzu olmadığı taktirde daha iyi olacağı bildirilmiştir.
Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti.

Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim.
Amenna ve sadakna
Zaten hadislerin kaynak alınma amacı Kuranı daha iyi anlayabilmek için değilmidir.Ayrıca bu sözde hanif yolunda olduklarını belirtenler arasında çokça kullanılır.Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim
Hiç bir ehli sünnet inancına sahip kişi yoktur ki Kurandan daha büyük bir kaynak olduğunu iddia etsin.Bunu slogan edinmenizin sebebi nedir acaba?Bir cemaatin yada topluluğun KURANdan daha büyük kaynak olarak şu vardır dediğinemi şahid oldunuz.Bence sloganınız yanlış anlamayın lütfen fakat negatif bir hava oluşturuyor.
Saygılarımla


selametle

Miralay
6. January 2011, 01:41 AM
Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim.

Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır.

-Kitap (Kur'an)
-Hadis (veya sünnet)
-İcmayı ümmet
-Kıyası fukaha

Buraya kadar eh,güzel diyelim.
Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.)

Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır.
Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım.
Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar.

İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim.

Saygılarımla
Allah'a emanet olunuz.

Anonymous
6. January 2011, 09:16 AM
Dostum bahsettiğim şey insanların telsis inancından kurtulup tevhid dinine girip ALLAH için namaz kılmalarıdır.
Ben tasavvufta hiç bir ulemanın falanca şeyh ALLAHın oğludur yada falanca Şeyh 2. bir ilahdır yada Falanca Şeyhe ibadet edin,secde edin v.s emirler duymadım.Size göre vesilelerin hepsine tutunmak şirk olabilir.Bana göre vesile sadece araçtır amaç için kullanılır.Sizin bakış açınızdan bakıldığı zaman para kullanmakda şirktir.
Doktora gitmekte şirktir.
Zira para sayesinde bir şey satın alındığı sanılıyor yada doktor sayesinde şifa bulunduğuna inanılıyor.
Halbuki Rabbim senin mal sahibi olmanı murad etmişse onu satın alman için sana para nasip ediyor yahut iyileşmeni murad etmişşe doktoru vesile ediyor bunlar farklı şeylerdir.
Bu durumda bana söylermisin sen doktora gitmiyormusun?


Sevgili kardeşim.
Doktora gitmek ile şeyhe gitmek arasında dağlar kadar fark vardır. Siz olaylara düz mantıkla yaklaşıyorsunuz. O halde ben Müslüman değil herhangi bir din adamına da gidebilirim anlamına geliyor. Halbuki ben boğazım ağrısa başka doktora, bacağım ağrısa başka doktora gidiyorum. Doktorlar şerefsiz olup da adam toplama kaygısı gütmedikleri için yanlış gitsem bile doğru doktora yönlendiriyorlar.

Fakat din farklı bir konu. Hepimizin yaşam amacımızdan bahsediyoruz. Bu konuda gidilecek tek Merci Allah'dır yani onun kitabıdır. Allah ise kitabında başka bir yetkili merci göstermemiş. Ayrıca ne kendimizin ne de kimsenin hidayette olacağını tam olarak bilemeyeceğimizi üstüne basa basa söylemiş. Yani Allah birine gidin körü körüne bağlanın dememiş, onun yerine kitap göndermiş.

İlim açısından bakarsak da şu şekilde düşünüyorum:
Ben Matematik öğrenmek istediğimde bir matematik öğretmeninden öğrenirim ama o benim gözümde sadece matematik öğretmenidir. Eğer elimde "mutlak doğru olduğuna inandığım" rehber niteliğinde bir matematik kitabı varsa o matematik hocası tahtaya yanlış bir şey yazdığında "hooop" derim. Benim onun kadar matematik bilmiyor oluşum onun yanlışını görmeme engel değildir. Önümüzde apaçık kitap mevcutken tamamen farklı şeyler zırvalayan matematik öğretmenine teslim olmak demek matematik kitabından ve matematik ilminden sapmak demektir.

Kısacası alimden faydalanmak ile alime teslim olmak arasındaki farkı anlatmaya çalışıyoruz. Müslüman kişi yalnızca Allaha koşulsuz teslim olandır ona buna değil. Zaten Allah kimin hidayette olduğunun bilgisinin yalnızca kendisinde olduğunu söylemesine rağmen bir alim "bana teslim olun kurtuluş bende ve benim anlattıklarımda" diyorsa ve muhkem konular haricinde görüş bildiriyorsa ve bu görüşlerle etrafına adam topluyorsa yani hidayette olduğunu bilemeyeceğine rağmen o sorumluluğun altına giriyorsa bana göre hidayette falan değildir. Bildiğini paylaşmak ile o durum farklıdır. Şahsen ben muhkem ayetlere dayanmayan hiç bir yorumumu, Kuranı açıp da doğrusunu araştırmayacak yani doğrudan benim söylediğim ile amel edecek kadar bana bağlı birisi ile ASLA paylaşmam. Yani bu sorumluluğun altına girmem. Yargı günü benim kendi yanlışlarım bana fazlasıyla yeter.





Dostum bakın tasarrufla maliklik farklı şeylerdir.
Tasarrufu siz maliklik olarak algılarsanız o zaman bu düşüncenizde haklısınız.Lakin mülkiyet sahibi olmakla ona emanet edilen nimetin tasarrufunda olmak farklı şeylerdir.
ALLAHU TEALA 2. ilahdan bahsederken bakın ben bunu bir ayeti kerime ışığında izah etmeye çalışıyım.
Bakara 253
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar.
Bakın bu ayeti Kerimedede belirtildiği gibi ALLAH c.c peygamberine a.s mücizeler veriyor.
Bunu kullanmasa anlamı yoktur.Kullanırsa siz ilahlık taslama diyorsunuz ki bu yanlıştır.
Onun yaptığı şeylerden dolayıda onu ilah sanmakta yanlıştır.
İlahlık kavramı başka hiç bir şeye ihtiyac duymadan güçlere sahip olmak demektir.
Halbuki ne peygamberler nede evliyaullah o şekilde iddada bulunmaz aksine nimetin ALLAH dan geldiğini belirtir.Bu konu başlığı altındaki izahatta yapıldığı halde bunun ilahlık taslama olarak algılanmasının sebebini inanınki anlayamadım.
İnsan kendisi ALLAHın izni olmadıktan sonra yürüyebilirmi?Mümkün değildir.Fakat insanların bir çoğu yürüyor.Ve de yürüme yeteneği onlara ALLHU EALA istedikleri gibi tsarrufda bulunsun diye verilmiş.
Siz hiç diyebilirmisiniz şimdi insan yürüyerek ilahlık taslıyor.Lütfen biraz mantıklı bakalım olaylara.
Bize zahir olayların dışındaki kereamet yada mücizelerin yani olağan dışı algılanan meslelerin ilahlık olarak algılanması belki şunu atladığımızdan kaynaklanıyor olabilir.
Bizde öyle şeyler olmuyor ya bunlar olagan üstü insanlar olağan üstü insanlarda ilah olur haşa.
Halbuki bakın insan diyoruz.
İnsan ise yaratılmıştır.Yaratıln ilah olamaz.


Sevgili kardeşim. Bir ayet vermişsiniz ama ayet ile alakası olmayan bir sonuç çıkartmışsınız. Bence siz görüşünüze delil arayarak ayeti yanlış yorumluyorsunuz. O ayete bakınca "Allah peygamberlere mucizeler vermiş, onlar da bu mucizeleri kullanma tasarrufundaymışlar" gibi bir sonuç çıkartamadım. Sırf Musa peygamberin hayatını okusanız bile bunun aksinin olduğunu yani mucizelerin onların tasarrufunda olmadığını anlarsınız (tabi saçma uydurmalardan değil yalnızca Kuran'dan).

Şeyhler ancak müritlerinin arasındayken ve tabi toplu halde "kafalarını buldukları esnada" uçabilirler. Bizim aramızda uçamazlar. Bunun İslamla ilgisi yoktur kafa bulma ayinleri her dinde her kültürde vardır. Ayrıca bir araya gelip uyuşturucu partisi yapmak ve dumanlanmak da benzer bir iştir. Şeytanın elini attığı her yerde benzer şeyleri görebilirsiniz. Onlara böylece yaptıkları güzel gösterilir ve bu saçmalıklara bakarak "demek ki hakyoldayız hidayetteyiz, yaşasın YÜCE önderimiz/yolumuz" diye kendilerini kandırırlar. Zaten iblis de "kamil insan/üstün insan/melek gibi insan" masalı ile Ademi kandırmıştı. İnsanın içinde buna inanmaya meyil var çünkü hiç kimse Allahın yarattığı gibi normal olmaktan memnun değil. Allah nankör kişiyi doğruya kılavuzlamaz.



Dostum şeyhin tasarrufu noktasında bir örnek vereyim.
Ben şeyh değilim lakin başımdan geçen bir olayı anlatayım.
Bir ara bir kaç arkadaşla oturuyoruz.Bir pekmez kavanozu geldi.Yanımdaki arkadaşların bir kısmı hariç çoğunluğu benden fiziksel olarak daha iri ve güçlü hepsi uzun süre açmaya çalıştılar fakat bir türlü açılmadı.Sonra Hacı sende bir dene dediler.
Bende aynen şöyle düşündüm.
ALLAHın ismini duyan her varlık nasılki acziyete düşer ve nasılki her molekul ve atom Rabbimin ismine ve emrine itaat eder.
Bismilahil -Kadir dedim ve hiç zorlanmadan kavanoz açıldı.Belki elimi bile dokundurmamışımdır.Bunu bir kaç kez yaşadım.Kardeşlerimede tavsiyede bulundum.Sizede tavsiye ederim.
Şimdi ben insanlara göre olağan üstü olarak kabul edilen bu olayı yani keramet yada ismi her neyse kendi gücümlemi yaptım.Yoksa ALLAHU TEALA nın lutfuylamı.
ALLAHın lutfuyla olduğu aşikardır ki ALLAH ın ismini kullanıyorum.
Ben buna ALLAHın verdiği ilimden istifade etmek derim.Ben açıl kavanoz açıl sana emrediyorum deseydim kavanozda açılsaydı kendimden sanırdım ALLAH Muhafaza o zaman sakatlarda olurdum.
İşte evliyaullahda maddelere üzerinde tasarruf kullanırken Rabbimin isimlerini kullanırlar.Bunu kötü niyetle yapmaya kalkanlar ise Belam ibni Baura gibileridir.Nasılki ALLAHın ilmini hikmetini ismi azamı nefsani duyguları için kullandı başına gelenler ayetlerde sabit.
Fakat o dahi ilahlık taslamamıştır zira ALLAHın ismini kullanmıştır.
İsa a.s Ölüleri dirilmek için ne kullanırdı kun bi iznillah.
Şimdi İsa a.s Efendimiz ilahlıkmı tasladı.ALLAHU TEALAnın ona öğrettiği ilimden istifade ederek tasarrufta bulundu.

Sevgili kardeşim şeytanın en büyük hilelerinden birisi şirki gizlemektir. Yani şirkten nefret edeni de şirke düşürebilir.

Öncelikle şunu bilin ki, Allahın tılsımlı isimleri, duaları, ayetlerin gizli sırları vb yoktur. İsimlerin, duaların, ayetlerin vb. güçleri yoktur. Siz kavanozun açılmasını kendinizden görmüyorsunuz ama her ne kadar "açılmasını Allaha bağlıyorum" deseniz de aslında yazı arasında gizlediğiniz gibi kavanozun açılmasını VESİLE kıldığınız İSME bağlamışsınız. Bu söyleminiz aynı "cevşen takınca bişey olmaz, felak nas okuyunca kötülüklerden kurtulursun" uydurmalarına benziyor. Sizi felak nas gibi sureler korumaz. Ya da onları falanca sayı okuduğunuz için Allah korumaz. Yapmanız gereken felak nasın anlamını öğrenmek ve orada anlatılanı akletmek yani Allaha tam güvenip sığındığınızda korkacak bir şey olmadığını görmektir. Felak nası temiz bir kafayla okuyan herkes bunu görebilir Yani kötülükten korunmanın yolu Allaha kusursuz iman ve güvendir. Eğer siz korunmayı felağa nasa, kavanoz kapağının açılmasını Allahın x ismine, bir şeyi bazı esmaları kullanmaya vb. bağlarsanız şeytanın tuzağına düşmüşsünüz demektir. Bu Allahın ilmi değil şeytanın ilmidir. Bir ilimde Allahın sıfat veya sözlerinin kullanılması Rabbani ilim olduğunu göstermez. Birisine küfrettiğinizde de içinde mutlaka küfrettiğinizin ismi geçer.

Örneğin muska din dışıdır. İçinde ne yazdığı önemli değil. Kimisi muskayı içine kuran ayeti yazarak meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu yalnızca kandırmaktır ama Allahı kimse kandıramaz.

Yaa işte böyle. vesile vesile derken nerelere geliyor insan.

Allah yoldan sapanın da saptığı yolu kolaylaştırır (bkz: leyl suresi) Yani sapana da bizzat yardımcı olur, ya da şeytanın yardımcı olmasına izin verir. O yüzden doğru yolda olduğunuza emin olmak yerine karşılaştığınız her kolaylıkta da kendinizi ve inançlarınızı sorgulamanızı öneririm.



Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. (Zümer 45)


Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. Hayır, yalnız Allah'a kulluk etmeli ve (O'na) şükredenlerden olmalısın! (Zümer 65-66)

Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. (Araf 30)


Kim Rahman'ın zikrine(Kur'an'a) şaşı bakarsa,Biz ona, şeytanı sararız. O şeytan, ona arkadaş olur. Muhakkak onlar(şeytanlar), onları yoldan engellerler ve onlar kendilerinin hidayet üzere olduğunu zannederler. Bize geldiği zaman (o kimse) der ki: "Keşke benimle senin aranda, iki doğu uzaklığı olsaydı. Sen ne kötü arkadaşsın."(Zuhruf 36-38)


"Yazıklar olsun bana, keşke ben filanı dost edinmeseydim." "Bana geldikten sonra beni zikirden(Kur'an'dan) saptırdı. Şeytan, insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır."
Ve elçi dedi ki: "Ey Rabb'im, muhakkak benim kavmim, şu Kur'an'ı terk etti." (Furkan 28-30)


Onlar Kur'an'ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa onların kalpleri kilitli midir?
Muhakkak o kimseler ki, kendilerine hidayet ortaya çıktıktan sonra gerisin geri dönerler. Şeytan onları sürüklemiştir ve onları uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed 24-25)


Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

Bkz: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2121

ebu Maruf
6. January 2011, 04:10 PM
Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim.

Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır.

-Kitap (Kur'an)
-Hadis (veya sünnet)
-İcmayı ümmet
-Kıyası fukaha

Buraya kadar eh,güzel diyelim.
Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.)

Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır.
Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım.
Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar.
Dostum öncelikle geniş fıkıh kitaplarındaki görüşlerin müzakere ediliş yöntemini incelersen sanırım uslün nasıl uygulandığını görürsün sanıyorum

İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim.
Estağfirullah dostum benden niye özür dileyeceksin.El asl kitabını okudunmu bilemiyorum.Bu imam Muhammed in kitabıdır.Arapça olan bu kitapda istediğini bulabilirsin sanıyorum.Zaten Hanefi kaynaklarının ilkidir.Ayrıca molla Husrevin düreride aradığın tarzdadır.
Fakat sana tavsiye edeceğim en önemlisi İbni Abidindir.Bu kitap 18 cilt olmakla birlikte her mesele detaylı şekilde incelenmiştir.
Ayrıca muvatta yine ayet ve hadis kaynaklarıyla yazılmış mezheb kitabıdır.
Yine İmam Şafinin er-Risalesini incelemenide tavsiye ederim.
Saygılarımla
Allah'a emanet olunuz.



Selametle

ebu Maruf
6. January 2011, 05:18 PM
Sevgili kardeşim.
Doktora gitmek ile şeyhe gitmek arasında dağlar kadar fark vardır. Siz olaylara düz mantıkla yaklaşıyorsunuz. O halde ben Müslüman değil herhangi bir din adamına da gidebilirim anlamına geliyor. Halbuki ben boğazım ağrısa başka doktora, bacağım ağrısa başka doktora gidiyorum. Doktorlar şerefsiz olup da adam toplama kaygısı gütmedikleri için yanlış gitsem bile doğru doktora yönlendiriyorlar.
Dostum burdaki meseleyi izah etmeye çalıştım.Doktor nasıl vesile ise şeyhde öyle vesiledir.
Ben demedimki ameliyat olacagında kasab a git:))
Bunu nasıl öyle algıladın anlayamadım.
Fakat din farklı bir konu. Hepimizin yaşam amacımızdan bahsediyoruz. Bu konuda gidilecek tek Merci Allah'dır yani onun kitabıdır. Allah ise kitabında başka bir yetkili merci göstermemiş. Ayrıca ne kendimizin ne de kimsenin hidayette olacağını tam olarak bilemeyeceğimizi üstüne basa basa söylemiş. Yani Allah birine gidin körü körüne bağlanın dememiş, onun yerine kitap göndermiş.
Dostum zaten körü körüne bağlanmayı iddia eden yok yazılarımı dikkatle okursanız sanırım ne demek istediğimi anlarsınız.Biz ALLAHIN kelamını bırakında başka şeyleremi uyun diyoruz.Benim hangi yazımda o şeklilde bir şey yazdımki.Defalarca ama defalarca şeyhlerinde hadislerinde hocalarında Kuranı daha iyi anlaşılması için vesile olarak kullanılmasını yazdım.Bu neden anlaşılmıyorda halen söylemediğimiz şeyleri söylüyormuşuz gibi yazıyorsunuz.

İlim açısından bakarsak da şu şekilde düşünüyorum:
Ben Matematik öğrenmek istediğimde bir matematik öğretmeninden öğrenirim ama o benim gözümde sadece matematik öğretmenidir. Eğer elimde "mutlak doğru olduğuna inandığım" rehber niteliğinde bir matematik kitabı varsa o matematik hocası tahtaya yanlış bir şey yazdığında "hooop" derim. Benim onun kadar matematik bilmiyor oluşum onun yanlışını görmeme engel değildir. Önümüzde apaçık kitap mevcutken tamamen farklı şeyler zırvalayan matematik öğretmenine teslim olmak demek matematik kitabından ve matematik ilminden sapmak demektir.
Doğru hareket ediyorsunuz dostum.Bende olsam öyle yaparım.
Kısacası alimden faydalanmak ile alime teslim olmak arasındaki farkı anlatmaya çalışıyoruz. Müslüman kişi yalnızca Allaha koşulsuz teslim olandır ona buna değil. Zaten Allah kimin hidayette olduğunun bilgisinin yalnızca kendisinde olduğunu söylemesine rağmen bir alim "bana teslim olun kurtuluş bende ve benim anlattıklarımda" diyorsa ve muhkem konular haricinde görüş bildiriyorsa ve bu görüşlerle etrafına adam topluyorsa yani hidayette olduğunu bilemeyeceğine rağmen o sorumluluğun altına giriyorsa bana göre hidayette falan değildir. Bildiğini paylaşmak ile o durum farklıdır. Şahsen ben muhkem ayetlere dayanmayan hiç bir yorumumu, Kuranı açıp da doğrusunu araştırmayacak yani doğrudan benim söylediğim ile amel edecek kadar bana bağlı birisi ile ASLA paylaşmam. Yani bu sorumluluğun altına girmem. Yargı günü benim kendi yanlışlarım bana fazlasıyla yeter.
Kim demişki bana teslim olun diye, dostum her zaman kulaktan duyma yada birilerinin söylevleri ile zanlarda buluınuyor.
Bu bahsettiğiniz meseleyi ben sadece bir kitapta okudum.Ordakide teslimet adına değil yolun doğrulunu izahetendir.
Yoksa falanca şahıs bana teslim olun diye bir şey okumadım.Varsa böyle bir kaynak bende görüyüm.
Şeyhe teslim olmanın ehemmiyeti ile ilgili musalladaki bir ölü gibi olmalı ifadesi müridin izleyeceği yol ile alakalıdır.Ama bunu hiç bir şeyh kendine işareten dememiştir.Buda yıllar öncesi mübareklerin sözleridir.
Şimdiki şeyh olduğuna inandığım zatların ağızlarından ben hiç bir zaman ben şeyhim ifadesi bile duymadım ki bırak bana teslim olun demeyi.
Varsa öyle birisi bende bileyim.


Sevgili kardeşim. Bir ayet vermişsiniz ama ayet ile alakası olmayan bir sonuç çıkartmışsınız. Bence siz görüşünüze delil arayarak ayeti yanlış yorumluyorsunuz. O ayete bakınca "Allah peygamberlere mucizeler vermiş, onlar da bu mucizeleri kullanma tasarrufundaymışlar" gibi bir sonuç çıkartamadım. Sırf Musa peygamberin hayatını okusanız bile bunun aksinin olduğunu yani mucizelerin onların tasarrufunda olmadığını anlarsınız (tabi saçma uydurmalardan değil yalnızca Kuran'dan).
Dostum ben mücizelerede kerametlerede sadece ilim gözüyle bakarım.Başımdan o kadar keramet geçti ki bana olağan üstü gelmediğinden olabilir.Mücizeler dediğiniz şey ALLAHIN ismiyle maddenin atomunun değişmesinden başka bir şey değilidir.Senin bismillah deyip dememekte Rabbim seni serbest bırakmış doğrumu?Bu senin tasarrufunda değilmi?Sen tasarrufu şöyle anlıyorsan yani ben sihirli güçlerimle maddeye tesir ederim diye tabiki o zaman haklısın.Lakin mücize dediğimiz yada keramet dediğimiz şeyin aslını kaç kere izah etmeye çalıştık.
Mademki senin Bismillah yada bismil-KAdir yada başka bir esmayı söylemen senin tasarrufunda bunun ne gibi bir sakıncası varki.Bunun neden büyütüldüğünüde anlayamıyorum
Şeyhler ancak müritlerinin arasındayken ve tabi toplu halde "kafalarını buldukları esnada" uçabilirler. Bizim aramızda uçamazlar. Bunun İslamla ilgisi yoktur kafa bulma ayinleri her dinde her kültürde vardır.
Dostum sizin tasavvuf anlayışınız bumudur yada keramet anlayışınız. :))) ALLAH ın dostu isen atletizm yarışmalarına katılmak için uçmazsınki.Zaten o zaman ALLAH dostu olamazsın.Kendi nefsin için kullanacağın ilimi ALLAH sana verirmi?Ayrıca bir araya gelip uyuşturucu partisi yapmak ve dumanlanmak da benzer bir iştir. Şeytanın elini attığı her yerde benzer şeyleri görebilirsiniz. Onlara böylece yaptıkları güzel gösterilir ve bu saçmalıklara bakarak "demek ki hakyoldayız hidayetteyiz, yaşasın YÜCE önderimiz/yolumuz" diye kendilerini kandırırlar. Zaten iblis de "kamil insan/üstün insan/melek gibi insan" masalı ile Ademi kandırmıştı. İnsanın içinde buna inanmaya meyil var çünkü hiç kimse Allahın yarattığı gibi normal olmaktan memnun değil. Allah nankör kişiyi doğruya kılavuzlamaz.

Sevgili kardeşim şeytanın en büyük hilelerinden birisi şirki gizlemektir. Yani şirkten nefret edeni de şirke düşürebilir.

Öncelikle şunu bilin ki, Allahın tılsımlı isimleri, duaları, ayetlerin gizli sırları vb yoktur.
Daha geçenlerde japonlar su üzerinde deney yapmışlar suyun müzikle farklı moleküler yapıya döndüğünün farkına varmışlar.Müzikler bile değişmesine vesile oluyorda CABBAR olan Rabbimin ismininmi etkisi olmayacak.Daha geçenlerde ALLAHIN ismiyle kesilen hayvanlarla ALLAHIn ismi okumadan kesilen hayvanların etleri incelemek için 30 tane profosör birlikte incelemeye girmişler.Alakadar ediyorsa incele.
ALLAHın ismi İsimlerin, duaların, ayetlerin vb. güçleri yoktur. Siz kavanozun açılmasını kendinizden görmüyorsunuz ama her ne kadar "açılmasını Allaha bağlıyorum" deseniz de aslında yazı arasında gizlediğiniz gibi kavanozun açılmasını VESİLE kıldığınız İSME bağlamışsınız. Bu söyleminiz aynı "cevşen takınca bişey olmaz, felak nas okuyunca kötülüklerden kurtulursun" uydurmalarına benziyor. Sizi felak nas gibi sureler korumaz. Ya da onları falanca sayı okuduğunuz için Allah korumaz. Yapmanız gereken felak nasın anlamını öğrenmek ve orada anlatılanı akletmek yani Allaha tam güvenip sığındığınızda korkacak bir şey olmadığını görmektir.
Dostum kutsal olmayan Kuran a sıradan bir kitap olarak bakıyorsan neden ALLAHU Teala oa dokunacak olan insanların temizlenmesini istemiş.Sizin Kurana verdiğiniz değer bumudur.Sen ne diye dua ediyorsun ki.Rabbim beni bağışla diye.Ağzından çıkan kelimelerle bismillah arasındaki fark nedir.Neden ALLAHU TEALA Kuran okumaya başlamadan önce kovulmuş şeytandan ALLAha sığın onun ismiyle başla diyorki.MAdem ALLAHın isimleri vesile olamaz senin ismin mi vesile olur.Bu nasıl bir ALLAH ve Kuran inancı.
ALLAH sadece yaratmış sonarada haşa sümme haşa sümme kella haşa elini ayağını herşeyden çekmişmi. Felak nası temiz bir kafayla okuyan herkes bunu görebilir Yani kötülükten korunmanın yolu Allaha kusursuz iman ve güvendir. Eğer siz korunmayı felağa nasa, kavanoz kapağının açılmasını Allahın x ismine, bir şeyi bazı esmaları kullanmaya vb. bağlarsanız şeytanın tuzağına düşmüşsünüz demektir. Bu Allahın ilmi değil şeytanın ilmidir. Bir ilimde Allahın sıfat veya sözlerinin kullanılması Rabbani ilim olduğunu göstermez. Birisine küfrettiğinizde de içinde mutlaka küfrettiğinizin ismi geçer.

Örneğin muska din dışıdır. İçinde ne yazdığı önemli değil. Kimisi muskayı içine kuran ayeti yazarak meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu yalnızca kandırmaktır ama Allahı kimse kandıramaz.

Yaa işte böyle. vesile vesile derken nerelere geliyor insan.
Ne yapacağız vesile yoksa senin anlattıkların ALLAHIN sözlerimidir.Sen vesile değilmisin bu nasıl bir bakış açısı anlayamıyorum.Sen nasıl yazıyosun bu yazıları bilgisayarın tuşlarına basan ALLAH mıdır.Sen parmaklarının vesilesi ile özgür iradeni kullanıp yazı yazma fiilini gerçekleştirmiyormusun.Yoksa sen süpermensinde parmaklarını kullanmadan ALLAHIn isimlerini kullanmadan beyin gücünlemi yazıyosun
Allah yoldan sapanın da saptığı yolu kolaylaştırır (bkz: leyl suresi) Yani sapana da bizzat yardımcı olur, ya da şeytanın yardımcı olmasına izin verir. O yüzden doğru yolda olduğunuza emin olmak yerine karşılaştığınız her kolaylıkta da kendinizi ve inançlarınızı sorgulamanızı öneririm.
Dostum ben anlayamıyorum inanınki.ALLAHU TEALA yağmuru nasıl yağdırır vesile ile değilmi.Yada bir şifayı kafirin icad ettiği bir ilacı vesile ederek değilmi.
Bu kafirin ilacı ALLAHın isminden dahamı değerli SubhanaALLAH bu nasıl bir bakış açısı Benim sana diyecek bir şeyim yok kardeşim.Rabbim sana hidayet nasip etsin.Banada hidayet nasip etsin.
Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. (Zümer 45)


Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. Hayır, yalnız Allah'a kulluk etmeli ve (O'na) şükredenlerden olmalısın! (Zümer 65-66)

Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. (Araf 30)


Kim Rahman'ın zikrine(Kur'an'a) şaşı bakarsa,Biz ona, şeytanı sararız. O şeytan, ona arkadaş olur. Muhakkak onlar(şeytanlar), onları yoldan engellerler ve onlar kendilerinin hidayet üzere olduğunu zannederler. Bize geldiği zaman (o kimse) der ki: "Keşke benimle senin aranda, iki doğu uzaklığı olsaydı. Sen ne kötü arkadaşsın."(Zuhruf 36-38)


"Yazıklar olsun bana, keşke ben filanı dost edinmeseydim." "Bana geldikten sonra beni zikirden(Kur'an'dan) saptırdı. Şeytan, insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır."
Ve elçi dedi ki: "Ey Rabb'im, muhakkak benim kavmim, şu Kur'an'ı terk etti." (Furkan 28-30)


Onlar Kur'an'ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa onların kalpleri kilitli midir?
Muhakkak o kimseler ki, kendilerine hidayet ortaya çıktıktan sonra gerisin geri dönerler. Şeytan onları sürüklemiştir ve onları uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed 24-25)


Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

Bkz: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2121

selametle

Anonymous
7. January 2011, 12:34 AM
Ne yapacağız vesile yoksa senin anlattıkların ALLAHIN sözlerimidir.Sen vesile değilmisin bu nasıl bir bakış açısı anlayamıyorum.Sen nasıl yazıyosun bu yazıları bilgisayarın tuşlarına basan ALLAH mıdır.Sen parmaklarının vesilesi ile özgür iradeni kullanıp yazı yazma fiilini gerçekleştirmiyormusun.Yoksa sen süpermensinde parmaklarını kullanmadan ALLAHIn isimlerini kullanmadan beyin gücünlemi yazıyosun



Sevgili kardeşim sen bu vesile meselesini çözememişsin diye düşünüyorum. Nasıl çarpıtmışlarsa senin kafanı fena bulandırmışlar.

Şimdi Fatiha suresi tevhide vesile olabilir mi diye düşünelim?

Anlamını bilmeden ya da tefekkür etmeden 300.000 ya da 300 milyon sefer Fatiha veya ihlas suresindeki sıfatları okumak bir insanın tevhidi anlamasına ASLA vesile olmaz.

Fatihanın veya ihlas suresindeki Allahın sıfatlarının anlamını bilmek ve özümsemek ve üzerine düşünmek ile tevhid bilincine ulaşırsınız.

Dolayısıyla Fatiha suresi veya ihlas suresi veya orada yazan Allahın sıfatları sizin tevhid bilincine ulaşmanıza vesile olabilir ama yalnızca söylediğim şekilde. Elinize sayaç alıp ağzınızla okuduğunuzu elinizle sayarken zihinden ise yarın elektrik faturasını nereden yatırsam diye düşünerek değil. veya zihinden şeyhinizi düşünerek değil. Bunları belli sayılara bağlamak bile şeytanın ilmi olduğunu göstermektedir.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

hiiic
7. January 2011, 12:45 AM
Anonymous, o halde meseleye sizin bize hatırlattığınız diğer bakış açısıyla değerlendirelim.

İbrahim 4
(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.

Dolayısıyla bize arapçadan bir uyarıcı gelmiş olması ayetle ne kadar bağlantılı oluyor? Türkçe dilde bir uyarıcı gelmiş olması gerekmez mi? acaba bu ismail ağa peygamber olabilir mi? ya o peygamberse vede biz onu yalanlamışsak... (bilmiyorum bilim dünyasına bakınca ismail ağanın fake olduğu ortaya çıkıyor gibi)

perdenin 2.ci yarısında ise şu var

Şûrâ 7
Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

Türkiye bu bahsedilen bölge içerisine dahil mi?

ya bizim peygamberimiz Muhammet değilse, o arapları uyardı ya bizim uyarıcımız ismail ağaysa... ben bu gün uyarıcı olarak bilim camiasını tecih ederim, her nekadar içinde hatalar ve ark niyetler olsa da, din camiasından daha temiz...

ebu Maruf
7. January 2011, 09:25 PM
Sevgili kardeşim sen bu vesile meselesini çözememişsin diye düşünüyorum. Nasıl çarpıtmışlarsa senin kafanı fena bulandırmışlar.

Şimdi Fatiha suresi tevhide vesile olabilir mi diye düşünelim?

Anlamını bilmeden ya da tefekkür etmeden 300.000 ya da 300 milyon sefer Fatiha veya ihlas suresindeki sıfatları okumak bir insanın tevhidi anlamasına ASLA vesile olmaz.

Fatihanın veya ihlas suresindeki Allahın sıfatlarının anlamını bilmek ve özümsemek ve üzerine düşünmek ile tevhid bilincine ulaşırsınız.

Dolayısıyla Fatiha suresi veya ihlas suresi veya orada yazan Allahın sıfatları sizin tevhid bilincine ulaşmanıza vesile olabilir ama yalnızca söylediğim şekilde. Elinize sayaç alıp ağzınızla okuduğunuzu elinizle sayarken zihinden ise yarın elektrik faturasını nereden yatırsam diye düşünerek değil. veya zihinden şeyhinizi düşünerek değil. Bunları belli sayılara bağlamak bile şeytanın ilmi olduğunu göstermektedir.
Değerli dostum Kuranı anlamak için yapılan çalışma illaki zikirden daha önemlidir.Buna katılıyorum.Fakat ALLAHın ismini zikretmekde ibadettir.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

ALLAHı zikretmek yada arapça Kuran okumak yani anlamadan okumak.Bunlar ibadet olmakla birlikte Kuranı anlamaya çalışmak her ikisindende çok daha efdal çok daha ehemmiyetli ibadettir.

Barış
8. January 2011, 12:35 AM
ALLAHı zikretmek yada arapça Kuran okumak yani anlamadan okumak.Bunlar ibadet olmakla birlikte Kuranı anlamaya çalışmak her ikisindende çok daha efdal çok daha ehemmiyetli ibadettir.

Selam,

Aşağıdaki bağlantıyı okumanızı rica ederim. İbadet ve kulluk nedir, bunun anlamını Kuranda geçtiği şekilde ve ayetler ışığında okursak, daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

İBADET VE KULLUK (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1759)

Anonymous
8. January 2011, 12:39 AM
Değerli dostum Kuranı anlamak için yapılan çalışma illaki zikirden daha önemlidir.Buna katılıyorum.Fakat ALLAHın ismini zikretmekde ibadettir.

Kardeşim bu konuda size katılmıyorum. Anlamını öğrenme ve tefekkür etme imkanı size verilmişken anlamını bilmeden okuma veya sayılı zikir gibi uygulamaları ibadet olarak görmüyorum. Allah rızası için yapabileceğimizin en iyisini yapmak gerekir. Allah bize aklı beyni boşuna vermemiştir, kullanalım, ZORLAYALIM diye vermiştir.

dost1
8. January 2011, 02:38 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

“Zikr” sözcüğü, “ALLAH” sözcüğü ile tamlama yapılıp, “ZİKRULLAH” olarak ifade edildiğinde anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demek olur ki bizim de ana konumuz budur.

Yani “zikr” mastarı (fiilin kökü) ma’mulüne muzaf olarak izafet-i lâfziyye oluşturduğunda (“anmak” mastarı, tümleci olan “ALLAH” sözcüğü ile tamlama oluşturduğunda) anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demektir. Nitekim Kur’an ayetlerinde de “… Allah’ı ANARLAR”, “… Allah’ı ANMAYA koşunuz” tarzında kullanılmıştır.


Kur’an’ın bir çok ayetinde “zikrullah”tan (Allah’ın anılmasından) bahsedilerek bunun önemine ve gereğine değinilmektedir:

Âl-i Imran; 191: O (Aklını kullanan) kişilerdir ki, ayakta, otururken yan yatarken ALLAH’I ANARLAR ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın! Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!”

Nisa; 103: Sonra da namazı tamamlayınca, artık ALLAH’I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. Sonra sükûnet bulduğunuzda da, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.

Bakara; 114: Ve Allah’ın mescitlerini, içlerinde ALLAHIN ADI ANILMASIN diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir! Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Onlar için dünyada bir rezillik vardır. Bunlar için ahirette de büyük bir azap vardır.

Ankebut; 45: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Şüphesiz ki namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki ALLAH’I ANMAK daha büyüktür. Allah yaptığınız şeyleri bilir.

Hadid; 16: İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi ki, kalpleri ALLAH’I ANMAK ve Hakk’tan gelen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu da yoldan çıkmıştır.

Zümer; 22: Peki Allah kimin göğsünü İslâm’a açarsa, o zaman o, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Öyleyse ALLAH’I ANMAYA karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. İşte onlardır, açık seçik sapıklık içindekiler.

Ta Ha; 42: Sen ve kardeşin ayetlerimi götürün ve BENİ ANMAKTA ikiniz de gevşeklik etmeyin.

Ta Ha; 124-126:Kim BENİM ANILMAMDAN (beni anmaktan) yüz çevirirse hiç şüphesiz onun için zor, sıkıcı bir geçim vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: “Rabbim ben gören biri olduğum hâlde beni neden kör olarak haşrettin?” (Allah) Der ki: “Bu böyledir, ayetlerimiz sana geldiğinde sen onları terk etmiştin; bu gün de aynı şekilde sen terk ediliyorsun.”

A’râf; 205: Ve sabah akşam (her zaman) kendi içinden, korkarak ve yalvararak, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma!

Cinn; 17: onları, onun içinde imtihan edelim. KİM RABBİNİN ANILMASINDAN yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.

Nur; 37: Öyle erkekler vardır ki, ne bir ticaret ne bir alış veriş onları ALLAH’I ANMAKTAN, namaz kılmaktan zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar kalplerle gözlerin ters döneceği günden korkarlar.

Münafikun; 9: Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH’I ANMAKTAN alıkoymasın. Böyle bir şeyi kim yaparsa işte onlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir.

Cuma; 9: Ey inananlar! Toplantı günü namaz için çağrı yapıldığı zaman ALLAH’I ANMAYA koşun, alış verişi de bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Bakara; 152: Öyleyse BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM. Ve Bana şükredin, Bana nankörlük etmeyin.

Rad; 28: O kişiler inanan ve kalpleri ALLAH’I ANMAKLA yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız ALLAH’I ANMAKLA yatışır/ tatmin olur.

Müslümanlar, Kur’an’da bu kadar önem verilen “zikrullah”ın ne demek olduğunu, nasıl yapılacağını Kur’an’dan öğrenecek yerde İslâm düşmanlarından öğrenmeye kalkınca, ortaya “zikr” yaptıklarını söyleyen bir takım gruplar çıkmıştır. Bu gruplar Dünya üzerinde, özellikle geri kalmış, sürünen Müslüman ülkelerde binlerce cemaat, tarikat, zikir halkaları şeklinde oluşmuş, haftanın belirli gün ve saatlerinde doksan dokuzluk, binlik, on binlik elde tespihleriyle “zikr” yaptıklarını zannederek “Allah, Allah”, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” veya “Hu, Hu” diye bağırıp durmuş ve bu yaptıklarıyla da kolayca ve garanti olarak cennete gideceklerine inanmışlardır. Acaba bunların yaptıkları ve inandıkları doğru mudur?
Hayır! Bu tarz inanışlar doğru değildir ve bu tip yozlaştırılmış davranışların hiç kimseye bir yararı olmaz. Parayı çok seven veya paraya ihtiyacı olan bir kimsenin herhangi bir para kazanma uğraşısına girmeden, eline bir tespih alıp günde binlerce kez “para, para, para, ...” diye sayıklamak suretiyle para kazanması nasıl mümkün değilse, ahirette cennetle ödüllendirilmek isteyen bir kimsenin de, yukarıda açıkladığımız yoz ve saçma davranışlarla Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Çünkü Yüce Allah, cennetin bedelini Kur’an’da bildirmiştir:

Tövbe; 111: Kesinlikle Allah, Müminlerin CANLARINI ve MALLARINI, KARŞILIĞINDA CENNET VERMEK ÜZERE SATIN ALMIŞTIR. …

Cennetin bedelinin CANLARIMIZ ve MALLARIMIZ olduğunu söyleyen yukarıdaki ayet Kur’an’da duruyor iken, bir Müslüman’ın bilmem kaç tane tespih çekerek Allah’ın rızasını kazanmayı umması ve cennete gireceğine inanması; ucuza cennet kapatma uyanıklığından (!) veya ömrünü lâklâkla geçiren leylek gibi, ömrü bilinçsizce harcama enayiliğinden başka nedir ki? İslâm düşmanları tarafından uydurulan bu tip yalanlar, Müslümanları gayretten, faaliyetten, rekabetten uzaklaştırıp, tembelliğe, miskinliğe ve uyuşukluğa sevk etmekte ve bu yalanlara uyarak dünya hayatını Allah’ın razı olmayacağı şekle sokanların ahiret hayatlarını da karartmaktadır.

Oysa, Allah’ın bizden beklediği doğru davranışların hepsi Kur’an’da mevcuttur. Bir Müslüman olarak bize düşen, Allah’ın bizden istediklerini Kur’an’daki şekliyle öğrenip uygulamaktır. Konumuz hakkında da Yüce Allah, kendisini anmamızı emretmiştir. Dinini Kur’an’dan öğrenen bir Müslüman’ın bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yapacağı tek şey Kur’an’a başvurmaktır. Çünkü, “Madem ki Yüce Allah kendisini anmamızı istemiştir, bunun nasıl yapılacağını da mutlaka bize bildirmiştir.” mantığı ile başvurulacak ve Allah’ın mesajını taşıyan yegâne kaynak Kur’an’dır. Nitekim Yüce Allah, “zikrullah” eyleminin, kendisinin gösterdiği şekilde yapılmasını istemiştir:

Bakara; 198: Rabbinizden bir lütuf istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Sonra Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ari-Haram’da ALLAH’I ANIN. Ve O’nu O’nun SİZE GÖSTERDİĞİ GİBİ ANIN. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

Yüce Allah’ın, kendisini anmamız için bize gösterdiği, öğrettiği şekil ise iki ayet sonrasında bildirilmiştir:

Bakara; 200: Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine ALLAH’I ANIN, TIPKI BABALARINIZI ANDIĞINIZ GİBİ. Hatta DAHA KUVVETLİ BİR ANIŞLA ANIN. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de Ahiret’te bir nasip yoktur.

Ayetlerden açık ve net olarak anlaşıldığı gibi Yüce Allah, kendisini babalarımızı andığımız gibi, hatta daha kuvvetle/ şiddetle anmamızı emretmektedir.

Bu durumda, öncelikle babalarımızı nasıl andığımızı düşünmemiz gerekmektedir. Babasını, elde otuz üçlük, doksan dokuzluk, binlik, ... tespih, gece gündüz “Baba, Baba ...” diye diliyle anan bir kişinin bile mevcudiyeti söz konusu olamayacağına göre, burada düğümü çözecek olan ipucu, babamızı anmamızın, onu düşünmemizin nasıl olması gerektiğindedir.

Babalarımızın bizlere “Oğlum/ kızım beni unutma!” dedikleri zaman, elimize bir tespih alıp gece gündüz durmadan “Baba, Baba ...” diye tespih çekmemizi kastetmedikleri kesindir. O hâlde babalarımızı anmamız; “onları düşünmemiz, onları aklımızdan çıkarmamamız, ONLARIN BİZLER ÜZERİNDEKİ HAKLARINI DÜŞÜNÜP, ONLARA KARŞI MADDÎ VE MANEVÎ SORUMLULUKLARIMIZI HATIRLAYIP ONLARA SEVGİDE SAYGIDA KUSUR ETMEMEMİZ” demektir.
Aksi görüşte olup “zikrullah”ı tespihle yapan zihniyetin, Allah’ın Bakara suresinin 152. ayetinde verdiği “BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM” mesajı hakkında ayrıca kafa yormalarında ve Allah’ı “Allah, Allah …” diye anan kullarını, Allah’ın “kulum, kulum …” diye mi andığını düşünmelerinde, kendi çıkarları açısından büyük yarar vardır.

Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.

Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
Kaynak:İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

ebu Maruf
8. January 2011, 10:12 AM
Selam,
Aleyke-müs-Selam ve Rahmtullahi ve Berekatuhu.

Aşağıdaki bağlantıyı okumanızı rica ederim. İbadet ve kulluk nedir, bunun anlamını Kuranda geçtiği şekilde ve ayetler ışığında okursak, daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

İBADET VE KULLUK (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1759)
Dostum vermiş olduğun linkdeki açıklamayı okudum.Kulluğun genel olarak bir hayat tarzı olduğu bildirilmiş.Buna bende katılıyorum.Benim içinde Kulluk ALLAH için yaşamak manasına gelir.Bu kısa tabirledir.
Açılımı ise her yapacağın şeyi ALLAH için Rabbimin bildirdiği ölçülere göre yapmaya çalışmaktır.
İşte asıl olan bu ölçüleri iyi anlayabilmektir.
Sen bunu sadece Kuran ayetlerini okuyup tefekkür ederek yaparsın.
Ben ise Tefekkür ederim anlayamadığım yerde hadis rivayetlerine ondan sonra ulemaların görüşlerine göre değerlendirip.Kalbime en yatkın olan ile içtihad ederim.
Ben Kuran ayetlerini okuduğum da ALLAHU TEALA namazda Kurandan kolayınıza geleni okuyun buyurur.
Müzzemmil 20
(Resulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramaküzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
Ben bu ayeti başka kaynak olmadan değerlendiğimde aklıma şu iki soru gelir.
ALLAHU TEALA bu ayeti kerimede Kuran okuyun derken onunla amel etmek için okuyun yani tefekkür içinmi yoksa anlamadan okumakda bunun içindemidir sorusu gelir.
Ben bunları diğer ayetlerle karşılaştırdığımda.
Nahl 98
Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!
gibi ayetler tefekküre değil okumaya bile ALLAHın ismiyle başlamak gerektiğine.
Ayrıca

Vâkı’a 79
Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
ALLAHU TEALA Maide süresi 6.da Namaz için temizlenmeyide şart koşmuş.
Ayrıca bunuda destekleyen bir çok hadis var.
O halde bana göre Kuranı anlamadan okumak dahi ibadettir.

selametle

ebu Maruf
8. January 2011, 10:28 AM
Kardeşim bu konuda size katılmıyorum. Anlamını öğrenme ve tefekkür etme imkanı size verilmişken anlamını bilmeden okuma veya sayılı zikir gibi uygulamaları ibadet olarak görmüyorum. Allah rızası için yapabileceğimizin en iyisini yapmak gerekir. Allah bize aklı beyni boşuna vermemiştir, kullanalım, ZORLAYALIM diye vermiştir.
Arkadaşım ALLAHI anmak zikir değilmidir.
Bu Ayetlerle zaten bildirilmemişmidir.
Hem Kuranı tefekkür edelim diyorsun al et bakalım ne anlıyorsun.
Nisâ 103
Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۚ إِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
Eğer Burdada anladığımız zikirse o halde ALLAHU TEALA nın ayetlerinde belirttiği ibadet olmayacakta ne olacak.Hadi hadisleri almıyorsunuz.Artık ayetleridemi bıraktınız.
ALLAH için bir konuda eleştiri yapmadan önce biraz içtihad edelim çalışalım.

Anonymous
8. January 2011, 11:51 AM
Arkadaşım ALLAHI anmak zikir değilmidir.
Bu Ayetlerle zaten bildirilmemişmidir.
Hem Kuranı tefekkür edelim diyorsun al et bakalım ne anlıyorsun.
Nisâ 103
Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۚ إِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
Eğer Burdada anladığımız zikirse o halde ALLAHU TEALA nın ayetlerinde belirttiği ibadet olmayacakta ne olacak.Hadi hadisleri almıyorsunuz.Artık ayetleridemi bıraktınız.
ALLAH için bir konuda eleştiri yapmadan önce biraz içtihad edelim çalışalım.

Sevgili kardeşim bence bu çalışmayı sizin de yapmanız gerekiyor. Allah'ı anmak demek bir köşeye oturup dünyaya kepenkleri kapatıp "Allah" çekmek değildir. Azıcık yukarıda (http://www.hanifler.com/showthread.php?p=7999#post7999) size zikir ile ilgili bilgi de verilmişti ama zahmet edip okumamışsınız diye tahmin ediyorum. Ayetlere göre biz Allahı anarsak Allah da bizi anarmış. Sizce Allah'da sizi "ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf" diye mi anar? Bu konuda da sizden farklı düşündüğümüz kesin.

Ayrıca bkz:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=661

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin, şeytanın kestirme yol vaadleriyle beynimizi uyuşturup UYUTARAK amellerimizi/ahiretimizi zayi ettirmesine karşı uyanık kılsın.

ebu Maruf
8. January 2011, 06:11 PM
Sevgili kardeşim bence bu çalışmayı sizin de yapmanız gerekiyor. Allah'ı anmak demek bir köşeye oturup dünyaya kepenkleri kapatıp "Allah" çekmek değildir. Azıcık yukarıda (http://www.hanifler.com/showthread.php?p=7999#post7999) size zikir ile ilgili bilgi de verilmişti ama zahmet edip okumamışsınız diye tahmin ediyorum. Ayetlere göre biz Allahı anarsak Allah da bizi anarmış. Sizce Allah'da sizi "ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf ebu Maruf" diye mi anar? Bu konuda da sizden farklı düşündüğümüz kesin.

Ayrıca bkz:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=661

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin, şeytanın kestirme yol vaadleriyle beynimizi uyuşturup UYUTARAK amellerimizi/ahiretimizi zayi ettirmesine karşı uyanık kılsın.
Dostum bu nasıl bir kelime oyunu.
Zikri almışlar tefekküre götürmüşler.
ALLAH ın ayetleriyle dalgamı geçiyorlar.
İşte sen ALLAH Rasulune yorum yetkisi vermeyince zikir önce tefekkür olur.Sonra fikir sonarda şeytanı anmaya kadar götürürler.
Gerekçelere bak Bu KURANI en iyi yorumlayan ALLAH RASULU ve Sahabeleri böyle yapmamışlar.
Hani delilin fasa fiso.ADı HAdis nRivayetlerine uydurmacı din düşmanı diyenler din düşmanlığı yapabilmek için hiç bir senedi olmayan rivayet dahi olmayan akıllarındakileri ALLAH RAsulune isnad ederek.
Zikrullahı önce tefekkür diye yutturmaya kalkarlar sonrada YA burda aslında şeytanı anın demeye kalkkarlar.
Sen nerden biliyorsun sahabenin tesbihi olmadığını yada ALLAHI zikretmediğini ordamıydın.
Biz kalksak hadis kitaplarından kaynak versek.Uydurmadır.
Adam o çağda yaşamış gibi sallamakta onunki kaynak oluyor hemide sahih hatta mütevatirdir.
Yok canım belkide vahy geliyordur.
HACC - 9
İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.

Böyle insanlara kanıpda zikri tefekkür sanıp insanları ALLAH ı anmaktan alıkoyanlarada diyecek bir şey bulamıyorum.Bunlara sadece hidayet için dua ediyorum.Zira onlar ALLAHIN Kelamıyla kandırılıyorlar.
Lakin bu fitneleri çıkaranlarada lanet olsun diyorum.

dost1
9. January 2011, 04:05 AM
Selamun Aleykum!

Dostum bu nasıl bir kelime oyunu.
Zikri almışlar tefekküre götürmüşler.

Zikiri nerede tefekküre götürmüşler? Siz ya okumuyorsunuz ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya da bilerek çarpıtmalarda bulunuyorsunuz.


ALLAH ın ayetleriyle dalgamı geçiyorlar.


Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. “Allah’ın ayetleri ile dalga mı geçiyorlar ? Bu nasıl bir soru ? Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Ömrünün 40 yılından fazlasını Allah’ın ayetlerini anlamak ve tebyin etmek için geçiren bir kişiye böyle söylüyorsunuz. Kur’an okumak ve anlamak emek ister gayret ister. Bu işler alimlerin yüzüne bakarak ibadet yapmaya benzemez . Hele şeyhlere rabıta yaparak kalbin mutmain olmasına hiç benzemez.



İşte sen ALLAH Rasulune yorum yetkisi vermeyince zikir önce tefekkür olur.Sonra fikir sonarda şeytanı anmaya kadar götürürler.

Allah resulune yorum yetkisi verip vermemek kimin haddine. Siz ya okumuyorsunuz ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya da bilerek çarpıtmalarda bulunuyorsunuz. Zikir nerede önce tefekkür sonra fikir olmuş?

"Sonra da şeytanı anmaya götürürler." demeye utanmıyor musunuz?

Yazıyı buraya yeniden asıyorum ki çarpıtma ve iftiranız herkesçe görülebilsin.

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

“Zikr” sözcüğü, “ALLAH” sözcüğü ile tamlama yapılıp, “ZİKRULLAH” olarak ifade edildiğinde anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demek olur ki bizim de ana konumuz budur.

Yani “zikr” mastarı (fiilin kökü) ma’mulüne muzaf olarak izafet-i lâfziyye oluşturduğunda (“anmak” mastarı, tümleci olan “ALLAH” sözcüğü ile tamlama oluşturduğunda) anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demektir. Nitekim Kur’an ayetlerinde de “… Allah’ı ANARLAR”, “… Allah’ı ANMAYA koşunuz” tarzında kullanılmıştır.


Kur’an’ın bir çok ayetinde “zikrullah”tan (Allah’ın anılmasından) bahsedilerek bunun önemine ve gereğine değinilmektedir:

Âl-i Imran; 191: O (Aklını kullanan) kişilerdir ki, ayakta, otururken yan yatarken ALLAH’I ANARLAR ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın! Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!”

Nisa; 103: Sonra da namazı tamamlayınca, artık ALLAH’I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. Sonra sükûnet bulduğunuzda da, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.

Bakara; 114: Ve Allah’ın mescitlerini, içlerinde ALLAHIN ADI ANILMASIN diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir! Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Onlar için dünyada bir rezillik vardır. Bunlar için ahirette de büyük bir azap vardır.

Ankebut; 45: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Şüphesiz ki namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki ALLAH’I ANMAK daha büyüktür. Allah yaptığınız şeyleri bilir.

Hadid; 16: İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi ki, kalpleri ALLAH’I ANMAK ve Hakk’tan gelen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu da yoldan çıkmıştır.

Zümer; 22: Peki Allah kimin göğsünü İslâm’a açarsa, o zaman o, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Öyleyse ALLAH’I ANMAYA karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. İşte onlardır, açık seçik sapıklık içindekiler.

Ta Ha; 42: Sen ve kardeşin ayetlerimi götürün ve BENİ ANMAKTA ikiniz de gevşeklik etmeyin.

Ta Ha; 124-126:Kim BENİM ANILMAMDAN (beni anmaktan) yüz çevirirse hiç şüphesiz onun için zor, sıkıcı bir geçim vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: “Rabbim ben gören biri olduğum hâlde beni neden kör olarak haşrettin?” (Allah) Der ki: “Bu böyledir, ayetlerimiz sana geldiğinde sen onları terk etmiştin; bu gün de aynı şekilde sen terk ediliyorsun.”

A’râf; 205: Ve sabah akşam (her zaman) kendi içinden, korkarak ve yalvararak, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma!

Cinn; 17: onları, onun içinde imtihan edelim. KİM RABBİNİN ANILMASINDAN yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.

Nur; 37: Öyle erkekler vardır ki, ne bir ticaret ne bir alış veriş onları ALLAH’I ANMAKTAN, namaz kılmaktan zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar kalplerle gözlerin ters döneceği günden korkarlar.

Münafikun; 9: Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH’I ANMAKTAN alıkoymasın. Böyle bir şeyi kim yaparsa işte onlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir.

Cuma; 9: Ey inananlar! Toplantı günü namaz için çağrı yapıldığı zaman ALLAH’I ANMAYA koşun, alış verişi de bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Bakara; 152: Öyleyse BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM. Ve Bana şükredin, Bana nankörlük etmeyin.

Rad; 28: O kişiler inanan ve kalpleri ALLAH’I ANMAKLA yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız ALLAH’I ANMAKLA yatışır/ tatmin olur.

Müslümanlar, Kur’an’da bu kadar önem verilen “zikrullah”ın ne demek olduğunu, nasıl yapılacağını Kur’an’dan öğrenecek yerde İslâm düşmanlarından öğrenmeye kalkınca, ortaya “zikr” yaptıklarını söyleyen bir takım gruplar çıkmıştır. Bu gruplar Dünya üzerinde, özellikle geri kalmış, sürünen Müslüman ülkelerde binlerce cemaat, tarikat, zikir halkaları şeklinde oluşmuş, haftanın belirli gün ve saatlerinde doksan dokuzluk, binlik, on binlik elde tespihleriyle “zikr” yaptıklarını zannederek “Allah, Allah”, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” veya “Hu, Hu” diye bağırıp durmuş ve bu yaptıklarıyla da kolayca ve garanti olarak cennete gideceklerine inanmışlardır. Acaba bunların yaptıkları ve inandıkları doğru mudur?
Hayır! Bu tarz inanışlar doğru değildir ve bu tip yozlaştırılmış davranışların hiç kimseye bir yararı olmaz. Parayı çok seven veya paraya ihtiyacı olan bir kimsenin herhangi bir para kazanma uğraşısına girmeden, eline bir tespih alıp günde binlerce kez “para, para, para, ...” diye sayıklamak suretiyle para kazanması nasıl mümkün değilse, ahirette cennetle ödüllendirilmek isteyen bir kimsenin de, yukarıda açıkladığımız yoz ve saçma davranışlarla Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Çünkü Yüce Allah, cennetin bedelini Kur’an’da bildirmiştir:

Tövbe; 111: Kesinlikle Allah, Müminlerin CANLARINI ve MALLARINI, KARŞILIĞINDA CENNET VERMEK ÜZERE SATIN ALMIŞTIR. …

Cennetin bedelinin CANLARIMIZ ve MALLARIMIZ olduğunu söyleyen yukarıdaki ayet Kur’an’da duruyor iken, bir Müslüman’ın bilmem kaç tane tespih çekerek Allah’ın rızasını kazanmayı umması ve cennete gireceğine inanması; ucuza cennet kapatma uyanıklığından (!) veya ömrünü lâklâkla geçiren leylek gibi, ömrü bilinçsizce harcama enayiliğinden başka nedir ki? İslâm düşmanları tarafından uydurulan bu tip yalanlar, Müslümanları gayretten, faaliyetten, rekabetten uzaklaştırıp, tembelliğe, miskinliğe ve uyuşukluğa sevk etmekte ve bu yalanlara uyarak dünya hayatını Allah’ın razı olmayacağı şekle sokanların ahiret hayatlarını da karartmaktadır.

Oysa, Allah’ın bizden beklediği doğru davranışların hepsi Kur’an’da mevcuttur. Bir Müslüman olarak bize düşen, Allah’ın bizden istediklerini Kur’an’daki şekliyle öğrenip uygulamaktır. Konumuz hakkında da Yüce Allah, kendisini anmamızı emretmiştir. Dinini Kur’an’dan öğrenen bir Müslüman’ın bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yapacağı tek şey Kur’an’a başvurmaktır. Çünkü, “Madem ki Yüce Allah kendisini anmamızı istemiştir, bunun nasıl yapılacağını da mutlaka bize bildirmiştir.” mantığı ile başvurulacak ve Allah’ın mesajını taşıyan yegâne kaynak Kur’an’dır. Nitekim Yüce Allah, “zikrullah” eyleminin, kendisinin gösterdiği şekilde yapılmasını istemiştir:

Bakara; 198: Rabbinizden bir lütuf istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Sonra Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ari-Haram’da ALLAH’I ANIN. Ve O’nu O’nun SİZE GÖSTERDİĞİ GİBİ ANIN. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

Yüce Allah’ın, kendisini anmamız için bize gösterdiği, öğrettiği şekil ise iki ayet sonrasında bildirilmiştir:

Bakara; 200: Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine ALLAH’I ANIN, TIPKI BABALARINIZI ANDIĞINIZ GİBİ. Hatta DAHA KUVVETLİ BİR ANIŞLA ANIN. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de Ahiret’te bir nasip yoktur.

Ayetlerden açık ve net olarak anlaşıldığı gibi Yüce Allah, kendisini babalarımızı andığımız gibi, hatta daha kuvvetle/ şiddetle anmamızı emretmektedir.

Bu durumda, öncelikle babalarımızı nasıl andığımızı düşünmemiz gerekmektedir. Babasını, elde otuz üçlük, doksan dokuzluk, binlik, ... tespih, gece gündüz “Baba, Baba ...” diye diliyle anan bir kişinin bile mevcudiyeti söz konusu olamayacağına göre, burada düğümü çözecek olan ipucu, babamızı anmamızın, onu düşünmemizin nasıl olması gerektiğindedir.

Babalarımızın bizlere “Oğlum/ kızım beni unutma!” dedikleri zaman, elimize bir tespih alıp gece gündüz durmadan “Baba, Baba ...” diye tespih çekmemizi kastetmedikleri kesindir. O hâlde babalarımızı anmamız; “onları düşünmemiz, onları aklımızdan çıkarmamamız, ONLARIN BİZLER ÜZERİNDEKİ HAKLARINI DÜŞÜNÜP, ONLARA KARŞI MADDÎ VE MANEVÎ SORUMLULUKLARIMIZI HATIRLAYIP ONLARA SEVGİDE SAYGIDA KUSUR ETMEMEMİZ” demektir.
Aksi görüşte olup “zikrullah”ı tespihle yapan zihniyetin, Allah’ın Bakara suresinin 152. ayetinde verdiği “BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM” mesajı hakkında ayrıca kafa yormalarında ve Allah’ı “Allah, Allah …” diye anan kullarını, Allah’ın “kulum, kulum …” diye mi andığını düşünmelerinde, kendi çıkarları açısından büyük yarar vardır.

Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.

Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
Kaynak:İşte Kur'an
Diğer yazı da buradan (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=661) bakılabilir





Gerekçelere bak Bu KURANI en iyi yorumlayan ALLAH RASULU ve Sahabeleri böyle yapmamışlar.

Evet. Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.




Hani delilin fasa fiso.ADı HAdis nRivayetlerine uydurmacı din düşmanı diyenler din düşmanlığı yapabilmek için hiç bir senedi olmayan rivayet dahi olmayan akıllarındakileri ALLAH RAsulune isnad ederek.

Delilim Allah’ın Resulunun tebliğ ettiği Kur’an,Tarih ve Siyer Kitapları ile on yıl içerisinde oluşturduğu devlet.

Aklımızdaki değil Allah’ın Kitabında belirttiği Resulune dayanmak ki onun da tartışmasız olanı Kur’an’dır.



Zikrullahı önce tefekkür diye yutturmaya kalkarlar sonrada YA burda aslında şeytanı anın demeye kalkkarlar.

Aynı iftiraya devam ediyorsunuz. Allah’tan utanın.
“Zikrullahı” nerede “tefekkür” diye yutturmaya kalkmışız?
Nerede aslında şeytanı anın demeye kalkmışız?



Sen nerden biliyorsun sahabenin tesbihi olmadığını yada ALLAHI zikretmediğini ordamıydın..
Ben orada değildim. O dönemi Kur’an okuyarak, Tefsir okuyarak,siyer okuyarak, hadis kitaplarını okuyarak,tarih kitaplarını okuyarak öğrenmeye anlamaya çalıştım.Okuduklarımın hiçbirinde Allah Resulunun ve ashabının elinde tesbihle zikrettiklerini okumadım. Peki ya sen, sen orada mıydın? Sen hiç okuduğun siyer kitaplarında, tefsir kitaplarında, hadis kitaplarında Allah resulunun ve ashabının elinde tesbihle zikrettiklerini okudun mu? Okuduysan örnek ver de görelim.
Ancak, Kur’an ayetlerinde geçen “tesbih ediniz”, “tesbih ederler” sözlerini elde çekilen tesbihlerle karıştırmayasınız.



Biz kalksak hadis kitaplarından kaynak versek.Uydurmadır..

Buyur hadis kitaplarından kaynak ver bakalım. Uydurma olup olmadığını birlikte görelim.

Okuyucuları bekletmemek için Hadis kitaplarında "Allah’ın zikredilmesi" ile ilgili rivayetlerden örnekleri ben vereyim.

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allahu Teâlâ'yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini "Aradığınıza gelin!" diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semasına kadar arayı doldururlar. Allah, -onları en iyi bilen olduğu halde- meleklere sorar:
"Kullarım ne diyorlar?"
"Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmid okuyorlar. Sana ta'zim (temcîd) ediyorlar" derler. Rabb Teâlâ sormaya devam eder:
"Onlar beni gördüler mi?"
"Hayır!" derler.
"Ya görselerdi ne yaparlardı?"
"Eğer seni görselerdi ibâdette çok daha ileri giderler; çok daha fazla ta'zim, çok daha fazla tesbihde bulunurlardı" derler. Allah tekrar sorar:
"Onlar ne istiyorlar?"
"Senden, derler, cennet istiyorlar."
"Cenneti gördüler mi?" der.
"Hayır ey Rabbimiz!" derler.
"Ya görselerdi ne yaparlardı?" der.
"Eğer görselerdi, derler, cennet için daha çok hırs gösterirler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirlerdi." Allah Teâla sormaya devam eder:
"Neden istiâze ediyorlar?"
"Cehennemden istiâze ediyorlar" derler.
"Onu gördüler mi?" der.
"Hayır Rabbimiz, görmediler!" derler.
"Ya görselerdi ne yaparlardı?" der.
"Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı" derler. Bunun üzerini Rabb Teâla şunu söyler:
"Sizi şâhid kılıyorum, onları affettim!"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözüne devamla şunu anlattı: "Onlardan bir melek der ki: "Bunların arasında falanca günahkâr kul dahi var. Bu onlardan değil. O başka bir maksadla uğramıştı, oturuverdi." Allah Teâla: "Onu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki onlarla oturanlar da onlar sayesinde bedbaht olmazlar" buyurur." [Buhârî, Daavât 66, Müslim, Zikr 25, (2689); Tirmizî, Daavât 140, (3595).]

Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir yere oturur ve orada Allah'ı zikretmez (ve hiç zikretmeden kalkar) ise Allah'tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah'ı zikretmezse, ona Allah'tan bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah'ı zikretmezse, Allah'tan ona bir noksanlık vardır." [Ebû Dâvud, Edeb 31, (4856), 107, (5059); Tirmizî, Daavât 8, (3377); Hadisin metni Ebû Dâvud'a aittir. Sondaki ziyade İbnu Hibbân'ın Mevârid'inden alınmadır (2319).]

Ebû Müslim el-Eğarr (rahimehullah) diyor ki: "Ben şehâdet ederim ki Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd (radıyallâhu anhümâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğine şehâdet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar." [Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizî, Daavât 7, (3375).]

Hz. Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İçerisinde Allah zikredilen evlerin misali ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misâli, diri ile ölünün misali gibidir." [Buhârî, Daavât 66; Müslim, Salâtü'l-Müsâfirin 211, (779).]

Hz. Ebû Hüreyre'nin rivâyetinde şöyle gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri diyor ki: "Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O, beni zikredince ben onunla beraberim. O beni içinden geçirirse, ben de onu içimden geçiririm. O, beni bir cemaat içerisinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim." [Buhârî, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2, (2675); Tirmizî, Daavât 142, (3598).]

Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim yatağına temiz (abdestli) olarak girer ve uyku bastırıncaya kadar Allah'ı zikrederse gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da Allah'tan dünya veya âhiret hayırlarından bir şey isterse Allah Teâla, istediğini mutlaka ona verir." [Tirmizî, Daavât 100, (3525).]

Hz. Muâz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Kul, kendini Allah'ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha müessir bir ameli işlememiştir." [Muvatta, Kur'ân 24, (1, 211); Tirmizî, Daavât 6, (3374); İbnu Mâce, Edeb 53, (3790).]

Ziyad b. Ebî Ziyad'dan: Ebüdderdâ':
«— Size amellerinizin en hayırlısını, derecelerinizi en fazla yükseltecek olanını, Allah katında en temiz olanını ve sizin için altın ve gümüş infak etmekten, düşmanınızla muharebe meyda¬nında karşılaşıp boyunlarını vurmanızdan ve onların da sizin boyunlarınızı vurmasından daha hayırlı amelleri haber vereyim mi?» dedi. Ashab:
«— Evet.» deyince:
«—Allah Teâlâ'yı zikretmektir,» dedi.
Abdurrahman'ın babası Muaz b. Cebel: «Adem oğlunun Al¬lah'ı zikirden başka yapacağı hiç bir amel onu Allah'ın azabından kurtaramaz.» dedi.
Tirmizî, Da'avât, 45/6 (merfu olarak); İbn Mace, Ebed, 33/53.

Ebû Hüreyre anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyur¬muştur: «Kim günde yüz defa, Allah'tan başka ilah yoktur, onun eşi ve benzeri de yoktur. Mülk onundur, hamd ona mahsustur. O her şeye kadirdir, derse on tane köle azat et¬miş kadar sevap alır, defterine yüz iyilik yazılır, yüz tane de kötülüğü silinir. Bu dua kıyamet günü onu şeytanlar¬dan koruyan bir sığınak olur. Bu duayı günde o kişiden da¬ha fazla okuyanlar hariç hiçkimse bundan daha üstün bir amelle kıyamet yerine gelemez.»
Buharı, Bedu'l-Halk, 59/11; Müslim, ez-Zikr ve'd-Dua, 48/28

Ebû Hüreyre anlatıyor: Her kim günde yüz defa «Allahım seni noksan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim» derse deniz köpükleri kadar günahı olsa affedilir.
Buharı, Du'avât, 80/65; Müslim,-Zikr ve'd-Dua, 48/28.

Ebû Hüreyre'den: Kim her namazdan sonra otuz üç defa «Sübhanallah», otuzüç defa «elhamdülillah», otuzüç defa «Allahü ekber» der ve «Allah'tan başka ilah yoktur, onun eşi ve benzeri de yoktur. Mülk onundur, hamd ona mahsustur, o her şeye kadirdir» diyerek yüzü tamamlarsa deniz köpükleri kadar günahı da olsa affedilir.
Müslim, Mesâcid, 5/146 (merfu olarak).

Saîd b. Müseyyeb'den: el-Bâkıyatüssalihâtü «bakî kalacak yararlı ameller» ayetinden kastedilen ebedi kalacak yararlı amel, kulun 'Allahü ekber, sübhanallah, lâ ilahe illallah velâ hav¬le velâ kuvvete illâ billah' demesidir.


Hadisleri çok bilen kardeşim. Bu hadislerin hadis ıstılahında ne tür bir hadis olduğunu da siz araştırıp yazarsınız.

Vahyin denetiminde aklımızı işleterek değerlendirebilenlerden olalım. inşaAllah.



Adam o çağda yaşamış gibi sallamakta onunki kaynak oluyor hemide sahih hatta mütevatirdir..

Söz ebeliği yapmanın alemi yok. Yazılanlara cevap vereceksen ilminle ver.



Yok canım belkide vahy geliyordur.

Bu söz ancak sizin gibi tasavvuf tasavvuf,tarikat tarikat diyerek şeyhlere rabıta edenlere yakışır. Kur’an erlerine değil.

Tasavvuf veya tarikatlarda vahiy aldığı söyleyenlere çok rastlanır ancak Kur’an erlerinden, Kur’an mü’minlerinden vahiy aldım diyenlere hiç rastlanmaz.





HACC - 9
İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.

Allah insanı böyle şaşırtır. Tam sizi anlatan bir ayet. Allah razı olsun. Biz nasiplendik. Siz de nasiplenenlerden olursunuz. İnşaAllah.



Böyle insanlara kanıpda zikri tefekkür sanıp insanları ALLAH ı anmaktan alıkoyanlarada diyecek bir şey bulamıyorum.Bunlara sadece hidayet için dua ediyorum.Zira onlar ALLAHIN Kelamıyla kandırılıyorlar.

Allah’tan utanmadan aynı iftiraya devam ediyorsunuz. Allah,ı anmaktan alakoyan kimlerse seçiminin sonucunu yaşayacaklardır.

İnsanlar Allah’ın kelamıyla kanmazlar ancak rüşde ererler.
İnsanlar ancak Allah’ın astlarını veli edinenlerin Allahla aldatan sözleriyle kanarlar.



Lakin bu fitneleri çıkaranlarada lanet olsun diyorum.

Lanetinize aynen katılıyorum. Allah’a rağmen Allah’ın astlarını veli edinip rabıta yapanlara üstelik de bunu ibadet sayanlara Allah elbette layığını verecektir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

ebu Maruf
9. January 2011, 02:04 PM
Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.
Bunu siz yazmadınızmı Hani siz ALLAH Rasulunden s.a.v gelen rivayetlere uydurma diyordunuz.Nerde sizin deliliniz ALLAH Rasulunun a.s ve sahabenin r.anhuma bunu yapmadığına dair kanıtınız.
Siz ordamıydınız.
Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek
Bu tefekkür değilmi.ALLAH c.c tefekkürü zaten bildirmiş.Niye ona tefekkür demişde zikrullaha tefekkür dememiş.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Onlar, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken anarlar ve göklerle yeryüzünün yaratılışını düşünürler de Rabbimiz derler, bunları boş yere yaratmadın, noksan sıfatlardan arısın sen, koru bizi ateşin azabından.
, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
Kaynak:İşte Kur'an



Kendi yazdığınız şeyleri okumuyormusunuz siz.
Bu nasıl bir iştir anlayamıyorum.
İşte ALLAH Rasulunun s.a.v elinden Kuran yorumu alınıpda başkalarına verilirse zikri böyle insanlara yutturmaya çalışırlar.
Bunuda yaparken ALLAH Rasulu s.a.v hiç yaptımı sahabe hiç yaptımı derler Ellerinde hiç rivayette yoktur yapmadıklarına dair.
Halbuki o kadar hadis var ALLAH ın bizzat dil ile zikredilmesine dair.
O kadar hadis rivayeti uydurma.
Naklettiği ve nakletemediği hadislerin tamamını uydurma yapmak için ıslahatını soruyor.
Sen hadis ilminden çok anladığından dolayıdır ki.Hepsine uydurma diyorsun.
Bakın ALLAH RAsulunun s.a.v nasıl ALLAHI zikrtemediğini öğrendiği yer neresiymiş Kuranmış.Resmen ALLAHIn Kelamına iftiradır.
ALLAH Kullarına zikredin diyecek ALLAH Rasulude bunu hiç yapmayacak.
Bunların kafadan uydurdukları ALLAH RAsulunun s.a.v görüşü.Oh ne güzel dünya bu nasıl din anlayışı bu nasıl Kuran anlayışı.
Sonrada kendi yorumlarını ALLAHIN sözü diye yutturmaya kalkarlar
bakın ne diyor.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
Kaynak:İşte Kur'an

Zikrullah
ile tefekkür arasındaki farkı anlayamayacak olmak ya cahillikdir yada biliyorsa fitnecilikdir.
Bu kadarını anlayamıyorsanız.
Bu yazımı okuyan ve arapça bilen herkese soruyorum herkesde cevap versin.
ZİKR dil ile söylemek tefekkürde düşünmek değilmidir.
Arapça öğrendiğiniz hocalar size Zİkri tefekkür olarakmı açıkladılar.
O zaman tefekkürüde Şeytanı anmak diyemi açıkladılar.
ALLAHI insana benzetip haşa ALLAH da seni ebu maruf ebu maruf diyemi anacak deyip.Haşa ALLAHın nasıl insanı anacağına karışarak kendinizi haklımı çıkaracağınızı sanıyorsunuz.
Namazda Kurandan kolayınıza geleni okuyun diyen ALLAHU TEALANIN kelamını zikretmek doğru Onun ismini okumak yanlış.
Hac 28
Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.
Sen Kurban keserken ALLAHIn ismini nasıl anacaksın.
Burda dil ile anacaksın.İş tasavvuf oldumu ALLAHın ismini anamazsın.
Yahu Kuran okumaya başlarken bile Hiç Kuran okumadınmı sen.
Bismillahirrahmanirrahim diye bir başlangıç vardır.
Süretül-Fatihanın başında hatta tevbe süresinin dışında bütün sürelerde vardır.
Bu ne demektir.
Rahman ve Rahim olan ALLAHIn ismiyle.
Bunu okurken dahi ALLAHI zikrediyorsun.
Nasıl oluyorda ALLAHI zikretme diye bir şey yoktur şeytanın oyunudur.
Bunu belirten ALLAH c.c Şeytanmı.
Yoksa sen ALLAH diye Şeytanamı tapıyorsun

Anonymous
9. January 2011, 02:16 PM
Sevgili kardeşim dil ile Allahı anmayın mı dedi birisi?

Bir işe başlarken dil ile Allah'ın ismini zikretmek de "Allah'ı anmaktır". Şükretmek de, birisine Allah razı olsun demek de Allah'ı anmaktır. Bu şekilde olduğunda tam tersidir, düşüncenizdeki Allah bilinci sözlere dökülür. Allahı anmanın dil ile yapılan kısmını yozlaştırmış, şeytani bir hale dönüştürüp beyninizi uyuşturmak için kullanmışlar diye düşünüyorum. İşe de yaramış gözüküyor. Allah her şeyi açıkça anlattığı kitabında kendisini nasıl anacağımızı da DETAYLI OLARAK açıklamış. Tabi açıklamayı görebilmek için sayılı zikir sarhoşluğundan, uyuşukluğundan kafayı kaldırıp Kuran'ın bütününü okumak ve akletmek gerekir. Dünyada yalnızca Müslümanlıkta değil her türlü inançta "kelimelerin mistik gücü"ne inanan şeytan kurbanları mevcuttur. Hepsi de farklı kelimelerle, benzer kafa bulduran nefes teknikleri ile birebir benzer ritüeller yaparlar.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

ebu Maruf
9. January 2011, 04:58 PM
Sevgili kardeşim dil ile Allahı anmayın mı dedi birisi?

Bir işe başlarken dil ile Allah'ın ismini zikretmek de "Allah'ı anmaktır". Şükretmek de, birisine Allah razı olsun demek de Allah'ı anmaktır. Bu şekilde olduğunda tam tersidir, düşüncenizdeki Allah bilinci sözlere dökülür. Allahı anmanın dil ile yapılan kısmını yozlaştırmış, şeytani bir hale dönüştürüp beyninizi uyuşturmak için kullanmışlar diye düşünüyorum.
Dostum hani siz Kurana ters düşmedikçe hadis rivayetlerini kabul ederdiniz.
Hadis de ALLAH Rasulu s.a.v şu kadar SubhanaALLAH desen diyor.Bunun neresi Kurana ters ki.Madem Kurana Ters değil Mademki bu bir hadis.
O halde Peygamberin sözümü daha değerli.
Yoksa seninki benimkimi?
O halde ALLAH Rasulu a.s zikri şeytani bir hale çevirmiş sizde Peygamberin a.s hatasını düzeltiyorsunuz değilmi.

İşe de yaramış gözüküyor. Allah her şeyi açıkça anlattığı kitabında kendisini nasıl anacağımızı da DETAYLI OLARAK açıklamış. Tabi açıklamayı görebilmek için sayılı zikir sarhoşluğundan, uyuşukluğundan kafayı kaldırıp Kuran'ın bütününü okumak ve akletmek gerekir. Dünyada yalnızca Müslümanlıkta değil her türlü inançta "kelimelerin mistik gücü"ne inanan şeytan kurbanları mevcuttur. Hepsi de farklı kelimelerle, benzer kafa bulduran nefes teknikleri ile birebir benzer ritüeller yaparlar.
Ben sizin gibi Kuranı okuyup birilerinin bana empoze ettiği şeytanca fitnelere göre Kuran ayetlerini uyarlayıp.Zikri tefekküre,Veliyi deliliğe kafama göre çevireceğime.ALLAH Rasulunun Kuranı empoze ettiği şekilde anlarım.Hiç olmazsa ALLAH Rasulunden Kuranı daha iyi anladığım iddiasında bulunmam.
Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

AMİN


ALLAH fitnecileri Kahru perişan eylesin.
İyi niyetlileri hidayete ulaştırsın

hiiic
9. January 2011, 11:00 PM
isra
46. Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yadettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.

her ne kadar bazıları ayetler üzerinde düşünmeden atalarının uydurma rivayetlerine göre din yaşıyor olsada biz gerçeği ortaya koyalım..

Yina aynı isra suresinin 73-74-86. ayetlerinde peygamber hakkında bir gerçek ortaya konuluyor... Rablerinden korkup yalnız ona kulluk etmeyi hedefleyenler için ve kulaklarında ağırlık olmayan anlayış sahibi müslümanlar için şifa niyetine.

73. Müşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi.

74. Eğer seni sebatkar kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.

86. Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın.

hiçbir vahye dayanmadan peygambere atıfta bulunulan (vahye dayanmadan peyfgamber söylese bile) sözleri ve çoğu hatalı hadis tefsirleri ve rivayetlere akıl sahiplerinin dikkat etmesi dileğimle...

Allah, usulüne uygun yaşayan ve yaşamak için çabalayanlardan razı olsun.

hiiic
9. January 2011, 11:09 PM
kehf
54. Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.

Allahın bu kelamına karşılık onu yetersiz gösteren kullara ne cevap verilebilir ki? buyrun sizden öncekileri dinlerinden çıkaran yola, kendi elleriyle kitap yazıp bu Allah katındandır diyenlerim yoluna gideceğiz diyenlere sadece acırız. Ne siz bizden ne de biz sizden sorumlu değiliz... Ama bir sözünüz varsa buyrun delilinizi getirin. Bu ayeti çürütmej için bulun bir hadis getirin yada ayet getirinde o çevirdiğiniz mealle Kuranı çelişkili hale sokun. Tüm vebal işleyene aittir, saptırdığı kimselerin günahlarının bir kısmıda dahil

110. De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlah'ınızın, sadece bir İlah olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

Bu bizim dinimizdir... Duaya peygamberlerin isimlerini karıştırmayız, ama onların içimizden ALlah tarafından seçilmiş rehberler kişiler olduğunada kendi öz çocuklarımız gibi inanırız...

dost1
10. January 2011, 03:26 AM
Selamun Aleykum!

Yazılara verdiğiniz cevaplardaki çarpıtmaları göstermek için çarpıtma yaptığınız yazının aynını asıyoruz ancak siz çarpıtmalarınıza yine devam ediyorsunuz.


“Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.”




Bunu siz yazmadınızmı Hani siz ALLAH Rasulunden s.a.v gelen rivayetlere uydurma diyordunuz.Nerde sizin deliliniz ALLAH Rasulunun a.s ve sahabenin r.anhuma bunu yapmadığına dair kanıtınız.




Evet ben yazdım Delilim Allah’ın Resulunun tebliğ ettiği Kur’an ve on yıl içerisinde oluşturduğu devlet. Tarih ve Siyer Kitapları. Aklımızdaki değil Allah’ın Kitabında belirttiği Resulune dayanmak ki o da tartışmasız olanı Kur’an’dır.



Siz ordamıydınız.

Sen nerden biliyorsun sahabenin tesbihi olmadığını yada ALLAHI zikretmediğini ordamıydın..

Sorunuza


Ben orada değildim. O dönemi Kur’an okuyarak, Tefsir okuyarak,siyer okuyarak, hadis kitaplarını okuyarak,tarih kitaplarını okuyarak öğrenmeye anlamaya çalıştım.Okuduklarımın hiçbirinde Allah Resulunun ve ashabının elinde tesbihle zikrettiklerini okumadım. Peki ya sen, sen orada mıydın? Sen hiç okuduğun siyer kitaplarında, tefsir kitaplarında, hadis kitaplarında Allah resulunun ve ashabının elinde tesbihle zikrettiklerini okudun mu? Okuduysan örnek ver de görelim.
Ancak, Kur’an ayetlerinde geçen “tesbih ediniz”, “tesbih ederler” sözlerini elde çekilen tesbihlerle karıştırmayasınız.

diyorum.

Siz de yazıları çarpıtma yerine Kur’an’dan , tefsir kitaplarından,siyer kitaplarından,hadis kitaplarından bu söylediklerimin aksini gösteren deliller getiriniz .




Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
.

diyoruz.
Siz ise bu paragrafta yazılanlara



Bu tefekkür değilmi.ALLAH c.c tefekkürü zaten bildirmiş.Niye ona tefekkür demişde zikrullaha tefekkür dememiş.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Onlar, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken anarlar ve göklerle yeryüzünün yaratılışını düşünürler de Rabbimiz derler, bunları boş yere yaratmadın, noksan sıfatlardan arısın sen, koru bizi ateşin azabından.

bu cevabı veriyorsunuz.

Adamın birine sormuşlar:
“Neden namaz kılmıyorsunuz ?
O da:” Kur’an ‘da “Allah namaz kılmayınız.” diye yazıyor demiş.
İyi de onun öncesinde de “sarhoşsanız “ yazıyor demişler.
Ben orasını okumadım demiş.

Sizinki de o hesap.Dam başında saksağan kaz beline vurmayı.
Boşuna dememişler: "Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, Çünkü cahil ne gelirse söyler diline." diye.



Kendi yazdığınız şeyleri okumuyormusunuz siz.
Bu nasıl bir iştir anlayamıyorum.
İşte ALLAH Rasulunun s.a.v elinden Kuran yorumu alınıpda başkalarına verilirse zikri böyle insanlara yutturmaya çalışırlar.
Bunuda yaparken ALLAH Rasulu s.a.v hiç yaptımı sahabe hiç yaptımı derler Ellerinde hiç rivayette yoktur yapmadıklarına dair.
Halbuki o kadar hadis var ALLAH ın bizzat dil ile zikredilmesine dair.
O kadar hadis rivayeti uydurma.
Naklettiği ve nakletemediği hadislerin tamamını uydurma yapmak için ıslahatını soruyor.
Sen hadis ilminden çok anladığından dolayıdır ki.Hepsine uydurma diyorsun.


Bütün siteleri dost1 diye arattırınız. Allah resulu ile ilgili yazdıklarımızı okuduğunuzda yüzünüz kızarmazsa bu iftiraları tekrar yazarsınız.

Mezhepler (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=688&highlight=dost1) başlığındaki yazılara bakılabilir.

O başlıktaki yazımızdan alıntı yapmak istiyorum ki altında teşekkür işaretiniz var.



Selamun Aleykum! Değerli Ebu Maruf Kardeşim!


Allah razı olsun. Din adına yazılanlardan yararlanmak ile yazılanları dinleştirmek farklı şeylerdir ki yazıda buna dikkat çekilmiştir.

İnsanlar, inançlarıyla ilgili olduğunu düşündükleri her türlü çalışmaları okurlar incelerler ve inançlarının ana kaynağı olan "Kitaptakilerle" uyuşup uyuşmadıklarına bakarak bir sonuca ulaşırlar.

Sorun bunun yapılıp yapılmamasında değil okunanların okuyanlarınca "din olarak algılanıp algılanmamasında" hatta daha da ileri giderek kendisinin okuduklarına karşı çıkan yazıları savunanları "dinsizlikle" ve "sapkınlıkla" nitelendirilmesindedir.

Kendisini "LA İLAHE İLLAALAH MUHAMMEDİN RESULULLAH" diyerek "MÜSLÜMAN" olarak niteleyen kişi için "DİN ALLAH'INDIR" ALLAH RESULU'NUN ALLAH'TAN ALDIĞI VAHİYLERİN TEBLİĞİNDEN OLUŞANLARDIR Kİ,BU DA KUR'AN'DA OLANLARDIR.

Allah'ın Resulu tebliğ ettikleri ile ilgili soru soranlara elbette cevap verecektir ve vermiştir de. Yine Allah'ın ayetlerini okuyup anlamaya ve yaşamaya çalışanlar kendilerine sorulan sorulara cevap verecektir ve vermiştir de...

Allah'ın Resulu ile aramızda yaklaşık 1400 yıl gibi bir zaman vardır. Allah Resulunun ağzından çıkan sözlerin tartışmasız geleni sadece KUR'AN'dır. Bunun dışında Allah Resulu'ne izafe edilen sözlerin KUR'AN gibi kesinliği sözkonusu değildir bunun için de KUR'AN'ın denetiminden geçirilmeden değerlendirilmesi yanlıştır.

Yine adına izafe edilerek oluşturulmuş mezhepler vardır . Bunların söylemlerinin de "din olarak algılanması" yanlıştır ki birine göre doğru olan diğerine göre yanlıştır.

Allah'ın dinine inananlar için tek ölçüt olmalıdır o da "sayısız mehhep görüşleri" değil KUR'AN'dır.


Bu konularda ne söylediğimizi biliyorsunuz ve yine de çarpıtma ve iftiranıza devam ediyorsunuz. Yazık. Allah sizi affetsin.

Ne zaman ki,

"Yaşar Nuri Öztürkün hamr la ilgili fetvası: Diyorki bir insan sarhoş edici bir içeceği veya maddeyi sarhoş olana kadar içebilir bu helaldir."


yazınızın kaynağını sorduk işler birden değişiverdi. Bu söylediğinizin tam tersi söylemi var diyerek o söylemin sayfa numarasına kadar kaynağını verdik.

Yanılmışız deme basiretini gösteremediniz ve yazılanları çarpıtma işine başladınız.




Bakın ALLAH RAsulunun s.a.v nasıl ALLAHI zikrtemediğini öğrendiği yer neresiymiş Kuranmış.Resmen ALLAHIn Kelamına iftiradır.
ALLAH Kullarına zikredin diyecek ALLAH Rasulude bunu hiç yapmayacak.
Bunların kafadan uydurdukları ALLAH RAsulunun s.a.v görüşü.Oh ne güzel dünya bu nasıl din anlayışı bu nasıl Kuran anlayışı.
Sonrada kendi yorumlarını ALLAHIN sözü diye yutturmaya kalkarlar
bakın ne diyor.
Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.
Kaynak:İşte Kur'an
Zikrullah
ile tefekkür arasındaki farkı anlayamayacak olmak ya cahillikdir yada biliyorsa fitnecilikdir.
Bu kadarını anlayamıyorsanız.
Bu yazımı okuyan ve arapça bilen herkese soruyorum herkesde cevap versin.
ZİKR dil ile söylemek tefekkürde düşünmek değilmidir.

Tekrar söyleyeyim:

“ZİKR” sözcüğünün sözlük anlamı; “anmak, hatırlamak, hatırdan çıkarmamak, unutmamak, öğüt almak, ibret almak” demektir. Sözcük, gerek “zikr” mastarı ve gerekse diğer tüm türevleri olarak Kur’an’da hep bu sözlük anlamıyla kullanılmıştır.
Ancak sözcük “EZ-ZİKR” şekli ile, yani başındaki harf-i tarif ile muarref (belgisizliği giderilmiş, belirtili bir sözcük yapılmış) hâlde MECAZ-I MÜRSEL olarak, “ÖĞÜT VERME” ekseni etrafında Semavî Kitaplar için yani, Vahy, İlâhî Kitap; Kur’an, İncil, Tevrat, Zebur için kullanılmıştır (Âl-i Imran; 58, A’râf; 63, 69, Hicr; 6, Enbiya; 7, 42, 50, 105, Furkan; 29, Şuara; 5, Ya Sin; 69, Sad; 1, 8, 49, 87, Zümer; 23, Fussılet; 41, Şûra; 5, Zühruf; 36, 44, Kamer; 25, Kalem; 51, Tekvir; 27, Kehf; 83, Ta Ha; 10, 99, 113, Saffat; 3, 168, Talâk; 10, Mürselât; 5, Müminun; 71, En’âm; 90).
“Zikr” sözcüğü, “ALLAH” sözcüğü ile tamlama yapılıp, “ZİKRULLAH” olarak ifade edildiğinde anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demek olur ki bizim de ana konumuz budur. Yani “zikr” mastarı (fiilin kökü) ma’mulüne muzaf olarak izafet-i lâfziyye oluşturduğunda (“anmak” mastarı, tümleci olan “ALLAH” sözcüğü ile tamlama oluşturduğunda) anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demektir. Nitekim Kur’an ayetlerinde de “… Allah’ı ANARLAR”, “… Allah’ı ANMAYA koşunuz” tarzında kullanılmıştır.




Arapça öğrendiğiniz hocalar size Zİkri tefekkür olarakmı açıkladılar.
Zikrin ne olduğunu yukarıda söyledim tekrar okuyunuz lütfen. Tefekkür sözcüğü var mı bakın. Zikrullahın ne olduğunu soruyorsanız yine söyleyeyim.:
Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur.



O zaman tefekkürüde Şeytanı anmak diyemi açıkladılar.


Tefekkür konusunu öğrenmek istiyorsanız buraya (http://www.hanifler.com/showthread.php?p=8055#post8055) bakabilirsiniz.




ALLAHI insana benzetip haşa ALLAH da seni ebu maruf ebu maruf diyemi anacak deyip.Haşa ALLAHın nasıl insanı anacağına karışarak kendinizi haklımı çıkaracağınızı sanıyorsunuz.
Namazda Kurandan kolayınıza geleni okuyun diyen ALLAHU TEALANIN kelamını zikretmek doğru Onun ismini okumak yanlış.
Hac 28
Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.


Aklınız,yalanınızın açığa çıkmasından doğan kinle yazılanları anlayamayacak kadar örtülmüş.

Öylesine örtülmüş ki,yazdığımız ZİKR/ ZİKRULLAH yazısını okuduğunu söylediğiniz halde
Hac 28
Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.

Ayetini örnek veriyorsunuz. Oysa ki, bundan bir ayet sonra gelen ayeti okusanız;

"İşte böyle. Kim Allah’ın hürmetlerine ta’zim ederse, o, onun için Rabbinin indinde daha hayırlıdır. Size tilavet edilenler müstesna, sizin için en’am helal kılındı... O halde putların pisliğinden kaçının ve yalan-uydurma sözden kaçının.

Ayetini okuyup Allah’ın emrine uyanlardan olurdunuz.



Sen Kurban keserken ALLAHIn ismini nasıl anacaksın.
Burda dil ile anacaksın.İş tasavvuf oldumu ALLAHın ismini anamazsın.


Kurban keserken değil de Allah’a kurban olmak için hayvan keserken “Allah’ın adıyla” diyerek başlarım.



Yahu Kuran okumaya başlarken bile Hiç Kuran okumadınmı sen..

Okumaz olur muyum hiç 50 yıldır kur’an okuyorum.



Bismillahirrahmanirrahim diye bir başlangıç vardır.

Evet . Doğru söylüyorsunuz.



Süretül-Fatihanın başında hatta tevbe süresinin dışında bütün sürelerde vardır.

Evet doğru söylüyorsunuz Mushaflarda dediğiniz gibidir.


Bu ne demektir.Rahman ve Rahim olan ALLAHIn ismiyle.
Bunu okurken dahi ALLAHI zikrediyorsun.


Zikr/Zikrullah yazısını tekrar okursanız Allah’ı zikredip zikretmediğimizi öğrenirsiniz.



Nasıl oluyorda ALLAHI zikretme diye bir şey yoktur şeytanın oyunudur.



Allah’ı zikretme diye bir şey yoktur yargısına Zikr/Zikrullah yazısını okuyarak vardınız öyle mi?

Yazılanları çarpıtmak ve yalan söylemek gerçekten de şeytanlaşmış olan insanların işidir.



Bunu belirten ALLAH c.c Şeytanmı. .

Haddinizi bilin ne demek Allah c.c şeytan mı?

Kur’an’ı, kulu ve Resulu Muhammed’e vahyeden ve “ikra” diye emreden Allah’tır. Kur’an’ı Allah’ın vahyettiği gibi İnsanlara tebliğ eden de Allah’ın Resuludur. Allah emrettiği için “ikra” emrine uyar ve gereğini yapanlardan oluruz. İnşaAllah.




Yoksa sen ALLAH diye Şeytanamı tapıyorsun .

Allah’ın kulu ve Resulu olan Allah Resulunun tebliğ ettiği KUR’AN’ da belirtilen ALLAH’a kulluk yapmaya çalışıyorum.

Resulunun tebliğ ettiği KUR’AN’I mehcur/terk edilmiş bırakarak ALLAH yerine DUNİLLAHI/ASTLARINI VELİ EDİNENLERE de uyarı görevimi yaparak şeytanlaşmış insanların tasallutundan kurtulmaları için Kur'an'da olanları tebyin ediyorum.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

hiiic
10. January 2011, 04:54 AM
birazda gülelim au pardon biraz da hadis okuyalım köşesi

CENAZE TAŞIYANIN KIYAFETİ

6402 - İmran İbnu'l-Husayn ve Ebu Berze radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah, aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir cenazeye gittik. (Bu esnada) Aleyhissalatu vesselam, ridalarını atıp sadece gömlekleri içerisinde yürümekte olan bir cemaat gördü ve: "Cahiliye amelini mi işliyorsunuz? Yoksa cahiliye fiilini yaparak onlara mı benzemeye çalışıyorsunuz? Şu suretinizden bir başka suretle (kabristandan) dönmeniz için hakkınızda beddua etmeyi cidden arzuladım" buyurdu. Bunun üzerine ridalarını giydiler ve bir daha bu adetlerine dönmediler."

6403 - Ebu Bürde radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh, eceli geldiği zaman (yakınlarına): "Benim cenazemi ateşle takip etmeyin!" diye vasiyet etti. Bunun üzerine Ebu Bürde'ye: "Sen bu hususta bir şey işittin mi?" diye sordular. O da: "Evet, hem de Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan" dedi."

CENAZE CEMAATİ ÇOKSA

6404 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kimin cenazesine yüz müslüman namaz kılarsa, ona mağfiret olunur."

Gelenekçilerin kutsal din kitabı kütübü sitteden inciler..
İlk 2 hadis içimi kararttı, 3. hadiste ayetleri yalanladı. şu hadis savunucuları bizim kadar hadis bilse gene gam yemiyeceğim anca kuru gürültü anca traş..

Hadise göre şefaat hiç yok, peygamber bela okumak istiyor,, ayetlerden öğrendiğimiz Muhammed Mustafa ya bile ters... Zaten tüm uyarıcı tebliğci Mustafalarla uğraştılar.. ha 1400 yıl ha 100 yıl önceki.. hepsini de yalanladılar, hakikatklerni anlayamadılar... Şimdi bunlar mı yola gelecek... söylesende boşşş söylemesende hepsi aynı,, duvara yaz daha iyi, belki Allah geçen birine hidayet verir..

Gâşiye 11
Orada boş bir hadis işitmezler.

hiiic
10. January 2011, 05:02 AM
ÇOCUK CENAZESİNE NAMAZ

6411 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Ölen) çocuklarınız için cenaze namazı kılın. Çünkü onlar (cennete girmede sizin öncülerinizdendir."

kutubü sittedenin yalanlarından birisi daha...

:) bu hadis insanı dinden çıkarır mı?

Mümtehine 3
Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah, yaptıklarınızı görendir

hadi ebu mayer buna da bul bişiler... aklının almadığı sarmadığı şeylerde gerekli gereksiz tartış.. Allah fedakarı aramızdan aldı da yükümüzü hafifletti. Allah her şeyi görür, bilir.

hiiic
10. January 2011, 05:06 AM
RESULULLAH'IN OĞLUNA CENAZE NAMAZI

6412 - İbnu Abbas radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim ölünce, Resulullah cenaze namazı kıldı ve: "Onun cennette bir süt annesi olacaktır. Eğer yaşasaydı sıddık bir nebi olacaktı. Eğer yaşamış olsaydı kıbti dayıları azad olacaktı ve hiçbir kıbti köleleştirilmeyecekti" buyurdu."

müslüman alim sanılan sapık buharinin dine soktuğu (orjinal adı; FİTNE) ktubu sitte den alıntı. Allah kulunu en iyi bilir.

vayyy beee gaybı bilen adam figürü... bu günkü cübbeli teyyareler gibi... :) Allahım sen bu sapıkların yollarından bizi koru yarabbi. bunlar rastgele çektiğim ilk 3 hadis.. gözüme iliştirler.. ama hadislerin başlangıç kısmına da hep kuran ayeti döşemişler.. bu kafirlerin oyunları bu şeytanların vesveselerinden ALlah samimi kullarını korusun, zaten koruyorda. Allah herşeyi görür, bilir.

ebu Maruf
10. January 2011, 01:37 PM
Siz ordamıydınız diyorum.
Bana Kaynak olarak siyer kitaplarından hadis kitaplarından bahsediyor.
Bu kadar hadis varken halen nasıl oluyorda ALLAH RAsulu s.av ALLAHI hiç anmamış deniliyor.
Yatağa girerken okunması istenen “otuz üç defa subhanallah, elhamdulillah, Allahuekber” ile ilgili hadis için bk. Buharî, Daavat, 11.
(Her namazdan sonra 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahü ekber sonra, “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” diyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa da affedilir.) [Müslim]
(Parmak uçları ile sayarak tesbihe ve tehlile devam edin. Kıyamette her âzadan sual edilir ve parmaklar için “tesbihte kullandı” derler. Gafil olan rahmetten uzak kalır.) [Hakim]
Fakirler, (Ya Resulallah; zenginler derece ve nimet bakımından bizi geçtiler. Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyorlar; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar, zekat, sadaka veriyor, köle azat ediyor, biz edemiyoruz) dedikleri zaman, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Sizden üstün olanlara yetişebileceğiniz, sizden aşağı olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar hariç, sizden başka kimsenin üstün olamayacağı bir şey öğreteyim. Her namazın sonunda 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber, bir kere de “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” söyleyin!)

Fakirler, (Zenginler de bizim gibi tesbih çekip, yine bizi geçiyorlar) dediklerinde, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bu, Allahü teâlânın fazlıdır, dilediği kimselere verir.) [Ebu Davud]

3068 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) ve Ebu Râfi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Abbâs İbnu Abdilmuttalib (radıyallahu anh)'e dediler ki:

"Ey Abbâs, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı?" Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı? Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki-sonraki, eskisi-yenisi, hatâen yapılanı-kasden yapılanı, küçüğünü-büyüğünü, gizlisini-alenisini yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: Dört rek'at namaz kılarsın, her bir rek'atte, Fatiha suresi ve bir sure okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde onbeş kere "Subhanallahi velhamdülillahi ve lailahe illallahu vallahu ekber" diyeceksin. Sonra rüku yapıp, rükuda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin, sonra başını rükudan kaldıracaksın, aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rek'atte bunları yetmişbeş defa söylemiş olursun.

Aynı şeyleri dört rek'atte yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere yap, haftada yapamazsan her ayda bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç olsun ömründe bir kere yap."

Ebu Dâvud, Salât 303, (1297,1299); Tirmizi, Salât 350, (482); İbnu Mâce; İkamet 190, (1386, 1387).


Daha nice kaynakları hadis kitaplarında okumamışda.
ALLAH RAsulu a.s ALLAHI tesbih etmezmiş.
Ben biliyorum bunlar uydurmadır denecek.
Neye göre uydurmadır.
Söyleyim neye göre.
Onların akıllarındaki empoze edilmiş dine uyarsa uydurma değil.
Uymazsa uydurma.
YAni şu demekdir.
ALLAH Rasulu s.a.v onların Kuran anlayışının dışında bir söz söyleyemez.
Zira onlar Kuranı Ondan a.s daha iyi anlarlar.
Her şeyin bir mantığı var hadis rivayetlerine uıydurma demen için daha başka rivayetlerin
o rivayetten daha fazla nakledilmesi.Tariklerinin çokluğu v.s şartları vardır.
Sen kalk kafana göre uydurmadır de

hiiic
10. January 2011, 09:52 PM
Ebu marul

Bahsettiğin rivayetteki tespiK namazını peygamberimiz ömrü boyunca kılmamıştır, kıldığıyla alakalı ne bir ayet ne bir hadis ne de sağlam bir kaynak vardır. İsterseniz ilim sahiplerine sorun... yada googlede araştırın ki belki öğrenmiş olursunuz.

Öylseyse bu oluyor ki peygamber yapmadığı şeyleri emrediyor.. HAYIR!!! siz apaçık yalancısınız. ALlah resulüne hakkında hiçbir bilginmiz olmadan sözler atfediyorsunuz. Bu günah olarak yeterli. Savunulacak yada ılımlaştırılıp yumuşatılacak hiçbir tarafınız yok. Allahın saptırmak dilediğine de hiçbir söz fayda vermez. Yüklendiğiniz şey ne kötüdür.

Anonymous
16. January 2011, 08:23 AM
Dostum hani siz Kurana ters düşmedikçe hadis rivayetlerini kabul ederdiniz.
Hadis de ALLAH Rasulu s.a.v şu kadar SubhanaALLAH desen diyor.Bunun neresi Kurana ters ki.Madem Kurana Ters değil Mademki bu bir hadis.
O halde Peygamberin sözümü daha değerli.
Yoksa seninki benimkimi?
O halde ALLAH Rasulu a.s zikri şeytani bir hale çevirmiş sizde Peygamberin a.s hatasını düzeltiyorsunuz değilmi.


Sevgili kardeşim;

Peygamber Allahın ortağı değildir. Yani kendisi Kuran'dan böyle anlamış diyorsanız hangi ayeti öyle anladığını göstermelisiniz. Örneğin 33 vb. sayılarını, zikir sözcüklerini vb. Kuran'ın hangi ayetinden çıkarmış? Kurana baktığımızda böyle bir emir almadığını açıkça görebiliyoruz. Demek ki o şekilde olan hadisler peygamberimizin sözü değil, şeytani uydurmalardır. Kuran sağlamasını geçtikten sonra akıl sağlaması da yapabilirsiniz. Akıl yönünden baktığınızda size hiç bir faydası olmayacak; kulluğu amacından saptıran, şirke kapı açan, gerektiğinde beyin yıkamak için kullanılan şeytani saçmalıklardan başka bir şey değillerdir. Aklınızı şeytanın uşaklarına kiraya vermeyip biraz kendi aklınızı kullanarak aklı selim düşünün lütfen. Allah, pisliği aklını kullanmayanların üzerine bırakır. (Yunus suresi 100)

ebu Maruf
16. January 2011, 05:47 PM
Sevgili kardeşim;

Peygamber Allahın ortağı değildir. Yani kendisi Kuran'dan böyle anlamış diyorsanız hangi ayeti öyle anladığını göstermelisiniz. Örneğin 33 vb. sayılarını, zikir sözcüklerini vb. Kuran'ın hangi ayetinden çıkarmış? Kurana baktığımızda böyle bir emir almadığını açıkça görebiliyoruz. Demek ki o şekilde olan hadisler peygamberimizin sözü değil, şeytani uydurmalardır. Kuran sağlamasını geçtikten sonra akıl sağlaması da yapabilirsiniz. Akıl yönünden baktığınızda size hiç bir faydası olmayacak; kulluğu amacından saptıran, şirke kapı açan, gerektiğinde beyin yıkamak için kullanılan şeytani saçmalıklardan başka bir şey değillerdir. Aklınızı şeytanın uşaklarına kiraya vermeyip biraz kendi aklınızı kullanarak aklı selim düşünün lütfen. Allah, pisliği aklını kullanmayanların üzerine bırakır. (Yunus suresi 100)
Siz Kurana baktığınızda göremiyorsunuz dostum.
ALLAH Rasulu s.a.v sizin anladığınız gibi anlamak durumunda değilki.
ALLAHU TEALA namaz kılın diyor kaç rekat olduğunu Kuranda belirtmişmi?
Siz ordan anlarsınız kafanıza göre kılın.Ben 1 rekat kılarım derim.
Beni görenler 1 rekat kılar.
ALLAHI anın buyrulur.
Ben derimki 33 defa anın sen dersin ki 10 defa
bu derim işi hadistir işte.
Kuranın detayını ALLAH RAsulu s.a.v belirler ne sen ne de ben.
İş bize kalırsa çatışmalar olur ki oluyor.
Sen namazı kaç rekat kılacakasın.
Toplu şekilde cuma namazına gidince neye göre namaza durulacak.Bunları ALLAH RAsulu belirler.
Bu Onu ALLAH a ortak koşmak değildir.
O halde sende Kuranı açıklayarak Kendini ALLAH a ortak koşuyorsun mantığı çıkar.
Kaldıki
ALLAH RAsulune Kurandan başka vahiylerde gelmiştir.
Sen necm süresini anlayamazsın o ise anlatmıştır.
İsra süresinde ona Ayetler gösterilmiştir buyuruluyor.
Eğer sizin anlattığınız gibi ALLAH RAsulu sadece postacılık yapmış olsaydı.
O halde ALLAHU TEALA ona uyun itaat edin O hüküm verdiği zaman seçme hakkınız yoktur.
Ona Kuran ve hikmeti öğrettik ona bir takım ayetrleri gösterdik diye uygulanması imkansız şeyleri bizden istermiydi RABBİM.
Biraz mantıklı olalım.Görevi sadece Kuranı iletmek olan bir nebi hakkında bu kadar belirtilmiş hükümler neden verilsin.
Ben ALLAH RAsulune itaat edin ayetine nasıl uyacağım s.a.v.
Onun verdiği hükümü nasıl anlayacağım.
Ben hadisi bırakırsam necm süresini nasıl anlayacağım.
Namazı kaç rekat kılacağım.
ALLAH ı ne kadar anacağım
Nasıl anacağım?
Kurbanı neye göre belirleyip nasıl keseceğim.
Hacca hangi belirli zamanlarda gideceğim.
Orucu hangi zamanlarda tutacağız.
Bunun gibi milyonlarca akla gelen sorulara cevabı ne sen Kurandan anladığın şekilde nede ben Kurandan anladığım şekilde belirte biliriz.
Zira bunu yapacaksada Bu hak herkesden önce ALLAH RAsulune s.a.v aittir

hiiic
16. January 2011, 07:04 PM
Maide 43. İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.

***
Allah yukarıdaki ayeti anlamayı nasip etsin.

Siz kitap anlaşılmaz demişsiniz, oysaki bu lafınız KÜFÜR'dür, ayeti inkardır. Şöyle demeniz gerekliydi, "ben Kuran apaçık olmasına rağmen bişey anlayamıyorum" demeliydiniz. Çünkü ayeti inkara girdiniz bence hemen tevbe edin, yoksa mahşerde bu konu size sorulacak, gerken cevabı verirsiniz ama siz kendinize güveniyorsunuz.

Bakara 99
Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder.

Kehf 57
Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Anonymous
17. January 2011, 07:56 AM
ALLAHI anın buyrulur.
Ben derimki 33 defa anın sen dersin ki 10 defa
bu derim işi hadistir işte.



Sevgili Ebu Maruf kardeşim, Allah'ı anmanın sayısı mı olur? Bunu yaşamınıza yaymak varken neden "ödev" belliyor ve göstermelik bir hale sokuyorsunuz?


Bir hikaye vardır:
Bir gün bir derviş,
Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış…
Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları..
“Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?”
Diye sormuş derviş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız:
“Sevdiğim çalışıyor orada…
Ona elma götürüyorum.”
“Kaç tane” diye soruvermiş derviş.
Kız şaşkın:
“İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” deyivermiş..
Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini..

Bir de "ilahi aşk" sözünü ağızlarından düşürmezler. Ebu Maruf kardeşim siz hiç bir kadına aşık olmadınız mı? Sevdiğinizin hoşnut kalacağı bir şeyler yapmayı düşünmek ve yapmak yerine "Ayşe ayşe ayşe" diye mi anarsınız? Sevgilinizle buluştuğunuzda o size sevginizdeki samimiyeti görmek için "Benim için ne yaptın" dediğinde "aşkım dün gece oturdum 37bin kere Ayşe dedim yaaa" mı dersiniz? Peki bunu yer mi?

dost1 arkadaşın zikir ile ilgili yazdıklarını (http://www.hanifler.com/showthread.php?p=7999#post7999) ve ilgili zikir konusunu (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=661) tekrar okuyup atalarınız ile şeyhlerinizin zırvalıklarını bırakıp "aklınızı da kullanarak" düşünürseniz zikir'i nasıl TÜM yaşamınıza yayacağınızı, nasıl Allahı her daim anacağınızı görebilirsiniz diye umut ediyorum. Belki insan hayatında çok önemli bir yeri olması gereken gerçek zikrin nasıl "göstermelik" bir hale getirildiğini de anlamış olursunuz. Allah'ın doğru yola kılavuzlaması için lütfen doğruyu arayan olun. Farklı görüşten de olsa her yazı üzerinde "acaba" diye düşünün ve yorumlayın lütfen. Her şeyi boşverin Kuran'a bakın. Allah takvaya ulaşmak için ameller yapmanız gerek şeklinde detaylı olarak açıklamışken kestirme yollar aramak neden? Bu şark kurnazlığı olmuyor mu? Şeytanın kandırma yolu da bu değil midir? O verdiğiniz hadislerin yalnızca lafzı ve kendi içindeki mantıksızlığı bile "uydurma" demek için yeterlidir. Yani Kuran'a hakim olmayan birisi bile o hadisleri SINAV SİSTEMİNDEN HABERİ OLMAYAN BİRİSİnin uydurduğunu anlar. Lütfen verdiğiniz "sayılı" hadisleri de okuyup onlar üzerine de düşünün.

Ayrıca sizin iddia ettiğiniz şekilde iki tekrarda her şeyin bir çırpıda affedildiği(!) sayılı zikir gibi "kestirme yol" varken sizinle bu konuda tartışan bunca insan neden "zor yol"u seçmiş, kafaları hiç mi çalışmıyor lütfen bunu da düşünün.

Ayrıca bu anlamsız kelime tekrarlarının "beyin uyuşturma" etkisini Amerikalılar bile biliyorlar. Aşağıdaki mesajdaki videoya da bir göz atmanızı öneririm. Tanıdık bir çok şey göreceğinizi düşünüyorum:
http://www.hanifler.com/showpost.php?p=8187&postcount=9

Bu arada şunu unutmayın ki sizi mensubu olduğum herhangi bir "yol"a da davet etmiyorum, sizden vaktimi aldığınız için bir ücret de istemiyorum. Ayrıca bilmediğim bir konuda da atıp tutmuyor, kendi deneyimlerimden ve araştırmalarımdan edindiğim bilgileri sizinle paylaşıyorum. Yalnızca konuştuğumuz konular üzerine düşünmenizi sağlamak için yazıyorum. Eğer bir şeyler kabul ettirmek değil de doğru yolu bulmak amacındaysanız lütfen yazılanları tekrar okuyup tekrar düşünün, konuyu tekrar gözden geçirin.

Bana delil getirip durmanıza gerek yok zira ben sayılı zikir yanlışına düşmemiş insan değilim. Ben o işlerin içindeyken de BİLMEDİĞİM ŞEYİN ARDINA DÜŞÜP tam teslim olmak yerine konuyu detaylıca araştırdım, bulabildiğim her noktayı değerlendirdim ve çıktım. Doğru yolda mıyım asla emin olamam ama "bu konuda" doğru yolda olduğuma dair kalbim mutmain olmuş durumda. Benim kalbim mutmain olduğu için bu sitedeyim. Hiç bir "tasavvuf" sitesine takıldığım ve bu konularla ilgili "tartışma aradığım" görülmemiştir. Size de tek tavsiyem Allahın kitabının rehberliğinde, Allaha samimi dualarınızın eşliğinde, tekrar düşünüp araştırıp konuyu tekrar değerlendirmenizdir. Paylaşacak tüm bilgilerimiz bittikten sonra burada "sen haklısın" "ben haklıyım" tartışması yapmak bana anlamsız geliyor. Bu noktadan sonra herkesin yolu kendinedir.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

hiiic
17. January 2011, 06:26 PM
*derviş hikayesi ve zikir yorumunuz harika,

*yaşadıklarımız ortak

*amin

:)

FEDAKARADAM
17. April 2011, 11:56 PM
Ebu marul

Bahsettiğin rivayetteki tespiK namazını peygamberimiz ömrü boyunca kılmamıştır, kıldığıyla alakalı ne bir ayet ne bir hadis ne de sağlam bir kaynak vardır. İsterseniz ilim sahiplerine sorun... yada googlede araştırın ki belki öğrenmiş olursunuz.

Öylseyse bu oluyor ki peygamber yapmadığı şeyleri emrediyor.. HAYIR!!! siz apaçık yalancısınız. ALlah resulüne hakkında hiçbir bilginmiz olmadan sözler atfediyorsunuz. Bu günah olarak yeterli. Savunulacak yada ılımlaştırılıp yumuşatılacak hiçbir tarafınız yok. Allahın saptırmak dilediğine de hiçbir söz fayda vermez. Yüklendiğiniz şey ne kötüdür.

Önce şu ayeti okuyalım ondan sonra hadise geçelim.

"Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir." (Saf Suresi, 2-3)

Bu ayet müslümanın yaşamadığı dini konuları başkalarına anlatamayacağı anlamında değildir. Ayet, geçmişte yapmadığı şeyleri yaptım diye yalan söyleyenleri ve yapmayacağı ya da yapamayacağı halde yapacağım diye söz verenleri azarlamak içindir.

Ayeti iki şekilde yorumlamak mümkündür:

1- Kişinin yapmayacağı bir şeyi vaad etmesi,

2- Kendi fiilleri hakkında gerçeğe uymayan bir beyanda bulunması, yapmadığını yapmış gibi anlatması.

Tefsirlerde bu yorumların hemen her birini destekleyici birçok olaya yer verilir. (bk. Taberî, XXVHI, 83-85; Zemahşerî, IV, 92)


Kütüb-ü sitteden:

Hadis No : 3081
Ravi: İbnu Abbas ve Ebu Rafi
Tanım:Resulullah (sav) Abbas İbnu Abdilmuttalib (ra)'e dediler ki: "Ey Abbas, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı? Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı. Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki-sonraki, eskisi-yenisi, hataen yapılanı-kasden yapılanı, küçüğünü-büyüğünü, gizlisini-alenisini yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: Dört rek'at namaz kılarsın, her bir rek'atte Fatiha süresi ve bir süre okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde onbeş kere "Subhanallahi velhamdülillahi ve lailahe illallahu vallahu ekber" diyeceksin. Sonra rüku yapıp, rükuda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rek'atte bunları yetmişbeş defa söylemiş olursun. Aynı şeyleri dört rek'atte yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada birkere yap, haftada yapamazsan her ay da bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç olmazsa ömründe bir kere yap!."

Kaynak: Ebu Davud, Salat 303, (1297, 1299); Tirmizi, Salat 350, (482); İbnu Mace, İkamet 190, (1386, 1387)

Hz.peygamberimiz (S.A.V.efendimiz, yukarıda ki vermiş olduğum ayete göre asla riayetsizlik etmemiştir.Etmiş olsaydı Allah tarafından cezalandırılırdı.Peygamberimizin tesbih namazını hergün kılıp kılmadığı bilinmemektedir.Büyük ihtimal arasıra kıldığıdır.resulullah'ın her sözü senettir.Nitekim ayet-i Celile'de Allah şöyle buyuruyor:
NECM SURESİ
3. O,arzusuna göre de konuşmaz.

4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

Mesele anlaşılmıştır İnşaallah...

pramid
18. April 2011, 07:03 PM
vahy edilen kuran mıdır. evet mesele anlaşıldı...gerisi allah ve rasulü adına uydurulan koskoca yalan