PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mahmud efendi hazretleri k.s. Asrımızın m ü c e d d i


Birbeyin@glu
2. January 2011, 10:39 PM
Dünyanın dört bir yanından yüzlerce Ehl-i Sünnet aliminin katıldığı Uluslarararası İnsanlığa Hizmet Sempozyumu, Mahmud Efendi Hazretlerine İnsanlığa Üstün Hizmet Ödülü'nün verilmesiyle nihayete erdi.

Sempozyuma katılan 42 ülkeden 320 alim adına konuşan Lübnan Akkar Müftüsü Usame Rufai yaptıgı açıklamada 320 alim adına aldıgımız kararı açıklıyorum; "Mahmud Efendi Hazretleri asrımızın müceddididir" dedi.

Ben Kime İnanıcam Kafam Karman Çorman

http://www.youtube.com/watch?v=Qmpk6Hf-iVQ

FEDAKARADAM
2. January 2011, 11:17 PM
Dünyanın dört bir yanından yüzlerce Ehl-i Sünnet aliminin katıldığı Uluslarararası İnsanlığa Hizmet Sempozyumu, Mahmud Efendi Hazretlerine İnsanlığa Üstün Hizmet Ödülü'nün verilmesiyle nihayete erdi.

Sempozyuma katılan 42 ülkeden 320 alim adına konuşan Lübnan Akkar Müftüsü Usame Rufai yaptıgı açıklamada 320 alim adına aldıgımız kararı açıklıyorum; "Mahmud Efendi Hazretleri asrımızın müceddididir" dedi.

Ben Kime İnanıcam Kafam Karman Çorman

http://www.youtube.com/watch?v=Qmpk6Hf-iVQ


BÜTÜN iSLAM ALİMLERİ ONU MÜCEDDİT KABUL ETMİŞKEN BİZİM TARİKAT VE MEZHEP DÜŞMANLARI UTANSIN ARTIK.SİZ KALBİNİZİ FERAH TUTUNUZ.

Miralay
3. January 2011, 12:04 AM
Maşallah; herkes birbirini alim,müceddid tayin ediyor.

Cenabı Allah'ın bunlardan haberi var. O Latiful habirdir.

Önemli olan yevmi mahşerde, din gününde Allah azze ve celle hazretlerinin kime alim,kime zalim diyeceğidir.

Dünyada tüm insanlar alim dese ne yazar.

Anonymous
3. January 2011, 12:13 AM
Körlerle sağırlar birbirini ağırlar.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:35 AM
Körlerle sağırlar birbirini ağırlar.

Sen işiten ve gören gözlerin olsaydı onları görüp araştırırdın...Demek ki hala da kör olarak geziyorsun.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:41 AM
4 büyük mezhep fıkhını yutmuş, aleviliğe tamamen vakıf olmuş hafız-ı Kur'an ve Kurra olmuş,mütefessir olan bu büyük İslam alimini tanımayanlar derin bir gaflet içindedirler.

TEBYİN
3. January 2011, 10:54 AM
Ben de asrın Mehdisi, Mesihiyim, hadibuyrun burdan yakın
Biraz zenginsem para dağıtır ve herkese bunu kabullendirebilirim de..
Herşey iyi hoşta, GERÇEK DİN BİZDEN BÖYLE BİR ŞEY İSTİYOR MU?
Bunu niye düşünmez bu millet.
Senden asrın bilmem ne olmanı bekleyen yok ey sefil can!
Senden, İNSAN olmanı bekleyen bir toplum ve Yaradan var. Becerebiliyorsan İNSAN ol da görelim

Miralay
3. January 2011, 10:54 AM
Selam fedakaradam kardeşim.

Biz güzeller güzeli İslam dinini kişi odaklı değil,Allah odaklı yaşamaya çalışıyoruz. Mahmut hoca ilim alanında derya bile olabilir. Eğer gerçekten Allah rızası için bu kadar ilmi tahsil etmişse cenabı Allah ecrini mutlaka verecektir. Mahmut hoca'ya değer verecek olan cenabı Allah'tır. Rabbim daha iyisini bilir.

Resulullah (Salat ve selam üzerine olsun)'ı rüyada görmenin ne gibi bir ayrıcalığı var? Sonuçta O mübarek te bir insandı. Hak dünyaya irtihal eylediler. Bahsedilen rüyada görmeler haşa O mübareğe ölümsüzlük isnad etmektir. Bundan rabbime sığınırım.

Tasavvuf kitaplarını okursanız (şimdi net olarak hangi kitap olduğunu hatırlamıyorum. Nefahatül üns olabilir) Peygamberi rüyasında gördüğünü söyleyen müridine,"bende O'nu göndereni gördüm. Ne varmış bunda" diyen şeyhler de olmuştur. Sizce bu ne kadar öenmli ya da doğrudur?

Selametle

FEDAKARADAM
3. January 2011, 11:04 AM
Selam fedakaradam kardeşim.

Biz güzeller güzeli İslam dinini kişi odaklı değil,Allah odaklı yaşamaya çalışıyoruz. Mahmut hoca ilim alanında derya bile olabilir. Eğer gerçekten Allah rızası için bu kadar ilmi tahsil etmişse cenabı Allah ecrini mutlaka verecektir. Mahmut hoca'ya değer verecek olan cenabı Allah'tır. Rabbim daha iyisini bilir.

Resulullah (Salat ve selam üzerine olsun)'ı rüyada görmenin ne gibi bir ayrıcalığı var? Sonuçta O mübarek te bir insandı. Hak dünyaya irtihal eylediler. Bahsedilen rüyada görmeler haşa O mübareğe ölümsüzlük isnad etmektir. Bundan rabbime sığınırım.

Tasavvuf kitaplarını okursanız (şimdi net olarak hangi kitap olduğunu hatırlamıyorum. Nefahatül üns olabilir) Peygamberi rüyasında gördüğünü söyleyen müridine,"bende O'nu göndereni gördüm. Ne varmış bunda" diyen şeyhler de olmuştur. Sizce bu ne kadar öenmli ya da doğrudur?

Selametle

Allah'ı gördüm diyenler yalan söylemişlerdir.Siz bunu abartıyorsunuz.Pek size inanmadım..

Resulullah efendimizi rüyada görmek onunla muhabbet etmek kadar şerefli bir hal yoktur.Şeytan,rüyalarda asla peygamber efendimizin suretine maalesef giremiyor.

Herkes Resulullah efendimizi kolyca rüyada göremez.Ona aşık olan her gece görür vesselam...

BU KADAR KOLAYSA BUYRUN SİZ DE RÜYA DA GÖRÜN ONU.BEN BİLE ONU HALA RÜYAMDA GÖRMÜŞ DEĞİLİM...

Miralay
3. January 2011, 11:09 AM
Lütfen beni yanlış anlamayınız. Mübareği rüyada görünce ne oluyor?

Çok üstün bir insan mı oluyorsunuz? Çevremde tanıdığım pekçok kimse de böyle iddialarda bulunmuşlardı. Bu onların çok üstün olduğunu mu gösteriyor şimdi?

Ben bunu hiç anlıyamıyorum nedense. Rüyada gördüğünle ameli cenabı Allah emrediyor mu?
Bir de bunu anlayabilsem

vesselam

FEDAKARADAM
3. January 2011, 11:09 AM
Ben de asrın Mehdisi, Mesihiyim, hadibuyrun burdan yakın
Biraz zenginsem para dağıtır ve herkese bunu kabullendirebilirim de..
Herşey iyi hoşta, GERÇEK DİN BİZDEN BÖYLE BİR ŞEY İSTİYOR MU?
Bunu niye düşünmez bu millet.
Senden asrın bilmem ne olmanı bekleyen yok ey sefil can!
Senden, İNSAN olmanı bekleyen bir toplum ve Yaradan var. Becerebiliyorsan İNSAN ol da görelim

TARİKAT VE MEZHEPLERİ İNKAR EDENİN ADAMLIĞINDAN ŞÜPHE EDERİM.YOL; EHLİ SÜNNET VE KUR'AN YOLU OLDUĞUNA GÖRE BUNUN NERESİ EKSİKLİKTİR.

Allah bilir ya, daha namaz bile nasıl kılınır onu izah edemezsiniz.Çünkü onu izah ederken kesinlikle sünnetlerinden ister istemez farkında olmadan izah edeceksiniz.Hani namaz da sünnet yoktu?...

Anlaşılan o ki sünneti inkar eden beynamaz olduğu kesindir...

Sünnetleri terkeden adam değildir.Adam diye geçiniyorsa gafildir...Sadece dilinde Kur'an meali dolaşan yanılmıştır...

TEBYİN
3. January 2011, 11:15 AM
Ben günde en az 100 kez ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLENE, GÖNDERİLEN emanetini görüyor, okuyor, kalbimi sunuyorum fedakar.
Bir misal vereyim sana,
Çok sevdiğin biri sana bir emanet bırakmış,
Sen emaneti arkana atmışsın, emanet bırakanı rüyanda görmeye ve onunla hasbihal yapmaya çalışıyorsun.
Bu aradada emanete binlerce ihanet ediyorsun
Tam buluşup emanetini ne yaptığını sorduğunda ise, verecek cevap bulamıyorsun
Furkan 30 bu sahneyi ne güzel gözler önüne sermekte, istersen bir gözatıver

Miralay
3. January 2011, 11:18 AM
Selam Tebyin kardeşim

Furkan suresi 30.ayeti her okuduğumda dehşete kapılırım.
"Aman yarabbi! biz resulden şefaat beklerken meğerse bizi rabbimize şikayet edecekmiş" derim her zaman.

Çok manidar ve ibretlik bir ayettir.

Cenabı Allah bizleri Kur'anı dışlayanlardan eylemesin.

Miralay
3. January 2011, 11:28 AM
Allah bilir ya, daha namaz bile nasıl kılınır onu izah edemezsiniz.Çünkü onu izah ederken kesinlikle sünnetlerinden ister istemez farkında olmadan izah edeceksiniz.Hani namaz da sünnet yoktu?...

Anlaşılan o ki sünneti inkar eden beynamaz olduğu kesindir...

Sünnetleri terkeden adam değildir.Adam diye geçiniyorsa gafildir...Sadece dilinde Kur'an meali dolaşan yanılmıştır...

Selam fedakaradam kardeşim. Size birşey tavsiye edeceğim. Bugüne kadar öğrendiğiniz ne kadar fıkıh,ilmihal ve namaz hocası kitaplarını kısa bir süreliğine unutun,bir kenara bırakın ve Kur'anı siyak ve sibakını gözeterek bu şekilde okuyun. Zihninizde namaz ve diğer ibadetler nasıl şekillenecek. Rabbimin maksadını,emrini nasıl anlayacaksınız.

Denemenizi tavsiye ederim. Çok şaşıracaksınız. Her ayeti okuduğunuzda "Sübhanallah" diyerek hayretler içerisinde kalacaksınız.

Selametle

FEDAKARADAM
3. January 2011, 11:46 AM
lütfen beni yanlış anlamayınız. Mübareği rüyada görünce ne oluyor?

çok üstün bir insan mı oluyorsunuz? çevremde tanıdığım pekçok kimse de böyle iddialarda bulunmuşlardı. Bu onların çok üstün olduğunu mu gösteriyor şimdi?

Ben bunu hiç anlıyamıyorum nedense. Rüyada gördüğünle ameli cenabı allah emrediyor mu?
Bir de bunu anlayabilsem

vesselam

peygamberimizi rüyada görenlerin hali bambaşka olur ve sımsıkı Allah'a sarılır.Eğer onu görüyorum deyip de gafil olarak yaşıyorlarsa bilin ki o yalancıdır ve gafildir.

TEBYİN
3. January 2011, 12:10 PM
Ah Miralay kardeşim ah
Kur'anı okumak ve onunla gönlünü dokumak kimin umurunda ki
Adam rüyaya saplanmış, battıkça hayallere dalıyor ve daldıkça boğuluyor ama farkında değil

FEDAKARADAM
3. January 2011, 12:34 PM
Ben günde en az 100 kez ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLENE, GÖNDERİLEN emanetini görüyor, okuyor, kalbimi sunuyorum fedakar.
Bir misal vereyim sana,
Çok sevdiğin biri sana bir emanet bırakmış,
Sen emaneti arkana atmışsın, emanet bırakanı rüyanda görmeye ve onunla hasbihal yapmaya çalışıyorsun.
Bu aradada emanete binlerce ihanet ediyorsun
Tam buluşup emanetini ne yaptığını sorduğunda ise, verecek cevap bulamıyorsun
Furkan 30 bu sahneyi ne güzel gözler önüne sermekte, istersen bir gözatıver

.Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar." (FURKAN SURESİ-30)

Bu mübarek ayetl, Resûl-i Ekrem'in Kur'an-ı Kerim'in emir ve yasaklarını gözetmeyen kavminden şikâyetini içine almaktadır. Cenab-ı Hak'kın geçmiş ümmetlerin durumlarına işaretle muhretem Peygamberine teselli vermekte olduğunu bildirmektedir. Ve kâfirlerin Kur'an-ı Kerim hakkındaki şüphelerini, bâtıl düşüncelerini ve onlardan itirazlarının bâtıl oluşunu teşhir ediyor ve öyle itirazcıların ne acı bir vaziyette cehenneme sevkedileceklerini ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Kavminin Kur'an-ı Kerim hakkındaki bâtıl iddialarını işitip duran (Peygamber de) Hz. Muhammed Aleyhisselâm da (dedi ki: Yarabbü. Şüphe yok, benim kavmim bu Kur'an-ı) nazarı dikkate almadılar, onu tamamı ile (terk ettiler) ona inanmadılar, onu bir gerçek kabul etmediler, onun yüce beyanlarını dinlemek istemediler. Bunun içindir ki: Bir takım alaycı temennilerde bulundular.

Böylece tefsirini verdikten sonra diyeceklerim var..

Şimdi Kur'an da peygamberimize itaat etmek var mıdır yok mudur?.Bu sitede ben hadis filan tanımam diyenlere sorum bu olacaktır.Peygamberimizi Kur'andan dışlayıp da onun sözlerini anlamak istemeyenlere binlerce yazıklar olsun.

Peygambere uymayan hadisleri hiçe sayanlar art niyetlidir.Burada boşuna konuşmasınlar adam gibi müslüman olsunlar.

KALEM SURESİ
4.Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.
5.Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.
6.Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'
7.Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.
8.Şu halde yalanlayanlara itaat etme.


http://www.biriz.biz/kuran/ahzab/33-21.gif

"Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır." (ahzab suresi-21)

DEMEK Kİ ONU KENDİMİZE ÖRNEK ALMALIYIZ Kİ ALLAHIMIZ BİZDEN RAZI OLSUN.HADİS-İ ŞERİFLERİ İNKAR EDENLERE BU AYET YETERLİDİR. SÜNNETLERİ YAŞAMAYANLAR PEYGAMBERİ SEVMİYOR DEMEKTİR.BUNUN AKSİNİ SÖYLEYENLER YALANCILARIN TA KENDİSİDİRLER.

AYETLERİ KENDİLERİNE GÖRE SEÇİP BURADA AHKAM KESİLMESİNLER.BİZ HİÇBİR AYETİ İNKAR ETMİYORUZ AMA GELİN GÖRÜN Kİ HADİS DÜŞMANLARI BUNLARI GÖRMÜYOR VE BAŞINDAN SAVUYOR.BÖYLE GAFLET VE BÖYLE CAHİLLİĞE PES DOĞRUSU!...

Miralay
3. January 2011, 12:53 PM
Selam fedakradam kardeşim.

Peygamberimizle aynı çatı altında yaşamış,seferde ve hazarda hep beraber olmuş, Hz.Aişe (Allah ondan razı olsun) validemizin naklettiği bir rivayet vardır. Doğruluğunu rabbim daha iyi bilir. Lakin örnek olması açısından size sunuyorum evvela.

"Resulun yaşantısını,ahlakını merak edenler Kur'ana baksınlar"

Tabii ki, Muhammed aleyhisselam "urvetulvuska" dır. Yani güzel ahlakıyla bize çok güzel bir örnektir. O mübareğin yaşantısı,sünnetleri Kur'andan ibarettir. Kur'anı okuyan mübareğin hayatını gözünün önünde canlandırır adeta.

Necm suresinde,"O hevasından konuşmaz" diye buyurur yüce Allah. Yani söylemleri vahiyden ibarettir.

Aşağıdaki konuları okumanızı tavsiye ederim.

www.hanifler.com/showthread.php?t=63
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=383

Ayrıca Hakka suresinde;

43. (O), alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
44. Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,
45. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.
46. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık). (Diyanet meali)

Diye buyurmaktadır rabbulalemin. Konu uzun olduğu için şimdilik bunlar aklıma gelenler.

Anonymous
3. January 2011, 05:13 PM
Şeytan,rüyalarda asla peygamber efendimizin suretine maalesef giremiyor.

Allah Allah. Şeytanla yaptığınız özel bir anlaşmanız mı var? :eek:
Karşılığında ne verdiniz? Öyle ya, "sen peygamberin kılığına girme, ben de şunu yapacağım" demiş olmalı kim anlaşma yapmış ise. Ayrıca peygamberin kılığını biliyor musun ki onun kılığına girip girmediğini bilesin? Peygamberin foto albümü mü var elinde?

Ben Kuran'a baktım öyle bir anlaşma falan göremedim. Kimmiş bu şeytanla anlaşma yapan?

Mahmut hocaya bir garezim yok. Söylediklerinin çoğuna katılmasam da söylediği doğruları kaçırmamak için herkesi dinlediğim gibi dinlerim. Benim gözümde 100% yanlış alim yoktur. Ama 100% doğru alim de yoktur. Çünkü hepimiz insanız. Alimi alim seçen kimdir? Doğru şeyin alimi midir? Örneğin yüzlerce Hristiyan alim bir araya geliyor papa seçimi yapılıyor. Onlar doğru yoldalar mı? Onlara sorsan doğru yoldalardır.

Kimin doğru yola yakın olduğunu YALNIZCA Allah bilir. O yüzden değil bütün alimler, tüm insanlar bir kişiyi dünyanın alimi, zamanın dahisi vb. seçseler bile bana göre ASLA değildir. Çünkü ben Kuran gibi dosdoğru bir rehberi olan bir insanım, kandırılmam imkansız. Alim dediğiniz adam gelip bana "şunu şunu yapmalısın" dediğinde Kuran'da zıttı varsa uymam o kadar basit. Kendi söylediklerinin "Allahın emri" olduğunu iddia eden varsa Allahın emirlerini içeren yasa kitabı olan Kuran'dan o emri bulup göstermekle mükelleftir. Dolayısıyla ben benim gibi ACİZ insanlara uymam yalnızca Allaha uyarım. Söyleyen alimmiş değilmiş önemi yoktur, söylediği lafa bakarım. Yolda yanıma 6 yaşında çocuk yanaşsa "dinen şu şu gereklidir" diye bilmediğim bir şey söylese onun da gerekçelerini sorarım. 6 yaşında diye "sen nerden bilecen len zırtapoz, ben alimleri dinlerim ancak" dersem onun söylediği doğru ise resmen ayağıma gelen doğruyu kendi ellerimle terslemiş olurum ki bundan Allaha sığınırım.

Değil rüyanızda, beyniniz sulanıp yeterli kıvama geldiğinizde uyanıkken bile istediğiniz her şeyi/her kişiyi/her varlığı görebilirsiniz. Yeter ki isteyin.

Bunun çeşitli yöntemlerini tasavvufçular, metalciler, budistler, hindular, satanistler, spiritüalistler, eroinmanlar falan bulmuşlar onlardan öğrenebilirsiniz.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 05:43 PM
Allah Allah. Şeytanla yaptığınız özel bir anlaşmanız mı var? :eek:
Karşılığında ne verdiniz? Öyle ya, "sen peygamberin kılığına girme, ben de şunu yapacağım" demiş olmalı kim anlaşma yapmış ise. Ayrıca peygamberin kılığını biliyor musun ki onun kılığına girip girmediğini bilesin? Peygamberin foto albümü mü var elinde?

Ben Kuran'a baktım öyle bir anlaşma falan göremedim. Kimmiş bu şeytanla anlaşma yapan?

Mahmut hocaya bir garezim yok. Söylediklerinin çoğuna katılmasam da söylediği doğruları kaçırmamak için herkesi dinlediğim gibi dinlerim. Benim gözümde 100% yanlış alim yoktur. Ama 100% doğru alim de yoktur. Çünkü hepimiz insanız. Alimi alim seçen kimdir? Doğru şeyin alimi midir? Örneğin yüzlerce Hristiyan alim bir araya geliyor papa seçimi yapılıyor. Onlar doğru yoldalar mı? Onlara sorsan doğru yoldalardır.

Kimin doğru yola yakın olduğunu YALNIZCA Allah bilir. O yüzden değil bütün alimler, tüm insanlar bir kişiyi dünyanın alimi, zamanın dahisi vb. seçseler bile bana göre ASLA değildir. Çünkü ben Kuran gibi dosdoğru bir rehberi olan bir insanım, kandırılmam imkansız. Alim dediğiniz adam gelip bana "şunu şunu yapmalısın" dediğinde Kuran'da zıttı varsa uymam o kadar basit. Kendi söylediklerinin "Allahın emri" olduğunu iddia eden varsa Allahın emirlerini içeren yasa kitabı olan Kuran'dan o emri bulup göstermekle mükelleftir. Dolayısıyla ben benim gibi ACİZ insanlara uymam yalnızca Allaha uyarım. Söyleyen alimmiş değilmiş önemi yoktur, söylediği lafa bakarım. Yolda yanıma 6 yaşında çocuk yanaşsa "dinen şu şu gereklidir" diye bilmediğim bir şey söylese onun da gerekçelerini sorarım. 6 yaşında diye "sen nerden bilecen len zırtapoz, ben alimleri dinlerim ancak" dersem onun söylediği doğru ise resmen ayağıma gelen doğruyu kendi ellerimle terslemiş olurum ki bundan Allaha sığınırım.

Değil rüyanızda, beyniniz sulanıp yeterli kıvama geldiğinizde uyanıkken bile istediğiniz her şeyi/her kişiyi/her varlığı görebilirsiniz. Yeter ki isteyin.

Bunun çeşitli yöntemlerini tasavvufçular, metalciler, budistler, hindular, eroinmanlar falan bulmuşlar onlardan öğrenebilirsiniz.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

Peygamberimizi Rüyada Görmek

Abdullah Ibn-i Mesud’un (r.a) rivayetine göre Peygamberimiz şöyle buyurmustur:

“Kim beni rüyasında görürse, o kimse uyanık iken beni görür gibidir, rüyası doğrudur. Çünkü şeytan bana benzer bir surete giremez.”

Hadis-i şerifte belirtildiği gibi şeytan Peygamber Efendimizin suretine girememektedir. Hakeza evliyaların, asfiyaların suretine de girememektedir. Ancak söz olarak taklit edebilmektedir. Bu bakımdan rüyadaki sözleri şeriat-ı Garra-yı Muhammedî terazisiyle tartmak lazımdır. Şeytan ses olarak evliyâ-yı i’zâma, yani büyük evliyalara dahi musallat olabilmektedir. Bu hususta

Abdülkadir Geylanî hazretlerinin macerası meshurdur. Şah-ı Geylani, bir dağ başına çekilmiş riyazet yapmakta ve bütün vaktini ibadetle değerlendirmektedir. Bir gün mağaranın önündeyken bir ses duyar. Ses, “Ya Abdülkadir! Sen artık kemâle erdin. İbadet etmene lüzum kalmadı!” demektedir. Bu sesi işiten Abdülkadir Geylânî bir anda bütün Kur’an’ı hafızasından geçirmeye başlar. “Va’büd Rabbeke hatte ye’tiyeke’l yagîn” (Ve gelmesi muhakkak olan ölüm sana erisinceye kadar Rabbine kulluk et./ Hicr sûresi 99. Âyet) âyetine gelince durur ve “Sen şeytansın, defol!” der. İşte bu bakımdan uyanıkken olduğu gibi, rüyada iken de sözleri Islam dininin terazisiyle tartmak lazımdır.

Hadis-i şeriflere bakmaya devam edelim. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: “sizden hanginiz en doğru sözlü ise onun rüyası da en doğrudur.”

“Rüyasına yalan katarak anlatan kimseye kıyamet gününde bir arpa danesinin iki ucunu bir araya getirip düğüm yapması teklif edilir. Bir kimse gözleri üzerine yalan söylerse, Cennet kokularını alamaz. İftiranın en büyüğü, adamın kendi gözlerine yaptığı iftiradır ki, ‘Ben gördüm ’ der, halbuki bir şey görmemiştir.”

“Yalandan en büyük yalan rüyasında görmediği şeyi iki gözüyle görmek iddiasıdır.”

İftiranın en büyüğü, bir kimsenin babasından başkasına intisap etmesi veya görmediği rüyayı demesi veya Hazret-i Muhammed’in söylemediği sözü ona isnad etmesidir.”

Hz. Ömer (r.a.), bir gün Hz. Ali (r.a.) ile karşılaşır: “Ey Hasan’ın babası! Adam rüya görür, bir kısmı tasdik olunur, bir kısmı yalanlanır. Buna ne dersin.”

Hz. Ali, bu soruyu bir hadis-i şerif naklederek cevaplandırır: “Evet, Resûlullah Efendimizden duydum, şöyle buyurdu: “Herhangi bir erkek veya kadın uyumaya görsün, mutlaka uykuya dalınca ruhu arşa doğru yükselir. Ruh henüz arşa varmadan uyanırsa bu rüya yalan olur. Arşa ulaştıktan sonra uyanırsa bu rüya sadık rüya olur.”

Hadislerle verilen temel ölçüler

Bu hadis-i şerifler bizlere, rüya ile ilgili temel ölçüler vermektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

. Salih kimselerin gördüğü rüyalar mânalıdır. Mühim mesajlar ihtiva edebilmektedir. Bu bakımdan mühimdir.

. Mü’minlerin görmüş oldugu güzel rüyalar Allah’ın bir lütfudur, ihsanıdır. Bu rüyalar iyi kimselere söylenebilir.

. İnsanı üzen, kötü rüyalar ise şeytandandır. Bu rüyalar hiç kimseye söylenilmemelidir.

Uyanınca, sol tarafa üç kere tükürülmeli ve “E’ûzu billâhi mine’ş-şeytânirraciym” denilmelidir.

. Seher vakti ve gündüzleyin görülen rüyalar sadık rüyalardır. Bu rüyalar dikkate alınabilir.

. Rüyaları, salih ve rüya tabirini bilen kimselere anlatıp yorumlatmalıdır. Fâsık ve işin ehli olmayan kimselere kesinlikle anlatılmamalı ve tâbir ettirilmemelidir. Zira rüyâ onların tâbir ettiği şekilde çıkar ve neticede rüya gören kimse üzülür.

. Rüyada görmediği şeyleri “gördüm” diye anlatmanın vebali ve mesuliyeti çok büyüktür. Bu gibi kimseler âhirette hesap vereceklerdir.

Kaynak: Milli Gazete



Aşağıda ki linkte bir rüya anlatılıyor

Tıkla! (http://www.hanimlar.com/index.php?oku=1448)

FEDAKARADAM
3. January 2011, 05:45 PM
Peygamber (SALLALLAHU ALEYHİ VESSELLEM) Efendimiz'i görmek çok mühimdir. Resûl-i Ekrem bir hadislerinde, "Beni rüyasında gören hakkıyla görmüş demektir." buyurur. Bazıları bu hadisi, "Efendimiz (aleyhissalatü vesselam)'i burada gören orada da görür; görür ve şefaatinden istifade eder. Havz-ı Kevseri'nin başına gider, orada onun eliyle kevser içer." şeklinde yorumlamışlardır. Bazıları da hadisi, "Efendimiz'i rüyada gören, aynıyla görmüş demektir." şeklinde anlamışlardır. Zira hadisin sonunda, "Şeytan benim suretime giremez." buyurulmaktadır. Bununla beraber ulema tarafından meselenin daha farklı yorumları da yapılmıştır. Yorumlardan biri şöyledir: Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), herkese değişik şekilde görünür. Hatta Efendimiz'i birkaç defa rüyasında gören bir kimse O'nu farklı ruh haletleri itibarıyla her defasında farklı suretlerle görmüş de olabilir. Mesela bir defasında tıraşlı bir çehre olarak, bir defasında büyük gözlü, mukavves burunlu, açık alınlı, siyah saçlı ve başka bir defasında da ise saçlarında beyazlık olarak görmüş olabilir. Bundan dolayı, "Efendimiz'i her gören onu görmemiştir" diyenler de olmuştur. İmam Rabbani gibi bazı mudakkik ve muhakkikler, "Efendimiz'i doğru görebilmek için evvela O'nu Ravza-i Tâhire'de, sâniyen şemailine uygun olarak görmek gerekir." demişlerdir. Vâkıa, Efendimiz'in belli bir sûreti ve şemâili vardır. Allah Resûlü, orta boyludur. İri kemiklidir. Parmakları kalındır. Adeta bir pehlivan tipindedir. Göbekli değildir. Göğsüyle karnı aynı hizadadır. Alnı gayet geniştir. Burnunda tatlı bir kavis vardır. Yüz hatlarıyla fevkalade sevimlidir. Dişleri inci gibidir ve hiç dökülmemiştir. Dudakları lâl ü güher gibi bir parlaklık içindedir, vs... İşte İmam Rabbani, Allah Resûlü'nün bu şekilde şemailine uygun olarak görülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak âlimlerin büyük ekseriyeti, bir kimsenin Efendimiz diyerek rüyasında gördüğü kişinin Allah Resûlü olduğunu söyleye gelmişlerdir. Zira bizzat Efendimiz, "Şeytan benim suretime giremez." buyurmuştur.

Allah Resûlü'nün rüyalarda farklı suretlerde görülmesi meselesine gelince, herkes O'nu rüyasında biraz mir'ât-ı ruhuna (ruh aynası) göre, biraz da altında kaldığı hadiselerin tesirine göre görür. Kiminin mir'at-ı kalbi dev aynası gibidir, o ona göre görür. Kimisininki mukavves bir ayna gibidir o da ona göre müşahede eder. Bunları bir ölçüde mir'at-ı ruh belirler. Kimisinin kalbi dupdurudur, berraktır, orası apaçık bir visal koyudur, o, böyle dupduru bir keyfiyetle görür. Kimisi de bir kısım his ve pas içindedir, böyleleri için de bu tür hisler, görmeyi bulandırır.

Burada istidradi olarak insanların kafasına takılan bir mevzuya da açıklık getirmekte fayda var. Efendimiz'i rüyada gören değil, saadet asrında hakikaten gören kişi sahabi olur. En makbul sahabi tarifini yapan İbn Hacer, sahabiyi şu ifadelerle tanımlamıştır: Sahabi, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'i gören, kurb-u huzura müşerref olan, sohbet-i nebeviden az dahi olsa istifade eden kimsedir.

Dahası bir kimse, değil rüyada, temessül etmiş olarak bile Efendimiz'i görse sahabi olmaz. Mesela Hafız Suyuti, Allah Resûlü'yle yetmişin üstünde temessülen görüştüğünü ifade etmektedir. Suyuti, bir ruh degajmanıyla (ruhun bedenden imtisaliyle) doğrudan doğruya Efendimiz'le buluşma temin ettiğini ve açıktan açığa konuştuğunu dile getirmektedir ki, bu bir rüya değildir. Bu, ruh âlemine ait bir şey de değildir. Belki hakikat-i Ahmediye ile Suyuti'nin hakikati yüz yüze gelmiştir. Buna rağmen Hafız Suyuti sahabi değildir. Pek çok kimse Suyuti gibi temessülen Efendimiz'i görmüştür.

Bunlardan biri de Hallac-ı Mansur'dur. Hallac, bu müşahedesini şöyle anlatır: Kürsüde "Benim şefaatim, ümmetimden günah-ı kebair işleyenleredir." hadisini okurken aklımdan şöyle bir şey geçti: "Ya Resûlallah, niye himmetini dûn tutuyorsun? Küfür işleyenlere de şefaat ederim demiyorsun da sadece günah-ı kebair işleyene şefaat ederim diyorsun?" O esnada Resûl-i Ekrem karşımda temessül etti. Başımdan sarığımı açtı, boynuma doladı ve şöyle buyurdu: "Zannediyor musun ki söylediğimi ben kendimden söylüyorum?"

Hâsılı, Efendimiz'i rüyasında veya temessülen gören bir kimse sahabi olmaz. Sahabi olabilmek için on dört asır ötede yaşamak gerekir. Ancak sahabinin arkasında olunabilir ki, o da bu asırda dîn-i mübîn-i İslam'a hizmetle mümkündür.

Allah (celle celêlühü) bizim mazhariyetlerimizin şükrünü edaya, selef-i sâlihîne karşı da saygı ve vefaya muvaffak kılsın.

ÖZETLE

1- Efendimiz (sas)'i rüyada görmek, muhakkak bir hayır ve bereketin ifadesidir. Resûl-i Ekrem bir hadislerinde, "Beni rüyasında gören hakkıyla görmüş demektir." buyurur.

2- "Efendimiz (aleyhissalatü vesselam)'i burada gören orada da görür; görür ve şefaatinden istifade eder. Havz-ı Kevseri'nin başına gider, orada onun eliyle kevser içer."

3- Efendimiz'i rüyada gören değil, saadet asrında hakikaten gören kişi sahabi olur. İbn Hacer'e göre sahabi, Efendimiz'i gören, sohbet-i nebeviden az dahi olsa istifade eden kimsedir.

Anonymous
3. January 2011, 05:48 PM
Anladım. Birileri hadis uydurmuş ki birilerini yüceltmenin önü açılsın.

Peygamberin değil hayalini gerçek halini kanlı canlı karşısında gören Ebu Cehil mübarek olmadı da sen mi mübarek olacaksın be adam demezler mi adama?

Birileri uydurmuş siz de yemişsiniz. Ben inanamıyorum diye kusuruma bakmayın.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 05:54 PM
Anladım. Birileri hadis uydurmuş ki birilerini yüceltmenin önü açılsın.

Peygamberin değil hayalini gerçek halini kanlı canlı karşısında gören Ebu Cehil mübarek olmadı da sen mi mübarek olacaksın be adam demezler mi adama?

Birileri uydurmuş siz de yemişsiniz. Ben inanamıyorum diye kusuruma bakmayın.


Hidayet Allah'dan olduğunu her halde unuttunuz galiba.Ebu Cehil'in kalpi perdeli olduğu için bu dünyadan kafir olarak gitmiştir..

Peygamberimİzi rüyada görmek muradına ermek değildir.O bir Allah tarafından gelen bir lütuftur.Haydi siz de deneyin rüyada görün bakalım nasıl görebilecekseniz?...

Anonymous
3. January 2011, 05:58 PM
Haydi siz de deneyin rüyada görün bakalım nasıl görebilecekseniz?...

Ben rüyada görmek istemem. Sonra kendimi bi halt sanarım da havalanıp yoldan çıkarım diye korkuyorum. :D Allah peygamberi rüyada görmeyi amaç edinmekten korusun.

Allah diğer hayatımızda bizzat görmeyi, tanışmayı nasip etsin.

Anonymous
3. January 2011, 09:52 PM
Arkadaşlar rüya tabirinden anlayan var mı?

Birisi bir gün rüyasında firavunun sarayında helak edilen firavuna hizmet ettiğini görse. Firavun rüyada o kadar da kötü birisi olarak gözükmese gözüne bunun yorumu nedir?

Allah'ın lanetlediği firavunu rüyasında gördüğü için o kişi de Allah'ın lanetine uğramış sayılır mı?

Rüyadaki firavun kesin firavundur çünkü melekler lanetlenmiş firavunun kılığına girecek değiller herhalde.

Anonymous
4. January 2011, 01:02 AM
Bu arada rüya dediğiniz nedir ki. Bizzat gördüğünü iddia edenler var.

Yanlış hatırlamıyorsam İmam Rabbani meşhur Mektubat kitabında peygamber efendimizi bizzat gördüğünü söylüyor. Hep merak etmişimdir acaba zaman yolculuğu falan mı diye :D Koskoca alim gördüm diyorsa görmüştür herhalde :)

2012limitsiz.com adresinde de melek gören insanlar var bir sürü mesaj yayınlıyorlar meleklerden. Bunlar Müslüman değiller ama olsun. Yaa, görün daha ne mübarek insanlar var dünyada. :D

Derin Düşünce
17. February 2011, 02:52 PM
Benim, kimin alim olup olmadıgıyla bir derdim, alıp veremedigim yok mesela... Benim derdim Alimlerini ilah yapanlarla. İslam icin mucadele veren, dini Allah has kılmak icin gayret eden tum arastırmacılardan, alimlerden Allah razı olur insaallah.

Dileyen diledigine tapınsın. Dileyen seydasına, seyhine, dileyen bu makamı kimden, nasıl ve nereden aldıgını bilemedigim kutuplara, dileyen buhariye, dileyen maturidiye... Alim dediklerimizin her biri doneminin geregi ilimleri icra etmisler hizmetlerini bitirip gocup gitmisler. Hesapları Allahadır artık. Niyetlerini ve kalplerini bilmem. Sorun onlarda degil sorun bizde. Onları neredeyse ilahlastıran bizlerde. Papazını, rahibini, ruhbanını, hahamlarını, imamlarını, alimlerini, seyhlerini, ilahlastıranlarda. Sozumuz yok, alıp veremedigimiz yok bizim alimlerle. İslamı 7. yuzyil entegrizmine hapseden, peygamber giydigi icin, sarık cubbe salvar giydigini idda ederken, aynı elbiseyi mekkeli musriklerinde giydigini dusunemeyen sekilci islam anlayısında.

Hazirci dindar anlayisini terkedin artık... Artik her seyin bittigini, ellerinizin altinda hazir paket bir program bulundugunu, artik baska hicbir seye ihtiyaciniz kalmadigini dusunmeyi bırakın. Allahin hukmunu ve sinirlarini pazarlayanlarin, somurgenlerin, post davasinda olanlarin foyasini gorun ne olur. Ve anlayın, sonra anlatın. Erkegin hangi renk elbisegiyemeyecegine dair fıkhi hukumler verenlerin, birde bunların kolaylık ve rahmet oldugunu soyleyenlerin, Allah adina; resulun bile soylemedigi, kuranla celişik binlerce yalan yanlıs hadislere itibar ederek hukumler cıkarıp, helalleri haram edenlerin kulu kolesi olmayın.

Birileri asrın muceddidi olsa ne olur olmasa ne olur. O muhterimi ben boyle gormez isem dinden mi cıkarım, yoldan mı sapmıs olurum. Birilerine muccedditlik, allemelik, kutupluk veren bu otorite nerededir. Bunu kim tespit eder. Neden birileri surekli en yuce olmak zorundadır. Saygınlık, guvenilir ve el emin olmak yetmez mi? Mistik imandan kurtulun, uykusunda birbirleri ile gorusen seyhler, obur dunyadan haber getirenler, keramet ustune kerametler gosterenler... Allahım aklımı muhafaza et. Ustunlukte ve yucelik yarısında, resulle bile yarısan insanlar. Keramette mucizede, Resulu gectiklerinin farkına varıp, altta kalan resulu Allaha esitleyerek (haşa) adaleti saglayanlar... Öte yandan, belkide niyetleri has oldugu halde muritleri tarafından yuceltilip adına hikayeler uydurulanlar. Musluman gibi yasayıp oldukten sonra cemaati tarafından ucurulanlar, adına masallar yazılanlar...

Evrenin, tarihin, esyanın ve insanın sırlarını çözmeyi bütün bütüne reddedip kendini gülsuyu ve hacıyagı kokularıyla kaplı bir sis bulutunun rahatlıklarına kapıp koyvermek.. Bilimi, sanatı, esyayı, tarihi, felsefeyi, insanın aklını boşlayıp sepet gibi yaşayıp ölmek... Gökyuzunun bilmem hangi katında bilmem kaç bin tane melegin tesbih duasını mırıldanarak, aptesanede poposunu yıkarken, bilmem hangi parmagını hangi bogumuna kadar kullanacagını bile önceden saptayan, şekilci bir din anlayışının, demir kasnaklarına boynunu uzatıp kendini esir eden, adını teslimeyet zannedip ötesine karışmayanlar.. Dogrusu bu mu, yoksa Allah ve resulun istedigi bu degil mi. İlk bunlara mı Laaaa.. diyerek girdi Resul bu yola? sonuçta hepsi aynı hesaba mı geliyor. Varın gerisini siz dusunun.

Selam ve dua ile..

Rabbim VEHİM karanlığından bizi çıkart ve nurunla anlayış ikram et!.. Rabbim ilmimizi, anlayışımızı, imanımızı ve sıdk üzere yakinimizi çoğalt! Rabbim bize kitabı ve hikmeti ve bilmediklerimizi ögret. Rabbimiz dünyanın gerçek güzelliklerini, ahıretin gercek güzelliklerini ver, ateşin azabından bizi koru. Rabbim gerçeğe erdirdikten sonra kalplerimizi o gerçekten saptırma; bize indinden rahmet bağışla; kesinlikle sen sonsuz bağışlarda bulunansın. - Elhamdulillah

Miralay
17. February 2011, 04:20 PM
Allah razı olsun Derin Düşünce kardeşim.

Yazını okurken gözlerim yaşardı ve tefekküre daldım. Bu yazıyı müslümanım diyen herkesin okuması ve hidayetlerine vesile olması dileklerimle.

Tekrar Allah razı olsun. Rabbim ilmini çoğaltsın.

yeşil
20. November 2011, 03:45 PM
44. İçinde hidâyet ve nûr bulunan Tevrât'ı, şüphesiz Biz indirdik. Müslümanlaşmış kişiler olan peygamberler onunla Yahûdilere hükmederler, rabbânîler [kendilerini Allah'a adamış kişiler] ve ahbar [âlimler] da, Allah'ın kitabından kendilerinden korumaları istenilen ve kendilerinin de üzerine tanıklık ettikleri şeylerle hükmederler. İnsanlara saygı duyup ürpermeyin Bana saygı duyup ürperin. Benim âyetlerimi de az bir paraya satmayın. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.


İsmi geçen zat çevrelerince alim kabul edilmiş olabilir ama ne alimi? Gerçek alim midir Allah katında? Peki yukardaki ayete ne kadar riayet etmiştir? Daha doğrusu yukardaki ayette bahsedilen alim çerçevesinde olabilmiş midir? Her alim diye görünen gerçek alim midir? İlmi muazzam olabilir ama Allah huzurunda ne kadar geçerlidir bu ilim?

Ayrıca rüya konusuna geçerken.. Tek soru sorucam.. Gerçek hayatta Peygamberimizi 1 defa olsun göreniniz var mı? Daha önce ne zaman gördünüz de O zatın Peygamber olduğuna kanaat getirdiniz? Doğuştan kör rüyasında mavi gökyüzünü görse inanacaksınız yani savunduğunuz bu misalle eşdeğer.. Cehaletten ne zaman kopacağız Allah aşkına??

pramid
20. November 2011, 05:51 PM
said nursi yedek, mahmut asil, erbakan kaleci.... takım tamam...

benim müceddit ne olacak... en iyisi bir yarışma düzenleyelim...

yaşayan kurandır müceddit. zira yaşayan Allah göndermiştir.

siz eskilerin masalı derseniz kurana, onu yenileyecek kişiler de ihdas edersiniz. Bunların din anlayışı kıt ve bir o kadar şeytani...

FEDAKARADAM
20. November 2011, 06:40 PM
QB-JZ57qKJQ

qiHWmTXbxLs

İşte asrın müceddidi!.
Onu tanımayan peşin önyargılı olmasın...Dünya müslümanları onu tanıyor siz tanımıyorsunuz.Boş laflarınıza karnımız tok bizim.

hiiic
21. November 2011, 12:18 AM
Bu mu müceddit?

her zaman dolandırıcılar kılıktan kılığa girmişlerdir;
-kimi zaman cincilik
-kimi zaman medyumluk
-kimi zaman astrolog
-kimi zaman şifalı bitkiciler
-kurantumcular, secretciler, biyoenerjiciler,
-hayali ihracatcılar
-sahte sakatlar ve dilenciler
-sahte iş adamları
... saymakla bitmez.

sahte iş adamları; aynen bir iş adamı gibi giyinir, aynen bir iş adamı rolü oynar, meslektaşı olan kendi adalarıyla sahte iş görüşmeleri yapar... v.s.

Allah dini kullanan sahtekarlardan korusun milleti.
-bunlar cinci, üfürükçü felan olduğunu söylemiyor, bunlar direk Allahlık iddasında bulunuyorlar hemde. iradeleri yokmuş, karısından o kadar çocuğu Allah yapmış v.s. işin içine girince ortaya çıkan rezillik ve şirk gerçekten insanı dinden de soğutur çıkarırda.. yolunuz açık olsun...

FEDAKARADAM
21. November 2011, 12:56 AM
Bu mu müceddit?

her zaman dolandırıcılar kılıktan kılığa girmişlerdir;
-kimi zaman cincilik
-kimi zaman medyumluk
-kimi zaman astrolog
-kimi zaman şifalı bitkiciler
-kurantumcular, secretciler, biyoenerjiciler,
-hayali ihracatcılar
-sahte sakatlar ve dilenciler
-sahte iş adamları
... saymakla bitmez.

sahte iş adamları; aynen bir iş adamı gibi giyinir, aynen bir iş adamı rolü oynar, meslektaşı olan kendi adalarıyla sahte iş görüşmeleri yapar... v.s.

Allah dini kullanan sahtekarlardan korusun milleti.
-bunlar cinci, üfürükçü felan olduğunu söylemiyor, bunlar direk Allahlık iddasında bulunuyorlar hemde. iradeleri yokmuş, karısından o kadar çocuğu Allah yapmış v.s. işin içine girince ortaya çıkan rezillik ve şirk gerçekten insanı dinden de soğutur çıkarırda.. yolunuz açık olsun...

Sen bu Mahmud Efendi'yi tanıyor musun?Hiç sohbetlerine katıldın mı?.Bu mübarek adamın yetiştirdiği binlerce hoca ve talebesi vardır.



Heyhaat be gafil adam!. hakkında kesin bir bilgi sahibi olmadığın yerde neye göre konuşuyorsun?Allah'tan kork!O, saydıkların kimselerden hiçbirisi değildir.O kur'an'dan bir ayeti çok uzuın tefsir edenlerdendir.Şu an da tamamlanmaış tefsiri vardır.Piyasada satılmaktadır.

Ruhu’l-Furkan

Mahmud Efendi’nin en hacimli eseri, Ruhul-Furkan tefsiri henüz tamamlanmamıştır.Tefsir “rivayet” tarzına daha yakındır. Fakat eserde yer yer “işari” manalara da rastlanmaktadır. Ruhul-Furkan, içerisinde fıkhi meseleleri barındırması cihetiyle “ahkam tefsiri” özelliğini de taşımaktadır.

Tefsirde önce ayetlerin kelime anlamları verilmekte, sonra mealleri, ardından da tefsirleri yapılmaktadır.

Onun Ruhul Furkan adlı tefsiri vardır.Ruhul-Furkan’da fıkıh, kelam, tasavvuf gibi temel İslami disiplinlerle alakalı meselelerin derinlemesine tahlil edilmesi, Mahmud Efendi’nin İslami ilimlerdeki derinliğini ortaya koyması açısından ayrıca önemlidir.

Mahmud Efendi tefsirinin mukaddimesinde niçin böyle bir çalışmaya başladığını açıklarken şunları söylemektedir: “Kur’an-ı Azimu’ş-şan’ın manasının kelime kelime anlaşılmasına çok hevesli olduğumuz sohbetlerimize iştirak eden kardeşlerimiz tarafından yakinen bilinmektedir" demiştir.Halen yazımı devam eden tefsirin 2006 yılı itibariyle 11. cildi basılmıştır. Son ciltte En’am Suresi’nin tefsir edildiği dikkate alındığında eserin 30 cildi aşacağı kuvvetle muhtemeldir.

FEDAKARADAM
21. November 2011, 01:00 AM
Mahmud efendi hz.lerinin çok meşhur bir sözü vardır ki bu hepsine bedeldir..

4000 sünnet-i seniyyeden fazla sünnet vardır. Bunlardan üç tanesini terk ediyorsam bana tabi olmayın!.

hiiic
21. November 2011, 02:19 AM
4000 sünnet-i seniyyeden fazla sünnet vardır. Bunlardan üç tanesini terk ediyorsam bana tabi olmayın!.

Mahmutun kendisine tabi ettirtme konusunda duyduğu özgüveni takdir ediyorum. Ama biz mahmut gibileri ancak çağın çok gerisinde takılı kalmış Atalar dini papazları olarak algılamaktan kendimi alamıyorum. Keza gerçek bir alim, kendisine değil Kurana tabi ettirir. zaten kendisinin de kurana tabi olması gerekirdi...

Mahmut ve diğerleri kılık kıyafet gibi ilkelliklere takılmışlar. sünnet adı altında arap kültürünü millete din diye yıllarca sunmuşlar. Sunmaya da devam ediyorlar. Keşke Ferit Aydın gibi samimi olsalardı, ve onun kadar vicdan sahibi olsalardı.

Neyse mahmut ve zümresine yolları açık olsun demek düşer. Ahirette kendisine özellikle rabıta ve himmet gibi konularda tapanları tanımayacağını kesin olarak tebliğ ederim. zaten müritleriyle arası açılacak, sizin tapmanızdan habersizdik felan diyecekler.

Az bir bedel karşılığı dinlerini satan, ondaki gerçekleri gizleyen, siz anlamazsınız ben anlarım deyip ağzını eğip büküp ayetleri tahrif eden ve kitaptan sanasınız diye işine geleni dine sokan bu adamların hesabını Allaha havale ediyorum... Sadece akıl sahiplerinin düşünüp anlayacağı üzerede bir görevmiş gibi bu uyarı ve karşı cevap yazısını yazıyorum.

Halen yazımı devam eden tefsirin 2006 yılı itibariyle 11. cildi basılmıştır. Son ciltte En’am Suresi’nin tefsir edildiği dikkate alındığında eserin 30 cildi aşacağı kuvvetle muhtemeldir.

Arkadaşım, bir avuç Mümin, Üzerine safsatalar eklenerek kirletilmiş dinin özü olan Kuranı tertemiz şekilde ortaya koymaya çalışırken bu mahmut gibilerin 30 cild hatta binlerce bilmem ne kitabı gibi kaynaklar sunmasına şaşmamak gerekli. Allah dileseydi 30 cildi de indirirdi. keza 30 cild Kuran inse mahmut çıkar 300 cild tefsir yazardı. Allahın tefsirini tefsirleyecek kadar cahil bir toplulukla vakit geçirmek gerçekten vakte yazık....


*************

Eğer illa tabi olacaksan aşağıdaki resmin sahibine tabi ol. kendisi Kuran-ı direk türkçeleştirip anlaşılması üzerine ilk adımı atan kişidir. mahmutun dedeleri Kuranı bırakın meallenmesini, basımını bile istemezken o ilk defa anlamak üzerine çalışmaları başlatmıştır. Cumhuriyet tarikatını kurmuştur. Yerine vekil (şehzadesi) olarak kendisinden sonra halifesi olarak Bizzat İLİMİ bırakmıştır. Onun ardından tek halifesi İLİM dir. Yıllarca sömürülmüş müslümanları ve dini kullanan zümreleri, dini siyaset ve saltanatlarına alet eden şarlatanlardan temizlemiş, gerçekten Kurana uygun bir yönetim şekli ve bakış açısını nice zorlukların ardından miras bırakmıştır.


EN son gelen mehdi de budur, resul de budur, müceddit de budur.
Zaten mehdinin alameti değilmiydi? KİMSE ONUN MEHDİ OLDUĞUNU ANLAMAYACAK?
hiç biriniz de anlamadınız işte. Allah sadece düşünebilenlere verdi bunu ledülni ilmiyle :)

FEDAKARADAM
21. November 2011, 02:53 AM
mahmutun kendisine tabi ettirtme konusunda duyduğu özgüveni takdir ediyorum. Ama biz mahmut gibileri ancak çağın çok gerisinde takılı kalmış atalar dini papazları olarak algılamaktan kendimi alamıyorum. Keza gerçek bir alim, kendisine değil kurana tabi ettirir. Zaten kendisinin de kurana tabi olması gerekirdi...

Mahmut ve diğerleri kılık kıyafet gibi ilkelliklere takılmışlar. Sünnet adı altında arap kültürünü millete din diye yıllarca sunmuşlar. Sunmaya da devam ediyorlar. Keşke ferit aydın gibi samimi olsalardı, ve onun kadar vicdan sahibi olsalardı.

Neyse mahmut ve zümresine yolları açık olsun demek düşer. Ahirette kendisine özellikle rabıta ve himmet gibi konularda tapanları tanımayacağını kesin olarak tebliğ ederim. Zaten müritleriyle arası açılacak, sizin tapmanızdan habersizdik felan diyecekler.

Az bir bedel karşılığı dinlerini satan, ondaki gerçekleri gizleyen, siz anlamazsınız ben anlarım deyip ağzını eğip büküp ayetleri tahrif eden ve kitaptan sanasınız diye işine geleni dine sokan bu adamların hesabını allaha havale ediyorum... Sadece akıl sahiplerinin düşünüp anlayacağı üzerede bir görevmiş gibi bu uyarı ve karşı cevap yazısını yazıyorum.



Arkadaşım, bir avuç mümin, üzerine safsatalar eklenerek kirletilmiş dinin özü olan kuranı tertemiz şekilde ortaya koymaya çalışırken bu mahmut gibilerin 30 cild hatta binlerce bilmem ne kitabı gibi kaynaklar sunmasına şaşmamak gerekli. Allah dileseydi 30 cildi de indirirdi. Keza 30 cild kuran inse mahmut çıkar 300 cild tefsir yazardı. Allahın tefsirini tefsirleyecek kadar cahil bir toplulukla vakit geçirmek gerçekten vakte yazık....


*************

eğer illa tabi olacaksan aşağıdaki resmin sahibine tabi ol. Kendisi kuran-ı direk türkçeleştirip anlaşılması üzerine ilk adımı atan kişidir. Mahmutun dedeleri kuranı bırakın meallenmesini, basımını bile istemezken o ilk defa anlamak üzerine çalışmaları başlatmıştır. Cumhuriyet tarikatını kurmuştur. Yerine vekil (şehzadesi) olarak kendisinden sonra halifesi olarak bizzat ilimi bırakmıştır. Onun ardından tek halifesi ilim dir. Yıllarca sömürülmüş müslümanları ve dini kullanan zümreleri, dini siyaset ve saltanatlarına alet eden şarlatanlardan temizlemiş, gerçekten kurana uygun bir yönetim şekli ve bakış açısını nice zorlukların ardından miras bırakmıştır.


En son gelen mehdi de budur, resul de budur, müceddit de budur.
Zaten mehdinin alameti değilmiydi? Kimse onun mehdi olduğunu anlamayacak?
Hiç biriniz de anlamadınız işte. Allah sadece düşünebilenlere verdi bunu ledülni ilmiyle :)

Afferin sana!.Müceddidini bulmuşsun.Müslümanlar tarafından sevilmeyen birisi olan, şeriatı ve hilafeti kaldıran kendine Atatürk'ü şeyh edinmişsin, kurtuluşun ondadır.Bizler, dinsizlik olan laikliği ülkeme getirenin arkasından gitmeyiz.Bizim yolumuz, ehli sünnet ve Kur'an yoludur.Atatürk'ün getirdiği laiklik sayesinde bu millet iyice yabanileşip yozlaşmıştır.İtirazın varsa buyur sen doğrusunu söyle!.Gavur adetlerini bu ülkeye sokandan hayır mı gelir?.

EDEBİN,TERBİYENİN VE MEDENİYETİN OLMADIĞI YERDE ASLA ÇAĞDAŞLIK YOKTUR.

Atatürk'ü resul ilan eden sen, çoktaan kafir olmuşsun bundan hiçbir haberin yok!

ATATÜRK'Ü PUTLAŞTIRMAYLA MÜŞRİK OLDUN GAFLET UYKUSUNDAN UYAN BE KARDEŞİM.

hiiic
21. November 2011, 04:41 AM
Haşa ben kimseyi putlaştırmıyorum.
Tam aksine peygamberler de başta olmak üzere örnek gönderilmiş insanların "insan" olduğundan yanayım.

Kendisini insan üstü ilan eden herkesin de dolandırıcı yada şarlatan olduğunu idda ediyorum. tabi ilizyoncu değilse.

***

tekrar ediyorum; Allahın yaratmada ve çekip çevirmede ortağı yoktur.
Doğru yolu göstermek te Allaha mahsustur. Resule uymak için onun getirdiği Kuranı iyice düşünüp anlamaya gayret edelim. Resulün ölümünden sonra bir takım kimselerin uydura geldiği şeyler asıl resulün izinden çıkmaktır. ister 30 cild olsun ister 600 bin çoğu mesnetsiz laf..

FEDAKARADAM
21. November 2011, 07:27 AM
Haşa ben kimseyi putlaştırmıyorum.
Tam aksine peygamberler de başta olmak üzere örnek gönderilmiş insanların "insan" olduğundan yanayım.

Kendisini insan üstü ilan eden herkesin de dolandırıcı yada şarlatan olduğunu idda ediyorum. tabi ilizyoncu değilse.

***

tekrar ediyorum; Allahın yaratmada ve çekip çevirmede ortağı yoktur.
Doğru yolu göstermek te Allaha mahsustur. Resule uymak için onun getirdiği Kuranı iyice düşünüp anlamaya gayret edelim. Resulün ölümünden sonra bir takım kimselerin uydura geldiği şeyler asıl resulün izinden çıkmaktır. ister 30 cild olsun ister 600 bin çoğu mesnetsiz laf..

Tefsirlerde uyduruk cümleler olursa her kimse o sapıklığa doğru gider..Mahmud efendiyi henüz bilmiyorsunuz.Onun verdiği dersleri ilahiyat fakültelerinde bile bulamazsınız.

Kur'an'ı kendi kafasına göre te'vil eden ve yorumlayanın yeri cehennemdir.SANA RUHUL FURKAN TEFSİRİNİ OKUMANI TAVSİYE EDERİM.

galipyetkin
21. November 2011, 10:48 AM
Sayın hiiiç.

Anla artık be birader!

Bak ne güzel açıklamış

Bak ne diyor:

''KUR'AN'I KENDİ KAFASINA GÖRE TE'VİL EDEN VE YORUMLAYANIN YERİ CEHENNEMDİR.'' Nokta.

O nedenle, bir an evvel bir yere yamalan sen de! Adres de belli zaten.

Manyak mıyız neyiz biz?

Niye kafamızı yoruyor, düşünüyor, kendimizi ateşe atıyoruz. Bu iş senin benim gibi beyinsizlerin işi mi?

Şunun bunun tefsiriymiş!, tebyini imiş! Bırak bu işleri. Bırak!

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

FEDAKARADAM
21. November 2011, 01:52 PM
sayın hiiiç.

Anla artık be birader!

Bak ne güzel açıklamış

bak ne diyor:

''kur'an'ı kendi kafasına göre te'vil eden ve yorumlayanın yeri cehennemdir.'' nokta.

O nedenle, bir an evvel bir yere yamalan sen de! Adres de belli zaten.

Manyak mıyız neyiz biz?

Niye kafamızı yoruyor, düşünüyor, kendimizi ateşe atıyoruz. Bu iş senin benim gibi beyinsizlerin işi mi?

şunun bunun tefsiriymiş!, tebyini imiş! Bırak bu işleri. Bırak!

Saygılarımla.
Galip yetkin.

Kardeşim bunlar gittikleri yolu bilmiyorlar.Önlerinde ki çakıl taşlarını, dikenlerini temizleyememişler.

Onlara sor bakalım fıkıh denilen bir konuyu biliyorlar mı?Kafalarına göre yaşayıp bu İslam'dadır deyip geçişiyorlar.Hadislere itibar etmeyen müslüman değildir. Bunlar sadece ateizme köprü oluşturduklarının şuurunda değillerdir.

Atatürk'ü resul ve mehdi ilan edenden ne hayır gelir ki?.

ahmet karapınar
21. November 2011, 04:50 PM
bana bak fedakar adammısın fedakarsızmısın sen ne dediğinin farkındamısın.hadislere itibar etmeyen müslüman değilse peki ayetlere itibar etmeyip illaki hadis veya falancanın sözlerine itibar edenmi müsüman oluyor git işinebe senin dinin sana benim dinim bana.

FEDAKARADAM
21. November 2011, 05:03 PM
bana bak fedakar adammısın fedakarsızmısın sen ne dediğinin farkındamısın.hadislere itibar etmeyen müslüman değilse peki ayetlere itibar etmeyip illaki hadis veya falancanın sözlerine itibar edenmi müsüman oluyor git işinebe senin dinin sana benim dinim bana.

Yahu sizler peygambersiz müslümanlardan mısınız?Sizin gibi mezhepsizleri Allah islah etsin.Peygambersiz din mi oluyor?.Geçmişte ki mesajlarımı oku da öyle konuş be kardeşim!.

Bizim yolumuz Ehli sünnet ve Kur'an yoludur.Kur'an'ın tek bir ayetini dahil inkar etmeyiz.

İmanın şartlarından, "peygamberlere iman" vardır.Yoksa siz peygamberlere deiman etmeyenlerden misiniz?. "Amenerrasulü" ayetin mealini oku da gel buraya!.

yeşil
21. November 2011, 05:16 PM
FEDAKARADAM peygambersiz müslüman olur mu? Daha doğrusu din olur mu? Elbette bizler de Peygamberimiz'e uyuyoruz ve onun gittiği yoldan gidiyoruz peki nedir bu yol? Şöyle bir renklendireyim de iyice anla:

SÜNNETULLAH

Yani uydurma, değişken, insan yorumuna muhtaç olan sünnet değil, bizzat değişmez kesin ve tam bir sünnet.. Hiçbir peygamber bu sünnet haricine çıkmadı ve çıkmaz da.. Kanıtı Kur'an'dır..

dost1
21. November 2011, 07:38 PM
Tefekkürle izlenmesi dileğiyle.
Lütfen tefekkürle ve vahyin denetiminde izleyelim (https://www.facebook.com/photo.php?v=140151359424385)

galipyetkin
21. November 2011, 07:48 PM
Bir parantez. (Sayın Av. İlhami Çetin'den)

''Müslüman kişi ilimden başka yol gösteren edinmez. O, ilimden beslenir ve ilmin en gerçeğinin de orijinal vahıyde olduğunu bilir.

Yaşamı Nebi'nin yaşamına rastlamışsa, onun vahiy yorumuna katılır ve O'nun yaşamını benimser. Resul ölmüş veya kendisi O'nun zamanından sonra dünyaya gelmiş ise artık kimseye uymaz. Bu nedenle imama-mimama uyamaz; çünkü suç ve ceza ile mükâfat şahsidir, ve imam da resul olmadığından söylediği de vahiy değildir.

Bireyler ümmet toplumunu oluşturduklarında, işleri aralarında ''ŞÛRA'' iledir. Şûra ise işlerin kimseye havale edilmediği, asaleten yapıldığı, işlerine müteahhit tayin edilmediği ''ASALETEN'' yürütülme demektir. Şûra ortaklaşa yönetimdir; katılımcı demokrasinin en ileri derecesidir. Herkes ''ASİL'' olduğu için katılım da denemez. Elbirliği ile yönetim denilir......''

Bakara-104.
''Ey iman edenler! ''Râina(bizi güt)'' demeyin, ''unzurna''(bizi gözet-kaale al) deyin......''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

FEDAKARADAM
22. November 2011, 12:28 AM
Tefekkürle izlenmesi dileğiyle.
Lütfen tefekkürle ve vahyin denetiminde izleyelim (https://www.facebook.com/photo.php?v=140151359424385)

Kur'an'ın her harfi ve her ayetinin hadimleri vardır.Bunu siz anlayamazsınız.Allah dostlarının ruhaniyeti sıkışık zamanda dua ile çağırıldığında gelmektedir.Bunlar Allah'ın garip işlerindendir.Kuldan medet umulmaz.Ancak,araya onun rızasına uygun vesile getirilirse onun hürmetine işler hal olunmaktadır.Bu, tecrübe ile sabittir defalarca denenmiştir.Allah'ın akıl ve mantık dışı nice hikmetleri vardır ki cahil kullar bunu inkar ederler.Bilmediğiniz şeylerle ahkam kesilmeyiniz.

Şu videoyu iyi izle bunlar tarihin gerçekleridir.

X-pR2VP8f9w

Resûlullah Çanakkale'deki
asker evlâtlarının yardımına gitmişti

Tarihler 1928 yılını göstermektedir. Osmanlının son devir âlimlerinden, ilmi ile amil Alasonyalı Cemal Öğüt Hocaefendi hacca gider. Cumhuriyet yeni kurulmuş, hızlı bir değişim yaşanıyor, Çanakkale savaşının üzerinden de on yılı aşkın bir zaman geçmiştir.
Cemal Öğüt Hocaefendi Mekke'deki vazifesinin tamamladıktan sonra Medine'ye gider. Medine'de her zamankinden fazla kalır. Bu esnada Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerinden gelen hacılarla istişarelerde bulunur. Osmanlı devleti yıkılmıştır, Osmanlı'dan geri kalan toprakların büyük çoğunluğu ya işgal altındadır ya da sömürge durumuna düşmüştür.
Cemal Öğüt Hocaefendi vaktinin çoğunluğunu Mescid–i Nebevî'de geçirir. Bu arada Efendimizin türbesindeki görevlilerle yakınlık hâsıl olur. Hiçbir dünyalık beklemeden, sadece Resûlullah'a sevgi ve muhabbetinden dolayı türbeye hizmet eden bu güzel insan da Cemal Öğüt Hocaefendiye yakınlıkduyar ve güzel bir dostluk kurulmuş olur. Cemal Öğüt Hocaefendi türbedarla yaptığı sohbetlerde bir şey dikkatini çeker. Türbedar Osmanlı devletine son derece bağlıdır, hatta o kadar ki Osmanlı adı geçtiği yerde muhakkak bir hürmet ifadesi belirtisi gösteriyordu. Bu nuranî ihtiyarın Osmanlı'ya bu derece bağlı ve hürmetli olması Cemal Öğüt Hocaefendinin merakımı celbeder, bir gün sorar:
"Sizde Osmanlı'ya karşı derin bir sevgi ve muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?" Nurani ihtiyar derin bir düşünceye daldı, kısa süre sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi:
"Allah ve Resûl'ünün muhabbeti, Osmanlı'yı sevmemi gerektirir." Cemal Öğüt Hocaefendi bu açıklamadan pek bir şey anlamaz. Anlamadığı da zaten yüz hatlarından anlaşılmıştır. Türbedar pek fazla bilgi vermek niyetinde değildir, ancak Cemal Öğüt Hocaefendi bir şeylerin olduğunu anlar ve ısrar eder. Nur yüzlü ihtiyar anlatmaya devam eder:
"Osmanlı'yı sevmem için şu anlatacağım hâdise yeter de artar bile."
1915 senesinde Medine'de başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır.
1915 yılının hac mevsimi idi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan mü'minler geliyordu, bu gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık gerçek bir Allah dostu da bulunuyordu. Bu Allah dostu ile sizinle olduğu gibi yakınlık oluştu, sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki, kendi ağlıyordu, dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar Osmanlı'nın çok sıkıntıda olduğu zamanlardı, ehl–i küffar, İslâm'a karşı saldırıya geçmiş, Payitahtta Çanakkale Boğazı'nda büyük savaş oluyordu.
Hindistanlı âlimde bir şey dikkatimi çekmişti, sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Ağlamadığı zamanlar bile devamlı hüzünlü idi. Merakım artıkça artı ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum:
"Efendi! Bu mübarek yerdesin, gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun, ağlamadığın zamanlarda yüzünde hüzün var, bunun sebebi, hikmeti nedir?" Beni yayına oturttu, gözlerindeki yaş damlaları daha da hızlanarak akmaya başladı. Sonra yaşlarını sildikten sonra bana dedi ki:
"Ben uzun yılların hasreti ile çok uzaklardan buralara geldim. Ben Kâinatın Efendisi'nin kokusunu, ruhaniyetini Hindistan'dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendimin kabr–i şerifi başındayım, ama Hindistan'da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti… Ağlamamın sebebi budur."
Türbedar bu Allah dostunu dikkatle dinledi, ancak o da bu işe ne bir yorum getirebildi, ne de bir şey diyebildi. Ancak nur yüzlü türbedarın da kafası karışmıştı. Bu Hindistanlı âlimin, yalan söyleme, abartı yapma gibi bir durumu söz konusunu değildi. Son derece samimî bir hâl içindedir. Hindistanlı âlimin söylediklerine yabancı değildi. Her hac mevsiminde değişik bölgelerden gelen Allah dostları ile karşılaşır, onları Allah Resûlü'nün ruhaniyeti ile nasıl bağlantılar kurduklarını bilirdi. Bu Hindli âlim de onlardan biri idi, türbedarın bunda zerre şüphesi yoktu. Peki, bu âlimin söyledikleri nasıl açıklanacaktı?
Yaşlı türbedar gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmıştı, gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri gitmemişti.
Sabah namazına kalkmadan önce türbedar bir rüya görür. Rüyasında Kâinatın Efendisini görür. Nur yüzlü türbedar, edebinden Efendimize bir şey soramaz. Dün yaşananlar aklına gelir, bir şey diyemez. Türbedarın düşüncelerine Kâinatın Efendisi cevap verir:
"O kardeşimin hissettiği doğrudur. Ben her zamanki makamımda değilim, birkaç zamandır Çanakkale'deyim… Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum…"
Hindistanlı âlim, Allah dostunun vaziyeti anlaşılmıştı. Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Efendimiz bulunduğu makam itibariyle, bir anda birden çok yerde bulunamaz mı? Elbette bulunur, başta Hızır Aleyhisselâm'ın ve Allah'ın veli kullarının bulunduğu gibi. Buradaki, hâdise birine gösterirler, ondan da herkese duyururlar mahiyetindedir.

hiiic
22. November 2011, 02:22 AM
Fedakaradam.

Senden bir ricam var.

Şu saf yüreğinle, el-müceddit batın ve zahir ledülninin üstadı Mahmut efendi hazretlerine bir medet iste, ona bir rica ve himmet istediğinde bulunda; şu memleketin sanayileşme sürecine bir el atsın, bu ülkedeki pozitif bilimlere destek versin ve de bi zahmet özellikle ağır sanayi ve nükleer çalışmalara bi özel himmet etsin.

dua etsin de himmet etsin... bu millet cahil, yıllarca çözümü dinsiz bilimlerde aradı. Halbuki çözüm yanıbaşımızdaydı, mamut efendinin derin nefesi açar bunları...

***
Acaba (sivri) sinek mamut hocayı soksa da (ondan kan kapsa) onu geri alabilir mi?
Ne de çok düşünmüyoruz.

**
hımm bide aklıma gelmişken... Çanakkale savaşın yattığı yerden himmetle kazanan evliyaların hikayeleriyle doludur tarih. Ne Kurana uyar ne sünnete, ne akla uyar ne mantığa... İnsanların nice korku ve çaresizliklere göğüs gererek kazandığı savaşları kendi hanesine yazan bu din taciri ......!!! ların topuna da yazıklar olsun... Milleti uyutmaktan başka yaptıkları bişey yok, ha bir de dini kirletiyorlar.

FEDAKARADAM
22. November 2011, 03:00 AM
Fedakaradam.

Senden bir ricam var.

Şu saf yüreğinle, el-müceddit batın ve zahir ledülninin üstadı Mahmut efendi hazretlerine bir medet iste, ona bir rica ve himmet istediğinde bulunda; şu memleketin sanayileşme sürecine bir el atsın, bu ülkedeki pozitif bilimlere destek versin ve de bi zahmet özellikle ağır sanayi ve nükleer çalışmalara bi özel himmet etsin.

dua etsin de himmet etsin... bu millet cahil, yıllarca çözümü dinsiz bilimlerde aradı. Halbuki çözüm yanıbaşımızdaydı, mamut efendinin derin nefesi açar bunları...

***
Acaba (sivri) sinek mamut hocayı soksa da (ondan kan kapsa) onu geri alabilir mi?
Ne de çok düşünmüyoruz.

**
hımm bide aklıma gelmişken... Çanakkale savaşın yattığı yerden himmetle kazanan evliyaların hikayeleriyle doludur tarih. Ne Kurana uyar ne sünnete, ne akla uyar ne mantığa... İnsanların nice korku ve çaresizliklere göğüs gererek kazandığı savaşları kendi hanesine yazan bu din taciri ......!!! ların topuna da yazıklar olsun... Milleti uyutmaktan başka yaptıkları bişey yok, ha bir de dini kirletiyorlar.

Aklı olmayana akılsız, dini olmayana dinsiz, parası olmayana parasız demek ne kadar normalse, mezhebi olmayana da mezhepsiz demek, o kadar normaldir.

Bütün mezhepsizler, kendilerini mutlak müctehid olarak gösteriyorlar. Mezhepte müctehidliği bile kabul etmiyorlar. Kabul etseler, bir mezhebe göre hüküm verecekler, mezhepten kurtulamayacaklar, yani istedikleri gibi süper mezhepsiz olamayacaklar. İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed gibi büyük âlimler bile, kendilerini mutlak müctehid olduklarını söylememişler, mezhep içinde ictihad etmişlerdir. Süperler, mezhep içindeki ictihadla bile yetinmeyip, mezhepler üstü ictihad yapmaya kalkıyorlar.

Ehl-i sünnet itikadına uymayan bozuk, sapık inançlara bid’at ve dalalet yolları denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uymayan, her mana yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur’ana ve hadise uyduğunu iddia eder. Kısa görüşü ile, bunlardan yanlış manalar çıkarır, doğru yoldan kayar. Allahu Teala, (Kur’an-ı kerimde verilen misaller, çok kimseyi saptırır, çok kimseyi de doğru yola iletir) buyurdu. (Bakara Suresi- 26)

Ehl-i sünnet alimlerinin anladıkları manalar doğrudur. Çünkü, bu manaları, Ashab-ı kiramdan ve Tâbiinden almışlardır. Kurtuluş yolunu, yanlış yollardan ayıran onlardır. Onların hidayet ışıkları olmasaydı, bizler doğru yolu bulamazdık. İslamiyet’i bozulmaktan koruyan onların çalışmasıdır. Onlara uyan kurtulur. Onlara uymayan sapıtır, herkesi de sapıtmaya çalışır. (m. 286)

Bir hadis-i şerifte, (Rabbim bana vahyetti ki: “Ya Muhammed, Ashabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir”) buyuruldu. (Deylemi)

Resulullah efendimiz, (Ashabımın yolundan gidin) buyurduğu halde, Eshabın yolunda gitmeyip de, Peygambere uyduğunu söyleyen, Ona uymuş olmaz.

Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdiklerine uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayan yanlıştır

Yabancı birkaç mezhepsizin ismini verelim:
Ahmet Kadiyani, Behaullah, Efgani, Mevdudi, İbni Hazm, İbni Rüşd, İbni Sebe, Şevkani, Abduh, İbni Abdülvehhab Necdi, Ebu Zehra, İkbal, Sıddık Hasan Han, Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, Seyyid Sabık, Yusuf Kardavi, Zuhayli…

Bunlar İslam'da reform yapmak isteyenlerdir.Al bunları da, müctehidin olsun.

FEDAKARADAM
22. November 2011, 03:01 AM
ALINTI YAPTIM, ŞU YAZIYI BİR OKUYUN HELE....

Mezhepsizler, teknolojinin ilerlemesinden bahsederek, hiç bir misal vermeden sayısız problemler çıktığını bunları çözmek için içtihada ve asra göre tefsire ihtiyaç olduğunu durmadan yazıyorlar.
Tercüman Gazetesi'nde Muhammed Erol diye birisi, Kur'ân-ı Kerîmin her asra göre yeniden tefsir edilmesini savunuyordu. Asra göre tefsir yazmak isteyen birisi, âlim ve kâmil bir velî'ye gelerek niyetini açıklar. Mübarek âlim şu manada cevap verir :
«Bir kitap ancak ihtiyaç olursa yazılır. Yeni bir tefsire ihtiyaç var mıdır? Ehl-i sünnet âlimleri bugüne kadar yazdığı tefsirlerde bir noksanlık mı bıraktılar da bu noksanlıkları tamamlayacaksınız? Veya tefsirlerine bid'atler, fazlalıklar karıştırdılar da siz bunları mı ayıklayacaksınız? Elli bin cild kitap okudum, muteber tefsirlerin hiç birisinde noksanlık veya fazlalık görmedim. Yazacağın tefsiri yırtar çöp tenekesine atarım.»

Mektubat'ta ise şöyle buyrulmaktadır:
«Nasihat istiyorsunuz, faideli şeyleri açıklamamı arzu ediyorsunuz. Ehl-i sünnet âlimleri ve tasavvuf büyükleri faideli şeylerin hepsini yazdılar. Lüzumlu bilgilerden açıklanmadık hiç bir şey bırakmadılar. Kurtulmak ve saadete kavuşmak isteyen ancak Ehl-i sünnet vel cemaat âlimlerinin gösterdiği yolda yürümelidir. (C. 1/69)

Ehl-i sünnet âlimleri, âyet-i kerîmelere kendi anlayışlarına, düşünüşlerine göre mana vermedi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem'in, âyetlerden anlayıp bildirdiklerini Eshâb-ı kiramdan öğrendiler, bu öğrendikleri manaları kitaplarına yazdılar. Peygamber aleyhisselâmın bildirdiğinden başka türlü tefsir etmek caiz değilken asra göre tefsir yazmağa kalkmak büyük bir cinayettir.

İslâmiyette çözülmemiş hiç bir mes'ele kalmamıştır. Ehl-i sünnet âlimleri kıyamete kadar yapılacak olan her işin yollarını Eshâb-ı kiramın açıklamasından, Kitab ve Sünnetten çıkarıp bizlere bildirmişlerdir. Mezhepsizlerin içtihada yeltenmelerine fırsat bırakmamışlardır. Buna rağmen mezhepsizler, kendi bozuk düşüncelerine Kur'ân yolu, Eshâb yolu, Selef yolu, Sünnet-i Senniyye gibi isimler vererek gençleri kandırmağa çalışıyorlar. Bu bakımdan nakle dayanmayan, içinde şahsî düşünce olan kitapların okunması çok zararlıdır.

TUHFET-ÜS-SÂLİKİN kitabında İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin şöyle buyurduğu bildirilmektedir:
«Üç kimse Kur'ân-ı kerîmin manasını anlayamaz:
1 - Arapçayı iyi bilmeyen ve tefsir okumamış olan,
2 -Büyük günaha devam eden. Ehl-i sünnet itikadından küfre sapmayacak kadar ayrılmak bile büyük günahtır. Bunun için bid'at sahipleri Kur'ân-ı kerîmi anlayamaz. Çünkü bid'atin zulmü kalbi karartır.
3 - İtikad bilgilerinden birisini yanlış anlayıp Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hak sözü kabul etmeyen de Kur'ân-ı kerîmi anlayamaz.»

Görüldüğü gibi, bir kimsenin ana lisânı vehhâbîler gibi Arapça olsa da bid'at veya küfür ehli ise Kur'ân-ı Kerîmi doğru anlayamaz ve yanlış anlayışı sebebiyle peşinden gidenleri felâkete sürükler. Mezhepsizler Kur'ân-ı kerîmi doğru anlayabilselerdi bid'at ehli ile birleşme teklifinde bulunmazlardı.

Tefsir, moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz. Dinimiz eksik mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsire ihtiyaç olmaz. Çünkü dine yeni bir şey eklemek bid’at olur. Dinimizin emirlerini değiştirmek kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsir yazmak demek, dini her asırda, bozmak demektir.
Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Doğru tefsir kitabı Onun hadis-i şerifleridir. Tefsir âlimleri, tefsirlerini Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsirleri asra uygundur. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur.

Kur’an-ı kerimi en iyi bilen Peygamber efendimizdir. Onun açıklamaları bellidir. Bundan daha başka şekilde açıklamak, dini değiştirmek olur, reform olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ümmetime en çok tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberani]

Din bilgileri, zamanla değişmeyen ilimlerdir. Bu bakımdan din hakkında türedi yazarların yeni fikirlerine ihtiyâç yoktur. islâm âlimleri, açıklamadık konu ve mes'ele bırakmamışlardır. Yapılacak iş, islâm âlimlerinin
kitaplarını bugünkü gençliğin anlıyacağı şekilde tercüme etmektir.(Milel-nihâl c.2, s.116,218; Mir'ât-ül-usûl son kısmı)

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bazıları, yapacakları değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid’atler çıkarıyorlar. Bid’atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kâmildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.) [Maide 3]
Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsir yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerimeye inanmamak olur. (1/260)

***Kur'ân-ı kerîmi kendi görüşüne, anlayışına göre tefsîr eden kâfir olur. (Hadîs-i
şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî 234)

***İslam âlimlerinin büyüklerinden ibni Hacer-i Mekki hazretleri bir fetvasında buyuruyor ki:
İslam âlimlerinin tefsirlerinden almayıp da, kendi anladığını ve kendi görüşlerini tefsir olarak yazan ehliyetsiz kimselerin tefsirlerini milletin önüne sürenlere mahkemeler mani olmalıdır! Böyle nakli esas almayan tefsirler bâtıldır, bozuktur. Bu tefsirleri milletin önüne süren din adamları sapıktır. Başkalarını da doğru yoldan saptırmaya çalışmaktadır. (Fetava-yı hadisiyye)

***Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mana verse, verdiği mana doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mana yanlış ise kâfir olur. (Berika)

***Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir.) [Nesai]

***Bize tefsîr kitaplarına göre amel etmek emredilmedi. Fıkıh kitaplarına tâbi olmamız emredildi. (Hâdimî hazretleri)

galipyetkin
22. November 2011, 04:34 AM
''Adalet, zaman ve mekân içersinde daima yeniden kurulan ve kurulması gereken istikrara yönelik eşitlik arayışıdır. Mizanda denk olmayı hangi sosyo ekonomi politik sağlıyorsa adalet odur. Demek ki, dini telakkinin en büyük açmazı Sünni anlayıştaki mevzuatı donduran, aklı devreden çıkartıp körü körüne bütün oluşmuş mevzuatı yeniden analiz etmeden, aynen muhafaza ederek korumaktır.

Tabi ki böyle bir anlayışta icmaa kapısının kapatılması zorunlu olur. Tabi ki böyle bir anlayışta zaten itibar görmeyen şahsi içtihat imkânına izin verilmez. Din donar, dinle dünyanın birbirinden ayrılması ve halk yönetimlerine direnç doğar. Çünkü bin sene evvel konulmuş yüz binleri bulan küçük büyük hükümler varken, devamlı yasa yapacak, ihtiyaç kalmayanları kaldıracak, ihtiyaç olanları yasalaştıracak parlamentoya ihtiyaç yoktur ki böyle bir organ kurulsun ve çalışsın. Bu nedenle müctehide de ihtiyaç yoktur.

İnsanın kendi dinini kendisinin yorumlamasına izin yoktur(çünkü otoriteleri kırılır) ki, her mümin kendi dininin Şeraitinden kendisinin çıkarttığı yorumla daha güzeli bulup onunla amel etsin ve bununla sosyal, ekonomi ve politikte bunu teklif etsin. Avrupa laiklik çabalarının yıllar süren mücadelesi sonunda Papa’dan, kendi dinini kendisinin yorumlama hakkını kopartabilmiştir ama bizim ''Papa''larımız buna asla izin veremez; çünkü maazallah ellerinden bazı şeyler kayıverir de....

Halbuki İslam da bu çok daha önemlidir. Çünkü Allah Kuran’da “ Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız” dediğine göre yorum kimseye bırakılamayacak kadar önemlidir. Kişinin kişisel sorumluluğu kitapla getirilmişse, artık, ''Âlim böyle söylemişti de'', ''ben öyle zannediyorum da'', gibi mazeretleri asla yoktur.

Tek bir şeyi vardır: o da cehennem ateşini canlı tutmak için odunluk.

Sagılarımla.
Galip Yetkin.

FEDAKARADAM
22. November 2011, 06:06 AM
''Adalet, zaman ve mekân içersinde daima yeniden kurulan ve kurulması gereken istikrara yönelik eşitlik arayışıdır. Mizanda denk olmayı hangi sosyo ekonomi politik sağlıyorsa adalet odur. Demek ki, dini telakkinin en büyük açmazı Sünni anlayıştaki mevzuatı donduran, aklı devreden çıkartıp körü körüne bütün oluşmuş mevzuatı yeniden analiz etmeden, aynen muhafaza ederek korumaktır.

Tabi ki böyle bir anlayışta icmaa kapısının kapatılması zorunlu olur. Tabi ki böyle bir anlayışta zaten itibar görmeyen şahsi içtihat imkânına izin verilmez. Din donar, dinle dünyanın birbirinden ayrılması ve halk yönetimlerine direnç doğar. Çünkü bin sene evvel konulmuş yüz binleri bulan küçük büyük hükümler varken, devamlı yasa yapacak, ihtiyaç kalmayanları kaldıracak, ihtiyaç olanları yasalaştıracak parlamentoya ihtiyaç yoktur ki böyle bir organ kurulsun ve çalışsın. Bu nedenle müctehide de ihtiyaç yoktur.

İnsanın kendi dinini kendisinin yorumlamasına izin yoktur(çünkü otoriteleri kırılır) ki, her mümin kendi dininin Şeraitinden kendisinin çıkarttığı yorumla daha güzeli bulup onunla amel etsin ve bununla sosyal, ekonomi ve politikte bunu teklif etsin. Avrupa laiklik çabalarının yıllar süren mücadelesi sonunda Papa’dan, kendi dinini kendisinin yorumlama hakkını kopartabilmiştir ama bizim ''Papa''larımız buna asla izin veremez; çünkü maazallah ellerinden bazı şeyler kayıverir de....

Halbuki İslam da bu çok daha önemlidir. Çünkü Allah Kuran’da “ Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız” dediğine göre yorum kimseye bırakılamayacak kadar önemlidir. Kişinin kişisel sorumluluğu kitapla getirilmişse, artık, ''Âlim böyle söylemişti de'', ''ben öyle zannediyorum da'', gibi mazeretleri asla yoktur.

Tek bir şeyi vardır: o da cehennem ateşini canlı tutmak için odunluk.

Sagılarımla.
Galip Yetkin.

Burada mesajınızda biraz yanılgı görüyorum.Zira ictihad kapısı kıyamete kadar kapanmayacaktır.Çünkü günümüz meselelerinde her geçen gün dini konularda meseleler çıkmakta ve buna bir çözüm bulunmaktadır.Kur'anı te'vil ederken çok dikkatli olmalı ve Kur'ana aykırı söz, fikir ve davranışlardan sakınılmalıdır.Bir kimse bir ayetin manasını bozacak derecede te'vil ederse cehennem yoluna doğru sürüklenmiş olur..Tefsir ve te'vil; hadis ve Kur'an'a aykırı gelirse bu asla kabul edilmez.

Kur'an'da, peygamber efendimizin zamanında zuhur eden olayları anlatan ayetler de vardır ki bunlar Kur'anın hükümlerini şimdiki zamana göre de kalkmaz..Zira o ayetlerden günümüz müslümanlara nice hikmetler vardır ki ibret alınsın ve İslam yaşansın diyedir.

Mezhep imamlarından sonraki devirlerde zaman içerisinde, “Bu büyük dört müçtehidden sonra artık müçtehit gelmeyecektir. İnsanlar için gerekli tüm içtihatlar ve yorumlar bu müçtehitler tarafından yapılmıştır. Artık içtihat kapısı kapanmıştır. Yapılacak iş imamları taklit etmektir.” Bu düşünce yerleşmiştir. Bu düşünce giderek toplum hayatına da egemen olmuştur.

İçtihad kapısının kapandığı düşüncesini kim,ne zaman,nerede ileri sürmüştür, o belli değildir. Kur’an ile Kur’an dışı düşüncelerin aralarındakı çelişkileri ve Kur’an dışı düşüncelerin tutarsızlığını sorgulamaya başlamışlardır. Böylece insanlarda,zaten Kur’an’ın da istediği,akletme,düşünme,muhakeme etme yetenekleri tekrar gelişmeye başlamıştır. Buna bağlı olarakta insanın düşüncesini örten ve Kur’an’ı örten peçeler kalkmaya başlamış yeni yeni ictihadlar getirilmiştir.Bu ise Kur'an'a aykırı değildir.Kur'an ve sünnete aykırı olan bütün fikirler bid'at sayılmakta ve sapıklığa gidilmektedir.Şia mezhebi bunun en güzel örneğidir.Onların itikadi meselerden birisi de imamlarını peygamberlerden ve meleklerden üstün tutmalarıdır.Bu tamamen İslam'a aykırı bir itikaddır, küfürdür, sapıklıktır....

Şimdilik diyeceklerim bu kadardır.Selamette kalınız...

hiiic
23. November 2011, 08:50 AM
-“Din ilminde konuşan kimse, Allahü teâlânın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olur”

-“Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”

Ebu Hanife

tıpkı, bu devirde faizi helal sayanlar, soru çalmayı cihad sayanlar, adaletsizlikle işler düzenlemeyi dini marifet sayanlar, hatta hristiyanlara ve yahudilere görünüşte sertlik yapmaya çalışıp onların ekmeklerine yağ sürenler gibi. Tıpkı müslümanla müslüman, hristiyanla papaz olmasını bilen, kiliselerde mumlar yakan, yahudi boykotunun engellenmesi için okullara resmi yazı gönderen bakanlar millet vekilleri gibi ki bu kişiler müslüman olduklarını idda eden bir zümreden çıktılar...
Bunların eğer samimi hüküm veriyorlarsa zan üzere amel ediyorlar ve boğazlarına kadar günaha battılar, yok eğer samimiyetsizlerse o zaman anlarım durumu...

yine maşallah, şeyhülislamlar halifeler nice kardeşleri katletmeyi vacip daha nice kepazeliklere imzalar atmışlar.
Aynı halife Kurtuluş mücadelesine de dil uzatmıştı. onların bitleri bu gün yine aynı amaca hizmetle milli değerleri ayak altına alma gayreti gösteriyorlar. Ama destekcileri var... bu ülkenin içine yerleşmiş asıl yahudi ve mason kuruluşlarıyla ortak çalışıyor ve sözde başkalarını mason hizmetcisi ilan ede ede... Kusura bakmasınlar, masonların ve diğer azınlık güçlerin en güçlü en refah içinde oldukları dönem bu dönem. Bütün ayrıcılıklarada sahipler...
Oysa Allah milletin gözünün tam önüne örnek bir lideri gönderdi, tıpkı öncekilere gönderdiği gibi. Fesatçılar ve dinden nemalananlar hınclarından catlasın. dişlerini kendi ellerini kemirsinler.... Tıpkı Muhammed geldiğinde hınclarından catlayan papazlar ve diğer din tacirleri gibi...
Ama bütün tuzakları yine boşa çıkıp başlarına patlayınca ne olacak? Cari açık ve borçlanma eşi benzeri görülmemiş hızlarla artarken? üstelik ülke kaynakları satılırken (demeye dilim varmıyor, peşkeş çekilirken) ve zor zaman fonları bozdurulup harcanırken? o gün toplu hesabın cezası sadece günahkarlara erişmekle kalmayacak, masumları da ezecek...

Zaten ya Allahın yolunda gidersin yada şeytanların (gerek din adamı kılığında gelsinler gerek diğer kepazeler)

pramid
7. December 2011, 05:47 PM
Allahı,
kuranı,
peygamberi,
ve diğer ölmüş ve yaşayan kişiliklleri putlaştırmayın...

kuranı kendi görüşüne uydurursan kuran putlaştırırsın.

Allahın emrini kendi görüşünmüş gibi anlatırsan allahı emellerine alet eder ve allahı putlaştırırsın.

söylemediği şeyi peygamber söyledi dersen rasulü putlaştırırsın...

biz müslümanlar en güzel örneklerden ibrahim gibi putları kırmaya geldik "ey putlarını savunanlar"