PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tezgahında kur'an satan şeytan!


TEBYİN
22. December 2010, 05:19 PM
Önce, TEFSİR kelimesi ile ilgili TEBYİNÜLKUR'AN da geçen tanımı görelim..


Tefsîr sözcüğü, terim olarak "Kur'ân'ı, Yüce Allah'ın muradına delâlet etmesi yönünden beşerî takat oranında açıklamak" demektir.

Hefsîr sözcüğünün kökü *fesr* sözcüğüdür. "Açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamına gelen bu sözcük, ilk defa tıp alanında "doktorun suya bakması" anlamında kullanılmıştır. Nitekim bu kökün başka bir türevi olan *tefsîra* sözcüğü, "hastalığın tespiti için üzerinde araştırma yapılan sidik" demektir. [0-1] Lisânü'l-Arab; Fesr maddesi, cilt 7, sf. 101.

Hekimler getirilen "tefsîra"ya bakarak hastalıkların sebeplerini bulup açıkladıkları için fesr sözcüğü de zamanla yukarıda verilen "açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Fesr sözcüğünün tef'il babından mastarı olan tefsîr sözcüğü de bu anlama paralel olarak "iyice araştırmak, çok açıklamak" anlamında kullanılmaktadır.

Bütün bunlar, tefsîr sözcüğünün filolojik olarak şu anlamlara delalet ettiğini göstermektedir: "Anlaşılamamış, kapalı, müşkül, müphem bir sözü, konuyu, ya da meseleyi anlaşılır hâle getirmek." Böyle bir tarif, sözcüğün terim anlamı için verdiğimiz tanımla da uyumludur. Ragıp da el-Müfredât adlı eserinde tefsîr sözcüğünü Lisânü'l-Arab'a uyumlu olarak açıklamıştır. [0-2] El-Müfredât, Fesr maddesi, sf. 380.

Bu bilgilere göre "Kur'ân tefsîri" diye yazılan eserler, müellifleri böyle düşünmeseler de, Kur'ân'ın kapalı, müphem ve örtülü olduğunu peşinen kabul etmiş olmaktadırlar.

Bu nedenle, elinizdeki bu çalışmanın bir Kur'ân tefsiri olmadığını özellikle belirtmek gerekir. Bizim anlayışımıza göre Kur'ân'ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü Kur'ân'ın bizzat kendisi yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir. Nitekim Furkan Sûresinin 33. Âyetinde, Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı [doğrusunu] ve en güzel açıklamayı getirmeyelim denilerek Kur'ân'ın en iyi tefsir olduğu, ele aldığı meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmektedir. Ayrıca Kur'ân'da - âyâtün beyyinâtün, - kitâbün mübîn, - beyyenehü,- mübeyyinât, - tibyân ve - beyân gibi aynı kökten türetilmiş kavramlarla Kur'ân Âyetlerinin apaçık olduğu bildirilmiş, Kur'ân'ın kapalı, müşkül, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır. Yüce Allah kitabındaki mesajlarının açıkça anlaşılabilmesini sağlamak için her türlü anlatım tekniğini kullanmış, bir anlatım aracı olarak sivrisinek gibi en basit şeyleri bile örnek vermekten çekinmemiştir. Böylece ilâhi mesajlar üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkes tarafından anlaşılabilecek bir açıklığa kavuşturulmuştur.

Kur'ân'ın herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken Kur'ân'ı tefsir etme iddiasıyla yola çıkmak, en hafifinden cüretkârlık olarak nitelendirilecek bir yaklaşım olsa gerektir.


Demek ki neymiş, Kur'anın tefsire ihtiyacı yoktur, zaten Tefsir edilmiş bir şekilde indirilmiştir.
Gerçekler bu iken, piyasa da bulunan binlerce tefsiri hangi mantıkla açıklamak gerek?
Bunu da bir kenara bıraktık.
Müfessirlere bir İLAH elbisesi giydirmek ve onlar "olmasaydı bu din bize ulaşmazdı" mantığına saplanmak, bir Kur'an mü'minine yakışacak tavır mıdır?
Eğer Kur'anı anlamak ve hayatımıza yansıtmak için müfessirlere ihtiyacımız vardı ise..
Allah.. Hcr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. ayetini laf osun diye mi indirmiştir.
Bu mucize ayet ortada dururken, halen -MÜFESSİRLER, MEZHEP İMAMLARI OLMASA HALİMİZ NİCE OLURDU- mantığını gütmenin manısı nedir?
Yoksa, hiristiyan ve yahudilerin haham ve rahiplerini kutsamaları hastalığına bilmeden izde mi tutulduk?..

Şunu kabullenmek zorundayız.
İlmin yolunu tersine çevirdik ve ALLAH'ın bak dediği yerden değil de, kendini ALİM ilan edenlerin bak dediği yerden baktık asırlarca.
Ve şöyle bir tavır takındık..
-Bu din müfessir ve alimlerin çabasıyla isminden söz ettirmiş ve insanlara ulaşmıştır..

Ben tam tersini söylüyorum..
Müfessir, muhaddis ve binlerce alim bu dinin sırtından semirmiş, isim yapmış ve adam sanılmıştır.
Kur'an resmen bir şöhret basamağı olarak kullanılmış ve Allah'ın APAÇIK beyanına rağmen, kimsenin anlayamayacağı teziyle, anlaşılır hale getirilmek için abuk-sabuk ilim dalları tanzim edilerek, güya Kur'anın sağlaması alınmaya çalışılmıştır..
-Hadisler olmasa Kur'an anlaşılmaz.. noktasından hareket eden bu yerli pavluslar, her adımda işi biraz daha ileri götürerek.. Zamanla, yahudi, hiristiyan, çin, hint ve yunan felsefelerinde ne kadar zırva varsa, hepsini TEFSİR mantığıyla Kur'ana boca ederek, kolayca anlaşılabilecek bir kitabı, bilmem kaç ilim dalını bilmeden öğrenilemeyecek hale getirmişlerdir.

İşin en acı tarafı ise Allah'ın kitabına yamanan saçma felsefelerin zamanla dinleşmesidir.
Allah ayetinde ANCAK ARINMIŞ KULLARIN KUR'ANDAN İSTİFADE EDEBİLECEĞİ ni beyan eder..
Pavlus müfessirler bunu ABDESTSİZ KUR'ANA EL SÜRÜLEMEZ diye kayda bağlayıp, Kur'an yoluna bir mayın döşerler..
-Siz anlayamazsınız, bizim kitaplarımızı baş tacı edin, biz size anlatırız.. diyerek, ikinci..
-Siz kulluktan ne anlarsınız, bize gelin anlatalım.. ile üçüncü..
-Kur'an-ı sakın ANLAMAK ve ANLAMLANMAK için okumayın, gidin ölülere okuyun..ile dördüncü..
-Hatim yapın, muhakkak arabçasıyla okuyun, başka dilde günahtır.. ile beşinci..
Derken..
Bir bakmışsın ki..
Kur'anın her tarafı mayınlarla dolu..
Bir düşünürsün..
Bu mayınları masonlar mı?
Yoksa Katolikler mi döşedi?
Hayır!..
Bize MÜFESSİR-MEZHEP İMAMI-ALİM diye yutturulan yerli masonlar, yerli katolikler işledi aslında bu cinayeti..
En büyük handikapımız..
Kendi aklımızı kullanamamamız ya..
Her daim bundan yakınır dururuz hani..
Ama, bir nehir gibi kıyamete dek akması gereken İLMİN bilmem hangi MÜCEDDİD!! zamanına hapsedilmesi..
Kaskatı bir şekilde ulaşılamayacak bir tarih ve zeminde tutulması..
Eğer AKIL TUTULMASI değilse nedir?
-Efendim, ilk müfessir Razi şu konuda şöyle demiştir, bu mantık bu çağa uymuyorsa bile, böyle kabul edilmeli, yoksa RAZİ TANRISI HEPİMİZİ CISS yapar..
Tamam, Razi en doğrusuna ulaşmışsa, niye başka tefsirler kaleme alınır ki?
Çoğaltalım Raziyi, her eve bir adet yerleştirelim, her ev de bir HUBEL olursa, millet niye yeni bir HUBEL arasın ve edinsin ki?

Her şey bu kadar da basit değil işte..
Tamam, tefsir şart ama..
Okuduğumuz tefsir aynı zamanda TASAVVUFtan da bahsetmeli..
Hemen RUHUL FUKRAN alınmalı ve ikinci HUBEL birincinin sağına iliştirilmeli..
Ben tefsir de bol bol HADİS te görmek istiyorum..
Hemen bir İBNİ KESİR ve birinci Hubelin soluna..
Ben NURCUYUM arkadaş, çiçekten, böcekten, kavaktan ve kabaktan bahsetmeyen tefsire tefsir mi denir?
Hemen RİSALELER hubelini, birincinin ardına asker yazmalı..
Hem RİSALELER Kur'anın libası değil miydi?
Libassız, çırılçıplak üşüsün mü istiyorsunuz?
Zaten Risaleler yazılana dek Kur'an tir tir titreyerek nerdeyse donup mahvolmak üzreydi..
Üstadımız imdada yetişti de, kıyamete dek koruyacak libası elceğiziyle biçimlendirip giydirdi de Kur'anı yok olmaktan kurtardı!!!..

Ve ELLER HİÇ DURMADAN YAZDI, YAZDI..
Bu Allah'tandır denerek millete sunuldu..
Bir tek ALLAH'a kul olması için yaratılan insanlıksa..
Binlerce HUBELE, PAVLUSA, UZZAYA kul edildi..
Ve bir el araya girip, YETER, KULLUK SADECE ALLAHA'dır dediği an..
Ya zındık, ya kafir veya fasık/münafık ilan edildi..

Bütün bunları niye mi yazdık..
Şunun için..

Arkadaşlar kalkıp başına KUR'AN takısı takılı bir sürü gurup ya da oluşum kuruyor.
Ortaya bir konu atılıyor.
KUR'AN ABDESTLİ Mİ OKUNMALI ABDESTSİZ Mİ?
Çıkıp diyorsunuz ki,
-Arkadaşlar, ABDEST ve NAMAZ denen iki terim, müfessirlerce üretilmiş GDOlu iki terimdir.
Kur'an ne ABDESTten bahseder ne NAMAZ dan.
Kur'anda geçen EL-KOL-YÜZ-AYAK yıkamalı ritüel..
Müslümanların SALAT toplantılarına katılırken azami dikkat edecekleri şeylerdir.
Ve Kur'an da geçen her SALAT kelimesini NAMAZ olarak çevirmek Kur'ana ihanettir.
İki kökten türemiş bu kelime..
SLY
ve
SLV
şekliyle yer alır ki..
Birini türkçeye NİYAZ olarak...
Diğerini ise, TAĞUTA-ŞİRKE-KÜFRE karşı dik durmak..
Sosyal Adaleti tesis etmek..
Yardım, infak ve desteği yaygınlaşırmak.. diye çevirebilirsiniz.

Lütfen,
Kur'anın orjin literatüründe bulunmayan kavramları ona boca ederek, tanrılık ve ilahlık taslamayalım..
Şirkten uzak durmanın yegane şartı, ALLAH'ın indirdiği ve bildirdiği ile yetinmektir..

Sen misin bunu diyen..
Hemen bütün mesajlarımız, yorumlarımız silinir..
Ve LAT-UZZA-MENAT hatırına hem Kur'an ve hem onun gerçekleri kurban edilir..

Aklımızı başımıza devşirelim beyler..
Kur'an üstü kutsallar edinerek MÜSLÜMANCILIK oyunu oynamayalım.
Ya Kur'an diyerek yola çıkmayın ki bu durumda bizim de bir itirazımız olmaz..
Kur'an diye yola çıkıyorsanız, her hareketiniz, tavrınız ve yorumunuz KUR'ANca olmalıdır..
Sizler Kur'anı kalkan yaparak müfessir-muhaddis-mezhep imamları ve alimleri koruyarak..
Kur'ana biçtiğiniz rol'ün farkındasınızdır umarım..

Kur'anın şakası olmaz..
Kur'an heva ve hevslere aracı da yapılamaz..
Kur'an güneş gibidir ve ışığını-ısısını yayması için yapay hiçbirşeye ihtiyaç duymaz.

Şunu unutmayın..
Kur'anın size/bize ihtiyacı yoktur.
Sizin/bizim O'na ihtiyacımız vardır.


Ve Kur'anı, birilerini kutsamak için aracı tutmayalım.
Kimsenin varlığı Kur'ana şan şeref sunmaz..
Kur'anın varlığı bizlere şan şereftir.

Umarım artık KUR'ANca bir hayat tarzını benimseyerek..
Şeytanın düştüğü kör döngülere ve tuzaklara yakalanmayız..

hiiic
22. December 2010, 07:03 PM
Allah razı olsun...

aşık74
23. December 2010, 01:13 PM
Hepsi iyi güzel,teşekkür ederiz. Çok güzel noktalara parmak basmışsınız.
Peki kitabımız rabbimizin dediği gibi apaçık ve anlaşılır ise bu karışıklıklar neden ?
Ben yıllardır bu işin içinden çıkamadım,çıkamıyorum ! :(

Demişsinizki ; Kur'an da geçen her SALAT kelimesini NAMAZ olarak çevirmek Kur'ana ihanettir.

Peki hangisi namaz diye geçen kelimedir kuran da ?

2 vakit kılanlar !
3 vakit kılanlar !
5 vakit kılanlar !
Namaz yok salaat var diyenler !
Benim gibi namaz'ın varlığından emin olamayıp bırakanlar !
Abdest ve gusül aslında çok farklı diyenler !

Şimdi diyeceksinizki neden bıraktın namazı ? Bende diyeceğim ki ; ya yoksa ?

Din'de olmayan bir şeyi din'e sokmak ne demektir ? Hepimiz biliyoruz :(

En sonunda kafayı yememek elde değil ! Hiç bir şeyden emin değilim ve olamıyorum !

Başınız ağrıttıysam özür dilerim...

selamlar ve sevgiler kardeşlerim...

Miralay
23. December 2010, 01:31 PM
Selam
Baş ağrıtmak ne demek aşık74 kardeşim; bilakis baştacısın.

Namazla ilgili hususa gelince;

Malumunuz bir takım zihniyetler tarafından müslümanların beynine empoze edilen ibadet uygulamalarından Kur'an neden sorumlu olsun ki. Halbu ki Kur'an'ı düz mantıkla, her türlü önyargı ve önbilgilerden arınarak okursak; her okuyan aynı şeyi anlayacaktır.
Bizi ihtilafa düşüren tek şey; önyargılarımız ve küçüklükten beri bize dikte ettirilen ön bilgiler ve zanlardır.

Ben de Kur'an'da açıklanmadığı için namaz kılmayanlardanım.
Öyle "herkes daha önceden bildiği için Kur'anda namaz tarif edilmemiştir" sözüne katılmıyorum. Zira Kur'an evrenseldir. Sadece Arap yarımadasına hitap etmez; hitabı yeryüzündeki ve her çağdaki tüm insanlaradır. Kur'an'ı dar kalıplara sokmaya çalışanlar ancak ihtilafa düşerler.

Diyeceksiniz ki; "Ya resulun sünnetleri?"...

Haklısınız. Lakin o zamandan bu zamana sünnetler değişime uğramamış mıdır acaba?
Tıpkı hadislerdeki gibi, siyerlere de ne kadar güvenebiliriz.

Saygılarımla

aşık74
23. December 2010, 06:34 PM
Hay ALLAH razı olsun be abicim/kardeşim...

Benim gibi düşünenlerin olduğunu görünce,duygularım hislerim farklılaşıyor.
Gözlerim doluyor , hıçkıra hıçkıra ağlayasım geliyor .
Yanlız olmadığımı hissediyorum..

36 yaşımda,1 evlat babası , sıradan bir insanım. Esnafım.

20 li yaşlarımdan beri din'e yatkın bir ruh halim var.
Bilmediğimizden ,aklımı çalıştıramadığımdan,yatığım hatalar oldu.
Balıkesirde 3 değişik tarikat'a gittim.
Değişik guruplarda yer aldım.
Hanifler sitesini tanımadan önce de , nur cemaat ine gidiyordum.
Velhasıl kelam ,bu siteyi tanıyana kadar girip çıkmadığım yer kalmadı.

Ama hiç bir zaman , ben doğru yoldayım demedim.Diyemezdimde.

Halada arıyorum,ve diyorumki , bence şu an, din diye yaşadığımız hiçbir şey KUR'AN da yok gibi görünüyor..

Şu an aynı; açık denizde yol alan bir yelkenli gibiyim,kara yı arıyorum. Bilmiyorum,kara yı bulabilecekmiyim ?Bilmiyorum,bilemiyorum,üzülüyorum,seviniyorum, acaba bu mudur diyorum...

Aklımda çok şeyler var ama yazamıyorum...

selam olsun....

Miralay
23. December 2010, 11:34 PM
Selam
Allah senden de razı olsun kardeşim.
:) ister abi de,istersen kardeşim de farketmez. sonuçta hepimiz İslam kardeşiyiz.

Benden tavsiye Kur'an mealleri okumaya,Kur'anı incelemeye devam et. Daha neler göreceksin neleeer güzel kardeşim. İslam, öyle küçük yaşımızdan beri bize anlatılan gibi olmadığını bizzat Hz.Kur'andan görüp,anlayacaksın

Saygı ve sevgilerimle
Allah'a emanet olunuz

Barış
23. December 2010, 11:55 PM
Selam Aşık Kardeşim,

Hepimizin içine düştüğü bir haldir ki, Kuran okurken, bir şekilde bildiğimiz kavramları orada arıyoruz. Ya da mealde okuduğumuz bir kelimenin anlamını zaten bildiğimizi varsayıyoruz. Okumaya,araştırmaya,anlamaya çalıştıkça gerçekleri görüyoruz. İyiniyetli okumalarımız Allahın izniyle ve yardımıyla güzele gerçeğe ulaştırıyor bizi. Acele etmeden,yılmadan, öğrendiklerimizi mutlaka hayatımızda tatbik ederek gayret etmemiz gerekiyor.

Yalnız değiliz. Bakın, burada birçok arkadaşlarımız var. Herşeyden evvel Rabbimiz velimiz ve yardımcımızdır. Öğretmenimizdir. Yeter ki bizler öğrenme niyetinde olalım.

Selam ve sevgi ile.

TEBYİN
24. December 2010, 10:25 AM
Kur'anı NUHUN GEMİSİ olarak düşünelim
Boğulmak üzreyken yanıbaşımızda bitivermiş
Yani, ya binerek kurtulacağız ya da ebeden kaybedeceğiz
KARAR ANININI iyi değerlendirelim, iki cihanımızıda berbat etmeyelim

Barış
24. December 2010, 12:19 PM
Nuh'un Gemisi gerçekten çok güzel bir benzetme olmuş.

Aslında bir açıdan dünya hayatı her an tufandır, her an ise kıyametimiz gelebilir.

Kuran'ı indirene hamdolsun.

hiiic
24. December 2010, 06:01 PM
Bakara 213
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.

Hadîd 27
Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.

Mâide 47
İncil'e inananlar, Allah'ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır.

Duhân 58
Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.

Mâide 101
Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.

Bakara 242
Allah size işte böylece ayetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.



Tıklayıp bir göz atın lütfen (http://www.hepfilmizle.com/national-geographic--inanclar-izle-turkce-dublaj--kisim-1.html)

Bu da başka bir güzel çalışma (http://www.bidilektut.com/2010/11/27/religulous-%e2%80%93-ilahi-komedi-izle/)

videolardaki hiç bir veri yaratıcının varlığını red etmez, sadece yaratıcı adına uydurulan hurafelerin, kabe etrafındaki ıslıkçıların amellerini bize öğretir...

Enfâl 35
Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kafirler!) İnkar etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın!

-------------------------------------------------------------------------

içinizde hiç sıkıntı kalmasın, Namaz diye bir şey yok, tazarrulu niyaz var, oda duadır,
farzı 3 dir;
-gönülden boyun eğmek
-yalvararak çağırmak
-aşırıya gitmeden, gözlerden uzak, onunla aramızdaki özel hali koruyara..

kısaca etrafta gözümüze baka baka ağlayıp kendilerine süs verren bir takım eşşek sıfatlıların uydurmalarına takılmamalıyız.


en doğrusunu Allah bilir, bu fikir kişiden kişiye, tecrübeden tecrübeye değişir. Allah en doğrusunu öğretsin

----------------------------------------------------------------------------------------------------


A’râf 55
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.

A’râf 180
En güzel isimler (el-esmaü'l-hüsna) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.

aşık74
25. December 2010, 12:38 AM
Çoook teşekkür ederim hiiiç kardeşim\abim...

Şimdi bu yazdığının üzerine,bu forumdaki 2 vakit veya 3 vakit veya 5 vakit namaz kılan kardeşlerimizin yorumlarını merak ediyorum.Bende sizim düşündüğünüz gibi düşünüyorum artık. Ama içim içimide yemiyor değil.!!! Alışkanlıkları terketmek kolay değil...Ama terk ettim..

selamlar...

hiiic
25. December 2010, 02:41 AM
En’âm 52
Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!

namazdan kastınız aşağıdaki ayetlerin konusuysa, Allahın izin verdiği ölçüde bunları her fırsatta yapmaya çalışıyoruz.
burada asıl amaç, duanın 2-3 yada 5 gibi vakitlere sığrıdılamayacağı, onun gönlün çoştuğu yada ihtiyaç duyduğu her an yapılabileceği gerçeğidir. zaten fıtrata uygun mantıklı yoluda onun ritüel değil, gönüle göre yapılabilirliğidir.
Kıldığımız namazın bir hakikati, kişiden kişiye değişebilecek ve kalıba sokulamayacak bir durumu var, bu gün dincilerce kalıba ve standarta sokulmaya çalışılan şey, dini ve duayı, niyazı ve rabbe yakarışı, içi boş ritüelleştirmekten farksızıdır. oysaki duayla ilgili kesin hükümler verilmiştir, bu gün atalarımızdan kalan uydurmalar, kuran dışı hatalardan başka birşey değildir. kişinin tazarrulu niyazı hiç kalıba sokulir mi? o istenen her an ve istenen her şekilde yapılır, sınırı ve saygıyı aşmamak şartıyla.

İşte rabbin öğütlediği, takva sahipleri için kesin emir niteliğindeki asıl gerçekler. lütfen okuyalım.

lütfen hepsini tane tane okuyalım, aralardan seçtim, benim için şimdilik özel olanları aldım.

A’râf 55
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.

A’râf 205
Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma

Enbiyâ 90
Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.

Furkân 77
(Resulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkarcılar! Size Resul'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!

Secde 16
Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.

Âl-i İmrân 191
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler: ) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabındankoru !

Mü’min 60
Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.

Nisâ 103
Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.

bunlar, şekilsel namaz hususndaki asıl farzlar, geri kalan;
-subhaneke? tahiyyat? salli barik? kuran ayeti bile değiller, nerden geliyo?
-2 rekat 3 rekat? nerden geliyor kim farz etmiş?
-zamanı kim biçmiş? ezanı kim farz temiş?
-çöl turizminin en canlı bölgesi hiltondan manzaralı kabeye dönmeyi kim emretmiş? karşımıza aynı zamanda hiltonu alırsak namaz sakıt olmaz mı?
-sedcade, tespik, kippa, sarık, yerine göre takunda ne alaka?

anlaşılıyor ki birileri Alllahtan daha çok bildiği için (töbe töbe) kuranın eksik bıraktığı yerleri düzeltmiş, :) anlaşılıyorki kurana patch yama geliştirmişler,,, kuran 1.3 hizmetinizdedir :) kimler mi yaptııııı???? incili tevratı değiştirenler yaptııııııı, neden yaptı nasıl yaptı bunlar zaten belli...

siz size vahy olanı uygulayın, içinize sıkıntı olan saçmalıklarI tErk edin, bu sizi hem özgür hem mutlu hemde doğru yolda kılar... bilmedikleriniz için rabbe yakarın, o dUaları işitir... zaten onun emri gereği, baNa cevap vermeyen şey benim tanrım olamaz, duama cevap vErmeyeni beni işitmeyeni nasıl rab kabul ederim.

TEBYİN
25. December 2010, 10:44 AM
Bendeniz SALATI "ONLİNE" olmak manasına alıyorum
Yani, her iş ve oluşta Sahibine Bağlı kalmak
Yani, 24 saatı SALAT ÜZRE geçirmek
Yani, Yaradanı, bir ana, zamana, dakikaya, yöne, mekana sıkıştırmamak,
Yani, Bir ömür Sahibini şah damarında duyumsamak.
Böyle olunca kişinin 24 saati ibadet olmaktadır

hiiic
25. December 2010, 02:09 PM
Zuhruf 36
Kim Rahman'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.

evet, katılıyorum...
kelimenin eş anlamı 24 saat online olmak,
ancak Halil beyin FİTNE (http://hanifler.com/showthread.php?t=2079) başlıklı yazısından sonra işin gerçeğini daha iyi anlar oldum. neden 24 saat bu geçeği göz önünde tutamadığımı, o kıvama gelmek için ne kadar fitnelenmem ve belalanmam gerektiğini anladım.

fitneler vardır, evlatlarımız, mallarımız, işimiz gücümüz gibi fitneler bizi aldatmak, rabbin bizi her an izlediği ve imtahan ettiği gerçeğini maskelemek için fitneler vardır.. ne yazıkki o fitnelere bende kanıyorum, rabbim affetsin, ama sonra neler oluyor?
2 şey oluyor
-ya rabbim bizi bırakıyor ve sapıklıkların yoluna düşüyor şeytanın adımlarını izliyoruz.
-ya da rabbim bizi belalandırıyor da tekrar iyilerin, sadıkların yoluna koyuyor

Münâfikûn 9
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

Cin 17
Bu hususta kendilerini denememiz için , Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.

tabi bu belalar da her kula değil; o'nun dilediklerine

Kehf 28
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.

Enbiyâ 42
De ki: Allah'a karşı sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna rağmen onlar Rablerini anmaktan yüz çevirirler.

Zümer 22
Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

Necm 29
Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.

Necm 61
Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!

ama diğer yola, nimet verilenlerin yoluna gidenler ise bir takım belalardan sonra rabbin izniyle uyanabiliyorlar.

Ra’d 28
Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.

aşık74
25. December 2010, 10:57 PM
Hiiiç kardeşim , emekleriniz için teşekkür ederim :)

Şimdi bu düşüncemizden yola çıkarsak, peygamberimiz inde şekilsel olarak yapılan namazı,hiç kılmamış olması lazım yaşadığı müddetçe.

Sizce peygamberimiz ömrü hayatında hiç namaz kılmamış olabilirmi ?

sevgiler.

hiiic
26. December 2010, 02:11 AM
Âl-i İmrân 44
(Resulüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin.

Bilmiyorum bizzat gözlerimle görmedim, ama bana sağlam kaynaktan vahyolunan sabit kurana bakıyorum, çünkü peygamberimiz sadece vahyi ilan etti, yemesi içmesi yada farklı ilgi alanları olması gayet normal, sonuçta oda bir insan, ancak güzel ve örnek ahlaklı, peygamberlik özelliklerine uygun takvalı bir insan. farklı bir kitap yazmadı, zaten yazsada bu güncellenebilir yada kusurlanabilir bir kitap olurdu.. Kuran ise Allahın vahyidir, insan kelamından farklıdır.

o sadece vahye uyar, kafasından bir namaz yada ritüel oluşturmaz, eğer kuranda yazmıyorsa, Allah ona bildirmemişse peygamberimiz nasıl bilebilir? yukarıdaki ayeti de tekrar okuyalım...

Hûd 49
(Resulüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.

Yûsuf 3
(Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.

Ona bu gün kılınan namaz vahyolunmamışken o kafasından bir ritüele mi uyacak? hemde putperest kaynaklı ritüellere? halbuki onların hevalarına uymak tamamen yasaklanmışken.

Yûnus 109
(Resulüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.

Peygambere namaz emrolunurken, ve nasıl kılınacağı kuranda açıklanırken o kafasına göre farklı bir ritüel mi oluşturacaktı? o sadece vahye uyar, orda yazmayanlar vahy değildir, ve vahy haricindeki her söz her bilgi kusurlanabilir. Allah böyle yaratmıştır, insan sözleri kusurlanabilir. vahy asla, onda bir çelişkide bulamazsın.

İsrâ 73
Müşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi.

bu ayeti peygamberin sağlığında yapamadılar, ama ölümünden sonra zamanla geliştirdiler. Ayette yazmayanı dine soktular, hem vahyin değerini düşürdüler hemde onu tahrif ettiler bozdular.

----
unutmadan şunu da eklemek gerekli, peygamberimiz böyle bir ibadeti yapmış olsa bile, vahy de yazanmı önemlidir, yoksa Allah hidayet vermedikçe hidayete eremeyenin çelişkili hareketleri mi? Peygamberi peygamber yapan vahy dir, kurandır, o ona nasip edilmeseydi dünyada mUhammet diye birisini tanımıyor olurduk, zaten de tanımıyoruz...

İsrâ 86
Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın.

Tâ-Hâ 13
Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver.

Eğer ebedi yaşayan bir peygamber gerekiyorsa ve isteniyorsa, peygamber yol gösterici demekse, gerçek peygamber Allahtır. Yol gösterici de odur, hidayet verende odur, mürşite odur, hoca da odur, öğretmen de odur, yemek veren de odur, geri kalan hepsi ve herkes teferruattır...

Enbiyâ 25
Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: "Benden başka İlah yoktur; şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.

Önemli olan peygamberin değil, Allahın sünnetidir, önemli olan peygamberin değil, Allahın emir ve istekleridir. Zaten peygamberimiz dahi böyle bir vahyin kendisine geleceğinden bi haberdi, kendisine biçilen insan üstülüktende uzaktır. hataları da oldu kusurlarıda. Bunu gereksiz büyütmek, yersiz inançlar edinmekten daha sapık ne olabilir.

Kasas 86
Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir. O halde sakın kafirlere arka çıkma!

Allahın ayeti dururken, peygamberin kısıtlı bilgisiyle yorumladığından ne olur? belki kendi aklınca bu kılınan namaza benzer hareketlerle rabbine yalvardı, zaten bizde ona ihtiyaç duyduğumuzda gönlümüzün ezikliği bedenimize yansımıyor mu?

Şûrâ 52
İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.

şimdi birileri fitne amacıyla peygambere uyun ayetlerini hatta yukarıdaki ayeti kullanıyor, ağızlarını eğip büküyorlar, peygambere uyun demek vahye uyun demektir, peygamberin getirdiği vahye uyun demektir, aşağıdaki ayette gayet te açık ve nettir.

Zuhruf 43
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.

vahye uymayan bir peygamber doğru yolda olabilir mi? vahyi emretmeyenin emrine uyulabilir mi?

En’âm 50
De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?


A’râf 62
Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.
A’râf 68
Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.


Kısaca peygamberin tüm öğütü vahyle bildirilmiştir, onun dışında birşey bilgidmişsede bunlar kişisel görüşleridir, zamana, mekana ve şartlara göre değişir, zaten bu günkü hadislerde uydurma değilmi? ebu hureyrenin (hadis uydurmaktan sürgün yemiş, pek parlak biyografisi olmayan muaviye yalakası arabın) sözlerine inanıpta hak yoldan mı sapacağım? ayetleri bırakıp hadislerde nur mu arıyacağım?

peygamber ne yapmış ne yapmamış, ne söylemiş merak eden kurana bakmalı, eğer sağlama en yakın kaynak arıyorsa günümüzün bilimsel arkeolojik ve tarihsel çalışmaları buharinin çalışmalarından daha değerli daha gerçeğe yakın.

Yûnus 15
Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.

----------------------------------------------------

tüm bunlara ek olarak, piramid kardeşimin bir soru sorulunca rasul ne yapardı??????? (http://hanifler.com/showthread.php?t=2015)yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Allah razı olsun. Dinin kaynağı peygamberimiz yada diğer peygamberler değildir, onlar yüksek ahlaka ve erdemlere sahip temiz insanlar olabilirler ama onları yaratan, onları seçen ve onları birbiri ardınca ahirette aksi idda edilmemesi gibi bir sebeple bu şekilde göndereb ve siz bu yazıyı okurken sizi gözetleyen rab, bize bildirdiği adıyla "Allah" asıl dinin kaynağıdır.
Bütün sorulara o cevap vermiştir, peygamberler değil...




Lütfen çekinmeyin aklınızdan geçeni sorun, paylaşın, tartışın. En önemlisi, tüm soruları ve cevapları yaratan Allaha bol bol yardıma çağırın, dua edin. Benim yazılarımda dahil sadece kişisel tecrübelerimden edindiklerimdir, En doğrusunu Allah bilir.

hiiic
26. December 2010, 02:39 AM
Şimdi ben size soruyorum,,, peygamberimiz bugün kıldığımız namazı kılmışmıdır? böyle bir cami yaptırmışmıdır? mescitlerde (cami değil MESCİT (http://hanifler.com/showthread.php?t=1376)) Allahın adının yanına kendi ismini yazdırmışmıdır? bu şekilde imam müezzin v.s. tutmuşmudur? kamet getirmişmidir? tesbik çekmişmidir? Kabede namaz kılmak dururken neden farklı bir yere mescit yapılmıştır?

Eğer getirmişse bunu hangi kaynağa ve bilgiye dayanarak söylüyorsunuz?
Eğer aklınızdan birkaç kaynak geçtiyse, bu kaynakların kaçı vahye yada bilimsel çalışmalara (onlarda Allahın ayetleridir) dayanıyor. Bu kaynakların hristiyanların inandığı bu günkü tevrat-incil ve eklerinden farkı nedir?

Sizce kılmış mıdır?
Yoksa önceki konularda bahsettiğimiz zikir, dua ve yakarışları mı yapmıştır?

Cevabı sizin vicdanınız verecek,
ben Ya sadece bir tebliğciyim Ya da sadece fısıldayan bir şeytanım. Benim sözlerime dahi doğal olarak güvenemiyecekseniz, asıl doğru cevabı alabileceğiniz mutlak güç ve hüküm sahibi, en ince ayrıntıyı, gizliyide açığıda bilen, bu yazıyı dahi okurken üzerinize titiz bir gözetleyici olan kaynak kimdir.

Bakara 186
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.

TEBYİN
26. December 2010, 10:53 AM
Şuna adım gibi eminim
Eğer 200 bin liralık devasa minareleriniz varsa
Ve hemen gölgesindeki gecekonduda hem de bir kıbrıs gazisi açlıktan ölmüşse (olay burada vuku buldu)
Böyle bir camide Elçi asla namaz kılmamıştır/kılmayıda emretmemiştir.
Bize, son nebinin taştan putları yıkmak için geldiği öğretilmişti değil mi?
Peki, habire trilyonlar yutan bu taş yapıların putlardan farkı ne?
Taş yapılar görkemlendikçe insanların küçülmesinin manası ne?

aşık74
26. December 2010, 01:23 PM
Çok teşekkür ederim bilgi paylaşımlarınız için :)
Maide 6 :
Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklerinizle beraber ellerinizi ve başınızın bir kısmını meshedip ayaklarınızı topuklarınızla beraber ve cünüpseniz iyice yıkanıp arının. Hastaysanız, yahut seferdeyseniz, yahut içinizden biri ayak yolundan geldiyse, yahut da kadınlara temas etmişseniz su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin de toprakla yüzünüzü, ellerinizi meshedin. Allah, sizi güce koşmayı istemez, fakat şükredesiniz diye tertemiz olmanızı ve size verdiği nimeti tamamlamayı diler.
Nisa 43 :
Ey inananlar, namaza yaklaşmayın ne söylediğinizi bilmeyecek kadar sarhoşken ve yolda değilseniz yıkanıncaya dek cünüpken. Hastaysanız, yahut yolculuktaysanız, yahut biriniz ayakyolundan gelirse, yahut da kadınlara dokunursanız, su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin, toprağı, yüzünüze ve ellerinize sürün. Şüphe yok ki Allah, bağışlayıcıdır, suçları örter. *

Bu 2 ayet bizlere ne diyor sizce ?

selamlar,sevgiler...

hiiic
26. December 2010, 03:25 PM
Gayet açık bence,

-Hayatta çeşitli eğitim ve hizmet amaçlarıyla bir araya geliyor toplanıyoruz. Bu zamanlarda eğer tuvaletten çıkmışsak elimiz veya uzvuğlarımız kirli olabilir. Çok şükür eskisi gibi kumun aralarında tuvalet yapmıyoruz, şimdiki evlerimizdeki tuvalete yatak bile atılıp uyunur son derece hijyenik ama 1400 yıl önce arabistanda ve dünyanın pekçok yerinde böyle bir tuvalet hijyeni ve imkanı bulmak neredeyse imkansızdı.
Neyse konuya dönelim. Eğer tuvaletten geliyorsak uzvuğlarımızı yıkamamız gerekli yoksa pekçok hastalığa pisliğe davet açmış oluruz. Tokalaşmak bile imkansız.


ek olarak, ne dediğimizi bilemeyecek kadar sarhoş olup, üniversitede bir ders girmek mümkün mü? yada kızılay kan merkezinde gönüllü çalışmak, hatta bırakın bunu soskakta Allah rızası için çöpleri toplamak bile mümkünmü? Bu da salat'a yaklaşmayı engelleyen bir faktör.

Yada aklımıza şehvetli şeyler geldi, cinsel yönden dürtüklendik ve kendimizi toplayamıyoruz... Bu şekilde hizmet edebilmek mümkün mü? bu şekilde eğitim bile alınmaz çünkü kafa başka yerde, bu işin giderilmesi gerekiyor yoksa zararı var.

İşte bunlar sınırlardır, yani alt sınırlar. Amaç temizlenmektir, ama su bulamamışsan ne yapacaksın? ıslak mendile ben kefilim. temiz topraktan kasıt temiz bir parça lüzumsuz eşyadır, bu günkü peçeteler, ıslak mendiller v.s. de aynı işi görürler sorun yoktur. amaç suyla temizleyemediğin yeri gidermek...


Yani eğitim ve hizmete engel olan faktörleri tekrar sayıyoruz, bunlar gidreilmeden değil salat, kahvede tavla bile oynanmaz :)

-Tuvaletten sonra dışkıyla kontamine olup kirlendikten sonra
-aklınıza kadınlar takılmış ve kendinizi toplayamaz haldeyken
-küm kütük sarhoş ve ağzından çıkanı kulağı duymayan zır sahroşken
-daha gözden kaçırdığım varsa affola siz ekleyin.

;ama fiziken temizlenmeniz gerekiyor ki baktınız hiiiii!!, su yok, belediye kesmiş suları,, yada hastasınız takatiniz yok, yada yoldasınız duramıyorsunuz yada yolda vaha, çeşme v.s. de yok, yaptınız bir ağacın dibine mesela :) o zaman ne olacak? temiz bir parça gereksiz önemsiz bir şey bulacaksınız, toprak, yaprak, aman ısırgana dikkat, en iyisi peçete, ıslak mendil v.s.

Maide 6;
...Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.

Ayrıca sayılan ayetlere ek olarak şu da var ama nedense kimse bu konuda bir ritüel yapmıyor, yada gözden (!) mi kaçıyor nedense.. Tamam abdest namaza başlarken önemki gösteriliyorda Araf 31 i nereye koyacağız?

Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Amaaaa olurmu hiç öyle şey, haram haram bunlar hep haram, güzel giyinmekte haram ya hani, hırpani giyinceksin sakal bi avuç olacak, kafada sarık olacak, sırtta yün hırka olacak derviş olacaksın, hiç güzel giyinmek olur mu???
Olur!, hemen peşindeki ayete bakalım

Araf32
De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

İşte o abdeste saçınızı mesh edin diyen bölümde bana göre budur,,, saçınızı başınızıda temizlenirken tarayın şekil verin demektir, belki sıçramış varsa onuda giderin demektir. Bunlar asgari alt sınırlardır,

Peki neden bu işi bu millet bu kadar uzatıyor? farklı anlamlar yüklüyor hatta çoğu kişiye olmadığı halde abdest vesvesesi olarak psikolojik sıkıntı çektiriyorlar..

Araf 29
Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?

Yani hem atalarına uyuyorlar, hemde bu ataların yolunuda Allah emretti diyorlar,,, 1000 yıl önceki cahilleri alim edip, sen onlardan daha mı iyi bileceksin diyorlar,,, o bin yıl önceki alimler bugün dünyaya gelse çocuklarla bile oturup konuşamaz, zaten ilk otobana çıkınca hayatını kaybeder, hatta uçağı görüncede tapmaya başlar :))
Onarın imanına göre (mucize görmedikçe inanmayan inanca göre) bunlara bi tane uçak uçursan yada televizyondan 2 film seyrettirsen bunlar sana taparlar... Bilimi ilimi sallayan yok nasıl olsa,, alimmiş (!) biz alimden çok mu bilcez,, onlar alim olsalardı Kuranın üzerine laf yazmazlardı,, zaten yazmayan ve onu korumaya çalışan pek az da olsa alimlerimizde vardı.


-------------------------------------------

siz ne diyorsunuz?
aynı konu abdest (http://hanifler.com/showthread.php?t=277&highlight=abdest&page=2) başlığında da tartışılmıştı

hiiic
26. December 2010, 04:10 PM
Şuna adım gibi eminim
Eğer 200 bin liralık devasa minareleriniz varsa
Ve hemen gölgesindeki gecekonduda hem de bir kıbrıs gazisi açlıktan ölmüşse (olay burada vuku buldu)
Böyle bir camide Elçi asla namaz kılmamıştır/kılmayıda emretmemiştir.
Bize, son nebinin taştan putları yıkmak için geldiği öğretilmişti değil mi?
Peki, habire trilyonlar yutan bu taş yapıların putlardan farkı ne?
Taş yapılar görkemlendikçe insanların küçülmesinin manası ne?

Çok doğru,,, taşlar, heykeller, putlr ve binalar bunlar her devirde merkezi otoritenin kontrolünde onu temsilen yapılmış şeylerdir, Firavunun piramitlerine bakınız, mayanın binalarına, ad kavminin dağlara oyduğu evlere, bizim minarelerimize ve hemen akebindeki putlaşma yolunda emin adımlarla ilerleyen heykelciklerimize bakınız. Hepsi bir otoritenin sembolü olup aslında kendisine uymayanı kendisine boyun eğmeyeni cezalandıracak bir sistemi ifade eder. Aman canııııım onlara sorsan sadece ıslah ediyorlar ya hani...

Bakara 11
Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.

bütün bu otoriteleşmeleri gerek sureti haktan gereksede sureti batıdan gözükenleri itip fıtratımızla ve Allahın indirdiğiyle yaşamamız gerekli. Minareler ve putlar ve dikili koca binalar ve kocaman saraylar, bunlar fitnedir, Peygamber sarayda yaşamaz, yanı başına minarede dikmez heykelde dikmezdi. Ama toplumunu sarayda gibi yaşatırdı.
Aşırıların diktiği taşları kendi hegomanyasını göstermek kabul ettirmek içindir, o mısıra heykel dikenden farksızdır, sonuçtada zaten toprak olacaktır çünkü bu dünya hayatı sadece oyun eğlenceden ibarettir.

Şu’arâ 151
"O aşırıların emrine uymayın."

En’âm 153
Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.

İşte birilerinin kendileri için biriktirdikleri o malları, hak gözetmeden kendi himayelerine alıp yığdığı o malı kendisine yürek acısı olacağı vakit. o vakit anlayacakki onu ne putu kurtaracak nede diktiği taşı.

Ra’d 18
İşte Rablerinin emrine uyanlar için en güzel (mükafat) vardır. Ona uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, (kurtulmak için) onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!

üstelik hegomanyasını öyle bir koruyorki,,, Kuzey korede yöneticinin meydandaki heykeline boyun eğip selam vermeyene ölüm emri varmış.

--------------------
şu 70 yıllık dünyada her asır yaşayan insana yetecek kaynak mevcut iken, birileri başkabirilerinin haklarını yiyor, birileri açken birileri kasalarını koyacak depolar arıyor... düşünün bu ölümlü hayatta böyle yapıyorlar, birde ebedi olan cennete girmiş olsak orada ne yaparlardı,,, cenneti parsellere bölerle, bayraklar, binalar diker, putlar yaparlar ve bütün cennetin hükümdarı olmak için bizleri savaştırırlardı..

Allah her şeyi en doğrusuyla bilir, iradeli bedenlere sonsuz lutufdan önce onları imtahana tutmak gerekirdi ki, mükafatı yada cezayı kendileri hak etsinler, ebedi hayatta iyinin başına da musibet olmasınlar...

aşık74
26. December 2010, 11:05 PM
Çoook teşekkür ederim hiiç kardeşim :) Çok mantıklı ve aydınlatıcı yorumlarda bulunmuşsunuz.
Fakat ; abdest adlı başlıkda,namaz hususunda , ağır bir ifade kullanmışsınız !

' O temizlenme ayeti namaz adındaki putperest ibadeti için değil ' demişsiniz !

Bu lafa karşılık,bu forumdaki kardeşlerimizin , bu yazılanları gördükleri halde,namaz hususunda neden yorum yapmamalarını merak ediyorum .

Lütfen ,nolursunuz beni yanlış anlamayın !Bu yazdıklarımı kesinlikle kinaye liğine yazmıyorum. Asıl amacım,hiiç kardeşin ve benim,namaz hususunda fikirlerimizi çürütebilecek birilerinin bir şeyler yazmasıdır.
Yazalım ,okuyalım,fikirlerimizi paylaşalımki,en doğru yolu bulalım !

selamlar...

hiiic
26. December 2010, 11:46 PM
Estağfirullah,
hiçbir zaman doğruyu bildiğimi idda etmiyorum zaten de fazla bir bilgimde yok, ama hayat felsefem olarak yanlış bir fikrim olduğunu görürsem hemen yan çizerim, çok dönek bişeyimdir ama doğru bildiğimide sonuna kadar savunurum (sonu denen şey yanlış olduğunu anldadığım andır),, yani bu gün savunduğum fikirlerde bir açıklık yada çelişki bulursam anında topuklarım üzerine gerisin geri dönerim. sonrada ben sizin görmediğinizi görüyorum diyip aradan kaçarım :)

Buna isteyen dönek desin isteyen samimiyetsiz desin, sonuçta fikrimi elle tutulur ölçekde çürütene göremediğimi gösterdiği için minnettar olurum, yanlış bildiklerimi düzeltenlerede ihtiyacım var.

Çünkü ben fikirlerimin kölesi değilim, onların sahibiyim. İstediğim an istediğimi bırakır yerine tam zıttını dahi alabilirim. Yanlış bilmiş olabilirim. Düşünememiş yada gözden kaçırmışda olabilirim, Çok fazla hatam oldu bunların hepsini kabul ediyorum ama hatamı anladığım zaman hiçbir hatamda ısrarcı olmadım...

Bu noktada eğer aksi idda olursa ve bunda mantıklı bir açıklama olursa, adaletli bir vicdan süsgecinden sonra şu an aksini söylediğim her şeyi kabul ederim. Önemli olan adaletli ve akıllı bir vicdan süzgeci.

Çünkü kitap tahrif edildi, dine fitne karıştı ve bu fitneler arasında doğruyu bulmak ter gerektiriyor. her an saçma ve sapık bir fikre bulaşmış olma ihtimalim, hatta şu an bile saçmalıyor olma ihtimalim var. Bu nedenle vahyi iyice düşünüp anlamadan çevreye kulak vermemek gerekiyor.

Bu söylediklerimden de vazgeçebilirim. :)
-------------------------------------------------------------------------------

abdest ayeti önemli bir ayet ama bence aşağıdaki ayette en az onun kadar önemli; LÜTFEN ÇOK YAVAŞ VE DİKKATLİ OKUYALIM

A’râf 169
Onların ardından da (ayetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a varis olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınız ermiyor mu?

Tevbe 9
Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsani istekleri) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!

Bakara 174
Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.

Acaba bu kitaplar tahrif edenler hakkında hiç düşündük mü? neden kitaplar tahrif ediliyor... Bu gün insanların kabeye (puthaneye) dönüp eski pagan geleneklerini devam ettirmelerindeki manayı kim Kuranın neresinden hangi açık delile dayanarak yapıyor? yada birileri müteşabih yada bazı (strateji gibi) soyut anlamlı ayetleri tahrif mi ediyor...
---------------------------------------

herkezin sorunun cevabını vereceğini düşünüyorum ama belki soru işareti olan olur diye ipucu vermek istiyorum....

-Dünyada yardıma muhtaç binler varken acaba puthaneyi ziyarete gidip iyi bişi yaptık sananların harcamaları kimlerin midesine gidiyor?
-OOO yine mi cami,, bağış topluyorlar bakın yeni cami yapılacakmış, bu zamana kadar olanlar yetmedi,
-hımmm demek din müdürüsünüz, namaz kıldırma memurları devlete en büyük hizmeti var, sosyal güvenlik ve sanayileşip kalkınma bu din memurlarının, namaz müdürlerinin sayesinde oluyor..
-ummm yine yardım toplanıyor, makbuzsuz paralar nerelere gidiyor, bakın bakın lüle taşlı gümüşten namaz tespihi satılıyor.
-adamın biri oturmuş helaller haramlar diye 2 ciltlik kitap yazmış, biriside kuranı bırakmış resimli namaz hocası (türkiyede en çok satan kitap) bakın ilmihal var, aaa 4 ciltlik bilmem ne şehri, burdada bakın altın kaplama kuran var v.s.

liste uzar. din tahrif olunur, bir grup insan karşı çıktığı için öldürülür asılır, suriyede bir müslüman gider camide canlı bomba patlatır. Bu dünya biter, bizi ancak Allahın hesabı paklar.

dost1
27. December 2010, 02:03 AM
Selamun Aleykum! Değerli aşık 74 Kardeşim!


Çoook teşekkür ederim hiiç kardeşim :) Çok mantıklı ve aydınlatıcı yorumlarda bulunmuşsunuz.
Fakat ; abdest adlı başlıkda,namaz hususunda , ağır bir ifade kullanmışsınız !

' O temizlenme ayeti namaz adındaki putperest ibadeti için değil ' demişsiniz !

Bu lafa karşılık,bu forumdaki kardeşlerimizin , bu yazılanları gördükleri halde,namaz hususunda neden yorum yapmamalarını merak ediyorum .

Lütfen ,nolursunuz beni yanlış anlamayın !Bu yazdıklarımı kesinlikle kinaye liğine yazmıyorum. Asıl amacım,hiiç kardeşin ve benim,namaz hususunda fikirlerimizi çürütebilecek birilerinin bir şeyler yazmasıdır.
Yazalım ,okuyalım,fikirlerimizi paylaşalımki,en doğru yolu bulalım !

selamlar...

Bu sitede "namaz" ile ilgili o kadar çok şey yazıldı ki aynı şeyleri tekrarlamamak için yazmıyorum.

Herzaman şunu söyledik. Kurandaki salat "namaz" değildir. Ancak Kur'an'da "namaz" vardır. "Namaz" Farsçadır. Türkçesi Aziz Olan Allah'ın karşısında haşyet ile zillet halinde yakarma demektir.

Salat asgari üç vakittir. Allah'ın Resulu /Devlet Başkanı salat için çağırdığında inananların bu çağrıya uymaları Allah'ın emridir.( Ahzab56'ya bakınız.)

Allah'ın Resulu tüm salatları Allah'a yakarışın /namazın arkasından başlatmıştır.

Yazınızda sözettiğiniz Nisa 43 ve Maide 6 daki şartlar salat içindir. Allah'ın Resulu Devlet Başkanı olarak insanları Ezan/çağrı ile salata çağırmış ve salat için gelenlerle yapılacak hertürlü destek işinin kendi adına olmayıp Allah adına yapılacağını belirtmek için toplu olarak Allah'a yakarmış,( Fatiha'nın anlamına bakınız) yakarışının arkasından yüzünü gelenlere dönerek salatı başlatmıştır.



Bireysel olarak "namaz"ın "salat dışında" haşyet halinde zillet üzere zillet olma şartı dışında belli bir vakti sayısı önşartı yoktur. Dileyen dilediği zaman dilediği kadar Rabbi olan Allah'ın huzurunda Allah'a yakarışını sürdürür. Bu yakarışını/namazını Allah'ın belirttiği huşu,hudu,ziilet vb şartlar dışında şartlara bağlayanlar... Rabbim hidayet nasip eylesin.
Allah'a kul olduğunu ileri sürüp de Allah'a haşyet içerisinde zillet üzerine zillet halinde yakarmayan/namazı olmayan kul, Allah'a Kul olma iddiasında bulunamaz.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
27. December 2010, 11:38 AM
Ben şunu kabullenemiyorum
Cami de veya kabe de tahtına oturmuş bir kral tanrı
Günde onu 5 kez ziyaret eden insanlar ve ziyaretlere karşılık veren bir yaratan
Bu halimizle sanki yaratana MESAİ ROLÜ biçiyoruz gibi.
Oysa Yaratana bir rol biçmek, O'na bir makam, mevki tahsis etmek şirk diye öğretildi yıllarca
Gel gör ki, evde ibadete bir karşılık veren Yaratan, makamında!!! 27 veriyor.
Ama, o makamı kendisi mi tahsis etti yoksa insanlar mı?
İşte bam orusu bu olmalı

aşık74
27. December 2010, 05:30 PM
Hiiiç kardeşim , dost1 abi nin söyledikleri konusunda düşüncelerinizi merak ediyorum..

selamlar...

hiiic
27. December 2010, 07:35 PM
Her kelimesine katılıyorum... (katılıyorum derken, bişey biliyorum da o bildiğimle uyuştu manasında değil,,, zaten bildiğimide onlardan öğrendim ama , etraflıca araştırdım, eleştirdim, derin derin düşündüm, Allahtan yardım da istedim de sonra kabul ettim, kalbim tastik etti, aklım yattı manasında)

Nûr 46
Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren ayetler indirdik. Allah, dilediğini doğru yola iletir.

dost1
28. December 2010, 01:59 AM
Selamun Aleykum! Değerli Tebyin Kardeşim!

Ben şunu kabullenemiyorum
Cami de veya kabe de tahtına oturmuş bir kral tanrı
Günde onu 5 kez ziyaret eden insanlar ve ziyaretlere karşılık veren bir yaratan
Bu halimizle sanki yaratana MESAİ ROLÜ biçiyoruz gibi.
Oysa Yaratana bir rol biçmek, O'na bir makam, mevki tahsis etmek şirk diye öğretildi yıllarca
Gel gör ki, evde ibadete bir karşılık veren Yaratan, makamında!!! 27 veriyor.
Ama, o makamı kendisi mi tahsis etti yoksa insanlar mı?
İşte bam orusu bu olmalı

Sizin kabullenemediğiniz olayı kabullenebilmek olası değil ancak sözkonusu ayrıma neden olduğu belirtilen hadisleri aşağıda gösterdim ki tüm okuyucular da görebilsin.

İslâm’a göre üç mescid yücedir. Bunlara özel ziyaret yapmak helâldir: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Nebevî (Müslim, Hacc 74, hadis no: 1338, c. 2, s. 975; Buhârî, Salâtu Mescid-i Mekke 1, 6, 2/76,77, Savm 67, 2/56; Ebû Dâvud, Menâsik hadis no: 2033, 2/216; Tirmizî, Salât 243, hadis no: 326, 2/148).

Mescid-i Haram, yeryüzündeki mescidlerin en faziletlisidir. Burada kılınan bir namazın, başka mescidlerde kılınan yüz bin namazdan daha efdal olduğu rivâyet edilmiştir. “Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hâriç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan efdaldir. Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz da diğer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan efdaldir.” (İbn Mâce, hadis no: 1406). Fazilet bakımından Mescid-i Haram’dan sonra, Mescid-i Nebevî ve ondan sonra da Mescid-i Aksâ gelir.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, faziletin sadece takvada olduğunu bildirmiştir.Kulları arasında kullukta adaletsizlik yaratacak böyle bir durumdan Allah'ı tenzih ederim.

Allah'ın, alemlere rahmet olarak gönderdiğini belirtiği Resulunun da böyle bir ayırıma girerek binalara fazilet biçmesinin sözkonusu olmadığını düşünüyorum.

Kusursuzluk sadece Allaha'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
28. December 2010, 11:09 AM
Hac Suresi 27 İnsanlar içinde Haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde sana ulaşsınlar.

Ayet çok açık aslında, Ey Nebi, insanları çağır, SANA GELSİNLER (kabeye değil, elçi nerdeyse oraya) ve Tebliğ vazifeni yerine getir.

Şimdi yapılan Hacca bakın, resmen turistik.
Belli ki Kabe toplanılacak bir merkez (üniversite, konferans salonu, hüccetlenilecek alan) olarak kullanılıyor
Oysa şimdi insanoğlu Kabeye tapınmak iin akın ediyor.
Tamam, eğer hüccetleşmek için kabe kullanılacaksa bir değer taşır ama bir put haline getirilirse LAT UZZA dan farkı kalmaz

Barış
28. December 2010, 10:47 PM
Şuna adım gibi eminim
Eğer 200 bin liralık devasa minareleriniz varsa
Ve hemen gölgesindeki gecekonduda hem de bir kıbrıs gazisi açlıktan ölmüşse (olay burada vuku buldu)
Böyle bir camide Elçi asla namaz kılmamıştır/kılmayıda emretmemiştir.
Bize, son nebinin taştan putları yıkmak için geldiği öğretilmişti değil mi?
Peki, habire trilyonlar yutan bu taş yapıların putlardan farkı ne?
Taş yapılar görkemlendikçe insanların küçülmesinin manası ne?



O kadar güzel ifade etmişsin ki Tebyin, Allah razı olsun.

Sevgili Aşık,

Kurandaki salat kavramına odaklanıp, ayetler eşliğinde kafandaki soruları yanıtladığında, geriye şu soru kalır.(Bende kalmıştı en azından.)

Salat bu ise, namaz nedir, şartı kaydı vs.nedir,yeri nedir?

Aslında namaz kelimesini kullanarak yaptığımız sorgulama dahi en baştan bir eksiklik veya hata taşır içinde. Salatı kavradıktan sonra, salatlara namaz diyemeyeceğimize göre, namazı bu haliyle Kuranda zaten bulamayacağımız açıktır. Birşeyi Kuranda aramak yerine, Kuranı odağa alıp, oradan açılmak gerekir.

Peki bu halde ne çıkıyor karşımıza?
Dua/yakarış...
Gelenekteki namazın Kuranda karşılığı yok.İlmihallerde yazan, sayfalarca şekil şartları belirtilen, Allahın huzuruna girilip çıkılan namazdan bahsediyorum.Terimsel anlamı ile namaz deyince tüm bu külliyattan bahsediyoruz çünkü.

Kurana bakınca ise karşımıza dua/yakarış ile ilgili ayetler çıkıyor. Kulun Rabbine yakarışı,halini arz edişi, kendisiyle Rabbi arasındaki hususi haller yani. Bunun ise Kurandan da bildiğimiz gibi zamanı, katı şartları vs.yoktur. Zaten zorunlu dua zamanı ve hali/şekli olabilir mi? Mantığımızın reddettiği, aklımızın almadığı bu husus zaten dinde de yeri olmayan bir husus. Aklın yolu ve dinin yolu ayrı değil.

Bana ''namaz'' kılıyor musun dersen eğer, ne yanıt vereceğimi bilemem. Sen namaz derken ne kastediyorsun bilmeden vereceğim yanıt eksik/yanlış olabilir.

Ben Rabbime yakarırım, dua ederim. Doğal olarak kendi dilimde, kendi kelimelerimle, resullerin Kurandaki seslenişlerini örnek alarak ama kuru bir ezber halinde değil,içimden geldiği gibi Rabbimle konuşurum,dertleşirim,ağlaşırım, yere de kapanırım,oturur da söyleşirim. Buna namaz deniyorsa, namaz kılıyorum, ama ben yakarmak ifadesini kullanmayı tercih ederim ve bunu da kimsenin yanında/evinde yapmıyorum, evimde ve genelde geceleri,sessizce köşeye çekilip yakarırım. Bu da bir kul için doğal olan, yerine getirmek için kimseye birşey sormasının gerekmediği bir haldir zaten. Dinimiz kadar doğal...

Selam ve sevgi ile.

TEBYİN
30. December 2010, 10:27 AM
Birbakın çevrenize,
Üstü başı yırtık insanlar göreceksiniz
Kışın yazlık ayakkabıyla dolaşanlara şahit olacaksınız
İnsanımızın sapır sapır döküldüğü bir ortamda..
Camilere milyarlık avizeler
Heryıl milyonlar verip değiştirilen halılar
Bir tuğlası düşse, dünyanın diğer ucundan bulunup getirilen malzemeler..
Ve din adına israflar..
İNSAN ALÇATILDIKÇA MABETLER YÜKSELTİLİYOR
MABETLER YÜKSELDİKÇE İNSANLIK ALÇALIYOR
Kim çözecek burdaki tezat uçurumunu

TEBYİN
31. December 2010, 11:52 AM
Daha yeni (dün gerçekleşen) bir olay,
Kocası ölen ve 3 çocuğuile kalan bir kadın (49 yaşında) maddi sıkıntılar yüzünden ruhi bunalıma girdi ve kendini asarak intihar etti...!
Veyine bir haftalık bir olay,
İlçe müftülüğü tüm ilçe ve köylerine aşure dağıttı. 30 bin lirayı geçen masrafın yarısını esnaf ödedi..!
Hüseyin şehit edildi diye dağıtılan bu aşurenin maliyeti belkide o kadını kurtarırdı ama..
Hüseynin aşuresini dağıtan çok, o kadının hiç olmayacak!!!

hiiic
31. December 2010, 12:11 PM
Aman yarabbi bu ne korkunç birşey,
Burdada aynı durumda bir ablamız kanserden vefaat etti. Evladı anasız babasız, bu insanın yüreğini parçalıyor, ne olacak o çocuklara,,, bu memleketin camiye imama ihtiyacı mı var hala devamlı gözleri dönmüşcesine dikiyorlar...

hiiic
31. December 2010, 12:23 PM
Öküzler bile çaresizi korumak onu hayata geri kazandırmak onu düştüğü felaketten kurtarmak için bir araya geliyorlar...

biz bir öküz kadar olamadık,..

ibretlik hadiseyi izlemeyenler BURADAN (http://www.youtube.com/watch?hl=en-GB&v=qIrs_ZXXiLc) izleyebilir...

İnsanları çaresizlikleri üzerine yüz üstü bırakmak Allahhın emrine isyan değilmidir? akşama kadar Kuranda bile delili olmayan ritüeli yap gez, ihtiyaç sahibinin hakkını gözetmedikçe Allahın emrini yapıyorum diyebilirler mi? bu yıl 10 bin imam atanacak... fizik öğretmeni sayısı 100 küsür,, diğer branşlarda 100 lerle sınırlı,, zaten devletin mühendisi hiç ihtiyacı yok... 10 bin imam,,, bu ülke böyle batar işte... peygamber tekrar dünyaya gelcek olsa yada yeni bir peygamber gelecek olsa bu imamlar bir araya gelip onu öldürürler ki kazançları kesilmesin,,, dünya tarihi hep aynı hep aynı,, yazık çok yazık..

aşık74
31. December 2010, 03:12 PM
Her kelimesine katılıyorum... (katılıyorum derken, bişey biliyorum da o bildiğimle uyuştu manasında değil,,, zaten bildiğimide onlardan öğrendim ama , etraflıca araştırdım, eleştirdim, derin derin düşündüm, Allahtan yardım da istedim de sonra kabul ettim, kalbim tastik etti, aklım yattı manasında)

Nûr 46
Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren ayetler indirdik. Allah, dilediğini doğru yola iletir.

Hiiç kardeşim , yukarıda demişsiniz ki ' dost1 abi nin her kelimesine katılıyorum '

Ama farkındaysanız dost1 abi ; şekilsel olan bir namaz ın var olduğunu,asgari 3 vakit yapılması gerektiğini, peygamberimizi namazı,salaatın arkasından yaptığını söylemiş.
Benim anladığım kadarıyla şekilsel ve vakit li bir namaz dan bahsetmiş.

Yani sizin tabirinizle , putperest ibadeti olan namaz vardır diyor !

Yorumlarınız rica ediyorum... sevgiler...

hiiic
31. December 2010, 04:32 PM
Bildiğiniz gibi yapın aşık74 kardeşim.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın... zannediyorum ki abdest vesvesesinden de çok sorununuz olacak,,, solu bilmemde sağı 3 defa yıka..

TEBYİN
1. January 2011, 11:55 AM
Ne tuhaf değil mi?
ABDEST
NAMAZ
ORUÇ
Hepsi farsça isimler ve hepsinde büyük sıkıntılar mevcut.

Bakara Suresi 43 namazı kılın, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin.

Bu ayeti nasıl anlamalıyız mesela, burdaki NAMAZ nedir, RUKU ne?

Bakara Suresi 183 Ey iman sahipleri! oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.

Burdaki oruç nasıl bir yazgı ki, yazılanı korumaktadır, oysa, bildiğimiz orucun korumacılığından söz etmek mümkün değil..

Abdest tam bir muammam.
Toplantılara paspaye bir şekilde gelen arablara, MEDENİ OLUN emrini, nasıl abdest olarak anlayabiliriz?
Oysa, bir meclise giderken temizliğe bile dikkat edemeyecek kadar medenileşememiş bir topluma ŞAMAR gibidir maide 6.

Off offf..
Ortada bir din ama hiçbir ritüeli ALLAHÇA değil, gelin çıkın işin içinden, çıkabilirseniz tabi.

aşık74
2. January 2011, 01:21 AM
Bildiğiniz gibi yapın aşık74 kardeşim.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın... zannediyorum ki abdest vesvesesinden de çok sorununuz olacak,,, solu bilmemde sağı 3 defa yıka..

Bunu deyip işin içinden çıkmayın nolur,yorumlarınıza ve görüşlerinize değer verdiğim için,size yönlendiriyorum sorularımı.
Amacım sizi dost1 veya başka birileri ile karşı karşıya getirmek değil güzel abicim.
Tek bir amacım var,farklı düşünceleri ve yorumları öğrenebilmek...Farklı bir niyetim yok..

Önceki yazılarda dediğim gibi,bende bıraktım namazı,bırakmamın sebebi de,kuranda net göremediğim bir ibadet olmasıydı..

Yani abdest de almıyorum dolayısıyla.Ama tertemiz yıkanıp paklanıyorum çok şükür :)

Sizleri seviyorum....selamlar...

aşık74
2. January 2011, 01:24 AM
Ne tuhaf değil mi?
ABDEST
NAMAZ
ORUÇ
Hepsi farsça isimler ve hepsinde büyük sıkıntılar mevcut.

Bakara Suresi 43 namazı kılın, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin.

Bu ayeti nasıl anlamalıyız mesela, burdaki NAMAZ nedir, RUKU ne?

Bakara Suresi 183 Ey iman sahipleri! oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.

Burdaki oruç nasıl bir yazgı ki, yazılanı korumaktadır, oysa, bildiğimiz orucun korumacılığından söz etmek mümkün değil..

Abdest tam bir muammam.
Toplantılara paspaye bir şekilde gelen arablara, MEDENİ OLUN emrini, nasıl abdest olarak anlayabiliriz?
Oysa, bir meclise giderken temizliğe bile dikkat edemeyecek kadar medenileşememiş bir topluma ŞAMAR gibidir maide 6.

Off offf..
Ortada bir din ama hiçbir ritüeli ALLAHÇA değil, gelin çıkın işin içinden, çıkabilirseniz tabi.

Aynen kardeşim . Bir ' ooooof offf ' da benden...

Çıkamıyorum işte işin içinden,o yüzden buralarda yazıyor ,çiziyor ve okuyorum.

Bazen bana sapıtmışın sen,sapıksın diyenlerde oluyor !

Aslında haksız da değiller !!

Sapık olmasam ne işim var bunlarla,hiiiiç kafama takmam,yaşaaar giderim miss gibi,akşamları uykularım rahat olur, vs vs

Hakikaten sapıklık yani benimkide !!!! :)

Miralay
2. January 2011, 01:51 AM
Selam güzel kardeşim aşık

Kaygılarından ötürü öncelikle seni tebrik ediyorum. Allah razı olsun duayrlılığından dolayı.
Her zaman dediğim gibi;

İnsanlarımız ne yazık ki Kur'anı baz almıyorlar. Önceden öğrendikleri önyargı ve ön bilgilerden dolayı, okudukları hadis,ilmihal ve namaz hocalarına Kur'anı uyarlamaya çalışıyorlar ve zorlama yorumlarla bir namaz,abdest..vb. ibadetler ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.

Farzedin ki ıssız bir adadasınız,dinden,imandan habersizsiniz ve elinizde sadece bir Kur'an meali var. Nasıl amel ederdiniz?

Kur'anda geçen,salat,hacc,zekat,savm gibi konuları okudukça ne anlardınız?

Kur'anı okuyup anlamak isteyen kardeşlerime şunu tavsiye ediyorum öncelikle;

-Daha önce edindikleri önyargı ve önbilgileri bir tarafa koysunlar; sanki İslam'a yeni giriyorlarmış gibi Kur'anı (mealini) okusunlar.
-Ayetlerin siyak ve sibakına göre okusunlar. Yani okudukları her bir ayetin birkaç ayet öncesini ve birkaç ayet sonrasını da okusunlar. Gerekiyorsa okudukları surenin konu bütünlüğüne vakıf olsunlar. Eğer varsa (ki mutlaka vardır) diğer surelerdeki bağlantıları kontrol etsinler.Ayetleri tabiri caizse cımbızlayarak bir yere varamayız.
Mesela Haşr suresinde; (Genelde hadisleri savunanlar bu ayeti delil diye önümüze sürerler)

7.ayet: .................Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.

diye size söylendiğinde öncelikle ayetin tamamında ne söyleniyor.

Haşr-7.Ayet: Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.Birde Haşr suresinin tamamını olkursak,bir savaştan ve ganimetlerin paylaşımından;ve bu paylaşımdan razı olmayan kişilerden bahsettiğini anlarsınız.

Allah'a emanet olunuz.
Selametle

Barış
2. January 2011, 02:11 AM
Ne tuhaf değil mi?
ABDEST
NAMAZ
ORUÇ
Hepsi farsça isimler ve hepsinde büyük sıkıntılar mevcut.



Ben bu farsça işine çok kızıyordum, kafa karışıklığı-algı bozukluklarına sebep olmuş diye.

Ama, herşeyde bir hayır vardır sözü doğrulanmış bence.

Diller de bir ayettir. Arapçalarının (salat-savm gibi) kullanılmamış olması, onların daha rahat araştırılmasına, kelime köklerinin daha rahat bulunmasına kolaylık olmuş.Türkçe bir karşılık bulunmaması sayesinde de farsça kalmaları sebebiyle çok kök salamamışlar aslında.
Bu hali kötü gözükse de, benim açımdan anlama ve sorgulama kolaylığı oluşturdu diyebilirim.

Selam le.

TEBYİN
2. January 2011, 11:52 AM
Size katılmakla birlikte sevgibi barış kardeşim
Şuna işaret etmek istedim.
Bir şeyi bir milletten koparmak istiyorsan anlamadığı bir konumda tutarsınız
Yani, bu din yumağını karmaşıklaştıran hergele kim ise,
Bu kuralı çok iyi işletmiş

aşık74
2. January 2011, 01:55 PM
Selam güzel kardeşim aşık

Kaygılarından ötürü öncelikle seni tebrik ediyorum. Allah razı olsun duayrlılığından dolayı.

Teşekkür ederim. Hepimizden razı olur inşallah rabbimiz.

Kur'anı okuyup anlamak isteyen kardeşlerime şunu tavsiye ediyorum öncelikle;

-Daha önce edindikleri önyargı ve önbilgileri bir tarafa koysunlar; sanki İslam'a yeni giriyorlarmış gibi Kur'anı (mealini) okusunlar.
-Ayetlerin siyak ve sibakına göre okusunlar. Yani okudukları her bir ayetin birkaç ayet öncesini ve birkaç ayet sonrasını da okusunlar. Gerekiyorsa okudukları surenin konu bütünlüğüne vakıf olsunlar. Eğer varsa (ki mutlaka vardır) diğer surelerdeki bağlantıları kontrol etsinler.Ayetleri tabiri caizse cımbızlayarak bir yere varamayız.

Demişsiniz. Çok güzel.
Şimdi bir tane örnek vereyim basit ce ;

Mesela maide suresi 6.ayet.

http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=5&ayet=6

Üstteki link deki 20 ye yakın meal ci , namaz olarak çevirmiş,sanırım sadece y.nuri ek olarak 'dua' diye yazmış.

Bu adamlar meal yazarlarken neden hiçbiri,bunu salaat değilde 'namaz' olarak çeviriyor.Bilmiyormu bu adamlar bunu ?

Bir takım kişilerde maide suresini namaz için ön hazırlık olan abdest ayeti olduğunu söylüyor.Ama bir takım kişilerde alakası yok diyor !

Bizim en büyük sorunumuz meal sorunu bence :( Bilmem anlatabildimmi sıkıntılarımı ?

Allah'a emanet olunuz.

Selametle

Sizde inşallah :)



Selamlar...

Miralay
3. January 2011, 12:13 AM
Selam aşık kardeşim.

Öncelikle az önceki yazımı okuduysan; bunu vicdanına danışacaksın.
hiiiç kardeşimizin size verdiği kısa,öz cevapta da sanırım aynı şeyi söylemiştir.
Din işi vicdan işidir. Eğer ki vicdanınız namazı emrediyorsa (yani Allah'ın emri olarak telakki ediyorsanız) bunda hiçbir beis yoktur.

Bu konuda özellikle Dost1 kardeşimizin yazdığı makaleleri okumanızı tavsiye ederim.

Selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle

TEBYİN
3. January 2011, 11:06 AM
Akşam Hilal tv de Mekke den yatsı namazı veriliyor dedim bir bakim, acaba ümmet kıble sandığı yerde birlik oluşturabilmiş mi?
Ne mümkün,
Her millet apayrı ritüellerle meşgul.
Dinin direği sayılan bir ibadette bile birlik ve beraberlik yakalayamamış bir toplumun neye dayanarak toplum ve ümmet olma iddiası güttüğü ise hep merakımı celbetmiştir

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:21 PM
TEBYİN denilen bu adama itibar ederseniz imanınıza halel gelebilir, dikkatli olun!...
Adam Kur'an'ın tefsire ihtiyacı olmadığını ve bütün İslam alimlerini mason ilan etmiş...


Tefsir; moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz. Dinimiz eksik mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsire ihtiyaç olmaz. Çünkü dine yeni bir şey eklemek bid’at olur. Dinimizin emirlerini değiştirmek kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsir yazmak demek, dini her asırda, bozmak demektir.

Kur’an-ı kerimin manasını peygamber efendimiz aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Doğru tefsir kitabı Onun hadis-i şerifleridir. Tefsir âlimleri, tefsirlerini Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsirleri asra uygundur. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur.

"Eğer siz bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun" (Nahl;43)


Bu mübarek ayet, insanları irşat için yine insanlardan erkek olan birçok Peygamberlerin mucizeler ile, kitaplar ile gönderilmiş olduğunu bildiriyor. Allah'ın dinine muhalif, hilekârca hareketlerde cür'et edenlerin de ilâhî azaptan korkmalarını kendilerine ihtar buyuruyor. Ve Cenab-ı Hak'kın dinine girmekle onun acıma ve merhametine sığınmanın lüzumuna işaret buyurmaktadır. Şöyleki: (Ve) Ey Muhammed Aleyhisselâml. (Senden evvelde) ümmetlere, insan topluluklarına (Resul olarak) melekleri, kadınları, çocukları (göndermedik, ancak kendilerine) melekler vasıtasiyle (vahyettîğimiz) insan cinsinden olan (erkekleri gönderdik) bütün insanlığa gönderilmiş Peygamberler, insan cinsinden olan (erkekleri gönderdik) bütün insanlığa gönderilmiş Peygamberler, insan cinsinden olan bir kısım muhterem erkeklerdir. (İmdi) siz bu hakikati (bilenlerden sorunuz) İlim sahibi olan, duya tarihini bilen, Tevrat, Zebur, İncil gibi kitapların içeriğine vakıf olan ve bu özellikle tanınan kimselere sorunuz. Meselâ: Kitap ehline sorsanız onlar da vaktiyle Hazret-i Musa, Hazret-i Isa gibi zatların Peygamber gönderilmiş olduklarını haber verirler. (Eğer siz) ey Kureyiş müşrikleri vesair inkarcılar bu hakikati (bilmiyor iseniz) onlar size bu hususa dair bilgi verirler, bütün ümmetlere meleklerin değil, yine kendi cinslerinden olan erkeklerin Resul gönderilmiş olduğunu söylerler.

Bu ayeti kerime de işaret vardır ki, bir cemiyetin fertleri, bilmedikleri mes'eleleri bilen kişilerden sorup öğrenmelidirler.



İstişare etmeyeceksin, ictihad yapmak olmayacak, tefsir yapmayacaksın.Bütün meseleleri TEBYİN'e soracaksın o size cevaplandıracak ve dosdoğru yolunuzu gösterecek...

TEBYİN!., Aklını başına al ve bu müslümanların kafasını bulandırma.SEN KENDİ KAFANA GÖRE, ÇOK BİLİRMİŞ GİBİ YORUM YAPACAKSIN BİZ DE SENİ TASDİKLEYECEĞİZ ÖYLE Mİ...

PEYGAMBERİMİZ BİLE İSTİŞARE ETMİŞTİR ALLAH'TAN KORK VE UTAN!...

Allah'tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi Öyleyse onları, bağışla onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever (ALİ İMRAN SURESİ-159)

Kur'an başka söylüyor bizim TEBYİN kardeşimiz başka söylüyor.Kur'an'a mı inanancaksınız yoksa TEBYİN'E Mİ?

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:30 PM
Birbakın çevrenize,
Üstü başı yırtık insanlar göreceksiniz
Kışın yazlık ayakkabıyla dolaşanlara şahit olacaksınız
İnsanımızın sapır sapır döküldüğü bir ortamda..
Camilere milyarlık avizeler
Heryıl milyonlar verip değiştirilen halılar
Bir tuğlası düşse, dünyanın diğer ucundan bulunup getirilen malzemeler..
Ve din adına israflar..
İNSAN ALÇATILDIKÇA MABETLER YÜKSELTİLİYOR
MABETLER YÜKSELDİKÇE İNSANLIK ALÇALIYOR
Kim çözecek burdaki tezat uçurumunu

Aynen ben de sana katılıyorum.Müslümanlar ne yapacağını bilmez hale gelmişler...

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:34 PM
Bildiğiniz gibi yapın aşık74 kardeşim.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın... zannediyorum ki abdest vesvesesinden de çok sorununuz olacak,,, solu bilmemde sağı 3 defa yıka..

Yakalandın sen şimdi bana!Daha öncede demiştim beynamaz olduğunu..Haklı oluşum perçinlenmiştir.

Abdestle alay edenin zaten namazı da yoktur,ve kafir olur...Abdest almak Allah'ın emri olduğu Maide Suresi 6.INCI AYETE BAKABİLİRSİN.!..

NAMAZ, ORUÇ HAC VE ZEKAT GİBİ FARZ OLAN İBADETLERİ HAFİFE ALAN ONLARLA ALAY EDEN KAFİR OLUR..

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:41 PM
Ben şunu kabullenemiyorum
Cami de veya kabe de tahtına oturmuş bir kral tanrı
Günde onu 5 kez ziyaret eden insanlar ve ziyaretlere karşılık veren bir yaratan
Bu halimizle sanki yaratana MESAİ ROLÜ biçiyoruz gibi.
Oysa Yaratana bir rol biçmek, O'na bir makam, mevki tahsis etmek şirk diye öğretildi yıllarca
Gel gör ki, evde ibadete bir karşılık veren Yaratan, makamında!!! 27 veriyor.
Ama, o makamı kendisi mi tahsis etti yoksa insanlar mı?
İşte bam orusu bu olmalı

BEYNAMAZ OLUŞUNUN İŞARETİ VAR SEN DE!. MÜNAFIK MISIN SEN ALLAH AŞKINA!.

Bütün mesajlarını hep takip ediyorum elimden geldiğince.Dikkatli ol ve dikkatli düüşünüp söyle meseleleri!..

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:44 PM
kur'anı nuhun gemisi olarak düşünelim
boğulmak üzreyken yanıbaşımızda bitivermiş
yani, ya binerek kurtulacağız ya da ebeden kaybedeceğiz
karar anınını iyi değerlendirelim, iki cihanımızıda berbat etmeyelim

bu çok doğru bir söz, tebrik ediyorum seni...

hiiic
3. January 2011, 10:46 PM
Tamam istişareyi çok güzel açıklamışsınız, peki tebyin size Kuranın zaten açıklanmış olduğunu (Hicr 1 Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.) , birtakım kirli kişilerin, insanları Allahla aldatmak (Fâtır 5 Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın! ) içinyalan uydurduklarını ve sizlere suretihaktan gözükerek (Sâffât 28 (Uyanlar, uydukları adamlara: ) Siz bize sağdan gelirdiniz (sureti haktan görünürdünüz) derler.) zarar verdiğini söylediğinde neden karşı geldiniz? buradaki istişareyi neden kınıyorsunuz? Yoksa bizi ilim sahibigörmediniz de, zanınızca sadece cübbeli eşkiyalarımı müslüman alim sanıyorsunuz?

Biz sadece istişare yapıyorduk. ama istişareden anladığınız "şeyhim ne derse o olur" diyorsanız. böyle bir özelliğin peygamberde dahi olmadığını yukarıdakendi verdiğiniz ayette görebilirsiniz ki, orada danışması emrolunuyor...

Ve o aldatıcı cübbelilerin oyunu bizekarşı çok zayıftır, biz ayetleri (hamd olsun) öreniyoruz, gerçekleri kavrıyoruz.

A’râf 201
Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.

Bakara 9
Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:49 PM
Bu sitede yanlış fikirli olan kardeşlerimiz aşık74 kardeşimizi ağına almışlar ve onun beynini bulandırıyorlar..

Bunların fikirlerini akıl süzgeçinden geçirmeden sakın oralı olma, yoksa seni helak ederler kardeşim...

FEDAKARADAM
3. January 2011, 10:51 PM
Tamam istişareyi çok güzel açıklamışsınız, peki tebyin size Kuranın zaten açıklanmış olduğunu (Hicr 1 Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.) , birtakım kirli kişilerin, insanları Allahla aldatmak (Fâtır 5 Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın! ) içinyalan uydurduklarını ve sizlere suretihaktan gözükerek (Sâffât 28 (Uyanlar, uydukları adamlara: ) Siz bize sağdan gelirdiniz (sureti haktan görünürdünüz) derler.) zarar verdiğini söylediğinde neden karşı geldiniz? buradaki istişareyi neden kınıyorsunuz? Yoksa bizi ilim sahibigörmediniz de, zanınızca sadece cübbeli eşkiyalarımı müslüman alim sanıyorsunuz?

Biz sadece istişare yapıyorduk. ama istişareden anladığınız "şeyhim ne derse o olur" diyorsanız. böyle bir özelliğin peygamberde dahi olmadığını yukarıdakendi verdiğiniz ayette görebilirsiniz ki, orada danışması emrolunuyor...

Ve o aldatıcı cübbelilerin oyunu bizekarşı çok zayıftır, biz ayetleri (hamd olsun) öreniyoruz, gerçekleri kavrıyoruz.

A’râf 201
Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.

Bakara 9
Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.

O ayetler sizin gibi olanlara karşı bir uyarı niteliğindedir.

Takva ehli olsaydınız farklı bir düşünceniz olurdu.Yanlış yollarda olduğunuzu farkedemiyorsunuz..

hiiic
3. January 2011, 10:55 PM
sen öyle buyurduktan sonra bize ne düşer ki? Bu bilgiye hangi şeyhinizin sohbetinden aldınız? ,Ben Kurandan şunu bilirim, sözde şeyhinizin kelamından üstünmü yada sizin yorumunuzdan (hakkında çok tartıştığınız için diyorum) yine size bırakıyorum bu yargıyı ama;

Kasas 85
(Resulüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.

FEDAKARADAM
3. January 2011, 11:15 PM
sen öyle buyurduktan sonra bize ne düşer ki? Bu bilgiye hangi şeyhinizin sohbetinden aldınız? ,ben kurandan şunu bilirim, sözde şeyhinizin kelamından üstünmü yada sizin yorumunuzdan (hakkında çok tartıştığınız için diyorum) yine size bırakıyorum bu yargıyı ama;

kasas 85
(resulüm!) kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.

Siz kendinizi o mübarek ayete göre amel edenlerden sanıyorsunuz.Oysa çok çok eksik taraflarınız var ve bunu da telafi etmek istemiyorsunuz.Artık başınızı kumdan çıkarın diyoruz..

FEDAKARADAM
3. January 2011, 11:18 PM
Bir fıkra geldi aklıma...

Adamın birisi ramazanda oruç tutarken nasıl oldu ise karısı ile birlikte olmuş ve bunu semtlerinde bulunan bir hocaya sormuş .

- Hocam , ben bugün dayanamadım ve eşimle birlikte oldum . Orucu bozdum ..! Ben , bu yüzden cezalı duruma düşermiyim ..? Demiş .

-Hoca , evladım ,ağır tahrik var ,suç karında .Bu yüzden de kefaret gerekmez demiş .

-Adam mutlu bir şekilde oradan ayrılmış . Ayrılmış ama ,ertesi gün ve birkaçgün ara ile hocaya gitmesi devam etmiş . Hoca sonunda dayanamayıp ;

-Evladım ne gelip duruyorsun . Sana ağır tahrik var dedik ya ..! Suç karında demiş .

Adam gayet mutlu , ramazanı bitirmiş . Arkadaşları ile kahvede otururlarken sohbet ediyorlarmış . Birisi ,
-Ben bu sene orucu tam tuttum demiş .
-Bir diğeri , ben biraz rahatsızlandım ve iki tane yemek zorunda kaldım demiş . Arkadaşları mutlu aşığa sormuşlar , sen ne yaptın ..? diye ..!

- Valla tam da ş...e göre bir imam buldum .Ben bu sene çok rahat ettim demiş .

Bunlar da ş......e göre birilerini bulmuş , din , inanç , iman , hakkında ileri geri konuşup duruyorlar . Pek birşey bildikleri de söylenemez ya . Akıllarısıra kendileri çok alim kişilerdir.Şimdi kalkmışlar bize fikirlerini satıyorlar Tabii ki alıcısı yok!.

Gaflet uykusunda , yatar uyanmaz ,
Kalp gözü kapalı , cahilan çoktur .
Hak sözü dinlemez , asla inanmaz ,
İçi kafir , dışı Müslüman çoktur ..!

Mürşidi kamile vermez özünü
Gaflet uykusundan açmaz gözünü
Taştan beter,katı söyler sözünü
Bed amelli fasid sofiyan çoktur

Nefs atına binmiş gezer boşuna
Haksız olanların Hakta işi ne
İblis gibi düşmüş Halkın peşine
Şeytan dolabına aldanan çoktur

Bildiğinden şaşmaz nasihat almaz
Aslı münkir olan imlaya gelmez
Hakkını yitirmiş,kendini bilmez
Nefsiyle oynaşan pehlivan çoktur

snobyx
4. January 2011, 10:12 AM
Bu sitede yanlış fikirli olan kardeşlerimiz aşık74 kardeşimizi ağına almışlar ve onun beynini bulandırıyorlar..

Bunların fikirlerini akıl süzgeçinden geçirmeden sakın oralı olma, yoksa seni helak ederler kardeşim...

Selamlar,

Değerli Aşık74 kardeşimiz tanıdığım kadarı ile inancında samimi bir insan.Doğruyu samimiyet ile arayan insanlara Rabbimiz kendi kelamı ile kılavuzluk eder.Aklını kullanmayan,önyargı ve hevasının peşine düşmüş kişi ise şeytanın adımlarını helak olana kadar takip eder.

snobyx
4. January 2011, 10:24 AM
Bunlar da ş......e göre birilerini bulmuş , din , inanç , iman , hakkında ileri geri konuşup duruyorlar . Pek birşey bildikleri de söylenemez ya . Akıllarısıra kendileri çok alim kişilerdir.Şimdi kalkmışlar bize fikirlerini satıyorlar Tabii ki alıcısı yok!.



Selamlar,

Merak ediyorumda forumumuzda paylaşım yapan insanlar bulunduğunuz muhite gelip sizi bulup sonrada ''Lütfen fikirlerimizi dinle,satın al'' diye size telkindemi bulundular.Yoksa siz mi buraya gelip fikirlerinizi bize sunup bir de evimizde bize hakaret üstüne hakarette bulunup aklınızca dalga geçtiniz.Samimiyet ile vicdanınızda soruma cevap bulun lütfen.

Forumun çizgisi bellidir.Burası çıkmaz sokak tartışmaları forumundan ziyade daha çok bilgi paylaşım platformudur.Siz düşüncelerinizi hür ifade edin lütfen ama misafir olduğunuz bir yerde ev sahiplerine hakaret etmeyin.Yukarıda ki fıkra hiç bu tarz forumlara yakışıyor mu?Unutmayın bu foruma hanım ziyaretçilerde,çocuklarda giriyor.Siz kendi aile efradınızda ulu orta bu gibi fıkraları anlatabilirmisiniz?

TEBYİN
4. January 2011, 11:00 AM
Nahl Suresi 9 Yolu doğrultup denge noktasını bulmak Allah'ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.

HİDAYETİN sadece ALLAHA mahsus olduğunu bu site erbabı çok iyi bilir bi iznillah

FEDAKARADAM
4. January 2011, 11:16 AM
Nahl Suresi 9 Yolu doğrultup denge noktasını bulmak Allah'ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.

HİDAYETİN sadece ALLAHA mahsus olduğunu bu site erbabı çok iyi bilir bi iznillah

EVET, O VERDİĞİNİZ AYETİN MANASINA VAKIFIM.HAKİKATEN ALLAH HERKESİ HİDAYETE ERDİRSEYDİ BELKİ DE DİNDE TARTIŞMALAR KAVGALAR ÇEKİŞMELER HİÇ OLMAZDI VE HAK- BATIL MÜCADELESİ GERÇEKLEŞMEZDİ.

Elbette ki hayatın birbirine olan zıtları vardır ve olacaktır.ilelebed hidayet yolunda olanlar ancak kurtulurlar.

TEBYİN
4. January 2011, 11:37 AM
EVET, O VERDİĞİNİZ AYETİN MANASINA VAKIFIM.HAKİKATEN ALLAH HERKESİ HİDAYETE ERDİRSEYDİ BELKİ DE DİNDE TARTIŞMALAR KAVGALAR ÇEKİŞMELER HİÇ OLMAZDI VE HAK- BATIL MÜCADELESİ GERÇEKLEŞMEZDİ.

Elbette ki hayatın birbirine olan zıtları vardır ve olacaktır.ilelebed hidayet yolunda olanlar ancak kurtulurlar.

İmtihan dünyasındayız, herkesin kazanması da imkansız kaybetmesi de.
Allah, isteyene Hidayet nasip eder, istemeyene zorlamaz ki bu bir sünnetullahtır
Onun için BİZİ DOĞRU YOLUNA İLET diye kendimizi fatihalaştırıyoruz.

hiiic
4. January 2011, 09:40 PM
fedakar,

padişah (ama o evliyaymış ya hani) haremde senin atalarını sabunlarken 40- 50 hatunla buna izin veren şeyhulislam (senin peygamberin) fetva verirken padişahın şeyine harem sevaptır diye... Fatih kardeşlerini öldürüp bunuda islama göre helal kılarken (sizin dininize göre) bunlşar şeyine göre imam olmuyorda...

zannınıza göre uydurduğunu bir ucube hikaye ve hiç savunmadığımız konuyu almışın eline yüzüne gözüne süre süre bize atıyorsun arsızca da sonra bizi bu işle suçluyorsun...

Hadi kıvırr görelim belini çalkala bakalım ne çalkalayacaksın. o haremde atalarının odluğu kesin. zaten seninki helal olur padişaha, ama bizimkiler haramdır..

sana ancak yazdığın kadarıyla karşılık veriyorum şimdilik. Allah haddi aşanları sevmnez.. eğer dilini biraz daha uzatıursan o ağzına pay olarak vereceğimin hatti hesabı yok. sapıksan sapıklığına tek başına devam et, burda zanna yalana dayanarak havlama...

seni daha hangi söz hidayete erdirir?

TEBYİN
5. January 2011, 12:13 PM
Şu katil Fatih'i bir hadisle ödüllendirip
Üstüne de ÇAĞ AÇAN PADİŞAH ünvanına bulayanlar yok mu?
Gerçekten komiklikte sınır tanımıyorlar

aşık74
5. January 2011, 06:22 PM
İlk önce şunu söyleyeyim.Herşey bir kenara , İNSAN 'lar önce birbirlerine saygılı olmalı !
Karşımdaki sohbet ettiğim ve tartıştığım kişi,bir ateist bile olsa ona karşı ithamlarda ve hakaret lerde bulunmam.Önce saygı !!!

36 yaşımda , 1 evlat babası , yolunu arayan bir kul 'um. Dine yatkınlığım özümde var.
22 li yaşlarımdan beri bizi YARATAN'a layık olabilme sevdasında biri oldum,olmaya çalıştım.
Yanlışlarım , günahlarım elbetteki oldu,tövbemi eksik etmedim ! Gene yanlış yaptım,gene tövbe ettim ! Rabbimiz kabul eder umarım...

Ve bu arayışta olan insan, doğal olarak kendini bir takım gurupların içersine sokmak istiyor.
4 tane tarikat , 1 tane cemaat'e dahil oldum.

Fakat zaman içerisinde,bunların hepsinin içindeki yanlışları gördüm ve hepsini bıraktım.
Neden bırakmayayım,maaş la çalıştırmıyorlar ya beni :)
Umurumda bile değildi ! Çünkü ben yanlış olan şeyleri görüyorsam durmam orada !

Bu yanlışı yapan babam,annem , karım ve çocuğumda olsa farketmez ! Beni rabbimizin dedikleri bağlar,beşerin sözleri değil !!

Belki diyebilirsiniz ; ne yanlışlar gördün aşık74 ;
Bende derimki ; hangisiniz yazayım , doluuuu ....

Bende şunu yaptım;

'OKU' emrine uydum. Ne bulursam okuyor,akıl ve vicdan süzgecinden geçiriyorum.
Hiçbir beşerin sözüne 'heh budur' demiyorum..
Hep kullandığım bir tabirim vardır,forum kardeşlerimiz bilir ;
Açık denizde yol alan bir yelkenliyim,karayı bulmaya çalışıyorum.
Ama karayı bulamasamda ,tutunacak bir dalım var;
' RABBBİMMMMM' ben senin en doğru yolunun peşindeyim ' RABBBİMMMM' ...
en azından bu yoldayım 'RABBİMMM'...

Başınızı ağrıttım,burada kesiyorum,gene sulu gözlülüğüm tuttu benim :)
Mağazadaki elemanlarım,sormaya başladı,hayırdır abi neye üzüldün diye :)

Selamların een güzeli ' ALLAH ' aşıklarına olsun...

aşık74
5. January 2011, 06:42 PM
Şu an 'din' diye yaşanılanlara bakıyorum. Diyorumki ; bu 'din' benim dinim olamaz !
Bu yaşanılanlar benim dinimde olamaz..O kadar saçmalıklar varki,bir kere akla ve mantığa yatmıyor bunlar.Geleneksel islamda bize tanıtılan yaratıcı , benim yaratıcım olamaz !!

Sizlere bir kaç söz paylaşmak istiyorum..

Ebû Hûreyre (R) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber’e gönderildi. Melek Mûsâ’ya gelince, Mûsâ, meleğe bir tokat vurdu. Melek Rabb’ına döndü ve:
- Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi.
Allah, meleğe gözünü iâde etti ve tekrar Mûsâ’ya dön (dedi)..........
(Buhâri, Kitâbu’l-Cenâiz 95 C.3 S.1261 Ötüken 1987. )

Böyle bir samalık olabilirmi ALLAH aşkına arkadaşlar. Aklını pazaramı çıkarmış bu insanlar !
Rabbimiz boşuna demiyor,hiçmi akletmezsiniz diye ...

Musa peygamber madem ki ölüp, ölmemekte serbestti, niçin ruhunu almaya gelen ölüm meleğinin gözünü çıkarsın? Ben Musa Peygamberi ve Ölüm meleğini böyle bir olaydan tenzih ederim, böyle bir olay olmamıştır. Ölüm meleğinin gözünü çıkarmak, bu rivayeti uyduranların içinde ki bir hasrettir, buna da asla güçleri yetmez.
-------------------------------------------------------------------

375-........... Peygamber’in zevcesi Ümmü Seleme’den (o şöyle demiştir): Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: “Gümüş kaptan bir şey içen kişi var ya, muhakkak o kişi karnına ancak cehennem ateşini göndermektedir”. (Buhâri, Kitâbu’l-Eşribe H.57 C.12 S.5678 Bâb 27 Ötüken 1988. )
ALTTAKİNİ OKUYUN ŞİMDİDE :) ÇELİŞKİYE BAKIN ! BENİM DİNİMDE ÇELİŞKİ YOKTUR !

376-.............. Enes ibn Mâlik(R)’ten: Peygamber (S)’in su bardağı kırıldı, akabinde kırık yerine gümüşten bir bardak edindi dediğini tahdis etti.
Râvi Âsım el-Ahvel: Ben bu kadehi gördüm ve (teberruken içine su koyup) ondan su içtim, demiştir. (Buhâri, Kitâbu’l-Humus H.18 C.6 S.2895 Bâb 5 Ötüken 1987.)
-----------------------------------------------------------------------
"Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir" (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri).
-----------------------------------------------
"Uğursuzluk üç şeydedir, at, ev ve kadın" (Buhari 76/53).
-------------------------------------------------
"Peygamber, savaşta kadınların va çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi" (Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113).
------------------------------------------------
"Karga fasıktır" (Buhari 59/16; Hanbel 2/52). Bence bunu söyleyen kim ise odur fasık.!!
---------------------------------------
Resûlullah’a atfen: “Her kim kertenkeleyi ilk vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevaba vardır, ve her kim onu ikinci vuruşta öldürürse, birinciden aşağı olmamak üzere ona şu kadar sevap vardır. Ve her kim onu üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikincisinden aşağı olmamak üzere şu ve şu kadar sevaba vardır.” buyurdular. (Müslim 146/695 C.9 Sönmez Neşriyat A.Ş. )
--------------------

Offf sıkıldım saçmalıklardan,daha çok var yazılacak saçmalık , ama moralim bozuluyor yazdıkca...

Selamlar... iyi akşamlar...

TEBYİN
6. January 2011, 09:56 AM
Aşık kardeş
Aşkınızı atamız İbrahim'in aşkına benzettim
Elinde İbrahimin baltası, dilinde İbrahimin türküsü olan asla tökezlemez yarı yolda kalmaz
Mübarek olsun

TEBYİN
8. January 2011, 12:51 PM
Ve bu arayışta olan insan, doğal olarak kendini bir takım gurupların içersine sokmak istiyor.
4 tane tarikat , 1 tane cemaat'e dahil oldum.

Kişi endeksli dinler batıldır, zaten onlara uyulursa kişiler din edinilmiş olur
Allah endeksli din Hak'tır, Ancak bu dine teslim olanlar kurtulacaktır.
Bundan dolayı, Lideri, efendisi, alimi, terbiyecisi ALLAH olan bir inanç sistemini benimsemek gerek.
Bunu başaran muhakkak kurtuluşa ermiştir

TEBYİN
11. January 2011, 11:27 AM
Nuh'un Gemisi gerçekten çok güzel bir benzetme olmuş.

Aslında bir açıdan dünya hayatı her an tufandır, her an ise kıyametimiz gelebilir.

Kuran'ı indirene hamdolsun.

Nebi kıssalarının laf olsun için verilmediği ortadayken
Bunu nasıl hayata yedirebiliriz'in tezahürüdür bu barış kardeşim.
Hem geminiz olacak ve hem sağlam zeminde seyredecek
Bir fasık gemiye tasallut ederse, asalar, baltalar ve kurbanlar devreye girecek.
Bu konuda bir yazı yazılabilir aslında.
Bir deneyim bakalım, ortaya ne çakıcak

dost1
11. January 2011, 08:06 PM
Selamun Aleykumé Değerli hiiç Kardeşim!

Aman yarabbi bu ne korkunç birşey,
Burdada aynı durumda bir ablamız kanserden vefaat etti. Evladı anasız babasız, bu insanın yüreğini parçalıyor, ne olacak o çocuklara,,, bu memleketin camiye imama ihtiyacı mı var hala devamlı gözleri dönmüşcesine dikiyorlar...

İslam yozlaştırılmasaydı. Salat namazlaştırılmasaydı... İnsanlar ölen kardeşleri için namaz kılmaya/dua etmeye değil de salata/destek olmaya çağrılsaydı... Çağrılanlar musallaya koşarak giderler ve geride kalan bu çocukların gelecek yaşamlarını sağlayacak destek hareketinde bulunurlardı.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
12. January 2011, 10:56 AM
Hani ayette diyor ya
ALLAH VE RASÜLÜ NEBİSİNE SALAT (YUSALLUNE) EDER
Bu ayetteki YUSALLUNEyi namaz olarak çevirsek..
Ortaya nasıl bir ucube çıkar acep?

TEBYİN
25. January 2011, 11:09 AM
Selamun Aleykumé Değerli hiiç Kardeşim!



İslam yozlaştırılmasaydı. Salat namazlaştırılmasaydı... İnsanlar ölen kardeşleri için namaz kılmaya/dua etmeye değil de salata/destek olmaya çağrılsaydı... Çağrılanlar musallaya koşarak giderler ve geride kalan bu çocukların gelecek yaşamlarını sağlayacak destek hareketinde bulunurlardı.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.


Bunu yapamazlar çünki bu millet zekatını verirken bile nasıl cimrileşiyor değil mi abi?
Allahın mülkünde kendini de mülk sahibi görenler oldukça, SALAT ta doğru anlaşılmayacak ZEKAT ta

TEBYİN
25. January 2011, 04:11 PM
SALÂT LÂF İLE OLMAZ HARCAMA İLE OLUR

İnsanın oturduğu yerden, lâfla salâtta bulunamayacağı, salât için mutlaka “harcama” gerektiği, Kur’ân'da çok açık bir ifade ile belirtilmiştir:

Yine bedevilerden kimi de vardır ki, onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve Elçi'nin destekleri edinir [sayar]. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah, gafûr'dur, rahîm'dir. (Tevbe/99)

Salâtın “harcama” ile yapılacağını bildiren bu âyet, dinimizin yegâne kaynağı Kur’ân'da duruyorken, “lâf”tan ibaret bir salât uygulaması, maalesef din diye inanılan ve yaşanılanların arasına girmiş durumdadır. Dil-din ilişkisi açısından hareketle kavramların içi boşaltılmak ve sözcüklerin anlamı saptırılmak Sûretiyle din tüccarları tarafından icat edilen ucûbe bir din kapsamında pek revaçta olan bu uygulamaya; “salâvât getirme”, “salâvâtı şerîfe okuma” denmektedir. Bu konudaki çarpıklık öyle boyutlara ulaşmıştır ki, “Salâte'n-Tünciye”, “Salâte'n-Nâriye”, “Salât-ı Tefriciye” vs. gibi çeşit çeşit “salâvât” modelleri oluşturulmuş ve bunları okumak bütün ibadetlerin önüne geçirilmiştir. Meselâ, camilerde imamın namaz bitiminde okuduğu duadan sonra “Lillâhi'l-Fâtiha” demesine karşılık, cemaat, Fâtiha okuyacağı yerde, “Allahümme salli alâ seyyidinâ…” diye salâvât okur hâle gelmiştir. Çünkü salâvât getirmekle ilgili binlerce hadîs uydurulmuş ve şefaat de buna bağlanmıştır.

Salâvatla ilgili bu kadar çarpık yönlendirmeye delil olarak ise, –tahrif edilerek çevirilen ve yanlış tebyin (onlar tefsir diyorlar) edilen– Ahzâb/56 âyeti gösterilmiştir.

Yanlış çevirilen bu meallerden; Allah ve meleklerin Peygamber'e salâvât getirdikleri, müslümanların da salâvât getirmeleri gerektiği şeklinde bir anlam çıkmaktadır.

“Salâvât getirmek nedir?” sorusu ise, ilmihâllerde ve “Allahümme salli . .” vb. demek olarak cevaplandırılmıştır.

“Salâvât getirme” ya da “salâvâtı şerîfe okuma”nın ne manaya geldiğini anlamak için, –salât sözcüğünün “zihnî ve mâlî destek” demek olduğunu akıldan çıkarmadan– yine Kur’ân'a müracaat etmek gerekmektedir:


http://www.istekuran.com/index.php?page=salatvenamaz#SalatLafIleOlmazHarcam aIleOlur

TEBYİN
31. January 2011, 02:29 PM
Salat'ın tam ne manaya geldiğini anlamadan SALAT icra edilemez.
Bu sebeple, iştekuran sitesinden bu yazıyı bölüm bölüm vererek, konu hakkındaki bilgilerimizi tazeleyelim inş.



[SALÂT]
ANLAMI

الصّلوة [salât] sözcüğünün yapı olarak, ص ل ى [saly] ve ص ل و [salv] köklerinden türemiş olması mümkün görünmektedir. Dilbilgisi kurallarına göre her iki kökten de türemiş olabilir. Zira hem ص ل ى [saly] hem de ص ل و [salv] sözcükleri, son harflerinin “harf-i illet” olması sebebiyle “nâkıs”tırlar ve bu köklerden bir sözcük türediğinde, köklerin sonundaki harf-i illetler düşerek başka harfe dönüşür. Bu durumda, türeyen yeni sözcüğün, bu köklerin hangisinden türediği konusunda ciddi bir araştırma yapılmadığı takdirde ortaya bazı karışıklıklar çıkabilmektedir. Nitekim ص ل و [salv] kökünden olan kalıpların birçoğunun çekimlerinde و [vav] harfi, “galb” [değişim] neticesi ى ]ya]ya dönüşmekte ve bu şekilde türeyen sözcükler, ilk bakışta ص ل ى [saly] kökünden türemiş gibi görünmektedir.

Bu gibi durumlarda Kur’ân'ın mesajını doğru anlamak için yapılacak ilk iş, sözcüğün türemiş olabileceği köklerin anlamlarına bakmaktır. Bu sebeple biz de tahlilimize, الصّلوة [salât] sözcüğünün türemiş olabileceği ص ل ى [saly] veص ل و [salv] köklerinin anlamları ile başladık.

صلى [saly, sıla]; “pişirmek, yakmak, ateşe atmak-ateşe girmek, yaslamak” anlamına gelir. Sözcük bu manada Hâkka Sûresi'nde geçmektedir:

Sonra cahîme [cehennem] sallayın onu [صلّوه/sallûhû]. (Hâkka/31)

Bundan başka, sözcük Kur’ân'da birçok kez, bu kökten türemiş olan إصلوها [islavhâ], يصلى [yeslâ], وسيصلون [veseyeslavne], ساصليه [seüslîhi], لايصلاها [lâ yeslâhâ] gibi farklı kalıplar hâlinde yine aynı anlamda yer almıştır. Meselâ, صلى [s-l-y] kökünden türemiş olan المصلّين [musallîn] sözcüğü, “destek veren, yardım eden” anlamında değil, “hayvanının sırtına, uyluğuna yaslanan” anlamında kullanılmaktadır.[1]

صلى[saly] sözcüğü, Türkçe'deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kaynağıdır.

Ancak, konumuz olan salât sözcüğünün kökünün saly olduğu varsayılırsa, Kur’ân'da geçen tüm الصّلوة [salât] sözcüklerinin ve türevlerinin “ateşe atmak, yaslamak” anlamında olduğunu kabul etmek gerekecektir ki bu durumda, meselâ Kevser Sûresi'ndeki صلّ [salli] emrinden, “onu ateşe at” veya Ahzâb/56'daki صلّواعليه [sallû aleyhi] ifadesinden, “o'nu [Muhammed'i] ateşe sallayın/atın” anlamı çıkarmak gerekecektir. Sonuç olarak, “yardım, destek, çaba, gayret” anlamlarına gelen الصّلوة [salât] sözcüğüyle, “ateşe atmak, ateşe yaslamak, pişirmek, yakmak” anlamındak صلى [saly] sözcüğü arasında herhangi bir mana ilişkisi kurma imkânı yoktur.

ص ل و[salv]: İsim olarak “uyluk, sırt” demek olan sözcük şöyle açıklanır: صلو [salv], “insanın ve dört ayaklı hayvanların sırtı, kalça ile diz arası” anlamına gelir.[2]

Bu anlam doğrultusunda fiil olarak kullanıldığında sözcük; “uyluklamak, sırtlamak” anlamına gelir ki, uyluğun [bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünün] yatay duruma getirilerek bir yükün altına uzatılması şeklinde bir hareket olan “uyluklamak” da, bir yükü sırta almak demek olan “sırtlamak” da, yük altına girmeyi, yüke destek vermeyi ifade eder.

Bize göre salât sözcüğünün kökü saly değil, salv'dir. Sözcüğün aslı ise صلوة [salvet] olup, kök sözcük nâkıs [son harfi illetli] olduğundan, genel dilbilgisi kuralları gereği صلوة [salvet] sözcüğü,الصّلوة [salât] şekline dönüşmüştür. Nitekim sözcüğün çoğulu olan صلوات [salavât] sözcüğünde, kök sözcüğün asıl harfi olan و [vav] açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu durum, başka birçok sözcük için de geçerlidir. Meselâ, ğazâ [savaştı] sözcüğünün mastarı غزوة [ğazve]dir ve ğazve'nin çoğulu غزوات [ğazevât] olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de ğazâ'nın “vav”ı, ya ى [ya]ya dönüşür yahut da düşer. Zaten salât sözcüğünün, s-l-v kökünden türediği hususunda ittifak olduğu içindir ki, bir anlam karışıklığı olmasın diye mushaflarda salât sözcüğü, الصلاة şeklinde ا [elif] ile değil, الصّلوة şeklinde و [vav] ile yazılır.

Diğer taraftan, صلو [s-l-v] kökünden türemiş olan صلّى [sallâ] (mastarı salât) sözcüğünün anlamı, Kıyâmet/31-32'de, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde net olarak açıklanmıştır:

فلا صدّق ولا صلّى ولاكن كذّب و تولّى [felâ saddaqa velâ sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ=O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu].

Görüldüğü gibi yukarıdaki cümlede dört eylem zikredilmiş, bu eylemlerden ikisi diğer ikisinin karşıtı olarak gösterilmiştir. Şöyle ki: صدّق [saddaqa]nın karşıtı olarak كذّب [kezzebe], yani “tasdik etme”nin karşıtı olarak “tekzib etme, yalanlama” fiili kullanılırken, صلّى [sallâ] fiilinin karşıtı olarak da تولّى [tevellâ] fiili kullanılmıştır. Kalıbı itibariyle “süreklilik” anlamı taşıyan tevellâ sözcüğü; “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” demek olduğuna göre, تولّى [tevellâ]nın karşıtı olan صلّى [sallâ] da; “sürekli olarak destek olmak, seyirci kalmamak” anlamına gelmektedir.

Anlamı Kur’ân'da bu kadar açık olarak belirtilmesine rağmen salât sözcüğü, ünlü bilgin Râgıb el-İsfehânî'nin Müfredât adlı eserinde, “Lügat ehlinin çoğu, salât; ‘dua, tebrik ve temcit’tir demiştir” ifadesiyle âdeta geçiştirilmiştir.

Sonuç olarak الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, buradaki sorunlar, sadece bireysel sorunları değil, aynı zamanda toplumsal sorunları da kapsamaktadır. Dolayısıyla الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “mâlî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır:

• Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek;

• Mâlî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir.

TEBYİN
1. February 2011, 03:28 PM
إقام الًصّلوة [İQÂMİ'S-SALÂT=SALÂT'IN İKÂMESİ]

Kur’ân'daki, “salât'ın ikâmesi” ile ilgili emir ve haber cümlesi niteliğindeki ifadeler genellikle “namazı doğru kılın, namazlarını dosdoğru kılarlar” şeklinde çevirilegelmiştir. Bizim, sözcüklerin anlamları üzerinden yaptığımız tahlil ise bu çevirilerin, ifadenin anlamını yansıtması bakımından yetersiz kaldığını, hatta yanlış olduğunu göstermektedir.

Görüldüğü gibi ifade إقام[iqâm] ve الصّلوة [es-salât] sözcüklerinden oluşmaktadır. Salât sözcüğünün ne anlama geldiği yukarıda açıklandığı için, burada إقام[iqâm] sözcüğünü tahlil edeceğiz.

ق و م [q-v-m] harflerinden oluşan إقام[iqâm] sözcüğü, “oturmak” fiilinin karşıtı olan qıyâm sözcüğünün if‘âl babından mastarıdır ve lügatlerde bu kalıbın anlamı; “ayağa kaldırmak, dikmek, ayakta tutmak” olarak belirtilmiştir.

Buna göre إقام الصّلوة [iqâmi's-salât] tamlamasının anlamı da; “zihnî ve mâlî yönlerden yapılan yardım ve destekle sorunların üstlenilerek giderilmesi işlerinin gerçekleştirilmesi ve bunun sürdürülmesi, yani ayakta tutulması” demektir. Bunu somutlaştırarak ifade etmek gerekirse “salâtın iqâmesi”;

• Zihnî yönü ile, eğitim ve öğretimin yapılması için okullar, halk evleri, halk eğitim merkezleri açılması ve bunların ayakta tutulması,

• Mâlî yönü ile, iş alanları açılması, Emekli Sandığı, Bağkur, SSK gibi sosyal güvenlik sistemlerinin teşkil edilmesi, yoksul ve yetimlerin desteklenerek -bekâr ve dulların evlendirilmesi de dâhil- sorunlarının sırtlanması, dertlerine deva olunması için kurumlar oluşturulması ve bunların yaşatılarak ayakta tutulması demektir.


SALÂT'IN AMACI NEDİR, SALÂTI KİMLER İKÂME EDER?

Zihnî yönüyle salâtın amacı; ikna etmek Sûretiyle insanı aydınlatmak, rüşde erdirmek ve Allah ile kul arasındaki ilişkiyi canlı tutmaktır:

Rüşd sözcüğü, “doğru ve eğriyi ayırt etme bilinci, zihinsel olgunluk, doğru yolu bulup ona girmek, iyi ve doğru olan şeyleri yapabilme olgunluğuna ulaşmak” demektir. Nitekim Rabbimiz, Kur’ân'ın insanları, “rüşd”e (Cinn/2) ve “en doğru ve en sağlam şeye” (İsrâ/9) kılavuzladığını ifade etmek Sûretiyle rüşd'ün, “en doğru ve en sağlam şey” olduğunu bildirmiştir. Buna göre rüşd sözcüğünün Kur’ân açısından manasını; “İslâm'ın öngördüğü olgunluğa ulaşmak ve yaşamak” diye tarif etmek mümkündür. Ancak, insanın rüşde kılavuzlanması Kur’ân'da, “beyin yıkama veya büyüleme” şeklinde değil, “aklı kullandırmak Sûretiyle bilinçlendirme”, yani “ikna etme” şeklinde gerçekleştirilmektedir. O hâlde, Kur’ân tebyini ile yapılan salâtın [zihnî desteğin] amacı da, insanları ikna ederek rüşde erdirmekten başka birşey değildir. Bu hususu Rabbimiz, Kendisinin ve meleklerinin ettiği salâtın [sağladığı desteğin] amacının, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak olduğunu bildirerek teyit etmiştir:

O, sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size destek verendir. O'nun melekleri de destek verirler. Ve O, mü’minlere çok merhametlidir. (Ahzâb/43)

Oluşturulmuş eğitim-öğretim kurumlarında, insanlar reşit olurlarken, bir taraftan da kendileri ile Allah arasındaki ilişkileri sorgularlar ve böylece de, toplumun özlemini duyduğu “ideal insan” oluşur.

Hiç şüphesiz ki Ben, Allah'ın ta kendisiyim. İlâh diye bir şey yoktur Benden başka. O hâlde Bana kulluk et ve Beni anmak için salâtı ikâme et. (Tâ-Hâ/14)

Zikrullâh [Allah'ın anılması], “Allah'ın bizler üzerindeki haklarını, bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O'na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemektir. Daima bu bilinç içerisinde olmak”tır.

TEBYİN
5. February 2011, 12:07 PM
SALÂT, ZEKÂT [VERGİ] ve İNFAK [BAĞIŞ] İLE İKÂME EDİLİR

Kur’ân'da, Salâtı ikâme edin, Salâtı ikâme ettiler v Salâtı ikâme ederler ifadeleri ile birlikte Zekâtı da verin, Zekâtı da verdiler ve Zekâtı da versinler ifadelerinin de yer almasının nedeni, mâlî destek olmadan salâtın ikâme edilemeyeceğidir, yani sosyal destek ve eğitim-öğretim kurumlarının parasız, mâlî yardımsız oluşturulamayacağı ve yaşatılamayacağı gerçeğidir.

Konuya ait şu âyetler dikkate alınmalıdır:

Şüphesiz iman eden ve sâlihâtı işleyen, salâtı ikâme eden ve zekâtı verenlerin Rabb'leri katında mükâfâtları vardır. Ve onlar üzerine hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de. (Bakara/277)

İşte bu kitap –kendisinde kuşku yoktur–; gaybda iman eden, salâtı ikâme eden, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden muttakiler –ki bunlar, âhirete de kesinlikle inanırlar– için bir kılavuzdur. (Bakara/2-4)

Salâtı [eğitim-öğretimi, sosyal yardım kurumunu] dikiniz/ayakta tutun, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin! (Bakara/43)

Ve hani Biz, İsrâîloğulları'nın mîsakını [kesin sözünü] almıştık: “Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzelliği söyleyin, salâtı ikâme edin ve zekâtı verin.” Sonra çok azınız müstesna olmak üzere yüz çevirdiniz. Ve siz yüz çevirenlersiniz. (Bakara/83)

Ve siz salâtı ikâme edin ve zekâtı verin! Kendiniz için önceden her ne iyilik yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. (Bakara/110)

Şu haram aylar çıktığı zaman o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde onlar için oturun. Artık, eğer tevbe ederlerse, salâtı ikâme ederlerse ve zekâtı verirlerse, artık onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah, gafûr'dur, rahîm'dir. (Tevbe/5)

Eğer tevbe ederlerse, salâtı ikâme ederlerse ve zekâtı verirlerse, bundan sonra onlar, dinde kardeşleriniz olurlar. Ve Biz, âyetleri, bilen bir kavm için detaylandırıyoruz. (Tevbe/11)

İnanan erkekler ve inanan kadınlar; bunların bazısı bazılarının velîleridirler. Bunlar ma‘rûfu emrederler, münkerden vazgeçirirler, salâtı ikâme ederler, zekâtı verirler, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne itaat ederler. İşte bunlar, Allah onlara rahmet edecektir. Şüphesiz Allah, azîz'dir, hakîm'dir. (Tevbe/71)

Peki, Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak Allah'ın ahdini yerine getiren, antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştiren, Rabb'lerine haşyet duyan ve hesabın kötülüğünden korkan, Rabb'lerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabreden, salâtı ikâme eden ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak eden ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: “Sabrettiğiniz şeylere karşılık sizeselâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!” (Ra‘d/19-24)

Ve Biz, her ümmet için, Allah'ın kendilerine hayvanların behiminden rızık olarak verdikleri üzerine O'nun adını ansınlar diye bir mense [ibadet yeri/ibadet biçimi] kıldık. İşte, sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olun. Allah anıldığı vakit kalpleri titreyen, kendilerine isabet edene sabreden, salâtı ikâme eden ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden, Allah'a içtenlikle boyun eğenlere müjdele. (Hacc/34-55)

İşte o kimseler [Allah'a yardım ettikleri için Allah'ın yardımına mazhar olmuş kimseler], eğer kendilerine yeryüzünde bir güç verilirse, salâtı ikâme etmişlerdir, zekâtı vermişlerdir, ma‘rûfu emretmişlerdir ve münkerden alıkoymuşlardır. İşlerin sonucu sadece Allah'a âittir. (Hacc/41)

Ve Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. O, sizi O seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in milletinde sizin için bir zorluk kılmadı. O, daha önce ve işte bunda [Kur’ân'da], Elçi'nin size şâhid olması, sizin de insanlara şâhid olmanız için, sizi “Müslümanlar” olarak isimledi. Öyleyse, salâtı ikâme edin, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin Mevlânızdır [yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır]. O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır! (Hacc/78)

Evlerinizde vakarla oturun, ilk câhiliye kadınlarının süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; salâtı ikâme edin, zekâtı verin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. Ey ehl-i beyt! Gerçekten Allah, sizden ricsi [kiri; rahatsızlık veren şeyleri] gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzâb/33)

Ve yük çeken bir kimse, başkasının yükünü yüklenmez. Eğer ağır yüklü bir kimse, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan hiçbir şey yüklenilmeyecek; bir akrabası olsa bile. Şüphesiz sen ancak Rabb'lerine karşı gaybda haşyet duyan ve salâtı ikâme edenleri uyarırsın. Her kim arınırsa ancak kendisi için arınır. Dönüş de yalnızca Allah'adır. (Fâtır/18)

İşte, verilen herhangi bir şey basit hayatın kazanımıdır. Sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise; iman eden ve sadece Rabb'lerine tevekkül eden, günahın büyüklerinden ve hayâsızlıktan kaçınan ve öfkelendikleri zaman bağışlayan, Rabb'lerinin çağrısına cevap veren, salâtı ikâme eden, işleri de kendi aralarında şûrâ [görüşme, danışma] olan, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden ve kendilerine bağ [bir zulüm ve saldırı] isabet ettiği zaman birbirleriyle yardımlaşan/intikam alan kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır. (Şûrâ/36-39)

İman eden kullarıma söyle: “Salâtı ikâme etsinler, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak infakta bulunsunlar.” (İbrâhîm/31)

Ve hani bir zaman İbrâhîm, “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz onlar [putlar] insanlardan bir çoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse, … Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikâme etmeleri için, Senin dokunulmazlaşmış Evinin yanında, ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz! Şükretmeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– İhtiyarlık halimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikâme eden kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için mağfirette bulun!” demişti. (İbrâhîm/35-41)

Oysaki onlara sadece, dini yalnız Allah için arındıran kişiler halinde sadece Allah'a kulluk etmeleri, salâtı ikâme etmeleri, zekâtı vermeleri emredilmişti. Ve işte bu, doğru/eksiksiz/aşınmaz dindir. (Beyine/5)

Sizin velîniz [size yakın olan] Allah'tır, O'nun Rasûlu'dür, bir de rükû eder bir halde [hanif olarak] salâtı ikâme eden, zekâtı veren iman eden kimselerdir. (Mâide/55)

Ta-Sin. Bunlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren ve âhirete de kesin olarak inanan kişilerin ta kendileri olan mü’minler için hidâyet rehberi ve müjdeci olmak üzere Kur’ân'ın ve apaçık/açıklayıcı bir kitabın âyetleridir. (Neml/1-3)

İşte bunlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren, âhirete de kesin olarak inananların ta kendileri olan muhsinler [güzellik-iyilik üretenler] –ki işte bunlar, Rabb'leri tarafından bir hidâyet üzeredirler. Ve onlar kurtuluşa erecek olanların ta kendileridir– için bir hidâyet ve rahmet olmak üzere yasalar içeren o kitabın âyetleridir. (Lokmân/2-5)

Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikâme edin, zekâtı verin” denenleri görmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'ın haşyeti gibi yahut haşyetçe daha şiddetli olarak insanlara haşyet duyarlar. Ve, “Rabbimiz! Ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın kazanımı çok azdır. Âhiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.” (Nisâ/77)

Sonra (korku halindeki) salâtı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/güvene erdiğinizde, salâtı ikâme edin. Hiç şüphesiz ki salât, mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır. (Nisâ/103)

Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlar, Bizim büyük bir mükâfât vereceklerimizdir. (Nisâ/162)

Ve rahmet olunmanız için salâtı ikâme edin, zekâtı verin ve o Elçi'ye itaat edin. (Nûr/56)

Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten korktunuz mu? İşte, yapmadınız. Ve Allah, sizin tevbenizi kabul etti. Artık salâtı ikâme edin, zekâtı verin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. Ve Allah, yaptıklarınızdan en çok haberi olandır. (Mücâdele/13)

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin gecenin üçte-ikisinden daha azını, yarısını, üçte-birini ayakta geçirmekte olduğunu biliyor. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlar. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tevbe nasip etti. O hâlde Kur’ân'dan kolay geleni okuyun! Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın fazlından bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O hâlde ondan kolay geleni okuyun! Salâtı ikâme edin, zekâtı verin! Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin! Hiç kuşkusuz Allah çok affedici, çok esirgeyicidir. (Müzzemmil/20)

Gerçekte inananlar, Allah anıldığında kalpleri ürperen ve âyetleri onlara okunduğunda, bunun, inançlarını artırdığı ve sadece Rabb'lerine güvenen kimselerdir. Onlar, salâtı ikâme ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infakta bulunurlar. İşte bunlar, inananların ta kendisidir. Onlara Rabb'leri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır. (Enfâl/3)
SALÂTI MÜ’MİNLER İKÂME EDERLER

Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikâme eden [zihnî ve mâlî desteği oluşturup ayakta tutan], zekâtı veren ve sadece Allah'a haşyet duyan kimseler imar ederler. Artık işte onların, hidâyet üzere olanlardan olmaları umulur. (Tevbe/18)

Ve yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfir kimselerin sizi fitnelendirmesinden [size bir kötülük yapacağından] korkarsanız, salâtan kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin için apaçık düşmandırlar. Ve sen onların içinde bulunup da onlar için salât ikâme ettiğin zaman [eğitim, öğretim verdiğin zaman], içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler [eğitime katılsınlar], silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar boyun eğdiklerine [ikna olduklarında], arka tarafınıza geçsinler. Sonra salâta katılmamış [eğitim-öğretim almamış] diğer bir kısmı gelsin seninle beraber salât etsinler [eğitim, öğretim yapsınlar] ve tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Kâfirler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan gâfil olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Sonra (korku halindeki) salâtı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/güvene erdiğinizde, salâtı ikâme edin. Hiç şüphesiz ki salât, mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır. (Nisâ/101-103)
ALLAH'IN PEYGAMBER'E ve İNSANLARA SALÂTI

O, sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size destek verendir. O'nun melekleri de destek verirler. Ve O, mü’minlere çok merhametlidir. (Ahzâb/43)

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar [yardım ediyorlar]. Ey mü’minler! Siz de o'na destek olun [yardım edin] ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzâb/56)

O [Allah], sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetlei indirendir. Ve şüphesiz Allah, size çok şefkatli, çok merhametlidir. (Hadîd/9)

Ve de kesinlikle Biz sizi korkudan, açlıktan bir şeylerle; ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile belalandıracağız [imtihan edeceğiz]. Başlarına bir musibet geldiği zaman, “Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve yalnız O'na döneceğiz” diyen şu sabredenleri müjdele! İşte onlar var ya, Rabb'lerinden, destekler ve rahmet onlaradır. İşte hidâyete erenler de onlardır. (Bakara/155-157)
BUNUN ÖRNEKLERİ

Ve hani sen, sabah erkenden mü’minleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ehlinden ayrılmıştın. –Ve Allah, en iyi işitendir, ve en iyi bilendir.– O zaman sizden iki grup, Allah, kendilerinin velîsi olmasına rağmen bozulmaya yüz tutmuştu. Artık inananlar, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. Ve andolsun, sizler güçsüz iken, Allah, şükredesiniz diye size Bedir'de yardım etti. Öyleyse Allah'a takvâlı davranın. Hani sen inananlara, “Rabbinizin, indirilen/hulûl ettirilen üçbin melekle size yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. Eğer sabrederseniz ve takvâlı davranırsanız, evet (sizi Rabbiniz destekler). Ve eğer onlar, ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size işaretlenmiş/eğiten/gönderilmiş beşbin melekle yardım eder. Ve Allah, bunu [yardımı] size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Ve bu yardım, sırf, O [Allah], küfretmiş olan kimselerden bir kısmının kökünü kessin yahut onları perişan etsin de kaybeden kimseler olarak dönüp gitsinler diye azîz ve hakîm Allah katındandır. (Âl-i İmrân/121-127)

Hani siz Rabbinizden yardım diliyordunuz da O [Rabbiniz], “Şüphesiz Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum” diye cevap vermişti. Ve Allah bunu sırf size bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatışsın diye yapmıştı. Ve zafer ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, azîz'dir, hakîm'dir. O sırada size, yine katından bir güven olarak bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu. İşte o anda Rabbin meleklere, “Şüphesiz Ben, sizinle beraberim, inanmış kimselere sebat verin. Ben, küfretmiş kimselerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunların üstüne vurun, onlardan tüm parmak uçlarına [eklemlerine] da!” (Enfâl/9-12)

Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, “Tadın bakalım kızgın ateşin azabını” diye onları vefat ettirirken bir görseydin. (Enfâl/50)

Hiç kuşkusuz, Allah, birçok yerde ve Huneyn Günü size yardım etti. Hani çokluğunuz size güven vermişti de onun size bir faydası olmamış ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonra da arkası dönenler halinde kaçmıştınız. Sonra Allah, Elçisi'nin üzerine ve mü’minlerin üzerine huzurunu indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi. Küfreden kimseleri de azaba uğrattı. Ve işte bu, o kâfirlerin cezasıdır. Sonra, bunun [bütün bu olup bitenlerin] arkasından Allah, dilediği kimseye dönüş nasib eder. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Tevbe/25-27)

Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti de Biz, onların üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah, işlemiş olduklarınızı hakkıyla görüyordu. Hani onlar, üst tarafınızdan ve sizden daha aşağıdan size gelmişlerdi. Ve hani gözler kaymıştı, yürekler gırtlaklara ulaşmıştı. Ve siz Allah hakkında zan yaptıkça zan yapıyordunuz. Ve o vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar, “Allah ve Elçisi bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış” diyorlardı. Ve hani bunlardan bir grup, “Ey Yesrib [Medîne] halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün” diyorlardı. Onlardan bir kısmı da, “Evlerimiz gerçekten savunmasızdır” diyerek Peygamber'den izin istiyorlardı. Hâlbuki onla [evleri] savunmasız değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı. Eğer onların üzerine, onların [evlerinin] her bir bucağından girilseydi, sonra da fitne çıkarmaları istenilseydi kesinlikle bunu yerine getirirlerdi. Buna fazla da beklemezlerdi. Ve hiç kuşkusuz onlar, bundan önce, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına Allah'a ahid vermişlerdi. Ve Allah'ın ahdi sorumluluktur. (Ahzâb/9-15)

Ve Allah, o küfreden kişileri herhangi bir hayra ulaşmadan kinleriyle geri çevirdi. Ve Allah, mü’minlere savaşta kâfi geldi. Ve Allah kavî'dir [çok güçlüdür], azîz'dir [mutlak üstün olandır]. Hem de O [Allah], Kitap Ehlinden, onlarla [kâfirlerle/müşriklerle] yardımlaşanları kalelerinden indirdi. Ve kalplerine korku saldı: Siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. (Ahzâb/25-26)

TEBYİN
7. February 2011, 10:33 AM
PEYGAMBER'İN SALÂTI: TESBİH ve ÖĞÜT; EĞİTİM-ÖĞRETİM, İSLÂM İLKELERİNİ KURUMLAŞTIRMAK

Peygamber'in ve tüm peygamberlerin tebliğ ve tebyin [müjde, uyarı, öğüt] görevi kapsamındaki en önemli işlerinden biri “tesbîh”; Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmak, tevhidi yerleştirmektir. Bu Rasûlullah'ın salâtı olduğu kadar diğer peygamberlerin de salâtıdır.

Güneşin dülûkundan [batmasından, kaybolmasından] gecenin kararmasına kadar salâtı ikâme et ve sabah Kur’ân'ını da. Çünkü sabah Kur’ân'ı görülecek şeydir. Ve geceden de. Ayrıca, sana özgü bir fazlalık olarak sen, onu [gece salâtını] teheccüd e [uyanıp ikâme et]! Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştıracağı umulur. (İsrâ/78-79)

Sonra o [Zekeriyyâ] mihrabda dikilmiş destek verirken [eğitim, öğretim yaptırırken] melekler o'na, “Şüphesiz Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi [bir önder], iffetli bir peygamber olarak, sâlihlerden müjdeliyor” diye seslendiler. (Âl-i İmrân/39)
TESBÎH

تسبيح [tesbîh] kelimesinin sözlükte, “havada ve suda hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” demek olan سبح [sebh] kökünden türediğini; Kur’ân'daki anlamının da, Allah'ı O'na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, yüceltmek, O'nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu kavramak ve bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek olduğunu, Kalem/29'un tahlilinde belirtmiştik. Kısaca تسبيح [tesbîh], “yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak”tır. Dolayısıyla tesbîh'in, 33'lük ve 99'luk tesbîhlerle de, –Ebû Hureyre'ye nisbet edilen rivâyetlerde zikredildiği üzere– namazlardan sonra 33 kere “sübhânallâh” denilmesiyle de bir alâkası yoktur.
İSMİN TESBÎHİ

Bir ismi tesbîh etmek [noksanlıklardan uzak tutup yüceltmek], aslında o ismin sahibini tesbîh etmektir. Çünkü bir ismin sahibinin yüceliği ve kutsallığı, ismin yüceliği ve arınmışlığı ile ifade edilir. Bir kısım âlimler, “İsim ile sahibi aynıdır” demişlerse de, hepsi ismin arındırılmasındaki maksadın, sadece ismin değil, ismin sahibinin arındırılmasına yönelik olduğunu kabul etmişlerdir. Dolayısıyla burada “ismin tesbîhi”nden maksat, kendisine yakışmayan isim ve sıfatların, Rabbimizden uzak tutulmasıdır.

Kur’ân'ın indiği dönemde Araplar arasında;

* Meleklerin, Allah'ın kızları olduğu,
* Üzeyr'in ve Îsâ'nın Allah'ın oğlu olduğu,
* Bazı melek ve putların Allah'a yaklaştırıcı olduğu,
* Cinnler ile Allah arasında bir neseb [soy bağı] ilişkisi bulunduğu gibi yanlış ve saçma inanışlar yaygındı.

İşte, “ismin tesbîhi” emri, bu tarz inançları yansıtan isim ve sıfatların Rabbimizin isim ve sıfatları arasından derhal çıkartılıp atılmasını gerektirir.

Peygamber'in toplumu ilk önce bu açıdan bilgilendirip eğitmesi, yani Allah'ı doğru olarak tanıtması gerekir.

O [Zekeriyyâ], “Rabbim! Benim için bir âyet [alâmet] kıl” dedi. O [Allah], “Senin âyetin [alâmetin], işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, sabah-akşa [daima] tesbîh et” dedi. (Âl-i İmrân/41)

O hâlde sana yakîn gelmesi için Rabbini hamd ile tesbîh et, secde edenlerden [boyun eğenlerden, teslim olanlardan] ol ve Rabbine kulluk et! (Hicr/98-99)

Artık onların söylediklerine sabret, hoşnutluğa erebilmen için güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdi ile tesbîh et. Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucunda da tesbîh et! (Tâ-Hâ/130)

Ve sen, ölmeyen hayy'e [daima diri olana] güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile arındır. Kullarının günahlarından haberdar olarak O [daima diri olan] yeter. (Furgân/58)

O halde sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Günahın için affedilme iste ve akşam-sabah [her zaman] Rabbini hamdiyle tesbîh et. (Mü’min/55)

O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbîh et, ve geceden bir bölümde. Ve secdelerin artlarında da O'nu tesbîh et. (Kaf/39-40)

Ve Rabbinin hükmüne sabret. Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığın zamanda, gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında Rabbinin övgüsü ile tesbîh et. Hadi O'nu tesbîh et! (Tûr/48-49)

Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbîh et! (Vâkıa/74 ve 96)

Rabbinin Yüce adını tesbîh et! (A‘lâ/1)

Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanları dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, hemen Rabbinin övgüsüyle tesbîh et ve O'ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr/1-3)

O halde, çok büyük Rabbinin ismini tesbîh et [temize çıkar]! (Hâkka/52)
ÖĞÜT

Haydi öğüt ver/hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. (Ğâşiye/21-22)

Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş/oyun ve eğlenceyi kendilerine din edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olan kimseleri bırak ve onunla [Kur’ân ile] hatırlat/öğüt ver: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla helake düşerse, onun için Allah'ın astlarından bir velî [yakın kimse] ve şefaatçi söz konusu olmaz. Her türlü dengi denkleştirse de [suçuna karşı her türlü bedeli ödemeyi istese de] ondan alınmaz. İşte bunlar, kazandıkları ile helake düşen kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır. (En‘âm/70)

Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Ve sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. O halde sen, Benim tehdidimden korkan kimselere Kur’ân ile öğüt ver. (Kaf/45)

Artık sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. Ve sen öğüt ver/hatırlat. Çünkü şüphesiz öğüt/hatırlatmak, mü’minlere fayda verir. (Zâriyât/55-55)

Hadi sen öğüt ver! Artık sen Rabbinin nimeti sayesinde kâhin ve mecnûn biri değilsin. (Tûr/29)

Bundan dolayı hemen öğüt ver, eğer öğüt fayda veriyorsa/verecekse, saygısı olan öğüt alacaktır. (A‘lâ/9-10)

Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onunla [Furgân ile] onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap! (Furgân/52)
ALLAH ve MELEKLERİ GİBİ MÜ’MİNLERİN DE PEYGAMBER'E SALÂT ETMELERİ [DESTEK VERMELERİ] GEREKİR

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar. Ey iman etmiş kişiler! Siz de o'na destek olun ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzâb/56)

FEDAKARADAM
7. February 2011, 03:23 PM
PEYGAMBER'İN SALÂTI: TESBİH ve ÖĞÜT; EĞİTİM-ÖĞRETİM, İSLÂM İLKELERİNİ KURUMLAŞTIRMAK

Peygamber'in ve tüm peygamberlerin tebliğ ve tebyin [müjde, uyarı, öğüt] görevi kapsamındaki en önemli işlerinden biri “tesbîh”; Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmak, tevhidi yerleştirmektir. Bu Rasûlullah'ın salâtı olduğu kadar diğer peygamberlerin de salâtıdır.

Güneşin dülûkundan [batmasından, kaybolmasından] gecenin kararmasına kadar salâtı ikâme et ve sabah Kur’ân'ını da. Çünkü sabah Kur’ân'ı görülecek şeydir. Ve geceden de. Ayrıca, sana özgü bir fazlalık olarak sen, onu [gece salâtını] teheccüd e ! Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştıracağı umulur. (İsrâ/78-79)

Sonra o [Zekeriyyâ] mihrabda dikilmiş destek verirken [eğitim, öğretim yaptırırken] melekler o'na, “Şüphesiz Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi [bir önder], iffetli bir peygamber olarak, sâlihlerden müjdeliyor” diye seslendiler. (Âl-i İmrân/39)
TESBÎH

تسبيح [tesbîh] kelimesinin sözlükte, “havada ve suda hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” demek olan سبح [sebh] kökünden türediğini; Kur’ân'daki anlamının da, Allah'ı O'na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, yüceltmek, O'nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu kavramak ve bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek olduğunu, Kalem/29'un tahlilinde belirtmiştik. Kısaca تسبيح [tesbîh], “yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak”tır. Dolayısıyla tesbîh'in, 33'lük ve 99'luk tesbîhlerle de, –Ebû Hureyre'ye nisbet edilen rivâyetlerde zikredildiği üzere– namazlardan sonra 33 kere “sübhânallâh” denilmesiyle de bir alâkası yoktur.
İSMİN TESBÎHİ

Bir ismi tesbîh etmek [noksanlıklardan uzak tutup yüceltmek], aslında o ismin sahibini tesbîh etmektir. Çünkü bir ismin sahibinin yüceliği ve kutsallığı, ismin yüceliği ve arınmışlığı ile ifade edilir. Bir kısım âlimler, “İsim ile sahibi aynıdır” demişlerse de, hepsi ismin arındırılmasındaki maksadın, sadece ismin değil, ismin sahibinin arındırılmasına yönelik olduğunu kabul etmişlerdir. Dolayısıyla burada “ismin tesbîhi”nden maksat, kendisine yakışmayan isim ve sıfatların, Rabbimizden uzak tutulmasıdır.

Kur’ân'ın indiği dönemde Araplar arasında;

* Meleklerin, Allah'ın kızları olduğu,
* Üzeyr'in ve Îsâ'nın Allah'ın oğlu olduğu,
* Bazı melek ve putların Allah'a yaklaştırıcı olduğu,
* Cinnler ile Allah arasında bir neseb [soy bağı] ilişkisi bulunduğu gibi yanlış ve saçma inanışlar yaygındı.

İşte, “ismin tesbîhi” emri, bu tarz inançları yansıtan isim ve sıfatların Rabbimizin isim ve sıfatları arasından derhal çıkartılıp atılmasını gerektirir.

Peygamber'in toplumu ilk önce bu açıdan bilgilendirip eğitmesi, yani Allah'ı doğru olarak tanıtması gerekir.

O [Zekeriyyâ], “Rabbim! Benim için bir âyet [alâmet] kıl” dedi. O [Allah], “Senin âyetin [alâmetin], işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, sabah-akşa [daima] tesbîh et” dedi. (Âl-i İmrân/41)

O hâlde sana yakîn gelmesi için Rabbini hamd ile tesbîh et, secde edenlerden [boyun eğenlerden, teslim olanlardan] ol ve Rabbine kulluk et! (Hicr/98-99)

Artık onların söylediklerine sabret, hoşnutluğa erebilmen için güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdi ile tesbîh et. Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucunda da tesbîh et! (Tâ-Hâ/130)

Ve sen, ölmeyen hayy'e [daima diri olana] güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile arındır. Kullarının günahlarından haberdar olarak O [daima diri olan] yeter. (Furgân/58)

O halde sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Günahın için affedilme iste ve akşam-sabah [her zaman] Rabbini hamdiyle tesbîh et. (Mü’min/55)

O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbîh et, ve geceden bir bölümde. Ve secdelerin artlarında da O'nu tesbîh et. (Kaf/39-40)

Ve Rabbinin hükmüne sabret. Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığın zamanda, gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında Rabbinin övgüsü ile tesbîh et. Hadi O'nu tesbîh et! (Tûr/48-49)

Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbîh et! (Vâkıa/74 ve 96)

Rabbinin Yüce adını tesbîh et! (A‘lâ/1)

Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanları dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, hemen Rabbinin övgüsüyle tesbîh et ve O'ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr/1-3)

O halde, çok büyük Rabbinin ismini tesbîh et [temize çıkar]! (Hâkka/52)
ÖĞÜT

Haydi öğüt ver/hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. (Ğâşiye/21-22)

Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş/oyun ve eğlenceyi kendilerine din edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olan kimseleri bırak ve onunla [Kur’ân ile] hatırlat/öğüt ver: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla helake düşerse, onun için Allah'ın astlarından bir velî [yakın kimse] ve şefaatçi söz konusu olmaz. Her türlü dengi denkleştirse de [suçuna karşı her türlü bedeli ödemeyi istese de] ondan alınmaz. İşte bunlar, kazandıkları ile helake düşen kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır. (En‘âm/70)

Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Ve sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. O halde sen, Benim tehdidimden korkan kimselere Kur’ân ile öğüt ver. (Kaf/45)

Artık sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. Ve sen öğüt ver/hatırlat. Çünkü şüphesiz öğüt/hatırlatmak, mü’minlere fayda verir. (Zâriyât/55-55)

Hadi sen öğüt ver! Artık sen Rabbinin nimeti sayesinde kâhin ve mecnûn biri değilsin. (Tûr/29)

Bundan dolayı hemen öğüt ver, eğer öğüt fayda veriyorsa/verecekse, saygısı olan öğüt alacaktır. (A‘lâ/9-10)

Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onunla [Furgân ile] onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap! (Furgân/52)
ALLAH ve MELEKLERİ GİBİ MÜ’MİNLERİN DE PEYGAMBER'E SALÂT ETMELERİ [DESTEK VERMELERİ] GEREKİR

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar. Ey iman etmiş kişiler! Siz de o'na destek olun ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzâb/56)

Mesajınızdan herşeyi anladık, bildik, öğrendikte, Kur'anımız da ki salatın anlamı namazdan hiç bahsetmemişsiniz.Bakınız ayete, açıkça namaz kılmak için abdest ,gusül ve teyemmümden bahsediyor:

Ey iman edenler! Salat (NAMAZ) için kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ-6)

Dua mahiyetindeki bu özel salatın tatbikinde Köle sahibi bir müslümanın kölesiyle aynı safta durması, boyun eğmenin, itaat ve teslimiyetin yalnızca Allah’a yapılabileceğini simgeleyen rüku ve secdeler, sadece Allah’ı yücelten ifadeler ve Kuran tedrisi hep genel manadaki salata hazırlık olarak yapılmaktadır. Kulun Acizliği ve Allah’ın yüceliği ön plana çıkarılarak Allah’a teslimiyet manasına gelen İslam'ın ihyası için mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir.Namazsız ,abdestsiz müslüman düşünülemez..

Müslümanlar Kur'an'ı düşünerek, öğüt alarak okumayı, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrim (Kuran) için salatı ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazı şekillerden ibaret bir tatmin aracı haline geldi. İman iddiasında bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadıkça iman etmiş olmayacaklarını bilmeli, salatı ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler, yani namazı kılmalıdırlar.

[U]Eğer, Kur'an'da namaz diye bir ayet yoktur derseniz külliyen kafir olmuş olursunuz...

hiiic
7. February 2011, 03:34 PM
Eğer, Kur'an'da namaz diye bir ayet yoktur derseniz külliyen kafir olmuş olursunuz...



Bu dünyada öyle bir zaman yaşandı ki, dünya yuvarlaktır diyenler uzunca bir süre kafir ilan edildi hatta dinsizlikten idam edildi. Pek değerli insanlar doğruyu söylediği için öldürüldü buna peygamberler de dahil. Çünkü gerçekler, atacı gelenekçi dindarların sandığından çok farklıdır. Atacı gelenekçi dindarlar doğru söyleyenleri peygamber yada bilim adamı demeden yada bir kitaba dayanarak konuşuyor demeden sırf "atalarımızın yolundan mı caydırıyorun" diyerek haksız yere öldürdüler.
Kafir olurmuşuz... Bir zamanlar peygamberide kafirlikle suçladılar, Çünkü o dinlere sokulmuş pek çok yalanı pek çok ifftira ve pek çok ibrahime atfedilen hadisi yasakladı yalanladı. Külliyen kafir oldu.. Bizde onun yolundayız bizde oluruz. Din diye uydurageldiğiniz yalanlar ne kötü.

Allah akıl mı vere yoksa vicdan mı vere bilmiyorum ama ikisinin birden olmaması ne kötü.

TEBYİN
8. February 2011, 10:57 AM
Halen
BU DİNİN SAHİBİ ALLAH diyenler zındık/fasık/kafir ilan edilmekte
Ama,
MUHAMMED=ALLAH diyenler güya takva ehli!
Muhammed Nebiye bile CİNLENMİŞ diyen zihniyet, günümüzde MUHAMMEDİLERE aynrı sözü sarfetmekte

TEBYİN
8. February 2011, 11:09 AM
Mesajınızdan herşeyi anladık, bildik, öğrendikte, Kur'anımız da ki salatın anlamı namazdan hiç bahsetmemişsiniz.Bakınız ayete, açıkça namaz kılmak için abdest ,gusül ve teyemmümden bahsediyor:

Ey iman edenler! Salat (NAMAZ) için kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ-6)

Dua mahiyetindeki bu özel salatın tatbikinde Köle sahibi bir müslümanın kölesiyle aynı safta durması, boyun eğmenin, itaat ve teslimiyetin yalnızca Allah’a yapılabileceğini simgeleyen rüku ve secdeler, sadece Allah’ı yücelten ifadeler ve Kuran tedrisi hep genel manadaki salata hazırlık olarak yapılmaktadır. Kulun Acizliği ve Allah’ın yüceliği ön plana çıkarılarak Allah’a teslimiyet manasına gelen İslam'ın ihyası için mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir.Namazsız ,abdestsiz müslüman düşünülemez..

Müslümanlar Kur'an'ı düşünerek, öğüt alarak okumayı, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrim (Kuran) için salatı ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazı şekillerden ibaret bir tatmin aracı haline geldi. İman iddiasında bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadıkça iman etmiş olmayacaklarını bilmeli, salatı ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler, yani namazı kılmalıdırlar.

Eğer, Kur'an'da namaz diye bir ayet yoktur derseniz külliyen kafir olmuş olursunuz...


Fedakar
Maide 6 da namaz falan yoktur, bak bunu sana isbat edeyim.
Gelenekçi müfessirler genellikle ALAK suresindeki ABDEN İZA SALLA ayetini, KULUNU NAMAZDAN KİM ENGELLER diye çevirir.
Biraz sonra bunu unutur ve der ki YOKYOK NAMAZ ASLINDA MİRACDA EMRİDİLDİ.
Şimdi,
İster alaktaki SALLAyı ister Miracdaki tuhaf olaylar dizisini NAMAZ'ın başlangıcı olarak kabul edin.
Ortaya şöyle bir tuhaflık çıkmakta.
Allah, namazı ilk surede , abdesti ise en son inen ikinci surede indirmek suretiyle Nebisine ve iman edenlerine abdestsiz namaz kıldırmıştır!
Öyleya, madem abdest namazın ön şartı, namaz emrinden önce inmeli değil miydi?
Neden en son inen ikinci surede insin (ki ALLAH ÇELİŞKİLERDEN MÜNEZZEHTİR)
Öyleyse ortaya başka bir realite çıkıyor.
O da şudur;
Toplantılara, eğitim merkezlerine, toplu yapılan faaliyet alanlarına PİS, PASAKLI, PESPAYE ve VURDUMDUYMAZ bir şekilde katılan Araplara..
Okkalı bir tokat lazımmış. Ve maide 6 bu görevi yerine getirmiş.
Aslında bu ayet, Arabların bir medeniyet belgesidir de..
Bir ELÇİ'nin bile huzuruna giderken nasıl hareket edeceğini bilemeyen BEDEVİLERE..
Günümüzde 2 yaşındaki çocukların bile riayet ettiği bir eylemi öğretmektedir.
Bu da.
ARAPLAR ÜSTÜN, MEDENİ, TEMİZ VE AKILLI millettir tezini çürütmektedir maalesef.
Arapların bir yarasını deşifre eden ayeti getirip abdest diye yutturmak..
Olsa olsa ya muaviyenin ya da onun çağımız uzantılarının işi olmalı demek ki!!!

aşık74
8. February 2011, 01:50 PM
Mesajınızdan herşeyi anladık, bildik, öğrendikte, Kur'anımız da ki salatın anlamı namazdan hiç bahsetmemişsiniz.Bakınız ayete, açıkça namaz kılmak için abdest ,gusül ve teyemmümden bahsediyor:

Ey iman edenler! Salat (NAMAZ) için kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ-6)

Dua mahiyetindeki bu özel salatın tatbikinde Köle sahibi bir müslümanın kölesiyle aynı safta durması, boyun eğmenin, itaat ve teslimiyetin yalnızca Allah’a yapılabileceğini simgeleyen rüku ve secdeler, sadece Allah’ı yücelten ifadeler ve Kuran tedrisi hep genel manadaki salata hazırlık olarak yapılmaktadır. Kulun Acizliği ve Allah’ın yüceliği ön plana çıkarılarak Allah’a teslimiyet manasına gelen İslam'ın ihyası için mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir.Namazsız ,abdestsiz müslüman düşünülemez..

Müslümanlar Kur'an'ı düşünerek, öğüt alarak okumayı, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrim (Kuran) için salatı ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazı şekillerden ibaret bir tatmin aracı haline geldi. İman iddiasında bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadıkça iman etmiş olmayacaklarını bilmeli, salatı ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler, yani namazı kılmalıdırlar.

Eğer, Kur'an'da namaz diye bir ayet yoktur derseniz külliyen kafir olmuş olursunuz...


Fedakar kardeş selaamlar...

Size maide suresi 6 ve 7 . ayet leri yazayım isterseniz.. Biraz düşünün üzerinde....

Ey Allahakoşulsuz bir güvenle bağlananlar!İnsanların dirlik ve esenliği için toplanmadan önce.elinizi,dirseklerinize kadar yıkayın,yüzünüzü yıkayın,

saçınızı silerek düzeltin, topuklarınızla birlikte ayaklarınızı yıkayın---veya silin—cinsel ilişkide bulunmuşsanız duş alın, hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletinizi yapmışsanız,

yahut hanımınızla cinsel ilişkide bulunmuş da su bulamamışsanız, ellerinizin avuç içlerine temiz toprak alarak
Ellerinizi ve yüzünüzü temiz toprakla ovuşturun, Allah size zorluk çıkarmak istemez, ancak sizi temizlemek ve sizi gerçekten ilgilendiren kuralları tamamlamak ister, belki uyum sağlayarak iyi karşılık verirsiniz.

Allahın sizin için belirlediği kurallara uyum sağlayarak anlayışınızı zinde tutun.O,na verdiğiniz sözü işittim ve kabul ettim diye sözvermiştiniz,
Allahın sizin için belirlediği kurallar ile ilgili kuşkuya düşmeyin,Allah içinizde olanları biliyor.

Selamlar....

aşık74
8. February 2011, 01:59 PM
Buda nisa suresi 43 :

Ey Allaha koşulsuz bir güvenle bağlanmış olanlar! Allaha yakın olma düşüncesiyle,insanların dirlik ve esenliğine yöneldiğinizde kime ne söylemeniz gerektiğini ve ne söyleyeceğinizi bilmeden insanlara yönelmeyin.

Cinsel ilişkiden sonra yıkanın,yolcu olanlar zorunlu değildir, hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut eşiyle cinsel ilişkide bulunmuşsa, yıkanmak için su bulamamışsa temiz kuma elini sürterek ellerini yüzlerini kumla ovalasın,
ALLAH İYİ DAVRANANLARI AF EDER VE BAĞIŞLAR.

TEBYİN
9. February 2011, 11:17 AM
Fedakar kardeş selaamlar...

Size maide suresi 6 ve 7 . ayet leri yazayım isterseniz.. Biraz düşünün üzerinde....

Ey Allahakoşulsuz bir güvenle bağlananlar!İnsanların dirlik ve esenliği için toplanmadan önce.elinizi,dirseklerinize kadar yıkayın,yüzünüzü yıkayın,

saçınızı silerek düzeltin, topuklarınızla birlikte ayaklarınızı yıkayın---veya silin—cinsel ilişkide bulunmuşsanız duş alın, hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletinizi yapmışsanız,

yahut hanımınızla cinsel ilişkide bulunmuş da su bulamamışsanız, ellerinizin avuç içlerine temiz toprak alarak
Ellerinizi ve yüzünüzü temiz toprakla ovuşturun, Allah size zorluk çıkarmak istemez, ancak sizi temizlemek ve sizi gerçekten ilgilendiren kuralları tamamlamak ister, belki uyum sağlayarak iyi karşılık verirsiniz.

Allahın sizin için belirlediği kurallara uyum sağlayarak anlayışınızı zinde tutun.O,na verdiğiniz sözü işittim ve kabul ettim diye sözvermiştiniz,
Allahın sizin için belirlediği kurallar ile ilgili kuşkuya düşmeyin,Allah içinizde olanları biliyor.

Selamlar....


Kırmızıya aldığım cümlecik maide 6'nın ana fikrini vermekte zaten

TEBYİN
11. February 2011, 10:29 AM
EVRENDEKİ VARLIKLARIN SALÂTLARI

Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların, bulutların, boranların] Allah'ı tesbîh ettiklerini görmedin mi? Hepsi kendi tesbîhini ve salâtını mutlaka bilmektedir. Allah da, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir. (Nûr/41)

Bu âyette, göklerde ve yerde bulunan tüm varlıkların Allah'ı tesbîh ettikleri [Allah'ın tüm kemal sıfatları ile muttasıf olup tüm noksanlıklarından münezzeh olduğuna kanıt oldukları] bildirilmektedir. Bunu İsrâ Sûresi'nde de görmüştük:

Yedi gök, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tesbîh ederler. O'nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların tesbîhlerini iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, halîmdir, çok bağışlayandır. (İsrâ/44)

Ancak burada, Hepsi kendi tesbîhini ve salâtını mutlaka bilmektedir buyrularak, her varlığın bir salâtının [desteğinin] olduğu ve bunu da yerine getirdikleri bildirilmektedir. Biz evrendeki her şeyin bir sebebe mebni yaratıldığını ve bâtıl, boş yere yaratılmadığını biliyoruz.

Ve Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve aralarında olanları boşuna yaratmadık. Bu, şu küfretmiş olan kişilerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay şu küfretmiş olan kişilerin hâline! (Sâd/27)

Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette akl-ı selim sahipleri için ibret verici deliller vardır. O kişiler ki ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler: “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen noksanlıklardan münezzehsin. Artık bizi ateşin azabından koru! (Âl-i İmrân/190-191)

Ayrıca, En‘âm/73, Yûnus/5, İbrâhîm/19, Hicr/85, Nahl/3, Ankebût/44, Rûm/8, Zümer/5, Ahkâf/3, Duhân/39, Câsiye/22 ve Teğâbün/3'e de bakılabilir.

Burada üzerinde durmak istediğimiz husus, âyetteki “dizi dizi uçanlar” ifadesidir. Âyette yer alan طير [tayr] sözcüğü, sadece “kuş” anlamını ifade etmez, bu sözcük küçük bir böcekten, arıdan, kuştan uçağa ve bulutlara kadar her türlü uçan cismi kapsar. Burada aklımıza gelenlerden birkaçı ile ilgili biraz bilgi sunmak istiyoruz.
ARILAR

Bunlar, birinci planda bal üreterek insanlığa katkıda bulunurlar. Ama bal üretmekten daha önemli bir görevleri vardır: Bitkilerin döllenmesi. Dünyadaki bitkilerin döllenmesinin % 90'ı arılar tarafından gerçekleştirilir. Arılar olmasa yeryüzünde meyve, sebze, tahıl vs. hiçbir şey yetişmez.
KUŞLAR

Kuşlar besin zincirinin önemli bir halkasını oluştururlar. Ayrıca eko-sistemin sağlık ve devamlılığı için inanılmaz ölçüde destek sağlarlar.
KARGALAR

Ormanda yaşayan türleri, meşe tohumlarını alarak sonra yemek için ağaç kovuklarına saklar ya da toprağa gömer, sonra da nereye gömdüklerini unuturlar. Bu tohumlar zamanla çimlenir, fidan olur, ağaç olur. Cevizle beslenen türleri de, cevizleri kırıp içini yemek için aşağıya atarlar, kırılmayanları ise zaman içinde yeşerip ağaç olur; böylece ceviz ağaçlarının çoğalmasını sağlarlar. Ayrıca diğer tohumları ağızlarıyla ya da dışkılarıyla taşıyarak ormanlaşmada ve ormanların yenilenmesinde önemli rol oynarlar.

Güvercinler, haberleşmede, doğan ve şahin avcılıkta insanlara destek olurlar. Yırtıcı kuşlar; kemirgenler, sürüngenler, kurbağalar ve küçük kuşlar gibi canlıları avlayarak, onların doğadaki sayılarını kontrol altında tutarlar. Böcek yiyen kuş türleri birçok tarım zararlısını yiyerek ekonomik yarar sağlamalarının dışında sivrisinekleri de yiyerek sıtma gibi hastalık vakalarını azaltmaktadırlar. Leş yiyiciler olan akbabalar, potansiyel birçok hastalık tehlikesini bertaraf ederler.

Doğadaki fosfor döngüsü de balıkçıl kuşlar vasıtasıyla gerçekleşir. Fosforun denizlerden karalara dönüşü, balıkçılık ve balık yiyen deniz kuşlarının dışkıları yoluyla olur.

Rüzgârdan elde edilen enerji, bulutların yağmur taşımasındaki destekleri de herkesçe bilinen bir gerçektir.

FEDAKARADAM
12. February 2011, 11:46 AM
Fedakar kardeş selaamlar...

Size maide suresi 6 ve 7 . ayet leri yazayım isterseniz.. Biraz düşünün üzerinde....

Ey Allahakoşulsuz bir güvenle bağlananlar!İnsanların dirlik ve esenliği için toplanmadan önce.elinizi,dirseklerinize kadar yıkayın,yüzünüzü yıkayın,

saçınızı silerek düzeltin, topuklarınızla birlikte ayaklarınızı yıkayın---veya silin—cinsel ilişkide bulunmuşsanız duş alın, hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletinizi yapmışsanız,

yahut hanımınızla cinsel ilişkide bulunmuş da su bulamamışsanız, ellerinizin avuç içlerine temiz toprak alarak
Ellerinizi ve yüzünüzü temiz toprakla ovuşturun, Allah size zorluk çıkarmak istemez, ancak sizi temizlemek ve sizi gerçekten ilgilendiren kuralları tamamlamak ister, belki uyum sağlayarak iyi karşılık verirsiniz.

Allahın sizin için belirlediği kurallara uyum sağlayarak anlayışınızı zinde tutun.O,na verdiğiniz sözü işittim ve kabul ettim diye sözvermiştiniz,
Allahın sizin için belirlediği kurallar ile ilgili kuşkuya düşmeyin,Allah içinizde olanları biliyor.

Selamlar....

Hepinize yazıklar olsun yazıklar olsun yazıklar olsun.Kur'an böyle mi meallendirilir?.Yahu Allah'tan korkun, bu ne gam bu ne gaflet siz kendinizi müceddit ceya müctehid mi sanıyorsunuz?.Bir de bu meallarine teşekkür bile edilmiş.Şu site otomatik olarak Kur'an muharifliği yapanlarla dolu.Az kaldı, Kur'an'ı aynı haham ve papazlar gibi değiştireceksiniz.Buna da gücünüz yetmeyecek.Kafanıza göre hükümlerin vermenin vebalini bilmediğiniz için Allah size şuur versin. Şu site gafil ve ukala insanlarla dolmuş.Benim size birşey yapacak durumum kalmadı.

Zaten mezhepsizler, şeriat düşmanları sanal alemde cirit atıyorlar.Gidin de camiiler dernekler dolaşın, boyunuzun ölçüsünü alın.Bakalım sizi kaç kişi tasdik edecek?

dost1
12. February 2011, 02:54 PM
Selamun Aleykum! Değerli Fedakaradam Kardeşim!

Allah razı olsun . Düşüncelerinizi bizlerle paylaşıyorsunuz. Paylaşımlarımızda hakaret içeren sözcükler kullanılmasa daha güzel olmaz mı?
Düşüncelerimizi müzakere ederken müzakerede bulunduğumuz kişilere edep içerisinde hareket etsek ve fikre fikirle cevap versek daha güzel olmaz mı?

Allah'ın vahyine uyduğunu belirterek Allah'ın vahyinden örnekler veren insanlara sarfedilen sözler "Ben müslümanım" diyen kişilere yakışır mı?

Allah Resulunun hayatında, tebliğ ettiği vahye bağlı olan insanlara karşı sizin sarfettiğiniz türden sözler var mıdır?

Rabbimiz, tüm inananlarına sevgi ve bilgi ile müzakere etmeyi nasip eylesin.
Rabbimiz cümlemize de Resulu gibi vahyine uygun yaşayan kullarından eylesin.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
12. February 2011, 03:26 PM
Sanki mezhep ve meşrep dininde KUR'AN söz sahibiymiş gibi
Fedakar kardeşim Kur'anın derdine düşmüş gibi hava estiriyor
Önce AKİDENİZİ VE İMANINIZI KUR'ANa bağlayın, sonra münazarasını yapalım değil mi?

FEDAKARADAM
12. February 2011, 03:38 PM
Sanki mezhep ve meşrep dininde KUR'AN söz sahibiymiş gibi
Fedakar kardeşim Kur'anın derdine düşmüş gibi hava estiriyor
Önce AKİDENİZİ VE İMANINIZI KUR'ANa bağlayın, sonra münazarasını yapalım değil mi?

Sayın TEBYİN kardeşim.Benim derdim dinime halel gelmesin diye çırpınıyorum.Hem sonra bu akaid mevzusunda ki görüşünüzü bir alalım bakalım kim yanlış iman ediyormuş görelim diyorum.

KUR'AN'A HANGİLERİMİZİN FİKRİ TERS DÜŞÜYOR ONUN DA MÜZAKERESİNİ YAPALIM.

Buyrun...

TEBYİN
12. February 2011, 04:45 PM
Mezheplerin karara bağladıkları konuların yüzde 95'inin Kur'ana ters olduğunu söyleyorum ve bunu her platformda münazara etmeye hazırım

FEDAKARADAM
12. February 2011, 05:01 PM
Mezheplerin karara bağladıkları konuların yüzde 95'inin Kur'ana ters olduğunu söyleyorum ve bunu her platformda münazara etmeye hazırım

Bravo size...

Ehli sünnet ulemasından, 4 büyük mezhebin mücteidlerinden üstünsünüz.Ve onların yolundan giden gelmiş geçmiş büyük velilleri de solladınız.Onlar hep yanlış iş yaptılar yanıldılar.Siz ise en doğruyu biliyorsunuz.Şimdi içtihad yapacaksınız onların görüşlerini çürüteceksiniz.Ve en isabetli sözünüzü söyleyeceksiniz.

BAŞLAYALIM MI?

KUR'AN'DA GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINACAĞINA DAİR BİR TEK AYET SÖYLEYİN BİZE...BEN SORACAĞIM SİZ CEVAPLANDIRACAKSINIZ.
NASIL GUSÜL ABDESTİ ALINIR BUNU İZAH EDER MİSİNİZ? (EN BASİT SORUDAN BAŞLAMIŞ OLDUK)

dost1
12. February 2011, 05:47 PM
Selamun Aleykum! Değerli Fedakaradam Kardeşim!

Mezheplerin karara bağladığı konuları belirtin ki, Tebyin Kardeşimiz de Kur'an'a ters olup olmadığını açıklayabilsin. Bizler de bu müzakerinizden yararlanabilelim.

Müzakerenize katkı için sorduğunuz sorudaki "gusul abdesti" tamlamasının Türkçe karşılığını vereyim.

gusul(Arapça):Yıkamak
abdest (Farsça isim tamlaması):
ab:Su
dest:el
abdest: El suyu.

GUSUL ABDESTİ: YIKANMA ELSUYU

Müzakerinizde başarılar diliyorum.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
12. February 2011, 06:25 PM
FEDAKARADAM;8645][B]Bravo size...

Ehli sünnet ulemasından, 4 büyük mezhebin mücteidlerinden üstünsünüz.Ve onların yolundan giden gelmiş geçmiş büyük velilleri de solladınız.Onlar hep yanlış iş yaptılar yanıldılar.Siz ise en doğruyu biliyorsunuz.Şimdi içtihad yapacaksınız onların görüşlerini çürüteceksiniz.Ve en isabetli sözünüzü söyleyeceksiniz.

Evet, ben geçmiş insanlardan üstünüm, çünki onların rüyalarında bile göremeyeceği binlerce nimete sahibim (şu an yazıştığımız net gibi) Neslim de benden kat be kat üstün olacak, çünki, onlarda benim sahip olduğum nimetin kat be katına sahip olabilecek.
Kaldırın büyük dediğiniz alimden birini, inanın, ne araba kullanabilecektir ne de pc'yi. Çünki onlar kendi çağlarını yaşayıp gitmiştir. Allah bizden mezhep, meşrep ve yeni din kurmamızı istemiyor, kendi kurduğu dini yaşamamızı istiyor ve bu dinin sınırları KUR'AN ile çevrilidir. Ben, yüzde yüz Kur'an inanırı biri olarak, dinlerinde Kur'andan zerre çeşni olmayanlardan katbekat üstünüm elbette.. Kusura bakmayın da, dinini tamamen beşer sözüyle inşa etmiş birinden üstün olayım, keza, benim dinimin zerresinde beşer etkisi yoktur.

BAŞLAYALIM MI?

KUR'AN'DA GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINACAĞINA DAİR BİR TEK AYET SÖYLEYİN BİZE...BEN SORACAĞIM SİZ CEVAPLANDIRACAKSINIZ.
NASIL GUSÜL ABDESTİ ALINIR BUNU İZAH EDER MİSİNİZ? (EN BASİT SORUDAN BAŞLAMIŞ OLDUK)

Şimdi dışarı çıkın, 3 yaşındaki bir bebek bulun ve deyin ki;
-BANA NASIL YIKANACAĞIMI, TEMİZLENECEĞİMİ, BANYO YAPACAĞIMI öğretir misin?
Yeminle öğretecektir.
Bir bebeğin bile bildiği YIKANMA EYLEMİNİ, sadece ALİMLER bilire boğmak, kusura kalma ama, bana biraz salaklık gibi geliyor.
Haaa, siz gusle mistik bir hava yüklüyorsanız onu bilemem ama güslün amacı TEMİZLENMEKtir ve bunu artık bebekler bile biliyor.
Cahil Arap bunu becerememiş ve vahy ile uyarılmışsa bu onların sorunudur, benim değil.

aşık74
13. February 2011, 12:56 AM
[B]Hepinize yazıklar olsun yazıklar olsun yazıklar olsun.Kur'an böyle mi meallendirilir?.Yahu Allah'tan korkun, bu ne gam bu ne gaflet siz kendinizi müceddit ceya müctehid mi sanıyorsunuz?.Bir de bu meallarine teşekkür bile edilmiş.Şu site otomatik olarak Kur'an muharifliği yapanlarla dolu.Az kaldı, Kur'an'ı aynı haham ve papazlar gibi değiştireceksiniz.Buna da gücünüz yetmeyecek.Kafanıza göre hükümlerin vermenin vebalini bilmediğiniz için Allah size şuur versin. Şu site gafil ve ukala insanlarla dolmuş.Benim size birşey yapacak durumum kalmadı.

[COLOR="Blue"]Size yazıklar olsun diyeceğim,ama demiyorum,ben müslümanım !!!!
Bana yakışmaz böyle sözler,ben sözün en güzeline uyarım!!!!

ALLAH AŞKINA NE VAR BU ÇEVİRİ DE? BANA BİR TANE YANLIŞLIK GÖSTERİN LÜTFEN,BÖYLE DE SAÇMALANMAZ Kİ ,BU KADARDA ISRARCI OLUNMAZ Kİ !!

Zaten mezhepsizler, şeriat düşmanları sanal alemde cirit atıyorlar.Gidin de camiiler dernekler dolaşın, boyunuzun ölçüsünü alın.Bakalım sizi kaç kişi tasdik edecekdir.

MEZHEPLİ OLMAKTAN ALLAH'A SIĞINIRIM !!!

Hep birlikte Allah`ın ipine-Kur’an’a yapışın. Hiziplere bölünüp parçalanmayın. (Aliimran- 103)

Rabbinizden indirilene-Kur’an’a uyun. O’dan başka evliyaların ardına düşmeyin.. (Araf-3)

Bu benim dosdoğru yolumdur. O’nu-Kuran’ı izleyin başka yolları izlemeyin. Yoksa bu hal sizi O`nun yolundan uzaklaştırıp parçalara-fırkalara böler..
(En’am-153)

zümer : 39:3 Halis inancın yalnız Allah'a yönelmesi gerekmez mi? O'ndan başkasını dost ve koruyucu edinenler, "Biz bunlara sırf bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!" (derler). Şüphesiz Allah, (Kıyamet Günü) onlar arasında (hakikatten saptıkları) her konuda mutlaka hüküm verecektir: çünkü Allah, (kendi kendine) yalan söyleyen ve inatla nankörlük yapan hiç kimseyi rahmetiyle doğru yola ulaştırmaz!



Selam olsun......

aşık74
13. February 2011, 01:11 AM
Tebyin kardeş ayet i yazmayı unutmuş sanırım,ben yazayım....

MAİDE SURESİ 6 AYET :

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler, namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar; ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshadip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın).
Eğer cünüpseniz tastamam yıkanın.
Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve yüzlerinize sürün.

Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.

Barış
13. February 2011, 02:36 AM
Allah bizden mezhep, meşrep ve yeni din kurmamızı istemiyor, kendi kurduğu dini yaşamamızı istiyor ve bu dinin sınırları KUR'AN ile çevrilidir

Şu cümleyi sarfedebilen tüm dostlara selam olsun.

hiiic
13. February 2011, 04:30 AM
Cenab (aklı havada) iken gusledinceye (aklınız yere ininceye) kadar,,, Salata yaklaşmayın manası vardır da o konuya beni hiç girmedi sayın, birden baraj elektiriğine bağlamış da olmayalım.
________________________
Bu arada arkadaşlar, size yapılan çirkin ve dayanaksız saldırılarda kendinizi cevap vermek zorunda hissetmeyin,,, Selam deyip geçin,,, yaşananları görüyoruz, elbette haklıyı haksızı, mağduru ve zalimi Allah da görüyor.

O kullarına çok yakın...

TEBYİN
13. February 2011, 12:31 PM
Tebyin kardeş ayet i yazmayı unutmuş sanırım,ben yazayım....

MAİDE SURESİ 6 AYET :

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler, namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar; ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshadip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın).
Eğer cünüpseniz tastamam yıkanın.
Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve yüzlerinize sürün.

Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.

Teşekkürler aşık kardeş
Ayeti vermekle iyi etmişsiniz
Ayetin, yıkayın, tastamam yıkanın, temizlenin emirleri ne kadar açık ama görene

FEDAKARADAM
14. February 2011, 01:23 PM
Teşekkürler aşık kardeş
Ayeti vermekle iyi etmişsiniz
Ayetin, yıkayın, tastamam yıkanın, temizlenin emirleri ne kadar açık ama görene

Gusül abdesttinin de alınışının adap ve usulü buna göre, Kur'an'da gusül abdestine dair bir ayeti bana hala gösteremediniz ve gösteremezsiniz.Sizin gusl abdesti anlayışınız nasıl o zaman?.Gayrimüslimlerin yıkanması gibi mi yoksa?.Başından aşağı sadece birkaç kova suyla mı alınmış oluyor, adap ve usül bu mudur?.

Kusuruma bakmayın mezhepsizlikte bir çok dini kusur hata, eksiklikler olacağından bunları bilmek istemiyorsunuz.Aklınızın ermediklerini de İslam'dan saymıyorsunuz.İşte sizin din anlayışınız bu kadarmış.


"Eğer siz bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun (Nahil-43)

Zikir ehli demek, tasavvuf ve ictihad ulemasıdır.Başka da bunun izahı yoktur.

Sizler kendi ictihadınızı yapıyorsunuz ama mezhebleri de inkar ediyorsunuz.Çok komiksiniz efendiler!Ehli sünnet ulemesından çok biliyorsunuz.Onlar sizin gibi olammaışalr öyle mi?Kendi reyi görüşünüzün hesabını kıyamet günü vereceksiniz.Bunları neye göre anlattınız delilleriniz nelerdir diye....

Arkanızdan gidenlerin vay haline!...

Miralay
14. February 2011, 01:44 PM
Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.(Zuhruf-44) Diyanet Meali

aşık74
14. February 2011, 03:26 PM
Gusül abdesttinin de alınışının adap ve usulü buna göre, Kur'an'da gusül abdestine dair bir ayeti bana hala gösteremediniz ve gösteremezsiniz.

Allahaşkına yapmayın kardeşim,yazdıklarınızı bir okuyun lütfen!!! Hala gösteremediniz diyorsun!! Nasıl göremiyorsun ben anlayamıyorum !!!Buyrun okuyun aşağıdan,onlarca meal içerisinden lütfen !!!

Abdülbaki Gölpınarlı


Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklerinizle beraber ellerinizi ve başınızın bir kısmını meshedip ayaklarınızı topuklarınızla beraber ve cünüpseniz iyice yıkanıp arının. Hastaysanız, yahut seferdeyseniz, yahut içinizden biri ayak yolundan geldiyse, yahut da kadınlara temas etmişseniz su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin de toprakla yüzünüzü, ellerinizi meshedin. Allah, sizi güce koşmayı istemez, fakat şükredesiniz diye tertemiz olmanızı ve size verdiği nimeti tamamlamayı diler.

Ali Bulaç Meali


Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

Ahmet Varol Meali


Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz boydan boya yıkanın. Eğer hasta yahut yolculukta olursanız veya sizden biri tuvalet ihtiyacını görmüş ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah size bir zorluk çıkarmak istemiyor; ancak sizi temizlemek ve olur ki şükredersiniz diye üzerinize nimetini tamamlamak istiyor.

Ahmet Tekin


Ey iman edenler, şafak sökerken uykunuzdan uyanıp namaza kalktığınız zaman, namazları kılacağınız zaman, yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi-kollarınızı yıkayın, başlarınızı mesh edin. Aşık kemiklerine (ayak bileklerine) kadar da ayaklarınızı yıkayın.
Eğer cünüp olduysanız boy abdesti alın, namazınızı kılın.
Eğer hasta, yaralı iseniz veya seferde, seyahatte bulunuyorsanız yahut herhangi biriniz ayakyolundan gelirse yahut da hanımlarınızla ilişkiye girmişseniz, bu hallerde iken, su da bulamazsanız abdest alma veya gusül etme niyetiyle temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzünüzü ve ellerinizi-kollarınızı toprakla mesh edin, namazınızı kılın.
Allah size güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi arındırmak, size ihsan ettiği nimetini tamamlamayı, lenf ve kan dolaşımınızı, bünyenizdeki statik elektriği dengelemeyi, güzelliğinizi ve nurunuzu artırmayı, sağlıklı olmanızı istiyor. Umulur ki, şükredersiniz. *

Diyanet İşleri Meali(Eski)


Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayak yolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

Diyanet İşleri Meali(Yeni)


Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

Diyanet Vakfı Meali


Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsi birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. *

Edip Yüksel Meali


İnananlar! Namaza kalktığınız zaman: (1) Yüzünüzü yıkayın, (2) ellerinizi dirseklere kadar yıkayın, (3) başınızı sıvazlayın, (4) ve ayaklarınızı da topuklara kadar (sıvazlayın/yıkayın). Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve kollarınızı onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki şükredersiniz. *

Elmalılı Hamdi Yazır


Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

Elmalılı Meali (Orjinal)


Ey o bütün iyman edenler! Namaza kalkacağınız vakit yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edib her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın, cünübseniz tas tamam yıkanın, eğer hasta veya seferde olursunuz veya biriniz hacet yerinden gelir veya kadınlara dokunursunuz da suya gücünüz yetmezse o vakit de temiz bir toprağa teyemmüm edin: niyyetle ondan yüzlerinize ve ellerinize mesh eyleyin, Allahın muradı sizi sıkıntıya koşmak değil ve lâkin o sizi pam pâk etmek ve üzerinizdeki ni'metini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz

Hayrat Neşriyat Meali


Ey îmân edenler! Namaza kalktığınız zaman, artık yüzlerinizi ve dir seklere kadar ellerinizi yı ka yın; başlarınızı ise meshedin; topuklara kadar da ayaklarınızı (yıkayın)! Bununla be râber cünüb iseniz hemen (ta mâ men) yıkanıp temizlenin!Fakat hasta olur veya bir yolculukta (bulunur) iseniz veya içinizden biri def‘-i hâcetten gelir (abdesti bozulur)sa veya kadınlara dokunursanız, artık (abdest veya gusül almanızı gerektiren bu hâllerde) su bulamazsanız, o vakit temiz bir toprağa teyem müm edin de yüzlerinizi ve (dirseklere ka dar) ellerinizi ondan meshedin!Allah size hiçbir zor luk çıkarmak istemez; fakat sizi temizlemek ve üzerinize olan ni‘metini tamamlamak ister; tâ ki şükredesiniz.

Ömer Nasuhi Bilmen


Ey mü'minler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayınız ve başlarınıza meshediniz ve ayaklarınızı iki topuğa kadar yıkayınız ve eğer cünüb iseniz gusül ediniz (tamamen yıkanınız). Ve eğer hastalar iseniz veya sefer halinde iseniz veya sizden biri helâdan gelmiş ise veya kadınlarınıza dokunmuşsanız da su bulamazsanız o halde temiz bir toprak ile teyemmüm ediniz, ondan yüzlerinize ve ellerinize meshediniz. Allah Teâlâ sizin üzerinize bir sıkıntı vermek istemez. Fakat o sizi tertemiz kılmak ve üzerinize nîmetini itmam etmek ister ki şükredesiniz.

Muhammed Esed


SİZ EY imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve [ıslak] ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı [yıkayın]. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. 17 Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

Suat Yıldırım


Ey iman edenler! Namaza kalkmak istediğinizde yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın.Başlarınızı meshedip topuklarınızla birlikte ayaklarınızı da yıkayın.Cünüp iseniz tastamam yıkanın (boy abdesti alın). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya tuvaletten gelmişseniz, yahut kadınlarla münasebette bulunmuş olup da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin, (mânen arınma niyeti ile) ondan yüzlerinize ve ellerinize meshedin.Allah size güçlük çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye sizi temizleyip arındırmak ve size olan nimetlerini tamama erdirmek ister. [4,43] *

Süleyman Ateş Meali


Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yıkayın: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerizi; meshedin: başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin. Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve size olan ni'metini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.

Şaban Piriş Meali


-Ey İman edenler! Namaza kalktığınız zaman, yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer, cünüp iseniz, temizlenin, hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz tuvaletten gelmişseniz, yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah, size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi arındırmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

Ümit Şimşek Meali


Ey iman edenler! Namaz için kalktığınızda, yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın ve başınızı meshedin. Cünüp iseniz tamamen yıkanın. Hasta olduğunuz zaman, seferde iken veya tuvaletten gelip yahut kadınlarla temasta bulunup da su bulamadığınız zaman, temiz bir toprakla teyemmüm ederek onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor; lâkin şükredesiniz diye üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

Yaşar Nuri Öztürk


Ey iman sahipleri! Namaza/duaya duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.



Sizin gusl abdesti anlayışınız nasıl o zaman?.Gayrimüslimlerin yıkanması gibi mi yoksa?.Başından aşağı sadece birkaç kova suyla mı alınmış oluyor, adap ve usül bu mudur?.

Rabbimiz gusülün usül ve adabını ayetlerdeki gibi göstermiş bizlere , siz daha hangi usül ve adab dan bahsediyorsunuz ????

Onun kolaylık sağlaması,usül ve adab öğretmesinden başka kimden öğreneceğim bunları ????

Sizin her şeyi detaylara boğmanız,bana kurandaki, musa a.s nin sığır kesme kıssa sına hatırlatıyor aynı !!!!!!!!

Yaratıcı sığır kes diyor,onlarda nasıl bir sığır olsun diye soruyorlar. Bilirsiniz kuran okuyorsanız ...

Benim 8 yaşında bir oğlum var,rabbim bağışlarsa.
Ben çocuğuma desemki; git yavrum banyo ya yıkan ! Benim oğlum gider ve bol köpüklü yıkanır yani. Bu kadar basit işte rabbimizin istedikleri :)

Ama nedense bazıları zorlaştırma çabasındalar hep !!!!



Kusuruma bakmayın mezhepsizlikte bir çok dini kusur hata, eksiklikler olacağından bunları bilmek istemiyorsunuz.Aklınızın ermediklerini de İslam'dan saymıyorsunuz.İşte sizin din anlayışınız bu kadarmış.

Mezhepli olmaktan ALLAH'a sığınırım... Çok şükür ki rabbim doğru yolu gösterdi.

Çok şükür ki rabbim halis niyet le kendine yönelenlere doğru yolu gösteriyor ve gösterecek....


"Eğer siz bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun (Nahil-43)

Zikir ehli demek, tasavvuf ve ictihad ulemasıdır.Başka da bunun izahı yoktur.

Bilmeden,anlamadan, duyduklarınla konuşuyorsun kardeşim.!!!

Sizler kendi ictihadınızı yapıyorsunuz ama mezhebleri de inkar ediyorsunuz.Çok komiksiniz efendiler!Ehli sünnet ulemesından çok biliyorsunuz.Onlar sizin gibi olammaışalr öyle mi?Kendi reyi görüşünüzün hesabını kıyamet günü vereceksiniz.Bunları neye göre anlattınız delilleriniz nelerdir diye....

Bilmiyorsanız /anlamıyorsanız Zikir ehline sorun!

Kimdir Zikir ehli? Başta Resuller olmak üzere Zikr'e tabi olanlar; yahudisiyle Hiristiyanıyla Müslümanıyla O'nu izleyenlerdir....

Neyi soracaklar? Resullerin ricalden (İnsanlardan) olup olmadıklarını soracaklar. Ayetleri kültüre kurban etmeyelim!


Arkanızdan gidenlerin vay haline!...

Bu inat cılıkla giderseniz,asıl sizin vay halinize !!! Biraz akledelim lütfen !!

Zümer 3-İyi bil ki halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. şüphe yok ki, Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyle hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.






Selamlar....

TEBYİN
14. February 2011, 03:42 PM
Gusül abdesttinin de alınışının adap ve usulü buna göre, Kur'an'da gusül abdestine dair bir ayeti bana hala gösteremediniz ve gösteremezsiniz.Sizin gusl abdesti anlayışınız nasıl o zaman?.Gayrimüslimlerin yıkanması gibi mi yoksa?.Başından aşağı sadece birkaç kova suyla mı alınmış oluyor, adap ve usül bu mudur?.

Kusuruma bakmayın mezhepsizlikte bir çok dini kusur hata, eksiklikler olacağından bunları bilmek istemiyorsunuz.Aklınızın ermediklerini de İslam'dan saymıyorsunuz.İşte sizin din anlayışınız bu kadarmış.


"Eğer siz bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun (Nahil-43)

Zikir ehli demek, tasavvuf ve ictihad ulemasıdır.Başka da bunun izahı yoktur.

Sizler kendi ictihadınızı yapıyorsunuz ama mezhebleri de inkar ediyorsunuz.Çok komiksiniz efendiler!Ehli sünnet ulemesından çok biliyorsunuz.Onlar sizin gibi olammaışalr öyle mi?Kendi reyi görüşünüzün hesabını kıyamet günü vereceksiniz.Bunları neye göre anlattınız delilleriniz nelerdir diye....

Arkanızdan gidenlerin vay haline!...

Fedakar
GUSÜL nedir sizce?
Bu abdesti almanın mahiyeti ve hükmü nereden geliyor?
Tamamen kurallara boğduğunuz şu GUSÜL ne menem bir şeydir onu açıklığa kavuştur, gerisinde kolay anlaşacağımız ortada
Buyrun sizi dinliyoruz

FEDAKARADAM
14. February 2011, 03:45 PM
Aşık 74 kardeşim..Ben sana Kur'an'da gusül abdesti yok demedim, sadece alınışı nasıl anlatıyor o ayetten yok dedim...

Bende mezhepsizlikten Allah'a sığınıyorum.Hele de sizin gibiler Kur'an'ın meallerini muharif ettikleri için.Elinizden gelse orijinaL Arapçasını da değiştireceksiniz.

Mezhepli olmaktan Allah'a sığınırmışsın.Allah'tan kork kardeşim.Ehli sünnet mezhepleri İslam fıkhını kolaylaştırmışken size ne oluyor ki?Asıl siz Kur'an'dan anlamıyorsunuz.Sizin yaşantınız yüzeyseldir bunu da artıık itiraf edin yahu...

KUPKURU BİR İSLAM, NASIL YAŞADIĞINIZI MERAK ETTİM DOĞRUSU.TABİİ Kİ ONU DA YAŞIYORSANIZ...

Eksiksiniz, kusurlusunuz, yanılıyorsunuz, yanıltıyorsunuz, düşünemiyorsunuz ve de hiçbir zaman Kur'an'ı yaşamıyorsunuz.Bütün müslümanalra kötü örmek oluyorsunuz.Bunu da itiraf edin

peygamberimizin güzel ahlakını hele hiç bilmiyorsunuz.Biliyoruz diyorsdanız delilleriniz nedir.Bana Kalem Suresi'nin 4. ayetini söylemeyin o paygamberin hayatını anlatmıyor,vasfını meth ediyor.Siyer de neymiş diyerek peygamberimizin bile örnek yaşantısını red etmişsiniz.

EKSİK OLARAK KUR'AN ANLAYIŞINA SAHİPSİNİZ SİZİNLE DAHA ÇOK İŞİMİZ VAR...
BU SİTEDE TEKBAŞIMA KALDIM ÖTEKİ ARKADAŞLAR SİTEYİ BIRAKIP GİTMİŞLER.DEMEK Kİ ÇEKİCİ DEĞİL İTİCİ OLMUŞSUNUZ.

ŞERİAT, TARİKAT, HAKİKAT, TASAVVUF, MEZHEP.....BU GİBİ ŞEYLERE DÜŞMAN OLMANIZ SİZİN NASIL BİR YOLDA OLUŞUNUZU GÖSTERİYOR.SÖZLERİNİZ İTİBARA ALINMAYACAKTIR...

FEDAKARADAM
14. February 2011, 04:00 PM
Fedakar
GUSÜL nedir sizce?
Bu abdesti almanın mahiyeti ve hükmü nereden geliyor?
Tamamen kurallara boğduğunuz şu GUSÜL ne menem bir şeydir onu açıklığa kavuştur, gerisinde kolay anlaşacağımız ortada
Buyrun sizi dinliyoruz

Gusûl "iğtisal"den alınma bir isimdir. Bedenin tamamını yıkamak manasınadır. Kullanılan suya da gusül denilir. Bir hadis'te Hz. Meymune'nin "Peygamber (sav)'e gusül koydum" demesi, yıkanılacak su koydum manasınadır. Lakin Nevevi: "Bu manaya lugatta bu kelimenin "gasl" şeklinde okunması daha fasih ve daha meşhurdur. Gusül şekli fukahanın kullandıklarıdır" diyor.(136) İslâmi ıstılâhta gusül bedeni yıkamaktır. Beden ismi hem dışa, hem içe şamildir. Suyu uluştırmak imkânsız veya pek güç olan yerler müstesna bedenin tamamını yıkamaya gusül denir...

Gusül abdesti; kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

Gusül'ün farzları:

1) Mazmaza (Ağıza su vermek),

2) İştinşak (Buruna su vermek),

3) Bütün bedeni yıkamaktır.

Allah'ın emri olarak, Maide Suresi'nin 6. ayetinde farz olmuştur...

Ayet-i kerime'de geçen "Fetahharû" (Tertemiz edin) emri, mübalağa sigası ile bedenin zahirinde olan şeyin yıkanmasının farz olmasını gerektirir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ağıza ve buruna su vermek cünüb olan insana farzdır" Hadis-i Şerifi, ağız ve burun'un da dış uzuv hükmünde olduğunun delilidir. Bu sebeble; burunda bulunan kuru kir (suyu altına geçirmediği için) gusüle manidir.Ayrıca bir kimsenin bedenine balık pulu veya çiğnenmiş ekmek yapışmış olursa ve (bunlar da beden üzerinde kurumuş bulunursa) yıkandıkları zaman altına su geçirmezlerse o kimsenin gusülü caiz olmaz. Sonuç olarak; gusül'de bütün bedenin tertemiz yıkanması, bütün mezheplerde kat'i farzdır. Mazmaza ve iştinşak; hanefi mezhebinin müctehid imamları indinde "Amel-i Farz"dır. Şafii fûkahası; "On şey vardır ki, bunlar fıtrattandır" Hadis-i Şerifinde "mazmaza ve iştinşak'ın" bunlar arasında zikredilmesini esas alarak; gusül'de sünnet olduğuna kail olmuşlardır. Dolayısıyla kaplama diş yaptıran kimselerin (ki bu bir zarûrete mebni ise) gusül abdestinde Şafii mezhebini taklid etmesi gerekir. Zira kaplama diş; altına su geçirmeyeceği için ağızın tamamen yıkanmasına mani olur. Çıkarılıp takılabilecek şekilde olan diş ve protezlerin; gusül abdesti alırken çıkarılması ve ağızın tamamının iyice yıkanması da şarttır.

Burada ,ayrıca gusülün sünnetleri vardır ama bunu size anlatmayacağım...
Maksadım konuyu uzatmamaya çalışmaktır.


“Neden gusül abdesti alıyoruz? Guslü abdesti alırken önce neden namaz abdesti alıyoruz? Doğrudan yıkanılsa olmaz mı? Cenabetlikten gusül abdesti ile çıkmanın tıbbî bir izahı var mıdır?”

Gusül abdesti almanın farziyeti âyet ve hadisle sâbittir. Cenâb-ı Hak Kur’ân’da; “Eğer cünüpseniz iyice yıkanıp temizlenin”1 buyurur. Yine Kur’ân, “Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin. Yıkanıp temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Yıkanıp temizlendikleri zaman, Allah’ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri ve temizlenenleri sever”2 buyurur.

Guslün maddî-mânevî bir çok fayda ve hikmetleri vardır. Her şeyden önce belli durumlarda gusül abdesti almak Allah’ın emridir ve farzdır. Bazı durumlarda ise Peygamber Efendimiz’in (asm) şefaatine esas olmak üzere sünnet-i seniyye sevabı kazandırmaktadır. Bu sevaplara denk olarak gusül, rûhumuzun günah kirlerinden arınmasına vesîle olmakta; günahlarımız bağışlanma istidâdına kavuşmaktadır. Netîce olarak gusül bizim için husûsî bir feyiz kaynağı teşkil etmektedir.

Belli aralıklarla vücudumuzun temizliğini sağlamak için gusül yapmak bir zorunluluktur. Gusül ile bedenin tüm kirleri yok olur, bedenimiz temizlenir. Böylece vücut, sağlık ve sıhhati tehdit eden mikroplardan tıbben arınmış olur.

Günübirlik temizlik için gusül yapıldığında bile, guslün âdâp ve erkânına riâyet ettiğimizde hem hades veya büyük hades hallerinden kurtulmuş oluruz; hem de âdetimizi ibâdete çevirmiş oluruz. Bu durumda gusül bir yandan vücudumuzu maddî kirlerden temizlerken, diğer yandan bizi hem ibâdete hazırlamakta, hem de kendisi ibâdet sevabı kazandırmaktadır. Gusül, abdesti de kapsadığından, ibâdet için ayrıca abdest almaya gerek duymayız.

Cünüplük veya aybaşı gibi belirli süreçlerden sonra gusletmenin bir diğer hikmeti de, insana yeniden yaşama enerjisi sağlamasıdır. Hayız veya lohusa durumu ile bitkin ve yorgun düşen; cinsî boşalma ile de gevşeklik ve yorgunluk haline giren insan vücudu, guslettiği anda kaybettiği enerjisini yeniden toplar, yorgunluk ve bitkinlikten kurtulur. Yeni temizlik süreci insan hayatında âdetâ yepyeni bir temiz sayfa açar.

Gusletmenin bir diğer hikmeti de, vücudu dinç, dinamik ve canlı tutmasıdır. Varlığının dörtte üçü su olan insan vücudu temiz su ile buluştuğunda, eski yorgunluğunu atar, dinlenme sürecine geçer, yeni bir canlılık ve dinamizm toplar. Gusül ile berâber âdetâ hayat yeniden başlar. İnsan ruhu ve duyguları yeniden kendine gelir. İnsan ruhu yeni başarılar için gusül ile berâber kendinde yeniden güç bulur.

Gusülden önce namaz abdesti gibi abdest almak sünnettir. Abdest alınmaksızın doğrudan yıkanılırsa, sünnet terk edilmiş olacağından sünnet sevabından mahrûm olunur. Fakat, ağza ve burna su vererek, kuru yer bırakmadan yıkanılırsa gusül tamamdır.

DİPNOTLAR:
1-Bakara Sûresi, 2/222
2-Mâide Sûresi, 5/6;

TEBYİN
14. February 2011, 04:52 PM
Birde bunu oku Fedakar


CÜNÜPLÜK VE CENABET

Fıkıh ve ilmihal kitaplarında bu sözcükler; “Boy abdesti (gusül) almayı gerektiren durum; büyük abdestsizlik hâli; bu durumda olup da henüz gusletmemiş olan kimse” olarak tanımlanmış ve “Cinsel ilişkide bulunmuş yahut rüyada ihtilâm olmuş veya birine bakmakla ya da dokunmakla kendisinden şehvetle inzal vaki olmuş kimseye cünüp bu durumuna da cenabet denir.” şeklinde açıklamalar getirilmiştir.

Bu tanım ve açıklamalardan hareketle; meni gelmese bile cinsel ilişki kuran erkek ve kadının cünüp olacakları, erkekte meninin gelmesiyle, kadının da oynaşma, bakma, düşünme veya benzeri sebeplerle ihtilâm olmasıyla kişilerin cünüp sayılacakları, uykuda iken görülen rüya sebebiyle veya elle tatmin (mastürbasyon) sonucu meydana gelen boşalmanın cünüplüğe yol açacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerden yola çıkarak da cünübün; mescide girmesi, namaz kılması, namaz kıldırması, oruç tutması, Kur’an okuması, Kur’an’a el sürmesi, kendisine Kur’an okunması, Kâbe’yi tavaf etmesi haram sayılmıştır.

Ancak bu yasaklamalar yetmemiş, bir de cünüplüğün kötülüğü hakkında; “cünübün olduğu yere melek girmez, bastığı toprakta ot bitmez, yıkanıncaya kadar bastığı toprak, yattığı yatak ona lanet eder” gibi tehditler -hem de peygamberimize fatura edilerek- savrulmuştur.

Hâlbuki Kur’an’da üzerinde durulan cünüplük, yukarıda tanımlanan cünüplük, cenabetlik değildir. Ama zaman içerisinde kasıtlı olarak yanlış öğretilmesi sonucu cünüplük, bugün hâlâ müslümanlar arasında yanlış bilinmektedir. Bize göre böyle bir anlayış, insanları dinden, eğitimden uzak tutabilmek için uydurulmuştur ve ne acıdır ki bu ihanet yapılırken de peygamberimizin adı kullanılmıştır.

Bu yanlış bilgilendirme öyle yaygın bir hâle gelmiştir ki, “cünüp” sözcüğüne, sözlüklerde de -sanki İslam dini gelmezden evvel bu sözcük Arap dilinde yokmuş gibi- maalesef yukarıda naklettiğimiz terimsel anlam çerçevesinde karşılıklar verilmiş, dolayısıyla klasik kaynaklarda da aynı minvalde bilgiler yer almıştır:



“Cü*nup lafzının müennesi de yoktur, tesniye ve çoğulu da yoktur. Çünkü bu ke*lime, "buud ve kurb; uzaklık ve yakınlık" kelimesi gibi mastar veznindedir. Bazan bu kelimeyi hafifleterek, diye söylerler. Bu kelimeyi bu şekil*de okuyanlar da olmuştur. el-Ferrâ der ki: "Kişi cünub oldu," ifadesi cenabetten gelmektedir. Bîr şivede cünup kelimesinin, tıpkı "unk" ve "a'nâk," "tunub ve etnab" (boyun, boyunlar, çadır kazığı ve kazıklar) gibi ço*ğul yapıldığı da söylenmiştir. Tekili kastederek "cânib" diye bu kelimeyi kullanmak halinde, çoğul için "cünnab'1 tabiri kullanılır. Binici ve biniciler için "râkib ve rukkâb" demek gibi. Kelime asıl itibariyle uzaklık demektir. Âde*ta cünup, şehvetle çıkardığı su dolayısıyla namaz halinden uzaklaşmış gibi olduğundan bu ismi alır. Şair der ki:

"Beni (yanında esir bulunan) kardeşimden uzak tutarak mahrum etme! Çünkü ben, çadırlar ortasında garip kalmış bir kimseyim."

Cünub adam, yabancı adam anlamına da kullanılır. Aynı şekilde cenabet (mücanebet) erkeğin kadın ile içli dışlı olması demektir.” (KURTUBİ)

Sözcüğün esas anlamı:



“Cenb” sözcüğünün türevlerinden olan “cünüb” sözcüğü ile ilgili olarak klasik eserlerde şu bilgiler görülmektedir:

“Cenb” sözcüğü ise bir şeyin parçası, küçük-büyük bir şeyden koparılan parça” demektir. “Canip” ve “cünüp” sözcükleri “Ğariyb (çok uzak olan)” demektir. “cenebe r racülü” ifadesi “kişi onu defetti, uzaklaştırdı” demektir. Ezheri dedi ki: Salat mevzilerine yaklaşması yasaklandığı için “cünüp” denmiştir. İbni esir dedi ki: “cünüp” cima ve meninin çıkışı ile üzerine yıkanmak vacip olan kişi demektir. Cenabet, “meni” demektir. (Lisan 2/ 216-222, Tac 1/ 377, 86)



Ancak, Lisan’da zikredilen Ezheri ve İbn i Esir’e ait görüşleri kabul etme imkânı yoktur. Zira bu sözcük, Kur’an inmezden evvel de Arap dilinde mevcut olup, cünüp olarak salât mevzilerine (musallaya; eğitim öğretim ve sosyal yardım, destek yerlerine) yaklaşılması Kur’an ile yasaklanmıştır.



Cünüplük ve Kur’an:



“Cünüp” sözcüğü Kur’an’da iki ayette aynen olmak üzere, farklı türevleriyle toplam 33 kez yer alır. Sözcüğün türevlerinin hepsi de “ana maddeden uzak parça” anlamı ekseninde olup, bunların Nisa; 36, 43, Kasas; 11 ve Maide; 6 ayetlerindekileri “cünüb” kalıbında, diğerleri farklı kalıplardadır. Meselâ farklı kalıplarda olanlardan Zümer; 17, Nisa; 31, Şûra; 37, Necm; 53, Nahl; 36, Hacc; 30, Hucurat; 12, Maide; 90 ve İbrahim; 35 ayetlerindeki sözcükler, Türkçeye de aynen Arapçadaki anlamıyla girmiş olan, “uzak durma, kaçınma” anlamındaki “içtinap” formuyla yer almıştır:



İbrahim; 35: Ve hani bir zaman İbrahim; “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut”



Bu sözcüğün türevlerinden, “canip, ecnebi, cenab” formaları da aynı anlamda Türkçeleşmiş olup, “Canip”; “yan kenar”, “ecnebi”; “yurdundan kopmuş; yabancı” demektir. “Cenab” sözcüğü ise “eksikliklerden uzaklaşmış” anlamındadır ki bu sözcük başta Allah için “Cenab-ı Hakk, Cenab-ı Allah” diye kullanılmakta, bazen saygın kimselere “… cenapları” denmektedir.

Özetlersek “cünüp” sözcüğü kısaca; “uzak olan; kopuk” anlamına gelmektedir. Nisa suresinin 43. ve Maide suresinin 6. ayetleri ışığında değerlendirilecek olursa bu sözcüğün; “şehvetin kabarması, nefsin uyanması sebebiyle hayattan kopuk olan, dengesini yitirmiş, sağduyulu davranamayan” demek olduğu anlaşılmaktadır. Zira herkesin bildiği gibi, bu hâldeki insan hayattan, dünyadan kopuk olur, sağduyusunu yitirir. Nitekim böyle kişilere halk arasında “aklı bilmem nesine takılı” denir ve insanın bu duruma gelmesine sebep olan fizikî hazların tatmin aracı olan organlar için de “dini imanı olmaz” tabiri kullanılır.

Buradan anlaşılan odur ki cünüplük; meninin gelmesi ile yıkanma arasındaki hâl değil, şehvetin kabarması ile meninin inmesi arasındaki gergin hâldir.

İşte Rabbimiz, hem Nisa; 43 hem de Maide; 6 ayetlerinde, kişilerin bu gergin hâlde iken salâta çıkmamalarını öngörmüştür. Bir başka ifade ile, şehvet kabarması sebebiyle hayattan kopuk olan ve sağduyulu davranamayan insanların bu gibi sosyal faaliyetlere katılmalarını yasaklamış, gergin olanların önce nefislerini söndürmelerini, sonra da yıkanıp toplum huzuruna çıkmalarını emretmiştir. Çünkü gerginliğini atmış (orgazm olmuş) insanın zihninde artık cünüplük hâlinin yol açtığı bir dikkat toplama sorunu söz konusu olmayacak, bu kişiler sakin, anlayışlı birer birey olarak salâtın gereğini yerine getirebileceklerdir. Zaten boşalarak dinginleşmiş insanın kimseye zararı dokunmayacağından, onun toplumdan uzak tutulmasının da bir anlamı yoktur, lanetlenmeleri anlamsızdır.

kamer
14. February 2011, 05:02 PM
"GUSÜL ABDESTİ"=?
"GUSÜL"= (Arapça) Yıkanmak,
"AB"= (Farsça)Su,
"DEST"=(Farsça) El

Paylaşmak istedim...

FEDAKARADAM
14. February 2011, 05:13 PM
Birde bunu oku Fedakar


CÜNÜPLÜK VE CENABET

Fıkıh ve ilmihal kitaplarında bu sözcükler; “Boy abdesti (gusül) almayı gerektiren durum; büyük abdestsizlik hâli; bu durumda olup da henüz gusletmemiş olan kimse” olarak tanımlanmış ve “Cinsel ilişkide bulunmuş yahut rüyada ihtilâm olmuş veya birine bakmakla ya da dokunmakla kendisinden şehvetle inzal vaki olmuş kimseye cünüp bu durumuna da cenabet denir.” şeklinde açıklamalar getirilmiştir.

Bu tanım ve açıklamalardan hareketle; meni gelmese bile cinsel ilişki kuran erkek ve kadının cünüp olacakları, erkekte meninin gelmesiyle, kadının da oynaşma, bakma, düşünme veya benzeri sebeplerle ihtilâm olmasıyla kişilerin cünüp sayılacakları, uykuda iken görülen rüya sebebiyle veya elle tatmin (mastürbasyon) sonucu meydana gelen boşalmanın cünüplüğe yol açacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerden yola çıkarak da cünübün; mescide girmesi, namaz kılması, namaz kıldırması, oruç tutması, Kur’an okuması, Kur’an’a el sürmesi, kendisine Kur’an okunması, Kâbe’yi tavaf etmesi haram sayılmıştır.

Ancak bu yasaklamalar yetmemiş, bir de cünüplüğün kötülüğü hakkında; “cünübün olduğu yere melek girmez, bastığı toprakta ot bitmez, yıkanıncaya kadar bastığı toprak, yattığı yatak ona lanet eder” gibi tehditler -hem de peygamberimize fatura edilerek- savrulmuştur.

Hâlbuki Kur’an’da üzerinde durulan cünüplük, yukarıda tanımlanan cünüplük, cenabetlik değildir. Ama zaman içerisinde kasıtlı olarak yanlış öğretilmesi sonucu cünüplük, bugün hâlâ müslümanlar arasında yanlış bilinmektedir. Bize göre böyle bir anlayış, insanları dinden, eğitimden uzak tutabilmek için uydurulmuştur ve ne acıdır ki bu ihanet yapılırken de peygamberimizin adı kullanılmıştır.

Bu yanlış bilgilendirme öyle yaygın bir hâle gelmiştir ki, “cünüp” sözcüğüne, sözlüklerde de -sanki İslam dini gelmezden evvel bu sözcük Arap dilinde yokmuş gibi- maalesef yukarıda naklettiğimiz terimsel anlam çerçevesinde karşılıklar verilmiş, dolayısıyla klasik kaynaklarda da aynı minvalde bilgiler yer almıştır:



“Cü*nup lafzının müennesi de yoktur, tesniye ve çoğulu da yoktur. Çünkü bu ke*lime, "buud ve kurb; uzaklık ve yakınlık" kelimesi gibi mastar veznindedir. Bazan bu kelimeyi hafifleterek, diye söylerler. Bu kelimeyi bu şekil*de okuyanlar da olmuştur. el-Ferrâ der ki: "Kişi cünub oldu," ifadesi cenabetten gelmektedir. Bîr şivede cünup kelimesinin, tıpkı "unk" ve "a'nâk," "tunub ve etnab" (boyun, boyunlar, çadır kazığı ve kazıklar) gibi ço*ğul yapıldığı da söylenmiştir. Tekili kastederek "cânib" diye bu kelimeyi kullanmak halinde, çoğul için "cünnab'1 tabiri kullanılır. Binici ve biniciler için "râkib ve rukkâb" demek gibi. Kelime asıl itibariyle uzaklık demektir. Âde*ta cünup, şehvetle çıkardığı su dolayısıyla namaz halinden uzaklaşmış gibi olduğundan bu ismi alır. Şair der ki:

"Beni (yanında esir bulunan) kardeşimden uzak tutarak mahrum etme! Çünkü ben, çadırlar ortasında garip kalmış bir kimseyim."

Cünub adam, yabancı adam anlamına da kullanılır. Aynı şekilde cenabet (mücanebet) erkeğin kadın ile içli dışlı olması demektir.” (KURTUBİ)

Sözcüğün esas anlamı:



“Cenb” sözcüğünün türevlerinden olan “cünüb” sözcüğü ile ilgili olarak klasik eserlerde şu bilgiler görülmektedir:

“Cenb” sözcüğü ise bir şeyin parçası, küçük-büyük bir şeyden koparılan parça” demektir. “Canip” ve “cünüp” sözcükleri “Ğariyb (çok uzak olan)” demektir. “cenebe r racülü” ifadesi “kişi onu defetti, uzaklaştırdı” demektir. Ezheri dedi ki: Salat mevzilerine yaklaşması yasaklandığı için “cünüp” denmiştir. İbni esir dedi ki: “cünüp” cima ve meninin çıkışı ile üzerine yıkanmak vacip olan kişi demektir. Cenabet, “meni” demektir. (Lisan 2/ 216-222, Tac 1/ 377, 86)



Ancak, Lisan’da zikredilen Ezheri ve İbn i Esir’e ait görüşleri kabul etme imkânı yoktur. Zira bu sözcük, Kur’an inmezden evvel de Arap dilinde mevcut olup, cünüp olarak salât mevzilerine (musallaya; eğitim öğretim ve sosyal yardım, destek yerlerine) yaklaşılması Kur’an ile yasaklanmıştır.



Cünüplük ve Kur’an:



“Cünüp” sözcüğü Kur’an’da iki ayette aynen olmak üzere, farklı türevleriyle toplam 33 kez yer alır. Sözcüğün türevlerinin hepsi de “ana maddeden uzak parça” anlamı ekseninde olup, bunların Nisa; 36, 43, Kasas; 11 ve Maide; 6 ayetlerindekileri “cünüb” kalıbında, diğerleri farklı kalıplardadır. Meselâ farklı kalıplarda olanlardan Zümer; 17, Nisa; 31, Şûra; 37, Necm; 53, Nahl; 36, Hacc; 30, Hucurat; 12, Maide; 90 ve İbrahim; 35 ayetlerindeki sözcükler, Türkçeye de aynen Arapçadaki anlamıyla girmiş olan, “uzak durma, kaçınma” anlamındaki “içtinap” formuyla yer almıştır:



İbrahim; 35: Ve hani bir zaman İbrahim; “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut”



Bu sözcüğün türevlerinden, “canip, ecnebi, cenab” formaları da aynı anlamda Türkçeleşmiş olup, “Canip”; “yan kenar”, “ecnebi”; “yurdundan kopmuş; yabancı” demektir. “Cenab” sözcüğü ise “eksikliklerden uzaklaşmış” anlamındadır ki bu sözcük başta Allah için “Cenab-ı Hakk, Cenab-ı Allah” diye kullanılmakta, bazen saygın kimselere “… cenapları” denmektedir.

Özetlersek “cünüp” sözcüğü kısaca; “uzak olan; kopuk” anlamına gelmektedir. Nisa suresinin 43. ve Maide suresinin 6. ayetleri ışığında değerlendirilecek olursa bu sözcüğün; “şehvetin kabarması, nefsin uyanması sebebiyle hayattan kopuk olan, dengesini yitirmiş, sağduyulu davranamayan” demek olduğu anlaşılmaktadır. Zira herkesin bildiği gibi, bu hâldeki insan hayattan, dünyadan kopuk olur, sağduyusunu yitirir. Nitekim böyle kişilere halk arasında “aklı bilmem nesine takılı” denir ve insanın bu duruma gelmesine sebep olan fizikî hazların tatmin aracı olan organlar için de “dini imanı olmaz” tabiri kullanılır.

Buradan anlaşılan odur ki cünüplük; meninin gelmesi ile yıkanma arasındaki hâl değil, şehvetin kabarması ile meninin inmesi arasındaki gergin hâldir.

İşte Rabbimiz, hem Nisa; 43 hem de Maide; 6 ayetlerinde, kişilerin bu gergin hâlde iken salâta çıkmamalarını öngörmüştür. Bir başka ifade ile, şehvet kabarması sebebiyle hayattan kopuk olan ve sağduyulu davranamayan insanların bu gibi sosyal faaliyetlere katılmalarını yasaklamış, gergin olanların önce nefislerini söndürmelerini, sonra da yıkanıp toplum huzuruna çıkmalarını emretmiştir. Çünkü gerginliğini atmış (orgazm olmuş) insanın zihninde artık cünüplük hâlinin yol açtığı bir dikkat toplama sorunu söz konusu olmayacak, bu kişiler sakin, anlayışlı birer birey olarak salâtın gereğini yerine getirebileceklerdir. Zaten boşalarak dinginleşmiş insanın kimseye zararı dokunmayacağından, onun toplumdan uzak tutulmasının da bir anlamı yoktur, lanetlenmeleri anlamsızdır.

Peki size soralım bakalım devamlı cünüp (cenabet) gezen kişinin Allah katında nasıl cezalandırılacaktır?.

TEBYİN
14. February 2011, 05:18 PM
Önce sen CÜNÜB'ü anladınmı fedakar
Bir kez daha oku sen çünki anlamamışsın
Anlasan bu soruyu sormazdın

aşık74
14. February 2011, 06:50 PM
"Eğer siz bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorun (Nahil-43)

Zikir ehli demek, tasavvuf ve ictihad ulemasıdır.Başka da bunun izahı yoktur.



Demişsiniz ! Ne kadar da az düşünüyorsunuz ! Ne kadarda etkilenmişsiniz ata lar dininden !!

Allah rızası için bir ayetin öncesi ve sonrasına bakın,ondan sonra bu kadar büyük konuşun !!

Beraber bakalım isterseniz ;

NAHL 43-Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.

diyor ayet de...

Ama ayetin başına dikkat ederseniz , orada peygamber ler gönderdiğini söylüyor rabbimiz.

Orada; kafanıza takılan soruları sorun demiyor.!!! Dikkat edin ! Kuru inat size fayda vermez !!

Denilen şu ; daha önce gelen peygamberleri sorun daha öncekilere diyor !!!

Enbiya 4-9 :

4-(Peygamber) dedi ki: "Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir; O, herşeyi işitendir, bilendir"

5-(Onlar): "Bunlar bir takım karışık rüyalar; yok onu kendisi uydurdu; yok o bir şairdir; öyle değilse, önceki peygamberlerin gönderdikleri gibi, bize bir mucize getirsin!" derler.

6-Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir belde halkı iman etmedi. Şimdi bunlar mı iman edecekler?

7-Senden önce de Biz, sadece kendilerine vahiy gönderdiğimiz birtakım erkekler gönderdik; bilmiyorsanız, haydi bilgisi olanlara sorun!

8-Biz onları yemek yemez bir ceset yapmadık; ölümsüz de değildiler.

9-Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri helak ettik.

Burada da aynı durum söz konusu. Müşrik ler daha önceki elçilere inanmıyorlar.

Rabbimiz de bu inançsızlıklarına karşı , daha öncekilere sorun diyor...

NOT: ilim sahipleri = bilenler , görenler

hiiic
14. February 2011, 08:39 PM
ha fedakara konuşmuşsun ha taşa konuşmuşsun...

hani bir rivayet analatırlar,, peygamber mihraba çıkarken ODUN ağlamış ODUN..
O odun ağlarken bunun arap versiyonları gülüyordu. Putlarım da putlarım, alimlerim de alimlerim, atalarım da atalarım diyordu. peygamberle çekişiyordu, üstelik vahyede kulak tıkamıştı.
İşte bu fedakarın fazla bir farkı varmı? vahye tıkamış kulağı bağırıyor..

gidin oduna taşa anlatın, oturur ağlar halinize, bu gene bişi anlamaz :)
kuranda okuyoruz arkadaşlar bunun hakkında, üzerine varsa da bir varmasanda aynı değişir mi? aynı şeyleri tekrar tekrar konu behis ediyor, eski yazılanları bir yere kaydetmek sonra tekrar tekrar buna yapıştırmak lazım.

siz dediğim gibi gidin taşa, mermere, oduna felan konuşun,, anlar sizi.

FEDAKARADAM
14. February 2011, 09:24 PM
ha fedakara konuşmuşsun ha taşa konuşmuşsun...

hani bir rivayet analatırlar,, peygamber mihraba çıkarken ODUN ağlamış ODUN..
O odun ağlarken bunun arap versiyonları gülüyordu. Putlarım da putlarım, alimlerim de alimlerim, atalarım da atalarım diyordu. peygamberle çekişiyordu, üstelik vahyede kulak tıkamıştı.
İşte bu fedakarın fazla bir farkı varmı? vahye tıkamış kulağı bağırıyor..

gidin oduna taşa anlatın, oturur ağlar halinize, bu gene bişi anlamaz :)
kuranda okuyoruz arkadaşlar bunun hakkında, üzerine varsa da bir varmasanda aynı değişir mi? aynı şeyleri tekrar tekrar konu behis ediyor, eski yazılanları bir yere kaydetmek sonra tekrar tekrar buna yapıştırmak lazım.

siz dediğim gibi gidin taşa, mermere, oduna felan konuşun,, anlar sizi.

O odunları alın başınıza çalın.Asıl siz İslam'ı yozlaştırdınız.Onu hep yüzeysel yaptınız.Kendi görüşünüzü din kabul ettiniz.Sağlam kaynaklarınız hiç yok.Kur'an'ı sizden çok çok daha iyi anlayan biziz.Daha namazı bile inkar eden güruhun İslam'da yeri yoktur... Sizler İslam fıkhı nedir onu bile bilmiyorsunuz.Sizinle neyi paylaşacağız ki...

aşık74
15. February 2011, 01:47 AM
O odunları alın başınıza çalın.Asıl siz İslam'ı yozlaştırdınız.Onu hep yüzeysel yaptınız.Kendi görüşünüzü din kabul ettiniz.Sağlam kaynaklarınız hiç yok.Kur'an'ı sizden çok çok daha iyi anlayan biziz.Daha namazı bile inkar eden güruhun İslam'da yeri yoktur... Sizler İslam fıkhı nedir onu bile bilmiyorsunuz.Sizinle neyi paylaşacağız ki...


Haydaaaa .... Güzel kardeşim\abim (kaç yaşındasınız bilmiyorum)

Sağlam kaynaklarınız yok diyorsun..Hiç görmezmisin benim ve diğer yazan arkadaşların kuran dan başka birşeyi kaynak almadıklarını ????

Yapma gözünü seveyim, gel tövbe et atalarının dinine. Dön rabbine ...

Rabbimiz çok affedendir..

Namaz kılmakla islam olmaz güzel kardeşim..

Namazı zerdüştler de kılıyor, musevilerde kılıyor,hristiyanlarda kılıyor..

İslam olmak demek ŞİRK siz inanmak demek...Bırakalım beşerin sözünü !!

Reset leyelim beyinlerimizi... Yapalım salaat ımızı hakkını vererek :)

Sizinle neyi paylaşacağız demişsiniz,ama farkındaysanız kaç gündür yazıp çiziyoruz bakın :)

Güzel gidiyo,sizde kurtuluşa ulaşma(kurana dönme) belirtileri görüyorum,paylaşıma devam...

TEBYİN
15. February 2011, 11:06 AM
Burada bir tefeci yaşıyor
Kaç ocak yıkmıştır ve kaç kişinin emdiği sütü burnundan getirmiştir, sorsan kendi bile bilmez.
Gel gör ki, her vakit caminin ilk safında yer alır ve bir caminin ihtiyacı varsa ilk o koşar.
Eğer din, insanı alçaltıp duvarları yükseltmekse, ben o dini istemem, uzak kalsın.
Oysa din İNSANI İNSAN kılmak için gönderilmemiş miydi?
Bu nasıl bir din ki insanı sürüngenleştirirken, taş betonları devasalaştırıyor?

FEDAKARADAM
17. February 2011, 02:46 PM
Namazı Kur'an'da yok sayarak nice cahil gençleri namazdan soğuttunuz.Bilmeyen de "Kur'an'da namaz yokmuş,emeklerim boşa gitti" diyerek namazlarını terkeden kimselerin vebalini çekeceksiniz.Tıpkı hırıstiyanların sadece dua edip Allah'a şükretmeleri gibi siz de onu yapmaya ,yaptırmaya çalışıyorsunuz. Unutmayınız ki kafirle müslüman arasındaki terk fark namazdır.Namaz kılmayanın imanından şüphe edilir.Hele de namazı inkar etmek insanı kesinlikle dinden çıkarır.Bunun lamı cimi olmaz, aklınızı başınız alın ve kimseyi de aldatmaya çalışmayın.İstiyorsunuz ki gelecek nesil namazsız abdestsiz olsun.Sizin müslümanlığınız sizin olsun.Milleti namazdan soğutmayın.Kuru müslümanlık sizin işinizdir.Yerinde saymaya devam edin siz...

TEBYİN
17. February 2011, 03:16 PM
http://www.teblig.net/index.php?topic=4091.0

Bu topikteki viedeoyu iyi izle fedakar
Bak bakim muslüman ile kafir arasındaki fark gerçekten namaz mı?

Derin Düşünce
17. February 2011, 03:29 PM
Namazı Kur'an'da yok sayarak nice cahil gençleri namazdan soğuttunuz.Bilmeyen de "Kur'an'da namaz yokmuş,emeklerim boşa gitti" diyerek namazlarını terkeden kimselerin vebalini çekeceksiniz.Tıpkı hırıstiyanların sadece dua edip Allah'a şükretmeleri gibi siz de onu yapmaya ,yaptırmaya çalışıyorsunuz. Unutmayınız ki kafirle müslüman arasındaki terk fark namazdır.Namaz kılmayanın imanından şüphe edilir.Hele de namazı inkar etmek insanı kesinlikle dinden çıkarır.Bunun lamı cimi olmaz, aklınızı başınız alın ve kimseyi de aldatmaya çalışmayın.İstiyorsunuz ki gelecek nesil namazsız abdestsiz olsun.Sizin müslümanlığınız sizin olsun.Milleti namazdan soğutmayın.Kuru müslümanlık sizin işinizdir.Yerinde saymaya devam edin siz...

Aziz kardesim, yazılarından ve savunmalarından senin icindeki Allah ve Resul sevgisini gormemek ahmaklık olur. Ancak herkes hata yapabilir. Bende, sende, oda, alimlerde, seyhlerde, kutuplarda, mezhep imamlarıda... Tarih bunun kanıtları ile doludur. Namazı inkar da ne demek. Yok boyle bir inkar. Bizim itirazımızın ozu; Salat kavramının, sadece namaz manasıyla acıklanarak, kısırlastırılmasıdır. Namaz kavramanında rituelist bir hareketler zinciri haline getirilip asıl ruhundan ve maneviyatından uzaklastırılmıs olması, icinin bosaltılmasınadır. Yoksa bizlerin salatı, bizlerin zekatı, bizlerin ameli, sadece Alemlerin rabbi olan Allah icindir. Gayret bu yondedir. Amac budur.

Selam ve dua

TEBYİN
19. February 2011, 06:04 PM
Zaten her sıkıntının başı, SALAT kavramının karmaşasından zuhur ediyor.
Müfessirler ve muhaddisler hep beyinlerindeki bilgi kirliliğini yıkayacak deliller aramışlar ayetlerde.
Oysa, Kur'an bize.. SIFIR BEYİN İLE anlamaya çalışmamız gerektiğini söyler. FESTEİZ BİLLAH diyerek Kur'an okumaya başlamamızın sebebi de budur

Barış
19. February 2011, 07:59 PM
Evet, aklımızdakileri bulmaya çalışmak değil de, orada ne yazdığını anlamak ve yazılana teslim olmak gerek.

aşık74
20. February 2011, 01:46 AM
Namaz kılmayanın imanından şüphe edilir.Hele de namazı inkar etmek insanı kesinlikle dinden çıkarır.Bunun lamı cimi olmaz, aklınızı başınız alın ve kimseyi de aldatmaya çalışmayın.


Selamlar. Bnce namaz kılmayanın imanından şüphe edilmez. Neden derseniz ?

İman = inanmak demekse eğer, şu aşağıda yazdıklarımın tersini !!! yapanın imanından şüphe edilir kardeşim...

1- YALNIZ ALLAH´A KULLUK EDERLER

2- SADECE ALLAH´TAN KORKARLAR

3- ALLAH´IN SINIRLARINI KORURLAR

4- ALLAH´I HERŞEYİN ÜZERİNDE TUTARLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

5- ALLAH´A ŞÜKREDERLER

6- SADECE ALLAH´A GÜVENİRLER

7- YARATIKLARI İLE ALLAH´I DENK TUTMAZLAR

8- ALLAH´A KARŞI ACİZLİKLERİNİ BİLİRLER

9- DAİMA ALLAH’I ANARLAR

10- ALLAH´A TESLİM OLMUŞLARDIR !!!!!!!!!!!!!

11- HER ŞEYİN ALLAH´ TAN GELDIĞİNİ UNUTMAZLAR

12- SAMİMİ VE HALİSTİRLER

13- GAYBA İMAN EDERLER

14- HURAFELERE İNANMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

15- DOSTLARINI KUR´AN´A GÖRE SEÇERLER

16- DAİMA İNANALARLA BİRLİKTEDİRLER

17- AYRILIĞA DÜŞMEZLER

18- DAİMA SABREDERLER

19- DÜŞÜNÜRLER VE AKLEDERLER !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

20- İYİLİĞİ ANLATMAK İÇİN GAYRET EDERLER

21- HAKKI SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZLER !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

22- BİLENLERE DANIŞIRLAR

23- SİSTEMATİK DAVRANİRLAR

24- OLAYLARDAN ETKİLENMEZLER

25- AYETLER HAKKINDA TARTIŞMAZLAR

26- HAKK´A UYARLAR

27- KARARLI TUTUM İZLERLER

28- GEREKİRSE HİCRET EDERLER

29- NANKÖRLÜK ETMEZLER

30- ATALARINA KÖRÜ KÖRÜNE UYMAZLAR!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

31- BİLMEDİKLERİ ŞEYLER HAKKINDA TARTIŞMAZLAR

32- TAHMİNLERLE HAREKET ETMEZLER

33- SALAAT LARINI GEREĞİ GİBİ YAPARLAR !!!!!!!!!

34- KUR´AN OKUDUKÇA İMANLARI ARTAR

35- DÜNYAYA BAĞLANMAZLAR

36- BÜYÜKLÜK TASLAMAZLAR

37- ZORLUKLARA KATLANIRLAR

38- ALLAH´IN YARDIM EDECEĞİNİ BİLİRLER

39- İYİLİĞİ EMREDER, KÖTÜLÜĞÜ ENGELLERLER

40- KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE KARŞILIK VERİRLER

41- GÜVENİLİR İNSANLARDIR

42- ZEKAT VERİRLER

43- İYİLİK YAPMAKTAN ZEVK ALIRLAR

44- İNANALAR TARAFINDAN TANINIRLAR

45- İYİLİĞİ KARŞILIK BEKLEMEDEN YAPARLAR

46- HOŞGÖRÜLÜ VE BAĞIŞLAYICIDIRLAR

47- BASKICI DEĞİLLERDİR

48- ADALETTEN TAVİZ VERMEZLER

49- KADINLARIN EZİLMESİNE GÖZ YUMMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

50- MERHAMETLİ VE YUMŞAK HUYLUDURLAR

51- SÖZLERİNE SADIKTIRLAR

52- İNSANLARA ESENLİK TEMENNİ EDERLER

53- İFTİRADAN KAÇINIRLAR

54- BOŞ ŞEYLERDEN YÜZ ÇEVİRİRLER

55- ŞAHİTLİKLERİNİ GİZLEMEZ, DÜRÜSTÇE YAPARLAR

56- İFFETLİ DAVRANIRLAR

57- EMANETİ KORUR, EHLİNE TESLİM EDERLER

58- KİMSENİN HAKKINI YEMEZLER

59- ALAYCI TAVIR TAKINMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

60- SUÇLULARA ARKA ÇIKMAZLAR

61- HER DURUMDA FEDAKARLIK EDERLER

62- ELLERİNDEKİNİ İSRAF ETMEZLER

63- ÜMİTSİZLİĞE DÜŞMEZLER

64- CESUR DAVRANIRLAR

65- İNANALARLA EVLENİRLER

66- TEMİZLENME KONUSUNDA HASSASTIRLAR

67- HATALARINDA DİRENMEZ, KISA SÜREDE DÜZELTİRLER

68- DİNDE AŞIRILIĞA GÖZ YUMMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

69- KISKANÇLIK ETMEZLER

70- ALLAH´I ANARAK HUZUR BULURLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

71- ARA DÜZELTMEYE GAYRET EDERLER

72- HAYIRLARDA ÖNDE OLMAYA ÇALIŞIRLAR

73- EDEPLİ DAVRANMAYA DİKKAT EDERLER

74- GECELERİ İBADETLE DEĞERLENDİRİRLER

75- BEDENLERİNE EZİYET VERMEZLER

76- ANNE VE BABALARINA İYİ DAVRANIRLAR

77- İMKANLARINI KULLANIR, CİMRİLİK ETMEZLER

78- ESTETİK VE SANATA DEĞER VERİRLER

79- ŞEYTANIN ÜZERLERİNDE KALICI TESİRİ YOKTUR

80- ARKADAN KONUŞMAZ, KUSUR ARAMAZLAR

81- YALANCILIKLA SUÇLANIRLAR

82- ALAYA ALINIRLAR

83- SUÇLU SAYILIRLAR

84- BASKI VE ZULÜM GÖRÜRLER

selamlar...

hiiic
20. February 2011, 10:59 AM
yanılıyorsun aşık74...
SEN BU KADAR DİN ALİMİNDEN DAHA MI ÇOK BİLİYORSUN!!?!!

http://habercininyeri.files.wordpress.com/2010/06/kibrisi-papa.jpg?w=363

namaz dedik mi namaz. başka bişiye gerek yok.
kıl beşi kurtar başı
kıl beşi bitir işi

başka bişiye gerek yok, alimler öyle diyor..

TEBYİN
20. February 2011, 11:58 AM
Selamlar. Bnce namaz kılmayanın imanından şüphe edilmez. Neden derseniz ?

İman = inanmak demekse eğer, şu aşağıda yazdıklarımın tersini !!! yapanın imanından şüphe edilir kardeşim...

1- YALNIZ ALLAH´A KULLUK EDERLER

2- SADECE ALLAH´TAN KORKARLAR

3- ALLAH´IN SINIRLARINI KORURLAR

4- ALLAH´I HERŞEYİN ÜZERİNDE TUTARLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

5- ALLAH´A ŞÜKREDERLER

6- SADECE ALLAH´A GÜVENİRLER

7- YARATIKLARI İLE ALLAH´I DENK TUTMAZLAR

8- ALLAH´A KARŞI ACİZLİKLERİNİ BİLİRLER

9- DAİMA ALLAH’I ANARLAR

10- ALLAH´A TESLİM OLMUŞLARDIR !!!!!!!!!!!!!

11- HER ŞEYİN ALLAH´ TAN GELDIĞİNİ UNUTMAZLAR

12- SAMİMİ VE HALİSTİRLER

13- GAYBA İMAN EDERLER

14- HURAFELERE İNANMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

15- DOSTLARINI KUR´AN´A GÖRE SEÇERLER

16- DAİMA İNANALARLA BİRLİKTEDİRLER

17- AYRILIĞA DÜŞMEZLER

18- DAİMA SABREDERLER

19- DÜŞÜNÜRLER VE AKLEDERLER !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

20- İYİLİĞİ ANLATMAK İÇİN GAYRET EDERLER

21- HAKKI SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZLER !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

22- BİLENLERE DANIŞIRLAR

23- SİSTEMATİK DAVRANİRLAR

24- OLAYLARDAN ETKİLENMEZLER

25- AYETLER HAKKINDA TARTIŞMAZLAR

26- HAKK´A UYARLAR

27- KARARLI TUTUM İZLERLER

28- GEREKİRSE HİCRET EDERLER

29- NANKÖRLÜK ETMEZLER

30- ATALARINA KÖRÜ KÖRÜNE UYMAZLAR!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

31- BİLMEDİKLERİ ŞEYLER HAKKINDA TARTIŞMAZLAR

32- TAHMİNLERLE HAREKET ETMEZLER

33- SALAAT LARINI GEREĞİ GİBİ YAPARLAR !!!!!!!!!

34- KUR´AN OKUDUKÇA İMANLARI ARTAR

35- DÜNYAYA BAĞLANMAZLAR

36- BÜYÜKLÜK TASLAMAZLAR

37- ZORLUKLARA KATLANIRLAR

38- ALLAH´IN YARDIM EDECEĞİNİ BİLİRLER

39- İYİLİĞİ EMREDER, KÖTÜLÜĞÜ ENGELLERLER

40- KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE KARŞILIK VERİRLER

41- GÜVENİLİR İNSANLARDIR

42- ZEKAT VERİRLER

43- İYİLİK YAPMAKTAN ZEVK ALIRLAR

44- İNANALAR TARAFINDAN TANINIRLAR

45- İYİLİĞİ KARŞILIK BEKLEMEDEN YAPARLAR

46- HOŞGÖRÜLÜ VE BAĞIŞLAYICIDIRLAR

47- BASKICI DEĞİLLERDİR

48- ADALETTEN TAVİZ VERMEZLER

49- KADINLARIN EZİLMESİNE GÖZ YUMMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

50- MERHAMETLİ VE YUMŞAK HUYLUDURLAR

51- SÖZLERİNE SADIKTIRLAR

52- İNSANLARA ESENLİK TEMENNİ EDERLER

53- İFTİRADAN KAÇINIRLAR

54- BOŞ ŞEYLERDEN YÜZ ÇEVİRİRLER

55- ŞAHİTLİKLERİNİ GİZLEMEZ, DÜRÜSTÇE YAPARLAR

56- İFFETLİ DAVRANIRLAR

57- EMANETİ KORUR, EHLİNE TESLİM EDERLER

58- KİMSENİN HAKKINI YEMEZLER

59- ALAYCI TAVIR TAKINMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

60- SUÇLULARA ARKA ÇIKMAZLAR

61- HER DURUMDA FEDAKARLIK EDERLER

62- ELLERİNDEKİNİ İSRAF ETMEZLER

63- ÜMİTSİZLİĞE DÜŞMEZLER

64- CESUR DAVRANIRLAR

65- İNANALARLA EVLENİRLER

66- TEMİZLENME KONUSUNDA HASSASTIRLAR

67- HATALARINDA DİRENMEZ, KISA SÜREDE DÜZELTİRLER

68- DİNDE AŞIRILIĞA GÖZ YUMMAZLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

69- KISKANÇLIK ETMEZLER

70- ALLAH´I ANARAK HUZUR BULURLAR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

71- ARA DÜZELTMEYE GAYRET EDERLER

72- HAYIRLARDA ÖNDE OLMAYA ÇALIŞIRLAR

73- EDEPLİ DAVRANMAYA DİKKAT EDERLER

74- GECELERİ İBADETLE DEĞERLENDİRİRLER

75- BEDENLERİNE EZİYET VERMEZLER

76- ANNE VE BABALARINA İYİ DAVRANIRLAR

77- İMKANLARINI KULLANIR, CİMRİLİK ETMEZLER

78- ESTETİK VE SANATA DEĞER VERİRLER

79- ŞEYTANIN ÜZERLERİNDE KALICI TESİRİ YOKTUR

80- ARKADAN KONUŞMAZ, KUSUR ARAMAZLAR

81- YALANCILIKLA SUÇLANIRLAR

82- ALAYA ALINIRLAR

83- SUÇLU SAYILIRLAR

84- BASKI VE ZULÜM GÖRÜRLER

selamlar...

Bu maddeleri levha levha her ilin giriş çıkışına asmalı

FEDAKARADAM
20. February 2011, 02:37 PM
http://www.teblig.net/index.php?topic=4091.0

Bu topikteki viedeoyu iyi izle fedakar
Bak bakim muslüman ile kafir arasındaki fark gerçekten namaz mı?

Oncelikle böyle namaz olmaz.Neyi ve kimlerin ibadetini temsil ettiği de beli değil.Bir kere secde ve rüku olmadığına göre bu bir oyun ve tezgahtır.Kimse kimseyi aldatmasın, biz müslümanlar böyle asla namaz kılmayız.Bu namaz şekli hangi gruplara ait olduğu bilinmiyor.

"SALAT" KELİMESİ SİZİN GİBİ TERCÜME EDİLECEKSE VAY BU MÜSLÜMANLARIN HALİNE!.YAKIN GELECEKTE NESİLLERİMİZ BİNAMAZ OLARAK KARŞIMIZA ÇIKACAKTIR.BİZ MÜSLÜMANLAR SÜNNET ÜZERİNE NAMAZLARIMIZI KILARIZ.SİZ KILMAZSANIZ KILMAYIN YARIN RUZ-İ MAHŞERDE "SEN NAMAZ KILAR MIYDIN?" DEYİNCE, "SADECE SENİ TANZİM ETTİK DUA ETTİK Mİ DİYECEKSİNİZ?.SİZİNLE ASLA BU İSLAMİYET BİR ARPA BOYU YOL KATEDEMEYRCEKTİR.BUNU DA KAFANIZA KAZIYIN.BİZLER ATALARIMIZDAN DEĞİL HADİS-İ ŞERİFLERİN IŞIĞI ALTINDA NAMAZ KILARIZ GERİSİ FASOFİSODUR...İŞTE SİZE GÖRE AYETLER, BUNU İYİ OKUYUP ANLAYIN....BAKIN BAKALIM NAMAZ KILMAYANLARIN HALİNE...

MÜDDESİR SURESİ

41- Suçlu-günahkarları;

42- 'Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?'



43- Onlar: 'Biz namaz kılanlardan değildik' dediler.


44- 'Yoksula yedirmezdik.'



45- '(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.'



46- 'Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.'


47- 'Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı.'


48- Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.



49- Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?

Şimdi, bütün bu ayetilerin mealinde o cehenneme atılan kimseler namaz yüzünden mi yoksa dua yüzünden mi ateşe giriyormuş.İşte sizin gibilerin hakkettkleri "SAKAR" cehennemini boylayacaksınız.Ondan kaçış yoktur.Salet kelimesinin ayetlerin akışı ve maksadına göre anlamalrı değişmektedir.Bilhassa en çok namaz anlamında kullanılır.Bu gerçekleri sizin gizlemeniz sizie birşrey kazandırmaz.

Tavsiyem odur ki sizler büyük bir isyan içinde olduğunuzdan dolayı, bundan vazgeçmeniz ve derhal Allah'a tevbe edip namaza başlamanızdır.

Miralay
20. February 2011, 03:51 PM
Selam fedakaradam kardeşim
Mavi yazanlar bana aittir.

Oncelikle böyle namaz olmaz.Neyi ve kimlerin ibadetini temsil ettiği de beli değil.Bir kere secde ve rüku olmadığına göre bu bir oyun ve tezgahtır.Kimse kimseyi aldatmasın, biz müslümanlar böyle asla namaz kılmayız.Bu namaz şekli hangi gruplara ait olduğu bilinmiyor.
yahudiler bu şekilde namaz kılıyorlar. Dikkat ettiyseniz tevrattan ayetler okuyarak kıyamda duruyor ve secde ediyor

"SALAT" KELİMESİ SİZİN GİBİ TERCÜME EDİLECEKSE VAY BU MÜSLÜMANLARIN HALİNE!.YAKIN GELECEKTE NESİLLERİMİZ BİNAMAZ OLARAK KARŞIMIZA ÇIKACAKTIR.BİZ MÜSLÜMANLAR SÜNNET ÜZERİNE NAMAZLARIMIZI KILARIZ.SİZ KILMAZSANIZ KILMAYIN YARIN RUZ-İ MAHŞERDE "SEN NAMAZ KILAR MIYDIN?" DEYİNCE, "SADECE SENİ TANZİM ETTİK DUA ETTİK Mİ DİYECEKSİNİZ?.SİZİNLE ASLA BU İSLAMİYET BİR ARPA BOYU YOL KATEDEMEYRCEKTİR.BUNU DA KAFANIZA KAZIYIN.BİZLER ATALARIMIZDAN DEĞİL HADİS-İ ŞERİFLERİN IŞIĞI ALTINDA NAMAZ KILARIZ GERİSİ FASOFİSODUR...

Hangi hadiste namaz tarifi vardır? Kaynak verir misiniz? Tabii siyer diye yazılan mecmuaları saymazsanız...

İŞTE SİZE GÖRE AYETLER, BUNU İYİ OKUYUP ANLAYIN....BAKIN BAKALIM NAMAZ KILMAYANLARIN HALİNE...

MÜDDESİR SURESİ


[B]Mücrimin den "suçlu-günahkar" tabirini çıkarmanız ilginç. Mücrim Kur'anda genel olarak kafirleri ifade eder

42- 'Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?'



43- Onlar: 'Biz namaz kılanlardan değildik' dediler.
"Biz "yusallinden" değildik." İfadesini namaz olarak anlamanız da ilginç. Özellikle 44.ayet "salat" kelimesime ışık tutmuyor mu sizce?

44-45-46 ayetler "mücrimleri" tarif etmiyor mu?

44- 'Yoksula yedirmezdik.'



45- '(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.'



46- 'Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.'


47- 'Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı.'


48- Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.



49- Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?

[B]49.AYET TE MÜCRİMLERİ ANLAT MIYOR MU?

Şimdi, bütün bu ayetilerin mealinde o cehenneme atılan kimseler namaz yüzünden mi yoksa dua yüzünden mi ateşe giriyormuş.

Neden ateşe girdikleri yukarıdaki ayetlerde açık seçik bildirilmiş. Yani namazla duayla ilgisi yok. Mücrim olmakla; yani özellikle yoksula yedirmemek,din gününü yalanlamak. Ne kadar manidar değil mi?

İşte sizin gibilerin hakkettkleri "SAKAR" cehennemini boylayacaksınız.Ondan kaçış yoktur.

Salet kelimesinin ayetlerin akışı ve maksadına göre anlamalrı değişmektedir.Bu çok doğru. O zaman ne olacakmış? Her "salat" gördüğümüz yere namazı yapıştırmayacak mışız. Değil mi?

Bilhassa en çok namaz anlamında kullanılır.Bu gerçekleri sizin gizlemeniz sizie birşrey kazandırmaz.En çok namaz olarak kullanımı ifadeniz yanlıştır. Yukarıda yazdığınız gibi salata ayetin akışına göre anlam verirseniz herşey ortaya çıkar.

Tavsiyem odur ki sizler büyük bir isyan içinde olduğunuzdan dolayı, bundan vazgeçmeniz ve derhal Allah'a tevbe edip namaza başlamanızdır.Merak etmeyin; aramızda huşu içerisinde namaz kılan kardeşlerimiz de mevcuttur. Hiçbirimiz tamamen namaza karşı değiliz. Sadece:
Salat=Namaz kavramına karşıyız.
Namaz salatın şubelerinden sadece bir tanesidir.
Bizim derdimiz; namaza aşırı önem verilerek, salatın ikame edilmemesidir. Cenabı Allah'ın Kur'anda önemle bahsettiği nokta "SALAT" tır.Onu da namaz kılanlar da dahil,her müslüman ikame etmiyor. Salat boş geçiliyor. Sadece namazla "BORÇ ÖDENMİŞ" kabul ediliyor. Namazı bitiren müslüman kardeşlerimiz, asıl emir olan salatı yerine getirmeden camiden ayrılıyorlar. Bir namaz 10-15 dakika sürerken; salat saatlerce sürebilir.

Selametle inşaAllah

FEDAKARADAM
20. February 2011, 04:22 PM
selam fedakaradam kardeşim
mavi yazanlar bana aittir.



Selametle inşaallah


Saatlerce süren bu salat size göre nedir nasıldır?.Anlatın anlayalım...Kilise ibadeti gibi bir şey mi yoksa?

Miralay
20. February 2011, 04:30 PM
Yanlış oldu. Aşağıda açıklamasını yaptım.

Miralay
20. February 2011, 04:38 PM
SALAT; Vahye kulağını,gönlünü,imanını vermektir.
SALAT; Vahye sırtını değil,yüzünü dönmektir.
SALAT; Kur'anı okumak,öğrenmek,anlamak,idrak etmek,tefekkür etmek ve başkalarının da bunları yaşamasına katkıda bulunmaktır.
SALAT; Rabbimizin bize rehber olarak indirdiği Kur'anı kayıtsız şartsız yaşamaktır.
SALAT; Günde 3-5 vakit değil;her an Allah'ın huzurunda olduğunun bilincinde olmaktır.
SALAT; Elini taşın altına sokmaktır.
SALAT; Sorunların çözümü için, sırtına yükün yüklenmesi için hazır ve de nazır beklemektir.
SALAT; Yeryüzünü fesada uğratmamak; tam aksine yeryüzünü ıslah etmektir.
SALAT; Yoksulu,yetimi,yolda kalmışı ve akrabayı gözetmektir.
SALAT; Zengin-fakir ayrımını ortadan kaldıracak;gelir dağılımındaki eşitsizliği dengeleyecek faaliyetlerde bulunmaktır. (Zekat)
SALAT; İşsize iş bulmak,hastanın şifa bulmasına,dertlinin deva bulmasına,çaresize çare bulmaya vesile olmaktır.
SALAT: Kendini ve çevreni,gerek imanen,gerek zihnen,gerek se bedenen temiz tutmaktır.
SALAT; Ahde vefa göstermektir. Sözünde sadık kalmaktır.
SALAT; Allah'ı,Dini,Kur'anı insanlara en güzel şekilde anlatarak; insanların kalbini İslam'a karşı yumuşatmaktır. (Kıraat)
SALAT; Şirke,küfre karşı dik durmaktır. (Kıyam)
SALAT; Toplumun sorunlarını çözüme ulaştırmak için çabalamak,cehdü gayret etmektir.
SALAT; Tevazudur (Rukü)
SALAT; Teslimiyettir. (Secde)
SALAT; Duadır,davettir.
SALAT; Allah'ı tesbih edip,yüceliğini kabul etmektir.
SALAT; Allah yolunda fisebilillah cehdü,gayret sarfederken uğradığın hakaretlere,ve tekfir suçlamalarına karşı; azmini yitirmemektir. "SALLA GİTSİN" demektir.("SALLİ" fesalli lirabbike venhar- Yani "Rabbin için dayan,göğsünü geniş tut,dik dur,salla gitsin)
.
.
.
ve aklınıza gelebilecek her türlü salihatı işlemektir.

Selametle

TEBYİN
20. February 2011, 05:31 PM
41- Suçlu-günahkarları;

42- 'Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?'



43- Onlar: 'Biz namaz kılanlardan değildik' dediler.


44- 'Yoksula yedirmezdik.'

Fedakar
Bu dizimde sence bir çelişki yok mu?
Hangi ayette NAMAZ KILMAYAN SUÇLUDUR VE CEHENNEME GİDER diyor.
Cehenneme götüren ameliyeleri anlatan ayetlere bir bak bakalım, bu dizim senin kafana yatacak mı?

Derin Düşünce
20. February 2011, 06:47 PM
Saatlerce suren bu salat size gore nedir nasildir?.Anlatin anlayalim...Kilise ibadeti gibi bir sey mi yoksa?

Sevgili kardesim, sorunda buradan kaynaklaniyor. Ne sorunu dersen az okumani isteyecegim sabirla. 2 post atarak konuyu isleyecegim. Tum konustugumuz meseleler haram ve helal dairesi icinde gidip gelmekte... Bu nedemek?

Haram/Günah kavramlari, vahyin inisiyle birlikte neredeyse Allah ile Kul arasinda savas yasananbir alana donusturulmus vaziyette maalesef. Ahbarindan, Ruhbanina, imamindan, kutuplarina, allamelerinden, ululararina, ve diger dinlerin yucelerine kadar bu kelime uzerinden yola cikarak, resmen yaratan Rab ile otorite savasina tutusmus durumda bu yuceler. Bunun malum ve mutlak sebebleri ise;
1-Allahi yeterince taniyamamak,
2-Dinin sahibinin Allah oldugunu goz ardi etmek
3-İlahliga ozenmek
4-Vitamin eksikligi (B12)
Hepsinin tedaviside Kurandir.
İslam dininin bu genis ve serbest alani icine sindirimeyen, yetkilerininin ve yuceliginin tasdiklerinin nereden geldigini bilemedim bu yucelik tayfasi, Son Nebi Hz. muhammedin olumunden sonra haram uretmeye bir koyuldular ki dillere destan. Oysa Haram kilma yetkisi hepimizin bildigi uzere sadece Allahin yetkisindedir. Bak sana guzel bir ornek vereyim;

Enam 151 diyorki: De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kildigini bildireyim:

1- Ona hicbir seyi ortak kosmayin,
2- Ana-babaya iyilik edin,
3- Fakirlik korkusuyla cocuklarinizi oldurmeyin -sizin de onlarin da rizkini biz veririz-;
4- kotuluklerin acigina da gizlisine de yaklasmayin
5- ve Allahin yasakladigi cana haksiz yere kiymayin! İste bunlar Allah'in size emrettikleridir. Umulur ki dusunup anlarsiniz

ve En’am 152 diyorki:


1- Yetimin malina yaklasmayin; yalniz erginlik cagina erisinceye kadar en guzel bicimde
2- Olcu ve tartiyi tam adaletle yapin. Biz kimseye gucunun yettiginden fazlasini teklif etmeyiz.
3- Soylediginiz zaman da, yakininiz da olsa adil olun ve Allah'a verdiginiz sozu tutun. Ogut alip dusunesiniz diye Allah bunlari size emretmistir

Enam 153. ayette de “iste benim dosdogru yolum budur” deyip noktayi koyuyor yuce Allah.

Tabi haramlar bunlarla sinirli mi? Elbette oyle degil. Kuranda bunlarin haricinde de haramlarin oldugunu hepimiz biliyoruz. Yukaridaki iki ayet sadece bu konuya bir ornektir. Peki neye ornektir; Allah haram kiliyor Nebi ise haram kilinanlari bildiriyor. Haram kilan Nebi degil… Bak simdi sana baska bir ornek verecegim;

Tahrim-1) Ey Peygamber! Eslerinin rizasini arayarak Allah'in sana helal kildigi seyi nicin sen kendine haram ediyorsun? Allah cok bagislayan cok esirgeyendir.

İsin gene aci tarafi ne biliyormusun. Cogunluk bu haram koyma isini maalesef peygambere maletme acziyetinde bulunuyor. Oysa peygamberin bile HARAM belirleme yetkisi yok. Olsaydi su yukaridaki ayet iner miydi? O zaman burada bir sorun var… Bir yerde bir yanlis yapiliyor… Bir suru tali kaynaktan faydalanirak haramlar helaller yeniden belirleniyor… Birilerinin Allah resulunu buna alet ettigini ve boyle inanila geldigini gormek icin ne yapmak gerek? Tabii ki Rabbimizin kuranda yuzlerce defa soyledigi gibi, Hic dusunmezmisiniz, ne kadar az dusunuyorsunuz, hic akil etmezmisiniz tabirleriyle muhatap olabilmek gerek..

Peygamberimizin vahiyle hareket ettigi hususunda sikinti yok. Allah ona itaat edin buyurdu bize. Bende muslamanim diyorsam ona itaat ederim. Vahiyle hareket etti demek, onun sanki bir makina gibi, her ne yapti ise bunu vahiyle gelen izin uzerine yapti anlamina gelmiyor kardesim. Evinin bir odasindan digerine gecerken, tarlada calsirken, pazarda alisveris yaparken, vahiy beklememistir herhalde. Vahiyle hareket; ayrim ve ozellik arzeden konularda olurr. Yoksa, "İhtiyar geldi diye yuzunu eksitti" sozunu Allah kendi emri hakkinda soylemis olur oyle degil mi? Yahut, "Neden onlara izin verdin" sorgusu da kendi emri hakkinda vuku bulmus olur degilmi? Oncelikle bunu kabul edecegiz.

Yani diger pencereden de bakacak olursak; peygamberin sozleri yada filleri olarak adlandiralan, siyer yada hadis kitaplarinin ne kadar gercegi yansittigi konusundaki acik bir suphe var. Cunku bir cok soz ve fiiller acikca resmen kuranla celismektedir. Eger bir metin kitabi icerisinde tutarsiz ve celisik bir yanlis metinler oldugunu kabul ediyor isen, bu uydurma kardesim diyebiliyorsan, diger metinlerinde hangi sartlarda ve ne kadar saglikli olarak orada bulundugunu ispat etmek zorunlulugu ile karsi karsiya kalirsin.

Bu su anlama gelmiyor… Hicmi hadislere bakmayalim, hicmi okumayalim? Elbette oyle degil. Donemin tarihselligini anlamak ve fikir edinmek icin sozun guzelini her zaman dinlemeliyiz. Asil kaynak kuranla celismeyen her hadise kulak veririm. Kulak vermek ayri sey hukum cikarmak apayri bir sey…. Cunku yukaridaki anlatimimdan eger bir seyler kapabildiysen ne demek istedigimi anlayabilirsin… Simdi soruna bir cevap vermek icin diger postuma geciyorum.

Derin Düşünce
20. February 2011, 06:57 PM
Simdi bu izahatimin isiginda senin meselene gelelim.. Bu namazi nasil kilacagiz?

Camilerde kilanan namazin yada okunan ezanin degismesi gerekmiyor. Bir ittifak ve ortak bir formda kilinmasinda hic beis olmadigi gibi boyle kalmasinida siddetle savunuyoruz. Ancak altini cizmek istiyorum…. Namaz=Salat degildir. Namaz, salatin fonksiyonlarindan biridir. Sozun ozu sadece namaz kavrami uzerinde konusmak gerekirse camilerde kilinan bu namazin, tum muslumanlarin uzerinde ittifak ettigi sekilde eda edilmesinde mahzur yoktur ve bu sekilde surdurulmesinde de mahzur yoktur.. Aksi bir durum baska sikintilara yol acar. Ancak salatın gercek mahiyetininde bilinmesi ve uygulanmasi gerekmektedir.

Peki simdiki bu namaz gunumuze nasil ulasmistir dersen eger; emin ol hadislerle ulasmadi. Herkes gibi sende bende, dedemde, babamda ve cocugumda aynen bizlerde ve oncekilerde oldugu gibi, bizlerden sonrakilere ulasacagi gibi, gorsel bir sekilde taklit ederek yaptik. Hic birimiz namazi hadislerden ogrenmedik. Gorerek ve taklit ederek ogrendik. Hic kimse bastan sona namazin anlatildigi bir hadis metni getiremez karsima. Yok cunku. Namazin asli gorerek taklittir. Senin fikih kitabi dedigin yada namaz hocalari dedigin kitaplarda da bu boyledir. Atasindan dedesinden babasindan gorduklerini yazmislardir bu kitaplara…

Peki sikınti nedir dersen? Sikınti sudur kardesim. Ornegin, kimse Allahin emretmedigi bir vakti, bu vakitte de namaz kilacaksin diye emredemez. Kul isterse 10 vakitte kilar kime ne! Kuranda bildirilen 3 ise, vakit 3'dur. Sen cikip bunu 5 leyemezsin. İsteyen 5 de kilar amma, sen cikip Allah 5 vakit emretti diyemezsin. Hele Peygamberi Allahla pazarlik edip 19 dakkada bir vakit namazdan, yani 50 vakitten 5 vakte dusurdugunu iddia edemezsin. Edersen karsinda beni ve akledebilen diger muvahhidleri bulursun. Boyle kulunun ne halde oldugunu bilmeyen bir Tanri cikartirsan karsimiza, ki Kulluga layik olmaz bu Tanri. Cunku kulundan haberi yok. 19 dakikaya 1 vakit namaz duser ki, her namaz en az 15 dakika surer kimse camiden cikamaz... Benim Rabbim muslumanlar adini taktigi bu ummete bunu reva gormez. Onu tenzih ederim. Bu kuranin Allahi degil, Musriklerin uydurdugu Tanridir. Biz bunlara Laaaaaa cektik resulu bildigimizden beri…. Bunun gibi Resule yamanan onun beklide agzindan yada fiiliyatindan cikmamis bir suru unsur maalesef yillar icerisinde ona mal edilmis ve sonraki nesiller bunu hakkiyla sorgulamadigi icin, bu degisimlerin onu alinamamis sonucta onumuze bambaska bir din gelmistir. Mucadele edenlerde bir sekilde egale edilmis, susturulmus, sapik ilan edilmis, adina reformist denmis, selef denmis, vahhabi denmis, bir sekilde yaftalanmis, resulu kabul etmiyorlar ona postaci diyorlar denmis, icablarina bakilmis, yada sehit edilmislerdir. Bir postacinin tasidigi mektubu okumadigini, birakin okumayi iceriginden mesul olup birde ustune onun icindekileri uygulamak zorunda olmadigini bilemyen cahil kardeslerim, asil mektubun kuran oldugunu ve resulun tasidigi mektubu bizzat yasadigini, anlayamislardir. Kitaba uymann resule uymak oldugunu idrak edememislerdir. Adimiz muslumandir, Ve yolumuzun İbrahim gibi haniflik yolu oldugunu soylemistir. Allah bizlere bu ismi vermistir ve hepimize yeter. Bizler sadece muslumaniz.

Toplu namazda (salatta demiyorum) evet gunumuzde uygulanan sekli bozmanin anlami yoktur. Ancak bireysel namazlarda ise kul ister ananesine uygun sekilde namazi kilar isterse Rabbinin karsinina ogunku ruh haline bagli olarak, bir asker gibi dimdik ve gururla cikar, dilerse mutavazi ve boynu bukuk, dilerse 10 secde yapar, dilerse 40 dakka secdeden kalkmaz. Dilerse Kurandan ayetler okur, dilerse icinden geldigi gibi yakarir. Dilerse rukusunu kisa tutar, dilerse onun karsisinda hasyetten belini dogrultamaz. Bu kisiye baglidir. Nasil ifade ediyorsa odur. Muhim olan o maneviyati icinde hissetmesidir. Ha bozuldu ha bozulacak korkusu ile kilinan namazda ruh falan yoktur.

Sozun ozu; Ben yazmayi pek beceremem. Amma guzel konusurum. İnanmadigimi anlatamam. Yapmadigimi soyleyemem. Ben Allah beni neye ulastirdi ise onu soylerim onu bilirim. Dilerim ki Rabbimiz bizleri suan uzerinde bulundugumuzdan daha dogruya eristirir..

Selam ve dua...

TEBYİN
21. February 2011, 10:57 AM
Tahrim-1) Ey Peygamber! Eslerinin rizasini arayarak Allah'in sana helal kildigi seyi nicin sen kendine haram ediyorsun? Allah cok bagislayan cok esirgeyendir.

İsin gene aci tarafi ne biliyormusun. Cogunluk bu haram koyma isini maalesef peygambere maletme acziyetinde bulunuyor. Oysa peygamberin bile HARAM belirleme yetkisi yok. Olsaydi su yukaridaki ayet iner miydi? O zaman burada bir sorun var… Bir yerde bir yanlis yapiliyor…

Bir değil binlerce yerde yanlış var ve bu yanlışlar dile getirildiğinde birilerinen ATAcılık damarı kabarmakta ki bunu da Kur'an haber verir üstelik

Miralay
21. February 2011, 10:38 PM
Saatlerce süren bu salat size göre nedir nasıldır?.Anlatın anlayalım...Kilise ibadeti gibi bir şey mi yoksa?

Size daha farklı bir yaklaşımla saatlerce sürebilecek salatı anlatmaya çalışayım inşaAllah.

Düşünün;

Cum'a (toplantı) günü çağrıldıklarında; o memleketin halkından kadın erkek tüm iman edenler camide toplanırlar. Memleketin sözü sayılır en ileri geleni (vali,kaymakam,muhtar, ya da en yaşlı,saygın,bilgili kişisi) hutbede memleketin sorunlarından bahseder. Mahalledeki yoksullara yardım ve destek olmaktan, sokaktaki çöplerin temizlenmesine; hasta ve dertlilerin dertlerine çare aramaktan, evi yıkılan bir garibanın evinin onarılmasına; işi olmayan bir yoksuna iş bulmaktan,çocuğunu okutamayan bir anne-babanın çocuğunun okul masraflarını karşılanmasına;sokaklarda yaşayan evsize başını sokacak sıcak bir yuva bulunmasından,sokak köpeklerine hayvan barınağı yapılmasına; evlenemeyen gençlerin evlendirme masraflarının karşılanmasına kadar tüm sorunları cemaate arz eder. Cemaatte konuyu enine boyuna camide tartışarak, çözüm yollarını bulmaya çalışırlar.

Sizce bu salat saatlerce süremez mi? Sonuçta sorunlar bitmez tükenmez. Ama cemaat o gün de yardıma muhtaç birilerinin yalnız olmadığını, yaptıkları yardımlarla gösterirler. Çabalarlar, SALAT eylerler.

Sizce 5-10 dakika süren namaz mı Allah'ın emridir. Yoksa ekımıssalat mı? Yani salatı ayakta tutmak mı?

Bir de daha önemlisi de şudur ki; hangi meale ya da tefsire baksanız; her "ekımısssalate" gördükleri yerde, "namazı dosdoğru kılın" diye çevirmişler. Yahu Allah aşkına bu namaz nasıl dosdoğru kılınır. Allah'ın huzuruna çıktığına inanan bir müslüman, eğri mi namaz kılıyor da, dosdoğru kılın deniliyor. Genelde savunma olarak; işte, "namazın rükünlerini erkana uyarak kılarsan dosdoğru olur" derler. Herhalde namaz kılan kişi mezdeke oynamıyor orada.

Arapçaya vakıf olanlar bilirler. Namaz kılın demek için, "CEALESSALATE" gibi bir ifade geçmesi gerekir. (Allah daha iyisini bilir, lütfen ukalalık olarak algılanmasın;"cealennamaze" dense daha doğru olur gibi düşünüyorum)
Halbuki ayetlerde ekımıssalate deniyor. Yani "SALATI AYAĞA KALDIR BE HEY MÜSLÜMANNNN!"

aşık74
22. February 2011, 12:43 AM
Bence, salaat ın yapılmasındaki en büyük engel namaz dır...

TEBYİN
22. February 2011, 10:47 AM
Bence, salaat ın yapılmasındaki en büyük engel namaz dır...


Katılıyorum, bu millet NAMAZI İSLAMIN HERŞEYİ sanıyor.
Böyle olunca da, Camileri dolduran milyonlar, Kur'ansız, izansız, ilimsiz, bilinçsiz..
Bir makine gibi hayat sürüyor.
Oysa, gerçek manada ifa edilecek SALAT toplumları kötülüklerden beri koyar.
Bu SALAT'ı NAMAZ olarak görenler buna cevap vermeli..
Dünya da neden hep Müslüman ülkeler sıkıntılı, problemli, karmakarışık..
Demek ki bir yerde büyük yanlışlıklar yapılıyor

pramid
26. February 2011, 03:18 PM
SALAT : DESTEK, BAĞLILIK, BAĞLANTININ DEVAM ETMESİ, VAHYİN GÜNCEL TUTULMASI.

MÜMİN SALATI: MİSAK ALINARAK MÜSLÜMAN OLAN KİŞİNİN VAHYE OLAN BAĞLILIĞININ DEVAM ETMESİDİR.
Hucurât / 14 Arabîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

Müslüman için SALAT: ALLAH’a bağlılığının devam etmesi.(DEVAM ETTİKÇE MÜMİNDİR.)
75/31-32 , Ne doğruladı , ne de salla(destekledi, bağlandı) etti. Fakat yalanladı ve yüz çevirdi.
98/5 , Oysa kendilerine dini yalnız Allah'a halis kılarak , Allah'ı birleyenler olarak ona kulluk etmeleri, salatı ikame etmeleri, zekatı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.
74/41-47 , Suçlulardan sorarlar sizi yakıcı ateşe ne sürükledi? Derler ki : Biz salat edenlerden olmadık,yoksula da yedirmezdik, ceza gününü yalanlardık, sonunda bu haldeyken ölüm bize gelip çattı.
20/14 , Muhakkak ki ben Allah'ım benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et benim zikrim için salatı ikame et. (desteğini ayaklandır, bağlılığını ayakta tut )
29/45 , Kitaptan sana vahyedileni oku ve salatı ikame et . (vahyin arkasından giderek ona desteğini ayaklandır.) Çünkü salat ( vahye uymak ve bağlanmak) kötü ve çirkin şeylerden alıkoyar. Allah'ın zikri (Kuran) elbette en büyüktür. (kuru kuru namaz kötülüklerden engellemiyor yani)
23/1-4 , Felaha ulaştı o müminler ki onlar salatlarında itaatkardırlar. Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. onlar arınıp yücelmek için yaparlar. (vahye tabii olmaya, güncel tutmaya devam etmek)
22/35 , Onlar öyle kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, salatı ikame ederler ve kendilerine verdiğimiz şeylerden harcarlar. (vahyi güncel tutmak)
24/37 , Onlar ne ticaretin ne de alışverişin kendilerini Allah'ın zikrinden , salatı ikame etmekten ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar ,kalplerin ve gözlerin ters döneceği bir günden korkarlar.
35/29 , Allah'ın kitabını okuyanlar ,salatı ikame edenler, ve kendilerine verdiğimiz rızıkdan gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacakları bir ticaret umarlar. ((okudukları vahyi hayata geçiren))

Allah’ın müminlere SALAT’ı : Vahyi gönderen yaratıcının, vahye tabii olanlarla bağlılığının devam etmesi.
33/43 , O (Allah) sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için salat etmektedir (destek olmakta, sizinle olan bağlantıya etmektedir) , melekler de. O (Allah) müminlere rahmet eder.
Allah’ın müminlere SALAT’ının tezahürü
8:9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.
8:10. Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı.Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
8:11. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek,şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.
8:l2. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu.

Rasul’ün müminlere SALAT’ı: Vahyi iletmekle mükellef beşer olan nebinin müminlere bağlılığının devam etmesi:
9/103 , Onların mallarından bir miktar sadaka al ki onları temizleyesin , arıtasın ve onlara salat et.(destek ol,arka çık, bağlan) Senin salatın (desteğin, bağlantın) onları yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.
Allah'ın resulü Hz. Muhammet müminler ile daima dayanışma içinde olmuştur. Her konuda onlarla istişare etmiş onlara destek olmuş yani salat etmiştir. Allah'ın resulünün desteğini arkasında gören bir mümin için bunun ne kadar önemli olduğu tartışmasızdır. Her insan gibi Allah'ın resulü de ölmüştür. (21:34-35) Onun salatını kazanmak için onun risaletine (Kuran'a ) tabi olmak ona salat etmek yani arkasından gitmek gereklidir.

Müminlerin Rasul’e SALAT’ı: Müslüman olan kişinin vahyi getiren rasulün izinde giderek bağlılığının tam bir teslimiyetle yerine getirmesi (kuru kuru salavat çekmek değil yani.)
33/56 , …………………………… ey müminler siz de ona salat edin (arka çıkın destek olun, getirdiği vahye bağlanın) selam edin.(teslim olun.)
ALLAH ve meleklerinin resule SALAT’ı:
33/56 , Allah ve melekler resule salat ederler (arka çıkar, destek olurlar, bağlılığına devam ederler.) ey müminler siz de ona salat edin (arka çıkın destek olun, getirdiği vahye bağlanın) selam edin.(teslim olun.)
8:l2. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu.

Salatı ikame (vahye uymayan kurana bağlanmayan) etmeyenlerin durumu
19/59 , Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki salatı zayi ettiler , şehvetlerine uydular. Azgınlıklarının cezasını çekecekler. (vahyi hayattan kaldırınca uyulacak tek şey şehvettir.)

Kuran'da diğer örnekler örnekleri
11/87 , Ey Şuayip dediler senin salatın mı (bağlanıp arkasından gittiğin vahy mi) sana babalarımızın kulluk ettiklerinden yahut mallarımız üzerinde dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi emrediyor. Oysa sen yumuşak huylu ve akıllısın.
3/38-39 , Orada Zekeriya rabbine dua etmişti. Rabbim demişti bana katından temiz bir nesil ver. Sen duayı işitensin.Zekeriya mihrapta kalkmış salat (bağlantı halinde iken) ederken melekler nida etti "Allah sana Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, kendine hakim ve Salihlerden bir nebi olarak Yahya'yı müjdeler.
10:87. Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evleri edinin ve evlerinizi kıble yapın,(bir misyonu gerçekleştirme için yönelip buluşma yeri) salatı ikame (vahyi hayata geçirin)edin. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.
Musa As. Firavuna gönderiliyor, Firavun yalanlıyor. Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başkası Musa'ya iman etmiyor.(10:83.) : "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!"(10:85.). Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!" diye dua ediyorlar.(10:86) Bunun üzerine Musa ve kardeşine : Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi kıble yapın, salatı ikame edin." emri geliyor. Evlerine yönelen (evlerinde organize olan ) bu müminler ne yapmakla salatı ikame etmiş olacaklar? Gelen vahye göre hareket edecekler
31:17. (Lokman As. ın vasiyeti ) Yavrum! Salatı ikame et, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
31:18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.
31:19. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.
Lokman As. oğluna salatı ikame etmesini (Allah'ın emirlerini, dinini ayağa kaldırmasını) vasiyet ederken dikkat etmesi gereken şeyleri de anlatıyor. Salatı ikame ederken iyiliği emredip kötülükten vazgeçirecek, başına gelenlere sabredecek, insanlara yanağını bükmeyecek, bağırıp çağırmayacak.
14:37. "Ey Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz salatı ikame etsinler diye. Sen de birtakım gönülleri onları sever yap ve onları çeşitli meyvelerle besle ki şükretsinler.
2:125. Biz, Beyt'i insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir salat yeri edinin İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, akifler, rükû ve secde edenler için evim'i temiz tutun, diye emretmiştik
Hz. İbrahim Beyti temellendiriyor. Niye? Toplantı ve güven yeri olsun diye. Zürriyetinden bir kısmını bu bölgeye yerleştiriyor. Niye? Salatı ikame etsinler diye. Toplantı ve güven yeri olan Beyt ve çevresinde salatı ikame etmenin ve haccın manası nedir? Bir sultanın saltanat sürdüğü, beytül malın Allah'ın rızası doğrultusunda kullanılmadığı, Müslümanların kongrelerini gerçekleştiremedikleri, kıyam etmedikleri müddetçe Müslümanlar salatı ikame etmiş, haccetmiş olurlar mı?

ZİKİR İÇİN SALATIN İKAMESİ
20:14. Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; benim zikrim için salatı ikame et.?
Allah'ın zikri için salatı ikame etmek emrediliyor.
54:17-22-32-40. Andolsun biz Kuran'ı öğüt (zikir) alınsın diye kolaylaştırdık. öğüt (zikir) alan yok mu?
36:69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. O sadece bir öğüt (zikir)ve apaçık okunandır.
Zikir öğüt manasına geliyor. Allah'ın öğüdü yani kurandır.
15:9. Zikri (Kuran'ı) kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.
Allah'ın zikri: Kuran olduğuna göre kuran için salat etmek nasıl olacaktır? Elbette ki Kurana tabi olmak, hükümlerini yerine getirmek ve onun için mücadele etmek ile Allah'ın zikri için salat edilmiş olacaktır.
Allah'ın her şeye gücü yeter. O ol dediği zaman her şey olur. Öyleyse onun kitabının, onun değerlerinin destek olmaya, arka çıkmaya ihtiyacı da yoktur. Ancak insanların imtihan için dünyaya gönderilmeleri uygun görülmüştür. Salatı ikame etmeleri, zekatı vermeleri, karşılaştıkları müşküllere sabretmeleri imtihanı kazanmak için yapmaları emredilen şeylerdendir.
29:2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
29:3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
SALAT SONRASI
(4/103)ayette geçen قَضَيُْ ifadesi karar vermek, bir işin karara bağlanıp hükmedilmesi anlamındadır. Bu kelime kuranda İsra 4, Hicr 66, Neml 78, Yunus 47-93. ayetlerde de kullanılmıştır. 4/103: ’’salatı bir hükme bağlayınca Allahı(öğrendiklerinizi)ister ayakta olun,ister oturmuş,ister uzanmış olun,zikredin/tekrarlayın,unutmayın.Yani bulunduğunuz her durumda vahyi tatbik edin.!
KÖTÜLÜKTEN ALIKOYMASI
29:45 Kitab'dan sana vahyedileni oku ve salatı ikame et.(onun arkasından giderek ona desteğini ayaklandır.) Muhakkak ki, salat, ( vahyin arkasından gitmek ) hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ın zikri elbette en büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir.
Allah'ın zikri için salat etmeyi emreden Allah bunun nasıl olması gerektiğini de tarif ediyor. "Kitaptan sana vahyedileni oku !" Kitabı bilmeyen ,onunla donanmayan bir insan nasıl onun için salat edecek? İnanan bir insan kendisini vahiy ile muhatap kabul eder ve onun arkasından giderse bu yaptığı eylem ona hayasızlık ve kötü işler yapmaya müsaade eder mi? Kuran "103:1-2-3- Asra and olsun ki İnsan hüsrandadır , ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hak ile ve sabır ile tavsiye edenler müstesnadır." diyecek ve ona tabi olan mümin iyi ameller yerine kötü ve çirkin işler yapacak mümkün mü?
43:36-37-38Kim Rahmân'ın zikrinden: Kuran'dan gafil olursa ona bir saptırıcıyı musallat ederiz. Artık o onun arkadaşı olur. O saptırıcılar bunları yoldan çıkardıkları halde bunlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Kişi Kuran'ı okurken dahi ondan gafil, habersiz olabilir. Eğer düşünerek, anlayarak ve öğüt alarak okumuyorsa
SALAT İLE DİN İKAMESİ
Salatı ikame etmek nasıl mümkün olur?
Zikir(öğüt yani kuran) için salatı ikame etmek için bir eğitim gereklidir.. Bunun iki boyutu vardır. Birincisi ilim, ikincisi tatbikat .
Salatın tatbik şeklinin Allah'ın resulü tarafından müslümanlara kuran eşliğinde öğretiliyor.. Müslümanlar, günün belli vakitlerinde bir araya gelerek Allah'a dua ediyorlar,rüku ve secde ediyorlar, onu tesbih ediyorlar (yüceltiyorlar) ve hem de Kuran'ı ders ediniyorlar. Çeşitli sebeplerle Allah resulünün cemaatine katılamayan müminler ise bu eylemi ya kendi aralarında birleşerek yada ferdi olarak yerine getiriyorlardı.
62:9. Ey iman edenler! Toplanma günü salat için çağırıldığınızda hemen Allah'ın zikrine (öğüdüne) koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.
62:10.Salatı bitirdiğinizde artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok anın (zikredin)umulur ki kurtuluşa erersiniz.
5:6. Ey iman edenler! Salat için kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.
Müslümanlar kuranı düşünerek, öğüt alarak okumayı, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrin (Kuran) için salatı ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazı şekillerden ibaret bir tatmin aracı haline geldi. İman iddiasında bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadıkça iman etmiş olmayacaklarını bilmeli, salatı ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler. (özel manada)
49:14. Bedevîler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
49:15. Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.
29:45. Kitaptan sana vahyedileni oku ve salatı ikame et. Çünkü salat kötü ve çirkin şeylerden alıkoyar. Allah'ın zikri (öğüdü) elbette en büyüktür. Allah ne yaptığınızı bilir.
Günümüzde Müslümanların durumu genellikle arabiliktir. Arabilikten kurtulmadıkça gerçek manada Salatı ikame edemeyeceğimizin şuurunda olmalıyız.
Kendi durumumuzun sağlamasını yapmak için ise salatın bizi kötü ve çirkin şeylerden alı koyup koymadığına bakmalıyız.
107:1. Dini yalanlayanı gördün mü?
107:2. İşte o, yetimi itip kakar;
107:3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
107:4. Yazıklar olsun o salat edenlere ki,
107:5. Onlar salatlarından gafildirler. Onlar yanlış salatta ısrar ediyorlar.
107:6. Onlar gösteriş yapanlardır,
107:7.Ve hayra da mâni olurlar. Bağlılıktan alıkoyarlar.
Dikkat edersek dini yalanlayanın salatından bahsediyor. Kuran'ın indiği yıllarda ayetin muhatabı olan Mekkeli müşriklerin salat (Allah ile bağlantıları olduğu iddiası içinde olduklarını) ettiğini anlıyoruz. Allah bizi salat eden müşrik olmaktan korusun.
Buradaki salat öncelikle batıl olan atalarının dinine arka çıkmak yanlış olduğunu idrak etse de atalarından kendisine miras kalanı savunmak anlamına gelmektedir.
2:170. Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun" dense "hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız derler.
8:35. Onların Beyt yanındaki salat(Allah ile bağlantıları)ları ıslık çalıp el çırpmaktan ibaretti şimdi azabı tadın!
Ayette onlar diye beytin koruyucusu olduklarını söylen, hacılara su veren, oraları temizleyen, Allah'a inanan, İbrahim'in salat(vahyedilen ayetlere uymayı)ını sürdürdüklerini iddia eden insanlardan söz ediliyor. Günümüze uyarlarsak yetim hakkı yiyen, insanlara zulmeden , Allah'ın zikrinden "Kuran'dan" gafil yaşayan, din ile dünyayı ayıran sonrada namaz kılan insanlar için "Onların salatları yatıp kalkmaktan ibarettir." diyebiliriz.
. 17:110. De ki: "İster Allah diye çağırın(davet edin), ister Rahman diye çağırın(davet edin). Hangisiyle çağırırsanız nihayet en güzel isimler onundur. Salatında bağırma onda sesini fazla da kısma ; ikisinin arası bir yol tut.

Kuran’da Salât Kavramı: Salât ı nitelik olarak tanımlayacak olursak. Salât Kuran öğretisine göre sözel ve davranışsal bir olaydır. Sözel ve davranışsal olaylar ise olayı yapanın yerine getiriş şekline göre iyi veya kötü; doğru veya yanlış olabilir. Tabiri caizse salâtı bir kaba benzetebiliriz. Bu kabı eline alan herkes eline aynı kabı almış olmakla beraber bu kaba aynı şeyi doldurmamaktadır, kaba doldurduğu şeyin mahiyetine göre kap renk değiştirir, kaba doldurduğu şey iyi ise kabın rengi ve yaptığı fonksiyon iyidir, kötü şeyler doldurur ise kabın şekli ve yaptığı fonksiyonda kötüdür. Bundan dolaya bir şahsa salât et dendiğinde durmadan salât et salât et kelimesini tekrarla denmemektedir. Maalesef insanların çoğunun salâttan anladığı Salat kelimesini durmadan tekrarlamaktan ibarettir, halbuki istenen, salât kelimesini durmadan tekrarlamak olmadığı gibi, içi doldurulmadıktan sonra üzerine salât edileni veya kendisine salat edileni övmek veya yermekte değildir, sadece içi doldurulmamış boş bir kap gibi salat edecek olanın elinde durur. Örneğin, Allah bizlere Peygambere salat etmemizi emrettiğinde bizlerden durmadan Peygambere Salat olsun kelimesini tekrarlayın dememekte, Rasul için iyi ve güzel şeyler söyleyin ve söylediği vahyi destekleyip bağlanın demektedir. Dolayısıyla kendisine salât edilen insanın dünyada bulunup bulunmaması şartına da bağlı değildir. Salâtın yapılış şekli söylevsel ve davranışsal olduğundan, çok geniş kapsamlıdır. Salât yaratıklardan Allah’a, Allah’tan yaratıklara ve yaratıklardan yaratıklara yapılabilir, kullardan, Allah’a yapıldığında bir ibadet şekli olduğundan Zikir ve Namaz şeklinde müminler üzerine farz kılınmıştır. Bu şekilde daha birçok örnekler vermek mümkün olmakla beraber, bahsi geçen hususların Kuran’da nasıl tanımlandığına bakarsak konunun net anlaşılması için yeterli olacaktır. Şöyle ki:
Salatın Sözel ve davranışsal olması, Kuran’dan mealen:
- Görmedin mi ki, şüphe yok göklerde olan da ve yerde olan da ve kanatlarını açıp uçan kuşlar da o Allah Teâlâ için tesbihte bulunur. Her biri gerçekte Salâtını ve tesbihini bilmiştir. Ve Allah Teâlâ da ne yapar olduklarını hakkıyla bilendir. 24/41
-- Göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez Allah’a secde ederler. Gölgeleri de sabah akşam (uzanıp kısalarak O’na secde etmektedir.) 13/15

-- Güneş de, ay da bir hesap iledir. 55/5

-- Necm (yıldızlar, bitkiler) ve ağaçlar (Allah’a) secde etmektedirler. 55/6
Ayet mealinde görüldüğü gibi Salât bir kap, tesbih ve davranışta içeriği olmuş oluyor, bu şekilde bir tesbih ve davranış bütün yaratıkları kapsayan ve Allah tarafından tasvip edilen bir tesbih ve davranıştır, sözel ve davranışsal olup evrenseldir istesin veya istemezsin hiçbir yaratık bundan kaçamaz. Bu davranış biçiminin istemli olarak yapılan ve birinci şekli yok etmeyen ikinci bir şekli vardır, Bu ikinci şekil istemli olduğundan doğru yapılırsa yapana sevap kazandırır, yanlış olarak yapılırsa yapana günah kazandırır. Kullardan, Allah’a yalnız sözel olarak yapıldığında buna zikir denir, Abdest; temizlik ve zamanlı gibi bir hazırlık devresinden sonra istemli ve kurallı olarak yapıldığında Türkçe de buna Namaz denir. Salâtın kavram olarak bir kap ve bu kabın değişik şekillerde istemli olarak doldurulabileceğinden bahsetmiştik, şöyle ki:
Salatı yanlış olarak uygulayanlar, Kuran’dan mealen:
- Ve onların Beyti şerifteki salâtları, ıslık çalmaktan ve el çarpmaktan başka değildir. Artık azabı tadınız, küfreder olduğunuzdan dolayı. 8/35
Bunlar öyle kimselerdir ki:
- Fakat veyl o salat kılanlara ki, 107/4
- Ki onlar, salâtlarında yanılgıdadırlar, 107/5
Salât konusunda yanılmamak için yapılan salât Kuran ölçüsüne uygun bir salât olmalıdır. İlah ve Kul ayırımı olmadan herkes bu kavramla ilgili ve uygulayıcı olduğundan salâtı yerine getirenlerinin konuma çok önemlidir. Allah bir kimsenin günahını bağışlayarak o kimseye salât edebilir fakat kullar bir birlerinin günahını bağışlayarak bir birlerine salât edemezler. Allah’ın kullara salât etmesiyle ilgili olarak Kuran’da birçok ayet vardır. Örneğin: Allah’ın kullardan bazılarını, affetmesi; övmesi ve taltif etmesi gibi,. kulların Allah’a salât etmeleri ve bir birlerine salât etmeleriyle ilgili de bir çok ayet vardır. Örneğin, bir birleri için Allah’tan af talebinde bulunmaları, bir birlerine dini moral sal destek vermeleri, gibi. Ayrıca, kendisine salât edilen kimsenin bu salatı hak eden bir kişi olması da önemlidir, Kuran’dan mealen:
- Ve onlardan hiçbir şahsın üzerine ölmüş olunca ebedî olarak salât kılma ve kabrinin üzerinde durma. Çünkü onlar Allah Teâlâ'yı ve Resulünü inkâr ettiler ve onlar fasık olarak öldüler. 9/84
Görüldüğü gibi, üzerlerine salât edilecek olan kimselerin yapılacak salata layık olması gerekir, ayrıca, salâtın sözel olarak yapılabileceği de belirtilmiştir, zira ölmüş olan bir kimseye yapılacak salât ancak sözel olabilir. İslam dininde ameller şahsi olduğundan hiç kimse hiç kimsenin yerine amel işleyemez, bunun dışında ölen bir kimse için yapabileceğimiz şey, imkân varsa kabri üzerinde durup ona Allah’tan af istemek veya kabri üzerinde duramıyorsak gıyabında ona Allah’tan af istemek, iyi hasletlerini anmak gibi onu övücü şeyler söylemektir. Peygamberimize bizim tarafından yapılacak salât bundan farklı değildir, yoksa durmadan ona salât olsun şeklinde kelime tekrarlamakta değildir.
O zaman salat olsun tamamda nasıl bir salat olsun diye sorulur. Allah peygambere salât edin derken durmadan ona salât olsun kelimesini tekrarlayın demiyor. Salât etmek suretiyle onun için iyi ve güzel şeyler söyleyerek rasulün ilettiği vahye bağlanığ destekleyin demektedir, başka bir ifadeyle peygambere salâttan ne kastettiğimizi belirtmemiz gerekmektedir. Allah’ın takdirine uygun olarak, hem Allah’ın hem de kâinatın istisnasız olarak yerine getirdiği salât etme olayı İslam dininin en önemli ve geniş kapsamlı kavramlarından biridir. Allah istesinler veya İstemesinler kâinattaki tüm varlıkların kendisine salât etmesini takdir etmiştir. Bu derece önemli olan salât kavramını ayrıca İstemli olarak yapılması için takdir ettiği kulları üzerine farz kılmıştır. Böylece Salâtı imtihana tabi kullar için bir imtihan vasıtası olarak da takdir etmiştir. Kuran’a uygun salâtın temeli sevgi ve bu sevginin bir tezahürü olarak üzerine salât edilene sözel destektir bağlılıktır.. Üzerine salât edilenin herhangi bir desteğe ihtiyacı olup olmaması durumu değiştirmemektedir. Allah bizlerden kendisince makbul olan sevgimizi ve desteğimizi keyfi olarak değil bir farz olarak ortaya koymamızı istemektedir.
Tabiri caizse salât bir nevi hediyeleşmedir ve karşılıklıdır. Allah’ın herhangi bir şeye ihtiyacı olmamakla birlikte biz kulların ihtiyacı vardır. Salât Allah’ın bizlere olan bir yardım kapısı, bizlerinde bir birimiz için Allah’tan af ve mağfiret dileyeceğimiz bir yardım kapısıdır. Bu bir sevgidir, bir birlerini sevenlerin bir birleri için yakınlık sağlayan destek veren bir davranış biçimidir. Bunun için Peygamberimize şöyle demesi bildirilmiştir, Kuran’dan mealen:
- İşte bu müjdeyle Allah, iman edip iyi işler yapan kullarım müjdeliyor. De ki: "Buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem." Her kim çalışır da bir güzellik kazanırsa ona orada daha fazla bir güzellik veririz; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çokça şükrün karşılığını verendir. 42/23
Allah’ın emriyle Peygamberimiz bizden Sevgiden başka bir şey istemiyor, Peygamberimizin sevenlerin bu sevgilerini güzel bir şekilde ortaya koymaları ona salât etmeleri demektir. Bu her konumda öyledir, Sevgi tezahürü salâtın kendisidir, sevgi olunca muhakkak buna bağlantılı olarak salâtta oluşur. Sevgi bir kaynak gibidir, ondan çok çeşitli güzel ürünler oluşur, Allah ancak Kuran’a uygun sevgisi olanları kabul eder diğerlerini ret eder, sevgiden yoksun din makbul bir din değildir. Kuran’dan mealen:
- Ey iman edenler!. Sizden her kim dininden dönerse muhakkak Allah Teâlâ bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da onu severler. Müminlere karşı mütevazi olurlar, kâfirlere karşı da izzet sahipleri bulunurlar. Allah yolunda cihad ederler ve kınayanın kınamasından korkmazlar, işte o, Allah Teâlâ'nın lütfüdür, onu dilediğine verir ve Allah Teâlâ'nın lütfü ve ilmi geniştir. 5/54
Sevenler karşılıklı olarak bir birlerini anarlar, anma ve sevgi güzel ve doğru olunca, işte bu sevenlerin bir birlerine salâtıdır, ihmal edilmeye gelmeyen muhakkak istemli olarak yerine getirilmesi gereken bir olaydır. Seven sevdiğini anar, bıkmadan istemli bir sabırla onun için güzel şeyler söyler, başka bir ifadeyle ona salat eder, salat Allah’a yapılınca bu aynı zamanda O’ndan bir yardım isteme vesilesidir. Kuran’dan mealen:
- Artık beni zikrediniz ki ben de sizi zikredeyim. Ve bana şükrediniz, bana nankörlükte bulunmayınız. 2/152
- Ey müminler! Sabır ile salât ile yardım isteyiniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir. 2/153
Bizim İlahımız “Vedût” çok seven bir ilahtır, Hem sever, Hem de sevilmek ister, hem de sevdiklerinin bir birlerini sevmesini ister. Allah, bu olayın oluşumuna Salât demiştir. Bir yönünü yalnız Kendisine tahsis etmiş, bir yönünü de Sevdiği Kullarına bahşetmiştir. Kuran’dan mealen:
- Ve Rabbinizden bağışlanma dileyiniz. Sonra o'na tövbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim pek merhametlidir çok sever. 11/90
Salâtı emreden ayetlerden örnekler, Kuran’dan mealen:
- Şüphe yok ki, ben, ben Allah'ım, benden başka ilâh yoktur. İmdi bana ibadette bulun, ve beni anmak için (âkimissâla) namaz kıl. 20/14
- Muhakkak ki, Allah Teâlâ ve melekleri Peygamber üzerine selâtta bulunurlar. Ey iman etmiş kimseler!. Onun üzerine salâtta, teslimiyetle selâmda bulunun. 33/56
- Ey iman etmiş olanlar!. Allah'ı çokça zikr ile zikr ediniz. 33/41
- Ve O'na sabah ve akşam tesbihle bulunun. 33/42
- O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size salât etmekte; melekleri de. Ve müminler için pek merhametlidir. 33/43
- Ona kavuşacakları gün duaları, selâmdır ve onlar için pek şerefli bir mükâfat hazırlamıştır. 33/44

SALATIN VAKİTLERİ VE TESBİH
Salat Kuranda 3 vakitli olarak,
İsrâ / 78 Güneşin dulük’ünden gecenin kararmasına kadar namazı kıl, bir de kıraetiyle mümtaz olan sabah namazını, zira sabah Kur'anı hakıkaten meşhuddur. (bilinç açıklığı ile insanlar daha iyi anlar ve şahit olur)
Bu ayet ile Sabah, Akşam ve Yatsı namazlarında imamlar Fatiha ve kuranı sesini dışardan okurlar. İkindi ve öğlen de içten okunur.(Bozulmuş namaz kavramın günümüze ulaşan bazı kalıntılarıdır.)
Tesbih ise 5 vakit olarak geçmektedir. Ayetlere geçmeden önce
Bir Örnek verelim.
Cuma namazı olarak bildiğimiz Salat uygulanması şöyledir. Önce hutbe sonra namaz.
Burada yapılan hutbe birnevi Salat, Salat sonrası tesbih ise namazdır. Zira hutbe yapılarak irad edilen salat ile vahy okunur ve alınması gereken bir karar varsa oda hükme bağlanılırdı.
Biz tesbihimizi(namazı): Allahın hamdi ile yani Fatiha(el-hamd…..(el (belirteç tıpkı ingilizcede olduğu gibi “the”))) suresi ile kıyam, Secde ve Ruku hakinde söylediğimiz (subhane rabbi el azim ve subhane rabbi el ağla ) diyerek tesbih etmekteyiz.

pramid
26. February 2011, 03:19 PM
biraz uzun aslında devamı var. isteyen [email protected] adresine talebini iletsin tşk

TEBYİN
7. March 2011, 06:02 PM
MÜMİN SALATI: MİSAK ALINARAK MÜSLÜMAN OLAN KİŞİNİN VAHYE OLAN BAĞLILIĞININ DEVAM ETMESİDİR.

Bunu başarabilen birine her hareketi ibadettir zaten

FEDAKARADAM
10. March 2011, 05:01 PM
Katılıyorum, bu millet NAMAZI İSLAMIN HERŞEYİ sanıyor.
Böyle olunca da, Camileri dolduran milyonlar, Kur'ansız, izansız, ilimsiz, bilinçsiz..
Bir makine gibi hayat sürüyor.
Oysa, gerçek manada ifa edilecek SALAT toplumları kötülüklerden beri koyar.
Bu SALAT'ı NAMAZ olarak görenler buna cevap vermeli..
Dünya da neden hep Müslüman ülkeler sıkıntılı, problemli, karmakarışık..
Demek ki bir yerde büyük yanlışlıklar yapılıyor

Selamün aleyküm kardeşim.

Eskisi gibi bu siteye sık sık uğramayacağım.Çünkü bizim görüşlerimizi ince elekten geçirip doğruluğunu anlayan olmadığı içindir.Arasıra da olsa artık bu sitede yazmaya yine de devam edeceğim.Çünkü öyle mesajlarınız var ki ateizme yol gösterip ateistlere çanak tutuyorsunuz.Oysa sizin görüşleriniz hep İslam dışı olup müslümanların hemhalinden anlamıyorsunuz.hal böyle olunca fikirleriniz müslümanların kafasında soru işareti oluşturuyor.Size göre namaz basit bir meseleymiş gibi algılanıp müslümanların namazlarını terketmesine sebep oluyorsunuz.Bu nedenle, yarın o ruz-i mahşerde bunun hesabını ve vebalini çekeceksiniz.Aklı başında ve şuurlu müslümanlar sizin fikirlerinizi kabul etmez.Ederlerse kendilerine yazık etmiş olup mezhepsizliği kabullenip farkında olmadan ve düşünmeden dinsizliğe doğu adım adım yaklaştığını seziyoruz ve bunu da çok iyi biliyoruz.Bu tehlikeli badireleri çok iyi bildiğimiz için mezhepsizliğin önünü kesmeye çalışıyoruz.Siz ise buna karşılık olarak mezhepsizlikte ısrar edip kafaları karıştırmaya devam ediyorsunuz.Sizin gibi müslümanların sayesinde yakın gelecekte yeni nesil beynamaz olacağından bundan hiçbir şüphemiz yoktur.Allah,şuursuz müslümanları uyandırsın ve önünü açsın istiyoruz.

Sadece namaz kılmak müslümanlığın tamamını icra ettiği anlamına gelmez.Müslümanların birbirinden kopuk oluşunun nedeni, saygı ve sevginin olmayışından,birlik ve beraber olmayı bilmememkten ve nasıl güzel ahlak sahibi olmanın yolunu bilmediğnden kaynaklanmaktadırBütün bu olumsuzluklar kısaca bu saydıklarımıdan olmaktadır..İşin sırrı şu ayette gizlidir buyurun hep beraber okuyalım ne dersiniz?...

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf ile emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allah Teâlâ’ya imân ediyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da imân etselerdi elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan mü’min olanlar vardır, en çoğu ise fâsık kimselerdir.(ALİ İMRAN SURESİ-11O)

Evet, bu ayeti kerimenin ışığı altında size sormak lazım.Bu hayırlı ümmet kim?Bu ümmet nasıl kimselerdir?.Bunlar sadece Arap, Türk, veya Çeçen midir yoksa başka ırklardan mı?.Bu zamanda hayırlı ümmet kalmış mıdır yoksa gelecekte var olacak kimseler midir?Veya ayeti kerimede bahsedilen kimseler sahabeler midir?Veya sizin gibi düşünenler midir?Dikkat edecek olursanız ehli kitabın iman etmesinden bahsediyor nedir bu iman etmek meselesi; yoksa onlar kafir midir ki onlardan bahsediliyor?Ehli kitap olanlar(yahudi ve hıristiyanlar yani kitap gönderilmiş kafirler)neye iman edecekler ki onlar için hayırlı olacak.

Bu ayetten anlaşılan odur ki iman meselesi basit bir mesele değildir.Öyle; peygamberin sözleri uydurmadır deyip de hadis düşmanlığı yapmanın sizin için bir hayrı olmaz siz kendinizi kandırmaya devam edin ve Allah'ın resulüne şartsız ve tam teslimiyetle ona tabi olun yoksa işiniz yaştır.

Salat kelimesinin sadece namaz anlamına gelmediğini ben de biliyorum ama ayetin maksadı, neyi işaret ettiği kesin belli olduğu halde bazı namaza işaret eden ayetleri cımbızlayıp içinden çekerek başka mecralara süremezsiniz.Bunun hesabını Allah sizden kesinlikle soracaktır.Kuru bir dua edip de ben salat ettim yücelttim demekle işin içinden çıkamazsınız.Bakara Suresinin 45.inci ayeti kesinlikle namaza işaret ediyor sakın onu cımbızlamayın yoksa ben acizane olarak şuracıkta ne yapmak istediğinizi anlarım.Bu müslümanların başına ne geldiyse hep cehalet ve gafletten gelmektedir.Eğer bu müslümanlar azıcık uyanırlarsa sizi dinleyen olmayacaktır bunu da aklınızdan sakın çıkarmayın.Allahımızdan, şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onları kalp gözlerini açsın istiyoruz...Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a şikayet ediyoruz....

Bu sitede dikkat ettim de hadis bölümü hiç yok, neden?
Eğer bütün hadisler uydurma ve yalandır diyorsanız o zaman yüce peygamberimizi bu millete nasıl anlatacağız, adama sormazlar mı "yahu kardeşim bu peygamber hiç mi bir söz söylemedi ne yaptı davasını nasıl anlattı" diye sizlere sormayacaklar mı?

Şayet hadisler uydurma diyorsanız,bir hadis bölümü açalım orada uyduruk olan veya olmayan hadisleri tartışalım ki burada sizlerle hem fikir olalım ve bu teklifimi kabul ederseniz sahih hadisleri de ele alalım ve onları kendi aramızda mukayese edelim ki işin meselesi hal olunsun ve çözülsün.Yok eğer, "bizim hadislerle işimiz olmaz, sadece Kur'an'la yetineceğiz" diyorsanız, size söyleyeceğim hiçbir şey kalmamış demektir.Buyrun, admin kardeşlerimiz bu konuya el atsınlar biz de kendilerine şimdiden teşekkür edelim.

Şimdilik Allah'aısmarladık.Allah encamımızı hayırlı eylesin

Selamün aleyküm...

Miralay
10. March 2011, 05:53 PM
Ve aleykumselam ve rahmetullahi ve beraketuh Fedakaradam kardeşim.

Allah razı olsun bir müslüman olarak kaygılarını dile getirmişsin. İnanın bizler de, özellikle müslüman kardeşlerimizde hasıl olan gizli ve açık şirk konusunda çok kaygılıyız.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu sitedeki tüm kardeşlerimiz namaza karşı değildir. Bilakis gündelik namazlarını hiç aksatmayan kardeşlerimiz de çoğunluktadır.

Namaza karşıymış gibi görünmemizin nedenleri ise;

-Birincisi Allah'ın asıl emri olan salat es geçip, adeta "Kıl beşi bitir işi" , "hele şu namazı kılayım da borcumu ödeyeyim" diyenlere karşı duruşumuz vardır. Cenab-ı Allah'ın aslolan emri "salat" tır ve Kur'anda yeraldığı ayetler bütünlüğüne göre anlamı vardır. Yani meal ve tefsirlerde rastladığımız gibi her "salat" görülen yerin namaz olarak geçmesine karşıyız.
Namaz kılıp ta, salatı gerçekleştirmeyerek, sorumluluktan kaçanlaradır sözümüz; dik duruşumuz.

-İkincisi sakara (cehennem ateşine) girmeye sebep olan şeyin "namaz kılmamak" olarak çevrilmesine karşıyız. Çünkü öncelikle orada "mücrimler" derken mü'minlerin kastedilmediği açıktır. Mücrimler; kafirler,münafıklar ve müşriklerdir. O ayette geçen "Yusallin" ise namaz kılmak değil, "desteklemek" anlamındadır. Zaten mücrimlerin ateşe girmesinin sebebi de peygambere ve O mübareğin elçiliğinin şahsında vahye, İslam'a, tevhide destek olmamak, tam aksine "köstek" olmaktır.

-Diğer namaza itiraz eden kardeşlerimizin itiraz sebebi de, cenab-ı Allah'ın Kur'anda miras taksiminden,Hz.Nuh Aleyhisselam'ın yaşına; ganimet paylaşımından,sosyal hayatı düzenleyen onlarca ayete varana kadar; oruçtan hacca,abdest alınışına kadar tüm menasikleri açık açık bolca örneklerle açıkladığı halde;"Dinin direği" olarak bilinen namaz için nedense hiçbir açıklama yapmamasıdır. Namaz oruçtan,hacdan daha mı önemsizdir ki, rabbulalemin yüce kitabında açıklama gereği görmemiştir.

Sitemizde hadislerle ilgili bolca konular mevcuttur. Aşağıda verdiğim linke tıklarsanız konu başlıklarını ve yazıları görebilirsiniz.

http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=15

Şunu da özellikle belirtmeliyim ki; hadislerin; Allah'ın elçisinin gerçekten ağzından çıktığına şüphe etmekle elçiye itaatsizliği bir tutmamalıyız. Elçinin söylediği her söz Kur'anda mevcuttur. Elçi "Kur'ana uyun" diyor. Biz aksini mi yapıyoruz? Yüce kitabımız Kur'an önümüzde duruyorken, neden gerçekten elçinin söylediği şüpheli olan rivayetler zincirine, kütüphaneler dolusu kitaplara meyledelim ki?
Elimizde en sağlam, en güvenilir,Cenab-ı Allah'ın kıyamete kadar koruması altında olan Kur'an dururken başka kaynak aramaya ne gerek var?

Değil mi güzel kardeşim?

Malumunuz bu rivayetler zincirinde bir tane bile kopukluk hasıl olsa, o hadisin güvenilirliğine gölge düşer.

Değerli Dost1 kardeşimizin;

http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2323

linkinde yazdığı hadis eleştirisini okumanızı tavsiye ederim.

Allah'a emanet olunuz.
Selametle inşaAllah

TEBYİN
10. March 2011, 06:37 PM
40. Ey İsrâîloğulları! Size nimet olarak verdiğim nimetimi hatırlayın, Benim ahdime vefa gösterin ki Ben de sizin ahdinize vefa göstereyim. Ve sadece Benden korkun/sadece Bana ibâdet edin.

41. Yanınızdaki şeyi [Tevrât'ı] tasdik edici olarak indirdiğim şeye [Kur’ân'a] iman edin, O'nu, inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Benim âyetlerimi çok az bir bedelle satmayın. Ve sadece Bana takvâlı davranınız.

42. Ve siz bile bile hakk'ı bâtıla karıştırmayınız, hakkı gizlemeyiniz.

43. Salâtı [eğitim-öğretimi, sosyal yardım kurumunu] dikiniz/ayakta tutunuz, zekâtı veriniz, rükû edenlerle birlikte siz de rükû ediniz.

44. Siz insanlara birr'i buyuracaksınız da kendinizi umursamayacak mısınız? Oysaki Kitab'ı okuyup duruyorsunuz. Hâlâ akletmeyecek misiniz?

45-46. Bir de sabırla, salâtla [eğitim-öğretimle, sosyal destek kurumlarıyla] yardım isteyin. Şüphesiz bu [salât ve sabırla yardım isteme], saygılı olanlardan; gerçekten Rabb'lerine kavuşacaklarına ve gerçekten kendilerinin O'na dönücü olduklarına inanan kimselerden başkasına çok ağır gelir.

Bu âyetlerde, Medîne'deki Yahûdiler İslâm'a davet edilmişlerdir. Onların davet edildikleri ilkeler, Tevrât'ta bulunup da zâyi ettikleri ilkelerdir. Burada İsrâîloğulları'na verilen nimetler genel olarak hatırlatılmış, sonra da detaya girilmiştir.

Rasûlullah artık elçilik görevini Medîne'de sürdürmekte, vahyi orada tebliğ etmektedir. Medîne halkının önemli bir bölümünü de İsrâîloğulları oluşturmaktadır. O nedenle sûrenin İsrâîloğulları ile ilgili bu bölümünün iyi anlaşılabilmesi için, arka planın bilinmesi gerekir.

Mekke'de Rasûlullah'ın muhatapları genellikle müşrik Kureyşliler idi. Medîne'de ise tevhid, peygamberlik, vahiy, âhiret ve melekler gibi inançlara yabancı olmayan, kendilerini İbrâhîm soyundan kabul eden, Mûsâ'ya gelen Kitab'a da inandıklarını iddia eden Yahûdiler vardı. Ama ellerindeki kitap, din bilginleri tarafından tahrif edilmiş, içeriği çıkarları doğrultusunda oluşmuş bir kitaptı. Ortada hakk dinden bir şey kalmamıştı. Hakk din, bunların çıkarcılığı ile çeliştiği için gizli ve aşikar Rasûlullah ile mücadeleye kararlıydılar.

İşte bu ortamda Rasûlullah, onlara tebliğe ve onlarla mücadeleye hazırlanacaktır.

Burada İsrâîloğulları'na emredilen, Size nimet olarak verdiğim nimetimi hatırlayın, Benim ahdime vefa gösterin ki Ben de sizin ahdinize vefa göstereyim. Ve sadece Benden korkun/sadece Bana ibâdet edin. Yanınızdaki şeyi [Tevrât'ı] tasdik edici olarak indirdiğim şeye [Kur’ân'a] iman edin, onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Benim âyetlerimi çok az bir paraya satmayın. Ve sadece Bana takvâlı davranınız. Ve siz bile bile hakk'ı bâtıla karıştırmayınız, hakkı gizlemeyiniz. Salâtı [eğitim-öğretimi, sosyal yardım kurumunu] dikiniz/ayakta tutunuz, zekâtı veriniz, rükû edenlerle birlikte siz de rükû ediniz. Siz insanlara birr'i buyuracaksınız da kendinizi umursamayacak mısınız? Oysaki Kitab'ı okuyup duruyorsunuz. Hâlâ akletmeyecek misiniz? Bir de sabırla, salâtla [eğitim-öğretimle, sosyal destek kurumlarıyla] yardım isteyin şeklindeki emirler, Kur’ân'ın muhtelif yerlerinde yer almıştır.

İSRÂÎLOĞULLARI

İsrâîl kelimesi Arapça olmayan bir kelimedir. O bakımdan bu kelime munsarif [çekimli fiil] değildir. Yedi türlü söylenişi vardır: Birincisi Kur’ân-ı Kerîm'de kullanılan şekil olan İsrâîl'dir. Bu ise hafif hemze şeklinde medli “İsrâîl” şeklinde söylenir. Bunu Şennebûz, Verş'ten nakletmiştir. Diğer bir okuyuş, hemzesiz olarak yâ'dan sonra medli “İsrâyîl” şeklindedir, A‘meş ve Îsâ b. Ömer bu şekilde okumuştur. Hasen ve Zührî ise hemzesiz ve medsiz olarak (“İsrail” şeklinde) okumuşlardır. Yâ'sız, fakat esreli bir hemze ile “İsrâîl” şeklinde, üstünlü bir hemze ile “İsrâel” şeklinde de okunmuştur. Temimliler ise “İsrâîn” şeklinde nûn'lu okurlar.

İsrâîl kelimesi, “Allah'ın kulu” anlamındadır. İbn Abbâs der ki: “İbrânice'de isrâ ‘kul’, îl de ‘Allah’ demektir.” İsrâ kelimesinin “Allah'ın seçtiği”, il kelimesinin ise “Allah” demek olduğu söylendiği gibi, isrâ kelimesinin “sağlam yapmak ve bağlamak”tan geldiği de söylenmiştir. Buna göre İsrâîl, “Allah tarafından sağlam bir şekilde güçlü olarak yaratılmış” gibi bir anlam ifade eder. Bunu Mehdevî zikretmektedir. es-Süheylî der ki: “Hz. Ya‘kûb'a ‘İsrâîl’ adının verilmesi, o'nun Yüce Allah için hicret ettiği vakit bir gece yürümesinden dolayıdır. Bundan dolayı o'na ‘İsrâîl’ adı verilmiştir, yani, ‘Yüce Allah'a geceleyin giden ve yürüyen’ anlamındadır.” Bu son açıklamaya göre ismin bir bölümü İbrânice, bir bölümü de Arapların söyleyişine uygun olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.[22]

AHDE VEFA

Burada İsrâîloğulları'na hitâben, Benim ahdime vefa gösterin ki… denilmiştir. Kur’ân'da İsrâîloğulları'ndan alınan ahitlerle ilgili birçok ifade bulunması hasebiyle, buradaki ahdin ne olduğu hususunda birçok görüş ortaya çıkmıştır. Bizce bu ifade, tüm emir ve yasakları içerir:

Ve hani Biz, İsrâîloğulları'nın mîsâkını [kesin sözünü] almıştık: “Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzelliği söyleyiniz, salâtı ikâme ediniz ve zekâtı veriniz.” Sonra çok azınız müstesnâ olmak üzere yüz çevirdiniz. Ve siz yüz çevirenlersiniz. (Bakara/83)

Biz, buradaki ahdin, Peygamberimizin çağdaşı olan İsrâîloğulları'nı da çok yakından ilgilendiren bir ahit olduğu kanaatindeyiz. O nedenle, bu ahdin “bu pasajda özel olarak zikredilen emirlerle birlikte Allah Elçisi'nin geleceği ve İsrâîloğulları'nın ona uymaları gerektiği emrinin Tevrât'ta yer alması” olduğunu düşünüyoruz.

Allah, İsrâîloğulları'ndan söz almıştı. İçlerinden on iki nakib [müfettiş/başkan] göndermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, muhakkak sizinle beraberim. Salâtı ikâme eder, zekâtı verir, peygamberlerime iman eder, onları destekler ve Allah'a güzelce borç verirseniz, andolsun ki sizin günahlarınızı örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, gerçekten dosdoğru yoldan sapmış olur. (Mâide/12)

Onlar ki, onlara iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılan, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine harâm kılan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılmış bulacakları o Ümmî Peygamber, o Elçi'ye uyarlar. O hâlde, o'na iman eden, o'na kuvvetle saygı gösteren, o'na yardımcı olan ve o'nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü Kendisinin olan, Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde doğru yolu bulmanız için Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden, Ümmî Peygamber olan Elçisi'ne iman edin ve o'na uyun.” (A‘râf/157-158)

Andolsun ki Biz, İsrâîloğulları'nın sözleşmesini aldık ve kendilerine elçiler gönderdik; ne zaman ki onlara elçi, nefislerinin hoşlanmadığı bir şeylerle geldi, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. Ve onlar, bir fitne olmayacağını sandılar da körleştier ve sağırlaştılar. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu körleşti, sağırlaştı. Ve Allah, onların yaptıkları şeyleri en iyi görendir. (Mâide/70-71)

HAKKI BÂTILA KARIŞTIRMAYIN

Âyetteki, hakkı bâtılla karıştırmayınız emri, “siz de Kitap'ta bulunan hakkı bâtıla karıştırmayın”; yani, “kitabı değiştirmeye kalkmayın, Muhammed'in elçiliğini inkâra yeltenmeyin, Yahûdilik ve Hristiyanlık'ı İslâm'a karıştırmayın” şeklinde anlaşılabilir.

Pasajın girişinde İsrâîloğulları'na verilen nimetlere değinilmişti. Bu nimetler, ileriki âyetlerde, hani bir zaman… ifadeleriyle tek tek zikredileceği için onların burada listelenmesine gerek görmüyoruz. Burada zikredilen nimetler, Kasas, Tâ-Hâ, Şu‘arâ, Yûnus, İbrâhîm, Câsiye sûrelerinde de geçmişti.


http://www.istekuran.com/index.php?page=bakara

dost1
10. March 2011, 10:18 PM
Selamun aleykum! Değerli Fedakar adam Kardeşim!

Selamün aleyküm kardeşim.

Eskisi gibi bu siteye sık sık uğramayacağım.Çünkü bizim görüşlerimizi ince elekten geçirip doğruluğunu anlayan olmadığı içindir.

Allah razı olsun. Siteye sık sık uğrayıp ya da uğramamak sizin takdirinizdir.
Görüşlerinizin ince elekten geçirilip doğruluğunu anlayıp anlamamakdaki yargınıza ise katılmıyorum. Her yazınızı da başından sonuna kadar birkaç kez okuyorum ve gerekli değerlendirmeyi yaparak cevaplıyorum. Yazdıklarınızı ve yazdıklarınıza verilen cevapların değerlendirilmesi ile ilgili takdir sizlerindir.


Arasıra da olsa artık bu sitede yazmaya yine de devam edeceğim..

Allah razı olsun. Bu sitede yazıp ya da yazmamanız sizin kendi takdirinizdir. Form kurallarına uygun olarak yazacağınız her yazı son satırına kadar okunarak değerlendirilecektir.



Çünkü öyle mesajlarınız var ki ateizme yol gösterip ateistlere çanak tutuyorsunuz...

Bu sözünüz oldukça iddialı bir söz ve kanıtlarıyla birlikte ortaya koymanız gerekir. Bu sitede iddianızı kanıtlayacak tek bir yazı bulabilirseniz lütfen buraya asınız.



Oysa sizin görüşleriniz hep İslam dışı olup müslümanların hemhalinden anlamıyorsunuz.


Bu sözünüz de oldukça iddialı bir söz ve kanıtlarıyla birlikte ortaya konulması gerekir. Bu sitede islam dışı iddianızı kanıtlayacak tek bir yazı bulabilirseniz lütfen buraya asınız.

الإسلام[islâm] sözcüğü, س ل م[silm] kökünden türemiş if‘âl kalıbında mastar bir sözcük olup isim ve mastar olarak kullanılır. Silm sözcüğü, “berâet/uzak tutma; korkudan, kuşkudan, beladan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, kavgadan savaştan, ağrıdan, sızıdan, maddî ve manevî sıkıntılardan, zayıflıktan çürüklükten… tüm olumsuzluklardan uzak olma” demektir. Bu sözcük, sâlim, selâm, teslim, islâm vs. sözcüklerinin de köküdür. Sözcüğün islâm kalıbı, “sağlamlaştırma” [dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaştırma] demektir. Öyleyse İslâm dini de, “insanları sağlamlaştıran din” [dert, tasa, savaş, zayıflık, manevî hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp sağlama, güvenceye alan ilkeler] demektir.

Türkçe karşılığını yukarıda belirttiğim "İslam" kavramına aykırı "İslam" dışı ne tür yazımız varsa lütfen buraya asar mısınız?

"Müslümanların hem halinden anlamıyorsunuz" idddianıza gelince, bu site ve bu sitede yazılanların müslümanların halinden anladığımızın kanıtıdır.

İslâm sözcüğünü, yukarıda izah etmiştik. Burada sağlamlaştırma, “kişinin İslâm dinini kabul ederek kendini sağlama alması, güvende olması” demektir. Müslüman da –ki aslı müslim'dir–, “sağlama alan” demektir. “Müslüman” dediğimizde, bu anlam dikkate alınmalıdır.

ALİ İMRAN;20. "Buna rağmen eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Ben yüzümü [kendimi] Allah için sağlamlaştırdım . Bana uyanlar da (Müslüman oldular).” Kitap verilenlere ve Ümmilere [Anakentliler'e], “Siz de sağlamlaştırdınız mı [İslâm'ı kabul ettiniz mi]?” de. Eğer sağlamlaştırırlarsa [İslâm'a girerlerse] artık doğru yola ermişlerdir. Ve eğer sırt çevirirlerse, sana düşen sadece tebliğ etmektir [mesajı iletmektir]. Ve Allah, kullarını en iyi görendir."

Yukarıdaki açıklamalardan sonra, “Ben yüzümü [kendimi] Allah için sağlamlaştırdım . Bana uyanlar da (Müslüman oldular).” Kitap verilenlere ve Ümmilere [Anakentliler'e], “Siz de sağlamlaştırdınız mı [İslâm'ı kabul ettiniz mi]?” de. Eğer sağlamlaştırırlarsa [İslâm'a girerlerse] artık doğru yola ermişlerdir. Ve eğer sırt çevirirlerse, sana düşen sadece tebliğ etmektir [mesajı iletmektir]. Ve Allah, kullarını en iyi görendir buyurularak uyarı yapılmakta; herkesin kendisini sağlamlaştırması, işini sağlama alması istenmektedir:

De ki: “İşte bu, benim yolumdur; basiret üzere [aklın, bilginin, sağduyunun gereği olarak] Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar… Ve Allah münezzehtir. Ve ben müşriklerden değilim.” [B](Yûsuf/108)


Târih boyunca Allah tarafından gönderilen her peygamber, sadece İslâm'ı [sağlamlaştıran; barış, huzur güven sağlayan sistemi] tebliğ etmiş; her topluma kendi diliyle İslâm'ı öğretmiştir. Daha sonra egemen güçler, işlerine gelmediği için bu dini bozmuşlar, kendi çıkarları doğrultusunda yapay dinler oluşturmuşlardır.

Bu âyette, din'in Allah tarafından ortaya konulduğu, Peygamber'in din oluşturmadığı, aksine peygamberlerin Allah'ın dinine uyan ve yaşayanların ilki olduğu vurgulanmaktadır, ki bu, başka âyetlerde de ifade edilmektedir:

De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat Kendisi beslenmeyen Allah'tan başka velî mi edineyim?” De ki: “Ben İslâm kişilerin ilki olmakla emrolundum.” Ve sen sakın Allah'a ortak koşanlardan olma! (En‘âm/14)

De ki: “Benim salâtım [sosyal desteğim], ibâdetim, hayatım ve ölümüm sadece Kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En‘âm/162-163)

De ki: “Ben kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi.” De ki: “Şüphesiz Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.” (Zümer/12-13)



hal böyle olunca fikirleriniz müslümanların kafasında soru işareti oluşturuyor.Size göre namaz basit bir meseleymiş gibi algılanıp müslümanların namazlarını terketmesine sebep oluyorsunuz.

Rabbimiz Kur'an'da aklın işletilmesini ve tefekkürü emreder. Bizler "Müslümanım" diyen kardeşlerimizin kafalarında soru işaretleri oluşturabiliyorsak bundan büyük mutluluk duyarız.Hem Allah'ımıza hamdederiz hem de şükrümüzü artırması için dua ederiz.

“Tefekkür”ün alt basamağı mahiyetinde olan “akletmek”, Kur’an’da mecazen “tefekkür” anlamında kullanılmıştır.
(Bakara; 44,73,76,164,170,171,242, Âl-i Imran; 65,118, Maide;58,103, En’âm 32,151, A’râf; 169, Enfal; 22, Yunus; 16,42,100, Hud; 51, Yusuf; 2,109, Rad; 4, Nahl; 12,67, Enbiya; 10,67, Müminun; 80, Hacc; 46, Nur; 61, Şuara; 28, Ankebut; 35, 63, Rum; 24, 28, Kasas; 60, Ya Sin; 62, 68, Saffat; 138, Mümin; 67, Zümer; 43, Zühruf; 3, Hadid; 17, Casiye; 5, Hucurat; 4, Haşr; 14).

Ancak, “akletmek (aklı kullanmak, akıl yürütmek)” ve bu yolla “tefekkür”e ulaşmak herkesin yapabileceği bir şey olmayıp, bilginlere özgü bir beceridir. Yani bilgisizler “tefekkür” edemezler:

Ankebut; 43: Bu örnekleri insanlara veriyoruz. Ama, bilginlerden başkası akletmez.

Vahye kulak vermek ise, vahyi kabul etmek ve onunla amel etmek demektir. Vahydeki haberler, Muhbir-ı Sadık (Doğru Haberci) olan Allah tarafından bildirildiği için mutlak doğrudur. İnsanoğlu, vahydeki haberlerin, uyarıların hepsine bilimsel bilgi olarak henüz ulaşamamış, onların doğruluğunu ilimle tespit edememiştir. Ama vahyin haberlerini, uyarılarını kabul edenler, yani vahye kulak verenler, bu doğru haber ve bilgiler sayesinde kendilerini kurtarırlar. Yine vahye kulak verenler, zihinlerinde oluşan ham düşünceleri, vesveseleri Kur’an terazisine götürüp tartarlarsa, yani bize göre Şeytan-ı Racim’den Allah’a sığınırlarsa, zihinlerinde oluşanların yanlışlarını hemen görme şansını elde ederler.
“Vahye kulak vermek” de aynen “akletmek” gibi Kur’an’da “tefekkür” anlamıyla kullanılmıştır (A’râf; 100, Yunus; 67, Nahl; 65-69, Rum; 21-24, Secde; 26, Enfal; 21, 22, Kehf; 101, Kaf; 37).

Sonuç olarak, İslâm’ın çok önem verdiği “tefekkür”ün; düşünme yetisi başta olmak üzere insan beyninin bir çok melekesinin, aynı anda ve en mükemmel şekilde kullanılması olduğu söylenebilir. Tefekkür için önce akledebilmek, akledebilmek için de bilgili olmak lâzımdır. Yani tefekkür, insanın bilgisini arttırır, insanı taklitçilikten kurtarır. Bilgili insan, iyi ve kötü şeylerin ayrımını bilgi ile yapar, her zaman için kârlı çıkar ve doğru davranışları ile de başkalarına yol gösterir.

Tefekkürü konu alan ve tefekkür örneğini sergileyen Kur’an ayetleri aşağıda verilmiştir:

Yunus;99,100: Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın?
Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve O [Allah] , kirliliği/azabı aklını kullanmayanların üzerine kılar .

[B]Mülk; 10: Ve yine derler ki: “Eğer kulak vermiş olsaydık veya akletmiş olsaydık, sair/ Cehennem halkı arasında olmazdık.”

Furkan; 44: Yoksa onların çoğunu vahye kulak verir veya akleder mi sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibidirler, hatta gidişatça daha sapıktırlar.

Âl-i Imran; 190, 191: Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır.

Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.

Bakara; 219: Ey Muhammed! Sana uyuşturucu ve kumardan soruyorlar. De ki: “Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür.” Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını infak edin.” İşte böylece Allah, size ayetlerini açıklı- yor. Umulur ki siz düşünürsünüz.

Bakara; 266: Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.

En’âm; 50: De ki: “Size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.” De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

A’râf; 176: Ve eğer dileseydik onu o ayetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hâli o köpeğin hâline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, ayetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler.

A’râf; 184: Onlar arkadaşlarında herhangi bir cinnet bulunmadığını hiç düşünmediler mi? O, açık bir uyarıcıdan başka biri değildir.

Rum; 8: Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rabblerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.

Rum; 21: Yine O’nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Yunus; 24: Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için ayetlerimizi işte böyle açıklarız.

Rad; 3: O’dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır.

Nahl; 10, 11: O’dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir.

Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden (düşünen) bir toplum için (yaratıcının varlığına, kudretine ve hikmetine) işaret vardır.

Nahl; 44: Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur’an’ı indirdik ki, insanlara vahyedi-leni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.

Nahl; 69: Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.

Zümer; 42: Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Casiye; 13: O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.

Haşr; 21: Biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu, baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri, tefekkür etsinler diye insanlara veriyoruz.


Bu nedenle, yarın o ruz-i mahşerde bunun hesabını ve vebalini çekeceksiniz.

Değerli Kardeşim!

Rabbımız Kur'an'da, peygamberimizin kıyamet gününde tanık olarak dinleneceği duruşmada vereceği bir ifadeyi bizlere nakletmektedir.

Furkan;30: Elçi de; "Ey Rabbim, hiç şüphesiz benim kavmim şu Kur’ân'ı mehcur [terk edilmiş bir şey] edindiler" dedi.


Yüce Allah'ın tüm Elçileri, mahşerde yapılacak duruşmada kendi toplumları için tanık tutulacak ve dinleneceklerdir:

(Mürselât: 11) …Elçiler, vakitlendirildikleri zaman,

(Zümer: 69) Ve yeryüzü Rabbinin Nuruyla aydınlanmış, kitap konulmuş, peygamberler ve tanıklar getirilmiş ve aralarında hakk ile karar verilmiştir. Ve onlar zulüm olunmazlar [onlara haksızlık edilmez].

(Nîsâ: 41) Her ümmetten bir tanık getirdiğimiz ve seni de işte onların üzerine bir tanık olarak getirdiğimiz zaman bak nasıl?

Furkan 30. Âyette "dedi" şeklinde geçmiş zaman kipinin kullanılması, te'kit ve tahakkukunun vukuuna binaendir, yani olayların mutlaka belirtildiği gibi gerçekleşeceğinden dolayıdır.
Buna göre, kıyamet günü tanıklığa çağırıldığında peygamberimizin Ey Rabbim, hiç şüphesiz benim kavmim şu Kur’ân'ı mehcur [terk edilmiş bir şey] edindiler diyerek Kur’ân'ı terk edenlerden şikâyette bulunacağı anlaşılmaktadır.



"Zikir"in terk edildiğine dair yapılacak olan bu tanıklık sadece peygamberimize özgü olmayıp 18. Âyette bildirildiği gibi uydurma tanrılar tarafından da yapılacaktır.

Âyette geçen mehcur sözcüğü Arapçada birçok anlamda kullanılabilir bir sözcük olmasına rağmen, içinde bulunduğu pasaj itibariyle Âyetteki anlamı şöyledir:

"Kavmim Kur’ân'ı dikkate değer görmedi. Kabul etmediği gibi, ardından da gitmedi. Onu eğlenme ve alay konusu haline getirdi."

İnşaAllah Peygamberimizin tanıklık yapacağı günde bu şikayetinin muhataplarından olmayız.


Aklı başında ve şuurlu müslümanlar sizin fikirlerinizi kabul etmez.

Değerli Kardeşim, bizler Allah'ın vahyedip Resulunun tebliğ ettiği Kur'an'da olanları olduğu gibi tebyin ederiz. Dileyen alır dileyen almaz. Herkes seçiminin sonucunu yaşar.



Ederlerse kendilerine yazık etmiş olup mezhepsizliği kabullenip farkında olmadan ve düşünmeden dinsizliğe doğu adım adım yaklaştığını seziyoruz ve bunu da çok iyi biliyoruz.Bu tehlikeli badireleri çok iyi bildiğimiz için mezhepsizliğin önünü kesmeye çalışıyoruz.

"La ilahe İllaAllah Muhammedin Resulullah" diyerek buna olan inanç ve güvenini sergileyerek müslimlerden olmak isteyenler Allah'ın Hakk dinini öğrenmek ve yaşamak zorundadırlar.

Allah'ın vahyedip Resulunun tebliğ ettiği Hakk din Kur'an'da belirtilmiştir. İnandık, güvendik, Allah'ın Hakk dini olan İslama girerek müslüman olacağız diyecek olanlar dinlerini ya Allah'ın vahyi olan Kur'an'dan öğrenecekler ya da Allah yerine din oluşturanlardan öğrenecekler. Yaptıkları bu seçimlerinin de sonucunu yaşayacaklar.



Siz ise buna karşılık olarak mezhepsizlikte ısrar edip kafaları karıştırmaya devam ediyorsunuz.Sizin gibi müslümanların sayesinde yakın gelecekte yeni nesil beynamaz olacağından bundan hiçbir şüphemiz yoktur.Allah,şuursuz müslümanları uyandırsın ve önünü açsın istiyoruz..

Gerçekten de "Allah şuursuz müslümanları uyandırsın ve önünü açsın." duanıza yürekten katılıyorum. Bu dualarımız kabul olur inşaallah.

Değerli Kardeşim!

Rabbımız olan Yüce allah Kur'an'da

En'am;159,160: Şüphesiz şu, dinlerini parça parça edip grup grup olanlar; sen hiçbir şeyce onlardan değilsin. Şüphesiz onların işi Allah'adır. Sonra O [Allah], onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir.
Kim iyilik getirirse, artık ona onun [getirdiğinin] on misli vardır. Kim de kötülük getirirse, artık o, sadece onun misliyle cezalandırılır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

diye buyurmaktadır.

Peygamberimize hitap edilmekle beraber onun şahsında tüm inananların muhatap alındığı bu Âyetlerde, önce dini birliği bozanlar kınanmakta, sonra da insanların bu dünyadan âhirete getirdiklerine karşılık Rablerinden alacakları mükâfat ve cezaların ölçüsünden söz edilmektedir.

En'am 159. Âyet, gelecekte olacaklar için bir uyarı mesajıdır. Çünkü burada konu edilen tefrikacılar, geçmişte ayrılığa düşüp birbirini sapık ilan eden Hıristiyanlar ve Yahudiler değildir. Burada, kimi Müslüman geçinenlerin mezhep mezhep, tarikat tarikat, cemaat cemaat ayrılacakları; her birinin hakk dinden ayrı bir takım inanç ve amel şekli oluşturacakları ve birbirilerinden kopacakları bildirilmekte, müminlerin ise bu duruma karşı uyanık olmaları istenmektedir. Aynı uyarı Rum Sûresinde de görülmektedir:

(Rûm: 31–32) Kalben O'na yönelenler olarak, O'na takvalı davranın, salâtı ikame edin, müşriklerden; dinlerini parça parça bölmüş, fırka fırka olmuş kimselerden de olmayın. –Her fırka kendi yanlarındaki şeylerle böbürlenmektedir.–

Rabbimiz, Kur'ân'da, dinin kaynağında bildirilen ilkelerin hepsini almayıp işine geleni almak ve helal - haram konusunda Allah'a iftira etmek suretiyle insanların dini parça parça etmelerine birçok örnek vermiştir:

(Bakara: 85) Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu hâlde içinizden böyle yapanların alacağı karşılık dünya hayatında bir rüsvalıktan başka nedir? Kıyâmet günü de azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil/habersiz değildir.

(Bakara: 91) Ve onlara, " Allah'ın indirdiğine iman edin." denildiği zaman, onlar; " Biz kendimize indirilene iman ederiz." dediler. Ve onlar, o, kendilerinin beraberindekileri tasdik eden hakk olmasına rağmen ondan ötesini inkâr ediyorlar.De ki; "Peki eğer müminler idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"

(Nahl: 116) Ve kendi dillerinizin yalan vasfetmesi ile Allah'a yalan uydurmak için, "şu helaldir, şu haramdır" demeyin; aksi hâlde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduran kimseler kurtulamazlar.

Oysa dinin kaynağı tektir ve o da Allah'ın vahyidir. Dolayısıyla dinde ayrılığa düşülmemeli, din adına daima içinde tefrika, ihtilaf olmayan o vahye müracaat edilmelidir.

(Şûrâ: 13) O [Allah], dinden Nûh'a tavsiye ettiği şeyi, sana vahyettiğimizi, İbrâhîm'e, Mûsâ'ya ve Îsâ'ya tavsiye ettiğimiz şeyi şeriat kıldı: "Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." Senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kalpten yöneleni de ona kılavuzlar.

(Hucurât: 1) Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin! Allah'a karşı takvalı olun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

(Nisâ: 59) Ey iman etmiş kimseler! Allah'a itaat edin, Elçi'ye ve sizden olan emir sahibine itaat edin. Sonra eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler iseniz, onu Allah ve Elçi'ye havale edin. Bu, daha iyidir ve ilk iş olma bakımından daha güzeldir.

Dinin asıl kaynağından sapıldığında tefrika kaçınılmazdır. Bilindiği üzere, dinimizdeki ihtilafların pek çoğu, peygamberimize nispet edilen ve hadis, sünnet diye adlandırılan haberlerden kaynaklanmaktadır. Hâlbuki Rabbimiz, 159. Âyetteki sen hiçbir şeyce onlardan değilsin ifadesiyle elçisini tefrika sebebi olmaktan uzak tutmakta, onu bu pisliklerden aklamaktadır. O hâlde dindar kişilerin de ilk günden beri "aynı" olan ve bugün de "aynı"lığı devam eden Gerçek Din'e uymaları, onda parçalanmalara yol açıp bölük bölük olanların yoluna uymamaları gerekmektedir. Aksi takdirde –ayette bildirildiği gibi– şüphesiz onların işi Allah'adır; yani onlar hakkındaki hüküm Allah tarafından verilecektir:

(Hacc: 17) Şüphesiz o iman etmiş kimseler, Yahudi olmuş kimseler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve eş koşmuş olanlar; şüphesiz Allah, Kıyâmet günü bunların arasını ayıracaktır. Şüphesiz Allah her şeye en iyi tanıktır.

Gerçek Din'in temel ilkeleri şunlardır:

1.Kâinatın tek ilâhı ve rabbi Yüce Allah'tır.
2.Sıfatlarında, güç ve kudretinde kimse O'nun dengi ve ortağı tutulamaz.
3.Tüm insanların dünyada yaptıklarının hesabını vereceği bir başka âlem kurulacaktır.

En'am 160. Âyette Rabbimiz, Kıyâmet günündeki hükmünü ve adaletindeki lütfunu beyan etmiş; o gün kimsenin haksızlığa uğratılmayacağını, kötülüklerin misliyle cezalandırılacağını, iyiliklerin ise 10 misli ile mükâfatlandırılacağını açıklamıştır. Kur'ân'da bu Âyetin mesajını içeren birçok Âyet daha mevcuttur:

Bakara Sûresinin 62; M'aide Sûresinin 69; Nahl Sûresinin 97; Kehf Sûresinin 88; Meryem Sûresinin 60; Tâ-Hâ Sûresinin 75, 82; Furkân Sûresinin 70, 71; Kasas Sûresinin 67, 80; Rûm Sûresinin 44; Sebe' Sûresinin 37. Âyetlerine bkz.

Aşağıdaki Âyetler de aynı mesajı içermektedir:

(Mümin: 38–44) Yine o iman etmiş olan kimse: "Ey kavmim! Bana uyun ki, size reşadın [akıllı olmanın] yoluna kılavuzluk edeyim. Ey kavmim! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mümin olarak sâlihi [düzeltmeye yönelik işi] işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızklanmak üzere cennete girerler." Yine: "Ey kavmim! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe davet ediyorken ben sizi kurtuluşa davet ediyorum! Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve benim için hiç bilgi olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi Azîz [o çok güçlü] ve Gaffâr'a [çok bağışlayıcı olan Allah'a] davet ediyorum. Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni kendisine davet ettiğiniz şey dünya ve âhirette kendisine bir çağrı olmayan şeydir. Ve şüphesiz dönüşümüz Allah'adır. Ve şüphesiz haddi aşanlar, cehennem ashabının ta kendileridir. Artık siz benim sizin için söylediklerimi yakında anacaksınız. Ve ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını en iyi görendir" dedi.

Görüldüğü gibi, yukarıdaki bu Âyetlerde insanlar güzel ve iyi işlere teşvik edilmektedir.




Sadece namaz kılmak müslümanlığın tamamını icra ettiği anlamına gelmez.Müslümanların birbirinden kopuk oluşunun nedeni, saygı ve sevginin olmayışından,birlik ve beraber olmayı bilmememkten ve nasıl güzel ahlak sahibi olmanın yolunu bilmediğnden kaynaklanmaktadırBütün bu olumsuzluklar kısaca bu saydıklarımıdan olmaktadır..İşin sırrı şu ayette gizlidir buyurun hep beraber okuyalım ne dersiniz?...

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf ile emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allah Teâlâ’ya imân ediyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da imân etselerdi elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan mü’min olanlar vardır, en çoğu ise fâsık kimselerdir.(ALİ İMRAN SURESİ-11O)

Evet, bu ayeti kerimenin ışığı altında size sormak lazım.Bu hayırlı ümmet kim?Bu ümmet nasıl kimselerdir?.Bunlar sadece Arap, Türk, veya Çeçen midir yoksa başka ırklardan mı?.Bu zamanda hayırlı ümmet kalmış mıdır yoksa gelecekte var olacak kimseler midir?Veya ayeti kerimede bahsedilen kimseler sahabeler midir?Veya sizin gibi düşünenler midir?Dikkat edecek olursanız ehli kitabın iman etmesinden bahsediyor nedir bu iman etmek meselesi; yoksa onlar kafir midir ki onlardan bahsediliyor?Ehli kitap olanlar(yahudi ve hıristiyanlar yani kitap gönderilmiş kafirler)neye iman edecekler ki onlar için hayırlı olacak.

Bu ayetten anlaşılan odur ki iman meselesi basit bir mesele değildir.Öyle; peygamberin sözleri uydurmadır deyip de hadis düşmanlığı yapmanın sizin için bir hayrı olmaz siz kendinizi kandırmaya devam edin ve Allah'ın resulüne şartsız ve tam teslimiyetle ona tabi olun yoksa işiniz yaştır.]

Örnek verdiğiniz ayeti anlamak için ayetin geçtiği necme birlikte bakalım. Bu necmi okuduğunuzda sorunuzun da cevabını almış olacaksınız inşaAllah.

100. Ey iman etmiş kimseler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye itaat ederseniz, imanınızdan sonra sizi kâfirler olarak döndürürler.

101. Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve O'nun Elçisi aranızda iken de nasıl kâfir olursunuz? Kim de Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, dosdoğru kılavuzlanmıştır.

102. Ey iman etmiş kimseler! Allah'a nasıl takvâlı davranmanız gerekiyorsa öyle takvâlı davranın ve ancak müslimler olarak can verin.

103. Ve hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın/Allah'ın ipi ile korunun, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O [Allah], kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte, Allah, doğru yolu bulasınız diye âyetlerini sizin için böyle ortaya koyar.

104. Ve içinizden hayra çağıran, ma‘rûfu emreden, münkerden men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

105-107. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanan ve ayrılığa düşen kimseler gibi de olmayın. İşte bunlar, birtakım yüzlerin beyazlaştığı, birtakım yüzlerin siyahlaştığı günde büyük bir azap kendileri için olanlardır. Artık yüzleri kararan kimselere, “Siz inandıktan sonra yeniden kâfir mi oldunuz? Öyleyse, küfretmiş olduğunuzdan dolayı tadın cezayı!” Yüzleri ağaran kimseler de, biliniz ki, Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada sürekli kalanlardır.

108. Bunlar, Allah'ın âyetleridir. Biz, sana gerçek olarak okuyoruz. Allah âlemlere hiç bir zulmü istemez.

109. Ve göklerde ve yeryüzünde olan şeyler Allah'ındır. Ve bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür.

110. Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Ma‘rûfu emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Kitap Ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mü’mindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler.

111. Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlar, yardım olunmazlar.

112. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Ve –Allah'ın ipine ve insanların ipine bağlı kalanlar hariç– onlar Allah'ın hışmına uğradılar ve üzerlerine de miskinlik vurulmuştur. Bu, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve hakksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyledir. Bu, isyan etmiş ve haddi de aşmış olmaları nedeniyledir.

113-114. Hepsi bir değildirler. Kitap Ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir ümmet [önderi olan topluluk] vardır ki onlar, gecenin saatlerinde secde ederek Allah'ın âyetlerini okurlar. Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayırlarda da birbirleriyle yarışırlar. Ve işte onlar iyi insanlardandırlar.

115. Ve onlar hayırdan ne işlerlerse asla örtülmeyecektir [karşılıksız bırakılmayacaklardır]. Ve Allah, takvâlı davrananları en iyi bilendir.

116. Şu inkâr eden kimselerin malları ve çocukları, Allah'tan yana, onlara asla bir fayda vermeyecektir. Ve işte onlar, ateş ashâbıdırlar. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.”

117. Onların bu basit hayatta harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine isâbet edip de onları helâk eden, içinde kavurucu soğuğu olan rüzgârın durumu gibidir. Ve Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlar.

Bu pasajda, muhatap alınan mü’minler uyanık olmaya davet edilmiş, özellikle de hakk dinden döndürme girişiminde bulunan misyonerlere karşı dikkatli olmaya çağırılmışlardır. Âyetlerin ifadeleri gâyet açık ve net olup herhangi bir açıklamaya ihtiyaç yoktur. O nedenle bu pasajdaki bazı ifadelerle ilgili ipuçları sunacağız.

Allah, Hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın/Allah'ın ipi ile korunun, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanan ve ayrılığa düşen kimseler gibi de olmayın buyurarak, tüm mü’minleri Allah'ın ipine sarılarak tefrikaya düşmemeleri, dinde ihtilaf, düşmanlık yaratmamaları, kardeşliği zedelememeleri hususunda uyarmıştır, ki bu uyarı birçok yerde yapılmıştır:

De ki: “Sizi gökten ve yeryüzünden kim rızıklandırıyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim sahip oluyor? Ve ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Ve işleri kim düzenliyor?” Hemen “Allah” diyecekler. O zaman de ki: “O hâlde hâlâ takvâlı davranmayacak mısınız? Öyleyse işte O, sizin gerçek Rabbiniz Allah'tır. Artık gerçekten sonra sapıklıktan başka ne olabilir! O hâlde nasıl da çevriliyorsunuz?” (Yûnus/31-32)

O [Allah], dinden Nûh'a tavsiye ettiği şeyi, sana vahyettiğimizi, İbrâhîm'e, Mûsâ'ya ve Îsâ'ya tavsiye ettiğimiz şeyi şeriat kıldı: “Dini ayakta tutun [yerleştirin] ve onda ayrılığa düşmeyin.” Senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini Kendine seçer ve kalpten yöneleni de O'na kılavuzlar. (Şûrâ/13)

Kalben O'na yönelenler olarak, O'na takvâlı davranın, salâtı ikâme edin, müşriklerden; dinlerini parça parça bölmüş, fırka fırka olmuş kimselerden de olmayın. –Her fırka kendi yanlarındaki şeylerle böbürlenmektedir.– (Rûm/31-32)
De ki: “Siz, ‘bizi bundan kurtarırsa kesinlikle şükredenlerden olacağız’ diye gizli ve yakararak O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?” (En‘âm/63)

Ve şüphesiz ki, bu, dosdoğru olarak Benim yolumdur. Hemen ona uyun. Ve yollara uymayın da sizi O'nun yolundan ayırmasın. İşte bunlar, takvâlı davranırsınız diye O'nun [Allah'ın] size vasiyet ettikleridir. (En‘âm/153)

Şüphesiz şu, dinlerini parça parça edip grup grup olanlar; sen hiç bir şeyce onlardan değilsin. Şüphesiz onların işi Allah'adır. Sonra O [Allah], onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir. (En‘âm/159)

Allah'ı ve elçilerini inkâr ederek kâfir olan, “Biz, bir kısmına inanırız bir kısmına inanmayız” diyerek Allah ve Elçisi'nin arasını ayırmayı isteyen ve böylece imanla küfür arasında bir yol tutmaya çalışan kimseler; işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Ve Biz, o kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisâ/150-151)

Allah tefrikaya düşenleri, İşte bunlar, birtakım yüzlerin beyazlaştığı birtakım yüzlerin siyahlaştığı günde büyük bir azap kendileri için olanlardır. Artık yüzleri kararan kimselere, “Siz inandıktan sonra yeniden kâfir mi oldunuz? Öyleyse, küfretmiş olduğunuzdan dolayı tadın cezayı!” Yüzleri ağaran kimseler de, biliniz ki, Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada sürekli kalanlardır ifadeleriyle tehdit etmektedir. Tefrikaya düşenler [Allah'ın dininden-kitabından uzaklaşanlar], dünyadaki perişanlıklarının üstüne bir de âhirette perişan olacaklardır. Âyette zekredilen “yüz karalığı”, azabı hakk edenlerin bir göstergesidir. Bu nitelik birçok yerde dile getirilmiştir:

Ve o kıyâmet günü, Allah'a karşı yalan söyleyen kişileri yüzleri kararmış olarak göreceksin. Kibirlenenler için cehennemde yer yok mu? (Zümer/60)

Güzellik yapan kişiler için daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzlerine kara bulaşmaz, zillet de. İşte bunlar cennet ashâbıdırlar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. (Yûnus/26)

Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl. Gülen, müjdeleyen. Ve yüzler vardır o gün, üzerlerinde toz-toprak. Tozu-toprağı da bir is bürümüştür. (Abese/38-41)

Yüzler var ki o gün apaydınlıktır. Rabb'lerine nazar edicidirler. Ve yüzler de var ki o gün asıktırlar. Zannederler ki kendilerine belkıran yapılır. (Kıyâmet/22-25)

Şüphesiz ki “ebrâr”, elbette, naîm'in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mührü/neticesi misktir. Karışımı tesnim'dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar. (Mutaffifîn/22-28)

Suçlular simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından tutuluverirler. (Rahmân/41)

Mü’minler uyarılırlarken 111. âyette, Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlar, yardım olunmazlar haberi verilmiştir. 100. âyette de, Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye itaat ederseniz, imanınızdan sonra sizi kâfirler olarak döndürürler uyarısı yapmıştı. Burada ise denilmektedir ki: “Eğer onları dikkate almazsanız, onlar size biraz eza, sıkıntı verebilir, ama sizi dininizden döndüremezler, âhiretinizi mahvedemezler. Sonra da onlar perişan olup giderler. Kimse de onlara yardımcı olmaz.” Bu ifadeleri aşağıda tekrar göreceğiz:

İki topluluğun karşılaştığı günde size dokunan şeyler de Allah'ın izniyledir. Ve mü’minleri bilsin ve münâfıklık yapan kimseleri –kendileri oturup dururken kardeşleri için, “Eğer bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi” diyen kimseleri– bilsin içindir. Ve onlara, “Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya savunma yapınız” denilmişti. Onlar, “Biz savaşı bilseydik kesinlikle size uyardık” dediler. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. Onlar, kalplerinde olmayan şeyleri ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, gizledikleri şeyleri daha iyi bilendir. De ki: “Eğer doğru kimseler iseniz, haydiyin kendinizden ölümü uzaklaştırınız.” (Âl-i İmrân/166-168)

112. âyette, Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Ve –Allah'ın ipine ve insanların ipine bağlı kalanlar hariç– onlar Allah'ın hışmına uğradılar ve üzerlerine de miskinlik vurulmuştur. Bu, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve hakksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyledir. Bu, isyan etmiş ve haddi de aşmış olmaları nedeniyledir buyurularak onların; öldürülmeleri, esir edilmeleri, mallarının ganîmet olarak alınması ve topraklarına el konulması gibi nedenlerle sürekli perişan olacakları vurgulanmıştır.

113-114. âyetlerde Ehl-i Kitabın hepsinin aynı olmadığı, onlar içinde de Allah'ın âyetlerine saygılı olanların, vicdanının sesini dinleyenlerin bulunduğu ifade edilmektedir. Bu âyetin iniş sebebiyle ilgili kaynaklarda şöyle bir nakil vardır:

İbn İshâk İbn Abbâs'tan şöyle dediğini nakleder: Abdullah b. Selâm, Sa‘lebe b. Sa’ye, Esid b. Sa’ye, Esid b. Ubeyd ve Yahûdilerden İslâm'a giren diğerlerinin kalplerinde İslâm yerleşince, Yahûdilerin âlimleri ve küfre sapanları şöyle demişlerdi:
“Muhammed'e iman edip tâbi olanlar, ancak bizim kötülerimizdir. Eğer bunlar bizim hayırlılarımız olsalardı, atalarının dinini terkedip bir başkasına gitmezlerdi.” Bunun üzerine şanı yüce Allah, Hepsi bir değildir, Kitap Ehlinden secdeye vararak geceleri Allah'ın âyetlerini okuyup duran bir topluluk vardır... İşte onlar sâlihlerdendir buyruklarını indirdi.

İMANSIZ AMEL FAYDA VERMEZ

116-117. âyetteki, Şu inkâr eden kimselerin malları ve çocukları, Allah'tan yana, onlara asla bir fayda vermeyecektir. Ve işte onlar, ateş ashâbıdırlar. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar. Onların bu basit hayatta harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine isâbet edip de onları helâk eden, içinde kavurucu soğuğu olan rüzgârın durumu gibidir. Ve Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlar ifadesiyle, imansızca yapılanların faydasının olmayacağı bildirilmiştir, ki bunu birçok kez detayıyla açıklamıştık.


Salat kelimesinin sadece namaz anlamına gelmediğini ben de biliyorum ama ayetin maksadı, neyi işaret ettiği kesin belli olduğu halde bazı namaza işaret eden ayetleri cımbızlayıp içinden çekerek başka mecralara süremezsiniz.Bunun hesabını Allah sizden kesinlikle soracaktır.Kuru bir dua edip de ben salat ettim yücelttim demekle işin içinden çıkamazsınız.Bakara Suresinin 45.inci ayeti kesinlikle namaza işaret ediyor sakın onu cımbızlamayın yoksa ben acizane olarak şuracıkta ne yapmak istediğinizi anlarım.Bu müslümanların başına ne geldiyse hep cehalet ve gafletten gelmektedir.Eğer bu müslümanlar azıcık uyanırlarsa sizi dinleyen olmayacaktır bunu da aklınızdan sakın çıkarmayın.Allahımızdan, şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onları kalp gözlerini açsın istiyoruz...Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a şikayet ediyoruz....

Gerçekten de müslümanların başına ne gelirse cehaletlerinden gelmektedir.
Salat ve Namaz ile ilgili olarak bu sitede ikiyüz sayfalık bir bölüm var. O başlıkta olanları okumuş olsaydınız yukarıdaki çıkarımlarda bulunmazdınız.



"Eğer bu müslümanlar azıcık uyanırlarsa sizi dinleyen olmayacaktır bunu da aklınızdan sakın çıkarmayın.".

Allah razı olsun. Müslümanlar azıcık uyanırlarsa kimi dinlemeleri gerektiğini ve hidayetin nerede olduğunu kesinlikle bileceklerdir. Bu inancımızı asla aklımızdan çıkarmıyoruz. Bunun için de Allah'ın vahyinde olanları olduğu gibi tebyin ediyoruz.



Allahımızdan, şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onları kalp gözlerini açsın istiyoruz...Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a şikayet ediyoruz.." ....

Allahımız şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onların kalp gözlerini açsın isteğinize yürekten katılıyor ve bizler de bunun için dua ediyoruz.

Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a bizler de şikayet ediyoruz.

Bu dualrımızı yaparken bizler Müslümanım diyenlerin etrafını Allah'ın vahyedip Resulunun tebliğ ettiği Hakk dininde olanlarla örüyoruz ve aksini yapanları Allah'a şikayet ediyoruz.


Bu sitede dikkat ettim de hadis bölümü hiç yok, neden?
Eğer bütün hadisler uydurma ve yalandır diyorsanız o zaman yüce peygamberimizi bu millete nasıl anlatacağız, adama sormazlar mı "yahu kardeşim bu peygamber hiç mi bir söz söylemedi ne yaptı davasını nasıl anlattı" diye sizlere sormayacaklar mı?

Şayet hadisler uydurma diyorsanız,bir hadis bölümü açalım orada uyduruk olan veya olmayan hadisleri tartışalım ki burada sizlerle hem fikir olalım ve bu teklifimi kabul ederseniz sahih hadisleri de ele alalım ve onları kendi aramızda mukayese edelim ki işin meselesi hal olunsun ve çözülsün.Yok eğer, "bizim hadislerle işimiz olmaz, sadece Kur'an'la yetineceğiz" diyorsanız, size söyleyeceğim hiçbir şey kalmamış demektir.Buyrun, admin kardeşlerimiz bu konuya el atsınlar biz de kendilerine şimdiden teşekkür edelim.

Şimdilik Allah'aısmarladık.Allah encamımızı hayırlı eylesin

Selamün aleyküm...

Ve aleykumusselam.
Daha önceki bir yazınızda da "Hadis başlığının" olmadığından şikayet etmiştiniz. Bizler de O başlıkların olduğunu belirtip bağlantı vermiştik.Bu yazdıklarınızdan yazılarınıza verilen cevapları yeterince okumadığınızı düşünüyorum.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Allah'a emanet olun.

dost1
21. May 2011, 10:56 PM
Selamun Aleykum! Değerli Beyza Kardeşim!
Fedakar adama ait yazıyı buraya sadece "Allah encamımızı hayırlı eylesin." demek için mi astınız. Allah encamımızı hayırlı eylesin de adınızın altına "Forum yöneticisi" yazısını neden ekleme ihtiyacı duydunuz?

FEDAKARADAM
21. May 2011, 11:18 PM
Selamün aleyküm kardeşim.
Eskisi gibi bu siteye sık sık uğramayacağım.Çünkü bizim görüşlerimizi ince elekten geçirip doğruluğunu anlayan olmadığı içindir.Arasıra da olsa artık bu sitede yazmaya yine de devam edeceğim.Çünkü öyle mesajlarınız var ki ateizme yol gösterip ateistlere çanak tutuyorsunuz.Oysa sizin görüşleriniz hep İslam dışı olup müslümanların hemhalinden anlamıyorsunuz.hal böyle olunca fikirleriniz müslümanların kafasında soru işareti oluşturuyor.Size göre namaz basit bir meseleymiş gibi algılanıp müslümanların namazlarını terketmesine sebep oluyorsunuz.Bu nedenle, yarın o ruz-i mahşerde bunun hesabını ve vebalini çekeceksiniz.Aklı başında ve şuurlu müslümanlar sizin fikirlerinizi kabul etmez.Ederlerse kendilerine yazık etmiş olup mezhepsizliği kabullenip farkında olmadan ve düşünmeden dinsizliğe doğu adım adım yaklaştığını seziyoruz ve bunu da çok iyi biliyoruz.Bu tehlikeli badireleri çok iyi bildiğimiz için mezhepsizliğin önünü kesmeye çalışıyoruz.Siz ise buna karşılık olarak mezhepsizlikte ısrar edip kafaları karıştırmaya devam ediyorsunuz.Sizin gibi müslümanların sayesinde yakın gelecekte yeni nesil beynamaz olacağından bundan hiçbir şüphemiz yoktur.Allah,şuursuz müslümanları uyandırsın ve önünü açsın istiyoruz.

Sadece namaz kılmak müslümanlığın tamamını icra ettiği anlamına gelmez.Müslümanların birbirinden kopuk oluşunun nedeni, saygı ve sevginin olmayışından,birlik ve beraber olmayı bilmememkten ve nasıl güzel ahlak sahibi olmanın yolunu bilmediğnden kaynaklanmaktadırBütün bu olumsuzluklar kısaca bu saydıklarımıdan olmaktadır..İşin sırrı şu ayette gizlidir buyurun hep beraber okuyalım ne dersiniz?...

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf ile emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allah Teâlâ�ya imân ediyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da imân etselerdi elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan mü�min olanlar vardır, en çoğu ise fâsık kimselerdir.(ALİ İMRAN SURESİ-11O)

Evet, bu ayeti kerimenin ışığı altında size sormak lazım.Bu hayırlı ümmet kim?Bu ümmet nasıl kimselerdir?.Bunlar sadece Arap, Türk, veya Çeçen midir yoksa başka ırklardan mı?.Bu zamanda hayırlı ümmet kalmış mıdır yoksa gelecekte var olacak kimseler midir?Veya ayeti kerimede bahsedilen kimseler sahabeler midir?Veya sizin gibi düşünenler midir?Dikkat edecek olursanız ehli kitabın iman etmesinden bahsediyor nedir bu iman etmek meselesi; yoksa onlar kafir midir ki onlardan bahsediliyor?Ehli kitap olanlar(yahudi ve hıristiyanlar yani kitap gönderilmiş kafirler)neye iman edecekler ki onlar için hayırlı olacak.

Bu ayetten anlaşılan odur ki iman meselesi basit bir mesele değildir.Öyle; peygamberin sözleri uydurmadır deyip de hadis düşmanlığı yapmanın sizin için bir hayrı olmaz siz kendinizi kandırmaya devam edin ve Allah'ın resulüne şartsız ve tam teslimiyetle ona tabi olun yoksa işiniz yaştır.

Salat kelimesinin sadece namaz anlamına gelmediğini ben de biliyorum ama ayetin maksadı, neyi işaret ettiği kesin belli olduğu halde bazı namaza işaret eden ayetleri cımbızlayıp içinden çekerek başka mecralara süremezsiniz.Bunun hesabını Allah sizden kesinlikle soracaktır.Kuru bir dua edip de ben salat ettim yücelttim demekle işin içinden çıkamazsınız.Bakara Suresinin 45.inci ayeti kesinlikle namaza işaret ediyor sakın onu cımbızlamayın yoksa ben acizane olarak şuracıkta ne yapmak istediğinizi anlarım.Bu müslümanların başına ne geldiyse hep cehalet ve gafletten gelmektedir.Eğer bu müslümanlar azıcık uyanırlarsa sizi dinleyen olmayacaktır bunu da aklınızdan sakın çıkarmayın.Allahımızdan, şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onları kalp gözlerini açsın istiyoruz...Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a şikayet ediyoruz....

Bu sitede dikkat ettim de hadis bölümü hiç yok, neden?
Eğer bütün hadisler uydurma ve yalandır diyorsanız o zaman yüce peygamberimizi bu millete nasıl anlatacağız, adama sormazlar mı "yahu kardeşim bu peygamber hiç mi bir söz söylemedi ne yaptı davasını nasıl anlattı" diye sizlere sormayacaklar mı?

Şayet hadisler uydurma diyorsanız,bir hadis bölümü açalım orada uyduruk olan veya olmayan hadisleri tartışalım ki burada sizlerle hem fikir olalım ve bu teklifimi kabul ederseniz sahih hadisleri de ele alalım ve onları kendi aramızda mukayese edelim ki işin meselesi hal olunsun ve çözülsün.Yok eğer, "bizim hadislerle işimiz olmaz, sadece Kur'an'la yetineceğiz" diyorsanız, size söyleyeceğim hiçbir şey kalmamış demektir.Buyrun, admin kardeşlerimiz bu konuya el atsınlar biz de kendilerine şimdiden teşekkür edelim.

Şimdilik Allah'aısmarladık.Allah encamımızı hayırlı eylesin

Selamün aleyküm...[/B][/QUOTE]

beyza kardeşim.Ben senin bu benim mesajımı olduğu gibi kopyalamanın anlamını kavrayamadım.Yoksa hırsızlık mı yaptın benim mesajımı çalıp da.Maksadınız nedir öğrenmek istiyorum...

yeşil
7. November 2011, 10:10 AM
Dost1 kardeşim yüreğine sağlık Rabbim (bir önceki sayfada yaptığınız) açıklamalarınızdan dolayı sizden razı olsun..

Diğer kardeşlerim sizlerden de Rabbim razı olsun gerçekten her açıklamanız sağlam temeller üzerinde ve asla ama asla kuşku barındırmamakta..

bartsimpson
21. December 2012, 10:39 PM
İBRÂHİM suresi 40. ayet

رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ

Rabbic'alni mukîmes salati ve min zurriyyeti rabbena ve tekabbel dua

"Rabbim! Beni, salatı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"

Ben arapça bilmiyorum ama bu ayetin tercümesi yukarıdaki gibiyse, bir peygamber neden soyundan gelenlerin tamamını değil de bir kısmını, salatı özenle yerine getiren insanlar yapması için rabbine yalvarır?

Buradaki salat namaz değilmi ki bir kısmı için yerine getirmesi niyaz ediliyor???

dost1
22. December 2012, 12:08 AM
Selamun Aleyküm ! Değerli Bartsimpson Kardeşim!

İbrahim Suresinin 40. ayetini konu bütünlüğü içerisinde görelim mi?

(72/14, İbrâhîm/31- 41):

31İman eden kullarıma söyle: Salâtı ikame etsinler [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluştursunlar-ayakta tutsunlar] ve alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak harcamada bulunsunlar.”
32-34Allah, gökleri ve yeri oluşturan, gökten su indirip de onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve Allah, emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi/ sizin yararlanacağınız özelliklerde yarattı, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak dönüş hâlinde olan güneşi ve ayı da emrinize verdi/ onları da yararlanacağınız özelliklerde yarattı. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. Ve O, Kendisinden istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız! Şüphesiz insan kesinlikle çok yanlış; kendi zararına iş yapan, çok iyilikbilmez biridir.

35-41Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– İhtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'a sonsuz övgüler olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsustur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

bartsimpson
22. December 2012, 11:20 AM
Selamun Aleyküm ! Değerli Bartsimpson Kardeşim!

İbrahim Suresinin 40. ayetini konu bütünlüğü içerisinde görelim mi?

(72/14, İbrâhîm/31- 41):

31İman eden kullarıma söyle: Salâtı ikame etsinler [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluştursunlar-ayakta tutsunlar] ve alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak harcamada bulunsunlar.”
32-34Allah, gökleri ve yeri oluşturan, gökten su indirip de onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve Allah, emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi/ sizin yararlanacağınız özelliklerde yarattı, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak dönüş hâlinde olan güneşi ve ayı da emrinize verdi/ onları da yararlanacağınız özelliklerde yarattı. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. Ve O, Kendisinden istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız! Şüphesiz insan kesinlikle çok yanlış; kendi zararına iş yapan, çok iyilikbilmez biridir.

35-41Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– İhtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'a sonsuz övgüler olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsustur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Bende onu diyorum işte Halil ağabey,

Salat eğer sadece namaz olsaydı "bir bölümünü" demezdi diyorum....

Salat ; [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] ise, bunu yapacak olan kişiler ehil kişiler olmalı yani "bir bölümü"...

Saygılarımla,

Allah'a emanet olun.

galipyetkin
22. December 2012, 07:20 PM
Sayın Bartsimpson.

Biraz ukalalık yapacağım. Katlanır mısınız?

'Derli toplu bir bilgiye ulaşmak için isterseniz, bilgisayarınızdan ''İşte Kur'an'' sitesine girerseniz oradan ''makaleler'' kısmında ''Salât'' kelimesine ve bu kelimenin bilgi yönünden çevresinin bereketine erişebilirsiniz.

''Salat'' bir yönü ile karşındakine yardım, dolayısı ile karşılıklı yardımlaşmadır. Bu yardımın ne kadar olduğu Nahl-71/Mu'minun-4'de anlatılmış olup, bunun bir kerelik olmadığı,devamlı olduğu ve yardıma ihtiyacı olana hangi kerteye kadar yardım/infak yapılacağı ve orada tutulacağı Nahl-71/Mu'minun-5. ayeti ile izah edilmiş olduğu görülecektir. Şu halde ''Bakara-219/2 + Mu'minun-4/5 + Nahl-71'' ayetlerinin sentezi salat'ın ekonomik ve sosyal yönden özüdür.

Salat'ın ekonomik ve sosyal yönden de amacına ulaşabilmesi için de Kur'an bize ''salatı ikâme'' edin; yaşamın tümüne devamlı uygulayın demekte ve bunun için de bize İbrahim Peygamber üzerinden o günün ''beyt'' bu günün ''devlet'' dediğimiz, dayanışmalı ekonomik ve sosyal birliği, toplumsal yaşamı, kollektivizmi önermektedir.

Şimdi ''beyt'in çevresinin bereketsiz/bekkede/çorak/verimsiz'' olması ile ''çevresinin bereketli/verimli olması''nın izahı gerekmektedir.

Çevre bereketli olduğu zaman ihtiyaçlarınız için onları gidip bol bol toplarsınız, satın alırsınız, teşvik edip bolluk yaratıp ucuza kapatır, sermayeye kârı da katarak kat kat ribayı yer, emek sarfetmeden, malı bir yerden başka bir yere naklederek ''kolay para'' kazanabilirsiniz. Ya da dağıtımını yapmaz kendinizde toplar, kenz yapıp başkalarını mahrum bırakırsınız. Bu Bakara-219/1'de ''kumar ve içki'' diye anlatılan yoldur; kapitalizmdir, sömürü yoludur.

Çevre bekkede, çörak ve kurak, bereketsiz ve vermsiz olduğu zaman ise ihtiyaçlar içeriden üretilir, yani emeğiniz karşılığıdır; kendi emeğinizle üretir öyle elde edersiniz. Şu halde bereketi, zenginliği üreten emektir. Bu da beyt içinde elbirliği ile yapıldığından kollektivist bir sosyal ve ekonomik bir hayatın izahıdır. İhtiyacı karşılamayı amaçlayıp, basit bir ifade ile malı yığıp da bayatlatmaya, çürütmeye karşı, başkasının aleyhine zenginleşmeye karşı, fitneye karşı bir sistemdir. Fazlayı üretip de diğer kişilerin üretme hakkına tecavüz etmeyi önler. Fazla üretilmiş ise bu fazlaya ''nafile'' denir; ihtiyaç fazlası bu üretim başkasına gitmesi gereken hakkın tecavüzüdür; dolayısı ile başkalarının hakkını haksız olarak ele geçirmedir: ihtiyaç sahiplerine iade edilmelidir. Bu zekattır. Verilmediği zaman zimmet oluşturur, kul hakkıdır ve Maide-38'e tabidir.

İslam beyt yani havra-manastır-mescid diye adlandırılan toplumlar biçimlerinde gizli, gözlerden uzak kapalı ve ufak topluluklar olarak (Sumela manastırları, Kapadokya yeraltı şehirleri şeklinde yaşayamazdı. Medine gibi geniş toplumsal yaşama geçmeli idi. İşte ihtiyaç karşılama veya ihtiyaca göre ekonomiye uygun olarak kapitalistler veya serbest ticaret yapanlar da ''Bakara:219/2deki avfe ve Nahl:71/Mu'minun-4,5'' prensiplerine uymaları şartıyla islam yaşamına kabul edilmişlerdir. Bu da ''zekatı ita'' emridir.

Namaz'a gelince; eğer Arapça biliyorsanız. lügattan '' maz kelimesini araştırın. Karşılığı olarak kapitalisti bulursunuz. ''na'' ektir ve olumsuzluk anlatır; ''anti'' manâsında bir ektir.Kelime birleşik olarak ''namaz''dır ve kaspitalist olmayan demektir. Namaz hakkında ki görüşlerim için şunlara bakınız:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1037&page=19

Bir yazınızda ''vakıf''tan bahsetmiştiniz. ''Bakara:219/2-Nahl:71/Mu'minun-4,5'' karşısında, ne...? ve nasıl vakfedilecektir? Vakıf malı kaçırılmış mal, hırsızlık malı/zimmet değil midir. Ayrıca vakıf imtiyaz tanımak değil midir, hele bir de icareteynli ise?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
22. December 2012, 10:46 PM
Estağfurullah Sevgili Galip,

Ukalalık ne kelime acizane bilgileniyoruz sayenizde ve size sevgi ile katlanırız her daim...

Ama bunlar çok ütopik konular ve pratikte uygulaması çok ama çok zor.

Otoritenin kralı olsanız dahi işin içinde insan faktörü oldukça bir yerde testi çatlak verir ve su sızdırır.

"Allah emridir amenna deriz" ama islam akıl dini ise ve kolaylık emrediyorsa bu toplumsal konular uygulamada çok zor görünüyor.

Ayrıca sevgili Fers'in 10 ev örneği de bir nevi vakıflaşma örneği değil mi?

Hizmetin öldükten sonrada devamını sağlamak vakıf ile olur.

Buna neden karşısınız onu hala anlamadım?

Not : bu cevabımı 4. editleyişim Hakkı yılmazın tavsiye ettiğiniz açıklamalarını halen okumaktayım (ne yazıkki daha önce vakit bulamamışım) gerçekten ?????????

Ve Biz bir zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kılmıştık. –Siz de İbrâhîm'in makamından kendinize bir musallâ [salât gerçekleştirilecek yer] edinin.– Ve Biz İbrâhîm ile İsmâîl'e, “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için hem de rükû edenler, secde edenler için tertemiz tutunuz” diye ahit almıştık. (Bakara/125)

Ayetinden de anlaşılıyor ki günümüzde mekke müslümanların hac ve ibadet mekanıdır diyenler ne yazıkki yanılgı içindedirler.

Mekke müşrikler ve gayri müslimler tarafından çoktan zapt edilmiş ve fethedilmiştir.

Savaşı Kudüste aramayalım. Fetih çoktan gerçekleşti. Mescidi Aksa kılıfı....

galipyetkin
23. December 2012, 12:49 AM
Sayın Bartsimpson.

Ben de yarın yazmayı düşünüyorum ve öyle yapacağım. Fakat son satırdaki ''hizmetin öldükten sonra devamı" ifadesine takıldım. Ölmüş, yok olmuş biri sağlığında zorunlu ihtiyaçtan fazlasını kenz yaparak, başkasının olan mal mülk ve parayı, mameleki iç etmiş, yani gizleyerek zimmetine geçirmiş, bunu sağlığında veya ölümünden sonra sahip olması gerekenlere iade etmeyip veya edilmesini sağlamayıp, ölümünden sonra belirli bir kesimin faydasına sunup hayır-dua beklemesi kadar abes bir düşünce olamaz. Bence o mal üzerinde başkalarının (faydalanamayanların) hakkı o vakıf durdukça devam edeceğinden kendi defterine devamlı olarak günah yazılacak. Hakkı gasp et, sonra da o gasptan, o kul hakkından hayır dua bekle..... Yok artık.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
23. December 2012, 01:27 AM
Sayın Bartsimpson.

Ben de yarın yazmayı düşünüyorum ve öyle yapacağım. Fakat son satırdaki ''hizmetin öldükten sonra devamı'na takıldım. Ölmüş, yok olmuş biri sağlığında ihtiyaçtan fazlasını kenz yaparak, başkasının olan mal mülk ve parayı, mameleki iç etmiş, yani gizleyerek zimmetine geçirmiş, bunu sağlığında veya ölümünden sonra sahip olması gerekenlere iade etmeyip veya edilmesini sağlamayıp, elalemin faydasına sunup ölümünden sonra hayır dua beklemesi kadar abes bir düşünce olamaz. Bence o mal üzerinde başkalarının hakkı o vakıf durdukça devam edeceğinden kendi defterine devamlı olarak günah yazılacak. Hakkı gasp et, sonra da o gasptan, o kul hakkından hayır dua bekle..... Yok artık.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

"YOK" artık tabiii vere vere "KALMADI" çünkü.

Ama bak gel buna şöyle bir kılıf bulalım :)

Biz yetişkinler bir ömür boyu çalışıp didiniyoruz.
Devlet (sağlık giderlerimizi karşılamak ve ihtiyarlığımızdaki geçimimizi sağlamak için) kazancımızdan sigorta kesintisi yapıyor.
Bu da yetmiyor "sen çok kazandın sana hizmet getireceğim birazda bana ver" diyor ve kazancımızdan "vergi" alıyor.
Sonra benim kazancımla yaptığı hizmetleri (yol, fabrika, hastane, kamu kurumları) gayrımüslimlere ve müşriklere "özelleştirme" adı altında satıyor.
Sonraaaa ben bu insanlardan bu hizmetleri almak için tekrar ve tekrar kazancımdan para ödemek zorunda kalıyorum.

Bu arada zar zor dişimizden tırnağımızdan biriktirip bankada biraz tasarruf ediyoruz.

Devlet bu tasarrufuna da "bana sormadan tasarruf eder ve para istiflersin ha, olmadıııı" diyor ve ondan da gelir vergisi (stopaj) kesiyor.

Bu kadar badireye rağmen biraz birikim yapabilenler bir araba yada ev almaya kalkıyorlar ya "almaz olaydılar" emi.

Ben yakın zamanda Allah'ın nasib etmesi sayesinde bir araba sahibi oldum.
Bak faturasında ne diyor.

Araç bedeli 16.921,03.TL
%37 ÖTV 5.625,29.TL
%18 KDV 3.749,18.TL
buraya trafiğe (devletin vatandaşa hizmet için kurduğu bir kurumuna) verilen ruhsat bedeli, plaka tescil bedeli, ve bunların bürokrasisini bilmediğin için muameleciye verilen haraç ve harçlar ile, zorunlu sigorta bedelini yazmadım.

Yani "bre zındık sen benden gizli tasarruf ederde araba almaya kalkarsan bende araç bedelinin %55'ini ...... kazık olarak ...karım" diyor.

Bitmediiii.
Sonra da diyor ki "iliğini kurutucam senin iliğini... bittin oğlum sen. her altı ayda bir bu arabayı aldığın için lanet edeceksin ve bana eşşek gibi tesbit ettiğim kadar taşıt vergisi ödeyeceksiin. Bitmediiii. Ayrıca bu aracın gitmesi için benzin denen bir nesne lazım bunu alacaksın ve ben bunu gavura 1 liraya satıcam sana 4 katına satıcam ve sende eşşek gibi alıcaksın"

"Haa. bunlardan bıktın ve satmaya mı kalktın o zaman yine bana alım satım vergisi ödeyeceksin."

"Aldığın parayı da bankaya koy ki ondan da rahat rahat gelir vergisi (stopaj) alabileyim"

Hadi bunların hiç birini yapamadık kıt kanaat geçiniyoruz.

"Aldığın her gıda ve zorunlu ihtiyaç maddesinden ve geçimliğinden KDV ve ÖTV alır seni canından bezdiririm" diyor...

Biraz uzun oldu ama diyeceğim o ki;

Vallahi Galipciğim, ben kendi hakkımı devletten koruyup saklayamıyorum ki bırak benim kazancımda hakkı olanları düşüneyim!!!!

Vakıflar hiç değilse şimdilik vergiden muaf :):):):):):):)

Not : Hakkı Yılmaz'ın tavsiye ettiğiniz yazılarını halen okuyorum. Allah Razı olsun ziyadesi ile faydalanmaya çalışıyorum ve çalışacağım...

Sevgi ile kalın.

Fers
23. December 2012, 02:02 AM
Otoritenin kralı olsanız dahi işin içinde insan faktörü oldukça bir yerde testi çatlak verir ve su sızdırır...(bartsimpson)

"Allah emridir amenna deriz" ama islam akıl dini ise ve kolaylık emrediyorsa bu toplumsal konular uygulamada çok zor görünüyor...(bartsimpson)

bartsimpson
23. December 2012, 02:16 AM
Otoritenin kralı olsanız dahi işin içinde insan faktörü oldukça bir yerde testi çatlak verir ve su sızdırır...(bartsimpson)

"Allah emridir amenna deriz" ama islam akıl dini ise ve kolaylık emrediyorsa bu toplumsal konular uygulamada çok zor görünüyor...(bartsimpson)

????

Fers
23. December 2012, 02:29 AM
????

ifadelerinize katıldım ve alıntıladım, sayın bartsimpson...

galipyetkin
23. December 2012, 02:45 AM
Sayın Bartsimpson.

Bakara 125. ayette ''tavaf edenler'' diye bir ifade geçmiyor ki.

Sayın Fers

vel akifine ne anlama geliyor ki?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
23. December 2012, 02:56 AM
Sayın Bartsimpson.

Bakara 125. ayette ''tavaf edenler'' diye bir ifade geçmiyor ki.

Sayın Fers

vel akifine ne anlama geliyor ki?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Ayetin tercümesini tavsiye ettiğiniz hakkı yılmaz'ın sitesinden aldım

http://www.istekuran.org/salatvenamaz.html

bak şimdi cidden kafam karıştı galip ?????????????

aorskaya
23. December 2012, 03:04 AM
İBRÂHİM suresi 40. ayet

رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ

Rabbic'alni mukîmes salati ve min zurriyyeti rabbena ve tekabbel dua

"Rabbim! Beni, salatı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"

Ben arapça bilmiyorum ama bu ayetin tercümesi yukarıdaki gibiyse, bir peygamber neden soyundan gelenlerin tamamını değil de bir kısmını, salatı özenle yerine getiren insanlar yapması için rabbine yalvarır?

Buradaki salat namaz değilmi ki bir kısmı için yerine getirmesi niyaz ediliyor???

Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ(duâi).

Sevgili bart,

Ayette soyumdan bir kısmı denilmiyor, beni ve soyumdan olanları, soyumu deniyor.

Siz, kimin mealini almışsanız, yanlış anlamalara neden olan meal yüzünden bunları düşünmeniz normal oluyor.

Putperest babası için bile dua eden, İbrahim gibi bir peygamberin, soyunun bir kısmı için dua edip, diğer kısmı için dua etmemesi beklenemez.

Bu nedenle salatı, namaz yerine eğitim-destek anlamında ele almak yanlış olmaktadır.

selamlarımla,
aorskaya

aorskaya
23. December 2012, 03:07 AM
Bende onu diyorum işte Halil ağabey,

Salat eğer sadece namaz olsaydı "bir bölümünü" demezdi diyorum....

Salat ; [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] ise, bunu yapacak olan kişiler ehil kişiler olmalı yani "bir bölümü"...

Saygılarımla,

Allah'a emanet olun.

Sayın dost1 de kendi yazısında ayetin meali için "soyumdan bir kısmı" dememiştir. Dolayısıyla namaz yada eğitim-destek anlamaları, bu zemin üzerine oturtulmamalıdır.

selamlar,
aorskaya

bartsimpson
23. December 2012, 03:15 AM
Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ(duâi).

Sevgili bart,

Ayette soyumdan bir kısmı denilmiyor, beni ve soyumdan olanları, soyumu deniyor.

Siz, kimin mealini almışsanız, yanlış anlamalara neden olan meal yüzünden bunları düşünmeniz normal oluyor.

Putperest babası için bile dua eden, İbrahim gibi bir peygamberin, soyunun bir kısmı için dua edip, diğer kısmı için dua etmemesi beklenemez.

Bu nedenle salatı, namaz yerine eğitim-destek anlamında ele almak yanlış olmaktadır.

selamlarımla,
aorskaya

Meal Y.N.Ö. aittir. Hasenat programından aldım. Ayrıca
http://www.kuranmeali.org/14/ibrahim_suresi/40.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx sayfasında da aynı meal var.
Daha doğrusu ayeti farklı meallendiren sadece kendisi idi diğerleri sizin dediğiniz gibi meallendirmişti.

Bende bu yüzden sordum...

aorskaya
23. December 2012, 03:20 AM
Meal Y.N.Ö. aittir. Hasenat programından aldım. Ayrıca
http://www.kuranmeali.org/14/ibrahim_suresi/40.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx sayfasında da aynı meal var.
Daha doğrusu ayeti farklı meallendiren sadece kendisi idi diğerleri sizin dediğiniz gibi meallendirmişti.

Bende bu yüzden sordum...

Sevgili bart, zaten senin soru açtığını ve başkaca bir anlayış iddiasında olmadığını yazılarından görüyoruz.

Ancak, senin bu dikkat çekmene ve hatta ayeti meallendirirken "soyun tamamı" şeklinde meallendiren kardeşlerimizin de "kısmen" deyimine dayanarak namaz yerine eğitim-destek anlaşılması gerektiğini onaylamaları üzerine konu hakkındaki yanlış gidişatın görülmesi için yazma gereği duydum.

selamlarımla,
aorskaya

bartsimpson
23. December 2012, 03:25 AM
Sevgili bart, zaten senin soru açtığını ve başkaca bir anlayış iddiasında olmadığını yazılarından görüyoruz.

Ancak, senin bu dikkat çekmene ve hatta ayeti meallendirirken "soyun tamamı" şeklinde meallendiren kardeşlerimizin de "kısmen" deyimine dayanarak namaz yerine eğitim-destek anlaşılması gerektiğini onaylamaları üzerine konu hakkındaki yanlış gidişatın görülmesi için yazma gereği duydum.

selamlarımla,
aorskaya

Benimde şüphelerim var ve hala kafamda oturtabilmiş değilim.

Birkaç ileti öncesine bakarsan;

Bu forumda sıklıkla referans gösterilen Hakkı Yılmaz mealinde de sanırım bir yanlışlığı tesadüfen Galip yakaladı.

İşte sorunda buradan kaynaklanıyor. Arapça bilmeyenler...Kime inanacağız? ve neyi referans alacağız?

galipyetkin
23. December 2012, 07:02 PM
Sayın Bartsimpson.

Diğer yazında, çözümlemede tıkanmışlıktan doğan hırsın seni sardığını görüyorum. Aman guzel arkadaşım itidalini kaybetme. Bize de kızma; nedenini o yazına cevapta açıklayacağım.

Bak şimdi dediklerimi yap.
l- Herhangi bir ''Kur'an'da Ara'' sitesine git ve tavaf kelimesini gir. Karşına 4 ayet çıkacak.
2-Kur'an Meali Org sitesindenden her ayetin türkçe okunuşunun yazılı olduğu yerde bak bakalım bu dört ayette de tavaf mı yazıyor. Nasıl anlayacağım, Arapça ilmiyorum ki deme. çünkü tavaf kelimesi Arapça, belki ek almış olabilir ama hangi kelime olduğunu fark edeceksin

sevginur
23. December 2012, 07:41 PM
Önce, TEFSİR kelimesi ile ilgili TEBYİNÜLKUR'AN da geçen tanımı görelim..


Tefsîr sözcüğü, terim olarak "Kur'ân'ı, Yüce Allah'ın muradına delâlet etmesi yönünden beşerî takat oranında açıklamak" demektir.

Hefsîr sözcüğünün kökü *fesr* sözcüğüdür. "Açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamına gelen bu sözcük, ilk defa tıp alanında "doktorun suya bakması" anlamında kullanılmıştır. Nitekim bu kökün başka bir türevi olan *tefsîra* sözcüğü, "hastalığın tespiti için üzerinde araştırma yapılan sidik" demektir. [0-1] Lisânü'l-Arab; Fesr maddesi, cilt 7, sf. 101.

Hekimler getirilen "tefsîra"ya bakarak hastalıkların sebeplerini bulup açıkladıkları için fesr sözcüğü de zamanla yukarıda verilen "açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Fesr sözcüğünün tef'il babından mastarı olan tefsîr sözcüğü de bu anlama paralel olarak "iyice araştırmak, çok açıklamak" anlamında kullanılmaktadır.

Bütün bunlar, tefsîr sözcüğünün filolojik olarak şu anlamlara delalet ettiğini göstermektedir: "Anlaşılamamış, kapalı, müşkül, müphem bir sözü, konuyu, ya da meseleyi anlaşılır hâle getirmek." Böyle bir tarif, sözcüğün terim anlamı için verdiğimiz tanımla da uyumludur. Ragıp da el-Müfredât adlı eserinde tefsîr sözcüğünü Lisânü'l-Arab'a uyumlu olarak açıklamıştır. [0-2] El-Müfredât, Fesr maddesi, sf. 380.

Bu bilgilere göre "Kur'ân tefsîri" diye yazılan eserler, müellifleri böyle düşünmeseler de, Kur'ân'ın kapalı, müphem ve örtülü olduğunu peşinen kabul etmiş olmaktadırlar.

Bu nedenle, elinizdeki bu çalışmanın bir Kur'ân tefsiri olmadığını özellikle belirtmek gerekir. Bizim anlayışımıza göre Kur'ân'ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü Kur'ân'ın bizzat kendisi yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir. Nitekim Furkan Sûresinin 33. Âyetinde, Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı [doğrusunu] ve en güzel açıklamayı getirmeyelim denilerek Kur'ân'ın en iyi tefsir olduğu, ele aldığı meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmektedir. Ayrıca Kur'ân'da - âyâtün beyyinâtün, - kitâbün mübîn, - beyyenehü,- mübeyyinât, - tibyân ve - beyân gibi aynı kökten türetilmiş kavramlarla Kur'ân Âyetlerinin apaçık olduğu bildirilmiş, Kur'ân'ın kapalı, müşkül, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır. Yüce Allah kitabındaki mesajlarının açıkça anlaşılabilmesini sağlamak için her türlü anlatım tekniğini kullanmış, bir anlatım aracı olarak sivrisinek gibi en basit şeyleri bile örnek vermekten çekinmemiştir. Böylece ilâhi mesajlar üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkes tarafından anlaşılabilecek bir açıklığa kavuşturulmuştur.

Kur'ân'ın herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken Kur'ân'ı tefsir etme iddiasıyla yola çıkmak, en hafifinden cüretkârlık olarak nitelendirilecek bir yaklaşım olsa gerektir.


Demek ki neymiş, Kur'anın tefsire ihtiyacı yoktur, zaten Tefsir edilmiş bir şekilde indirilmiştir.
Gerçekler bu iken, piyasa da bulunan binlerce tefsiri hangi mantıkla açıklamak gerek?
Bunu da bir kenara bıraktık.
Müfessirlere bir İLAH elbisesi giydirmek ve onlar "olmasaydı bu din bize ulaşmazdı" mantığına saplanmak, bir Kur'an mü'minine yakışacak tavır mıdır?
Eğer Kur'anı anlamak ve hayatımıza yansıtmak için müfessirlere ihtiyacımız vardı ise..
Allah.. Hcr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. ayetini laf osun diye mi indirmiştir.
Bu mucize ayet ortada dururken, halen -MÜFESSİRLER, MEZHEP İMAMLARI OLMASA HALİMİZ NİCE OLURDU- mantığını gütmenin manısı nedir?
Yoksa, hiristiyan ve yahudilerin haham ve rahiplerini kutsamaları hastalığına bilmeden izde mi tutulduk?..

Şunu kabullenmek zorundayız.
İlmin yolunu tersine çevirdik ve ALLAH'ın bak dediği yerden değil de, kendini ALİM ilan edenlerin bak dediği yerden baktık asırlarca.
Ve şöyle bir tavır takındık..
-Bu din müfessir ve alimlerin çabasıyla isminden söz ettirmiş ve insanlara ulaşmıştır..

Ben tam tersini söylüyorum..
Müfessir, muhaddis ve binlerce alim bu dinin sırtından semirmiş, isim yapmış ve adam sanılmıştır.
Kur'an resmen bir şöhret basamağı olarak kullanılmış ve Allah'ın APAÇIK beyanına rağmen, kimsenin anlayamayacağı teziyle, anlaşılır hale getirilmek için abuk-sabuk ilim dalları tanzim edilerek, güya Kur'anın sağlaması alınmaya çalışılmıştır..
-Hadisler olmasa Kur'an anlaşılmaz.. noktasından hareket eden bu yerli pavluslar, her adımda işi biraz daha ileri götürerek.. Zamanla, yahudi, hiristiyan, çin, hint ve yunan felsefelerinde ne kadar zırva varsa, hepsini TEFSİR mantığıyla Kur'ana boca ederek, kolayca anlaşılabilecek bir kitabı, bilmem kaç ilim dalını bilmeden öğrenilemeyecek hale getirmişlerdir.

İşin en acı tarafı ise Allah'ın kitabına yamanan saçma felsefelerin zamanla dinleşmesidir.
Allah ayetinde ANCAK ARINMIŞ KULLARIN KUR'ANDAN İSTİFADE EDEBİLECEĞİ ni beyan eder..
Pavlus müfessirler bunu ABDESTSİZ KUR'ANA EL SÜRÜLEMEZ diye kayda bağlayıp, Kur'an yoluna bir mayın döşerler..
-Siz anlayamazsınız, bizim kitaplarımızı baş tacı edin, biz size anlatırız.. diyerek, ikinci..
-Siz kulluktan ne anlarsınız, bize gelin anlatalım.. ile üçüncü..
-Kur'an-ı sakın ANLAMAK ve ANLAMLANMAK için okumayın, gidin ölülere okuyun..ile dördüncü..
-Hatim yapın, muhakkak arabçasıyla okuyun, başka dilde günahtır.. ile beşinci..
Derken..
Bir bakmışsın ki..
Kur'anın her tarafı mayınlarla dolu..
Bir düşünürsün..
Bu mayınları masonlar mı?
Yoksa Katolikler mi döşedi?
Hayır!..
Bize MÜFESSİR-MEZHEP İMAMI-ALİM diye yutturulan yerli masonlar, yerli katolikler işledi aslında bu cinayeti..
En büyük handikapımız..
Kendi aklımızı kullanamamamız ya..
Her daim bundan yakınır dururuz hani..
Ama, bir nehir gibi kıyamete dek akması gereken İLMİN bilmem hangi MÜCEDDİD!! zamanına hapsedilmesi..
Kaskatı bir şekilde ulaşılamayacak bir tarih ve zeminde tutulması..
Eğer AKIL TUTULMASI değilse nedir?
-Efendim, ilk müfessir Razi şu konuda şöyle demiştir, bu mantık bu çağa uymuyorsa bile, böyle kabul edilmeli, yoksa RAZİ TANRISI HEPİMİZİ CISS yapar..
Tamam, Razi en doğrusuna ulaşmışsa, niye başka tefsirler kaleme alınır ki?
Çoğaltalım Raziyi, her eve bir adet yerleştirelim, her ev de bir HUBEL olursa, millet niye yeni bir HUBEL arasın ve edinsin ki?

Her şey bu kadar da basit değil işte..
Tamam, tefsir şart ama..
Okuduğumuz tefsir aynı zamanda TASAVVUFtan da bahsetmeli..
Hemen RUHUL FUKRAN alınmalı ve ikinci HUBEL birincinin sağına iliştirilmeli..
Ben tefsir de bol bol HADİS te görmek istiyorum..
Hemen bir İBNİ KESİR ve birinci Hubelin soluna..
Ben NURCUYUM arkadaş, çiçekten, böcekten, kavaktan ve kabaktan bahsetmeyen tefsire tefsir mi denir?
Hemen RİSALELER hubelini, birincinin ardına asker yazmalı..
Hem RİSALELER Kur'anın libası değil miydi?
Libassız, çırılçıplak üşüsün mü istiyorsunuz?
Zaten Risaleler yazılana dek Kur'an tir tir titreyerek nerdeyse donup mahvolmak üzreydi..
Üstadımız imdada yetişti de, kıyamete dek koruyacak libası elceğiziyle biçimlendirip giydirdi de Kur'anı yok olmaktan kurtardı!!!..

Ve ELLER HİÇ DURMADAN YAZDI, YAZDI..
Bu Allah'tandır denerek millete sunuldu..
Bir tek ALLAH'a kul olması için yaratılan insanlıksa..
Binlerce HUBELE, PAVLUSA, UZZAYA kul edildi..
Ve bir el araya girip, YETER, KULLUK SADECE ALLAHA'dır dediği an..
Ya zındık, ya kafir veya fasık/münafık ilan edildi..

Bütün bunları niye mi yazdık..
Şunun için..

Arkadaşlar kalkıp başına KUR'AN takısı takılı bir sürü gurup ya da oluşum kuruyor.
Ortaya bir konu atılıyor.
KUR'AN ABDESTLİ Mİ OKUNMALI ABDESTSİZ Mİ?
Çıkıp diyorsunuz ki,
-Arkadaşlar, ABDEST ve NAMAZ denen iki terim, müfessirlerce üretilmiş GDOlu iki terimdir.
Kur'an ne ABDESTten bahseder ne NAMAZ dan.
Kur'anda geçen EL-KOL-YÜZ-AYAK yıkamalı ritüel..
Müslümanların SALAT toplantılarına katılırken azami dikkat edecekleri şeylerdir.
Ve Kur'an da geçen her SALAT kelimesini NAMAZ olarak çevirmek Kur'ana ihanettir.
İki kökten türemiş bu kelime..
SLY
ve
SLV
şekliyle yer alır ki..
Birini türkçeye NİYAZ olarak...
Diğerini ise, TAĞUTA-ŞİRKE-KÜFRE karşı dik durmak..
Sosyal Adaleti tesis etmek..
Yardım, infak ve desteği yaygınlaşırmak.. diye çevirebilirsiniz.

Lütfen,
Kur'anın orjin literatüründe bulunmayan kavramları ona boca ederek, tanrılık ve ilahlık taslamayalım..
Şirkten uzak durmanın yegane şartı, ALLAH'ın indirdiği ve bildirdiği ile yetinmektir..

Sen misin bunu diyen..
Hemen bütün mesajlarımız, yorumlarımız silinir..
Ve LAT-UZZA-MENAT hatırına hem Kur'an ve hem onun gerçekleri kurban edilir..

Aklımızı başımıza devşirelim beyler..
Kur'an üstü kutsallar edinerek MÜSLÜMANCILIK oyunu oynamayalım.
Ya Kur'an diyerek yola çıkmayın ki bu durumda bizim de bir itirazımız olmaz..
Kur'an diye yola çıkıyorsanız, her hareketiniz, tavrınız ve yorumunuz KUR'ANca olmalıdır..
Sizler Kur'anı kalkan yaparak müfessir-muhaddis-mezhep imamları ve alimleri koruyarak..
Kur'ana biçtiğiniz rol'ün farkındasınızdır umarım..

Kur'anın şakası olmaz..
Kur'an heva ve hevslere aracı da yapılamaz..
Kur'an güneş gibidir ve ışığını-ısısını yayması için yapay hiçbirşeye ihtiyaç duymaz.

Şunu unutmayın..
Kur'anın size/bize ihtiyacı yoktur.
Sizin/bizim O'na ihtiyacımız vardır.


Ve Kur'anı, birilerini kutsamak için aracı tutmayalım.
Kimsenin varlığı Kur'ana şan şeref sunmaz..
Kur'anın varlığı bizlere şan şereftir.

Umarım artık KUR'ANca bir hayat tarzını benimseyerek..
Şeytanın düştüğü kör döngülere ve tuzaklara yakalanmayız..
Allah razı olsun ufkumuzu açtınız....

bartsimpson
23. December 2012, 07:43 PM
Sayın Bartsimpson.

Diğer yazında, çözümlemede tıkanmışlıktan doğan hırsın seni sardığını görüyorum. Aman guzel arkadaşım itidalini kaybetme. Bize de kızma; nedenini o yazına cevapta açıklayacağım.

Bak şimdi dediklerimi yap.
l- Herhangi bir ''Kur'an'da Ara'' sitesine gir ve tavaf kelimesini gir. Karşına 4 ayet çıkacak.
2-Kur'an Meali Org sitesindenden her ayetin türkçe okunuşunun yazılı olduğu yerde bak bakalım bu dört ayette de tavaf mı yazıyor. Nasıl anlayacağım, Arapça ilmiyorum ki deme. çünkü tavaf kelimesi Arapça, belki ek almış olabilir ama hangi kelime olduğunu fark edeceksin

Sen onu Hakkı Yılmaz'a söyle, bana değil... Tavsiyede bulunan sensin...

Birde anlamadığım konu şu her konu da olduğu gibi bu konularda da görüşler ve fikirler farklılıklar gösterebiliyor.

Tamam kuranı referans alacağız. Ama referans arapça...

Bilmiyorum kardeşim BİL-Mİ-YO-RUM. Arapça bilmiyorum. Bilmekte zorunda değilim...

Onu referans göstererek başkalarının anladığı ve anlattığı "masal" ama senin anladığın yada gördüğün "çözümlemede tıkanmışlık"... yok öyle 3 kuruşa 5 köfte...

Ben bu foruma kimse görüş ve düşüncelerini zorla empoze etmeye kalkmadığı ve bunun için yargılamadığı için girdim.

Allaha şükür ki saçma yada değil büyüklerimin uyarıları doğrultusunda da her zaman sorularıma cevap aldım.

Ayrıca beni hırs falan da sarmadı habire köpürüp köpürüp coşan sensin.

Ben hiç bir yazımda sana sataşmadım Galip.

İlmin ve yüreğin yetiyorsa -sadece ama sadece- sorduklarıma cevap ver.

Ben yeri geldi senden özür dilemeyi de bildim susmayıda bildim.

Daha fazla da günahımı alma ayıp sana yakıştıramıyorum.

galipyetkin
23. December 2012, 09:28 PM
Sayın Bartsimpson.

Anlaşıldı biraz bozuksun. Herşeyine, her söylediğine he.

Ben de Arapça bilmiyorum. Ben de Sayın Süleyman Ateş'in l995 basımlı ''Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri'' ile araştırmaya başladım. Daha yeni yeni bazı şeylere vakıf oluyorum. Ve hala daha tekrar tekrar okuyorum.

Arkadaşım. Ben düşüncelerimi yalnızca yazdım ve polemikten elimden geldiğince kaçındım.
Çünkü Allahın kelamı üzerine kim benim düşündüğüm doğru diyebilir ki? Biz doğru bildiğimizi yazar değerlendirmeyi okuyana bırakırız. Kimin yazısına hayır arkadaşım benim ki doğru dedik ki. Ama bariz maddi hataları gösteririz. Mesela ''tavaf' ifadesi.

O ayetlara baksaydın meallerde 4 ayette de tavaf diye yazılanlardan ikisinin tavaf değil ''taifine'' olduğunu görecektin. Dolayısı ile iki ayetin tercümelerinin yalnışlığını bizzat sana farkettirip doğruya ulaşman için seni araştırmaya iteleyecektim. Ayetlere bakacağına bana sitemi seçtin. Her ne ise...

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
23. December 2012, 09:53 PM
Abi sen beni hiç anlamamışsın...

Bak;

Estağfurullah Sevgili Galip,

Ukalalık ne kelime acizane bilgileniyoruz sayenizde ve size sevgi ile katlanırız her daim...

Ama bunlar çok ütopik konular ve pratikte uygulaması çok ama çok zor.

Otoritenin kralı olsanız dahi işin içinde insan faktörü oldukça bir yerde testi çatlak verir ve su sızdırır.

"Allah emridir amenna deriz" ama islam akıl dini ise ve kolaylık emrediyorsa bu toplumsal konular uygulamada çok zor görünüyor.

Ayrıca sevgili Fers'in 10 ev örneği de bir nevi vakıflaşma örneği değil mi?

Hizmetin öldükten sonrada devamını sağlamak vakıf ile olur.

Buna neden karşısınız onu hala anlamadım?

Not : bu cevabımı 4. editleyişim Hakkı yılmazın tavsiye ettiğiniz açıklamalarını halen okumaktayım (ne yazıkki daha önce vakit bulamamışım) gerçekten ?????????

Ve Biz bir zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kılmıştık. –Siz de İbrâhîm'in makamından kendinize bir musallâ [salât gerçekleştirilecek yer] edinin.– Ve Biz İbrâhîm ile İsmâîl'e, “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için hem de rükû edenler, secde edenler için tertemiz tutunuz” diye ahit almıştık. (Bakara/125)

Ayetinden de anlaşılıyor ki günümüzde mekke müslümanların hac ve ibadet mekanıdır diyenler ne yazıkki yanılgı içindedirler.

Mekke müşrikler ve gayri müslimler tarafından çoktan zapt edilmiş ve fethedilmiştir.

Savaşı Kudüste aramayalım. Fetih çoktan gerçekleşti. Mescidi Aksa kılıfı....

Ben Hakkı Yılmazın Bakara 125'teki tespitinden dolayı dehşete düşüp bir yorumda bulundum.
Sen Tavafa takılıyorsun.
Abi yanlışsa düzelt.
Yada söyle Hakkı Yılmaz düzeltsin.
Bana ne çıkışıyosun.
Ben senin tavsiyene uydum.
Metni okudum.

Sen "Sayın Bartsimpson. Bakara 125. ayette 'tavaf edenler diye bir ifade geçmiyor ki." deyince de kafam karıştı.
Şimdi de beni, "çözümlemede tıkanmışlıktan doğan hırsın seni sardığını görüyorum" diyerek itham ediyosun.
Ben mi tıkadım ortamı Abi.
Yapma kurbanın olayım.

galipyetkin
23. December 2012, 10:15 PM
Ne ortamı tıkaması ya Bartsimpson.

Birbirimize iki sitem ettik, nazlandık, geçti bitti. Arkadaş kaybetmak istemem.
Saygılarımla.
Galip Yetkin

bartsimpson
23. December 2012, 10:33 PM
Ne ortamı tıkaması ya Bartsimpson.

Birbirimize iki sitem ettik, nazlandık, geçti bitti. Arkadaş kaybetmak istemem.
Saygılarımla.
Galip Yetkin

Eyvallah

Saygılar

galipyetkin
27. December 2012, 01:46 AM
Sayın Bartsimpson.

Evvelki sahifelerde Bakara 125. ayette ''tavaf'' kelimesi yok deyip, herhangi bir ''Kur'an'da ara''dan Tavaf kelimesini araştırıp bakın. Karşınıza 4 ayet çıkacak demiş ve bu ayetlerin çözümüne veya okunuşunun türkçe yazılımına baktığınız zaman bir değişiklik fark edeceğinizi söylemiştim. Bu ayetlar Bakara:125 ile 158 ve Hac:26 ile 29. Kelimeyi ''tavaf'' olarak aramamıza rağmen Bakara-125 ile Hac-26'da ''TAİFİNE'' yazıyor.

Nedeni ne olabilir acaba? Kur'an kelimeleri tercüme edilirken hangi yetki ile manâları değiştirilmiş acaba? Ne dersiniz?

Saygılarımla
Galip Yetkin.

dost1
27. December 2012, 04:50 AM
Selamun Aleykum! Değerli Galip Yetkin Kardeşim!

Sözünü ettiğiniz kelimelerin kökü aynıdır ve asıl anlamı dolaşmak anlamındaki "tı-v-f" kök harflerinden türetilmiş kelimelerdir. Kur'an'da 40 tan fazla ayette bu kök harflerden türeyen kelimeler vardır. Kalem 19,Vakıa 17, A'raf 133,201,Nur 58,tevbe 122, Hucurat 9, Ali İmran 122, Ankebut 14 e bakar mısınız?

Bilinmesi gereken,türetilen kelimelerin türetildikleri kök anlamı asla kaybetmedikleridir.

Uygun bir anda daha genişçe yazarım inşaAllah.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

pramid
27. December 2012, 09:13 AM
TAVAF KAVRAMI

Tavaf ( طوف ) kavramı, “ onu korumak, gözetmek, hizmet etmek amacıyla bir şeyin etrafında dönmek dolaşmak, bir şeyin etrafını sarıp kuşatmak” anlamlarında kullanılır. Koruma hizmeti vermek amacı ile geceleyin evlerin etrafında dönüp dolaşması nedeni ile gece bekçisine ( الطاءف ) denir. Kurân’da konumuz ile ilgili ayetlerde geçen (لطَّائِفٖينَ ا – tavaf edenler) işte bu kelimenin çoğuludur.

Sembolik olarak, Kabe-Meccid’il Haram-Safa-Merve etrafında dönerek dolşamanın ve adına TAVAF denmesinin ASIL MANASININ, bu şiarların sembolize ettiği İSLAM DİNİ’ne saygı ile onun hizmetinde olmak ve hayatında sıkıca onu koruyup kollamanın bir ifade edişi olduğu buradan anlaşılmaktadır.

SÂFFÂT suresi 45. ayet (Cennetlikler) Kaynaktan doldurulmuş kadehlerle çevrelerinde dolaşılarak hizmet edilir.

ZUHRUF suresi 71. ayet “Onlara altın tepsiler ve testilerle çevrelerinde dolaşılarak hizmet edilir, orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.”

KALEM suresi 19. ayet Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp gelen bir TAYFUN onun üstünü sarıp kuşatıverdi.

İNSÂN suresi 15. ayet Gümüşten billur kaplar ve kupalar ile çevrelerinde dolaşılarak hizmet edilir.

galipyetkin
28. December 2012, 07:14 PM
Sayın pramid.

''Tavaf'' kelimesinin çeşitli anlamları için teşekkürler.''Taifin'' kelimesinin açıklamamişsınız. Bu kelime -Türkçe'de de bu kelime- ''Tayfa'' olarak geçer. Kolektivist sistemde de kapitalist sistemde de isimleri ve görevleri ekonomik kazanımları hariç aynıdır.

Geminin kaptanı ve donatan bu anlamın dışındadır. Donatan gemi sahibi, kaptan onun temsilcisidir ve emperyalist sistemin, işgal gücünün unsurları olarak nitelenirler.

Kollektivist sistemde donatan-geminin sahibi toplumdur ve kaptan da toplumun temsilcisi ve emekçi olarak nitelenir.

Dolayısı ile ''tayfa'' gemi adamı olarak geminin çalışması ve görevini yerine getirebilmesi için gemi içinde faaliyet gösteren insan unsurudur; emekçidir, işçidir. Gemiyi işlevsel olarak görevde tutar.

Kapitalist sistemde ''tavaf edenler'' ise limanımıza gelen bir harp gemisini gezip de ''-Aaa, ne büyük topları varmiş!'', ''Aaa, 'şu bilmem nesi' şahane!'' diye aptal aptal gemiyi dolaşanlardır. Turisttirler.

Kollektivist sistemde ''tavaf edenler'' ise toplumun bir üyesi aynı zamanda ortak donatan olduklarından ve tayfa olmadıklarından gemiye içerisinden değil dışarıdan destekleyen, hukuken hak, sorumluluk ve görevi olan unsurdur.

Kelimelere, peşinden giderek değil de, özünü anlayarak Kur'an perspektifinden bakarsak gemiyi de ''beyt'' yani havra, manastır, mescid, karye, kasaba, şehir, ülke'' diye düşünebilir veya ona benzetebiliriz. Dolayısı ile ''taifin''in emekleri ile, ''tavaf edenler'in de ''bakara-219/2, Nahl-71'' dışında kalan edinimleri-zekâtları ile, her ikisinin de ''salat-ı ikâme, zekât-ı ita eden''lerden-''beyt ehli''nden- olduğunu ayırt edebiliriz.

Bu nedenle aynı kökten geliyor diye her dört ayete de '' tavaf edenler'' diye yazmak. yalnıştır; anlam ve anlama hataları oluşturur kanaatindeyim.(Devamı sonraki sayfada.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

gavs
28. December 2012, 10:36 PM
Önce, TEFSİR kelimesi ile ilgili TEBYİNÜLKUR'AN da geçen tanımı görelim..


Tefsîr sözcüğü, terim olarak "Kur'ân'ı, Yüce Allah'ın muradına delâlet etmesi yönünden beşerî takat oranında açıklamak" demektir.

Hefsîr sözcüğünün kökü *fesr* sözcüğüdür. "Açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamına gelen bu sözcük, ilk defa tıp alanında "doktorun suya bakması" anlamında kullanılmıştır. Nitekim bu kökün başka bir türevi olan *tefsîra* sözcüğü, "hastalığın tespiti için üzerinde araştırma yapılan sidik" demektir. [0-1] Lisânü'l-Arab; Fesr maddesi, cilt 7, sf. 101.

Hekimler getirilen "tefsîra"ya bakarak hastalıkların sebeplerini bulup açıkladıkları için fesr sözcüğü de zamanla yukarıda verilen "açıklamak, örtülü şeyi açmak" anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Fesr sözcüğünün tef'il babından mastarı olan tefsîr sözcüğü de bu anlama paralel olarak "iyice araştırmak, çok açıklamak" anlamında kullanılmaktadır.

Bütün bunlar, tefsîr sözcüğünün filolojik olarak şu anlamlara delalet ettiğini göstermektedir: "Anlaşılamamış, kapalı, müşkül, müphem bir sözü, konuyu, ya da meseleyi anlaşılır hâle getirmek." Böyle bir tarif, sözcüğün terim anlamı için verdiğimiz tanımla da uyumludur. Ragıp da el-Müfredât adlı eserinde tefsîr sözcüğünü Lisânü'l-Arab'a uyumlu olarak açıklamıştır. [0-2] El-Müfredât, Fesr maddesi, sf. 380.

Bu bilgilere göre "Kur'ân tefsîri" diye yazılan eserler, müellifleri böyle düşünmeseler de, Kur'ân'ın kapalı, müphem ve örtülü olduğunu peşinen kabul etmiş olmaktadırlar.

Bu nedenle, elinizdeki bu çalışmanın bir Kur'ân tefsiri olmadığını özellikle belirtmek gerekir. Bizim anlayışımıza göre Kur'ân'ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü Kur'ân'ın bizzat kendisi yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir. Nitekim Furkan Sûresinin 33. Âyetinde, Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı [doğrusunu] ve en güzel açıklamayı getirmeyelim denilerek Kur'ân'ın en iyi tefsir olduğu, ele aldığı meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmektedir. Ayrıca Kur'ân'da - âyâtün beyyinâtün, - kitâbün mübîn, - beyyenehü,- mübeyyinât, - tibyân ve - beyân gibi aynı kökten türetilmiş kavramlarla Kur'ân Âyetlerinin apaçık olduğu bildirilmiş, Kur'ân'ın kapalı, müşkül, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır. Yüce Allah kitabındaki mesajlarının açıkça anlaşılabilmesini sağlamak için her türlü anlatım tekniğini kullanmış, bir anlatım aracı olarak sivrisinek gibi en basit şeyleri bile örnek vermekten çekinmemiştir. Böylece ilâhi mesajlar üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkes tarafından anlaşılabilecek bir açıklığa kavuşturulmuştur.

Kur'ân'ın herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken Kur'ân'ı tefsir etme iddiasıyla yola çıkmak, en hafifinden cüretkârlık olarak nitelendirilecek bir yaklaşım olsa gerektir.


Demek ki neymiş, Kur'anın tefsire ihtiyacı yoktur, zaten Tefsir edilmiş bir şekilde indirilmiştir.
Gerçekler bu iken, piyasa da bulunan binlerce tefsiri hangi mantıkla açıklamak gerek?
Bunu da bir kenara bıraktık.
Müfessirlere bir İLAH elbisesi giydirmek ve onlar "olmasaydı bu din bize ulaşmazdı" mantığına saplanmak, bir Kur'an mü'minine yakışacak tavır mıdır?
Eğer Kur'anı anlamak ve hayatımıza yansıtmak için müfessirlere ihtiyacımız vardı ise..
Allah.. Hcr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. ayetini laf osun diye mi indirmiştir.
Bu mucize ayet ortada dururken, halen -MÜFESSİRLER, MEZHEP İMAMLARI OLMASA HALİMİZ NİCE OLURDU- mantığını gütmenin manısı nedir?
Yoksa, hiristiyan ve yahudilerin haham ve rahiplerini kutsamaları hastalığına bilmeden izde mi tutulduk?..

Şunu kabullenmek zorundayız.
İlmin yolunu tersine çevirdik ve ALLAH'ın bak dediği yerden değil de, kendini ALİM ilan edenlerin bak dediği yerden baktık asırlarca.
Ve şöyle bir tavır takındık..
-Bu din müfessir ve alimlerin çabasıyla isminden söz ettirmiş ve insanlara ulaşmıştır..

Ben tam tersini söylüyorum..
Müfessir, muhaddis ve binlerce alim bu dinin sırtından semirmiş, isim yapmış ve adam sanılmıştır.
Kur'an resmen bir şöhret basamağı olarak kullanılmış ve Allah'ın APAÇIK beyanına rağmen, kimsenin anlayamayacağı teziyle, anlaşılır hale getirilmek için abuk-sabuk ilim dalları tanzim edilerek, güya Kur'anın sağlaması alınmaya çalışılmıştır..
-Hadisler olmasa Kur'an anlaşılmaz.. noktasından hareket eden bu yerli pavluslar, her adımda işi biraz daha ileri götürerek.. Zamanla, yahudi, hiristiyan, çin, hint ve yunan felsefelerinde ne kadar zırva varsa, hepsini TEFSİR mantığıyla Kur'ana boca ederek, kolayca anlaşılabilecek bir kitabı, bilmem kaç ilim dalını bilmeden öğrenilemeyecek hale getirmişlerdir.

İşin en acı tarafı ise Allah'ın kitabına yamanan saçma felsefelerin zamanla dinleşmesidir.
Allah ayetinde ANCAK ARINMIŞ KULLARIN KUR'ANDAN İSTİFADE EDEBİLECEĞİ ni beyan eder..
Pavlus müfessirler bunu ABDESTSİZ KUR'ANA EL SÜRÜLEMEZ diye kayda bağlayıp, Kur'an yoluna bir mayın döşerler..
-Siz anlayamazsınız, bizim kitaplarımızı baş tacı edin, biz size anlatırız.. diyerek, ikinci..
-Siz kulluktan ne anlarsınız, bize gelin anlatalım.. ile üçüncü..
-Kur'an-ı sakın ANLAMAK ve ANLAMLANMAK için okumayın, gidin ölülere okuyun..ile dördüncü..
-Hatim yapın, muhakkak arabçasıyla okuyun, başka dilde günahtır.. ile beşinci..
Derken..
Bir bakmışsın ki..
Kur'anın her tarafı mayınlarla dolu..
Bir düşünürsün..
Bu mayınları masonlar mı?
Yoksa Katolikler mi döşedi?
Hayır!..
Bize MÜFESSİR-MEZHEP İMAMI-ALİM diye yutturulan yerli masonlar, yerli katolikler işledi aslında bu cinayeti..
En büyük handikapımız..
Kendi aklımızı kullanamamamız ya..
Her daim bundan yakınır dururuz hani..
Ama, bir nehir gibi kıyamete dek akması gereken İLMİN bilmem hangi MÜCEDDİD!! zamanına hapsedilmesi..
Kaskatı bir şekilde ulaşılamayacak bir tarih ve zeminde tutulması..
Eğer AKIL TUTULMASI değilse nedir?
-Efendim, ilk müfessir Razi şu konuda şöyle demiştir, bu mantık bu çağa uymuyorsa bile, böyle kabul edilmeli, yoksa RAZİ TANRISI HEPİMİZİ CISS yapar..
Tamam, Razi en doğrusuna ulaşmışsa, niye başka tefsirler kaleme alınır ki?
Çoğaltalım Raziyi, her eve bir adet yerleştirelim, her ev de bir HUBEL olursa, millet niye yeni bir HUBEL arasın ve edinsin ki?

Her şey bu kadar da basit değil işte..
Tamam, tefsir şart ama..
Okuduğumuz tefsir aynı zamanda TASAVVUFtan da bahsetmeli..
Hemen RUHUL FUKRAN alınmalı ve ikinci HUBEL birincinin sağına iliştirilmeli..
Ben tefsir de bol bol HADİS te görmek istiyorum..
Hemen bir İBNİ KESİR ve birinci Hubelin soluna..
Ben NURCUYUM arkadaş, çiçekten, böcekten, kavaktan ve kabaktan bahsetmeyen tefsire tefsir mi denir?
Hemen RİSALELER hubelini, birincinin ardına asker yazmalı..
Hem RİSALELER Kur'anın libası değil miydi?
Libassız, çırılçıplak üşüsün mü istiyorsunuz?
Zaten Risaleler yazılana dek Kur'an tir tir titreyerek nerdeyse donup mahvolmak üzreydi..
Üstadımız imdada yetişti de, kıyamete dek koruyacak libası elceğiziyle biçimlendirip giydirdi de Kur'anı yok olmaktan kurtardı!!!..

Ve ELLER HİÇ DURMADAN YAZDI, YAZDI..
Bu Allah'tandır denerek millete sunuldu..
Bir tek ALLAH'a kul olması için yaratılan insanlıksa..
Binlerce HUBELE, PAVLUSA, UZZAYA kul edildi..
Ve bir el araya girip, YETER, KULLUK SADECE ALLAHA'dır dediği an..
Ya zındık, ya kafir veya fasık/münafık ilan edildi..

Bütün bunları niye mi yazdık..
Şunun için..

Arkadaşlar kalkıp başına KUR'AN takısı takılı bir sürü gurup ya da oluşum kuruyor.
Ortaya bir konu atılıyor.
KUR'AN ABDESTLİ Mİ OKUNMALI ABDESTSİZ Mİ?
Çıkıp diyorsunuz ki,
-Arkadaşlar, ABDEST ve NAMAZ denen iki terim, müfessirlerce üretilmiş GDOlu iki terimdir.
Kur'an ne ABDESTten bahseder ne NAMAZ dan.
Kur'anda geçen EL-KOL-YÜZ-AYAK yıkamalı ritüel..
Müslümanların SALAT toplantılarına katılırken azami dikkat edecekleri şeylerdir.
Ve Kur'an da geçen her SALAT kelimesini NAMAZ olarak çevirmek Kur'ana ihanettir.
İki kökten türemiş bu kelime..
SLY
ve
SLV
şekliyle yer alır ki..
Birini türkçeye NİYAZ olarak...
Diğerini ise, TAĞUTA-ŞİRKE-KÜFRE karşı dik durmak..
Sosyal Adaleti tesis etmek..
Yardım, infak ve desteği yaygınlaşırmak.. diye çevirebilirsiniz.

Lütfen,
Kur'anın orjin literatüründe bulunmayan kavramları ona boca ederek, tanrılık ve ilahlık taslamayalım..
Şirkten uzak durmanın yegane şartı, ALLAH'ın indirdiği ve bildirdiği ile yetinmektir..

Sen misin bunu diyen..
Hemen bütün mesajlarımız, yorumlarımız silinir..
Ve LAT-UZZA-MENAT hatırına hem Kur'an ve hem onun gerçekleri kurban edilir..

Aklımızı başımıza devşirelim beyler..
Kur'an üstü kutsallar edinerek MÜSLÜMANCILIK oyunu oynamayalım.
Ya Kur'an diyerek yola çıkmayın ki bu durumda bizim de bir itirazımız olmaz..
Kur'an diye yola çıkıyorsanız, her hareketiniz, tavrınız ve yorumunuz KUR'ANca olmalıdır..
Sizler Kur'anı kalkan yaparak müfessir-muhaddis-mezhep imamları ve alimleri koruyarak..
Kur'ana biçtiğiniz rol'ün farkındasınızdır umarım..

Kur'anın şakası olmaz..
Kur'an heva ve hevslere aracı da yapılamaz..
Kur'an güneş gibidir ve ışığını-ısısını yayması için yapay hiçbirşeye ihtiyaç duymaz.

Şunu unutmayın..
Kur'anın size/bize ihtiyacı yoktur.
Sizin/bizim O'na ihtiyacımız vardır.


Ve Kur'anı, birilerini kutsamak için aracı tutmayalım.
Kimsenin varlığı Kur'ana şan şeref sunmaz..
Kur'anın varlığı bizlere şan şereftir.

Umarım artık KUR'ANca bir hayat tarzını benimseyerek..
Şeytanın düştüğü kör döngülere ve tuzaklara yakalanmayız..

Beğenmediğim yazılardan biri diyebilirim.Bir çok katıldığım noktalar olmakla birlikte,namaza bakışı hiç beğenmedim.Ve ekıymussalate ve atuzzekate.... namazı kılın zekatı verin! ibaresinden bir arab ne anlar?
Senin düşündüğün tarzdamı anlar,yoksa bizim dşümdüğümüz manada "namaz"mı kılar..?
Peygamber efendimiz, görevini yaptı ummet geleneğinde,namaz,zekat ,hac partikliğini bıraktı. tüm ümmetde ana rituel aynı.Fakat siz istialahi manadar kayarak lugati anlam çeşitlilğinden yararlanarak bir çıkarıma gidiyorsanız,vicdani bir değerlendirmeyle allaha karşı, yan cebe koyma yapıyorsanız buna fasıklık denir.kalbleri ancak allah bilir

------


kuran için tefsir anlayışında aynı görüşteyim..isteyen tefsirde edebilir.Tefsir gereksizdir denemez.

------
ilim adamına saygı duyulur FAKAT ELEŞTİRLMEZ demek değildir..gelenkeci islamcılarınve mezhebcilerin din adamlarına bakışımız aynı olduğunu söyleyebilirim

galipyetkin
30. December 2012, 04:44 AM
(Önceki sayfadan devam)
Bakara 158. ayetteki \'\'tavaf\'\' ise yine etrafında turlamak manasında olmayıp tavaf edilenlerin, tavaf edilenin özellikleri ve işlevlerinin ne olduğunu tetkik etmek, özünü anlayıp içselleştirmek için yapılan bir araştırmadır. Bu yönde şu satırlara bakılmalıdır.
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2657

Saygılarımla.
Galip Yetkin

merdem
11. January 2013, 12:48 AM
Selamün aleyküm kardeşim.

Eskisi gibi bu siteye sık sık uğramayacağım.Çünkü bizim görüşlerimizi ince elekten geçirip doğruluğunu anlayan olmadığı içindir.Arasıra da olsa artık bu sitede yazmaya yine de devam edeceğim.Çünkü öyle mesajlarınız var ki ateizme yol gösterip ateistlere çanak tutuyorsunuz.Oysa sizin görüşleriniz hep İslam dışı olup müslümanların hemhalinden anlamıyorsunuz.hal böyle olunca fikirleriniz müslümanların kafasında soru işareti oluşturuyor.Size göre namaz basit bir meseleymiş gibi algılanıp müslümanların namazlarını terketmesine sebep oluyorsunuz.Bu nedenle, yarın o ruz-i mahşerde bunun hesabını ve vebalini çekeceksiniz.Aklı başında ve şuurlu müslümanlar sizin fikirlerinizi kabul etmez.Ederlerse kendilerine yazık etmiş olup mezhepsizliği kabullenip farkında olmadan ve düşünmeden dinsizliğe doğu adım adım yaklaştığını seziyoruz ve bunu da çok iyi biliyoruz.Bu tehlikeli badireleri çok iyi bildiğimiz için mezhepsizliğin önünü kesmeye çalışıyoruz.Siz ise buna karşılık olarak mezhepsizlikte ısrar edip kafaları karıştırmaya devam ediyorsunuz.Sizin gibi müslümanların sayesinde yakın gelecekte yeni nesil beynamaz olacağından bundan hiçbir şüphemiz yoktur.Allah,şuursuz müslümanları uyandırsın ve önünü açsın istiyoruz.

Sadece namaz kılmak müslümanlığın tamamını icra ettiği anlamına gelmez.Müslümanların birbirinden kopuk oluşunun nedeni, saygı ve sevginin olmayışından,birlik ve beraber olmayı bilmememkten ve nasıl güzel ahlak sahibi olmanın yolunu bilmediğnden kaynaklanmaktadırBütün bu olumsuzluklar kısaca bu saydıklarımıdan olmaktadır..İşin sırrı şu ayette gizlidir buyurun hep beraber okuyalım ne dersiniz?...

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf ile emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allah Teâlâ’ya imân ediyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da imân etselerdi elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan mü’min olanlar vardır, en çoğu ise fâsık kimselerdir.(ALİ İMRAN SURESİ-11O)

Evet, bu ayeti kerimenin ışığı altında size sormak lazım.Bu hayırlı ümmet kim?Bu ümmet nasıl kimselerdir?.Bunlar sadece Arap, Türk, veya Çeçen midir yoksa başka ırklardan mı?.Bu zamanda hayırlı ümmet kalmış mıdır yoksa gelecekte var olacak kimseler midir?Veya ayeti kerimede bahsedilen kimseler sahabeler midir?Veya sizin gibi düşünenler midir?Dikkat edecek olursanız ehli kitabın iman etmesinden bahsediyor nedir bu iman etmek meselesi; yoksa onlar kafir midir ki onlardan bahsediliyor?Ehli kitap olanlar(yahudi ve hıristiyanlar yani kitap gönderilmiş kafirler)neye iman edecekler ki onlar için hayırlı olacak.

Bu ayetten anlaşılan odur ki iman meselesi basit bir mesele değildir.Öyle; peygamberin sözleri uydurmadır deyip de hadis düşmanlığı yapmanın sizin için bir hayrı olmaz siz kendinizi kandırmaya devam edin ve Allah'ın resulüne şartsız ve tam teslimiyetle ona tabi olun yoksa işiniz yaştır.

Salat kelimesinin sadece namaz anlamına gelmediğini ben de biliyorum ama ayetin maksadı, neyi işaret ettiği kesin belli olduğu halde bazı namaza işaret eden ayetleri cımbızlayıp içinden çekerek başka mecralara süremezsiniz.Bunun hesabını Allah sizden kesinlikle soracaktır.Kuru bir dua edip de ben salat ettim yücelttim demekle işin içinden çıkamazsınız.Bakara Suresinin 45.inci ayeti kesinlikle namaza işaret ediyor sakın onu cımbızlamayın yoksa ben acizane olarak şuracıkta ne yapmak istediğinizi anlarım.Bu müslümanların başına ne geldiyse hep cehalet ve gafletten gelmektedir.Eğer bu müslümanlar azıcık uyanırlarsa sizi dinleyen olmayacaktır bunu da aklınızdan sakın çıkarmayın.Allahımızdan, şuursuz ve cahil müslümanları hidayet eylesin onları kalp gözlerini açsın istiyoruz...Müslümanların etrafına fitne ve basiretsizlik ağları örenleri Allah'a şikayet ediyoruz....

Bu sitede dikkat ettim de hadis bölümü hiç yok, neden?
Eğer bütün hadisler uydurma ve yalandır diyorsanız o zaman yüce peygamberimizi bu millete nasıl anlatacağız, adama sormazlar mı "yahu kardeşim bu peygamber hiç mi bir söz söylemedi ne yaptı davasını nasıl anlattı" diye sizlere sormayacaklar mı?

Şayet hadisler uydurma diyorsanız,bir hadis bölümü açalım orada uyduruk olan veya olmayan hadisleri tartışalım ki burada sizlerle hem fikir olalım ve bu teklifimi kabul ederseniz sahih hadisleri de ele alalım ve onları kendi aramızda mukayese edelim ki işin meselesi hal olunsun ve çözülsün.Yok eğer, "bizim hadislerle işimiz olmaz, sadece Kur'an'la yetineceğiz" diyorsanız, size söyleyeceğim hiçbir şey kalmamış demektir.Buyrun, admin kardeşlerimiz bu konuya el atsınlar biz de kendilerine şimdiden teşekkür edelim.

Şimdilik Allah'aısmarladık.Allah encamımızı hayırlı eylesin

Selamün aleyküm...

Ben ne bicim türküm, inanin Fazil Kisakürek adini Fedakaradamin yazilirinda okuya okuya merak ettim ve nihayet arastirdim kimin nesi oldugunu. Gercekten de cok sasirdim neden Fedakaradamin bu adama bu kadar deger verdigini. Dedigim gibi benim bir bilgim yoktu Kisakürek hakkinda. Yazi alintidir.

Adamin küregi uzun olsa herhalde sahillerde bulurdu kurtulusu okyanuslarda yok olmazdi.:D

Buyrun:

NECİP FAZIL KISAKÜREK HAKKINDA GERÇEKLER !!!

von Referandumda '' HAYIR'' Diyoruz, Montag, 5. September 2011 um 12:40 ·


O kadar bereketli vatan toprağımız var ki kahramanlar yetiştirdiği gibi ayrık otları da yetiştiriyor.V e bu ayrık otları zamanla nufus sahibi olup bu memleketin gerçek kahramanlarını sahte kahraman muamelesi yaparak hainliklerini su yüzüne çıkartıyorlar.Bizim okumayan,araştırmayan,sorgulamayan halkımızda bu ayrık otları ile ilgili ortaya atılan yalan metiyelere inanarak başlarının üzerinde bir kahramanmış gibi taşıyorlar.



Bir saidi nursi çıkardılar ortaya. adamın İngiliz ajanlığı yapıp İngilizlere destek vermek için doğuda kürt teali cemiyetini kurduğu ve Ulu öndere karşı ayaklanma çıkardığı belgeli iken hala hainlik yapmış adamı kahramanmış gibi gösterenler var. tabi bu adamın kahraman olmadığını katıksız bir vatan haini olduğunu belgelerle ispat eden bizlerde varız.



Dedik ya bu savaş karanlıkla aydınlığın savaşıdır diye. yani biat edenle sorgulayanın özgür düşüncenin savaşıdır.



Bu ülkeyi karanlık çağdan alıp aydınlık çağa taşıyan cumhuriyetimizin kurucusu büyük devrimci Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmak moda oldu bu ülkede. Atatürk'e saldırmayı marifet sanan bu tarih yoksunu ard niyetlerin ağızlarında öve öve bitiremediği Necip Fazıl Kısakürek var.



Cumhurbaşkanının, başbakanın, Bülent Arınç’ın “üsdadımız” diye tabir ettiği Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?



Türk ve İslamcı şair ve yazar

Necip Fazıl, 21 yaşında yayımladığı Örümcek Ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken yayımladığı Kaldırımlar adlı şiir kitabıyla tanınmıştır.[2] 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve meşhur Bâb-ı Âli'nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşamış ve bu değişimi kendisi "...içimi öylesine bir sosyal mücadele ve cemiyeti yorma hamlesi kapladı ki, artık çalışamaz oldum." şeklinde tanımlar.

Bu tarihten sonra Türkiye'nin bir çok şehrinde konferanslar düzenlemiş, düzenlemiş olduğu konferanslarda ki sözlerinden dolayı hakkında dâvâlar açılmış ve bu dâvâlar neticesinde öncülük ettiği Büyük Doğu Hareketi'ne dair yayın yapan Büyük Doğu Dergisi yayın hayatı boyunca 16 kez kapatılmış, Necip Fazıl'ın eserleri toplanmış ve basımı yasaklanmıştır.[



Necip Fazıl şair ve yazarlığın yanı sıra bir süre sonra siyasette de etkin olmaya başlıyor. Dönemin başbakanı Menderes’in yanına giderek örtülü ödenekten kendisine para verilmesini istiyordu.Gerekçe olarak da Menderes ile tam bir anlaşma içine girdiğini şu sözleri ile belgeliyordu.”boyacılık yapacak halim yok ya.bu halim düşmanlara övünç size de utanç kaynağıdır”diyerek yaptığı duygu sömürüsü ile halkın milletin kaynaklarını haksız bir kazançla ele geçirmiştir.

Menderes örtülü ödenekten Necip Fazıl’a para verirken yazdığı yazıların arasına kendisini eleştiren cümleler sıkıştırmasını istiyordu.Bu ikili arasında kapalı kapılar ardında bir anlaşma olduğunu kimsenin bilmemesi için.



Necip Fazıl örtülü ödenekten aldığı para 6 seferde toplam 100 bin TL’yi buluyordu.Sadece kendisi mi? Tabi ki hayır eşi Neslihan Hanımda 5 bin TL ile örtülüden kısmetini alıyordu.Karnı doymaya başlayan Necip Fazıl ağzından dini allahı kitabı eksik etmiyor dini toplantılarda örnek bir Müslüman görüntüsü çiziyordu.Kul hakkını tasvip etmediğini her defasında söylüyor ancak kendisi örtülü ödenekten tüyü bitmemiş yetimin hakkını alırken kul hakkını hiç akıl etmiyordu.İstanbul Erenköy’deki evinin döşenmesini de yine örtülü ödenekten aldığı paralar ile yaptırıyordu.



Hatırlayacak olursak Bülent Arınç’ın annesi için verilen yemeğin bedelini Manisa emniyet müdürlüğü ödemişti.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül devlet bakanlığı yaptığı dönemde devletin paralarını şahsi harcamalarında kullandığı için mahkum olmuştu.bu durum Necip Fazıl’a üstad diyerek izinde gidiyoruz diyenlerin izinde gittiklerini belegeler neitelikte değil mi?

Necip Fazıl Kısakürek’i tanıyan bilen herkesin ortak görüşü Necip Fazıl’ın Atatürk düşmanı olmasıdır.Hala belirli yerlerde Necip Fazılın Atatürk düşmanı olmadığını vurgulayanlar var.Kendilerini kandırırlar.İşte Necip Fazıl’ın hayatı boyunca yargılanmasına sebep olan olayların listesini aşağıda veriyorum.





NECİP FAZIL'IN TUTUKLANMA NEDENLERİNDEN BİRKAÇI:

- Türklüğe Hakaret: 9.6.1947 – 5.8.1947 (1 ay, 27 gün)

- Türklüğe Hakaret Davası Bitti, Son Posta, 6 Ağustos 1947

- Türklüğe Hakaret: 21.4.1950 – 15.7.1950 (3 ay, 25 gün)

- Tevkif Müzekkeresi, C. Savcı No: 950 / 5191

- Atatürk'e Hakaret: 15.10.1960

– 18.12.1961 (1 yıl, 65 gün)- 1960 / 3349 numaralı mahkûmlar için müddetnâme''Destân'' adlı şiirinde Cumhuriyet inkılâplarına ve Atatürk'e dolaylı yoldan hakaret vardır.



Atatürk düşmanlığını belgeleyen sözleri ise aynen şöyledir; "Ah küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp!



Görüyorsunuz inanılmaz bir yenilik,çağdaşlık ve Atatürk düşmanlığı.Ve bu gün bu adamı üstadımız diyen kişiler ise memleketimizi yönetmektedir.



Peki Necip Fazıl temelden beri bir Atürk düşmanlığı mı yapıyordu? Tabiki hayır ilk zamanlarda Atatürk döneminde tam bağımsızlık yaşandığı dönemlerde Atatürk’ten çok Atatürkçülük yapıyordu. Ne zaman menderes hükümeti ile abd kabusu ülkenin üzerine çöktü Necip işte ozaman abd yanlısı oldu. Atatürk döneminde yaşanan Menemen olayına istinaden irticayı “zift ruhlu,zehir”olarak belirtmiş Menemen olayını ise şu sözleri ile lanetliyordu.”Vatanımızın kalbimize en yakın bir köşesinde daha dün düşman bayrağından temizlediğimiz bir meydanı (menemen) bugün “inna fetehnaleke” yazılı zift ruhlu bir irtica aleminden temizliyoruz. irtica, yatağımızın başucundaki bir bardak suya karıştırılan zehirdir”

Hatta 1943 yılında Büyük doğu dergisi’nin kasım sasyısında Atatürk’ün ölmediğini birgün mutlaka geri döneceğini söylüyordu. Ancak menderes hükümeti ile birlikte bu sözlerini unutuyor örtülü ödenekten aldığı sıcak paraya zihniyetini satıyor bir anda Atatürk düşmanı olarak amerikancı bir zihniyete bürünüyordu.



Cumhurbaşkanının, başbakanın Bülent Arınç’ın Kemal Unakıtan’ın üstad diye nitelendirdiği Necip Fazıl hızını alamıyor ABD’nin İran’a olan işgal heveslerini haklı bulmakla kalmıyor teşvik ediyordu. Belirli zamanlarda katıldığı toplantılarda da yine dini bilgiler veriyor, dinden imandan bahsetmeye devam ediyordu. ABD’nin irana saldırması konusunda tepkili olan Erbakan Necip Fazıl’dan şu sözlerle nasibini alıyordu:”Bana isnat ettikleri kusur olarak Amerikalıları İran cenubunu işgal etmeye teşvik ettiğimi öne süren bu beton kafalı köpekler bilsin ki ABD nin Moskova’nın orayı işgal etmesini önlemek için geçici olarak işgal etmesini istiyorum. Moskova tehliskesi geçince ABD’ye bölgeden çekil demek kolay.” Görüyormusunuz Necip Fazıl kendini ABD ci olmakla kalmıyor sanki ABD ye direktif verecek pozisyonda kendini görüyordu.



Necip Fazıl’ın ABD’ye olan düşkünlüğünü belgeleyen bir sözünü daha belirtmek istiyorum diyor ki Necip Fazıl; ”Amerikan politikasını korumakla mükellefiz,amerikan siyasetini tutmak biricik yol”



Necip Fazıl bir yandan ABD fanatiği olurken bir yandan din dersleri vaazları veriyor bir yandan da at yarışına merakından dolayı borç üstüne borca giriyor bu borçları ödemek için iş bankası adına “Ata Senfoni” kitabını yazıyordu. Birgün Kumar oynarken basılıyor Basıldığında “ben orda araştırma yapıyordum” diyerek basılma olayından sorumlu tuttuğu Ahmet Emin Yalman’ı “Deyyuslukla” suçluyordu.





Necip Fazıl "Son Devrin Din Mazlumları" isimli kitabında Dersim İsyânı'nı, Şeyh Said'i, Said'i Kürdî'yi vs. öve öve bitiremez.

1937'de Tunceli isyanında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin katliam yapıp bilmem kaç yüz bin Kürt'ün öldürdüğünü iddia eder.



Necip Fazıl, 1946'da İstanbul'da verdiği bir konferansta Atatürk'ü sâhte kahraman ilan etmiştir.

Abdullah Öcalan denen insan ziyânı olan aşağılık köpek, Necip Fazıl ile ilgili bir soruya aynen şöyle cevap vermiştir…

"20 yaşlarında ya vardım, ya yoktum. Necip Fazıl Kısakürek'in konferanslarına gider,bayağı da etkilenirdim..."

" (Apo ve PKK adlı kitaptan)



Tayip Erdoğan'ın başdanışmanı olan, Amerikalılara ''bizi delikten aşağı süpürmeyin diyen'' Kürt Cüneyt Zapsu'nun dedesi Abdürrahim Zapsu, Necip Fazıl'ın yazdığı haftalık "Ehli Sünnet" dergisinin yayıncısıdır.

Necip Fazıl aynı zamanda yazmış olduğu “KADIN BACAKLARI” şiirle kendisinden sonra gelecek nesile (Hüseyin üzmez, Müslüm gündüz) ilham kaynağı oluyordu. işte o şiir;



Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,

Kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.

Ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,

Gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.



Bir kadının içinden ağlayışı,gülüşü,

Gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,

Bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,

Kadınlar! Onlar varken konuşmayınız sakın.



İnce sütunlardaki ilahi güzelliğe,

Bacakların ruhudur şekil veren diyorum.

Bacakları bir kalın örtüde saklı diye,

Mermerde kalbi çarpan Venüs'ü sevmiyorum.

Boynuma doladığın güzel putu görseler,

İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını.

Kör olsam da açılır gözüm,ona sürseler, İsa'nın eli diye,bir kadın bacağını.

Kendisinden sonra görevi devralan nesil ise üstadlarının ! izinden gitmeye devam etmektedirler.

Herhalde Fedakaradam bu siteyi Fazil Kürek'in izninden gitmek icin terketti :p

merdem
11. January 2013, 03:18 AM
Benimde şüphelerim var ve hala kafamda oturtabilmiş değilim.

Birkaç ileti öncesine bakarsan;

Bu forumda sıklıkla referans gösterilen Hakkı Yılmaz mealinde de sanırım bir yanlışlığı tesadüfen Galip yakaladı.

İşte sorunda buradan kaynaklanıyor. Arapça bilmeyenler...Kime inanacağız? ve neyi referans alacağız?

Selam Bart Kardesim,

ayni problem bende de var, arapca bilmedigimden, Allah Celle ve Celaluhu Ayetlerini acikca gösterdigi, bol örnekler verdigi ve herkesin anlayacagini ifade ediyor. Yani bunlarida meallerden anliyorum, yoksa Kur'an'i yüzünden okuyarak degil.

Yoklamadigim meal kalmadi, nihayetinde buldum herhalde tam anlayabilecegim meali.

Bu gece internette dolasirken Türkce Kuran/ Fikir7 diye bir siteye rastladim. Sana da tavsiye ederim, gayet güzel bir sekilde meallendirilmis ve latin harfleriyle okunuslarinin karsiligi verilmis, tam türkce, ben anlayabildigime göre her ölümlü (türk) kul anlar. :) Ister Salat olsun ister Tavaf, arayacagin Sure numaralarini ve Ayet sayilarini bildikten sonra gerisi kolay.

Yanliz istedigin Ayet sayisina ulasabilmek icin sayfayi scrollen yapmani tavsiye ederim, yani direkten Ayet nr. üstüne tiklama.

http://www.fikir7.com/haber/644/turkce-kuran.html

Reklamlar biraz sinir edici oluyor, ama siteye üye olunursa zannederim reklamlarda kaybolur. Ben üye olamadim, ya sistemde bozukluk var veyahutta ben beceremedim.

Dualarimla

bartsimpson
11. January 2013, 03:57 AM
Selam Bart Kardesim,

ayni problem bende de var, arapca bilmedigimden, Allah Celle ve Celaluhu Ayetlerini acikca gösterdigi, bol örnekler verdigi ve herkesin anlayacagini ifade ediyor. Yani bunlarida meallerden anliyorum, yoksa Kur'an'i yüzünden okuyarak degil.

Yoklamadigim meal kalmadi, nihayetinde buldum herhalde tam anlayabilecegim meali.

Bu gece internette dolasirken Türkce Kuran/ Fikir7 diye bir siteye rastladim. Sana da tavsiye ederim, gayet güzel bir sekilde meallendirilmis ve latin harfleriyle okunuslarinin karsiligi verilmis, tam türkce, ben anlayabildigime göre her ölümlü (türk) kul anlar. :) Ister Salat olsun ister Tavaf, arayacagin Sure numaralarini ve Ayet sayilarini bildikten sonra gerisi kolay.

Yanliz istedigin Ayet sayisina ulasabilmek icin sayfayi scrollen yapmani tavsiye ederim, yani direkten Ayet nr. üstüne tiklama.

http://www.fikir7.com/haber/644/turkce-kuran.html

Reklamlar biraz sinir edici oluyor, ama siteye üye olunursa zannederim reklamlarda kaybolur. Ben üye olamadim, ya sistemde bozukluk var veyahutta ben beceremedim.

Dualarimla

Allah Razı Olsun... İnceleyeceğim.

merdem
11. January 2013, 04:05 AM
Cümlemizden.

merdem
2. February 2013, 02:02 AM
Tezgahinda Kur'an satan seytan basligindan süpheye düsmeme lüzum kalmadigi icin söyle derin bir nefes alayim :) Zannettim büyük bir hatada bulundum:confused:

Imkani olmayan cocuklar icin 20 adet Kur'an hediyesinde bulundum gecen sene. Ama originalini, tefsir falan degil, demekki seytanin tezgahindan degilmis.:p


Sagolasin TEBYIN kardesim.

galipyetkin
2. February 2013, 09:57 AM
Allahın drekt kendisinin(ki olanaksız) gelmediği veya peygamberini göndermediği bir topluma siz kimsiniz ki ''Kur'an'' gönderiyorsunuz?

merdem
2. February 2013, 10:11 AM
Allahın direkt kendisinin(ki olanaksız) gelmediği veya peygamberini göndermediği bir topluma siz kimsiniz ki ''Kur'an'' gönderiyorsunuz?


önce satanlar icin laf edin Galip bey, sonra satin alip ta hediye edenler icin. Her halde agac dallarinda elma armut gibi asili durmuyor Kur'an'lar, gelen gecen toplasin. göndermedim, hediye ettim.

Benim kalbime bu güne kadar Kur'an indirilmedi maalesef, ben da satin almak zorunda kaldim.

galipyetkin
2. February 2013, 10:47 AM
Sayın merdem.

''Benim kalbime bu güne kadar Kur'an indirilmedi maalesef, ben da satin almak zorunda kaldim.''
diyen bir kişi, tacir olarak bize nasıl Kur'an'dan sayfalar okuyorsunuz, satıyorsunuz ki?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

merdem
2. February 2013, 10:54 AM
Sayın merdem.

''Benim kalbime bu güne kadar Kur'an indirilmedi maalesef, ben da satin almak zorunda kaldim.''
diyen bir kişi, tacir olarak bize nasıl Kur'an'dan sayfalar okuyorsunuz, satıyorsunuz ki?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Kardesim siz hangi planetten geliyorsunuz? Herhalde bu dünyanin insani degilsiniz? Görüsleriniz oldukca dar ve her bir satira yine de her zaman icin bir itiraziniz var. Ne sabahin körü ne gecenin yarisi hep ayni tingirti. Belkide bu sitedeki vazifenizdir bu, bilemiyecegim.

Gak dedikce su guk dedikce et, israilogullari gibi her arzunuz gözünüzden okunuyor olmali, yoksa ihtiyaclarinizi her normal ölümlü gibi kendiniz mi karsiliyorsunuz?

Cay kahve ne arzu edersiniz, bir mi iki mi sekerli olsun? Belki gününüze canlilik getirir :p

galipyetkin
2. February 2013, 11:56 AM
Sayın Merdem.

Bırak laga-luga'yı

Bu ''site'' ile beni ilişkilendirmeyi filan da bırak.

Bu site hukuka ve kanunlara uygun şekilde hareket ettiğince senin ve benim gibi çok bilmiş ukalâlara aptalca düşüncelerini dünyaya yazılı olarak yayma olanağını sağlamakta.

Gelelim sana.

'''Benim kalbime bu güne kadar Kur'an indirilmedi maalesef, ben da satin almak zorunda kaldim.''

diyen bir kişi olarak ne demek istiyorsun?

Maksadın ne?

Yoksa kendini iyi ifade mi edemiyorsun?

Size ''siz'' dememden nedense yakınanlardan biri olarak şimdi (hoşunuza mı gidiyor bilmiyorum içli-dışlı olmayı) size ''sen'' diye hitap ediyorum. Bu hitap şeklim daha düzgün anlamanı mı sağlayacak.

Artık ''Sen'' olmayı ''Siz'' olarak kabulleniverin ha, ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

bartsimpson
2. February 2013, 12:22 PM
Bu site hukuka ve kanunlara uygun şekilde hareket ettiğince sanin ve benim gibi çok bilmiş ukalâlara aptalca düşüncelerini dünyaya yazılı olarak yayma olanağını sağlamakta.

Sevdim seni bir kere.... başkasını sevemem... :) :) :)

Abi müthişsin günüm sayende bambaşka oldu...

Saygılar...

merdem
2. February 2013, 12:23 PM
Sayın Merdem.

Bırak laga-luga'yı

Bu ''site'' ile beni ilişkilendirmeyi filan da bırak.

Bu site hukuka ve kanunlara uygun şekilde hareket etti
ğince sana ve benim gibilerine

'''Benim kalbime bu güne kadar Kur'an indirilmedi maalesef, ben da satin almak zorunda kaldim.''

diyen bir kişi olarak ne demek istiyorsun?

Maksadın ne?

Yoksa kendini iyi ifade mi edemiyorsun?

Size ''siz'' dememden nedense yakınanlardan biri olarak şimdi (hoşunuza mı gidiyor bilmiyorum içli-dışlı olmayı) size ''sen'' diye hitap ediyorum. Bu hitap şeklim daha düzgün anlamanı mı sağlayacak

Bu cümleyi kullanmaktan maksadim, Peygamberimizin zamaninda cogaltilmis olan Mushaflardan benim kismetime bir tane düsmedigidir. Kimseden de bir Mushaf hediye almis olmadigima göre, nasil peynir ekmegin karsiliginda ödeme birimi olarak para denen bir karsilik vermem gerekiyorsa, ayni sekilde bir Kur'an-i Kerim satin almis bulunuyorum.

Herhalde bir yerlerde bedava Allah rizasi icin dagitilan Kur'an-i Kerimler olmasi lazim ki, benim satin alma yoluyla elde ettigim KITAP karsisinda hayretlere düsüyorsunuz. Sizin elinizde yazili bir Mushaf bulunuyormu? Sayet bulunuyorsa bana izah edermisiniz hangi yolla elinize gecirdiginizi. Benim adim Saidi Nursi degil, Rabbim henüz bana vahy yoluyla bir seyler yazdirmadi. Bu yüzden matbaalar yoluyla basilmis bir nüshasi bulunuyor elimde.

Bilseydim Kitapevine daha önceden yazardim ve derdim ki bana Allah'in sözlerini para karsiligimi satmak istiyorsunuz? Yoksa hakka hukuka karsi gelerek bir yerlerden asirmammi gerekirdi, siz izah edin bana.

Sayet maksadiniz Kur'an "Zikr" dir demekse, satin alinmaz ezberlenir demek istiyorsaniz, maalesef bu güne kadar Kur'an kurslarina katilip Kur'an ezberleme kabiliyetine sahib olamadim.

Ben mi anlamiyorum ne demek istediginizi yoksa siz mi anlamiyorsunuz benim ne demek istedigimi.

Tamammi devammi?

merdem
2. February 2013, 12:29 PM
Sevdim seni bir kere.... başkasını sevemem... :) :) :)

Abi müthişsin günüm sayende bambaşka oldu...

Saygılar...


Sagolasin Bart kardesim, ben bu satirlari tam manasiyle anliyamamisim, anlamama sebeb oldun.

Galip beye ayriyeten yazma lüzumunu görmüyorum, nasil olsa buradan okuyacak.

Benim bir ukala olarak aptalca tüm dünyaya bir seyler yazma gibi bir niyetim yok. Niyeti olan varsa buyursun yapsin. Ben yokum bundan sonra aranizda.


Allah'in selami üzerinize olsun.

bartsimpson
2. February 2013, 01:37 PM
Sagolasin Bart kardesim, ben bu satirlari tam manasiyle anliyamamisim, anlamama sebeb oldun.

Galip beye ayriyeten yazma lüzumunu görmüyorum, nasil olsa buradan okuyacak.

Benim bir ukala olarak aptalca tüm dünyaya bir seyler yazma gibi bir niyetim yok. Niyeti olan varsa buyursun yapsin. Ben yokum bundan sonra aranizda.


Allah'in selami üzerinize olsun.

Merdem biladerim sen şimdi niye bu kadar alıngan davrandın onu anlayamadım.
İster yaz ister yazma o senin bileceğin iş ama benim yazımı alıntı yaptıysan söyleyeyim.
Galip abinin "seni, kendisini ve (benim) gibi çok bilmiş ukalaları" eleştiren yazısı hoşuma gitti.
Ayrıca Galip Abiyi'de severim, kişisel bir muhabbetim olduğundan böyle bir nükte ile cevap verdim kendisine.

Bunda kendinize pay çıkaracak veya alınacak bir husus yoktur.
Konu ikili kişisel ilişki ile ilgilidir.

Alıngan davranmayınız... Yanlış anlaşılmalara mahal vermeyiniz... (Kendiniz açısından)

bartsimpson
2. February 2013, 01:40 PM
Bu cümleyi kullanmaktan maksadim, Peygamberimizin zamaninda cogaltilmis olan Mushaflardan benim kismetime bir tane düsmedigidir. Kimseden de bir Mushaf hediye almis olmadigima göre, nasil peynir ekmegin karsiliginda ödeme birimi olarak para denen bir karsilik vermem gerekiyorsa, ayni sekilde bir Kur'an-i Kerim satin almis bulunuyorum.

Herhalde bir yerlerde bedava Allah rizasi icin dagitilan Kur'an-i Kerimler olmasi lazim ki, benim satin alma yoluyla elde ettigim KITAP karsisinda hayretlere düsüyorsunuz. Sizin elinizde yazili bir Mushaf bulunuyormu? Sayet bulunuyorsa bana izah edermisiniz hangi yolla elinize gecirdiginizi. Benim adim Saidi Nursi degil, Rabbim henüz bana vahy yoluyla bir seyler yazdirmadi. Bu yüzden matbaalar yoluyla basilmis bir nüshasi bulunuyor elimde.

Bilseydim Kitapevine daha önceden yazardim ve derdim ki bana Allah'in sözlerini para karsiligimi satmak istiyorsunuz? Yoksa hakka hukuka karsi gelerek bir yerlerden asirmammi gerekirdi, siz izah edin bana.

Sayet maksadiniz Kur'an "Zikr" dir demekse, satin alinmaz ezberlenir demek istiyorsaniz, maalesef bu güne kadar Kur'an kurslarina katilip Kur'an ezberleme kabiliyetine sahib olamadim.

Ben mi anlamiyorum ne demek istediginizi yoksa siz mi anlamiyorsunuz benim ne demek istedigimi.

Tamammi devammi?

diyanet vakfı ücretsiz kuran vermektedir. "tezgahında kuran satan şeytanları" zengin etmeyiniz....
said nursi denilen zata Rabbinden vahiy gelmemiştir... (sahte rasuller edinmeyiniz)...
neticede anlamadığınız aşıkar...

galipyetkin
2. February 2013, 02:02 PM
Hanımefendi.

Sizin gibi, ağzına her geleni söyleyenleri, Said'i Nursi'leri peygamber seviyesine çıkartanları ''buyrun bu dünyayı istediğiniz gibi halledin'' diyerek boş bırakacağımızı mı zannediyorsunuz?

Tabii ki sonsuza kadar (hak ve adalet yönünde) devam. O soruyu bize sormayın. Biz sonsuzluğa gönül verdik, canımız feda.Çünkü siz, yani daima dışlandığınız ve kovulduğunuz toplumunuza hep ''adem'' olarak kalmakta ısrar edenlerden, ve ben de sizi dışına iten toplumun bir bireyi olarak ANLAYIŞ fark ve değerlerim ''sonsuza kadar'' diye ifade etiğim eylemimi gerekli kılıyor.

Esasında ne dediğini anlamadığınız ve üzerinde cart-curt ettiğiniz meallerden üç kuruş vererek edinmeniz sizde yakınma hakkı yaratıyorsa ,sizin Kur'an'dan yazdıklarınızdan hayır gelmez. Neden o sistemle savaşacağınıza yakınmakla iktifa ediyorsunuz. Benim gibi sosyal ve siyasal bir faaliyet göstermiyorsunuz? Ama ''Ben Almanya'dayım'', veya ''ben Alman vatandaşıyım(sanki çift vatandaşlık yokmuş gibi)''mazeretler yaratırken bilgisayardan bütün türkiye'ye hitap ediyorsunuz. Sağına bak, soluna bak herkes kurandan sayfaları dağıtıyor, Bilgisayarda sonsuz sayfalar var.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

merdem
2. February 2013, 02:05 PM
Ben Almanya'da yasiyorum, Türkiye'de durum nasil haberim yok. Kimseden de duymadim. Ne Türkiye'deki yasamimda nede Almanya yasamimda duymadim.



Sayet Kur'an satin almakla enayi oluyorsam, enayi kalayim. Enayi kalmama yardimci olanlar düsünsün.. Cenneti de zaten parsellemis satiyorlar. Ben bunlardan uzak kalayim derken, anlayissiz baska bir ortama düsmek biraz agrima gitmedi degil.

Allah'ima yönelip nasil dogru yolu bulduysam kendi kendime ( kimseden de vaaz dinlemis degilim ) bundan sonra da O'nun yolunda kalmanin sirlarina da ulasirim.

Burada ortalik karistirana kadar örgüyle ugrasim, ipin dolasikligini cözmesi daha kolay.

Benim Almanya standartlarina göre olmali ki görüslerim, arada bir takismalar oluyor burada.



( Sitede zaten bir hitap sekli belirlenmemis, isteyen istediginle senli benli, isine gelmeyince sizli bizli. ) Isteyen arzu ettigi sekilde hitab etsin, elestiri de yapmadim bu hususta simdiye kadar.

Bart kardesim, senin yazinin altina yazmaktaki maksadim sana laf atmak degildi, yanlis anlasildiysa özür dilerim.

merdem
3. February 2013, 02:24 AM
Mollalardan degil, ilahiyat Profesöründen sordum durumu, iste cevabi:



sn. ____ hanim,

mesele aslında bundan önce şurada, insanların DİNDEN PARA KAZANMASI. dinden para kazanmak insanın basiretlerini köreltir, bir takım hak olanı gizlemek örtmek gerektirir bu nedenle Peygamberler tarafından zehirli ekmek olarak tanımlanmıştır.

size forumda laf atan kişiler ise esas suçlayacakları kişileri bırakmışlar size suç atıyorlar. esas suçlanacak biri varsa meal kuran satanlardır. siz para verip almışsınız bun da ne sorun olabilir ki. esas kınanacak olanlar bu işten rant yiyenlerdir.

Rabbim selamet versin inş.

selam ile


NOT: Allah'tan baskasina hesap vermege mecbur degilim. Insani enayi yerine koymayin. Bilmediginiz konular hakkinda da konusmayin. Ap acik yazmisdim halbuki aldigim Kur'an'lar meal degildir diye.

merdem
3. February 2013, 05:29 AM
diyanet vakfı ücretsiz kuran vermektedir. "tezgahında kuran satan şeytanları" zengin etmeyiniz....
said nursi denilen zata Rabbinden vahiy gelmemiştir... (sahte rasuller edinmeyiniz)...
neticede anlamadığınız aşıkar...

saidi nursinin adini asagi yukari bir sene oluyor ilk defa internette rastladim, sivesi bana yabancidir, sözlerinden bir sey anlamadigim gibi elime bit tek sayfasi bile gecmemistir, Adamin suratinda nur yok neden nursi diyorlar anlamadim. Ona Vahy den kastim zaten mizahi idi, anlayana!

Motor turlarindan, gemi turlarindan vakit olupta böyle nurlardan uzak kalmisim :p acaba hatami olmus?:confused:

merdem
3. February 2013, 08:20 PM
Beyefendi.

Sizin gibi, ağzına her geleni söyleyenleri, Said'i Nursi'leri peygamber seviyesine çıkartanları ''buyrun bu dünyayı istediğiniz gibi halledin'' diyerek boş bırakacağımızı mı zannediyorsunuz?

Tabii ki sonsuza kadar (hak ve adalet yönünde) devam. O soruyu bize sormayın. Biz sonsuzluğa gönül verdik, canımız feda.Çünkü siz, yani daima dışlandığınız ve kovulduğunuz toplumunuza hep ''adem'' olarak kalmakta ısrar edenlerden, ve ben de sizi dışına iten toplumun bir bireyi olarak ANLAYIŞ fark ve değerlerim ''sonsuza kadar'' diye ifade etiğim eylemimi gerekli kılıyor.

Esasında ne dediğini anlamadığınız ve üzerinde cart-curt ettiğiniz meallerden üç kuruş vererek edinmeniz sizde yakınma hakkı yaratıyorsa ,sizin Kur'an'dan yazdıklarınızdan hayır gelmez. Neden o sistemle savaşacağınıza yakınmakla iktifa ediyorsunuz. Benim gibi sosyal ve siyasal bir faaliyet göstermiyorsunuz? Ama ''Ben Almanya'dayım'', veya ''ben Alman vatandaşıyım(sanki çift vatandaşlık yokmuş gibi)''mazeretler yaratırken bilgisayardan bütün türkiye'ye hitap ediyorsunuz. Sağına bak, soluna bak herkes kurandan sayfaları dağıtıyor, Bilgisayarda sonsuz sayfalar var.

Saygılarımla.
Galip Yetkin



Sizin gibi ( geri ) zekalilardan ise hic hayir gelmez, bir ehl-i sünnet anlayisindan kaha kit bir Islam anlayisina sahipsiniz. Belki onlardan bir seyler ögrenirsiniz.

Delili burada :http://www.islam-tr.net/fikih-ve-fikih-usulu/31970-kuran-kerim-para-ile-satilmasi-caiz-mi.html

bilhassa bu siteden örnek verdim ki, ne kadar cahil oldugunuzu siz kendiniz görün.

Bu da bir Dr. Profesörden: http://www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/mushaf-ve-meal-satisi-yapmak-haram-midir.html

Tabi en alkilli yalniz benim derseniz, atalarinizdan aldiginiz bilgiyle devam edebilirsiniz hayatiniza. Kibirinize devem edin. Sizin bilginiz size yeter, dolmus beyninizin yeniliklere ve gerceklere ihtiyaci yok.

Haddini asip senli benli olanlari kapi ardina atanlardanimdir, cünkü senli benli olmaniz samimiyetinizden degil, bilhassa kibirinizden dolayidir.

Her bir yazilani tenkid edene kadar aklinizi calistirin da acikca fikirlerinizi yazin, önce yazilani iyice okumasini kavrayabilirseniz.


Bu yaziyi cevaplandirmaniza hic lüzum yoktur, nasil olsa tarafimdan okunmayacak ve cevaplandirilmayacaktir.

Örümcek yuvanizda ayaginiza geleni yakalamaya ve ezmege devam edin!

Sizle ve sizin düsüncenizde olanlarla isim yok. Size yaltaklana kadar gercekleri arastirip görme zahmetine girmeyenlerle de bir isim yok. Onlar kendilerini bilirler.
Kardesim olarak bagrima bastiklarim da kendilerini bilirler. Onlara hakkim gectiyse helal olsun!

bartsimpson
3. February 2013, 08:34 PM
Bu konuda tek birşey söyleyebilirim.

İktidarda olan parti "dini yönü ağırlıkta olan ve islam dinini temsil eden!!!" bir parti değil mi?

Okullarda 12.000.000 ilk, orta ve lise öğrencisine ücretsiz okul kitabı (1 adette değil ha!) dağıtabiliyor. (min. 6 adet branş kitabı x 2 x 12.000.000 = 144.000.000 adet)

Ama müslüman vatandaşlara bir kaç milyon ücretsiz kuran dağıtılamıyor!!!

Neden acaba????

raven
4. February 2013, 07:13 AM
Beyler
anladığım kadarıyla Merdem kardeşimiz bir hanımefendi

Biz erkekler tartışma sırasında bazen barbar yönümüzün açığa çıkmasıyla savaş baltalarımızı, ve kaba tavırlarımızı ortaya koysakta karşımızdakinin bir hanım olduğunu unutmayalım.
lütfen centilmenlik

Miralay
4. February 2013, 09:51 AM
Sevgili Galip abim
Sizi ve tüm inanan kardeşlerimi en güzel şekilde selamlarm.
Yazılarınızı zevkle okuyorum; Bilgi dağarcığımı geliştiren,takdir ettiğim bir mü'min kardeşimsiniz.
Bazen agresif tutum sergileseniz de, sizi çok seviyor ve saygı duyuyorum. Ve sizin gerçekte öyle bir kişiliğe sahip olmadığınızı biliyorum.

Merdem hanım kardeşimi sanırım yanlış anlamışsınız. Merdem kardeşimiz çok samimi bir mü'mine kardeşimiz. (Kendilerini şahsen tanımasam da, yazdıklarından ve paylaştıklarından bunu anlıyorum.)

Sizden ricam; kırıcı olmadan konulara yaklaşarak; bizleri ilminizle aydınlatmanız.

Değerli Merdem hanım kardeşim.

Lütfen siz de kırılmayınız. Samimiyetinizden zerrece şüphemiz yoktur. Paylaşımlarınız bizi aydınlatmaktadır. Bizi paylaşımlarınızdan mahrum etmemeniz dileklerimle.

Selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle.

galipyetkin
4. February 2013, 12:04 PM
Sayın Miralay.

Güzellikler sergileyen arkadşım. Biz de bir yetkilinin kendisine verdiği ve yayınladığı cevaptan Sayın Merden'in bir bayan olduğunu ve hatamızı maalesef çok geç fark ettik. Ne yapacağımızı iki gündür düşünürken sizin bu yazınız bana bataklığa düşen birine uzatılmış bir dal gibi geldi. İtidalli, herkese karşı itidalli olmalıyım; öyle de olacağım. Saygı ve sevgi dileklerimin herkes tarafından kabulü umuduyla.

Galip Yetkin.

sevginur
4. February 2013, 01:29 PM
Değerli kardeşlerim
Tartışılan konuyla alakalı bilgi veren ,alan ,okuyan kardeşlerimizin arasında dikkatlerini konuya verdikleri için bazen istemeden kırıcı ,sitemli cevaplar ,sorular olabiliyor.Bana göre merdem ve galiptyetkin kardeşimizin iyi niyetleri o kadar güzel yansıyorki foruma ben bir sorun göremedim...
Tartışmalar birlikte yaşamanın getirdiği bir şeydir. İnsanların toplumsal hayatını geliştirir bu öğrenmeninde metodudur bu metod sayesinde hem karşısındakilerin konuşmasını doğru anlamayı hem de kendi duygu, düşünce ve deneyimlerini en doğru ve etkili şekilde anlatmayı öğrenir.Misal bir konuda karşı taraf bilgisinin doğru olduğunu direk ifade etmiyor dolaylı yoldan bunu tartıştığı kişiye anlatıyor.
Konuya sen onu dedin ben bunu dedim ifadeleri katılmadan soruya yada cevapa konsantre olmalı diye düşünüyorum..

Hepinizi Allah için çok seviyorum..

Bununda bize ve foruma hayır getireceğine inanıyorum ..

MERDEM VE GALİPYETKİN umarım sizlerden istifade etmeye devam ederiz...

baki selam ve muhabbetle kalın..

merdem
4. February 2013, 02:10 PM
Degerli Kardesim Galip Yetkin,

Rabbimizin katinda kadin ve erkek esittir, Rabbimizin katindaki bu degeri yeryüzünde uygulayacak olursak zaten dengeyi saglamis oluruz.

Bana sirf kadin oldugum icin hak verilecek olursa, bu Rabbimizin yasalarina aykiri düser, ayni sekilde ben erkektir diye ille de birilerine hak vermem lazim gelirmis gibi.

Sofilerin kadini her türlü haktan mahrum tutmasi ne kadar haksizca bir hareket ise, modern Islam görüsüne göre kadini göklere cikartmasi da ayni derece hatali.

Insan oldugumuzu unutmayalim ve insanca hareket etmesini her zaman her yer de her konuda uygulayalim.

Ok yaydan ciktimi geri dönmez, dilin kemigi yoktur her yöne döner, bir söz ciktimi agizdan oda geriye dönmez.

Size olan saygimi ve paylasimlarinizdaki tesekkürlerimi unutmayin. Ben size bir erkek oldugunuz icin saygi duymuyorum. Siz bir insansiniz. Bir cocuk ta insandir, bir kadinda insandir, bir erkekte insandir herseyden evvel. INSAN, Rabbimizin deger vererek yarattigi varlik, bir cok vasiflar nasib ettigi varlik. Kainati ayaklarimiz altina sermis biz insanlarin hizmetine sunmustur. INSAN. Sizi de bir insan oldugunuz icin seviyor ve sayiyorum.

Hurafeleri yakamdan silkip attigimdan bu yana görüslerim gercekten cok degisti. Ister ölüm cezasi hakkinda olsun, ister savaslar hakkinda olsun ister tabi felaketler hakkinda olsun her bir olayin her bir konunun Kur'an'a göre degerlendirilmesi gerektigini ögrendim ve elimden geldigince uyguluyorum.

Ama yinede eger siz karsinizdaki insani hayat sartlarina, yasamima göre degerlendiriyorsaniz buyrun hakkimda bilgi vereyim. Benim icin sahsen bir rol oynamiyor kimin ne oldugu ne is yaptigi, mühim olan neyi nasil ve neden düsündügüdür.

Siz Kardesim Galip Yetkin'e ve tüm site Kardeslerime:





Allah'in selami hepimizin üzerine olsun degerli Kardeslerim,

Herseyden evvel sitede huzuru saglama amaciyla yapilan duyuru dolayisiyla Miralay Kardesime tesekkür ederim.

soran olmadi be de acikca kendimi tanitmadim, bir ara chat penceresinde Sevginur kardesimizinle yazisma arasinda bir hanim oldugumu ifade etmistim.

Benim öksüz senelerimde, yuvada gecirdigim senelerde, akrabalarimin yaninda devamini sürdürdügüm hayatimda kimse bana ne maddi ( mal-mülk ) ne manevi ( yüksek alaka -bilgi ) ikraminda bulundu. Okullarda ki bilgileri buraya katmiyorum, cünkü devlet tarafindan sagladiklari gelir karsiligi vazifelerini yerine getiriyorlar. Yine de ögretmenlerimden almis oldugum bilgiler karsiligi her zaman icin tesekkür etmem gerektiginin bilincindeyim.

Yakinmakla bir alakasi yok, gercek budur. Rabbimizin bana vermis oldugu akil yoluyla edindigim bilgilere göre, sükür ve hamd yalniz Allah'adir. Kimse karsisinda boyun egmeyecegimi aldigim dersler sonu ögrenmis bulundum. Verdigi nimetlerden, riziklardan, felaketlerden iyi veya kötü ( hepsinde bir hayir görenlerdenim ) Rabbime sükürler olsun, beni isyan eden kullarindan kilmadi diye.

Dik kafalimiyim yoksa haktan yanamiyim herkes kendine göre degerlendirsin. Görmedigim iyilikleri hakkidir diye hakki olana ilestirmenin vezifem oldugunu kavramis olanlardanim.

Uzun seneler süren evliligimi, uygun düsmeyen aliskanliklarindan bir türlü vazgecmeyen birisine bir daha acmamak sartiyla kapimi suratina kapatmakla sona erdirdim ( cektigi silah dahi beni alakoymamistir kararimdan ). Kendim bir meslek ve cocuklarima ( yeterlimi yetersizmi tartismasi bir sonuc vermez burada ) bir istikbal sagladim.

Arada camura bulasmis olabilirim. Camur kurudumu fircalarsin, yada su ile temizler arinirsin, bataktaki ile bir olmaz. Zaten her iki durumdada tevbe karsiliginda Rabbimiz riza gösterirse nasil olsa temizlenmeyecek bir sey yok, insan yeterki bilincli olarak, icten arzulayarak Rabbine yönelsin.

En kücük oglumu 18 yasinda iken ( suratlara karsi kapi kapamak hastaligim olmali ) onu da kapi disari ettim, ne okul ne meslek nede bir is sahibi olmaya caba göstermedigi icin. Kendini düzelltigi günden itibaran derhal kapimi ve kalbimi sonuna kadar actim ogluma, her zaman icin de acik duracak gelemeyecegini bildigim halde.

Büyük oglumun bir sikayeti yok, Rabbim ona bu dünyada da ahiret'tede iyilik güzelllik ve afiyet versin. Benim de ondan bir sikayetim yok. Kücük kiziyla hayatini dürüst bir sekilde sürdürüyor.

Kizim dr. dipl. bioloji bölümünde. Kime cekmisse, birileri gibi kibir sahibi, civciv ciktigi kabugu begenmez durumlarinda bir anne-cocuk iliskisinin derin manasina erememis henüz. Kapim kendisine yine de her zaman aciktir, yanlislikla yada isteyerek de olsa fark etmez.

Birde birisi var "La Ilahe Illallah" i idrak edip sirf benim icin degil ( benim icin yaparmis! ) Allah icin kalbten söylemesini becerebilirse ona da kapimi acik tutacagim, daha aklini kullanamadigi icin yillarini bos yere geciriyor. Firmalari, evleri, seyahatleri vb. onunla beraber dislamis bulunuyorum. Veren Rabbim hak yoldan geleni versin alirim, amenna.

Siz kardeslerime manevi kapim herzaman icin aciktir. Aranizda seve seve bulunuyorum, ki bunu bir kac defalar ifade etmisimdir. Lakin, isime gelmedigi icin degil, bir toplum acisindan uygun düsmeyen davranislar oldugunda kendimi( fazla abartilmis bir terim olacak ama ) savas alaninda gibi savunurum. Bu gurur veya kibirden degildir, enseme vurup agzimdan lokmam alindimi ses cikarmam, fakat benligime vurup ahmak yerine koyulmaya tahammül edemem.

Ben bilgimle övünecek degilim, veren Allah'tir, kul da arzulamalidir ki verilsin. Yukarida belirttigim gibi, beserin bana ikramda bulunmadigi bilgimi arttirmaya niyetliyim. Sizlerden ögrenecegim bir cok seyler var. Her edindigim bilgiyi yine de genis alanda inceleyip en dogru olani en uygun gördügümü kabul etme prensibindeyim.

Bana bu siteyi tavsiyede bulunan olmadi, fikirlerimi Allah'tan baskasina acacak bir kulla da dostlugum olmadigi icin, kendi aramalarim neticesinde aranizda bulunuyorum. Rabbimiz Ibrahim Peygamberin (selam olsun ona ) kissasini herhalde laf olsun torba dolsun diye aciklamamistir Ayetlerinde. Arayan bulur, Mevla'sini da bela'sinida.

Rabbimiz ilmimizi arttirsin, bizleri dogru yolundan ayirmasin. Ve elimizden geldigince tüm kardeslerimiz birbirlerimizin bilgilerinden faydalanalim ve Rabbimiz uygulamalarimizda kolaylik ve basarilar göstersin.

Selam ve dua ile.

Not: Mesele tenkid karsisinda asiri tepki göstermek degil, yapilan tenkidin ifade seklidir olumsuzluga yol veren. Biz burada kim daha iyi kim daha cok biliyor yarisinda da degiliz herhalde. Insanlar konusa konusa anlasmalidir. Vasiflarimiza ne kadar özellik gösterirsek anlasmamizda o kadar kolaylasacaktir.

Bir atasötü vardir; kadin affetmesini bilir ama unutmaz, erkek unutur ama affetmez. InsaAllah affetmesini bilecegiz, bu ata sözü sözde kalacak. Hedefimiz yerine ve duruma göre "affetmek" olacak. En mühimi Rabbimiz bizleri affetsin. Mümin kadinlar ve mümin erkekler birbirlerinin kardesleridir.

merdem
4. February 2013, 02:10 PM
iki kere kaydedilmis, o yüzden ikinciyi iptal etmis bulunuyorum.

Miralay
4. February 2013, 03:04 PM
Selam çok değerli Merdem kardeşim.

Lütfen beni ve diğer kardeşlerimizi yanlış anlamayınız. Buyurduğunuz gibi, özellikle sitemizde ve reel hayatta cinsiyetin ve de cinsiyetinizin bir önemi yok. Önemli olan insan olmanız ve çok değerli bilgi birikimi ve fikirlere sahip olmanız.

Çok sevip,saydığım Galipyetkin kardeşimizin size,"beyfendi" hitabı üzerine aklıma başımdan geçen komik bir olay geçince hafif tebessüm ederek; size bayan olarak hitap etme gereği duymuştum.

Bu siteye ilk üye olduğum zamanlarda, Barış rumuzlu kardeşimize her seferinde "Barış abi" diye hitap ediyordum. En sonunda kardeşimiz bayan olduğunu belirtmek zorunda kalmıştı. :)

Hatamı anlamıştım ama, kendilerini bu hususta uyarıda bulunmaya sevk ettiğim için utanmıştım da.

Başınızdan geçen olaylardan dolayı cenab-ı Allah'tan sabırlar ve sonunun hayırlara dönüşmesini niyaz eyliyorum.
Çocuklarınızın da hanif birer mü'min olmasını da niyaz eylerim.

Allah sağlık,afiyet,huzur ve faydali ilimler size ve hepimize nasip eylesin.

Selam,saygı,dua ve muhabbetlerimle.