PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İngilizler, ihaneti teşvik etmeyi çok sever!


ÖmerFurkan
29. November 2010, 09:57 AM
İngilizler, ihaneti teşvik etmeyi çok sever!

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=42781

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/resimler/1290972742.jpg
Yaşar Nuri Öztürk dinci ihaneti anlatıyor...
Arslan BULUT yazıyor

Hilafet üzerinden hedefe gitme...
Son kitabı üzerine konuştuğumuz Yaşar Nuri Öztürk, çarpıcı tespitler yapıyor: İslam dünyası Atatürk gibi düşünse onu nasıl yönetecekler!
İslam’ı, İslam’la yıkma siyaseti!
Müslümanlar şunu sormalı: Huntington gibi operasyon elemanları, İslam’ı ne kadar sevebilir? O kadar seviyorsa Müslüman olsun!

Yaşar Nuri Öztürk’e Diyanet İşleri üzerindeki İngiliz gölgesini sordum..

“İhanetin teşvikçisi hep İngilizler olmuştur”
Yaşar Nuri Öztürk, “İngilizler, Atatürk’ün 1920’de söylediği gibi İslâm’ın en büyük düşmanlarıdır. Atatürk, aynen, “Türkiye’deki irticaya dayalı ihanetin teşvikçisi İngilizler olup merkez beyni İstanbul’dadır” demiştir” dedi . Prof. Yaşar Nuri Öztürk, siyaseti bir kenara bıraktıktan sonra kendisini tamamen ilmi çalışmalara verdi ve birbiri ardına eserler vermeye devam etti. Yaşar Nuri Hoca’nın son eserlerinden, “Allah ile aldatmak” ve “İmamı Azam” eserleri üzerinde köşe yazılarımızda biraz durmuştuk. Fakat “İnsanlığı Kemiren İhanet: Dincilik” çıkınca kendisiyle bu kitaplar çerçevesinde, Müslüman aleminin ve Türkiye’nin bugünkü durumunu değerlendirmek şart oldu. Sohbetimizin bir kısmını yayınlarken, ağırlıklı olarak Dincilik ve İmamı Azam kitaplarından da faydalanarak, bazı mesajlar da özetleyeceğiz.

Emperyalizm ile işbirliği yapıyorlar
Sohbete kitaplar üzerinden başladık:
-Hocam, siz tasavvuf uzmanısınız ve bu konuda eserleriniz var. İslam tarihinde Batınilik,Karmatilik, Haşhaşilik gibi devlet yıkmaya yönelik siyasi tarikatların günümüzdeki yansımaları üzerinde de bir çalışmanız vardı. O çalışma ne oldu?
-Evet, günümüzdeki bazı yapılanmalar ile bu tarikatların yönetim anlayışı, teşkilatlanma ve hedefleri konusunda 15-20 noktada benzerlikler var. Onu ileri bir tarihte yayınlayacağım diye düşünüyorum. Bir de yakın tarihimizde papaz-molla işbirliği ile ilgili çalışmam var. Şu kadarını söyleyeyim: Bütün bu akımlar emperyalizmle işbirliği içinde olmuştur. Vatansızdırlar.Yine Türk Kurtuluş ve Aydınlanma Savaşı’nın Kurani boyutları ile ilgili, bu arada sahte Atatürkçülüğün, sahte laiklik anlayışının Türk Milleti üzerindeki tahribatı ile ilgili çalışmalarım da devam ediyor.

-Hocam, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun görevden ayrılmasını yorumlarken ona haksızlık edildiğini söylediniz. Ancak benim bildiğim kadarı ile Bardakoğlu döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı, Vatikan’ın Hıristiyanlığı yayma misyonunun ürünü olan dinlerarası diyalog girişiminin sahnesi oldu adeta. Şimdiki başkan Mehmet Görmez’in İngiltere’de açıkladığı bir Hadis çalışması var. Abdullah Gül’e ödül veren “Chatham House” adlı İngiliz derin devletinin kuruluşundan Fadi Hakura’ya göre “Diyanet’in hazırlığı, Hıristiyanların Reform Hareketine benzeyen bir girişim!” idi. Yani, Diyanet üzerinde bir İngiliz kontrolü ortaya çıktı bu dönemde.

Bardakoğlu’na tahammül edemediler
-Diyanet’te bıçak kemiğe dayanmıştı. Evet, Bardakoğlu’nun da “Ilımlı İslam’ı onaylıyoruz’şeklinde bir beyanatı da vardır, hatta bu bahsettiğiniz çalışmayı da olumlu karşılamıştır ama yine de gidişata tahammül edemedi. Daha doğrusu hoşgörüsü ile tanınan Ali Bardakoğlu’na tahammül edemediler.
-Peki nedir İngilizlerin İslam üzerindeki kontrol çabası? Öyle ki bugün İngiliz işgali olsaydı daha iyi olurdu diyebilen insanlar var.
-İngiliz işgali olsaydı daha iyi olurdu, daha mutlu yaşardık meselesi bir genç kadının ortaya attığı bir görüş değildir; bu bir emir komuta zinciri içinde söyletilmiş, dincilik baronlarının talimatıyla verilmiş bir demeçtir. Bu söz, sanki başörtüsünden dolayı mağdur edilmiş bir hanımın sözü değildir. Bu söz, süper emperyalizmin Türkiye’deki uzantılarına ve işbirlikçilerine, onların da ajan provokatörlerine ve militanlarını talimatıdır.

Meclis kürsüsünde yalan...
-Evet, tarih içinde de bunu görüyoruz. 1925’te Erzurum mebusu Ziyaettin Efendi, Meclis kürsüsünde, İngiltere’deki ahlakın, Cumhuriyet dönemindeki ahlaktan üstün olduğunu söylüyor. Öyle ki sözlerini dayanak olsun diye İstanbul’da 12 bin genelevi, 800 dans evi açıldığı yalanını da söyleyebiliyor. Oysa bırakın o tarihi, bugün bile bütün dünyada bu kadar genelevi yok. Üstelik 1925 İstanbul’unda de olan varsa, o da Osmanlı’dan kalmadır.

-Evet, İngilizler, Atatürk’ün 1920’de söylediği gibi İslâm’ın en büyük düşmanlarıdır. Aynen, “Türkiye’deki irticaya dayalı ihanetin teşvikçisi İngilizler olup merkez beyni İstanbul’dadır” demiştir. Bu sözleri, Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimiz eserinde bulabilirsiniz.


İslam’ı İslam’la yıkma siyaseti
Atatürk, ikinci bir noktaya temas ediyor. Biliyorsunuz bugün süper güç olarak ABD var.Fakat ABD dünyanın jandarmalığını yapıyor. Beyin yine İngiltere’dir. İngilizlerin Müslümanları mahvetme siyasetinin esası, İslâmı İslâm’la yıkma siyasetidir. Müslümanların en alçak düşmanları İngilizlerdir.
Dinciler Türkiye’de Milli Mücadele zamanı dahil, daima kendi ülkeleri aleyhine, İngiliz emperyalizmi ile işbirliği yapmışlardır, yapacaklardır.Atatürk, ” Harekatı Milliyemiz aleyhine işgalci İngiltere ile ortak teşkilat kuran Hürriyet ve İtilaf Partisi’dir, Sait Molla’dır “ diye bütün bunları anlatıyor. Yine Meclis konuşmalarında Türkiye’nin din üzerinden siyasetlerle bölme çalışmaları olduğunu söylüyor.

Hainlerle işbirliği...
İrticanın, yine o günlerde, Ermeni hainleriyle işbirliği yaptığını da Kurtuluş Savaşı ile ilgili zabıtlardan öğreniyoruz.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 6/325; Kâzım Karabekir Paşa, İstiklal Harbimiz, 3/1079) -Bir de İngilizlerin hilafeti kendi üzerine alma girişimi var? İslam dünyasını yönetmek için..-Evet, İslam dünyası Mustafa Kemal gibi düşünse, onu nasıl yönetecekler? Bu sebeple, hilafeti ele geçirerek yönetmek istemişlerdir, bugün de aynı yoldadırlar. Kadir Mısırlıoğlu gibi bir adam bile “Ben hilafetçiyim ama ben bugünkü gibi Avrupa destekli bir hilafet istemiyorum” diyor.
Müslümanların şunu kendilerine sorması lazım: Toynbee, Udo Steinbach ve Huntington gibi İslam dünyası üzerinde operasyon yapan Hıristiyanlar, Müslümanları ne kadar sevebilir? O kadar seviyor idiyseler Müslüman olsalardı bari!

Yaşar Nuri Öztürk’ün son kitabı, “İnsanlığı Kemiren İhanet: DİNCİLİK”ten önemli mesajlar:
Dincilik, Allah’a ortak koşmaktır
* Dindar, kendi adını kullanarak Tanrı için iş yapar, dinci ise Tanrı adını kullanarak kendisi için iş yapar.
* Dindar, Allah’a teslim olmuştur, dinci ise Allah adını kullanarak başkalarını teslim alır.
* Dindar, sadece Allah’a teslim olmuş kişidir. Dinci ise Allah’a teslim olmak yerine şeyhine veya benzerlerine teslim olur. Böylece Allah’a ortak koşar, şirke girer.

* Dindar, sadece Allah’ı yaratıcı olarak tanır, Dinci ise Allah’ın yanına kutsallaştırdığı kişileri katar, Allah’ın kitabının önüne o kişilerin kitaplarını çıkarır.

* Dindar, Zümer suresi 3. ayetteki, “Arı duru din yalnız Allah’ındır. O’nun yanında birilerini daha veliler edinerek, ’Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz’diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hüküm verecektir” ayeti gereği Allah ile insanlar arasında “yaklaştırıcılar” kabul etmez, dinci ise ayette belirtildiği gibi Allah ile arasına koyduğu aracılara kulluk eder.

* Dindar, Allah ile insanlar arasında şefaatçi kabul etmez. Çünkü Zümer suresinin 44’üncü ayetindeki gibi “Şefaat, tümden ve sadece Allah’ındır” ayetini kabul eder. Dinci ise Allah’tan başka şefaatçiler kabul eder. Dinci, “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” diyerek tarikat putçuluğu yapar. Halk bu yalana öyle inandırılmıştır ki “Bir şeyhten el almadan cennete gidilmez” hezeyanı, adeta İslam’ın şartlarından biri gibi söylenmektedir. Bütün bunar şirktir, Allah’a ortak koşmaktır. Kur’an, aracı ve şefaatçi edinmeyi şirkin bir uzantısı olarak görüyor. (Zümer Suresi, 1-3)

* Dindar, sahip olduklarını paylaşır, dinci ise başkalarının elindekini kendininkine katmak için uğraşır. Ya dindar münfık (paylaşımcı) olacaksınız ya da dinci münafık.
Ortası yok.
* Dindar, geleneğin dayatmalarına, geleneğin dinleştirilmesine karşı çıkar, dinci ise muhafazakârdır. Muhafaza ettiği şey, İslam’ın değerleri değil, kendi gelenekleridir.

* Dindar, hakka göre yaşar, dinci ise halka göre..

* Dindar özeleştiri yapar, dinci ise hep başkalarını eleştirir.

* Dindar, Allah’tan başka kimseden korkmaz, dinci ise güçlü insanlardan korkar.

* Dindar, insanlardan bir şey istemez, aksine elindekini onların yararlanması için seferber eder, dinci ise başkalarının elindekini almaya çalışır.
Dindarın özü sözü birdir. Ya olduğu gibidir, ya da göründüğü gibi.. Dincinin özü sözü bir değildir, olduğu gibi de değildir, göründüğü gibi de..

* Dindar, iyi insan olduğu için Müslümandır. Dinci ise Müslüman kimliği taşıdığı için iyi insan olmak iddiasında bulunur.

* Dindar, iyi insan olduğunu belgelemek ihtiyacı duymaz. Dinci ise tam tersidir.

* Dindar, Allah’ın iradesini esas alarak, dinini yüceltmeye, dinci ise dini kullanarak menfaat ve itibar sağlamaya çalışır.

* Dinciyi dindardan üç kelime ile ayırabiliriz: Nefsi tatmin, menfaat, hak edilmemiş
itibar.
YARIN: Kötü insanlar Tanrı’yı kullanır