PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ana dilde ibadet konusu ve kur'an.


halukgta
21. October 2010, 12:49 PM
Ana dilde ibadet edebilme konusu, ne yazık ki diğer birçok konular da olduğu gibi tartışmalı ve karşılıklı atışmalarla geçmektedir. Bir kısım düşünce ana dilde ibadetin olamayacağını söylerken, bir kısmı ise Allahın anlayarak ve bilerek ibadet etmemizi zaten kur’an istiyor, düşüncesiyle olabileceğini savunmaktadır. Biz iki düşüncenin de fikirlerine, delillerine bakalım ki daha sonrada kur’an ın süzgecinden geçirip, kendimizce düşünüp doğrunun kararını verebilelim.

Önce ana dilde ibadet edebileceğimizi savunan düşüncenin delil ve fikirlerine bakalım.


(Namazda kuran tercümesinin okunup okunmayacağı tartışmasında " OKUNUR " diyenlerin dayandıkları Sünnet kaynaklı belge, Büyük sahabe Salman FARISI nin yaptığı FATIHA tercümesidir.

Daha sonraki fıkhı tespitlere dayanak noktası yapılan bu belgenin, Imam -i Azam Ebu Hanife tarafından fetva mesnedi olarak kullanıldığı Hanefi fıkhının temel kaynaklarından biri olan SERAHSI nin el-Mebsut adli eserinden öğreniyoruz.


Belge şudur: İlk Müslümanlardan ve Hz. Peygamber in seçkin arkadaşlarından biri olan İran asilli Selman Farisi Namaz sırasında Fatiha suresinin özgün metnini güzel okuyamadıklarını söyleyen ve bunun yerine Fatiha nin Farsça tercümesini okuyup okuyamayacaklarını soran ırkdaşlarına, bunun olabileceğini bildirmekle kalmamış, Fatiha yi Farsça ya çevirerek kendisine bas vuran kişilere göndermiştir ( Bk. Serahsi; Mebsut,1/36–37 )

Üzerinde olduğumuz konunun Sünnet açısından durumunu daha da önemli kılan başka bir belge vardır:

Salman Farisi arkadaşlarının Kendisine başvurması üzerine, Fatiha yi Farsça ya çevirip onlara vermeyi düşündüğünü Peygambere arz etmiş ve ondan onay aldıktan sonra işe girişmiştir. ( Bk. Tacu's-seria; Nihayetu Hasiyeti'l-Hidaye, Kiraat bölümü; Abhülhayy el-leknevi, Hidaye serhi, Dehli,1915 baskisi, sy,86.not:1;MUHAMMED Hamidullah; Kuran-i kerim tarihi ,sy;108 )

Ehlisünnet İnancının temel kabullerine göre,sahabelerin tümü MUKTEDA BIH ( Kendisine uymak dinen caiz olan müctehid ) Durumunda olduklarından, her birinin fetvasıyla ibadet geçerlidir.

Buna göre Selman in uygulaması başka hiç bir kanıt aramaksızın, Fatiha nin çevirisi ile ibadet edilmesini sağlamaya yetecektir. Nitekim Hanefi fıkıhçılar Fatiha nin çevirisi ile Namazın geçerliliğine HÜKMEDERKEN sürekli bicimde Selman in uygulamasına atıf yapmışlardır.

SAFII FAKIHI MUHAMMED B. Abdurrahman ed-DIMASKI nin eseriden Konuyu ustalıkla özetleyen bir kaç satiri vermek istiyorum:

IMAM-I AZAM EBU HANIFE söyle demiştir:

Namaz kılan kişi isterse Arapça özgün metni okur, isterse Farsça çevirisini.

Ebu Hanife nin Baş öğrencilerinden olan İmam Ebu Yusuf ve İmam MUHAMMED söyle demişlerdir:

Eğer fatiha yi Arapça metninden güzel okuyabiliyorsa Başka bir şeyi veya fatiha nin çevirisini okuması yeterli olmaz. Ama eğer Arapça metni güzel okuyamıyorsa, Fatiha nin kendi dilinden çevirisini okur. Bu da onun için yeterli olur. (Dimaski, MUHAMMED b. Abdurrahman; Rahmetu'l-Umme fi Ihtilafi'l-Eimme, Kiraatu's-Salat Bahsi )

Hanefi Fıkhının babası ve birinci derecede söz sahibi olan Imam-i Azam ın Kuran tercümesi ile ibadet meselesindeki Görüşleri ACIK ve KESINDIR :


Arap dilini bilen ve Kuran ı güzel bir telaffuz ile okuyabilenler de dâhil, namazda Fatiha yı tercümesinden okuyan herkesin namazı geçerlidir.

Büyük imam ın Bu fetvası herhangi bir mazeret veya zaruret kaydına bağlanmamıştır. Mutlak ve genel bir FIKHI görüştür.BIR GENEL FETVADIR.

İmamı Azam ın bu fetvasına göre, bir Müslüman örneğin Arap asıllı olsa veya Arapçayı öğrenip güzelce okuyabilse dahi,
Kuran ın çevirisi ile namaz kılabilir. Bunu yapabilmesi için kendisinden bir Mazeret istenmez.

İmamı Azam Görüsünün Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir.


Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. Esas kuran o lafızların taşıdığı manadır ki, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. Oysaki esas Kuran, MAHLÛK olmayan bir manadır. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı ( Şuara suresi,42 ) Buyrulması da bu gerçeği gösterir.

O halde esasi itibari ile mana olan KURAN ı Arapça lafız yerine, başka lafızlardaki çevirisinden Okumak mümkündür.


“Kaldı ki çeviri ile namaz kılmaya cevaz veren mutlak müçtehid sadece İmam-ı Âzam değildir. Tâbiûn nesli bilginlerinin tartışmasız hocası ve önderi olan ve tüm alanlarda müçtehid ve otorite kabul edilen Hasan el-Basrî (ölm. 110 / 728) ile Sûfî-bilgin Habîb el-Acemî de (öl. 120 / 737) bu konuda imamı Âzam gibi düşünmektedir.

Ensarî (Abdülali Muhammed b. Nizamuddîn), Fevâtihu’r- Rahamût adlı eserinde bize şunları söylüyor: “Mazeret halinde Kur’ân tercümesi ile namaz kılmak konusunda imameyn (İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed) de İmam-ı Âzam’la aynı görüştedir. Velilerin ve âriflerin tacı, tarikat silsilelerinin halkalarından biri ve muhaddislerle (hadis ilmi ile uğraşanlarla), müçtehidlerin baş tacı Hasan el-Basrî’nin yakın dostu Habîb el-Acemî, Arapçaya dili çok yatkın olmadığı için namazlarında Kur’ân’ın Farsça tercümesini okurdu.


Şimdide ana dilde ibadete karşı çıkan düşüncenin bu fikre karşı ne söylediklerine bakalım.


İmam-ı Azam’ a, İran’ da yaşayan ve kitle halinde Müslümanlığı seçen bir topluluktan şöyle bir talep gelir.

Biz Müslüman olduk ancak Arapça bilmiyoruz. Kendi dilimizde ibadet edebilir miyiz?

Büyük İmam şu fetvayı verir:

Orijinal metinlerini ezberleyene kadar kendi dilinizde ibadet edebilirsiniz.

Cevap gayet açık ve nettir. İmam-ı Azam, anadilde ibadet konusuna ancak böyle bir durumda; o da orijinal metnin ezberlenmesine kadar ruhsat vermiştir.Bunun dışında, anadilde ibadet konusunda bir ruhsat yoktur.

Bir başka düşüncede fikrini söyle anlatıyor.

Öncelikle ibadetten kastın ne olduğunu ifade etmek lâzım. Eğer kişi dua edecekse bunu ana dilinde yapmasında hiçbir beis yoktur. Yalnız Arapça dua makbul olsaydı, pek çok insanın Allah’a sığınma ihtiyacı karşılanamaz, Arapça öğrenemeyenler dua gibi büyük bir hazineden mahrum kalırlardı. Bu durum elbette hikmet ve hakikate muhalif olacağından, her dilde dua edilmesi caizdir. İmanı elde eden insan mânisiz, müdahalesiz, engelsiz; her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde rahmet hazinelerinin maliki ve mutluluk definelerinin sahibi olan ezel ebed padişahının huzuruna girip ihtiyaçlarını arz edebilir; dua vesilesiyle Allah’ın nihayetsiz rahmetini bulup, sonsuz kudretine dayanarak mükemmel bir ferah ve süruru kazanabilir. İşte bu kapı Almanca ile de açılır, Fransızca ile de açılır, Felemenkçe ile de Türkçe ile de açılır.
Madem öyledir; o hâlde namazı da anadilimizle kılalım, namaz surelerini Türkçe okuyalım denilirse bu son derece tehlikelidir, İslâm’ın ruhuyla ters düşmektir, daha açık ifadeyle bidâtttır, sapıklıktır.


Yukarıda sizlere naklettiğim ana dilde ibadeti kabul eden ve kesinlikle karşı çıkan iki düşünceyi okuduk. Doğrusu bizler ne yazık ki aklı bir kenara koyup, beşerin rivayetleri ne göre iman etmeyi daha uygun görmüş ve kur’an ne söylüyor rahman ne anlatıyor diye çok fazla merak etmemişiz. Ana dilde ibadete karşı çıkan düşüncenin verdiği örnek düşündürücüdür. İmamı Azamın geçici olarak ana dilde ibadetini normal gören, fakat daha sonra Arapçayı öğrenme mecburiyeti getirmesini normal karşılayan düşünceyi, bana göre iyi analiz etmeliyiz. Acaba bir beşer, bu her kim olursa olsun. Rabbin vermediği bir ruhsatı, izni geçici olarak kullanabilir ve bunu geçici meşru kılabilir mi?

Gelin bu konuyu yukarıdaki bilgiler ışığında değil, Rabbin rehberinden yola çıkarak anlamaya ve düşünmeye çalışalım. Çünkü yukarıdaki rivayet ve hadis bilgileri dâhil, yani ana dilde ibadete onay veren bilgilerde, karşı çıkan düşüncede beşerin nakil yoluyla ilettikleridir. Her iki düşüncede yanlış olabilir, yada doğru olabilir, çünkü en emin yol KUR’AN dır. Bizler kesin kanıtları, delilleri ne olursa olsun Allah ın rehberinden aklımızla, mantığımızla bulmalıyız. En doğru yolda budur.


Kur’anı anladığı dilde okuyan bir insan, Rabbin ayetleri sonunda onlarca ayetinde, bizleri söylediği ayeti düşünmemizi, akıl yoluyla mantığımızı kullanmamızı emreder. Yani ben ayetleri indirdim, koşulsuz inanacaksın demek yerine, sözlerimi okuyun, düşünün aklınızı kullanın der. Bunu söyleyen Rahman tüm yarattığı kullarının kendi ana dilinde, indirdiği kur’anı okumasına karşı çıkar mı? Bundan dolayıdır ki bizler, İslam dini için, AKIL DİNİDİR DERİZ. Gelin bizde böyle yapalım ve bu konuyu bizzat kendimiz rabbin rehberinden yola çıkarak, acaba Allah ana dilde ibadet etmemize izin veriyor mu, bunu anlamaya çalışalım.

Bildiğiniz gibi Allah ın ilk emri okumaktır, peki nasıl okumak diye bir soru gelir hemen akla. Bakın Allah nasıl okumaktan bahsediyor.

Bakara 121: Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim onu inkâr ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Allah acaba bizlere gönderdiği kitabı gereği gibi okumakla, neyi kastediyor olabilir. Çünkü ona iman edenlerin onu gereği gibi okuyacaklarını söylüyor. Bizler çocuklarımıza ders çalışmaları konusunda uyarırken, ne söyleriz? Oğlum ya da kızım, elindeki kitabı gereği gibi oku, yani anlayarak oku aklın başka yerde olmasın. Öğretmenin soru sorduğunda doğru cevap veresin diye uyarırız çocuklarımızı. Hemen düşünelim, bizler KUR’ANI gereği gibi yani anlayarak, tüm ayetler arsında bağlantıyı kurup, Rabbin ne söylediğini, bizlerin nasıl bir insan olmamız gerektiğinin tebliğini anlayabilmemiz için hangi dilden okumalıyız? Arapça dersek, biz Arapça bilmiyoruz, bu durumda gereği gibi okumamız mümkün değil. Günümüzde hatırlayınız kurslarda kur’anı okumasını öğretiyorlar, acaba gereği gibi mi okuyoruz dersiniz? Demek ki gereği gibi okumak ve anlayabilmek için anladığımız dilden okumamız şart. Şimdide Nisa suresi 82. ayete bakalım.

Nisa 82: Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.

Allah çok açık ve net bizlerin kur’anı anladığımız dilden okumamız istiyor. Yoksa kur’anı iyice okuyup düşünmüyorlar mı der mi? Anlamını bilmeden okuyan ayetler hakkında nasıl düşünsün ve anlasın. Bir örnek daha vermek istiyorum sanırım bu ayet hepsine bedel.


Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

Yüceler yücesi Allah size rehber olsun diye indirdim dediği kitap tan, huzuruma geldiğinizde hesap soracağım diyor bizlere. Bu durumda Allah kur’anı nasıl okumamızı istiyor olabilir? Tabi dikkatle okuyup, anlayarak okumamızı istiyor. Buda anladığımız dilden okumakla olur. Bunun tersini nasıl düşünür de savunuruz? Şimdide şunu düşünelim, acaba kur’anın vermek istediği bilgiler, sözcüklerinde mi, yoksa manasında mıdır? Allah yemin ederek kolaylaştırdım diyorsa, açık ve anlaşılır gönderdim açıklamasını da yapıyorsa, elbette gizli manaları olacak şekilde, herkesin anlayamayacağı bir tarzda göndermesi de mümkün olmayacaktır.

Kur’anın başka dile çevrilmeyeceğini söyleyip, kur’an da ki bir kelimenin anlamı, başka hiçbir dilde karşılığının olmadığını söylemek, Rabbin tüm âleme, kâinata, cihana anlayacağı bir kitap göndermemiş demekle aynıdır. Eğer bunu savunursak tüm insanları kur’anın güneşinden, rehberliğinden mahrum bırakmış oluruz ve kur’anın anlatmak istediği manasından, anlamından uzaklaştırıp, Arapçanın dilini kutsamış oluruz, bunu da unutmayalım. Bunun tersini düşünmek, Rabbin adaletini sorgulamak olur. Zor anlaşılır bir kitap gönderip, daha sonra hesap sormak rabbin adaletine asla sığmaz. Bir beşer yazdığı kitabı, tüm Dünya dillerine çevrilebiliyor ve tüm insanlık faydalanıyorsa, Allah katından gelen kitaba her dile çevrilmez, çevrilirse anlamı bozulur demek, KUR’ANIN evrenselliğine balta vurmak olur. Rabbim bundan korusun bizleri.

Aslında çok fazla örnek verilebilir, fakat ana dilimizde namaz kılarken ibadet yapabileceğimize dair, apaçık kanıt aşağıdaki ayette sizce çok açık anlaşılmıyor mu? Yazımızın başında ana dilde ibadeti namaz dışında dua ederken savunan kardeşimiz, acaba aşağıdaki ayetlere Rabbimden namazlarında nasıl yardım isteyecek? Bilmediği bir dilde yardım istemesi mümkün olmadığını savunursak, Arapça bilmeyen Allah tan namazla yardım isteyemeyecek mi? Lütfen ayetler üzerinde düşününüz.


Bakara 153: Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.

Bakara 45: Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.


Sizlere sormak isterim, eğer namazlarımızda kur’an dilinden başka bir dil kullanılmaz diyor ve bunda iddia ediyorsak, acaba Arap olmayanlar namazlarında nasıl Yüce Rabbimden yardım dilesin? Şimdi birisi çıkıp şöyle diyebilir. Nasıl dua edileceğine dair ayetler var, onları okusun. Doğrudur duaların en güzeline birçok örnekler vardır kur’an da. Bende hemen sormak isterim, acaba Allah böyle bir sınırlama yapmış mıdır? Yani size dua edecek örnekleri verdim, onlarla dua edin mi demiştir? Elbette hayır, Yüce Rabbim her konuda namazla kendisinden yardım istenebileceği kapısını ardına kadar açık bırakmıştır, aklınıza ne gelirse her yardımı Yüce Rabbimden namazla dileyebiliriz, hem de anlayarak, bilerek, huşu ile.

Yüce Rabbin koymadığı bir yasağı kimse koyamaz. Bizler Yüce Rabbin ruhundan bir parçasıyız, onun lisanı yoktur. Bizlerin içinden geçirdiğimizi, isteklerimizi dili bir kenara bırakın manen zaten bilir. Biz insanlar sözcüklere muhtacız, ama rahman muhtaç değildir. Lütfen artık İslam ı şahlandıralım. Kur’anı duvara asılacak bir kitap olmaktan çıkarıp, anlayarak okuyalım ve anlayarak namazlarımızı kılıp, Yüce Rabbimden niyazda bulunalım, ondan yardım isteyelim. Allah o günkü topluma bakın eğer ben size Arapça bir kur’an indirmeseydim, bana şunları söyleyecektiniz diyor.

Fussilet 44; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi….


Allah ayetlerini o kadar güzel açıklıyor ki, tabi anlayana anlamak isteyene. Allah size Arapça kur’an indirmeseydim, bana itiraz edip sitem edecektiniz diyor. Ayetleri açıkça anlaşılır göndermeniz gerekmez miydi, biz Arap toplumuyuz ve peygamberimiz Arap, ama siz başka dilde bir kitap mı gönderdiniz diyecektiniz diyor. İşte Allah ın Arapça bir kur’an göndermesinin nedeni bu dostlar, daha açık nasıl söylesin Yüce Rabbim? Ana dilde ibadet yapmanın günah olduğunu söyleyenlere, namazda Allah tan kendi dili ile yardım isteyemeyeceğini söyleyenlere, aynı mantıkla şunu sormak isterim; Arapça bilmeyen bir Türk toplumu ve Arapçadan başka dile çevrilmeyen bir kitap ve Rabbim anlamadığımız bir dilden bir rehber gönderip, daha sonrada bizi bu kitaptan mı hesaba çekecek?

Sorduğum soruyu herkes kendi nefisine sormalıdır. Kur’an ile irtibatı olanlar, onun rehberliğinden güneşinden istifade edenler, eminim ki bu sorunun doğru cevabını verecektir.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

pramid
21. October 2010, 04:52 PM
Bildiğiniz gibi Allah ın ilk emri okumaktır, peki nasıl okumak diye bir soru gelir hemen akla. Bakın Allah nasıl okumaktan bahsediyor.

Bakara 121: Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim onu inkâr ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.


değerli arkadaşım alak suresi ile bakara 121 de geçen okuma kelimeleri farklı bir kelime. bunu hatırlatmak istedim. yazın için teşekkürler.

kuranın arapça oluşu sadece iyice anlayabilmemiz içindir.

Miralay
21. October 2010, 05:26 PM
Selam
Çok değerli Pramid kardeşim.
Yazılarını beğenerek okuyan bir Kur'an öğrenici talibi olarak hem size hem de bilen arkadaşlara bir sorum olacak.

"...Kur'anen arabiyyen..." ifadesinde; ben hem arapça, hem de bir yerde okumuştum (bu site de olabilir. Tam hatırlamıyorum) Arabiyyen ifadesi "Fesahat,belağat ve çok güzel edebi düzen" anlamına da geliyormuş.

Hal böyle olunca :
"Biz Kur'an'ı fesih,beliğ,edebiyatın zirvesi şeklinde çok iyi anlaşılır bir biçimde indirdik."

olarak anlayabilir miyiz?

Saygılarımla
Allah'a emanet olunuz.

mavera
21. October 2010, 08:05 PM
merhaba. sadece kendi dilinde okumak da yeterli değil. ağır ağır okumalı, üzerinde düşünmeli.

---------------------------------

MÜZZEMMİL 4.
Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!

MÜZZEMMİL 5.
Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.


İSRA 106.
Onu, okunacak şeyleri toplayan bir kitap/ bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.

NAHL 98.
Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!


BAKARA 121.
Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların da kendileridir.


NİSA 82.
Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.

NİSA 119.
"Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah'ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.

NİSA 120.
Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye/anlamını bilmeden okumaya iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez.


MUHAMMED 24.
Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

pramid
9. April 2011, 09:09 PM
miralay kardeş yazını yeni gördüm kusura kalma.............

arabi ile acem arası bir ilişki olabilir mi?

aceminin tersi arabi olabilir mi?

aslında bütün dilleri yapısı hermetil dil yapısına çıkıyor... iyice araştırmak lazım.. dil ayrımı aslında kuranda var gibi.....

duhan 58: Biz Kur’ân’ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki, onlar düşünüp öğüt alırlar. (lisaneke: senin lisanın)

rabden bir emir gelmişse isterse tanzanyaca olsun araştırmak lazım...

Eğer Kuran ı yabancı dilde indirseydik neden Arapça değil diye itiraz ederlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi....fussilet:44

Allah her kavime sadece o kavimin diliyle seslenir.O kavmin dilinde bir Peygamber yollayarak(ibrahim:4)

pramid
9. April 2011, 09:16 PM
Bazen düşünürümde ingilizceyi insanlar niye öğrenir diye..... Eğitim, ticaret...

Cevabı olan varmı ?

öğrenme ihtiyacı duymak ? Bilmeme rağmen nefret ediyorum...hiç düzenli, fasih, hemen anlaşılır değil

hiiic
10. April 2011, 09:07 PM
Çünkü iş ilanlarında "çok iyi derecede ingilizce bilen" ibaresi ekleniyor.

İş adamları ortak bulmak yada yeni pazarlara açılmak için farklı ülkelerin bütün dillerini bilemeyeceği için herkes tarafından kabul görülen ortak dil olan ingilizce bilmesi yetiyor.

Akademik çalışma yapmadan önce daha önce yapılmış olanlar taranır. Sağolsunlar ingilizlerin yapmadığı araştırma kalmamış. Makaleleri karşılaştırdığımızda kaç yüz yıl geriden geldiğimiz belli olacaktır.

v.s.

Allah ingilizceyi başta yaratırken böyle olacağını biliyordu. Birşeyi yapmadan önce sonunun neye varacağını biliyor olduktan sonra o işi yapmak; planlayarak yapmak değil midir? Birde insanlara seçme hakkı tanınıyor. Bir kere yanlış yerde doğduktan sonra neyi seçebilirsiniz ki?

pramid
12. April 2011, 07:40 PM
arapça da dinin pavluslarına bırakılmasın..ihtiyacımız var

FEDAKARADAM
13. April 2011, 06:49 AM
Selamün aleyküm Arkadaşlar; konu çok önemlidir.İlginize teşekkür ederim...

Namazı ana dilimle kılmayı şüpheli buluyorum.Bu benim içimde nükte oldu.Kur'an nasıl inzal olmuşsa ben namazı Arapça kılmayı tercih ederim.Çünkü şüphem yok ki yarın Allah divanında bana sorulmayacak mı? "Sana Kur'an geldi kendi dilinle kıldın anlamını öğrenmek istemedin üşendin de kolayına gittin " derse nasıl cevap verebilirim?.Dinimizde şüpheli şeyi terketmek elzemdir farzdır.Böylelikle dinin tamamını korumuş oluruz.Ben bugüne kadar namazlarımı hep Arapça okuyarak kıldım ve buna ömrüm boyunca devam edeceğim.Hem sonra ben bildiğim sure veya ayetlerin anlamını bildiğim halde bana bu hiç de zor gelmiyor.Yani okuduklarımı anlıyorum.Kur'an'ı Kur'an diliyle okumak bir müslümanı sorumlu olmaktan kurtarır.Allah, bana "Kur'an'ı Kur'an diliyle okumadın" diye sorgu suale çekmeyecektir.Bunda da hiçbir şüphem yoktur.İçim rahattır.Sizlerden tavsiyem odur ki öncelikle Kur'an'ın mealini öğrenelim namazda Arapça okuyalım.Bunda hiç zorluk ta görmüyorum.Kur'an'ın mealini okumayanlar zaten namazlarından haz duyamazlar ki.Hal böyle iken Kur'an'ın aslını okuyarak namazlarımızı kılalım ibadetlerimizi buna göre eda edelim diyorum...

Miralay
13. April 2011, 08:15 AM
Allah razı olsun Fedakaradam kardeşim. Nihayet ortak bir noktada buluştuk.

Bundan anlaşılması gereken; mealden de olsa Kur'anı, yani rehberimizi,kılavuzumuzu en mükemmeliyle öğrenip; hayatımıza tatbik etmektir.

Namazda papağan gibi Arapça okuyarak değil, manasını düşünerek okumalıyız; Allahü zülcelal'in bize mesajının ne olduğunu bilmeliyiz.

hiiic
13. April 2011, 10:46 AM
Hadisleri neden arapça okumuyorlar mış?


Oysaki; insan kelamı olan ve tüm dillere uyumu dikkate alacak zihinsel yeteneklere sahip olamayacak insan sözü, her dile rahatlıkla çevirilip kolayca anlaşılıp dine fitne fesaten karıştırılırken,,,, NEDENSE dilleri yaratanın kelamı eksik kalıyor, anlaşılamıyor ya da sadece belli başlı dönemin sebeplerine bağlı kalıyor :p Kim bilir belkide akılları kilitlidir.

erol5109
10. May 2011, 10:59 PM
arapça da dinin pavluslarına bırakılmasın..ihtiyacımız var

2002 senesinden sonra, adeta sinmiş beklemekte olan Yüca Dinimiz içindeki pavluslar adeta şahlandılar, YÜCE RABBIM hayırlar ihsan eylesin.

FEDAKARADAM
12. May 2011, 05:59 PM
SİZLER ANA DİLLE İBADET EDİN BEN DE ARAPÇA EDECEĞİM.BAKALIM KİM KÂRLI ÇIKACAK BU İŞTEN?...

Yahu ben önce ne okuduğumu anlarım, ondan sonra Arapça okurum.Bu da bana kalbime sürur veriyor.Kur'an Arapça indirildi, Arapça ibadetlerde okunacak.Ancak özel duaları kendi dilimizle etmeliyiz.

Dinde reform yapmakla bir yerlere varamazsınız.Kimse sizi de mükafatlandırmaz.Sadece yıllar geçtikçe ibadetlerde okunanKur'an unutulmuş olur.Böylece vebal altında kalmış olursunuz.Benden size hatırlatma olsun demek istedim.Yine siz bilirsiniz....

pramid
12. May 2011, 07:36 PM
önce anlayalım....dünyanın dört tarafın ayrı diller kabede okunan arapçayı anlar.....bm genel kurulunda ingilizcede birleştiği gibi....arapçaya gereken önem verisin ama önce türkçe

hiiic
12. May 2011, 08:10 PM
SİZLER ANA DİLLE İBADET EDİN BEN DE ARAPÇA EDECEĞİM.BAKALIM KİM KÂRLI ÇIKACAK BU İŞTEN?...

Nedir arapçadan yapacağınız ibadet?;
-Adaletli şahitliği mi arapça yapacaksını?
-Bir insana arapça mı yardım edeceksiniz?
-Yoksa ilime destek olmak için arapça bilimsel çalışma mı yapacaksınız?
-nedir arapçadan yapacak olduğunuz?

aynı şeye benzedi, ben ticareti bundan sonra arapça yapıcam. bakalım kim karlı çıkacak.. :) merak etme biz de bekleyenlerdeniz.

Me’âric 28
Ki Rab'lerinin azabı(na karşı) emin olunamaz;

dost1
12. May 2011, 08:50 PM
Selamun aleykum! Değerli Kardeşlerim!

“ عربيّاarabiyyen” sözcüğünün sadece “Arapça, Arap dili” olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Zira bu sözcük “ عربًarabe” kalıbından türeme olduğu kadar “عرُب arube” kalıbından da türemiştir. Sözcüğün “arube” kalıbına göre anlamı “fesahat, fasih konuşmak” demektir. (Lisanü’l-Arab; s. 153-159, a-r-b mad.) “Fesahat [fasih konuşmak]” ise “sözün ses ve mana kusurlarından arınmış olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi, diziminin mükemmel olması” anlamına gelmektedir. (es-Sekkakî; Miftahu’l Ulum)

Ve kesinlikle Biz, onların “kesinlikle ona bir beşer öğretiyor” deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur’an] ise, apaçık Arapça bir lisandır. (Nahl/103)

Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette “Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekandan seslenilmektedir.” (Fussılet/44)

Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi. (Şuara/198, 199)

Apaçık kitaba ant olsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur`an [okuma] yaptık. (Zühruf/2, 3)

Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi. (Şuara/193-195)

Ve Biz böylece onu [Kur’an’ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah’tan sana bir Yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur. (Ra’d/37)

Ve bundan [Kur`an`dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Musa`nın kitabı vardı. Ve bu [Kur`an] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır. (Ahkaf/12)

Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur. (Ta Ha/113)

Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir kur`an [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur`an`da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28)

Bu, Arapça bir Kur`an [okuma] olarak, bilen bir kavim için ayetleri detaylandırılmış bir kitaptır. (Fussılet/3)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.