PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İslamda Örtünme Gerçeği ve türban uydurması


hiiic
26. August 2010, 10:40 PM
Ulema ve siyasetçiler tarafından yıllarca İslam halktan saklanmış, uydurma bir din anlayışı ile toplum kandırılmış. Neticesinde rahmet dini olan İslam gitmiş, ayrılık ve kargaşa dini olan irtica ve yobazlık gelmiş.

--------------------------------------------------------------------------------



NUR SURESİ

30 - Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

31 - Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!

32- İçinizden bekârları/dulları, bir de erkek hizmetçilerinizden ve halayıklarınızdan durumu uygun olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfundan zenginleştirir. Allah Vâsi'dir, Alîm'dir.

33 - Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Size bağımlı olanlardan, hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı anlaşma yapın. Allah'ın size verdiği malından siz de onlara verin. Hizmetinizdeki genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir.

34 - Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.




NUR SURESİ ULEMA TARAFINDAN YILLARCA ÇARPTIRILARAK ANLATILMIŞTIR.

Ulema ve siyasetçiler tarafından yıllarca İslam halktan saklanmış, uydurma bir din anlayışı ile toplum kandırılmış. Neticesinde rahmet dini olan İslam gitmiş, ayrılık ve kargaşa dini olan irtica ve yobazlık gelmiş.

En güzel cevabı Ahmet Yasevi Ve Hacı Bektaşı Veli bin yıl önce vermiştir. Dergahında erkek ve kadınların beraber ibadet etmesine ulema itiraz edince , Ahmet Yasevi bir küçük kutunun içerisine önce pamuk sonra bir kor ateş koyarak ulemaya yollar. Ulema küçük kutuyu açınca ne görsün, ateş pamuğu yakmıyor. Bu kerametten sonra olay kapanır.
Hacı Bektaşı Veli’de – Aslanın erkeği aslanda dişisi aslan değimli? sözü ile kadın ve erkek ayrımının yanlış olduğunu anlatmıştır.

Yobazın Allah’ı erkek fikirlerine sahiptir. İslam’ın Allah’ı ne erkek ne de dişidir.
İslam’ın Allah’ı nurdur. Tüm güzel olanı kendi varlığında toplamıştır. Bütün varlığı kuşatmıştır.


AYETİN AMACI ZİNA YAPMAMAKTIR. (Türban Takmak Değil)

Nur 30 : Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar
Nur-31 : Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar….


KADININ ÖRTÜNME SINIRI GÖĞÜSLERİN ÜZERİNE KADARDIR.

Nur-31 …Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar….

Örtmenin göğüslerin üzerine doğru olmasının tek yolu vardır. Önce cinsel organlar örtülecek sonra göğüslerin üzerine çekilerek tamamlanacak.
Buradaki örtü tabiri bütün giysileri kapsaması nedeni ile kullanıldığı açıktır. Mesela çarşaf bir örtüdür. Elbise giysidir. İkisini ifade edecek tek kelime örtüdür. Örtünmede birinci adım cinsel organları kapsar ikinci adımda göğüslerin üzerini örtmek ile tamamlanır. bu sebeple örtünme cinsel organlardan göğüslerin üzerine doğru yapılır.

…Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler…

Süslerden maksat erkek de olmayan ve edep kavramı içine giren uzuvlardır. Süslerin neler olduğunu 1400 yıldır hep erkek olan ulemalar tartışmışlardır. Bu konuyu büyük küçük dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan birine sorarsanız ortak cevap verebilir. Saç erkekte ve kadında aynı özeliğe sahip olması sebebi ile kadının süs yeri kavramının içine girmeyeceği gayet açıktır.

. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar

Erkek ve kadınların örtünmesinin sınırı cinsel organları kapsamaktadır. Bunun yanında kadınların göğüslerinin örtülmesi ile sınırı kadınlar için genişletilmiştir. Saçla ilgili bir ifadenin olmadığı açık seçiktir. Örtünmenin de cinsel organları kapsadığı kadınlar için göğüsler ilave edilerek sınırın genişletildiği açık ve seçik olarak ifade edilmişti.

SAÇ ALLAH YAPIMI BİR ÖRTÜ GÖREVİ GÖRMEKTEDİR.

Erkek ve kadına aynı anda hitap eden bu ayette, saç ile ilgili bir hüküm yoktur. Kadın ve erkek saçı aynı özeliklere sahiptir. Kadınlığı veya erkekliği saç belirlememektedir. Saçın kendisi örtü işlevi görmektedir. Peruk takılması buna örnektir. Saçın faydalarını tıp bilimi sayısız örnekle anlatmaya muktedirdir. Mesela saç, başının ısısını dengede tutmaktadır.

Allah yapımı saçı günah görmek fakat kul yapımı örtüyü sevap görmek ancak aklı kullanmamakla izah edilecek bir durumdur.. Oysa İslam aklı ve ilmi esas almaktadır.



GÜNAH KAVRAMI KİŞİLERE, MİLLETLERE GÖRE DEĞİŞMEZ.

Nur-34….gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler… ayet ile Allah’ın hükümlerinin kadına aykırı erkeğe aykırı uygulanamaz, milletlere arı uygulanamaz, geçmiş ve geleceğe göre ayrı uygulanamaz. Günah ise erkek içinde günahtır. Değil ise kadın içinde günah değildir.

Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz Bakara-106

Günah kavramı inanana ve inanmayana göre değişmez. Erkek ve kadına göre değişmez. Hırsızlık yapmak, Adam öldürmek, yalan söylemek, yetimin hakkını yemek, zina yapmak, Allah’ın kullarını ayırmak, zulüm etmek, dedikodu etmek gibi günahlar bütün kullar için günahtır. Eğer saçı göstermek günah olsaydı bu günah erkekler içinde geçerli olurdu. Bu eylemi kadına günah kılmak ve erkeğe günah kılmamak dine ters düşmektedir. Dinde olmayan bir hükmü dine sokmaktır.

GÜNAH OLAN ZİNA YAPMAKTIR.

...Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar…

…Hizmetinizdeki genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir.

Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. İsra-32

ÇÖZÜM OLARAK ALLAH EVLENMEYİ VE SABRETMEYİ ÖNERMEKTEDİR.

… İçinizden bekârları/dulları, bir de erkek hizmetçilerinizden ve halayıklarınızdan durumu uygun olanları evlendirin…

Allah zinayı men ettiği bu ayetler ile ayrıca bir çözüm önerisi olarak evlenmeyi teşvik etmekte, imkanı olmayanları ise sabra davet etmektedir. Nedense ulemaya ait yorumlarda nur suresinin 32 ve 33 sureleri kapsam dışı tutulmuştur. Oysa ki bu ayetler 30-31 suresindeki iffetli kalmayı kolaylaştırıcı öneri sunması nedeni ile e tamamlayıcı ayetlerdir.


BAŞÖRTÜSÜ ÖRTMEYEN KADINLARI İFETSİZ VE DİNSİZ OLARAK SUÇLAMAK BÜYÜK GÜNAHTIR.

Nur-23 O bir şeyden habersiz iffetli mümin kadınlara iftira atanlar, dünyada da âhirette de lanete çarptırılmışlardır. Büyük bir azap vardır onlar için.

ADEM VE HAVVA’NIN İLK GİYİNMESİ

…" Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp örtmeye başladılar…. Taha-121

…." Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik… Araf-26

…Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı... Nahl-81

EN HAYIRLI GİYSİ TAKVA GİYSİSİDİR.

…" Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır
Araf-26

BEN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK İÇİN GÖNDERİLDİM. Hz Muhammed


Bununla birlikte diğer tespitlerimizi aşağıdaki gibidir.

1- Kur’anı kerimin mealleri kuranın özüne uygun olarak yapılmalı farklı kuran meallerinin önüne geçilmelidir.

Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! BAKARA 79


2- Hz Muhammed’in ilmin şehri olması, kuranın bu ilmin yazılı belgesi olması sebebi ile yapılacak yorumlar peygamber ilmine sahip Ehl-i Beyt yolundan gelen evliyalara göre yapılmalıdır.

… Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor. Azhap-33

3- Türban adeta İslam’ın temel şartı gibi sunulmuştur. İslam’ın temel değerleri ikinci sıraya itilmiştir.

Allah'ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. BAKARA 174


4 – Hiçbir peygamber ve hiçbir evliya insanlara yaşadıkları zamanın dışında farklı bir giyinme modeli önermemiş ve ne kendileri nede eşleri giyinmemişlerdir. Mesela Hz Hatice zamanının kadınları nasıl giyinmişse oda öyle giyinmiştir.

Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız." BAKARA 136


5 – Erkeğe her türlü giyinme modeli serbest olurken, kadınlar adeta köle muamelesi görmüşlerdir. Türbanlı kadınlar kendilerini diğer kadınlardan ayırmaktadırlar. Bu da kendileri dışındaki kadınları inançsız ve iffetsiz gördüklerini gösterir.

6 –Edepsizlik erkekler ve kadınlar için men edilen bir uygulama olurken bu fatura kadınlara kesilmiştir. Erkekler nefislerine hakim olamadıkları için çözümü kadınlar örtmekte ve toplum dışına itmekte bulmuşlardır.

7 – Türban kişisel bir tercih olarak doğmamıştır. Ulema tarafından dini emir diye kadınlara dayatılmış ve bu fikri benimseyen kişilerce de zorla uygulanmıştır. Bu dayatmaya demokratik bir hak demek ise cahillik değil de nedir?

8 – Türk kadını tarihin her devrinde erkeğinin yanında, yaşamın içinde olmuştur. Türban gibi bir giyim modeli içinde ise hiçbir zaman olmamıştır. En güzel örtüyü başına örtmüştür. Gelenek ve sosyal yaşamın bir gerekliliği olarak.

9 – Kadınların insan olması gerçeği örtünmesinin önüne geçmelidir. Sosyal yaşamda bu gerçekle hareket edilerek sevgi ve saygı sınırları dahilinde kadınlara bakılmalı ve erkeğin sahip olduğu tüm haklara kadınlarda sahip olmalıdırlar.

11 – Yapılan yasal düzenlemeler türbanı yasaklamamaktadır. Sadece kamu düzeninde dini sembolleri kullanmayı ve yasaları dine göre düzenlememeyi sağlamaktadır. Ortak ses bozulursa toplum bölünmeye gider buda dinin temel değerine aykırılık teşkil eder. Din tevhit (Varlığın birliği,tekliği) dinidir. İnsanları birleştirmeyi hedefler. Ayırmayı değil.
"Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" sura-13

12 - Doc. Dr Bahriye Üçok bir televizyon programında Nur suresi 33- ve 34. ayetlerini hatırlattığı için teröre kurban gitti.
Bu ülkede başörtüsü taktı diye öldürülen kimse yoktur. Başörtüsünü çıkardı diye zulme uğrayan, dinsiz görülen, hakarete uğrayan çok sayıda kadın vardır.

13 – İslam’da bütün insanlar tırnağın tarakları gibi eşittirler. Mümin kadınlar ve mümin erkekler de birbirlerinin kardeşidirler. Bu sebeple bu ayeti kadınlara ayrı uygulanamaz. Ayet kadına ve erkeğe aynı manada hitap etmektedir. Bunun gibi kuran kurslarında ve ibadet yerlerinde erkek ve kadın ayrımı olmaması gerekmektedir. Yüzyıllar boyunca yine ulema tarafında erkek ve kadın ayrımı yapılarak İslam’a ayrı uygulamalar yapılmıştır.

Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. Tevbe - 71

14 – Giyinmenin zamana, milletlere, geleneklere, kişilere göre değiştiği tarihi bir gerçektir. Gelenekler ve yaşam tarzının belirlediği giyim modellerini dinin emri olarak ortaya koymak dine zarardan başka bir şey vermez.

Birçok gerekçe ile yazımızı sürdürebiliriz.

Oysaki temel değer olan İnsan gerçeği hepimizi bir arada tutacak anahtar grevi görüyor. Allah’ın huzurunda kadın ve erkek ayrımı yoktur.
O halde kadın ve erkek ayrımı yapmayalım.
72 millete bir bakalım.
Hatta tüm yaratılmışı bir görelim.
Bu topraklara İslam inancını Ehl-i Beyt ocakları getirdi.
Çözüm yakında.
Hatta içimizde.
Şah damarımızdan daha yakın içimizde…
Nurundan nurlandığımız içimizde…
Saygılarımla.

Hz Muhammed, onun Ehl-i Beyti ve Kuran ışığına göre hazırlanmıştır.


Nihat Vural

KAYNAK (http://www.cemhaber.com/haber/haberdetay.asp?ID=14020)

medeni0001
5. November 2010, 09:28 PM
hiiic adlı yorumcu arkadaşa çok teşekkür ediyorum,bu güzel yorumu veya alıntısı için.

Başörtüsüne delilmiş gibi sunulan Nur Suresi 31.ayeti tahlil ettiğimiz zaman gerçek ortaya çıkacak,hak gelince batıl gidecektir.

1-Ayette geçen humur örtüler anlamına geliyor.tekili hmr’dır.

2-Ayette geçen cüyub kelimesi cepler anlamına geliyor.çoğul bir kelimedir.Tekili cyb’dir.

3-Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi:

Böylece “re’s” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “himar” ile beraber basörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı.Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette (maide suresi 6.ayette) başın sıvazlanması söyenirken,baş kelimesinin Arapça karşılığı ‘re’s’ ile vurgulanır.

Ama başörtüsüne delilmiş gibi gösterilen ayette bu kelime yani re’s kelimesi yoktur.O halde başörtüsü kelimesindeki baş kelimesi ayete yapılmış bir yamadır veya ilavedir ki,bu dinen hem caiz değildir hem de Kur’anı Kerime karşı saygısızlıktır.

4-Kadınların avret yerleri vajinasıdır (cinsel uzvudur) ziynet yerleri ise göğüsleridir.

5-Cepler (cüyub) kelimesi göğüs bölgesinde olduğuna göre burada kastedilen şey göğüs bölgesidir.Yani göğüs bölgesinin örtülmesidir.Yoksa başın örtülmesi değildir.

6-Bu ayette başörtüsü kelimesini takviye edecek baş(re’s)kelimesi bile zikredilmemişken göğüs örtüsünü takviye edecek üç kelime zikredilmiştir.

Bunlardan birincisi ziynettir

diğeri cepler(cüyub) kelimesinin bölgesi olan göğüs bölgesidir.

üçüncüsü de ayakların yere vurulmasıyla vücutta özellikle belli olacak bölge göğüs bölgesi veya göğüslerdir.

Bu üç vurguyu da görmezden gelip hala olmayan bir başörtüsü uydurukçuluğuna dense dense tahrifçilik denir.

7-Cepler (cüyub)kelimesi elini koynuna sok,veya elini göğsüyün oradaki cebine sok anlamında Kur’anda Taha 23 te,Neml 12′de ve kasas suresi 32.ayette aynı manada zikredilmiştir.

Şimdide Ahzab 59'u tahlil edelim Diyanet Meali:''Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder''.buyurulmuştur.

Görüldüğü üzere bu ayette de örtü kelimesi geçiyor ama başörtüsü geçmiyor.Kaldıki bu ayette düzgün veya daha kapalı örtünün gerekçesi de belirtilmiş,
1.gerekçe hür bilinmeleri
2.gerekçe de namuslu bilinerek rahatsız edilmemeleri.

Günümüzde bu gerekçeler mevcut olmadığına göre yani köle veya cariye kadınlar kalmadığına göre veya ''vay senin başın açıkmış o halde namusun zayıf veya vay senin başın kapalıymış o halde daha namuslusun'' diyerek kimse kimsenin namusuna saldırmadığına göre Kadınların daha rahat ve yakışan bir giyimi tercih edebilecekleri ayetin akışından anlaşılmaktadır.

Bu konudaki Hadisler meselesine gelince hepsi de tamamen uydurma hadislerdir.Kıskançlığın din haline getirilmiş iddiaların peygambere nispet edilerek söylendiği sözlerdir.

Bizim hadisçilerin iddialarına göre veya onların uydurdukları iddialara göre kadına bakmak ve konuşmak haramdır.Oysaki peygamber gayet medeni bir insandı.O kadar savaşlar yaptı,şayet hadisçilerin veya mezhepçilerin dediği şekilde sözler sarfetmiş biri olsaydı kadına bakmanın günah olduğunu düşündüğü için Medine İslam Devleti Değilde Mümin Kadınlar Cumhuriyeti kurmuş olması gerekirdi.Ne de olsa sadece kadınlardan oluşan cumhuriyette erkeklerinde olmayacağı için birbirlerine bakma imkanlarının da olmayacağı için rahat rahat sevap kazanma imkanına kavuşmuş olurlardı.Veya Erkeklere gözlerine bir bez bağlayıp öyle gezmelerini emreden bir ferman yazdırmış olması gerekirdi.Ama o ,O bölgenin en medeni devletini Medine İslam Devletini kurmuştu.Allah'tan gelen bir muhabbetle erkeğin ve kadının birbirlerine ilgi duymalarını bağnazca yöntemlerle bunun yolunu kapatıp günah telleriyle kapattığınız zaman insanoğlu,bu sefer karşı cinse değil kendi cinsine ilgi duymaya başlar nefis denilen bu ihtiyacını o yoldan karşılamaya çalışır ki bu, toplum için daha büyük tehdit demektir.
Afganistan,Somali,Sudan,Pakistan ve İran'da eşcinselliğin hat safhada olduğunu gizliden gizliye bu işin yapıldığı başka nasıl açıklanabilir?.Ama bunu akıl sahipleri de bilirki Peygamber Kadınlar Cumhuriyeti kurmamıştı.Maalesef Hadisçiler Peygamberimizi bu yönüyle de küçük düşürmüşlerdir.

Miralay
6. November 2010, 10:49 AM
Selam

İnsanlarımız bugüne kadar dinde "başörtüsü" var mı,yok mu tartışmalarına girmişler ve her zaman bir kısırdöngüye düşöüşlerdir.

Önemli olan başörtüsünün varlığı ya da yokluğu değil; başı örtmenin ve tesettürün Allah'ın emri olup olmayacağıdır.

“hımarürres” savunmasına katılmıyorum. Zira pekçok hanif kardeşimiz bu savunmaya, karşı tez ileri sürmüşlerdir.
Mesela; "çorabını giy" derken, "ayak çorabını giy" demeye gerek yoktur. Çünkü çorap ayağa giyilir. "Şapkanı giy" derken, "baş şapkanı giy" demeye gerek yoktur. Zira şapka başa giyilir.

Bizim sorunumuz örtünün ne olduğu değil; başı örtmenin Allah'ın emri olup olmayacağıdır. Bu konuda tezimizi bu yolla müslüman kardeşlerimize anlatabiliriz.

Dikkat edersek Nur Suresi 31.ayette, rabbimiz "başınızı örtün" diye emir buyurmuyor. Esas örtülmesi gereken yerleri söylüyor. "Cuyubunuzu" örtün diyor. Burda esas mesele, iffeti korumak, ziyentlerden kasıt ta; (burda da dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum) sayın Hasan Akçay kardeşimizin bu konuda güzel çalışmaları olmuş. Burda o alıntıları asıp ta okuyanı sıkmak istemiyorum. "Ziynetler" den bahsediyor ve bu ziynetleri kime gösterebileceğimizden bahsediyor. Bu kişilerden kimisi nikah düşenler,kimisi de nikah düşmeyen kimselerdir. O zaman ziynetlerden kasıt hem takılar, hem de vücudun göğüs,kalça gibi şehveti tahrik eden unsurlarıdır.

Kısaca 30.ayette erkeklere,31.ayette de kadınlara gerek zinanın (iffet), gerek se de, takılar gibi malların fitneye sebebiyet vermesi önlemesinden dolayı emirlerdir. Nur suresinin ilk ayetlerinde "bu ayetlerin Allah'ın kesin emri olduğu" na dair hükmü olmasaydı tavsiye der geçerdim. Lakin o ilk ayetler bunların emir olduğu hükmüne bağlamış.

Saygılarımla

hiiic
1. December 2010, 06:02 PM
İBRETLİK; saç göstermeden şampuan reklamı (http://www.timsah.com/Sac-Gostermeden-Sac-Sampuani-Reklami/CTP001RfQTS) :)

merdem
7. November 2012, 06:58 AM
Allah sasirtmaya görsün. Peygamberimizden sefaat bekliyorlar. Peygamberimiz de : Ümmetim Kur'an'i terketti diyor. Esasinda Kur'an böylelerini terkeder.

İbn Abbas: “Ben Rasûlullah (s.a.s.) üzerinde, mümkün olan en güzel elbiseyi gördüm.” (Ebû Dâvud, Libas 8, h. no: 4037)

Not: Bir karar verilemedi.

Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.) yün elbise giydi, yamalı ayakkabı giydi.” Enes şunu da ilâve etti: “Rasûlullah beşi’ yemeği yedi ve sert elbise giydi.” (Enes’in râvîsi) Hasen’e soruldu: “Beşi’ dediğin yemek nedir?” O şu cevabı verdi: “Arpanın iri öğütülmüşüdür, ağızdaki lokmayı kişi, ancak bir yudum su ile yutabilirdi.” (Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 425)

Not: Peygamberimize gelince cuval giydiriyorlar.

*****************************

Ebu’l-Ahvas babasından naklen diyor ki: “Üzerimde âdi bir elbise olduğu halde Rasûlullah (s.a.s.)’ın yanına gelmiştim. Bana: “Senin malın yok mu?” diye sordu. “Evet var!” cevabıma: “Hangi çeşit maldan?” sorusunu yöneltti. “Her çeşit maldan Allah bana vermiştir (Deve, sığır, davar, at, köle, hepsinden var)” demem üzerine: “Öyleyse Allah Teâlâ sana bir mal verdiği vakit Allah’ın verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir!” buyurdu.” (Nesâî, Ziynet 83, h. no: 8, 196)


“Sizden biri bolluğa erince iş elbisesinden başka bir de Cuma elbisesi edinirse üzerine (bir vebal) yoktur.” (Ebû Dâvud, Salât 219, h. no: 1078; İbn Mâce, İkametu’s-Salât 82, h. no: 1095)

****************
“Kim muktedir olduğu (gücü yettiği) halde tevâzu maksadıyla (Allah için) (kıymetli) elbise giymeyi terk ederse, Allah kıyâmet günü, onu mahlûkatın başları üstüne çağırır ve dilediği iman elbisesini giymekte onu muhayyer bırakır.” (Tirmizî, Kıyâmet 40, h. no: 2483)


**********************

"Sakın ha papaz kıyafetini giymeyesiniz. Kim onların kıyafetini giyinirse ve onlara benzerse benden değildir." (Müslim 6/144; Nesaî, 2/298)


Not: Bizim hanimlar rahibelere benzer o baska birsey, sevaptir, cennetlik olurlar.

**********************

“Kadınlardan erkeklere benziyenlerle, erkeklerden de kadınlara benzeyenler bizden değildir.” (Ahmed bin Hanbel, II/199)



Abdullah İbn Abbas'dan rivâyet edilmiştir: "Peygamberimiz erkekleşen kadınlarla kadınlaşan erkekleri tel’în etti, lânetledi ve buyurdu: “Onları evlerinden çıkarınız.” Abdullah diyor ki: “Peygamber (s.a.s.) falancayı, halife Ömer de filancayı bulundukları yerden çıkarmışlardı." Başka bir rivâyette de aynı hadis şu şekilde gelmektedir: "Rasûlullah erkeklerden kadınlara benzemek isteyenlerle kadınlardan erkeklere benzemek isteyenleri lânetledi.” (Buhârî, Libâs 62; Ebû Dâvud, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbn Mâce, Nikâh 22; Dârimî, II/281; Ahmed bin Hanbel, 1982, 2006, 2123)

****************

Ebû Hureyre’den rivâyet edilmiştir. O şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.s.) kadın elbisesi giyen erkeklerle, erkek kıyafeti giren kadınlara lânet etti." (Ebû Dâvud, Libas 31, h. no: 4098; Ahmed bin Hanbel, II/325; İbn Mâce)



Ümmü Atiyye’den: “Rasûlullah (s.a.s.)’a şöyle sordum: ‘Bizden birisinin (dış) elbisesi olmazsa dışarı çıkmasında bir sakınca var mı?’ Rasûlullah (s.a.s.): “Kocasının elbisesini giyinerek çıksın” buyurdu. (Buhârî, 1/439; Müslim, 3/20)

Not: Bir lanetme bahanesi daha.
****************

Hz.* ‬Âişe* (‬r.* ‬anhâ*) ‬ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır:* "‬Allah ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin onlar*; "‬Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar...*" (‬en-Nûr,* ‬24/31*) ‬ayeti inince etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar*"‬.* ‬Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır:* "‬Biz Âişe ile birlikte idik.* ‬Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik.* ‬Hz.* ‬Âîşe dedi ki:* ‬Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır.* ‬Ancak ben,* ‬Allah'a yemin olsun ki,* ‬Allah'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim.* ‬Nitekim Nûr sûresinde* "‬Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar...*" ‬ayeti inince,* ‬onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler.* ‬Bu erkekler eşlerine,* ‬kız,* ‬kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular.* ‬Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından,* ‬Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar.* ‬Ertesi sabah,* ‬Hz.* ‬Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular.* ‬Sanki onların başları üstünde kargalar vardı*"

*(‬Buharî,* ‬Tefsîru Sûre,* ‬29/12*; ‬İbn Kesîr,* ‬Muhtasar,* ‬M.* ‬Alî,* ‬es-Sâbûnî,* ‬7.* ‬Baskı,* ‬Beyrut* ‬1402/1981,* ‬II,* ‬600*)‬.

Aişe radıyallahu anha’dan gelen rivayette; “Allah ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. “Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle…” ayeti nazil olunca elbiselerinin bir parçasını yırtarak yüzlerini örttüler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında başlarında kargalar varmış gibi namaz kıldılar.” Buhari (4759) Ebu Davud (4102) Taberi (18/94) Beyhaki (7/88) İshak b. Rahuye (1280)Hakim (2/431, 4/216)) İbnu Katan Kitabu’n-Nazar (s.173) İbn Ebi Hatim Tefsir (8/2575)Fethu’l-Bari (8/490) İbni Habib Gaye ve Nihaye (s.213) Durru’l-Mensur (8/209) Zemahşeri Keşşaf (4/401)

Not: Bir hadiste etekler yirtilip basörtüsü yapiliyor, öbür hadiste yüzler kapatilmak icin elbiselerden parcalar yirtiliyor. Eh artik etek namina bir sey de kalmiyor. Düsünün bir sag veyahut sol gözü kapatmak icin de bir parca yirtmak lazim geliyor.

“Mescidlerde olsun, kabirlerde olsun Allah Teâlâ’yı ziyârette giydiğiniz en güzel elbise beyazdır.” (Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 461)

Not: Kadinlara gelince kara carsaf.

****************
Ebû Hureyre ve Enes (r. Anhumâ) anlatıyorlar: Rasûlullah (s.a.s.) kişinin ayakta giyinmesini yasakladı.” (Tirmizî, Libas 35, h. no: 1776, 1777; Ebû Dâvud, Libas 44, h. no: 4135)

Not: Bunu da daha yeni duydum.

********************
“Sakın kimse tek ayakkabı ile yürümesin, ya ikisini de çıkarsın, yahut ikisini de giysin.” Buhârî, Libas 39; Müslim, Libas 68, h. no: 2097; Muvattâ, Libas 14, 15, h. no: 2, 916; Ebû Dâvud, Libas 44, h. no: 4139; Tirmizî, Libas 37, h. no: 1780)

??????????????????????????????????????

**************************

İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.) kolları ve boyu kısa kamîs (gömlek) giyerdi.” (Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 463)

Not: Demek o modalar da varmis.

***************************

Abdullah İbn Amr (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.) (bir gün) yanımıza geldiler. Bir elinde ipek bir elbise, diğer elinde de altın vardı: “İşte bu iki şey ümmetimin erkeklerine haramdır, kadınlara helâldir” buyurdular.” (Ebû Dâvud, Libas 14, h. no: 4057; Nesâî, Ziynet 40, h. no: 8, 160)

Not: Hürriyet, milliyet, cumhuriyet duyan duymayana duyursun: kadinlarada yeni haklar geldi. Ama nerede nasil giyecek sorusunu aciklayamadik.

Sevbân (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.)’ın yanına Fâtıma bintu Hübeyre, elinde altından iri yüzükler (feth) olduğu halde gelmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.), kadının ellerine vurmaya başladı. Fâtıma da hemen (oradan sıvışıp) Rasûlullah’ın kızı Fâtımatu’z-Zehrâ’nın yanına girdi. Ona Rasûlullah (s.a.s.)’ın kendisine olan davranışını anlattı. Bunun üzerine Hz. Fâtıma (r.a.) boynundaki altın zinciri çıkarıp: ‘Bunu bana Hasan’ın babası Ali (r.a.) hediye etti’ dedi. Zincir daha elinde iken Rasûlullah (s.a.s.) yanlarına girdi ve şunu söyledi: “Ey Fâtıma! Halkın: ‘Rasûlullah’ın kızının elinde ateşten bir zincir var!’ demesi seni memnun eder mi?” dedi ve böyle diyerek oturmadan geri dönüp gitti. Bunun üzerine Fâtıma (r.a.) zinciri çarşıya gönderip sattırdı, parasıyla bir köle satın aldı ve onu âzâd etti. Bu olanlar Rasûlullah’a anlatılınca: “Fâtıma’yı ateşten kurtaran Allah’a hamdolsun!” buyurdu.” (Nesâî, Ziynet 39, h. No: 8, 158)

Not: Haklar iptal edildi.

************************

"Cennette bir kadının nasifı, dünyadan ve bir o kadar daha şeyden de hayırlıdır.” Dedim ki: ‘Ya Rasûlallah, nasif nedir?’ “Başörtüsüdür” buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, II/483)

Not: Imandan falan bahseden yok.

*************************






Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği araplara özgü bir elbise, bir gömlektir.

Nur suresinde, (kadınlar, himarlarını (örtülerini) yakalarına örtsünler) deniyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, himar denmezdi.

Örneğin İmam Malik, müslümanların giysilerinin dini bir norm olmadığını söyler ve yaygın kıyafeti 'Hicaz Örfü' olarak tanımlar.

Çarşaf hakkında iki bilgi:

Alıntı:Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şepten [gece örtüsü] bozularak Türkçe'ye girmiştir; tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür. Tanzimatta hacca giden İranlılardan alınan çarşaf, önceleri bid'at sayılıp pek tutulmamışsa da, 1870'ten sonra yaygınlaştı. Daha sonra II. Abdülhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

Alıntı:1913'te yüz binlerce Balkan muhacirleri İstanbul'a Ortodoks kadınlarının giydiği siyah çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul'a yayıldı. Hükümetin zaten uğraşacak hâli yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler sözlüğü)

*****************************

Âyetler incelendiğinde cennetliklerin elbiselerinin genel olarak ipekten olduğu ele alınmakta; kalın ve ince ipekten/atlastan yapıldıkları zikredilmektedir. Ayrıca özellikle renk olarak ise "yeşil" belirlenmektedir. Hadisler ise cennet elbiselerinin eskimez olduğunu, onların cennet ağaçlarının tomurcuklarından çıktığını ifade ettiği gibi cennet giysisi ve aksesuarı olarak mendil ve başörtüsünü zikretmektedir.

Not: Alintidir.

*********************

Kur'ân âyetlerine bakıldığında, cennetliklerin takılarının altın ve gümüşten bilezikler ve inciler olduğunu anlattığı görülecektir. Takılarla ve süslerle ilgili olarak bir hadiste ise onların mükemmelliğini ifade eden muhtevâya rastlamaktayız. “Cennet ehlinden biri uzanıp bakacak olsa ve onun bileziği görünse, o bilezik; -güneşin, yıldızların ışığını söndürdüğü gibi- güneşi söndürürdü.” (Tirmizî, Cennet 7). Kur'ân'da olmamasına rağmen bir hadiste cennet kadınlarının başlarında taçların bulunduğu şöyle ifade edilmektedir: "Onların başlarında taçlar vardır. O taçlarda bulunan en kıymetsiz inci, doğu ile batı arasını aydınlatır." (Tirmizî, Cennet 23). Bu hadisin çok az farklı bir varyantını da Müsned'de buluyoruz: "...O kadının üzerindeki en düşük bir inci tanesi doğu ile batı arasını aydınlatır... Kadının üzerinde taçlar vardır. O taçlar üzerindeki en düşük inci doğu ile batı arasını aydınlatır.” (Ahmed bin Hanbel, III/75)

Not: Kim demis gaybi Allah‘tan baska kimse bilemez diye? Kimlere yine ne vahy‘ler gelmis.

**************************

Cennetteki elbiselerin cennet ağaçlarından, özellikle de Tûbâ ağacından elde edildiğini de yine hadislerden öğreniyoruz: "Bir adam, Ey Allah'ın Rasûlü, Tûbâ nedir? dedi. Rasulullah: "Cennette bir ağaçtır, yüz yıllık bir mesafesi vardır. Cennet ehlinin elbiseleri onun tomurcuklarından çıkar." (Ahmed bin Hanbel, III/71). Bir başka hadis ise şöyledir: "...Bir adam, ‘ey Allah'ın Rasûlü, Tûbâ nedir?’ dedi. “Cennette yüz yıllık mesafesi olan ve cennet ehlinin elbiseleri tomurcuklarından çıkan bir ağaçtır." buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, III/71, 155, V/248, 257, 264; İbn Kesir, en-Nihâye ve’l-Fiten, s. 305). Bir başka hadiste ise bir bedevînin "Cennet ehlinin elbiselerinden haber ver, onlar yaratılırlar mı yoksa dokunurlar mı?" demesi üzerine Rasûlullah şöyle buyurur: "...Hayır, cennet meyveleri onların içinden yarılır çıkar, yani onun tomurcuklarından çıkar. " (Ahmed bin Hanbel, II/224)

Not: Cennetten son haberler.

*************************

merdem

seckin
7. November 2012, 08:53 AM
O zaman ziynetlerden kasıt hem takılar, hem de vücudun göğüs,kalça gibi şehveti tahrik eden unsurlarıdır.

Göğüs ve kalçalarımızı "babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar" gösterebiriz yani.

Bak bu benim memelerim, zinetim nasıl güzel mi? Sizin görmenizde mahsur yok.

merdem
11. March 2013, 01:31 PM
ZjhRAzHH_LM







Dost 1 Kardesim, yine is size düsecek videoyu yüklemek.:)

Yükledim Kardeşim.

Hasan Akçay
11. March 2013, 04:27 PM
Merhaba merdem kardesim.

Linkini verdiginiz videodadan su an Hakki Yilmaz'in tesettürle ilgili aciklamalarini izliyorum. Hayretler icindeyim. Özde geleneksel anlayis ne ise sayin Yilmaz'in söyledigi de o. Bunun nesi yeni; nesi farkli ki izlenmesini istediniz?

merdem
11. March 2013, 05:33 PM
Merhaba merdem kardesim.

Linkini verdiginiz videodadan su an Hakki Yilmaz'in tesettürle ilgili aciklamalarini izliyorum. Hayretler icindeyim. Özde geleneksel anlayis ne ise sayin Yilmaz'in söyledigi de o. Bunun nesi yeni; nesi farkli ki izlenmesini istediniz?


Sizin ve benim, ve bir takim kardeslerimiz icin yeni bir sey degil, ama milyonlarca kisiler icin yeni bir sey, mesele onlara anlatabilmek .

Hasan Kardesim, nasil oluyorda belli konularda kokusunu almis gibi farkina variyor ve hemen sitede bulunuyorsunuz? Yoksa belli konularda mail yoluyla haber mi veriliyor size, gercekten merak ettim, dalga gecmek gibi bir niyetim yok.

Nerelerde takildiginizi (sitelerde) da ayrica merak etmiyor degilim. Sizin görüslerinizi takip edecegim bir site varmidir?

Selam ve dua ile.

merdem
11. March 2013, 05:56 PM
Selam

İnsanlarımız bugüne kadar dinde "başörtüsü" var mı,yok mu tartışmalarına girmişler ve her zaman bir kısırdöngüye düşöüşlerdir.

Önemli olan başörtüsünün varlığı ya da yokluğu değil; başı örtmenin ve tesettürün Allah'ın emri olup olmayacağıdır.

“hımarürres” savunmasına katılmıyorum. Zira pekçok hanif kardeşimiz bu savunmaya, karşı tez ileri sürmüşlerdir.
Mesela; "çorabını giy" derken, "ayak çorabını giy" demeye gerek yoktur. Çünkü çorap ayağa giyilir. "Şapkanı giy" derken, "baş şapkanı giy" demeye gerek yoktur. Zira şapka başa giyilir.

Bizim sorunumuz örtünün ne olduğu değil; başı örtmenin Allah'ın emri olup olmayacağıdır. Bu konuda tezimizi bu yolla müslüman kardeşlerimize anlatabiliriz.

Dikkat edersek Nur Suresi 31.ayette, rabbimiz "başınızı örtün" diye emir buyurmuyor. Esas örtülmesi gereken yerleri söylüyor. "Cuyubunuzu" örtün diyor. Burda esas mesele, iffeti korumak, ziyentlerden kasıt ta; (burda da dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum) sayın Hasan Akçay kardeşimizin bu konuda güzel çalışmaları olmuş. Burda o alıntıları asıp ta okuyanı sıkmak istemiyorum. "Ziynetler" den bahsediyor ve bu ziynetleri kime gösterebileceğimizden bahsediyor. Bu kişilerden kimisi nikah düşenler,kimisi de nikah düşmeyen kimselerdir. O zaman ziynetlerden kasıt hem takılar, hem de vücudun göğüs,kalça gibi şehveti tahrik eden unsurlarıdır.

Kısaca 30.ayette erkeklere,31.ayette de kadınlara gerek zinanın (iffet), gerek se de, takılar gibi malların fitneye sebebiyet vermesi önlemesinden dolayı emirlerdir. Nur suresinin ilk ayetlerinde "bu ayetlerin Allah'ın kesin emri olduğu" na dair hükmü olmasaydı tavsiye der geçerdim. Lakin o ilk ayetler bunların emir olduğu hükmüne bağlamış.

Saygılarımla


Degerli Miralay Kardesim,

nasil desem, sizin gibi saygideger kardeslerimiz var oldukca, biz kadinlari koruyan ve gözeten Allah'in kullarinin oldugunu görmek inaninki hayatimiza baharlar katiyor.

Zaten mesele BASÖRTÜsü olmus olsaydi emir olarak bahsedilen örtünme konusunda, gercekte Rabbimiz Araplarin ne anlayissiz ve kibirli bir kavim oldugunu elbette bildiginden dolayi, "O basiniza taktiginiz örtüleriniz ile gögüs kisimlarinizi da edepli örtecek sekilde kapatin" diye bir tabirde bulunurdu.

Sayet örtünme hususunda bir takim sorular sorulmus olsaydi ( demek ki kimse rahatsiz dahi olmamis, sormak lüzumunu dahi duymamis, ki Rabbimiz "sana Örtünmeyi soruyorlar" diye baslamiyor Ayete ) elbette daha genis bir sekilde en ince detayina kadar izah ederdi.

Üstelik ziynet olarak kadinin vücudu ve takindigi süsler göz önüne alinirsa, ziynetini gösterebilecegi kisiler ve göstermemesi gereken kisiler konusuna da aydinlik getirilmis olunacaktir. Kadinin vücudunu temsil eden ziynetler ( gögüs, kalca misali ) ve takindigi ziynetler ( altin kolye misali ).

Adamlarin kafasina bakin bir kere, kadini ne kadar kiymetli bir varlik olarak (!) görüyorlar ve toptan saklanilmasi lazim gerektigini düsünüyorlar. Degerli bir vazo yerine konuluyor, ama yerden yere carpiliyor, kirilmis mi kirilacak mi kimin umurunda. Hani derler insan sevdigini yerden yere vururmus. Sevgiden anladiklari nedir bir de onu aciklasar fena omaz :p


Selam ve dua ile.

Hasan Akçay
11. March 2013, 06:05 PM
Hayrettin Karaman (http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0238.htm):

3. Ayetlere göre her iki cins de iffetlerini korumak, adım adım zinaya doğru gitmemek için daha baştan tedbir alacaklar, örtünmeden dikkat çekmeye...

Geleneksel HEZEYAN bu. Bir kadin "adim adim zina"ya dogru gitmek istemiyorsa tesettüre girecek; örnegin basörtüsünü gögüs yirtmaci denen "ceyb"inin üstüne vurarak gögsünü örtecek.

Peki, tamam da...
bakin seckin kardesimiz
yukarda ne diyor:

Bak bu benim memelerim, zinetim... nasil güzel mi? Sizin görmenizde mahzur yok.

Sizin derken kastettigi kimseler ise
ayette sayilip dökülmüs.

Örnegin

inanan kadinlarin
ihtiyaçsiz erkek tâbileri yani
erkek hizmetçileri

Inanan kadinlar
erkek hizmetçilerine
örnegin gögüslerini açabilirler
demek bu.

Allah
bunu caiz kiliyormus.

Allah'a iftiranin ta kendisi.

Arti,
gidin söyleyin
sacinin tek teli bile görünmesin diye bone giyen
tesettürlü bir hanim efendiye:

Gögsünü erkek hizmetçine aç!
Allah caiz kiliyor.
Açar mi?

Sen hem
"Gögsünü basörtünle kapat yoksa adim adim zinaya gidersin!" diyeceksin, hem
"Aç gögsünü erkek hizmetçine!"

Yani
"Adim adin zinaya git!"

Sayin Hakki Yilmaz'in
örtünme açilma anlayisi da
aynen bu.

merdem
11. March 2013, 07:29 PM
Iyi güzel de Hasan Kardesim, zinaya yol acmamak icin edepli bir sekilde giyinmek elbette yararlidir.

Zannediyormusunuz carsafla her taraflarini kapatan kadinlar hic mi tecavüze ugramiyor ister Iran'da olsun ister Afganistan'da olsun isterniz Suud'da olsun. Azan zaten azmistir ne carsaf ne bakirelik kemeri nede zirh önüne gecebilir saldirmalarin.

Disiplin, her seyin basi nefsi disiplin gerekir. Oruclu bir kimsenin önüne bildircin kizartmasi koysaniz en fazla agzi sulanir, ama kasden orucunu bozmak maksadiyle bildircini yemege kalkismaz herhalde.

Bunun misali bir hatuna bakipta sehve gelenin illede zinaya, tecavüce yönelmesi mi lazim.

Hasan Kardesim, siz Nur Suresi 31. Ayetini aciklarken Kur'an da ziynet/süs/ örtü sözcüklerinin gectigi ayetleri toptan gözden gecirdiniz mi?

Belki taniyorsunuzdur siteyi, burada listelemisler ayetleri:

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=622.0

Bu yönden incelendiginde nasil bir görüs ortaya cikar?

Not: verdiginiz linke ulasamadim, aksaklik var.


Selamm ve dua ile.

merdem
11. March 2013, 07:46 PM
Hayrettin Kahraman'dan:


"İslâm'da başörtüsü vardır" diyecek yerde "Kur'ân'da vardır" dememizin sebebi, "Kur'ân'da olmayan İslâm'da da yoktur" diyenlere itiraz payı/fırsatı bırakmamaktır. Doğrusu ise "Kur'ân'da, Sünnet'te, ictihadda ve ictihadların birleşmesi ile meydana gelen icmâda var olanın İslâm'da da varolduğu" hükmü ve kaidesidir. Cehaletten cesaret alanlarla bilgisini "nefsânî arzularına, menfaatine, taassubuna, peşin hükmüne" kurban edenler, Müslüman halkımızın kafasını karıştırıyorlar. Ortaya attıkları yeni iddia -daha doğrusu yeniden ısıtıp sofraya getirdikleri temcit pilavı- "başörtüsünün Kur'ân'da bulunmadığı, başın ve saçın açılmasında dinî bir sakınca olmadığı" hükmüdür. Halbuki biraz Arapça bilenler, Nur sûresinin ilgili ayetinde (24/29) geçen "hımâr" (çoğulu humur) kelimesinin "başörtüsü ve baş dahil vücudun üst kısmını kapatan örtü" mânasına geldiğini bilirler. Bu âyet gelmeden önce başlarındaki örtünün öndeki iki ucunu omuzlarından arkaya atan, boyunlarını ve gerdanlarını açıkta bırakan kadınlara "böyle yapmayın, bu iki ucu göğsünüzün (elbisenizin yakasının, gerdanınızın) üzerinden bağlayın" emrinin verildiğini de bilirler. Hadis okuyanlar, bu âyet gelince mescitte bulunan Ensar kadınlarının -ilâhî emri geciktirmeden yerine getirmek üzere- etekliklerini yırtarak başlarını, boyun ve gerdanlarını bununla bağladıklarını; keza Hz. Peygamber'in (s.a.) "Ergenlik çağına gelmiş bir kadın başörtüsü giymedikçe Allah onun namazını kabul etmez" buyurduğunu da bilirler. Bunları bilmeyenlerin fetva verme hakları yoktur. Bilip de bilmezden gelenlerin, güneşi nefsânî balçıklarıyla sıvamaya kalkışanların ise hesap günü gelip çatmadan akıllarını başlarına almaları gerekir.


18 Mart 2011 Cuma


Hasan Kardesim, egerki kirmizi isaretli satirlar dogruysa, (ki bu bir örtü tarifi degil bir cuval tarifidir), neden Nur Suresi 31. ayet indirildiginde (mavi isaretli satirlar ) hatunlar eteklerini yirtarak baslarini, boyun ve gerdanlarini örtme yoluna gitsinler. Madem ki himar/humur vücudun heryerini kaplayan bir örtüdür (iyi arapca bilenlere göre(!) ) ozaman himarlari ile kapatsinlar acik yerlerini. Bas kapatmak yerine asagiyi acmaya lüzum varmi? Sanki orta cagin cember etekleri gibi giyiniyormus arap kadinlari, yirt yirtabildigin kadar. Ne kadar kumas lazim geldigini herhalde kimse göz önüne almiyor.

berru
11. March 2013, 08:18 PM
Sevgili merdem dost1 kardeşimizin gözünden kaçmış olabilir.

http://www.youtube.com/watch?v=1eo99Ft-vi8

merdem
11. March 2013, 08:20 PM
Bir durum daha var aciklanmasi gereken, tesettürün ne demek oldugunu kimler tesbit etmis zamaninda, hangi hakla? O zamanin sartlarina göremi? Allah'tan vahy mi alan olmus, Allah'in aciklamasi yetmemis mi de her bir alim kendine göre tesettüre bir anlam cikarmis, avret yerleri neymis, kimin neresi kimlere karsi avret olurmus.

Biz maymunmuyuz ki, asirlar önceki verilen hükümleri taklid edip duracagiz. Rabbimiz sanki 4-5 alimden baska kimseye ilim nasip etmemis. Hamurabi kanunlari sanki, firavun hükümleri vay emirlerden cikanin haline.

Kur'an indirilirken sorulan sorulara cevaplar verilmistir Rabbimiz tarafindan. Sayet örtünme bir mesele olmus olsaydi ( sonradan gelme imamlardan bahsetmiyorum, onlarin zaten peygamberimize soru sormalari imkansiz oldugundan kendileri hüküm verme yetkisini (!) bulmuslardir kendilerinde ) degil bir iki ayet 30-40 ayet bulunurdu herhalde Kur'an da.

Bir arastirin iyice Nur Suresi ne zaman indirilmistir, ki o zamana kadar müslüman hatunlar nasil dolasmislardir.

Tesettür dedikleri o kadar büyük ve mühim bir mesele olmus olsaydi, iffet meselesi olmus olsaydi, daha Kur'an indirilmeye baslandiginda ilk ayetlerde yer alirdi.

dost1
11. March 2013, 10:32 PM
Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Nur 30 ve 31 de:
"Kul lilmu'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Ve kul lilmu'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ [mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé', ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mu'minûne leallekum tuflihûn."


"Erkeklere, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini / apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine haberdardır. Mü'min kadınlara da, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini/apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Ziynetlerini de –görünenler hariç– belli etmesinler. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Ve süslerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşin oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların avretlerini [cinsel organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler. Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü'minler! Başarıya ermeniz için hepiniz topluca Allah'a tövbe edin!"

diye buyurmaktadır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

merdem
12. March 2013, 12:03 AM
Selamun Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah Nur 30 ve 31 de:
"Kul lilmu'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Ve kul lilmu'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ [mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé', ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mu'minûne leallekum tuflihûn."


"Erkeklere, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini / apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine haberdardır. Mü'min kadınlara da, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini/apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Ziynetlerini de –görünenler hariç– belli etmesinler. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Ve süslerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşin oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların avretlerini [cinsel organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler. Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü'minler! Başarıya ermeniz için hepiniz topluca Allah'a tövbe edin!"

diye buyurmaktadır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.


Saygideger ve sevgili Dost1 Kardesim,

Kur'an dan mealen Nur Suresi 31. Görünenlerden haric ziynetneri hususunda bir anlasmazlik var ortada. Kimisi süs esyalari, mücevher olarak izah ediyor, kimisi kadinin bastan asagi tüm vücudunu ziynet olarak kabul ediyor.

Her iki durumdada zinetlerini kimlere gösterebilecegi/kimlerin yaninda acabilecegi konusunda tam bir anlasmazlik ortaya cikiyor.

Sayet ziynetten maksat kadinin tüm vücudu kabul edilirse ortaya bir problem cikiyor, kadin nasil hareket edebilir rahatca yalniz el, yüz ve ayaklari acikta kalabilir diyerek ele alinacak olursa. Kimlerin yaninda serbestce dolasabilir/hareket edebilir tüm vücuduyle ziynet kabul edilen kadin? Babasinin, dedesinin, amcasinin, hizmetcisinin yaninda kendini teshir etmesi/sergilemesi hos olmaz.

Sayet mücevher/kolye/altin bakimindan ziynetlerini yabancilara göstermemesi gerekiyorsa mesele yok, anlasilmistir konu. O zaman kadinin kapatmasi/gizlemesi gereken tabi olmayan/taki süsleridir.

Konuyla ilgili zamaninda fetva vermis olan alimlerin görüsleri: Kadin saci acik namaz kildiginda alimlerin cesitli görüslerinden anlayacak olursak kimine göre acik basla kildigi namazi iade etmesi gerekmez, namaz vakti icinde veya namaz vaktinin gecmis olmasi da ayri bir konu.

Benim görüsüm; bu kadar ahlaksizlik olurmu, Allah'in huzurunda/namazda basi acik olabilen kadin, sanki Allah'tan utanmaz cekinmez gibi, yabancilarin yaninda basini kapatmasi lazimmis. Önce Allah'tan cekinir bir kul, sayet Allah'in huzurunda acik sacla durabilen/dua edebilen/Kur'an okuyabilen bir kadin elbette disarda da acik basla dolasabilir.

Coban salatasina cevirdiler konuyu gitti. Sacin/basin haram/mahrem/namahrem ile ne alakasi var? Her bir helali/harami en ince noktasina kadar aciklayan Allah adina kadinin sacini/basini acmasi nasil haram/günah ilan edebiliyorlar?


Herkes ama herkes, kim olursa olsun, herseyden evvel yetismis oldugu cevreye, yakinlarinin yasamlarina, atalarinin geleneklerine göre hükümler cikariyor ayetten. 1400 seneden beri Islam adina yapila gelmis olan her bir hareketin dogru olacagini kabul edecek olursak, asirlarin geleneklerine uyacak olursak Kur'an dan neyi nasil anliyacagiz?

Zamaninda alimlerin degisik görüsleri sanki yetmiyormus gibi günümüzde de ayni tiyatro oynaniyor. 3-5 alim aralarinda laf ebeligi yapiyorlar, degisen bir sey yok: sen degil ben hakliyim. Buyrun cenaze namazina. Hak tektir, hakta bulusmak lazim. Kimin gönlü kirilacakmis, kim memnun olacakmis mühim degil, mühim olan Allah'i memnun etmektir. Görüsler sahislara mahsustur. Ayetlerin manalarini carptirmasinlar. Hepsi arapcayi iyi biliyoruz diyorlar, ahmak araplarin kendileride dahil, ap acik denilen Kur'an yine perdeler arkasinda sir olarak kaldi.

Allah /hasa/ yalan mi söylüyor; toplanmasini da aciklamasini da BIZ yapariz diye? Muhkem ayetler üzerinde tartilacak ne var, ola ki ninelerimizin dedelerimizin bacilarimizin kardeslerimizin gelenekleri ön planda gelmesi gerekir. Eh o zaman; "Allah'im sen kusura bakma, bizim birilerini örmek almamiz lazim, Sen istedigin kadar atalar dinine uymayin/cogunluga uymayin" de.

Gecenlerde bir laf isittim, Islam'i anlamak/Islam'a göre yasamak icin simdiye kadar iletilegelmis tüm bilgileri kafadan atmak/sifirlamak ve yeni bastan baslamak lazim gelir diye.

Pismis asa malzeme katmak gibi, ögrene geldiklerimiz ile yeni bilgilerimizi bir arada/bir noktada topliyamiyorsak ortada bir problem var demektir. Bir coklari icin bu böyledir. Ender rastlanan durumlarda, akil yoluyla gercekleri/dogrulari arastirip bulanlarimiz da var elbette. Ama bu yeterli gelmiyor. Islam'i gerektigi sekilde Hak Din olarak ayakta tutamiyoruz.

Biktim usandim, gina geldi artik duymaktan, okumaktan. Anlasinlar artik, evet ÖRTÜ var, öldükten sonra 5-10 metreden fazla degil, ipekten olmasi sart degil, siyah olmasi sart degil, renkli olmasi sart degil. Tabi ona da Allah kismet ederse, 2 metrekare yeri bulamayanlar da var.

Selam ve dua ile.

dost1
12. March 2013, 03:00 AM
Selamun Aleyküm! Değerli Merdem Kardeşim!

Haklısınız. Bu konu o kadar çok istismar edilen bir konu ki...

Kim ne derse desin. Bizler Allah ne demiş ona bakanlardan olabilelim.

Rabbimiz olan Yüce Allah "ziynet" için


En’âm; 43 de:” …ve zeyyene lehümüşşeytanu ma kânu ya'melun;”

Enfal; 48 de:” Ve iz zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm…”

diyerek; Şeytanın, inkârcılara, kendi kötü amellerini güzel-hoş gösterdiğini bildirmektedir.

Yine Rabbimiz Karun’un, kavminin karşısına ziyneti ile çıktığını bildiren

Kasas; 79 da:” Feharece alâ kamihi fiy zinetih…”

“Ziynet”in olumsuz anlamda kullanılışına dikkat çekmektedir.

Hucurat; 7 de:”… lakinnAllahe habbebe ileykümül iymane ve zeyyenehu fiy kulubiküm…”

İmanı müminlere sevdirerek kalplerini ziynetlediğini;.

Fussılet; 12 de;
”… ve zeyyennes Semaed dünya bi mesabiyha ve hıfza…”

ve

Mülk; 5 de:” Ve lekad zeyyennes semaeddünya bimesabiyha…”

gökyüzünün kandillerle ziynetlendiğini;

Ta Ha; 59 da:” Kale mev'ıdüküm yevmüzziyneti…”

Musa peygamberin ,Firavun’un büyücüleriyle buluşma gününün “ziynet günü” olmasını istediğini bildiriyor.

Yukarıdaki dört ayetde de “ziynet” olumlu anlamda kullanılmıştır.


Kehf; 46:”El malu vel benune ziynetül hayatid dünya…”
“Mal ve oğullar dünya hayatının ziynetidir.”

Bu ayet de, hem ziynet sözcüğünün kapsamını belirtmekte ve hem de Arapların ziynet sözcüğüne nasıl bir anlam yüklediğini en iyi şekilde anlatmaktadır.


A’râf 31 :” Ya Beniy Ademe huzu ziyneteküm ınde külli mescidin ve külu veşrebu ve la tüsrifu* innehu la yuhıbbul müsrifiyn
Ya Adem Oğulları her mescid /secde yeri indinde ziynetinizi alın. Yeyin, için, israf etmeyin. Çünkü O, israfedenleri sevmez.

A’râf 32:” Kul men harrame ziynetellahilletiy ahrece li ıbadihi vettayyibati miner rızk* kul hiye lilleziyne amenu fiyl hayatid dünya halisaten yevmel kıyameti, kezâlike nufassılul ayati li kavmin ya'lemun
De ki: “Kim haram etti Allah Ziyneti’ni -ki kulları için çıkarmıştır- ve rızkın tayyibatını?”. De ki: “O, dünya hayatında iman edenlerindir, kiyamet gününde ise yalnız onlarındır. Bilen bir kavim için ayetleri işte böyle açıklıyoruz.

Bu ayette takı türünden olan ziynetlerini, kadın-erkek herkesin mescit gibi en kalabalık yerlerde teşhir etmelerini istemiş, hem de buna altın veya gümüş gibi bir istisna getirmemiş, kısıtlamamıştır.

Değerli Kardeşim!

Ayetlerden, "ziynetin" güzelleştirmeye, güzel ve çekici göstermeye, hoşlanacak hâle getirmeye yarayan şeyler olduğu hem olumlu hem de olumsuz olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Aşağıdaki ayette geçen “ziynet” sözcükleri süs eşyası mıdırlar değil midirler ? Tefekkür edenlerden olalım inşaAllah.

"Kul lilmu'minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Ve kul lilmu'minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ [mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé', ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mu'minûne leallekum tuflihûn."


"Erkeklere, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini / apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine haberdardır. Mü'min kadınlara da, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve İki ayak arasındakilerini/apış aralarındekilerini/ırzlarını korumalarını söyle. Ziynetlerini de –görünenler hariç– belli etmesinler. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Ve ziynetlerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşin oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların avretlerini [cinsel organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler. Ziynetlerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü'minler! Başarıya ermeniz için hepiniz topluca Allah'a tövbe edin!"

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Hasan Akçay
9. February 2014, 07:35 AM
Aşağıdaki ayette (Nûr 31'de, H A) geçen “ziynet” sözcükleri süs eşyası mıdırlar değil midirler?

Kesinlikle süs esyasi. Daha dogrusu kadinlarin üzerlerineki TAKILAR.

Bakin, eger Nur 31’deki ziynetler kadin vücudunun bazi parçalari, örnegin onun gögüsleri anlamina gelseydi ayette listelenen müstesna kisiler, "tesettür dini"ndeki gibi, inanan kadina mahrem olurlardi. Kadinin o kimselere örnegin gögsünü açmasi sakincasız olurdu. Çünkü Yüce Allah illa diyor yani onlar hariç, onlara açilabilir.

MAHREM,
"evlenilmesi yasak"
demek.

Örneğin

abi ablaya mahremdir;
ana ogula mahremdir.

Tanimlamak gerekirse

mahremler,
bir kimsenin
karsi cinse ait birinci dereceden akrabalaridir.

Buna göre 24:31’de anilan müstesna kimseler, tesettürcülerin öne sürdügü gibi, inanan kadina mahrem olabilir mi; mümkün mü bu?

Örneğin
kadinlarin ihtiyaçsiz erkek tâbileri, et-tabi’îne gayri ûlil irbeti min er-ricâl?

Hayır! Çünkü akraba degiller.

Yine örneğin
kadinlarin kadinlari, nisâ ihinn?

Hayır! Çünkü karsi cinsten degiller.

Bunun daha kolay anlasilmasi için
iki liste sunuyorum.

Soldaki listede
inanan erkege akraba olan kadinlar var.

Yüce Allah
4:23’te onlari tanitirken

"Size sunlarla evlenmek haram kilindi" diyor, hurrimet aleyküm.

O halde haram kilinmislardir, "mahrem"dirler.
Bunda kusku yok. La raybe fih.

Sagdaki listede ise
24:31’de anilip ta
"tesettür dini"nde
inanan kadina mahrem ilan edilen kimseler var.

Ama bunlar ya

karsi cinsten değiller ya da
akraba degiller.

Lütfen inceleyin.

4:23'e göre////////////////////////////////////////24:31'e göre
erkege mahrem olanlar//////////////////////////kadina mahrem olanlar

cariyeler, köleler YOK----------------------------VAR. (Mâ meleket eymân uhunn)
avretten anlamayan çocuklar YOK--------------VAR. (Avret için bkz. 33:13)
ihtiyaçsiz kadin tâbiler YOK---------------------ihtiyaçsiz erkek tâbiler VAR.
erkegin erkekleri YOK----------------------------kadinin kadinlari VAR. (Nisâ ihinn)

teyze VAR-----------------------------------------amca YOK
hala VAR-------------------------------------------dayi YOK
süt kardesi VAR-----------------------------------süt kardesi YOK
üvey kiz VAR---------------------------------------üvey baba YOK
gelin VAR-------------------------------------------damat YOK

süt anne VAR--------------------------------------???
iki kız kardes bir arada VAR----------------------???

Sorun kendinize:

Kadinin ihtiyaçsiz erkek tâbileri ona mahrem midir; örneğin fabrikalari bulunan bir kadin kendi fabrika müdürleriyle evlenemez mi ki örnegin gögüslerini onlara açabilsin?

Tesettürden yana olanlarin öne sürdügü üzere erkek köle, sahibesine mahremdir. Öyle midir sahiden? Köle sahibi bi mümine, kölesiyle evlenemez mi ki ona örnegin gögüslerini açabilsin?

Gerçek şu:

Inanan bir kadin güvenip kendi yakin çevresinde bulunmasina izin verdigi o kimselere TAKI anlamindaki "ziynetler"ini açabilir ama vücudunun gögüs, memeler ve (eger saç bas avret ise) saç bas gibi avret yerleri anlamindaki ziynetlerini açamaz. Yoksa is fuhusa varir...

Evet, kesinlikle. Yoksa "Memeler de bazı istisnai durumlarda açiliversin!" demek "Kadın da birazcik gebe kaliversin!" demeye benzer. Gebeliğin birazi olmaz. Biraz gebelik bal gibi tam gebeliktir.

Nur 31’deki ziynetler ya altin zincir, uzun kolye gibi TAKI parçalarıdir ya da gerdan ve memeler gibi VÜCUT parçalari.

Ikisinden birini
seçmek zorundayiz.

Ya
ziynetler esittir VÜCUT deyip fuhusa varan ahlaksizliga batacagiz ya da
ziynetler esittir TAKILAR deyip Allah'in istediği gibi ahlaklı insanlar olacagiz.

Burada ilginç olan sudur:

Tesetürlü hanimlar bu "ahlaksiz icazet"i veren ulemayi asla ciddiye almiyor, onlara inanmiyorlar; vücutlarini o yüzden "ihtiyaçsiz erkek tâbiler"ine aç-mi-yor-lar. Açtiramazsiniz. Allah onlardan razi olsun.

Örnegin bir devlet adamimizin tesettürlü esine "Ulema Allah'in icazetini teblig ediyor; o icazete uy ve gögüslerini, saçini basini senin ihtiyaçsiz erkek tâbilerin olan korumalarina aç!" deseniz sizi kendisine hakeretten tutuklatir.

*

Isteyen istedigini giysin ama Nûr 31'i istismar etmesin, Allah ziynetler diyor ama vücut demek istiyor, demesin. Yoksa bir kimsenin söylemedigini söyledi demek nasil o kimseye iftira ise Allah'in söylemedigini söyledi demek te Allah'a iftiradir.

Allah'a iftira edenlere kurtulus yok -innellezîne yefterûne alellahil kezibe lâ yuflihûn (16:116).

ORHAN VELİ
9. February 2014, 10:11 AM
http://www.teblig.net/index.php?topic=5861.5

dost1
10. February 2014, 05:04 PM
Selamun Aleyküm, Değerli ORHAN VELİ Kardeşim.

http://www.teblig.net/index.php?topic=5861.5

Verdiğiniz linkteki yazılanları biliyorum.

Yazılanların -ki, çoğunluğu Halil İbrahim Ülkü adındaki bir kişinin oluşturduklarıdır.- çoğu âyetlerde geçen kelimelere Arap dilinde olmayan dübür anlam diyerek kafalarına göre yükledikleri anlamlarla yeni bir din oluşturma çabalamalarıdır.

Kur’an’ın indirildiği toplumun dilinin Arapça olması dolayısıyla, o toplumun Kur’an’ı anlayıp akledebilmesi için Arapça indirildiği birçok ayette vurgulanmıştır:

Ve kesinlikle Biz, onların “kesinlikle ona bir beşer öğretiyor” deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur’an] ise, apaçık Arapça bir lisandır. (Nahl/103)

Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette “Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekandan seslenilmektedir.” (Fussılet/44)

Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi. (Şuara/198, 199)

Apaçık kitaba ant olsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur`an [okuma] yaptık. (Zühruf/2, 3)

Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi. (Şuara/193-195)

Ve Biz böylece onu [Kur’an’ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah’tan sana bir Yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur. (Ra’d/37)

Ve bundan [Kur`an`dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Musa`nın kitabı vardı. Ve bu [Kur`an] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır. (Ahkaf/12)

Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur. (Ta Ha/113)

Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir kur`an [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur`an`da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28)

Bu, Arapça bir Kur`an [okuma] olarak, bilen bir kavim için ayetleri detaylandırılmış bir kitaptır. (Fussılet/3)

İşte böylece Biz kentlerin anasını ve onun kıyısındaki kişileri uyarasın ve kendisinde hiç şüphe olmayan toplanma günü ile uyarasın diye sana Arapça bir Kur`an vahyettik. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir. (Şûra/7)



Arapça kelimelere, Arap dilinin anlatım sanatlarında bulunmayan anlam yükleyenlerin yazılarının paylaşılmasının ne derece uygun olduğunun tefekkür edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Konu ile ilgili sizin kafanızda oluşmuş bir soru varsa detaylı yazmaya çabalarım.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

arayis
26. March 2015, 10:18 AM
örtünme neden sadece kadınlar üzerinden tartışılıyor? mesela bir erkeğin giyeceği tişört, bırakacağı sakal vs bi kadını etkileyip zor durumda bırakamaz mı?

bartsimpson
26. March 2015, 01:09 PM
örtünme neden sadece kadınlar üzerinden tartışılıyor? mesela bir erkeğin giyeceği tişört, bırakacağı sakal vs bi kadını etkileyip zor durumda bırakamaz mı?

Bravo tahrik olma kavramı sadece erkeğe mi mahsus?

Kadının canı yok mu?

Rainfall
26. March 2015, 09:21 PM
Bu sistemle duzenle savasmak mumkunmu ama nasil?

kuman
31. March 2015, 08:57 PM
Sistem ve duzenin disina cikarak. Baska yolu olabilir mi????