PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Namaz


dost1
28. September 2008, 05:41 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

mim 966 rumuzlu kardeşimizin bu konuda yaptığı değerli bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

KURAN'da NAMAZ... [1]

NOT: Yazı uzun olduğundan, Bölümlere ayrılarak asılacaktır.


Genel Bakış Açısı :


İslam'a ait, Herhangi bir konuda öne sürülen fikirlerin tutarlı olması için; Önce, Objektif akılla ve Kuran'ın anlatımına uyan Yaratan tanımı [1] ile çelişmemesi gerekir.


** De ki: "Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet/kulluk etmem emredildi." (39/11)

** ..... dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et! (39/2) (ve 10/22 29/65)
** Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (1/5)

** "......Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir" (2/181 224 244...)
** "......Allah'ın her şeye gücü yeter" (2/106 33/27 ....)
** "Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiç bir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız......" (21/47)

** "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, ......." (4/40)

** "Dinde zorlama yoktur; ....." (2/256)
** "Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez..... " (2/286)

** "..... sana düşen sadece tebliğ etmektir....." (3/20)

** "......tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer." (13/40)


Tekrar edelim: Dinin Yalnız Allah'a özgülenmesi, Yalnız O'na kulluk edilmesi... Yani, Katıksız bir Tevhid inancı... Kuran'ın / İslam'ın Allah'ı Her şeyi bilir, Her şeye gücü yeter, Mutlak adalet sahibidir. İslam'da zorlama yoktur. Elçisinin yetkisi dahi "Sadece Tebliğ etmektir." Yaratılanlara Gücünün üstünde Yük yükletilmez. Ve "Hesap sormak, Allah'a aittir."


Değerlendirmelerimiz Bu Ana Prensiplere göre olacaktır.

Giriş :


Önce şu dört noktanın altını çizelim.


1- Namaz için "İslam'ın Ana İbadeti" denilebilir. Her gün Tekrarlanan bir İbadet olması yanında; Kuran'da, diğer İbadetlere göre, çok daha fazla geçtiği için, bu tanım yanlış olmaz sanırım.


2- Namaz; İslam Tarihi boyunca; Bir taraftan daima Zorlaştırılmış, Zamlandırılmış ve Detaylara boğulmuş; Diğer yandan Özünden uzaklaştırılmış ve içeriği boşaltılmıştır.


3- "Kuran'a Göre Namaz'ın Kesin Sınırlarını" Belirlemek / Ortaya Koymak iddiasında değiliz. Kuran Ayetleri ışığında, bazı sorular ortaya koyarak, bunlardan bazılarının -bize göre- cevaplarını vereceğiz. Amacımız, Yazıyı Okuyanların; Bu Soru ve Cevaplar üzerinde Düşünmesini ve Düşünülmesi gereken yeni Sorular ortaya koymasını sağlamaktır. Ayrıca; bir İlmihal gibi, detaylara inme durumumuz da söz konusu değildir.


4- Şu Soru sorulabilir: "Ağır ve Ciddi bir konu. Bu konuda konuşabilecek Yetenek ve Çapta mısın?"


Soruyu açalım: "İslam'da, -diğer ibadetler gibi- Namaz da, Büyük İslam Alimleri tarafından, Kuran, Hadis .....'a dayanılarak ve üzerinde İnce elenip sık dokunarak, Kurallara / Detaylara bağlanmıştır. Herkesin bu konularda konuşması doğru mu?"


Soruya Cevabım: Bir "Çap ve Yetenek" iddiasında değilim. ...


Fakat: Yüce Yaratan, 200'den fazla Ayetinde; Çeşitli örnekler vererek; "Akletmez misiniz? Düşünmez misiniz?..." diye soruyor. Ve "Aklınızı kullanın, Düşünün?..." Emrini veriyor; Kendi Varlığını / Birliğini dahi; "Aklederek / Düşünerek, Görmemizi / Bilmemizi" İstiyor. Ve Neticeyi bildiriyor:


".....Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır. 10/100"


Bunu Sadece "Alimler mi yapmalı?" Hayır...! Hitap Herkesedir. Herkes yapabilir mi...? Cevabı: (54 Kamer/17 22 32 40)

And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

Bu Ayet, Bu Sure içinde, Dört kez tekrarlanıyor...
Buradan Çıkan sonuç: İslam'a göre Kişiler, "Tek-Tek ve Doğrudan" Yaratana muhataptır.


İslam'la ilgili her konuda "Aklını Kullanma / Düşünme / Konuşma" hakları vardır.

Ve Bunun Tek Sınırı: "Kendi düşüncesine Kuran'dan Destek aramak değil...Yaratan Ne Diyor?" Onu anlamak, anlatmak çabasında olacak.


Yaratan Kitabında Ne Diyor...? Biz Ne Anlıyoruz...(?)

Namaz Farsça bir kelimedir. Kuranda "Salat..." -(S.L.V) Kökü ve Türevleri- olarak geçer: Namaz, Dua, Rahmet/ Bağışlanma, Bereket.... gibi anlamlara gelir. -Benim tespitime göre- Kuran'da (100) kez geçmektedir. [2] (51) yerde: "Kıyam / Durmak / Dikilmek ..." anlamlarında: (K.Elif.M) yada türevleri ile ve "Namaz" anlamında; (49) yerde, -ifadenin gelişine göre- "Namaz ve/veya Dua ...." anlamlarındadır.

** Namazı kılın, zekatı verin, ruku edenlerle birlikte rüku edin. (2/43)

** ...... resulün dualarına vesile edinir. ..... (9/99)

** İşte böyleleri üzerine Rablerinden Bağışlanmalar / bereketler var, .... (2/157)
** Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler; ey inananlar! Siz ona salat edin. (33/56)


Burada; Allah'ın Salatı, Rahmetine layık görmesi, Kullarının Salatı, Saygı ve dualarıdır.

İslam'da hemen her konuda oldu gibi; Namaz konusunda da; Gelenek, Hadis, Mezhep hatta Tarikat etkisinde kalınmadan; " Yaratan Kitabında Ne Diyor...?" sorusunun cevabı verilememiştir.


Bunun örneklerine; Ayetlerin yorumlarında, hatta çevirilerinde, parantezli-parantezsiz olarak rastlamak zor değildir. Genel ve Tipik bir örnek:
Dini yalan sayanı gördün mü? (107 Maun/1)


Ayette geçen: (yukezzibu b-id-diin = Dini yalan sayan) ifadesi; (Din gününü / Ceza gününü / Hesap gününü) yalan sayanı şekline sokularak, özünden uzaklaştırılıyor. Bu karşılıklar; bazen doğrudan kullanılıyor. Allah'ın ifadesinin üstü örtülüyor. Bazen daha saygılı(!) davranarak (gününü) ilavesini parantez içine alınıyor. Daha saygılı olanlar(!), çeviriyi doğru yapıyor, açıklamasında: "murat (din günüdür)" diyorlar.


Peki, Yaratan, "Din Günü" denmesi gerektiği yerlerde -haşa- noksan mı bırakmış?

Hayır! (12) yerde, (yevm-id-diin) olarak geçmektedir. [3] Hep bildiğimiz örnek:
Din Gününün Hükümranı ( = Maaliki yevm-id-diin) (1 Fatiha/4)
Bu Niçin Yapılıyor...?? Cevabı (kısa değil) okuyan kendi vicdanında versin.


(107/1)'e dönelim. Surede "Dini yalan sayan(lar)ın" özellikleri sayılır:

Yetimi itip kakar, yoksulu doyurmayı düşünmez, Küçük bir yardımı bile yapmazlar. (107/2,3,7)
Ve hüküm verilir: Namazları gösteriştir, gafildirler. (107/6,5) Vay bunların haline! (107/4)
(107/1)'e "Din gününü yalan sayan" derseniz...?


"Gösteriş için Namaz kılan" Kişi; "Din gününe inanmadığını" söyler mi...?
Ve sizin: "Hayır İnanmıyorsun!" deme yetkiniz var mı?
Bu durumda; "Diğer özellikleri" görseniz de; Toplum nazarında Yargılayamaz-değerlendiremezsiniz;
Durum, her yönü ile, "Din gününe / Ahirete" havale edilmiştir.


(Namaz için) "Durmak..." ifadesinin geçmediği, "Dua - Yakarış..." Anlamı verilmesinin daha uygun olduğu çoğu yerde "Namaz" anlamı verilmiştir. Bazen, -Salat... ifadesinin de olmadığı- "Zikir, Okuma..." anlamlarına gelen kelimelere de "Namaz" anlamı verilmiştir. Örnekler:


** Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım dileyin ...... (2/45)
Burada: "Sabrederek ve Yakararak / Dua ederek" denilemez mi?
** De ki: "İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en güzel isimler O'nundur. Namzında sesini yükseltme, kısma da.İkisi ortası bir yol tut." (17/110)

Ayetin baş tarafında, Allah'a yakarmaktan bahsediliyor. "... Yakarırken sesini ..." gibi bir ifade daha uygun olmaz mı idi? Namaz da bir Dua olduğuna göre, tabii aynı kural Namaz için de geçerlidir.
** Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah'ı ve peygamberini inkar ettiler, fasık olarak öldüler. (9/84)

"Onlardan ölen kimse için Dua etme / Rahmet dileme ... " gibi bir ifade, daha uygun olmaz mı?

** (87/15) Rabbinin ismini anıp namaz kılan yerine: Rabbinin adını anıp yakaran / dua eden

** (108/2) Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes yerine: Öyleyse, Rabbine Yakar ve Teslim ol
ifadeleri daha uygun olmaz mı?
** Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl, zira (Kuraan-el-Fecri =) sabah namazına melekler şahit olur. (17/78) (Diyanet)


Yukarıdaki Ayetlerde; (Altı çizili ifade hariç) "Namaz" olarak çevrilen bu ifadelerle birlikte, (K.Elif.M.= Durmak...) yada türevleri geçmiyor. Bazı çevirilerde doğru karşılık verildiği halde; "Murat Sabah Namazıdır... (Mevdudi...)" gibi açıklamalar yapılmıştır. (17/78)de: (Kuraan-el-Fecri)n karşılığı: "Sabah Kuran'ı / Okuması" olmalıdır.

Namaz Vakitleri ile de ilgilendirilmesi açısından; diğer bazı örnekler, "Namaz, ... vakti belirlenmiş bir farzdır" başlığında incelenmiştir.

Her şeyden önce, Başka hiç bir etki altında kalmadan, -yapabildiğimiz kadar- Yaratan'ın dediğini kavramak ve aktarmakla yükümlüyüz... Hiç bir şey "Bu Önceliğin" önüne geçemez...? Herkes doğrudan Yaratan'a muhatap olduğuna ve Allah, Emrini doğrudan Kullarına verdiğine göre; Hiç kimse, Allah adına: "Şöyle dersek, Şöyle anlaşılır. Kolayına kaçılır..." gibi bir taktir yetkisi kullanamaz.

Peki, Niçin böyle yapılıyor...?

Bu sorunun cevabı; "Namazın büyük önemini vurgulamak / öne çıkarmak için" olamaz!
Zira bu, Kuran'da, Kimsenin yapamayacağı kadar güzel yapılmıştır.
Haddimizi aşarak, "Dua'nın / Zikrin önemini" -azından- kavrayamadığımızın farkında mıyız?
** .... Elbette ki Allah'ın Zikri/Kur'an'ı daha büyüktür. .... (29/45)



DİPNOTLAR :
[1] YARATANI TANIMAK


[2] (قام) [= Kalmak, Dikilmek, (ayakta) durmak...] Türevleri ile birlikte geçenler koyu yazılmıştır.
أصلوتك Namazlarınmı Dualarınmı 11/87
صلوة (Salat Namaz Dua Rahmet (Namazı)) 2/3 43 83 110 177 277 4/43 77 101 102 103(2) 103 142 162 5/6 12 55 58 91 106 6/72 7/170 8/3 9/5 11 18 54 71 10/87 11/114 13/22 14/31 37 40 17/78 19/59 20/14 21/73 22/35 41 78 24/37 56 27/3 29/45(2) 30/31 31/4 17 33/33 35/18 29 42/38 58/13 62/10 73/20 98/5

الصلوات (Namazlara) 2/238

المصلين (Namaz kılanlar) 70/22 74/43

بالصلاة (Namazı ) &a m p;nb sp; 19/31 55 20/132

بصلاتك (Duanda Namazında) 17/110

صلاة (Namazının) 24/58

صلاتك ((Senin) Duan) 9/103

صلاته (Duasını ) 24/41

صلاتهم (Duaları / Namazları) 6/92 8/35 23/2 70/23 34 107/5

صلاتي (Namazım / Duam) 6/162

صلوا (Dua edin ) 33/56

صلوات (Bağışlanma) 2/157

صلواتهم (Duaları / Namazları) 23/9

صلي (Namaz / Dua) 75/31 96/10

فليصلوا (Namaz kılsınlar) 4/102

للصلاة (Namaza ) 62/9

للمصلين (Namaz kılanların) 107/4

والصلاة (Namazla / Dua ile) 2/45 153 238

وصل (Dua et) 9/103

وصلوات (Dua nedeni) 9/99

يصلوا (Namaz kıl(ma)dılar) 4/102

يصلون (Bağlanır / Rahmet eder / Yüceltir (ler)) 4/90 13/21 28/35 33/56
يصلي (Dua ederken) 3/39 (Rahmet eder...) 33/43
ولا تصل (Dua etme / Rahmet isteme) 9/84
مصلى (Dua etme Rahmet isteme (yeri)) 2/125
فصلى (Yakaran / Namaz kılan ) 87/15
فصل (Yakar / Namaz kıl) 108/2


[3] يوم الدين 1/4 15/35 26/82 37/20 38/78 51/12 56/56 70/26 74/46 82/15 17 18 83/11

dost1
28. September 2008, 05:46 AM
KURAN'da NAMAZ [2]

Zorlaştırma: Zamlar - Detaylar :

Önce bir ayrım yapalım: Nafile Namaz için (Vaktin Sünneti dediklerimizde nafiledir) bir sınır söz konusu değildir. Kişinin geçim derdi yoksa, boş vakti çoksa, - Kuran'ı anlayarak okumak gibi- daha yerinde bir uğraş olduğu kanısında değilse; Tüm vaktini nafile Namaz kılarak geçirebilir. Bunlar kapsam dışıdır.

Zorlaştırma ve zamma, daha "Çerçeve Çizilirken" başlanmıştır.
"Sahih(!) Hadis Kitaplarında" Değişik versiyonlarla geçen; "Sahih(!) Miraç Hadisine göre" Namaz, Miraç'ta (50) Vakit olarak Farz edilmiş, Fakat Hz. Muhammed, Hz. Musa'nın uyarısı(!) ile, Rabbi'nin huzuruna defalarca gidip-gelmesi neticesi (5) vakte indirilmiştir.(!?)

Burada Yaratan'ın Israrla "Kullanın" dediği "Aklımızı" kullanmak zorundayız...!

-- Birinci Nokta: Değişmez Kuralların (Sünnetullahın) koyucusu Yüce Yaratan, -haşa- bir işporta pazarlığı yapar gibi, Beşer-beşer -yada Onar-onar- inerek, (5) Vakte iniyor(!?)

-- İkinci Nokta: Günde (50) Vakit Namaz(...!): Kişi; Zorunlu ihtiyaçlarını gidermeden, Uyumadan, Yemeden-İçmeden, hatta Abdest'de almadan Namaz kılsa; (29) dakikada bir "Vakit Namazı" kılması gerekiyor. Bunun olamayacağı açık... Yine "Geçim için zaman ayırmayı" bir yana bırakalım. Kişinin (6) saat uyuduğunu, sayılan diğer ihtiyaçları için, asgari (3) saate ihtiyacı olduğunu ve Namaz için günde (15) saat ayırabildiğini kabul edelim.

Bu durumda (18) dakikada bir "Vakit Namazı" kılması gerekiyor. Bir Vakit namazının -Sünnetler (nafileler) hariç dört rekat için- (8-10) dakika sürdüğü kabul edilirse, Kişiye (8-10) dakikada Namaz arası kalıyor....!?

Buyurun...: Böyle bir emir vermeyi, -Genel bakış Açısında zikredilen Buyrukların sahibi- "Gündüzü, geçim için çalışma zamanı yaptık." (78/11) diyen Yaratan'a ve bunu Kullarına iletmeyi, Seçtiği elçisine yakıştırın...?

Bunu Kabul etmemenin; "Hadis İnkarcılığı ve Resule Saygısızlık," Kabul etmenin de "Resule Saygı ve İyi Müslümanlık" olarak değerlendirilmesini anlayın?, açıklayın...?

Bunları İslam karşıtları ve İslam'ı çıkarı için kullananların sahiplenmesi doğaldır.
Acı olanı: Samimi İslam İnanırı, Büyük İslam Alimlerinin, "İslam'ın Lehinde Gibi Görünen" her şeyi; "Akılla, Kuran'la çelişiyor mu?" sorusunu soramadan, eserlerinde bizlere kadar aktarmalarıdır...!? [4]

Ayetlere verilen anlam ve getirilen yorumlarda da; Ayetin açık ifadesine rağmen; bu Sahih(!) Hadislerin ve Geleneğin etkisinde kalınmıştır. (11/114 örneğinde görülecek)

Teravih Namazı : Çoğumuz, Teravih Namazını, hala (20) Rekat olarak biliyoruz.
Birileri: "Hz. Peygamber, genelde (4) Rekat olarak kılmıştır. (8) Rekat kıldığı da olmuştur. Aşırı rağbeti görünce: Evlerinizde kılın demiş, Mescitte kılınmasını yasaklamıştır" dedi.

Karşıtları: "Doğru Değil" diyemediler... -zamanın Diyanet İşleri Başkanı dahil- "Bozgunculuk...vb" ithamları ile karşılık verdiler...
İbadet Koymaya, Yaratan'dan başka yetkili yoktur.
Anane / Nafile olarak Elçisinin yaptığını "devam ettirmek...?" Onunla yetinmiyoruz...

Başkasının -elçinin yaptığını bozarak- getirdiği "Zamlarıda İbadet olarak" devam ettiriyoruz...

"Değiştirmiş ama peygamberden daha güzelini yapmış" diyebiliyor muyuz...?

Teravihe, bir taraftan; "Farzların Çok üstünde ilgi" gösterirken.. Diğer yandan, Altıncı Vites sürati ile gidip, Namazın esas Rüknü olan "Huşu" yu sıfırlıyoruz...
Bunların tutarlı bir açıklanması var mı...?

Vaktin Sünnetleri denilenler dışında icat edilen (evvabin, kuşluk ..... gibi) namazlar; Tarikatların özel Namazları / Zikirleri... Bunların üzerinde durmayalım.

Detayların detayına da girmeyelim... [5]

Büyük bir İlmihalden Namazla ilgili tüm "Konulan Kurallar Listelerini" okuyun... Bu kurallar; Allah'ın Kitabında yazılanlarla ne ölçüde uyumlu? Burası ayrı konu. Bunları ezberleyip uyguladığınızı varsayın. Hem tüm bu kuralları harfiyen uygulamak, hem de "Yaratanın huzurunda huşu içinde ibadet etme hissini duyabilmek...?" kolayına mümkün mü? ("Mümkündür" diyebilenin kabiliyetine saygı duyarım.)

Toplu Namazlarda birlikteliği sağlamak için bazı kuralların olması doğaldır. Fakat bunların çok daha az ve sade olabileceğini söylemek yanlış mı?

"Kuran'ın Tebliğcisinin yaptığı gibi yapmak...?"
Buna Kimsenin itirazı olamaz. Fakat O'nun adına o kadar yalanlar uydurulmuş ki...? [6]

Bazen, Resulün, tolerans örneği olarak, sergilediği değişik uygulamalardan biri alınarak dinleştirilmiş, tolerans kapısı kapatılmıştır. Bu durumlar; Mezheplerin, çıkış ve "Hak olduğunu" savunma nedenlerinden biridir.

"Müekket Sünnet" de denilse, bazen "Acaba" demekten kendinizi alamıyorsunuz.

Örnek: Cuma Namazının (16) Rekat olarak kılınması, Hutbenin Namazdan önce okunması; Teravih Namazının (20) Rekat olarak, Mescit de Cemaatle kılınması... Bunlar Hz. Peygamberin yaptıklarına uyuyor mu?

"Ebu Hureyre (ra) dan rivayet edildiğine göre ..." lerle Neticeye varılamaz.
Peygamber, "Neyi-Nasıl yapmıştı" Bu konuda ciddi akademik araştırmalara ihtiyaç vardır.

Cuma Namazı örneği :

Zamlandırmanın tipik örneği olması; Toplumsal boyutu ve "Vakti" açısından, üzerinde durulması gerekiyor.

"Ey İnananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun!..." 62/9

Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. ..." (62/10)

"Vakit" Unsurunu kendi başlığına bırakarak konuya bakalım.

İlaveler Boyutu :

Çağrılınca, "Allah'ı Anmaya Koşmak" ve Namaz tamamlanınca, "Allah'ın lütfundan nasibimizi aramak üzere Hemen dağılmak...?" Bu Emirlerin Neresine (14) Rekat ilaveyi sığdırabilirsiniz...? Ve "Eğer Allah Cuma Namazını kabul etmediyse Normal Öğle Namazı yerine sayılmak üzere, (dört vakitte ..... Namazı) kılmak" mantığını(!?)

Buradan hareketle: "Camide kılınan Namazın Şu kadar kat daha Sevap olması" Noktası üzerinde düşünebiliriz. Nafile için -yukarıda- söz konusu olan istisnayı hatırlatalım ve zaman sorunu olmayanları kapsam dışı tutalım. Özel bir yeri olan Cuma Namazından sonra: "hemen yeryüzüne dağılın" diyen Yaratan, -yargıda bulunmuyorum- boş vakitler dışında -çalışmaya ara verilerek- Namaz için, Camiye gidilmesini ister mi?

Başka bir boyutu: Vakit Namazı için, Camiye gidip gelecek zamanı olan Kişi, olduğu yerde, Farzını kıldıktan sonra; kalan vaktini "Kuran'ı anlayarak okumakla geçirse" Ne ölçüde doğru yada hatalı davranmış olur?

Toplumsal Boyutu :

Hitap: Ey inananlar! Diye başlıyor! Bu hitaba rağmen: "Cuma Namazı Erkeklere Farzdır" hükmüne nasıl varılır? Kadınları toplumdan dışlamak için, Allah'ın açık emri nasıl görülmez. Bu zihniyet 21. Asra nasıl taşınır.

Cuma; Özel toplanma günüdür. Toplumun sorunlarının ortaya konulacağı, gerekli duyuruların yapılacağı bir gün.

Bu açıdan, Hutbe Cumanın önemli bir rüknüdür. Genelde olduğu gibi, hutbe de özünden uzaklaştırılmıştır. Cemaat, hiç sesini çıkaramadan, bir şey soramadan sadece sessiz dinleyen robot durumuna düşürülmüştür.

Ne kadar dinlediği, ne ölçüde anladığı, üzerinde durulamayan ölü bir konudur.
Hutbenin, -Konu ile ilgili ayetlerin asılları dışında- yarısı Arapça'dır. "Ana dilde olmamasının gerekliliği" için, ortaya konulabilecek, "Tutarlı Bir Tek Neden" var mıdır...?

Bu duruma nasıl gelindi?

Hutbe; Hz Peygamber ve dört halife döneminde, "Namazdan sonra" okunurken; Ve Cemaat sorunlarını dile getirebilirken, Muaviye döneminde, "Hz. Ali ve ailesine hakaretini dinlememek için" cemaatin dağılması üzerine; "Mecburen dinletmek için" Namazdan önceye alınmıştır. Neredeyse, Cemaat Hutbeye küstürülmüştür. Acı olanı: Muaviye'nin, bu mantık ve insanlık dışı emrivakisinin, Hala, İbadet olarak devam ettirilmesidir.

Namaz için önce Abdest Alınması gerekmektedir: (4/43 5/6)

Yolculuk durumundan doğan imkansızlık hariç; Cinsi ilişki durumunda boy abdesti gerekiyor. Tuvaletten gelme / tabii ihtiyaçların giderilmesi durumunda, Abdestin yenilenmesi gerekiyor.

Abdest: "Yüzler, dirseklere kadar eller yıkanarak; baş meshedilerek, topuklara kadar ayakların meshedilerek / yahut yıkanarak" alınıyor.

(Ayakları yıkanma / meshetme tercihi; kanımca, ayakları temizlik durumuna göre, Kişi tarafından yapılmalıdır.)

Suyun bulunamaması durumunda; (Kişinin kendini Ruhen Namaza hazır hissedebilmesi için) Teyemmüm kolaylığı getiriliyor: Temiz toprakla Yüzler ve Eller meshediliyor.

Allah'ın zorluk istemediği, Affedici ve Bağışlayıcı olduğu (Ayetlerin sonunda) zikredilmektedir

"Daha temiz olmak için" Ağız ve burunun... yıkanması İslam'ın özüne tabii aykırı olmaz. Fakat -ayette geçenler dışında- Farzları, Vacipleri, Sünnetleri ... Bozanları, Bozmayanları... -Mezheplere Tarikatlara göre değişen- Sayfalar dolusu İlmihal Listelerinin; "İslam'ın Kendisi olarak" sunulması...Ne ölçüde doğrudur...?
Kişi, "Ayetlerle çizilen çerçeve ve İslam'ın temizliği emreden prensipleri" konusunda bilinçlenmişse; yapacakları konusunda, gerekli "hassaslığı" gösterecektir. Ve bu, İlmihal kurallarını öğrenmek ve yerine getirmekten, çok daha kolay olacaktır.

Yaratan'ın Kitabında ki Namaz :

Tüm ibadetlerde olduğu gibi; Namazda da Ana Unsur: "Genel Bakış Açısı" bölümünde zikredilen, İnanç, Düşünce ve Duygular Çerçevesinde; Yalnız ve Sadece Allah için (1/5) Kalbimiz titreyerek O'nu anıp (8/2) O'nun Rızası dilenerek (13/22) Yalnız Ondan Yardım dileyerek (1/5 2/45) Olabilecek, en saygılı şekilde, Tüm Benliğimizce O'na yönelerek ve O'nun huzurunda olduğumuzu hissederek; "...Huşu içinde..." (23/2) kılabilmek...

"..... Namaz , çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar...." (29/45)
Anlamı üzerinde, Ciddi olarak düşünmemiz gereken ayetlerden biri...!
İnanan Kişi, Yaratan'ın sözünün doğruluğundan şüphe edemeyeceğine göre;
Kendisine sorması gereken soru: "Huzura ermiş, Kötülüklerden korunmuş bir toplum muyuz...?"

Bu sorunun görülen cevabı yazık ki "Hayır" dır.

Nedenlerinden bazıları, şu ayette açıklanmıştır:


"Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir..." (9/71)

Kuran'daki İslam tek kanatlı bir kuş değildir...

Girişte verilen cevabı tekrar edelim:

Namaz; İslam Tarihi boyunca; Bir taraftan daima Zorlaştırılmış, Zamlandırılmış ve Detaylara boğulmuş; Diğer yandan Özünden uzaklaştırılmış ve içeriği boşaltılmıştır.

Zorlaştırma, Zamlandırma ve Detaylardan bahsedilmişti.

Özünden uzaklaştırıldı mı? İçeriği boşaltıldı mı?

Yukarıda "Ana Unsur" olarak zikredilen Ayetler çerçevesinde kıldığımızı söyleyebilir miyiz?

Namaz / Dua : (24) yerde Zekat'la birlikte; (6) yerde "Verilen Rızıktan ... vermek" le birlikte geçer. [7]

Namazı kılın, zekatı verin...... (2/43 83 110 4/77 ....)

"Zekatı Verin...!" Yaratan'ın "Namazla birlikte" defalarca tekrarladığı emri...!
Namazı "Zamları ile birlikte" kılarken, Zekat emrini de aynı hassaslıkla(!) yerine getirdiğimizi söyleyebilir miyiz? Yada Niçin yapmadığımızın tutarlı bir nedenini?
Mümin'in -bazı yönleri ile- tanımı:

O müminler ki, namazı kılar, zekatı verirler. Ve ahirete tam bir biçimde inananlar da onlardır. (27/73)

.... namazı kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar ahirete de gözle görmüşçesine inanırlar. (31/4)

Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekat veren .... mu'mınlerdır (5/55)

Namazı dosdoğru kılarlar onlar.Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar. (8/3)

Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri/yöntemleri, aralarında bir şuradır. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler. (42/38)

Allah'ın kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. (35/29)

.... namaz kılanlara, zekat verenlere, ...... elbette büyük ecir vereceğiz. (4/162)

Evet: Yaratan'ın "Batmayacak bir ticaret... Büyük ecir verme" Sözleri var:
Fakat bunun "Namazı Dosdoğru Kılmanın yanında": Allah'ın Kitabını Bilinçli olarak okuma, Katıksız bir tevhit inancı, Allah ve Elçisinin dostluğu, Adaletli bir yönetim için elden gelen katkının yapılması (şura) Zekatın verilmesi, Yaratan'ın verdiği Rızkın iyisinden bol-bol infak edilmesi ... şartları da vardır.

Kendimizi "Sanık yerine koyarak, bir öz eleştiri yapabilir miyiz?" Bu Sınırların neresindeyiz...?

Namaz kılanlar; -dosdoğru- kılmayanlar; Özellikleri / Yapacakları / Yapmayacakları :

Bunları -başlıkla ilgisine rağmen- ayrı başlıkta incelemeye çalışalım.

"... Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz ..." dır.(4/103)
Vakitler, (11/114) ayeti ile belirlenmiş; Bazı ayetlerde de açıklık getirilmiştir. (Konu, Ayrı başlık altında incelenecektir.)

Namazın Görülen Boyutları: Kıble, Namaza Duruş, Rüku, Secde...

Namaza Duruş, Rüku ve Secde için; "Namazın Şekil Şartları" tanımının uygun olmadığı kanısındayım.

Kıble : İslam'ın İlk dönemde Kıblesi Kudüs'teki Meclis iken daha sonra, -Hz Peygamberinde arzusu doğrultusunda- Mescid-i Haram'a çevrildi.

".....Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir...." (2/144) "..... Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün......" (2/144 2/150)

Bunun bilinmesi, Kabulü, -Tercihen Niyette zikredilmesi- gerekiyor. Fakat "Fiziki ve Hassas olarak ta" dönülmesi gerekiyor mu?

"Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yönü orasıdır........" (2/115)


"Doğunun ve batının Rabbidir O......." (73/9 55/17...)

..... Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. .... (7/29)

Bilinmeyen durumlarda tahmine göre durulabilir. Tahmin de edilemiyorsa niyet yeterlidir.


Namaza Duruş: Dipnot [2] de belirtildiği gibi; Birçok Ayette, "Namaz" kelimesinden önce, "K.Elif.M." türevleri olarak, "Namaza Duruş" zikredilir. Namaza başlama niyetidir.

"..... Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin." (2/238)

Niyet: Yaratanın huzurunda; O'na İbadetimizi arz ettiğimiz ilk cümlelerimizdir niyet. "Ezber Kalıpların tekrarı" yerine, Kişi "içinden gelen bir ifade ile" yapabilmelidir bu arzı. "Allah'ın huzurunda durulduğu, Namazın Allah rızası için olduğu, Kuran'a uyulduğu, Namaz Vaktinin ve Kıblesinin Kuran'daki kıble" olduğu hususlarının -kişinin kendi ifade tarzı ile- zikredilmesinin uygun olduğu kanısındayım. ("Uydum Kuran'ına..." gibi bir ifade, Kıble durumunu da kapsar.)

Rüku: "Eğilmek, Rüku etmek, Diz çökmek ...." Anlamlarındadır. (10) Ayette (13) kez geçer [8]

Onur ve üstünlükle donatılan Ademoğlu'ndan (17/70) Sadece Rabbinin huzurunda saygıyla el bağlaması Secdeye kapanması ve Rüku edenlerle birlikte rüku etmesi (3/43 2/43) istenilmiştir.

İnananlar: ....Rüku ederek yerlere eğilmişlerdir. (38/24)

Secde: "Secde etmek, (...nin önünde) yere kapanmak, (...a) tapmak / ibadet etmek ... " Anlamlarındadır. (53) Ayette (63) kez geçer [9] "Saygı, Tazim...." gibi anlamlar verilmesi daha uygun olan bazı yerlerde de "Secde" olarak çevrilmiştir.

Tüm yaratılanların, [Sadece] Yaratan'ına En içten, Övgü, Saygı ve Tazimle... Secde etmesi; Yaratan / Yaratılan ilişkisinin Doğal, Birinci ve Tevhid İnancının görülen boyutudur.

Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın... (16/49) .....güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar.... (22/18) ... Yaratılanların gölgesi (16/48) Allah'a secde ederler.

Yaratan'ın İnanan Kulları: .... büyüklük taslayıp O'na kulluktan yüz çevirmeden (7/206) ..... hiçbir şeyi ortak koşmadan (22/26) .... gönülden boyun eğerek (3/43) .... Rabbine hamd ile tespih ederek (15/98 32/15) Secdelere kapanırlar Yaratan'ın seçtiği kimseler: .... Rahman'ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlar. (19/58)

Yaratıldığında; "Ademe Secde" emri, (2/43 7/11 12...) "Önünde Saygı ile eğilmek" anlamında olmalı. Keza, İsrail oğullarına: Şehrin kapısından, "Secde" ile girin Emri de (2/58 4/154 7/161) "Saygı ile eğilerek" anlamında olmalı.

DİPNOTLAR : .

[4] UYDURMA HADİSLER .... İSLAMIN KARA BOYASI !

[5] İslam Nasıl Yozlaştırıldı:Y.N.ÖZTÜRK Yeni Boyut 2000
Namaz: s:474-505 Cuma: s: - Miraç s:453-458 Zamlardan / Bidatlardan örnekler bulabilirsiniz.

[6] Hadis Temelli Yargılarda Kadın / Ali Osman ATEŞ / Doruk Y.
Dikkatli okunursa; Sadece konuda: Kadınları köle gibi kullanma egosu uğruna, Allah'ın elçisine yapılan iftiraların boyutları görülebilir.

[7] Zekat: Verin... 2/43 83 110 4/77 19/31 55 21/73 22/78 24/56 33/33 58/13 73/20 98/5
Verenler: 2/177 277 4/162 5/12 55 9/5 11 18 71 22/41 27/3 31/4 Rızık 8/3 13/2 14/31 22/35 35/29 42/38

[8] ركع ve Türevleri:2/43(2) 125 3/43(2) 5/55 9/112 22/26 77 38/24 48/29 77/48(2) ...(13)

[9] سجد ve Türevleri: 2/34(2) 58 125 3/43 113 4/102 154 7/11 12 120 161 206 9/112 12/4 100 13/15 15/29-33 98 16/48 49 17/61(4) 107 18/50(2) 19/58 20/70 116(2) 22/18 26 77 25/60(2) 64 26/46 219 27/24 25 32/15 38/72 73 75 39/9 41/37(2) 48/29 29 50/40 53/62 55/6 68/42 43 76/26 84/21 96/19 ...(63)

dost1
28. September 2008, 05:47 AM
KURAN'da NAMAZ [3]


"... Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz ..." dır. (4/103)

Diyen Yaratan, aynı zamanda:

.... Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. .... (6/38) ve

.... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık. .....( 6/126) dediğine göre:


Namaz Vakitlerinin açıklanmadığı yada kısmen / noksan açıklandığı söylenemez. Fakat, "Uydurma Hadislerin, Mezheplerin ve Geleneğin etkisinde kalmadan"; Yaratan'ın söylediğini anlamaya çalışıyor muyuz...?

Namaz Vakitleri, (11/114) ayeti ile belirlenmiş; Bazı ayetlerde de açıklık getirilmiştir.

Bu Ayeti değişik Çeviri ve Yorumlarda detaylı olarak görelim:

** hem namaz kıl Gündüzün taraflarının ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde. .... Elmalılı

** Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. ....Mevdudi
** Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. .... Diyanet

** Yine sen, Gündüzün her iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl. .... S.Akdemir

** Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. .... Y.N.Öztürk

** Ve gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde salâtta devamlı ol; .... M.Esed
** Gündüzün iki tarafında ve gecenin, gündüze yakın zamanlarında namaz kıl.... Taberi
Ve devamı: [10]
`
Beş Vakit Namazın -Bu Ayete göre- yerleştirildiği yerler:

Gündüzün iki ucunda : Sabah, Akşam
Gecenin gündüze yakın saatlerinde: Yatsı (doğru olduğu kanısındayım)

*** Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basrî, Taberi
Gündüzün iki ucunda : Öğle, İkindi
Gecenin gündüze yakın saatlerinde: Sabah, Akşam, Yatsı

*** Elmalılı,

Gündüzün iki ucunda : Sabah, Öğle, İkindi
Gecenin gündüze yakın saatlerinde: Akşam, Yatsı

*** Ö.R.Doğrul, A.Gölpınarlı (aktarma) H.B.Çantay (Medarik'ten)
Gündüzün iki ucunda : Sabah, Öğle, İkindi
Gecenin gündüze yakın saatlerinde: Yatsı (Akşam yok)

*** Mücahid

*** Taberi'de başka örnekler de var.

Ve Bazı yorumlar:

*** Ö.R.Doğrul : Ayeti kerime namaz vakitlerini mükemmel surette gösteriyor.

*** Diy.Tefsiri: ... Ayette namazın şekli ve zamanı belirlenmediği için .... mütevatir sünnet açıklamıştır
*** Mevdudi: Bu Ayet, namazın üç vakitte yani Sabah, Akşam ve Yatsı vakitlerinde ikamesini ön görüyordu. Buda gösterir ki ayet namazın miraç esnasında beş vakit olarak emrolunmasından önce nazil olmuştur.

(İniş sıraları : Bu Sure: 52, Miraç'a işaret edilen İsra suresi: 50 Necm Suresi: 23)
*** M.Esed : ... Bu buyruk, uygulamanın biçimini ve tam olarak ne zaman yapılacağını belirtmeksizin -çünkü bu iki husus Hz. Peygamber'in, sahih eylem ve sözleriyle biçimlenen sünnetiyle açıkça ortaya konmuştur- tüm farz namazları kapsamaktadır.
*** M. Hamidullah: "Gündüzün iki ucunda" Yani günün başlangıcı ile öğleden sonranın sonunda (!) .... Buna göre ayet, günlük beş vakit namaza işarette bulunuyor.

Gün ortasında ve içinde kılınan Öğle ve İkindi Namazlarını; "Gündüzün İki Ucuna" Nasıl yerleştirebilirsiniz?

Yapılması gereken; Ayeti anlamaya çalışmak mı? Beş vakit Namaza Ayette yer bulmak mı?

"Ayette ... belirlenmediği..." doğru tespitinden sonra; "mütevatir sünnette açıkladı" ilavesini yapınca -istemesek de- (6/38)'e rağmen, Kitapta, bu noktanın "eksik bırakıldığını" kabul etmek durumunda kalırsınız.

Ayeti anlamaya çalışmak yerine, "Geleneğe göre anlamak / yorumlamak" Kuran'la sınırlı kalmamış; Lügatleri de etkilemiştir. [11]

İlgili diğer Ayetlerle konuyu açmaya çalışalım.

(24/58)..... (sizden) sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde ... izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. ...

Ayette; İzin istenecek, Birinci ve Üçüncü zaman, Sabah (Salaat-il-Fecri) ve Yatsı (Salaat-il-Işaai) Namazlarından önce ve sonra olarak, yani Namazlara göre belirlendiği halde; İkinci zaman, Neden Öğle namazından önce yada sonra olarak; Namaza göre belirlenmemiş...?

(17/78) Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah okunan Kur'an tanıklarca izlenmektedir. (Y.N.Öztürk)

(17/78) Güneşin batmaya yüz tutmasından gecenin kararmasına kadar namaz kıl; Tan ağarırken de kuran oku. Doğrusu tan ağarırken kuran okumak, görülmeğe değer. (H.Atay)

(17/78) Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl, zira (Kuraan-el-Fecri =) sabah namazına melekler şahit olur. (Diyanet)

(liduluuki-ş-şemsi ...) ifadesine: Güneşin; Batıya kaymasından / Yönelmesinden: (S.Akdemir M.N.Yılmaz Taberi) Zevalinden: (A.Öztürk A.Gölpınarlı Ö.R.Doğrul ) Batmaya yönelmesinden: (M.Hamidullah H.Elmalı) Doruğu aşmasından (M.Esed) Kaymasından (E.Yüksel) Gün ortasını aşmasından (Diy.Tefsir) Gibi değişik anlamlar verilmiştir.


[... Bazı sahabe ve tabiin bunun "güneşin batışı" anlamına geldiğini söyler. Fakat, sahabe ve tabiinin çoğunluğu bunun "güneşin zirveden kayması" anlamına geldiği görüşündedirler...(Mevdudi)] Benzer ifadeler başka kaynaklarda da var. Tatbikini bizzat Hz. Peygamberle yaşayan Sahabesinin; Böyle önemli bir konuda, "İhtilafa düşmüş olması" kolay anlaşılır bir durum değildir. 11/114'de "Gündüzün ucuna Öğle Namazını yerleştiren" düşüncenin ürünü olabilir.


"Güneşin batmaya yönelmesinden ...." gibi bir ifade; "Gündüzün sonunda" kılınacak namazın zaman şeridinin biraz daha geniş tutulmasının ruhsatı olarak alınabilir.

Arapça Sözlükte [12] (duluuke = [Güneş] batmak) olarak verilmiştir. Bu durumda Ayetin anlamı: "Güneşin batmasından,gecenin kararmasına kadar namaz kıl ...." olur. Bu da, Akşam ve/veya Yatsı namazı anlamına gelir. Öğle / İkindi namazları kapsam dışında kalır.

(30/17-18)- Akşamlarken ve sabahlarken, öğle ve ikindi vaktinde Allah'ı (ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur) tesbih edin, namaz kılın. (Diyanet)


(30/17)- O halde tespih Allah için. Akşama erdiğinizde de sabaha erdiğinizde de


(30/18)- Göklerde ve yerde hamd da O'na, gün sonunda da öğleye erdiğinizde de (Y.N.Öztürk)

Ayetlerde, değişik zaman dilimlerinde, "Allah'a Hamd ... den" bahsedilmektedir. (S.L.T = Namaz / Dua ) ve (ikindi) ifadeleri de yoktur. Buna rağmen, (Fesubhaane = Tesbih edin / Anın /Hamd edin...) ifadesine, (Namaz kılın) anlamı(!) verilmiştir. Bu, Namaza mı? Kuran'a mı? İslam'a mı? "Daha Çok" Saygıdır...?

20/130 ..... güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbini överek tespih et! Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucundan da tespih et ki hoşnutluğa erebilesin.

Ayette; Rabbe, Hamdin / Övgünün / Şükranın /Yakarışın ... -değişik zamanlarda- sunulması istenilmektedir. Tabii, -gündüzün iki ucunda kılınan- Namazlardaki tespihi de kapsar. Fakat, "tespih et" ifadesine "Namaz kıl / Namazla tespih et" anlamı verilmesi / yorumu yapılması, ne ölçüde doğrudur?

"Bu ayet, günlük beş vakit namazdan söz ediyor.... (M.Hamidullah)"

(2/238)- Namazları ve orta namazı koruyun.Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.

(Orta namazın) Hangi Namaz olduğu konusunda: Tefsirlerde, (Sabah / İkindi / Akşam / Bütün Namazlar...) gibi değişik yorumlar vardır. (Taberi, Kuran Yolu...) [13a]

[vusta, V.S.T. kök ve türevleri]: "Orta / ortadaki..." anlamlarına geldiği gibi; "Faziletli / Üstün / Mükemmel ..." anlamlarına da geliyor.

Arapça çoğul kuralı gereği: (Namazlar) ifadesi ile; En az üç -bilinen- namaz ifade edilmiştir. (orta / faziletli... namaz) ifadesi ile de; Bu namazlardan "ortada / faziletli" olanı yada bir başka bilinen namaz ifade edilmiş olmalıdır.

(Salat-il-vusta = orta namazı) anlamı verildiğinde:
(11/114) Ayetindeki "Günün iki ucu..." İfadesiyle "Gün ortası: Öğle, İkindi vakti" ifade edilmiş olamaz.

(2/238) Ayetinde, -önceki ve sonraki ayetlerde- Gece / Gün / Gündüz gibi bir zaman ifadesi yoktur. Bu nedenle, Vakit namazlarından, Günün yada Gecenin ortasında kılınan bir Namaz ifade edilmiş değildir.
Vakit namazlarından birinin ifade edilmesi durumunda: (11/114) Ayetinde ifade edilen üç vakit namazdan "ortada olanı" olabilir.
(11/114) ve (62/9) -Hud ve Cuma sureleri- 9.Vahiy ve 2.Hicri yıllarda; (2/238) ayeti ise, 9.Hicri yılda inmiştir.

Bu ayetle; gün ortasında -öğle / ikindi vaktinde- kılınacak, "Yeni bir vakit Namazı" konulması da söz konusu değildir. İfade: "Mevcudu koruma..." anlamındadır. Ki bu aynı zamanda, (11/114) ayeti ile, Vakit Namazları noksan vazedilmişti anlamına gelir.

Vakit Namazları dışında, bilinen namaz - gün ortasında kılınan- Cuma Namazıdır. Aynı zamanda toplumsal bir durumu ve özel bir yeri olan, "Cuma Namazının özellikle korunması..." ifade edilmiş olabilir. [13b]

(Salat-il-vusta = faziletli... namazı) anlamı verildiğinde:
(2/238) ayetinin anlamı: "Namazları, (vusta = faziletli / üstün) Namazı koruyun ......" olur. [13c] [13d]

-- Tüm emredilen Namazlar kastedilerek; Türkçe'mizdeki:
"Çocuklarımızı, Yarınımız olan Çocuğu koruyun..." ifadesine paralel bir anlamda; yada:

-- Cuma Namazı ifade edilerek, bu namaz için "daha hassas olmamız" istenmiş olabilir.

Tabii, en doğrusunu Allah bilir. Benim kanım: (2/238) Ayetindeki, "Namazlar" ifadesi ile; (11/114) Ayeti ile emredilen, "Günlük vakit namazları"; (Salat-il-vusta) ifadesi ile de; (62/9) Ayeti ile emredilen, "Cuma Namazı" işaret edilmektedir. "Cuma Namazı" (vusta) ifadesine verilen "Orta ve Faziletli..." anlamlarını birlikte taşımaktadır.

Cuma Namazı :

Zorlaştırma ve Toplumsal boyutu açısından yukarıda incelenmişti.
"Namazın Vakti" üzerinde duralım. Önce ilgili Ayeti yeniden görelim.
".... Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun!...." (62/9)

Yaratan; Gündüzü: "Çalışma" (25/47 78/11) "Lütfundan Rızk arama" (30/23) zamanı yapmıştır.

Özel Gece ibadetleri ile yükümlü kıldığı elçisine bile:

"Kuşkusuz gündüz boyu senin için uzun bir dolaşma/uzun bir uğraş vardır." (73/7) demiştir.

"Haftada bir defa, Öğle vaktinde kılınan" ve özel bir durumu olan, Cuma Namazı için:

Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. ..." (62/10) Demiştir.

Tekrar edelim: zaman sorunu olmayan, yada vakit ayırabilen Kişinin, bu vaktini Namazla değerlendirmesi tercihine saygı duyulur. Bu durumla, "Objektif Düşünmeyi" ayrı tutabilmeliyiz.

Bu Ayetler ve bu başlıkta zikredilen diğer Ayetler topluca göz önüne alındığında:

Yaratan'ın, Günde iki kez -öğle ikindi- çalışmaya ara vererek, Namaza çağırdığını söyleyebilir miyiz?

İnanan Kişi, bu soruyu; "Sadece Allah'ın Ayetlerine dayanarak" cevaplamak durumundadır.

(11/114) Ayetine verilen -Yaklaşık- "Ortak Anlam:"

** Gündüzün iki ucunda / tarafında / başında ve sonunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında / (ilk) saatlerinde namaz kıl. ....

Gündüzün uçları: başlangıcı ve bitişi; iki-üç dakika ile sınırlanan, kesin çizgiler olarak belirlenemez. Burada bir alan / zaman dilimi söz konusudur. Gündüzü ve Geceyi belirleyen özellikler: Aydınlık ve Karanlıktır. Gündüzün İki Ucu: Güneşin Doğuşundan bir süre önce Aydınlığın başlaması ve Güneşin Batışından bir süre sonra Aydınlığın bitişidir. Bu vakitlerde; yani Aydınlığın başlamasından sonra ve Aydınlığın bitişinden önce kılınan Namazlar, Sabah ve Akşam Namazlarıdır. "Gecenin gündüze yakın / ilk saatlerinde / zamanlarında " kılınan Namaz ise, Yatsı namazıdır Benim Ayetten anladığım budur.

Ve bu konuda: Kimseye "Şöyle Yapın" anlamında bir önerim yoktur. Okuyanların bu konular üzerinde; Yaratana "doğrudan muhatap olarak" düşünmesini istiyorum. Herkes; kendi kararını kendisi vermelidir.

Namazlarda Rekat Adedi :

Tehlikeli durumlardaki Namaz kısaltılabilir. (4/101) Tehlike geçince; "gerektiği gibi kılmak" üzere, Tehlike ve korku durumunda; Namaz, "Yaya yada binek üzerinde" kılınabilir (2/39) Allah, "ayakta, otururken, yan yatarken...." de anılabilir. (4/102)

Savaş durumunda:

.... onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. .... (4/102)

Bu ayette, Tehlikeli durumlar için, Bir Rekat olarak tanımlanmıştır. Normal şartlarda, en az iki rekat olma durumundadır. Net bir sınır belirlenmediğine göre; Genel kurala uygun olarak, Kişiye serbest hareket imkanı tanınmış olabilir. Çok rahat "Zam yapılmasına rağmen" eksiltme yapılmadığı düşünülürse, Hz. Peygamberin, dörtten fazla vakit namazı kılmadığı kanısına varılabilir.

Toplu namazlarda, bu sınırlar dahilinde, İmama uyulma durumu vardır.

DİPNOTLAR : .
[10] 11/114 diğer Çevirileri:

** Gündüzün iki tarafında (sabah, akşam) ve geceye yakın sâatlerde namaz kıl;....S.Ateş

** Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namazı kılınız. .... Diy.Tefsiri
** Namazı günün iki kısmında (taraf / uç)ve gecenin ilk saatlerinde dosdoğru kılın. ....Ö.R.Doğrul
** Gündüzün iki ucunda, gecenin yakın kısmında namazı gözet. .....E.Yüksel
** Ve gündüzün başlangıcıyla son kısmında ve gecenin ilk çağlarında namaz kıl .... A.Gölpınarlı
** Gündüzün iki tarafında ve gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namazı kıl. ....H.B.Çantay
** Ve gündüzün iki ucunda ve geceye yakın saatlerde namazı kıl. .... M. Hamidullah

[11] Kuran kelimelerinin etimolojisini, Hicri dördüncü yüzyıldan önce yazılmış Lügat kitaplarına göre araştırmak gerekir. .... dördüncü yüzyılda mezhepler, ideolojiler, fırkalar tam anlamı ile teşekkül ettikleri için, kendi mezhebine yol ve destek bulabilmek için, işine gelebilecek şekilde, kök manaya kendi mezhebini sokabilir. [Hüseyin ATAY / Cehaletin Tahsili s:167]

[12] http://www.arapcasozluk.net

[13a] Y.N. Öztürk: Kuran tarafından vakti açıkça bildirilen namazlar üçtür. ... 2. Orta namaz ...gün ortasında kılınacak olan namaz. (Öğle ve İkindinin, orta namazın bölümleri olduğu kapsadığı kanısında). [İslam Nasıl Yozlaştırıldı s:472-473]
[13b] A. GÖLPINARLI Çevirisi, (2/238) Ayetinin açıklamasından: ...... Zeydi imamlarının bir kısmı, orta namazının, cuma günleri Cuma namazı, diğer günler öğle namazı olduğunu kabul etmiştir.....
[13c] [Kuran'ı Kerim Lügati /Çev. Mahmut Çanga / Timaş Yay. S:549]
Diğer ayetlerde, benzer anlamlarda:
(2/143) .... şahit ve örnek olmanız için (vaseten = faziletli / üstün) bir ümmet kıldık. .... (tam ortada bulunan yerine)

(68/28) (evsetühüm = Erdemli / üstün görüşlü) olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!" (Ortancaları yerine)
Ki bu ifadlerin yadsınabilecek bir yanı yoktur.
Artı yada Eksi yönde, Aşırılığa kaçılmayan "orta Yol" Aynı zamanda "faziletli yoldur."
25/67 Onlar, sarfettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.

[13d] M.ESED (2/238) Ayetinin açıklamasından: Lafzen, “orta (yahut, “en mükemmel”) namaza”. Bazı otoriteler bunun ‘sabah’ (fecr) namazını ifade ettiğine inandıkları halde genel kabul gören görüş, ‘ikindi’ (‘asr) namazını işaret ettiği şeklindedir. Ancak Muhammed Abduh, bu görüşü daha da ileri götürerek bunun “en mükemmel şekliyle namaz” anlamına da gelebileceğini söyler -yani, “tüm zihin Allah'a yönelmiş olarak, huşû içinde ve O'nun kelâmını tefekkür ederek hulûs-i kalb ile namaz” (Menâr II, 438). ......

dost1
28. September 2008, 05:48 AM
KURAN'da NAMAZ [4]

Onlar, Namazlarından gaflet içindedir (107/5)

Müşriklerde; İbadet ediyor, Namaz kılıyorlardı. Namazları Yaratan'ın istediği Namaz mı idi?

** Onların Beytullah'taki namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. (8/35)

Şeklin de ötesinde; "Allah'a yaklaştıracağına" inandıkları "Aracıları" vardı. Aracıların olması, "Yalnız Allah'a kulluk etmenin, Tevhit İnancının" zedelenmesi, yani Şirktir.
Buradan gelinen nokta: İbadetin / Namazın: "Yalnız Allah Rızası için yapılması / kılınmasıdır."

Eğer bu özellik yoksa; İbadetimizin / Namazımızın Allah'ın emrettiği İbadet / Namaz olduğunu söyleyemeyiz.

Yaratan ikazını yapmıştır:
** O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan korkun. Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın. (30/31)

Buna rağmen; İkiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatma çabası içinde olurlarsa Allah da onları aldatır. (4/142) Yani kendilerini aldatırlar. Kul, O'ndan korkup ....Huzurunda haşrolunacağının (6/72) bilincinde değilse; ve Aklını işletmiyorsa (4/142) Namazı oyun ve eğlence edinebilirler (5/58) Yada, tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar (4/142) Namaza ancak üşene-üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler. (9/54) ....

** Vay haline o namaz kılanların ki, (107/4)

** Onlar Namazlarından gaflet içindedir. (107/5)

Tekrar edelim: Yalnızca, "Allah'ın Rızasının" dışında; Başka bir etki ile / çıkar gözetilerek Yapılan İbadet, Kılınan Namaz; Bu etki ne olursa olsun; Gaflet içinde yapılan İbadet, Gaflet içinde Kılınan Namazdır. Ve Şirke varılmadığını iddia etmek güçtür.

Namazı dosdoğru kılarlar.... (8/3)

Yaratan'ın emri Namazın "Dosdoğru" kılınmasıdır.
Doğru yola iletilmemizin... (1/6) Ve Dini Allah'a has kılmamızın da...(98/5) Şartlarından biridir.

Yukarıda; Namazın Zorlaştırıldığından... ve İçeriğinin boşaltıldığından ... bahsedilmişti. Eğer bunlara "Hayır" diyemiyorsak; Namazı "Dosdoğru" kıldığımızı iddia edebilir miyiz?

Namazı Dosdoğru Kılanlar...:

Önce katıksız bir inanca sahiptirler.

Onlar: Allah'a, Ahiret gününe, Meleklere, (Önceki indirilenlerle birlikte 4/162) Kitaplara, Peygamberlere (2/177 4/162 5/12) Gözleri ile görmüş gibi Ahirete / Gayba (31/4) Hükmün yalnız Allah'a ait olduğuna (6/62) inanırlar. O gün alış veriş ve olmayacağını (14/31) Kalpler ve Gözlerin döneceğini (24/37) bilirler.

Sadece Namaz kılmanın yeterli olmadığının bilincindedirler...
Yaratan'ın "Namazı Kılın" Emri ile birlikte, "Zekatı verin" (2/43 83 110 4/77 22/78 ...) ve "kendilerine verdiğimiz Rızıktan açık ve gizli sarf etsinler" (14/31) emirlerinin olduğunu bilirler ve uyarlar.

"Zekatı verirler" (22/41...) "kendilerine verilen Rızıktan" riya karışmadan (2/264) temizinden, güzelinden ve sevdiklerinden (2/267 3/92) duruma göre, açık yada gizli (14/31 35/29...) bol-bol (8/3) yeterli olandan fazlasını (2/219) sarf / "infak" ederler (13/22 22/35 42/38)

Burada iki nokta üzerinde tekrar düşünme durumundayız...
Toplum olarak; Namazın, Zekatla... bir bütün olduğunun ne ölçüde bilincindeyiz...?

Ve "Sadaka uygulamamız" Allah'ın "infak" emri ile, ne ölçüde örtüşüyor...? Yeterli mi?
İffet ve onurları yüzünden zengin bildiğimiz, yüzsüzlük ve yırtıklık edip bir şey istemeyenleri, yüzlerinden tanıyıp (2/273) seçebiliyor muyuz? Yoksa; Dilenciliği teşvik edip, yüzsüzlülüğün, ahlaksızlığın yayılmasına katkıda mı bulunuyoruz?

Ve Yaratan'ın Namazla birlikte / aynı ayetlerde, diğer emirlerinden bazıları:

Anneye babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere ... (2/83) iyilikler yapmak (2/83 21/73) Saygı ve sevgi ve güzellikle hitap etmek (2/83) İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak ve Sabretmektir. (31/17)

Ve Onlar: İyiliği emreder, Kötülükten alıkoyar (9/71 22/41)

Allah'ın adı anıldığında kalpleri titreyerek (22/35) Rablerinin rızasını dileyerek (13/22) Zorda, darda ve savaş alanında (2/177) Sabrederler. Sabrederek, Yakararak / Namazla yardım dilerler (2/153)

Doğruluk / Dürüstlük Kişiliklerinin ayrılmaz özelliğidir.
Sözlerine Ahitlerine bağlıdırlar, Vefa gösterirler (2/177)

Burada sayılmayan; "İyi ve Topluma yararlı insan" İçin sayılabilecek diğer özellikler de; "Namazı Dosdoğru Kılanların" özelliklerine dahildir. Bunların Kuran'da dayanaklarını bulmak zor değildir.

Tabii, bunların karşılıkları, Yaratan'ın bu Emirlerini yapanlara vaatleri de vardır:
İyilik ve güzelliklerle örülü bu ibadetler; Yaratan'a verilen güzel bir borç ve ödünçtür. (5/12 73/20) Çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. (29/45) Allah Onlarla beraberdir. (2/153) Allah'ın ve Resulünün dostluğu onlarladır. (5/55) Kötülüklerini örtecektir.(5/12) Zaten, Allah barışsever ve iyilerin ödülünü zayi etmez. (7/170) O kullarına müjdesi vardır.(9/112) Onlar, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. (35/29) Onlara büyük bir ödül vardır. (4/162) Merhamet / Rahmet edilecektir. (9/71 24/56) Altlarından ırmaklar akan cennetlere konulacaklardır. (5/12)

Eğer, Kişi ve Toplum olarak, "Namazı Dosdoğru Kıldığımız" kanısında / iddiasında isek; Yaratan'ın bu vaatlerini İsteme / Bekleme hakkımız vardır. Bize düşeni yapmamışsak; karşılığını bekleme hakkımız da olamaz.

Ne söylediğinizi bilinceye kadar... (4/43)

** Ey İnananlar! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar,....namaza yaklaşmayın.... (4/43)

Üzerinde, Dikkatle düşünmemiz gereken Ayetlerden biri...

"Ne söylediğinizi bilinceye kadar,...." bu ifade, Sadece "Sarhoş olmakla mı" Sınırlıdır?
Anlamını hiç bilmeden ezberlenen bir dille; İbadet ederken / Namaz Kılarken; Ne söylediğinizi biliyor muyuz?

Burada: "Ana Dille İbadet yapılabilir mi?" [14] Noktasına geliyoruz. Başlı başına bir konu...

Sadece İki Noktaya işaret edelim:

** Onlar namazda huşu içindedirler. (23/2)

Arapça ezberlerlerde, dil "Otomatiğe" bağlanmıştır. Şaşırmadan sure okunurken; aynı anda -istenmese de- karşılaşılan bazı sorunlar / başka şeyler düşünülebilmektedir. Bu durumu bizzat yaşamış olabilirsiniz. Yada bir yakınınıza sorabilirsiniz. Ana dilinizle okuduğunuz da; "Huşu içinde kılmak niyeti ile" Namaza durulmuşsa; Söylediklerimizin dışında, başka bir şey düşünemeyiz. Düşünürsek, okumaya devam edemeyiz.
İçtenlikle cevaplayalım: Namazda Huşu içinde, Allah'ın huzurunda olduğunu, O'nunla konuştuğunu hissetmek Bilmediğin bir dille... mümkün mü?

** Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik. (12/2)

Kuran'ın Arapça olduğunu bildiren tüm ayetlerde [15] Anlayasınız diye, Düşünesiniz diye, İbret almanız için ... gibi; Hep "Anlamaya" yönelik ifadeler vardır.

Bu nedenlerle; Kişinin, İbadetini "Çok iyi anladığı bir dille yapması gerektiği" kanısındayız.

Namaz! Dua'nın / Yakarışın doruk noktalarından biridir.
Kişi; Yaratan'ını huzurunda, en saygılı duruşu ile durarak; Kuran'ın Bakış açısına / Felsefesine ters olmayan ifadelerle; Yaratan'ına: Eşsiz / Erişilmez Yüceliğini, Hamd'ini Şükranını yakarışını arz edebilir.

Namazın içinde; Sure / Ayet okumak konusunda net bir hüküm / emir yoktur.

** Allah'ın kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, .... (35/29)
** Kitap'tan sana vahyedileni oku. Namaz da kıl.... Allah'ın Zikri/Kur'an'ı daha büyüktür. ... (29/45)

** .... O halde Kur'an'dan size kolay geleni okuyun. Namazı kılın..... (73/20)
Fakat; "Fatiha" dan daha güzel bir dua / daha özlü bir yakarış bulamayız. Allah'ın birliğini, İhlas Suresinden; Yaratana sığınmayı Felak ve Nas Surelerinden, Namazımızın üstünde düşünmeyi / özeleştiriyi Maun Suresinden .... daha güzel anlatan ifadeler de bulamayız.

Sanırım, en doğrusu; Kişinin, kendi dilinde Kuran Çevirisini tarayarak; "Namazda okunmasını daha uygun gördüğü" Sureleri / Ayetleri belirlemesidir.

Peygamberimizin; Oturuşlarda, bu günkü şekli ile, " Tahiyyat " ve " Salli - Barik" dualarını okuyor mu idi?

** Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. (1/5)

** Hiç kuşkusuz, mescitler Allah içindir.O halde , Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın. (72/18)

Tahiyyat duasında: (Ya eyyühe-n-Nebiyyü =) "Ey (Şanı yüce) Peygamber ...."
Doğrudan Peygambere hitap edilir.

Salli - Barik dualarında: "... İbrahim ... soyunu mübarek kıldığın gibi..." anlamlarında ifadeler var.

Peygamberimiz İbrahim soyundan olduğu gibi; Ebu Lehep'te İbrahim soyundandı. Sünnetullah gereği, Ademden itibaren, hiç bir Peygamberin bütün soyunun "Mübarek kılındığı" iddia edilemez.

Bu ifadeler; yukarıdaki Ayetlerinin tebliğcisi Allah'ın elçisi tarafından okunmuş olabilir mi?

Oturuşlarda ne okumalı?
Evet! Kuran'ın Bakış açısına / Felsefesine ters olmayan ifadelerle; "Ezber Kalıpların tekrarı" yerine, Kişi "içinden gelen bir ifade ile" Yaratan'ına: Eşsiz / Erişilmez Yüceliğini, Hamd'ini Şükranını yakarışını sunabilir.

Bu; İçinden gelen kendi ifadeleri olabilir. "Güzel Bulduğu bir Dua'nın" hatırında kalan anlamını kendi ifadeleri ile tekrarı olabilir. İfadelerin her Namazda "Aynı olması" zorunluluğu olmadığı gibi, zamanla değişen, ayrı dualar da olabilir...

Yalnız kılınan Namazlarda; zorlanmadan imkan bulunursa; "Kimsenin olmadığı bir mekanın seçilmesinin" uygun olacağı kanısındayım.


** .... Duanda / Namazında sesini yükseltme, kısma da.İkisi ortası bir yol tut. (17/110)
Duruma göre; yalnız olunmayan ortamlarda; içinden yada çok hafif sesle okumak daha uygun olabilir...

Tespih Çekmek / Sayı ile Zikir...?

"Şu kadar kez, Şu ifadeyi tekrar etmek...?" Kuran açısından baktığınızda; Bunun, İbadette / Namazda / Zikirde bir yerini göremezsiniz... Önce "Bunu gerektiğine inanmak" Tevhid inancını; Zikri Sayılara vurmak, "Huşu özelliğini" zedeler. İbadetin / Yakarışın özü: Yaratan'ın huzurunda ve O'nunla konuştuğumuzu hissetmek ise... Zikirlerimiz; " İçimizden geldiği gibi / İçimizden geldiği kadar" olmalıdır.

Kaza Namazı / Tövbe...

Bu günkü tatbikat: Herhangi zamanda, kılınmayan / kılınamayan bir namaz, "(Şu zaman -yada- En son) kılamadığım..." gibi bir niyetle; istenilen bir zamanda kaza edilebileceğidir.

Bu uygulamanın Kuran'da dayanağı var mıdır?
Tekrar edelim: "... Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz ..." dır.(4/103)

Sonraki bir vakit girdikten sonra kılınan namaz, artık o vakte ait namazdır.

Fakat, aynı ayetin baş tarafında:

"Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükunet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. ..... (4/103)" denilmektedir.

Bu bir engel yüzünden kılınamayan Namazın; engel kalkınca kılınabilmesinin ruhsatıdır. Ayette, söz konusu olan, ciddi bir engeldir. Çok affedici olan Yaratan'dan, "Kabulünü dileyerek" daha hafif engeller içinde, bu uygulamayı yapabildiğimizi düşünelim. Fakat, herhangi bir engel yokken, yada engel geçtikten sonra kılınmamış Namazların kaza yapılmasının, Kuran'da dayanağı olmadığı kanısındayım.

Prof. Dr. Hüseyin ATAY; Konuyu detaylı olarak incelemiştir. [16] Konu ile ilgili değişik görüşleri aktarıyor. Ve "Namazın kazası olmadığı" sonucuna varıyor. Peki, Ne yapılmalı? Sorusuna cevabı: "Tövbe Etmektir" Tövbenin, "Şirki dahi temizlediğini" vurguladıktan sonra; Tövbenin, Söylenip geçiliveren, "Basit bir şey olmadığına" dikkat çekiyor. Prof. Dr. Y.N. ÖZTÜRK'ün görüşü: " Kaza diye kılınan namazlar, kılınmamış namazların yerine geçmez. Ancak yeni namaz kılınmış olur, o da sevaptır, güzeldir."


Bu konuda; Namaz ve Orucun karşılaştırılması uygun olacaktır.
Oruç; (11) ayette (14) defa geçer. [17] Dört ayette Ramazan orucu ve kazası, detaylı olarak anlatılır. Altı ayette ise; çeşitli durumlarda tutulan kefaret oruçlarından bahsedilir.

Evet: Namaz için, "İslam'ın Ana İbadeti" denilebilir.

Çevirilerde; (M.Esed:84 Y.N.Ö.:96 E.Yüksel:107 Diyanet:137...) ifadeye "Namaz" anlamı verilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 80 ve üstü rakamların abartılı olduğu düşünülebilir. Fakat bu; "Namazın Kuran'da en çok geçen ibadet olduğu" gerçeğini değiştirmez. Orucun; (4) ayetle, kaza...vb detayları verilirken; Bir çok ayetle, çeşitli açılardan detaylandırılan Namazın, -Bu gün uygulanan anlamda- Kazasını kılma durumu olsa idi; bundan bahsedilmesi düşünülebilir mi?

Tehlike / Engel nedeni ile kılınamayan namazın; Engel kalkınca / bitince kılınması dışında; Sayın ATAY'ın; "Kılınamayan Namazlar için, Tövbe edilmesi gerektiği" fikrinin doğru olduğu kanısındayım.

Eleştirilerinizi ve Hatalı bulduğunuz noktaları iletirseniz, mutluluk duyacağım.

Saygılarımla

(SON)

DİPNOTLAR :
[14] DİN, DİL İLE BİRLEŞMEDİKÇE....
** Türk Dili ile İbadet / Besim ATALAY / Nebioğlu Yayınevi
** Anadilde İbadet Meselesi / Y. N. ÖZTÜRK / Yeni Boyut
** Dil ve Din / Cengiz ÖZAKINCI / Otpsi

[15] Evet 'KURAN ARAPÇA'dır' Neden....?

[16] Kuran'a Göre Araştırmalar: I-III Atay Yayınevi 1997 s:167-182

[17] Orucun geçtiği ayetler: 2/183 184 185 187(2) 196(2) 4/92 5/89 95 19/26 33/35(2) 58/4
Ramazan orucu (2/183 184 185 187 -33/35 ödülü-) Umre (2/196) Yanlışlıkla adam öldürme (4/92) Yemin (5/89) İhramda avlanma


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

TEBYİN
28. September 2008, 11:04 AM
duru bir kafa ile defalarca okunması, özümsenmesi gereken bir yazı olmuş,
teşekkürler

PİLOT
29. September 2008, 03:40 PM
selamlar,

Çok açıklayıcı bi çalışma olmuş,herkesin bu çalışmadan haberdar olmasını isterdim.

ÖZBENLİK
29. September 2008, 04:48 PM
Namaz kıldı,
Saf saf duruldu,
aynı safta oldu tüm müminler
Herkes yüzünü KABE'ye döndü,
Yani Yüzleri Hakka çevrildi.
Selam verildi,
Herkes Manasını unuttu.
Kin salındı araya. inananlar birbirine düşman oldu.
O yapılan namaz mıydı ?

muvahhit
3. October 2008, 08:22 PM
Namaz kıldı,
Saf saf duruldu,
aynı safta oldu tüm müminler
Herkes yüzünü KABE'ye döndü,
Yani Yüzleri Hakka çevrildi.
Selam verildi,
Herkes Manasını unuttu.
Kin salındı araya. inananlar birbirine düşman oldu.
O yapılan namaz mıydı ?

Değildi Özbenlik,namaz eksik kılınırsa bir fayda vermez,

Eksik parça Fikriyattır,fikirde secdeye varmış olmak gerekir,şekilsel olanıda bunu ispattır,işittik itaat ettik kısmı fikriyat eyleme geçirdik kısmıda şekilsel salattır.Biri birinden ayrı yada eksik olduğunda tablo senin işaret ettiğin gibidir.Evvel insan,Allahın yasalarının kendine inzal olduğunun farkına varacak,diyecek ki,bu kuran peygamberle beraber gerçekte tüm inananlara inzal olmuştur,yeni ve hep yeniden okumakla gerçekte.
Peygambere vahy gelme zamanını,o durumu hali bizde yaşıyorcasına hissetmeliyiz ki..kuran 23 senede indi demeyelim,okunduğunda okuyanlara inzal olmakta,bunu böyle düşünmeliyiz,söz verip Allaha secdede,ilkelerini kabul ettiğimizi söylemeliyiz,cehaletten O'na sığınmalı verdiğimiz sözün farkında olmalıyız.

Burak
20. May 2009, 03:47 PM
Bana göre Namaz husus larında terk edilemeyecek bir tek durum vardır. Bu da ne söylediğini bilmek.

Namaz da kıyam terk edile bilir Mesela ayakları ağrıyana ayakta durmak farz değildir.
Ruku terk edile bilir mesela beli sakat olana eğilmek farz değildir.
Secde terk edile bilir mesela yatalak hastalara farz değildir.
Bu örneklerle de anlaşıla bileceği üzere zaruret durumlarında terk edile bilen nice durumlar vardır. Ancak olmazsa olmaz bir durum vardırki anlamadan ne dediğini bilmeden Allah'ın huzurunda durmak.

Bakara suresi 239. Ayet: Eğer korkarsanız yürüyerek yahut binmiş olarak. Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu anın .(Diyanetin mealinden)

Bu Ayetten de anlaşılacağıümid ediyorum

Eren Erdem
20. May 2009, 05:57 PM
Selamlar

Namaz'ın varlığını şüphesiz kabul ediyoruz.
Ancak;

SALAT = NAMAZ mıdır ?

elmuh
20. May 2009, 11:55 PM
Selam Eren Kardeşim,

Bugün bir Arap ülkesine gitseniz ve namaz kılsanız, bir arap sizin ibadetinize ne ad verir di ? Salat olduğunu söyler değil mi ? Bu örneği neden verdim, bazı kişiler Kuran'da salat yazıyor biz niye namaz diyoruz böylelikle anlamını değiştiriyoruz iddiasındalar. Oysa yaptığımız aynı ibadeti farklı bir şekilde adlandırmaktır.

Bugünlerde forumlardan izlediğim kadarı ile, salat kavramı ile ilgili olarak "salat vahye uygun yaşamaktır", "salat Kur'an dersidir" diyen gurup mensupları sözlüklerde hiç olmamış bu anlamları sanki bu anlamlara sahiplermiş gibi lanse ederek yeni bir vocabulary yaratma çabasındalar. Geçe geçe yol olur zihniyetiyle insanları kendi iddiaları olan bu yeni kavramlara alıştırarak taraftar toplama gayreti içindeler. Sadece "salat" değil, namaz ibadetini reddetmek adına ilintili olan tüm kavramları da başka anlamlardaki cümleler içine yerleştirerek, asli kullanımları ile mecazi kullanımlarını karıştırarak kafaları karıştırma peşine düşmüşlerdir. Bu oyuna gelmemeli, kelimelerin yerinden kaydırılmasına yönelik bu tür faaliyetlere karşı uyanık olmalıyız.

Salat namaz değildir diyenlerin ortaya sürdükleri kanıtlar Kuran'ı anlamamaktan başlıyor. Bugün elimizde tuttuğumuz Kuran'a, bugünkü anladığımız anlamda bir kitap gözüyle bakılmakta. Oysa vahiy bir hitaptır, kitap nedir bilmez ümmi bir topluma, sözlü kültüre sahip bir topluma hitap etmektedir. 23 senelik bir sürecin içinde, durumun gerektirdiği bir şekilde Allahın seslenişidir. Yani bugünkü anladığımız anlamda giriş-gelişme-sonuç şeklinde tasarlanıp basılmış bir kitap değildir. Elimizdeki mushaf bu vahyin, seslenişin kağıda geçirilmiş halidir. Vahyin bir hitap olduğunu gösteren çok sayıda ayeti Kuran'da görmek mümkündür. Hatta Kuran hakkında ilk kitap tanımlamasının, iniş sırası ile bakıldığında 38. Sure olan Sad suresi 29. ayet'te olduğunu görürüz. Kurandaki kitap kelimesinin ise genelde bizim bugün anladığımızdan daha geniş anlamda "bilgi kaynağı" olarak kullanıldığı malumdur.

Sözün anlamı bulunduğu ortam ile bağlantılı olarak oluşur. Sözün muhatapları sözdeki anlamı o anda kendisinde mevcut olan bilgiyle ilintili olarak çözer, anlar. Ancak bu söz kağıda geçirilise ve bu söz ortam hakkında bilgisi olmayan biri tarafından okunduğunda anlamı bulmak zorlaşır hatta bazı zamanlar imkansızlaşır. Namaz inkarcıları sözlü dilin bu özelliğini gözardı ederek salat tarif edilmemiştir o halde yoktur mantığı ile salat kelimesine farklı anlamlar giydirme çabasındalar. Bu tuzağa düşülmemesi gerekiyor. Elbette salatın farklı anlamlarda kullanımını gözardı edemeyiz ama, namaz anlamında kullanıldığı yerlerde namazı silme çabasına yönelik dil kullanımı oluşturma çabalarına karşı uyanık olunmalı.

İleriye sürdükleri iddiaların hemen hepsi, sözlü kültür, sözlü dil özelliklerini, müteşabihat sanatını anlamamazlıktan gelmeye, hatta muhkem ayetleri hiçbir gerekçe olmadan sırf kendi fikirlerine uydurmak için müteşabih olarak yorumlamaya dayanmaktadır.

Sözlü kültürün en büyük özelliklerinden biri, sözlü kültürün rituellere dayanmasıdır. Soyut düşünce eğitim ile, tefekkür ile ağırlıklı olarak yazılı kültür temelinde oluşurken, sözlü kültür toplumları için düşünce tarzı somuttur. Onun için önemli olan gündelik hayatın içinde yer etmiş, pratiği olan kavramlar önemlidir. Onun için Allaha ibadetin göstergesi soyut olarak vahye bağlılık düşüncesi değil somut olan salat/namaz dır, kıyamdır, rüku dur, secde dir. Vahyin bu konudaki hitaplarına bu anlayışla bakılırsa daha iyi anlaşıldığını görebiliriz.

Muhabbetle.

dost1
21. May 2009, 12:17 AM
Aleykum selam ! Değerli Eren Kardeşim!

Selamlar

Namaz'ın varlığını şüphesiz kabul ediyoruz.
Ancak;

SALAT = NAMAZ mıdır ?

Salat = Namaz demek değildir. Ancak salatın Allah adına yapıldığının ilanıdır namaz. Namazsız da salat asla olmaz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

mavera
21. May 2009, 12:41 AM
[QUOTE=dost1;2994]

Salat = Namaz demek değildir. Ancak salatın Allah adına yapıldığının ilanıdır namaz. Namazsız da salat asla olmaz.

QUOTE]


selamlar. bundan benim anladığım : salat, mutlaka fiziksel namaz olarak açığa çıkan , bununla birlikte vahyi yaşama geçirmek şeklinde anlamını genişletilebilen bir kavramdır.

bu şekilde söylenebilir mi?

dost1
21. May 2009, 04:42 PM
Selamun Aleykum! Değerli Mavera Kardeşim!



Salat = Namaz demek değildir. Ancak salatın Allah adına yapıldığının ilanıdır namaz. Namazsız da salat asla olmaz.

QUOTE]


selamlar. bundan benim anladığım : salat, mutlaka fiziksel namaz olarak açığa çıkan , bununla birlikte vahyi yaşama geçirmek şeklinde anlamını genişletilebilen bir kavramdır.

bu şekilde söylenebilir mi?

Her türlü olumsuzluklardan, kötülüklerden kaçarak Allah'ın güvenli, korunaklı yoluna giren kişinin adıdır müslüman.

Müslüman olan peşinen itaat ettiği bütün ilahlarını terketmiştir.
Kulluk/ibadet ]("Ubûdet" Arap dilinde tezellül/aşağılama mânâsına gelir. Ubudiyet, alçalmayı açığa vurma, ibadet/kulluk de bunun daha kuvvetlisi olarak tevazu, alçak gönüllülük ve saygının en son derecesidir.) edilecek olarak da ilah olarak kendisine Allah'ı seçmiştir.

Bu seçimini yapmasına kendisine vesile olan Muhammed'i de(Allah'ın selamı ve tüm desteğimiz üzerine olsun) Allah'ın Resulu ve kulu olarak tanıyıp kabul etmiştir.
Allah'ın Resulu/Nebisi olarak Allah'tan vahiy aldığına inanıp güvendiği Muhammed'in tebliğ ettiğine uyacağına söz vermiştir.
Allah Resulunun/Nebisinin yaptığı gibi; var olan tüm ilahları yok ederek ilahı olarak sadece Allah'ı seçmiştir.
La ilahe/yoktur ilah, illa Allah/ sadece ALLAH diyerek İlahının sadece Allah olduğunu ilan etmiştir.

Bu ilanının gerçek olduğuna da her koşulda şehadet/tanıklık edeceğine and içmiştir.

Allah'ın Resulu Muhammed insanları salat için çağırdığında;

Allahü Ekber/Allah herşeyden daha büyüktür.
Eşhedü enlâ ilahe illallah/Allahtan başka ilah olmadığına tanıklık ederim.
Eşhedü Enne Muhammeden Resulullah/Muhammedin Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık ederim.
Hayye ale-s Salat/Haydin desteğe...
Hayye ale-l Felah/haydin kurtuluşa...
Hayye ale-l Hayril amel/ Haydin en hayırlı olan amele
Allahü Ekber/Allah daha büyüktür...
la ilahe İllallah/Allah'tan başka ilah yoktur.

Allah Resulunun mescidine koşmuştur.

Allah'ın Resulu ile Tekbir getirerek ilahı olan Allah'ı yücelterek Allah için kıyam,kunut,rüku, secde,kuud ederek Salatın /desteğin Sadece Allah adına Onun dediği ve öğrettiği şekilde olacağını anlamış olarak Allah adına konuşan Allah'ın Resulu dinleyerek ne buyurduysa onu yapmaya başlamışlardır ve bu bir daha ki salata çağrıya kadar da devam etmiştir.

Allah resulunun sonsuzluk alemine gidişinden sonraki zamanlarda Tekbir getirerek ilahı olan Allah'ı yücelterek Allah için kıyam,kunut,rüku, secde,kuud edilmeye devam edilerek-ki bugünkü icra edilen namaz- salat/destek kısmı ise ne yazık ki toplum hayatından çıkarılmıştır.

Alemlerin Rabbi olan Allah'ım İslam alemine salatın ikamesi gerçekleştirmeyi nasip etsin.Hayatından salatı çıkararak kaybedenler hep hüsrana uğrayacaklardır.

Meryem;59: Fehalefe min ba'dihim halfün edausSalate vettebeuşşehevati fesevfe yelkavne ğayya;
Onlardan sonra, onların ardından bir nesil geldi ki, salatı zayi’ ettiler ve şehvetlere tabi oldular. (Onlar) Ğayy ile karşılaşacaklardır.

Bu gün İlahı Allah olan ve her türlü kötülüklerinden,olumsuzluklardan Allah'ın güvenli bölgesine kaçan bir müslüman olarak, toplum hayatından çıkarılan bu salatı, Allah'a kul olarak, O'nun karşısında tam bir zillet içerisinde - tamamen alçalmış,tevazu içerisinde -yakararak Allah'ı yüceltmeye, Allah için kıyam,kunut,rüku, secde,kuuda devam ederek -ki bugünkü icra edilen namaz- Allah için Allah'ın buyrukları doğrultusunda ikame etmeye çalışıyorum.

Alemlerin Rabbi olan Allah'ımın salat için belirttiği vakte kadar da bunu sürdürüyorum. İki vakit arasında salatı ikame etmek için çalıştığımı Rabbim olan Allah'ıma arz ederek yakarışımı sürdürüp tekrar salatı ikame etmeye çalışıyorum.

Fırsat bulduğum her an yakarışımı/Niyazımı/namazımı tekbirli,kıyamlı,rükulu secdeli kuudlu olarak sürdürüyorum.

Sonuç olarak Allah'a kulluğu kabul eden her insanın ALlah'a yakarışı/niyazı/namazı zorunludur ancak bu hal üzerine salatını sürdürebilir.Salat sadece Allah adına, Allahın buyrukları üzerine bina edilebilir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.