Fikret Hekim
13. June 2010, 05:00 AM
Selamun Aleykum,
Degerli kardeslerim,
Sefaat ile ilgili kaleme aldigim calismami sizlerle paylasmak istiyorum. Bu calismamda muslumanlarda geleneksel islam anlayisiyla olusmus carpik, Kur'an'a uymayan sefaat anlayisini ele aldim ve Kur'an isiginda bunlari degerlendirmeye gayret ettim. Siz degerli kardeslerimden gelecek her turlu yapici ve bilimsel elestirileriniz beni menun edecektir. Simdiden ayirdiginiz vakit icin tesekkur ediyor, Rabbimin bizleri dinini kendi kaynagindan ogrenen ve Kur'an muslumani olanlardan etmesini niyaz ederim Selam ve dua ile...
drs. Fikret Hekim
ォ BEN MUSLUMANLARDANIM サ DIYENDEN DAHA GUZEL SOZLU KIM VARDIR ? サ
"Seni Seven, Senin Gibi Olmali Ya Resulallah"
Selam Hakk'a Tabi Olanlara Olsun
Hersey Gonlunuzce Olsun Selam ve Dualarimla
Hazar Fikret Hekimoglu
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Iyiligi sonsuz, Ikrami bol, Allahin Adi ile
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمَنْ يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ.
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ .
“Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) bulanık görürse başına bir şeytan sararız. O onun arka*daşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.” (Zuhruf 43/36-37)
Sozlerimize su ifadelerle baslamak isitiyoruz, Allah bizi sefaate muhtac Sefaat edilenlerden etmesin.!!!
Bu ifademiz ile nedemek istedigimizi, insaAllah ilim asigi siz degerli kardeslerimiz emegimize deger verip konu ile ilgili yazimizi okudugunuzda goreceksiniz ve anlayacaksiniz. Ya Rabbim sen bizlerin ilmini arttir, Dogruyu dogru olarak, egriyi egri olarak gormeyi nasip eyle, Batili Hak, Hakk’i ise batil olarak gorenlerden eyleme (amin)
Sefaat'in sozluk anlami: ,Şefaat sözlükte, yardımcı olmak ve bir şey istemek için birine eşlik etmektir. Daha çok, saygın birinin düşük konumda olana arka çıkması anlamında kullanılır[Ragip el isfahani, Müfredât, شفع. mad.]. Bunun yaninda bircok anlami daha vardiri Sefaat bir kisinin yalniz birakilmamasi, birseyin yaninda bulunmak, yanina almasi, eslik etmek, cift gibi anlamlarada (Fecr 89/3) gelir. Ornegin bir yerde isini halletmek icin birisini referans gostermek, o isin olmasi icin birisinin itibarini hatrini kullanmak, soruldugunda o hatri sayilir kisiden bilgi almak ve hatri sayilan kisiyi hos tutmak icin gonderilenin isini gormek gibi durumlarda da sefaatten sz edilir. Bunun aksi olarakta turkcemizde isini yuksek makama gorduremeyen biri, “bi arkacinamiz yok, bi elimizden tutan yok ki gibi” benzeri ifadeler kullanirlar ki iste bu sefaatin tam ters anlami olarak kullanilir.
Dunyada Sefaat:
Dunyada İnsanlar arasında bu tür ilişkiler olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Her kim iyilik için şefaat ederse (arka çıkarsa) bundan kendine pay vardır. Her kim de kötülük için şefaat ederse (arka çıkarsa) onun da bundan sorumluluğu vardır. Allah her şeyi korur ve kollar.” (Nisa 4/85) Dunyada bu tur bir sefaatte olma ve olunma konusunda herhangi bi sorun yoktur, bir ihtilaf mevzu bahis degildir. Asil mesele iltimas gececek, torbilde bulunabilecek, kurtaricilik anlaminda bir sefaat anlayisini oldukten sonra da beklemektir, bu anlayisa sahip kisiler ahirette de elinden tutacak birilerini arar, onlari beklerler hatta daha dunyada iken ahirette kendilerine sefaat etmeleri icin duada bulunurlar. Iste Kur'an bu anlayisi rededer ve kabul etmez.
Sunuda ozellikle belirtmek isteriz ki, Kur'an yeni bir kavram olarak sefaati gundemine almaz bilakis olan sefaat anlayisini tashih etmek icin gundemine alir.
Geleneksel yaklasimda Sefaat:
Diyanet Vakfi Ilmihali su sekilde durumu ozetler: Âhirette bütün peygamberlerin Allah'ın izniyle şefaat etmeleri haktır ve gerçektir. Şefaat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve Al*lah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua etme*leri demektir.
Kâfir ve münafıklar için şefaatin hiçbir şekilde söz konusu olmadığı o günde, başta Peygamberimiz olmak üzere diğer peygamberler ve Allah'ın has kullan, “O'nun izniyle ve hoşnut olduğu günahkâr müminler hakkında kim şefaat edebilir?...” (el-Bakara 2/255), “...Onlar Allah rızâsına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler...” (el-Enbiyâ 21/28) mealindeki âyetler şefaatin varlığını ortaya koyarlar. Peygamberimiz de “Şefaatim, ümmetim*den büyük günah işleyenler içindir” (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 21; Tirmizî, “Kı*yamet”, 11; İbn Mâce, “Zühd”, 37) buyurmuştur.
Hz. Peygamberin bundan başka bir de genel ve kapsamlı bir şefaati vardır. Mahşerde bütün yaratıklar ıstırap ve heyecan içinde hesaplarının görülmesi için bekleşirlerken, o Allah'a dua ederek hesap ve sorgunun bir an önce yapılmasını ister. Buna “şefâat-i uzmâ” (en büyük şefaat) denilir. Pey*gamberimizin bu şefaati, Kur'an'da “makâm-i mahmûd” (övülen makam) adıyla anılır (el-İsrâ 17/79); şefâat-i uzmâ konusunda bk. Buhârî, “Zekât”, 52).
Müslümanlara düşen görev, şefaate güvenip dinin gereklerini terketmek değil, şefaate lâyık olmak için çalışıp çabalamaktır.(Diyanet Vakfi Ilmihali Sefaat kavrami 1. cilt)
Tam bu baglamda karsi ciktigimiz bir durum vardir ki o da kurtaricilik baglaminda ki sefaat anlayisidir, aynen yukarida ifade ettikleri gibi: Peygamberlerin günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve Al*lah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua etme*leri. Bu konuyu ele almadan once dilerseniz , Buna karsi biz ne diyoruz onu arzetmek isteriz.
Biz diyoruz ki: Kur'an'in Sefaat konusundaki yaklasimi kesinlikle geleneksel islam anlayisinda ki sefaat anlayisiyla ortusmemektedir.
1 Kur'an kurtaricilik anlamindaki sefaati reddeder, yani gunahkar muminlerin daha cehenneme girmeden, gunahinin bagislanmasi icin birilerinin araya girip o kisi hatrina ya da hurmetine cehenneme atilmamasi gibi birseyin kabulu soz konusu degildir.
2 Kur'anin bildirdigi sefaat edecekler cehennemliklere kurtaricilik mahiyetinde bir sefaatte bulunmayacaklar, sadece onlarin cehennemden cikmasina eslik edecek, eslik etma anlaminda sefaatte bulunacaklardir. Sefaat edecek kisiler, gunahkar mu’minlere, cehennemden cikacaklara cennete giderken eslik edeceklerdir.
3 Kur'an’a gore sefaat edilecekler mahserde degil cehennemdedirler, yani mahserde sefaat diye birsey soz konusu degildir, herkes yerini bulduktan sonra, Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme gittikten sonra gerceklesir.
4 Kur'anda sefaat edici, sefaat edecegi kisileri kendi belirleyemez, ancak Allah'in razi olduklari, tabiri caiz ise Cennette oturumuna Allah tarafindan zaten vize cikmis kisilere, yine Allahin razi oldugu, Cennetteki kisiler, yani Cennet sakinleri sefaat edecekler.
5 Kur'an'in kabul ettigi sefaate gore sefaat edilecekler, sadece buyuk gunah sahibi ve tevbe etmeden mumin olarak olmus kisilerdir. Bizim: insaAllah Allah bize sefaat edilenlerden olmayi nasip etmez diye ettigimiz dua bundan dolayidir, sefaat bekleyen degil, sefaat edici konuma gelmek icin dua edilmesi gerektigine inaniyoruz, zira sefaat istemek zimnen Allahim bizi gunahkarlardan yap gibi birsey demektir. Onun icin sefaat edilen degil, sefaat eden bir musluman olmak icin gayret edilmesi gerekir.
Sunuda buarada belirtmeden gecmemek lazim, bizim Kur'an'a gore diye zikrettigimiz sefaat anlayisini, ayni zamanda hadisi seriflerden de cikarmak mumkun, insaAllah yeri geldikce bu konuyada deginecegiz.
Peygamberin Yakinlarina Hitabi:
“Ey Kureys toplulugu! Kendinizi kurtarmaya bakin; Allahi’n yannda size bir faydam olmaz. Ey Abdumenaf ogullari! Al-lah’n yannda size faydam olmaz. (Amcasina,) Ey Abdulmuttaliboglu Abbâs! Allahi’n yannda sana faydam ol-maz. (Halasina,) Ey Safiiyye! Allah’n yannda sana faydam olmaz. (Kizina,) Ey Muhammed kizi Fatima! Benim malimdandiledigini iste. Ama Allah’in yannda sana faydam olmaz.” dedi.(Buhârî, Vesâyâ, 11)
Infitar Suresi:
82/13. Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.
14. Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.
15. Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.
16. Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.
17. Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
18. Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
19. O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.
Mu'min 40/16. O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır
17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
sureyi inceledigimizde goruyoruz ki, o gun bir baskasinin baskasina lehine bir is de bulunmasi soz konusu degildir, bu ayeti okudugumuzda, gelenekcilerden su sozu duyarsiniz, biz zaten sefaatin Allah'a ragmen yapilacagini soylemiyoruz ki, Allah su kisiye sefaat et diyecek o kiside sefaat edecektir derler, peki Allah birisinin sefaat edilmesi icin izin verdi ise, sefaat edecek olan, sefaat edilecek kisinin nesine sefatte bulunacaktir, cunku yukarida da zikrettigimiz uzre, gelenekte sefaat gunahkar kisiyi cehenneme girmesini engellemek icin yapilir, ama ayetlerde de goruyoruz ve gorecegiz sefaat Allah'in razi oldugu kisilere olacak, yani Allah onlari bagislamis olacak oyleyse hangi gunaha sefaatci sefaat edecek, bu bir, (ilgili ayetlerin yine gelenek tarafindan yapilmis tefsirinide dipnota ekleyecegiz. Orada goreceksiniz ki sefaate verdikleri anlamin , konumun ilgili ayetlerle nasil celiskiye dusmustur.) ikincisi, o gun Allah'a hicbirsey gizli kalmayacagina gore ve yine hic kimse en ufak bir haksizliga ugratilmayacagina gore, sefaat edecek kisilerin Allah'in haksizlik yapacagindan korkularimi var ki, gunahlarinin bagislanmasi icin Allaha yakaracaklar, bu kisiler Allah'tan daha mi merhametli olacak ki gunahkarlara yardim etmeye kalkacaklar, ayet o gun tek otorite sahibinin Allah oldugunu ve herkese kendi yaptiginin karsiligi olacagini soylemiyor mu peki durum boyle iken o gun Allah'tan baska kimmis yardimci olacak kisi. Ayrica sefaat edeck olanlar sefaate muhtac gordugu kimselerin durumunu Allah’tan daha mi iyibilmekteler, bu sefaat etmeye izin verilecekler kalplerin ozunun sadece Allah’in bildigini bilmiyorlar mi? haklarinda hicbir malumati olmayan kisilere nasil gelenegin tarif ettigi sefaat uygulanabilir. Oysa ki Allah Bakara suresin 255. Ayetin de “Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.” buyuruyor, yani bu kullarin durumunu sadece Allah biliyor, sefaat edecekler bilmedikleri bir kisinin durumu hakkinda nasil sefatci olabilirler.
Dipnot: infitar, 17-19. Hz. Peygamber'e yöneltilen bu sorular hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir. O gün hiçbir kimse başkası için bir fay*da sağlayamaz, kimse kimseyi koruyamaz; herkes kendisini düşünür ve kendi der*diyle uğraşır. Herhangi bir zararı dokunabilir endişesiyle çoluk çocuğundan ve ya*kın akrabasından dahi kaçar. Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez. O gün iş Allah'a kalmıştır. [12] O dilediği gibi tasarrufta bulunur, kimseye -dünyada verdiği gibi- tasarruf yetkisi vermez. [13]
[12] krş. Mü'min 40/16
[13] Şevkânî, V, 459-460
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/498.
Dipnot: Mu'min: 16-18. "Buluşma günü"nde yani âhirette olup biteceklerin bir Özeti verilmektedir. Buna göre bütün insanlar, -dünyadayken yaptıkları eylemlerin hiçbiri Allah'a gizli kalmaksızın- yeniden hayat sahnesine çıkacaklar; kendisinden başka hiç kimsenin hükümranlık yetki ve imkanının bulunmadığı, sınırsız otorite sahibi, dolayısıyla tek ve mutlak hakim olan Allah'ın âdil ve sür'atli yargılamasının sonunda hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaksızın herkes dünyada yaptıklarının karşılığını bulacak; cenneti hak edenler cennete, cehennemi hak edenler cehenneme gönderilecektir.
[21] Razî, XXVII, 46-47
Oyleyse Kur'an'a gore kimler Cennetlik kimler Cehennemlik: Bu konu acikliga kavustugunda inaniyoruz ki Kur'an da ki sefaat anlayisini daha iyi ortaya koymus olacagiz.
Terazi kurulacak ve kurulmayacak olanlar:
A'raf suresinin 35, ayetinden 53, ayetine kadar olan kismi inceledigimizde goruruz ki orada
2 guruptan bahsedilir birisi Cehennemlik olanlar, bir digeri cennetlik olanlar.
35. ayetten 41, ayete kadar olan kisim Vahyi inkar eden, ve Vahyin sahibi olan Allah'a iftirada bulunan nankor, kafir topluluktur, bunlar direk olarak cehenneme atilirlar “7/40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve/urgan iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.
41. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.” ve bunlar icin terazi kurulmaz. Cunku tartiya deger birseyleri olmadigindan direk olarak ayetin ifade buyurdugu gibi cehennem atesine atilirlar “Kehf18/105. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız/bir terazi kurmayacağımız/hiç değer vermeyeceğiz . ”.
Diger bir gurup ise Salih amel isleyen mu'minler ki (mu'minler de o gun iki gurupdur asagida izah edecegiz) bunlarin ilki icin de bir terazi kurulmaz bunlarda dogrudan cennete gidecek olanlardir.
Ayetlerde o gun kisilerin Cennetlik mi yoksa Cehennemlik mi oldugunuda simalarindan taninacagini belirtir.
7/46 İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selam size!" diye seslenirler.
Simasindan taninabilirligine dair Al-i imran suresinde ki su ayetlere tefsir niteliginde bakilabilir.
3/ 105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.107. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
Ve o gun artik cennet ve cehennemlikler belli olmus aralarina perde cekilmistir. O gun kafirler direk cehenneme gittigi gibi buyuk gunah islememis veya islemiste tevbe etmis ve salih amel isleyerek olmuslerde direk olarak cennete gireceklerdir “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31)
Goruldugu uzere kucuk gunahlarin buyuk gunahlar islenmedigi takdirde Allah tarafindan ortuldugu soyleniyor ki; bu da bu kisilerin gunahlarinin terazi de tartilmaya gerek kalmadan, direk cennetlik oldugunu gosterir, Allah’in bir vadidir. Bu sinifa giren mu'minler, cehennemin hisirtisini bile duymayacaklar. Enbiya 21/101. Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.102. Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar.103. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
Yine Necm suresi 31, ve 32. ayetlerinde Buyuk gunahlardan sakinanlara Husna, yani Cennet vaad edilmistir. Necm 53/30 Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle (husna ile/Cennet ile) karşılığını verir... (husna kavrami icin ilgili ayetlere bakiniz nisa 4/95, yunus10/26, Ra'd 13/29)
68. Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur;
69. Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.
70. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allahı onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
71. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
(Furkan 25/68-71)
Buraya kadar, sunu gormekteyiz ki, kafirler direk olarak cehenneme, buyuk gunah islememis mu'minler ve buyuk gunah islemis, ama tevbe edip salih amel islemis mu'minler ise direk olarak cennete gitmekteler.
Peki Terazi kimler icin kuruluyor:
Peki Rabbimizin ahiretteki terazisi kimeler icin. Ayetlerde de goruldugu uzre bu iki gurubun disinda bir de amelleri tartilacak kimseler vardir ki bunlar inanmis, ama buyuk gunah islemis tevbe etmeden olmus kimselerdir. O gun tartiya kisinin isledigi buyuk kucuk butun sevaplari ve gunahlari teraziye konur, kimin iyiligi agir basarsa cennete kimin kotulugu agir basarsa cehenneme girer.
A'raf 7/ O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 9. Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.
Kari'a 101/6. İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, 7. Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. 8. Ama kimin de tartıları hafif gelirse, 9. İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.
O gun yine ilahi rahmetin tecellisi 1 iyilige 10 karsilik verilirken 1 kotuluge misli ile karsilik verilir.
En'am 6/160. Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.
Bir de terazisi esit olanlar vardir ki, bu kisiler kendilerinin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduklarini bilmezler, haliyle akibetlerinin ne olacagini bilmediklerinden, bir kaygi ve bir korku yasarlar. O gun Rabbimizin rahmetim gazabimi gecmistir vadi vuku bulur
7/156“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.”
Zumer 39/53 De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Iste bunlar dogrudan cennetliklik olan ve sevaplari gunahlarindan agir gelen mu'minlerle birlikte cennete giderler. Lakin dogrudan cennetlikler icin bir fark vardir ki cehennemin hisirtisini dahi duymazlar. (enbiya 101), ama bu gurup mu'minler icin ayni bir ifadeye rastlayamiyoruz.
Terazide gunhalari agir gelen mu'minler ise dogrudan cehenneme gidecek olan kafirlerle birlikte cehenneme giderler, hesap gorulmus herkes gidecegi yere gitmistir. Oyleyse Kur'an'in kabul ettigi sefaat anlayisini bu ayetlerin baglaminda dusunmek gerekir. O gun herkes yerini bulduktan sonra A'raf'in uzerinde ki Allah'in razi oldugu kimseler Cennet ve Cehennem halkina seslenirler.
Sefaat ile ilgili bazi ayetler: Ta-Ha 20/109 O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
Nebe 78/38 Ruh ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.
Sebe 34/23 Allah katında, O’nun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar. Onlar da “Gerçeği” diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür.
O gun Cennetliklerle, cehennemlikler arsinda perde vardir. Ve A'raftakiler soyle seslenirler:
A'raf 7/46. İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selam size!" diye seslenirler.
Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! Derler.
Bundan doalyidir ki, sefaat meselesi mahserdekileri cehennemden kurtarmak icin degil Cehennemde olan mu'minleri Allah'in razi oldugu kimselerin(yani Cennetliklerin) yanina alinmasindan ibarettir ve Kur’anin izin verecegini soyledigi sefaat Cehennemdekileredir daha girmemis olanlara degil.
Ondan dolayidir ki, sefaat edilenler buyuk gunah isleyipte cehenneme girmis, ama inanmis, ama sirke dusmemis olanlaradir. Onun icin Allah Rasulu “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” (Tirmizî, Kıyâmet 12, hadis no: 2437; Ebû Dâvud, Sünnet 23, hadis no: 4739; İbn Mâce, Zühd 37, hadis no: 4310, Kütüb-i Sitte Terc. 14/404) buyuruyor. Bizim bu kadar sayip doktugumuz meseleyi Allah Rasulu bir cumle ile izah ediyor, acikliga kavusturuyor.
Hadisi rivayet eden Câbir r.a şöyle der: "Kebâir (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var ki!" ((Cunku buyuk gunah islememis kisi zaten dogrudan cennete alinanlardan olacagindan, onun icin Cabir r.a bu sozu soyleme geregi duymustur.)).
Biz de bunun icin diyoruz ki Allah bize sefaat edilmeyi nasip etmesin, sefaat edilenlerden olmayalim, cunku bunu isteyen insan ayni zamanda buyuk gunah isleyerek cehenneme girmeyi de dilemis oluyor.
"Ben, ümmetimin (günahkârlarının) yarısının cennete girmesi ile şefaat (etmem) arasında muhayyer bırakıldım. Ben şefaati tercih ettim. Çünkü şefaat, daha kapsamlı ve ümmetimin (toptan kurtuluşuna) daha yeterlidir. Şefaati siz müttakîlere has mı biliyorsunuz? Hayır! O muttakîler için değil, günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman)lar içindir." İbn-i Mâce, Zühd Kitabı, Şefaat Babı, hadis no: 4301
Baska bir hadiste ise peygamber a.s sefaatinin sirke dusmeden olmus mu'minler icin oldugunu soyluyor ki o da yine Kur'anin ifade ettigi bir hukmun geregidir, dilerseniz ilkonce hadisi sonra ayeti kerimeyi zikredelim.
"Her peygamberin müstecab (Allah’ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım . Ona inşâallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır.” (Buhârî, Deavât 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334 (198); Muvatta, Kur’an 26; (1, 212); Tirmizî, Deavât 141 (3597); Dârimî, Siyer 28, Rikak 85; Kütüb-i Sitte Terc. 14/402-403)
Nisa 4/48 ve 116, Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.
Sefaat konusundaki hadislerde de gormekteyiz ki, gelenekcilerin ifade ettigi bir sefaat sekli bulunmamaktadir..
Konuyla ilgili bir cok hadisi serif var, bunlarin bir kisminida asagida zikredecegiz. Konuyu bu sekilde ortaya koyduktan sonra Kur'an da ki sefaatin gectigi ayetleri birlikte inceyelim sonra hadislerde sefaat nasil anlatiliyor hadisleri birlikte tahlil edelim ve o konudaki tenkidlerimizi sizinle paylasalim.
Kur'anda Sefaat: Onceden de belirttigimiz gibi, Kur'an sefaati degil, ahirette ki Sefaatin dunyada ki sefaat gibi kurtaricilik, aracilik ve torpilcilik gibi anlasilmasini rededer ve onu tashih eder.
“Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine hiçbir zarar ve fayda veremeyecek şeylere tapıyorlar ve ‘bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’ diyorlar. De ki: ‘Siz Allah’a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların şirk/ortak koştukları her şeyden uzak ve yücedir.” (10/Yûnus, 18).
Bu ayete gore Allah’a ragmen, O’nun izin vermediği şefaatçiler olduğunu söylemek, Allah’a iftira etmektir. Bu ayetleri okuyan muslumanlar maalesef ayetin musriklerle ilgili oldugunu soyleyip, okuyup gecerler, ama Allah bu ornegin musriklerle ilgili kismini nicin bize anlatiyor, acaba?
Kur'anin anlattigi dini degil de gelenegin, kulturun olusturdugu dini benimseyenler, kurtuluslarinin iman ile ve imani destekleyen salih amelle olduguna degilde, kendilerince birilerine yukletikleri kutsal kisilerden ve bu kislerin Allah yanindaki ozel konumunun, mevkisinin hatrina, onun hurmetine kurtulacaklarini, o zatin sozunun Allah yaninda degerli oldugu ve o zatin sozunun geri cevrilmeyecegini soylerler, iddia ederler ki bu tur sapik bir inanisi zaten tarikatcilarda bariz olarak gormeyeniniz yoktur.
Bu acikca haddini billmemezlik degildir de nedir. Sorsaniz bu kisinin cennete gideceginden emin mi deseniz, hayir der, ama sanki 100’de 100 cennetlik bir insanmis gibi davranir ne yaman bi celiskidir bu, ya da kisinin imani kalbinde olur, bu kisinin gercekten musluman olduguna 100’de 100 emin misin deseniz ona de hayir derler. Hepimizce ma’lumdur ki seyh kisvesi altinda cikipta saf musluman halki kandiran nice insanlar cikmistir. Iste bu tur insanlar icin artik seyhlerini razi etmek Allahtan once on planda gelir cunku bu insanlara seyhlerini memnun etmeden Allahi memnun edemezsiniz inanisini zerk etmislerdir.
Kur'an, “Allah, onların şirk/ortak koştukları her şeyden uzak ve yücedir.” buyuruyor.
“İleride gelecek bir günden korkun ki, o günde hiçbir kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz. Hiç kimseden şefaat kabul olunmaz ve fidye (bedel) de alınmaz. Onlara asla yardım yapılmaz.” (2/Bakara, 48)
“Ve öyle bir günden sakının ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez, onlara hiçbir yardım da edilmez.” (2/Bakara, 123).
“Sizin O’ndan (Allah’tan) başka ne bir şefaatçiniz, ne de bir velîniz vardır. Hâlâ düşünüp öğüt almıyor musunuz?” (32/Secde, 4).
Goruldugu gibi o gun hakimiyetin yalnizca Allah'ta oldugunu, hic kimsenin baska birinin lehine kurataricilik gibi bir konuma gelemeyecegini ve kurtaricilik manasinda ki sefaatin secde suresi 4'te oldugu gibi, sadece hakimi mutlak Allahin oldugunu, yani eger birseyden kurtulmak isteniyorsa onu sadece Allahin yapabilecegi vurgusunu defaatle soyler..
“O gün öyle dehşetli bir gündür ki, kimse konuşmaya cesaret edemez; Ancak o gün ruh ve melekler, sıra sıra dizilirler. Rahman’ın izin verdiğinden başkası konuşamaz. (Rahman’ın izin verdiği) konuşan da doğruyu söyler.” (78/Nebe’, 38)
“O’nun izni olmadan kimse konuşamaz.” (11/Hûd, 105)
“Onlar Allah’tan önce söz söyleyemezler.” (21/Enbiyâ, 27)
“şefaatin tamamı Allah’ındır.” (39/Zümer, 44).“Allah’ın huzurunda, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Öyle ki, onların kalplerinden korkuları giderilince denilir ki, ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ Onlar da: ‘Hakkı buyurdu, O çok yücedir, çok büyüktür’ derler.” (34/Sebe’, 23)
Ayrica ayet Sefaat yetkisinin sadece Allah'ta oldugunu, sefaat etme konumuna getirilenlerinde Allaha ragmen bir sefaat degil, Allahin musade ettigi kisilere sefaatte bulunabilecegini bize bildiriyor. Kur’an ışığında bu meseleler aydınlatilmadikca nice kendini musluman sayan kisiler, falancadan filancadan medet ummaktalar, hatta soz de peygamberi ovgu olsun diye yazilan, soylenen ilahilerde sirk koskmaktadirlar “ Derler ki: Mahserde nebiler bile senden medet ister” bu ifade nedemektir Allah askina, yani peygamberler mahserde korkularindan Rasulullahtan imdat dileyecekler oyle mi? Yine baska bir ilahi de“Gel sefaat eyle kemter kuluna
Adi guzel endi guzel Muhammed” gibi benzeri bircok ilahileri hatta daha asirisini da bulmaniz mumkun. Insanlarimizda bunlari, maalesef gozyaslariyla dinler ve okurlar. Bu konunun neden bu duruma geldigini, sefaat ile ilgili hadisleri zikrederken farkedeceksiniz. Ozet olarak soylemek gerekirse o gun Kime şefaat izni verilip verilmeyecegi meselesi tamamen Allah’a ait bir olaydir. Bizler kul olarak onu kisitlama veya genisletme gibi bir hakka sahip degiliz. Ve sefaat isteme mercii bizatihi Allah’in kendisidir velev ki istediginiz sefaat Allah Rasulunun sefaati olsun.
“Göklerde nice melek var ki, onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında bir işe yaramaz.” (53/Necm, 26).
ise yaramayan bir sefaat? Melekte olsaniz demek ki sefaati oyle istediginize yapamiyorsunuz, olmuyor, fayda vermiyor, melekte olsaniz Allahim sunada sefaat edeyim diyemiyorsunuz, sadece Allah'in gosterdigi kisiye baskasina degil. Ya Rabbi sunada sefaat edeyim, bu kiside muskil durumda bunuda cehennemden kurtarayim deme gibi bir luksu kimsenin yok.
Diger bir ayette ise, “Onlar şefaat etmeğe mâlik değillerdir. Ancak bilerek Hakka şehâdet edenler müstesnâdır.” (43/Zuhruf, 86) denilmektedir.
Yine yanina almak manasinda ki bir sefaatte bulunacak olan sefaatciler de bizim tarafimizdan degil Allah tarafindan belirleniyor ki onlarda hakka sahit olanlar, Gercege inananladir.
“O gün, Rahman olan Allah’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (20/Tâhâ, 109).
Oncelikle, ama oncelikle alti cizilmesi gereken mesele sudur: Sefaat edecekler o kimselere sefaatte bulunacaklardir ki, onlar sadece Allahin hosnut oldugu kimselerdir. Yani bu sefaat ediciler, gunahi olan birinin cehenneme girmeden, mahserde, gunahlarinin bagislanmasini dilemek cennete ki konumlarini yukseltmek icin yalvarip yakarmak gibi bir durumlari soz konusu degildir. Sadece gunahi Allah tarafindan bagislanmis kimselerin (affa mazhar olmus ve cennetliklere dahil edilmesi kararlastirilmis kisilere) sefaat edecekler (ki bu kiside Allahin razi oldugu, yani cennetliklerden biri) ya da cennete gireceklerin yanina goturulecegini mujdeleyen bir haberci konumunda olan biridir.
Peygamberin Sefaati, Sefaat edecekler ve sefaat edilecekler:
Peygamberimiz, kızına yaptigi su konusmayi akildan cikarmamak gerekir: "Ya Fatıma! Nefsini ateşten kurtar. Çünkü ben, senin için Allah'tan bir şeyi savamam." (Buhâri, Müslim, Tirmizi)
Peygamber bile kizina boyle derken bize ne oluyorda kraldan cok kralci geciniyoruz. Peygamber evladi olsaniz bile torpil veya bir iltimas soz konusu degil. Şefaat etmeye layik gorulenler Peygamberler, şehitler vs. ancak Allah’ın razi olduklarina, magfirette bulunduklarina, Allah'in izniyle şefaat edecekler.
“Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’an’la inzâr et/uyar. Onlar için Allah’tan başka ne bir velî (dost), ne de şefaatçi vardır. Umulur ki, Allah’tan korkup sakınırlar.” (6/En’am, 51).
“(Onlar) Allah’tan önce söz söyleyemezler; ancak O’nun emri üzerine iş yaparlar. Alah onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah’ın hoşnut olduğundan başkasına şefaat edemezler. Onun korkusundan titrerler.” (21/Enbiyâ, 27-28).
Ayetler Allah'tan once hic kimsenin soz hakki olmadigini gostermektedir, sefaatciler hangi arada muminlerin gunahlarinin affi icin firsat bulup dua edecekler yalvaracaklar, ki zaten ayetin devami bir supheye mahal vermeyecek sekilde bitiriliyor “Onlar Allah’ın hoşnut olduğundan başkasına şefaat edemezler.”
Sefaat edemeyecekler ve edilmeyecek kisiler: Bu insanları Kur’an bize şöyle tanıtıyor:
O gun Kafirler ne sefaat edebilirler, ne de sefaat gorurler.
“Ey iman edenler, alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden evvel, sizi rızıklandırdıklarımızdan infak edin. Kâfirler, onlar kendilerine yazık edenlerdir.” (2/Bakara, 254)
“(Ey Muhammed! )Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile inzâr et/uyar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçisi olur.” (40/Mü’min, 18)
“Orada putlarıyla çekişerek, 'vallahi biz apaçık sapıklık içerisinde idik, çünkü biz sizi âlemlerin rabbine eşit tutmuştuk, bizi saptıranlar ancak suçlulardır. Şimdi bizim için ne bir şefaatçi var, ne de yakın bir dost. Keşke geriye dönüşümüz olsaydı da, iman edenlerden olsaydık' derler.” (26/Şuarâ, 97-102).
“Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.” (74/Müddessir, 48) (Bu ayet Tur suresi 21. ayet ile beraber degerlendirilmeli)
“O’nu bırakıp da ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.” (36/Yâsin, 23)
“Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah’tır. O’ndan başka bir velî ve şefaatçiniz yoktur. Düşünüp öğüt almaz mısınız?” (32/Secde, 4).
Sefaat Hadisinin tahlili:
(5093)- Yezid İbnu Süheyb el-Fakir anlatıyor: "Haricîlerin görüşlerinden biri içime işlemişti, haccetmek, sonra da (propaganda yapmak üzere) insanların karşısına çıkmak arzusuyla, kalabalık bir grup içerisinde yola çıktık. Medine'ye uğradık. Orada Cabir İbnu Abdillah (radıyallahu anh), insanlara hadis rivayet ediyordu. Bir ara cehennemlikleri zikretti. Ben: "Ey Resulullah'ın arkadaşı! Sen ne konuşuyorsun? Halbuki Allah Teala hazretleri: "(Ey Rabbim!) Ateşe kimi atarsan mutlaka onu rezilrüsvay edersin" (Al-i imran 192); "Ateşten her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler" (Secde 20) buyurmaktadır" dedim. Hz. Cabir:
"Sen Kur'an'ı okuyor musun?" dedi. Ben de:
"Evet!" dedim.
"Öyleyse onun evvelini oku! Çünkü o, küffar hakkındadır!" dedi ve sonra ilave etti:
"Sen, Allah'ın Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i dirilteceği makam-ı mahmudu işittin mi?"
"Evet!" dedim. Dedi ki:
"O, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e mahsus mahmud makamdır. Allah Teala hazretleri o makamın hatırına, cehennemden çıkaracaklarını çıkarır!"
(Hz. Cabir) sonra, sırat köprüsünün konuluşunu ve üzerinden insanların geçişini tavsif etti. Biz:
"Bu ihtiyarın, Aleyhissalâtu vesselâm hakkında yalan söyleyeceğini mi zannedersiniz?" dedik ve Haricîlikten rücû ettik. Hayır! Vallahi bizden bir kişiden başka, Haricîlikte kalan olmadı." [Müslim, İman 320, (191).]
Bu hadiste dikkatlerinizi cekmek istedigimiz nokta surasidir, dikkat ederseniz, Rasulullahin sefaati mahserdekiler icin degil, cehennemdekiler oldugunu gostermektedir. Oysa ki geleneksel islam anlayisinda ki sefaat mahserde gerceklesir ki bu hadis bize olayin cehennemdekileri cikartmak icin yapilan bir sefaatin oldugunu gosteriyor, mahserdekiler icin degil… Buda bizim yukarida delilleriyle sundugumuz uzre sefaatin sadece cehennemdeki gunahkarlar icin oldugu gorusumuzu teyyid eder. Alttarafta sunulan hadislerde buna ornek teskil eder..
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de yaşarlar. Lakin günahları -yahut hataları denmiştir- sebebiyle ateşe duçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra:
"Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler." [Müslim, İman 306, (185).]
(5154)- İmran İbnu Husayn (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in şefaati ile, birkısım insanlar cehennemden çıkacak, cennete girecektir. Bunlara cehennemlikler denecektir." [Buhârî, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizî, Cehennem 10, (2603).]
Asagi tarafta zikredecegimiz hadis, gorusumuzu desteklemekle birlikte, maalesef bircok katmalara sonrada ilavelere maruz kalmistir, onun icin ciddi bir tenkide muhtactir, insaAllah ayetler isiginda bunu birlikte yapmaya calisalim.
(5092)- Yine Sahiheyn ve Tirmizî'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: "Biz bir davette Resulullah ile beraberdik. Ona sofrada hayvanın ön budu(ndan bir parça) ikram edildi. Bud hoşuna giderdi. Ondan bir parça ısırdı ve:
"Ben kıyamet günü ademoğlunun efendisiyim! Acaba bunun neden olduğunu biliyor musunuz? (Açıklayayım): "Allah o gün, öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükle toplar. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve takat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar:
"İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?" demeye başlarlar.
((olay kiyamet gununden bahsediyor ve gunesin insanlara yaklastirilacagi ve sefaat arayacagi soyleniyor, oysa ayete bakin, ayet bize nediyor:
Kiyamet 9.Güneşle ay biraraya getirildiği zaman! Tekvir 1. Güneş katlanıp dürüldüğünde, goruldugu gibi o gun gunes butun fonksiyonunu kaybedecek onuda gecin butun sema altust olacak, Tur 52/9. O gün gök sallanıp sarsılacak, Rahman 55/ 37 Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?), Hakka 69/16 Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. Insikkak 84/1 Gök yarıldığı zaman. Gibi ayetleri cogaltmamiz mumkun.)
“Kiyamet suresi 75/10. O gün insanoğlu, "Kaçacak yer nerede?" der. 11. Hayır, bir sığınak yok.” ) Ta-Ha 20/108 O gün insanlar, davetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.))
Birbirlerine:
"Babanız Adem var!" derler ve ona gelerek: "Ey Adem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. [Bütün isimleri sana öğretti]. Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. [Allah katında itibarın, makamın var.] Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?" derler. Adem aleyhisselam da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen şefaate benim yüzüm yok, çünkü, cennette iken, Allah) beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben, bu yasağa asi oldum. [Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter]. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin.
((Burada da goruldugu gibi yine maalesef Kur’ana muhalif sozler peygamberin sozu diye hadislere ilave edilmis, sozde Adem peygamber bile o gun nefsim nefsim diyecek kendisini kurtarmaya bakacakmis ve bir de hasa Allah’a yuzum yok gibi bir ifadede bulunacakmis, bakalim ayetler Adem peygamber ve o gunu yasayacak olan salih insanlarin tavirlari hakkinda ne soyluyor.
Bakara 2/37 Derken, Âdem Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. Tevbesi kabul edilmis bir insan hic gunah islememistir Kur’an’a gore hatta, gunahlari sevaplarla degistirilir. Bu boyle iken hala Adem a.s’in yuzum yok ki bir ifade kullanmasi izah edilemez, bu anlayis hasa Allahi kisisellestirmeye dahi goturur.
En’am 6/48 Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
A’raf 7/35 Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir.
Yunus 10/62 Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
Gibi ayetleri cogaltmamiz mumkun. Durum bu sekilde bize Allah tarafindan aktarilirken, tovbesi kabul gormus, salih bir kul, veli bir insan olan Adem peygamber neden korkacak, Allah onlara o gun kokunun ve uzuntunun olmayacagini soyluyor.
Nuh aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Nuh aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey Nuh! sen yeryüzü ahalisine gönderilen resullerin ilkisin. Allah seni çok şükreden bir kul (abden şekûrâ) diye isimlendirdi. İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?" diyecekler. Nuh aleyhisselam da şöyle diyecek:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine (beddua olarak) yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. İbrahim aleyhisselam'a gidin!" diyecek.
Adem peygamber icin soylediklerimiz Nuh peygamber icinde aynen gecerlidir. Ey Nuh’la beraber taşıdığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu o, çok şükreden bir kuldu.” (İsra 17/3) buyuracak, seref verecek, deger verecek, diger taraftan da hasa Allah kisisellestirilip, bir dedigi bir dedigini tutmayan, ne yapacagi belli olmayan, kestirilemeyen biri gibi lanse edilecek!!! Bunu hangi akilla izah edebilirsiniz, hangi akilla bir peygambere bu tur ifadeler yakistirilabilir, anlamak mumkun degil.
İnsanlar İbrahim aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey İbrahim! Sen Allah'ın peygamberi ve arz ahalisi içinde yegâne Halilisin. Bize Rabbin nezdinde şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler. İbrahim aleyhisselam onlara:
"Rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. (Şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum. Çünkü ben) üç kere yalan söyledim!" deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:
"Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa aleyhisselam'a gidin!"
Hele burada Allahin kendisine dosdogru bir insan dedigi, dostum dedigi ibrahim peygambere, Hz. Muhammed a.s agzindan iftira ettiriliyor. Ne demek bir peygamberi yalancilikla suclamak hem de bir baska peygamberin agziyla.
Al-i Imran 3/33 Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmran ailesini seçip alemlere üstün kıldı. 3-67 İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi. Hud 11/75 İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.
Ayetlerde de goruldugu gibi Allah aziz kildigi kullarimdan diyecek, dosdogru kendini Allah’a vermis bir kisi diyecek, ama diger taraftanda yalanci olacak, boyle birseyi Ibrahim peygambere yakistiramayiz. (hangi konularda sozum ona yalan soylemis, onuda asagi tarafa ekleyecegiz)
“Kullarımız İbrahim, İshak ve Yakup’tan söz et. Güçlü ve gönülgözü açık olanlardan.
Yalnız o yurdu düşünmelerine karşılık biz onları arındırmışızdır.
Onlar katımızda gerçekten seçkin ve iyi kimselerdendirler... Korunanlar için gerçekten güzel bir gelecek vardır. Kapıları onlar için açılmış Adn cennetleri... Hesap günü için, size söz verilen budur.İşte bu bizim rızkımızdır. Onun tükenmesi diye bir şey yoktur.” (Sad 38/45-54)
İnsanlar, Hz. Musa aleyhisselam'a gelecekler ve:
"Ey Musa! Sen Allah'ın peygamberisin. Allah seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize Allah nezdinde şefaatte bulun! İçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Hz. Musa da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü) ben, öldürülmesi ile emrolunmadığım bir cana kıydım. [...Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir.] Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin!
Kasas 28/16 Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ahzab 33/69 Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ, Allah katında itibarlı bir kimse idi.
Saffat 37/120 Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun.
Allah kitabinda Musa peygamberi bagisladigini ve esenlik icinde olanlardan oldugunu soylerken biz onun tam tersini soyleyecegiz olacak is degil!!!
Hz. İsa aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Hz. İsa'ya gelecekler ve:
"Ey İsa, sen Allah'ın peygamberisin ve Meryem'e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlara konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler! Hz. İsa aleyhisselam da:
"Bugün Rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!" diyecek. -Hz. İsa şahsıyla ilgili bir günah zikretmeksizin- ( Bir başka rivayette): ["Beni, Allah'tan ayrı bir ilah edindiler. Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter."] Nefsim! Nefsim Nefsim! Benden başkasına gidin! Muhammed aleyhissalatı vesselam'a gidin!" diyecek.
Yine burada da goruldugu uzre kendisinin elinde olmadigi hatta bilgisi dahilinde olmadigi isa peygamberin ilah olarak gorulme hadisesinden kendisini sorumlu tutacak ve bu konudan oturu korkacak. Bu bir peygmbere nasil yakistirilabilir, Seriatten habersiz, sunnetullahtan habersiz bir insanmis konumuna nasil sokulabilir.
Isra 17/15 Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz.
Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz.
Maide 5/116 Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.
En’am 6/85 Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi.
İnsanlar Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelecekler, bir diğer rivayette: "Bana gelirler!" denmiştir- ve:
"Ey Muhammed! Sen Allah'ın peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş, gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize Rabbin nezdinde şefaatte bulun. Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Bunun üzerine ben Arş'ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken Allah, benden önce hiç kimseye açmadığı medh u senaları benim için açacak [Ben onlarla Rabbime medh u senalarda bulunacağım]. Sonra:
"Ey Muhammed başını kaldır ve iste! (İstediğin) sana verilecek! Şefaat talep et! Şefaatin yerine getirilecek!" denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: "Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim!" diyeceğim. Bunun üzerine:
"Ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al! Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!" denilecek."
Resulullah sonra şöyle buyurdular:
"Nefsim kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun. Cennet kapısının kanatlarından iki kanadının arasındaki mesafe Mekke ile Hacer arasındaki veya Mekke ile Busra arasındaki mesafe kadardır." [Buhârî, Enbiya 3, 8, Tefsir, Benî İsrail 5; Müslim, İman 327, (194); Tirmizî, Kıyamet 11, (2436).]
Yine bu rivayette garip olan bir durum, bir baska hadiste diger peygamberlerinde sefaatte bulunacagi bildirilmisken burada boyle bir durumun sozkonusu olmamasidir “Âhirette peygamberlerin hepsine mü'minlere şefaat etme hakkı tanınanacaktır. (Buhârî, Rikak 45, Tevhid 33; Müslim, İman 81; Ebû Dâvud, Cihad 26; Ahmed bin Hanbel, Müsned III/ 94, 325, V/43; Tirmizî, II/66).”
Bir digeri sefaatin Allah’tan degil de peygamberlerden istenmesidir. Allah sefaatin tamamamen kendisinde oldugunu soylemesine ragmen ve sefaat edecekleride edilecekleride kendisi belirleleyecegini belirtmis olmasina ragmen bu sekilde bir rivayet yapilmasi gercekten dusundurucu. Herzaman dedigimiz gibi bu hadis rivayetinde de maalesef rivayet edilen metin kur’an’a ne derece uyup uymamakta ona bakilacagina sened zincirine bakilarak yapilmistir. Bu konuda ki en meshur hadislerden biri oldugu icin bu hadisi zikrettik, ikinci olarakta asagida zikredecegizm hadislerde yine bizim Kur’an isiginda delillendirdigimiz sefaat anlayisini destekler mahiyette oldugu icin buraya aldik, dikkat edilirse burada da sefaat cehennemdekilere.
Soz de ibrahim peygamberin yalan soyledigi 3 yer: ((Hz. İbrahim aleyhisselam'ın kıssasıyla ilgili bir rivayette şu ziyade var: [Hz. İbrahim, (insanlar, şefaat etmesi için kendine geldikleri zaman, Allah'a şefaat talebinde bulunmasına mani olan üç günahı olarak yıldızlar hakkında sarfettiği "İşte bu Rabbim" (En'am 76) sözünü, atalarının putları hakkında sarfettiği "Belki de bu (putları kırma) işini onların en büyüğü yapmıştır" (Enbiya 63) sözünü ve bir de: "Ben gerçekten hastayım" (Saffat 89) sözünü zikretti.")).
(4520)- Ebû Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ümmetimden (alim, şehid, salih) bazıları var; bir(çok kabilelere şamil bir) cemaate şefaat eder, bazıları var bir kabileye şefaat eder; bazıları var bir bölüğe şefaat eder; bazıları da tek bir ferde şefaat eder ve cennete girmelerini sağlar." [Tirmizî, Kıyâmet 11, (2442).]
(4558)- Ebû Sa'id (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebû Talib Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında zikredilmişti.
"Cennette insanların ilk önce şefaatte bulunanı benim." (Müslim, İman 85) buyurmuştur.
Hadis peygamberin sefaat yerini mahser degil, Cennet oldugunu da ayrica gostermektedir.
“Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” (Tirmizî, Kıyâmet 12, hadis no: 2437; Ebû Dâvud, Sünnet 23, hadis no: 4739; İbn Mâce, Zühd 37, hadis no: 4310, Kütüb-i Sitte Terc. 14/404)
Peygamberin sefaatini isteyenler, maalesef buyuk gunah islemeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili teferruati zaten yukarida yeri geldiginde izah edilmistir.
Ebû Sâ'îd el-Hudrî anlatıyor: Resûlullah bir gün .hutbe irad edip *Kim Rabbine suçlu olarak gelirse onun için cehennem vardır, orada ne ölür ne de ya*şar» (Tâhâ, 74), ayetine gelince buyurdu ki: «Cehen*nemde temelli kalacak olanlar vardır, ne ölürler ne de yaşarlar. • Ama orada devamlı kalmayacak olanlara gelince, ateş onlara bir miktar dokunur, sonra şefaat*çiler şefaat ederler. Müteakiben onlar bölük bölük alınıp «hayat» veya «haya» nehri denilen bir ırmağa atı*lıp oradan sel uğrağında kalan otlar gibi sür'atle bi*terler"[385]. Buna başka misal de vardır[386].
[385] îbn Kesir, IV. 527 (tbn Ebi Hâtim'den, ayrıca ayet zikri geçmeksizin Ahmed b. Hanbel ve Müslim'den).
[386] Bu neviden bir başka ayet tefsiri, ez-Zu3ıruf 77 hakkında: îbn Kesir, VI. 240 (el-Buhâri'den).
Sonuc:
Bu son olarak zikredilen hadiste de bizim izah etmeye calistigimiz, Kur’anin sefaat anlayisi acikca ozetlemektedir.
Kur’anda ki sefaat anlayisi birilerini kurtarmak degil, cennetteki birinin, cehennedeki birinin Allah’in bagislamasii neticesinde, Cennete sevkedilirken, bir cennetlik tarafindan yanina almasindan, onunla birlikte cennete goturulmesinden ibarettir.
Kur’an’a gore dogrudan cennete gidecek insanlar oldugu gibi, amellerinin sevap yonu agir basmasiyla cennete gidecekler de vardir. Ayriyeten amellerinin sevabi ile gunahi esit olanlar da Allahin rahmetinin genis olmasi sebebiyle cennete gideceklerdir. Bundan oturu bu kisilere sefaat namina hicbirsey zaten gerekmeyecektir.
Cehenenem girecek olanlar ki onlar Kafirler ve buyuk gunah islemis ve tovbe etmeden olmus insanlar olacaktir. Bunlar icinden ise Kafirler surekli olarak cehennemde,(yukaridaki hadiste de buyruldugu gibi) buyuk gunah islemisler de Allah’in bagislamasi ve onlari affetmesi nedeniyle de, cennete gonderilecekler ve sefaat edilecekler dir ki bu sefaat cennete giderken, eslik etmekten, yoldaslik etmekten ote gitmeyecektir ve sefaat edecek kimseler o kimselerdir ki, cenneten birileridir, bunlar peygamberler ve salih insanlar olabilecegi gibi kisinin cennetteki yakin akrabasi veya bir tanidigi olabilir, rivayetlerde gecen hafizlar, sehitler ve alimler gibi kisilerde olabilirler. Ama bunlar bu kisileri cehennemden kurtarma gibi bir konumda olarak degil, Allah’in hosnut oldugu kimseleri Cennette yanlarina almalari tarzinda olacaktir.
Ve biz diyoruz ki RAbbim bizleri Sefaate muhtac duruma getirmesin, dogrudan cennetliklerden eylesin ve Sefaat goren degil sefaat edeceklerden etsin, duamiz hep bu olsun.
En dogrusunu Allah bilir.
Drs. Fikret Hekim
Degerli kardeslerim,
Sefaat ile ilgili kaleme aldigim calismami sizlerle paylasmak istiyorum. Bu calismamda muslumanlarda geleneksel islam anlayisiyla olusmus carpik, Kur'an'a uymayan sefaat anlayisini ele aldim ve Kur'an isiginda bunlari degerlendirmeye gayret ettim. Siz degerli kardeslerimden gelecek her turlu yapici ve bilimsel elestirileriniz beni menun edecektir. Simdiden ayirdiginiz vakit icin tesekkur ediyor, Rabbimin bizleri dinini kendi kaynagindan ogrenen ve Kur'an muslumani olanlardan etmesini niyaz ederim Selam ve dua ile...
drs. Fikret Hekim
ォ BEN MUSLUMANLARDANIM サ DIYENDEN DAHA GUZEL SOZLU KIM VARDIR ? サ
"Seni Seven, Senin Gibi Olmali Ya Resulallah"
Selam Hakk'a Tabi Olanlara Olsun
Hersey Gonlunuzce Olsun Selam ve Dualarimla
Hazar Fikret Hekimoglu
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Iyiligi sonsuz, Ikrami bol, Allahin Adi ile
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمَنْ يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ.
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ .
“Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) bulanık görürse başına bir şeytan sararız. O onun arka*daşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.” (Zuhruf 43/36-37)
Sozlerimize su ifadelerle baslamak isitiyoruz, Allah bizi sefaate muhtac Sefaat edilenlerden etmesin.!!!
Bu ifademiz ile nedemek istedigimizi, insaAllah ilim asigi siz degerli kardeslerimiz emegimize deger verip konu ile ilgili yazimizi okudugunuzda goreceksiniz ve anlayacaksiniz. Ya Rabbim sen bizlerin ilmini arttir, Dogruyu dogru olarak, egriyi egri olarak gormeyi nasip eyle, Batili Hak, Hakk’i ise batil olarak gorenlerden eyleme (amin)
Sefaat'in sozluk anlami: ,Şefaat sözlükte, yardımcı olmak ve bir şey istemek için birine eşlik etmektir. Daha çok, saygın birinin düşük konumda olana arka çıkması anlamında kullanılır[Ragip el isfahani, Müfredât, شفع. mad.]. Bunun yaninda bircok anlami daha vardiri Sefaat bir kisinin yalniz birakilmamasi, birseyin yaninda bulunmak, yanina almasi, eslik etmek, cift gibi anlamlarada (Fecr 89/3) gelir. Ornegin bir yerde isini halletmek icin birisini referans gostermek, o isin olmasi icin birisinin itibarini hatrini kullanmak, soruldugunda o hatri sayilir kisiden bilgi almak ve hatri sayilan kisiyi hos tutmak icin gonderilenin isini gormek gibi durumlarda da sefaatten sz edilir. Bunun aksi olarakta turkcemizde isini yuksek makama gorduremeyen biri, “bi arkacinamiz yok, bi elimizden tutan yok ki gibi” benzeri ifadeler kullanirlar ki iste bu sefaatin tam ters anlami olarak kullanilir.
Dunyada Sefaat:
Dunyada İnsanlar arasında bu tür ilişkiler olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Her kim iyilik için şefaat ederse (arka çıkarsa) bundan kendine pay vardır. Her kim de kötülük için şefaat ederse (arka çıkarsa) onun da bundan sorumluluğu vardır. Allah her şeyi korur ve kollar.” (Nisa 4/85) Dunyada bu tur bir sefaatte olma ve olunma konusunda herhangi bi sorun yoktur, bir ihtilaf mevzu bahis degildir. Asil mesele iltimas gececek, torbilde bulunabilecek, kurtaricilik anlaminda bir sefaat anlayisini oldukten sonra da beklemektir, bu anlayisa sahip kisiler ahirette de elinden tutacak birilerini arar, onlari beklerler hatta daha dunyada iken ahirette kendilerine sefaat etmeleri icin duada bulunurlar. Iste Kur'an bu anlayisi rededer ve kabul etmez.
Sunuda ozellikle belirtmek isteriz ki, Kur'an yeni bir kavram olarak sefaati gundemine almaz bilakis olan sefaat anlayisini tashih etmek icin gundemine alir.
Geleneksel yaklasimda Sefaat:
Diyanet Vakfi Ilmihali su sekilde durumu ozetler: Âhirette bütün peygamberlerin Allah'ın izniyle şefaat etmeleri haktır ve gerçektir. Şefaat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve Al*lah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua etme*leri demektir.
Kâfir ve münafıklar için şefaatin hiçbir şekilde söz konusu olmadığı o günde, başta Peygamberimiz olmak üzere diğer peygamberler ve Allah'ın has kullan, “O'nun izniyle ve hoşnut olduğu günahkâr müminler hakkında kim şefaat edebilir?...” (el-Bakara 2/255), “...Onlar Allah rızâsına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler...” (el-Enbiyâ 21/28) mealindeki âyetler şefaatin varlığını ortaya koyarlar. Peygamberimiz de “Şefaatim, ümmetim*den büyük günah işleyenler içindir” (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 21; Tirmizî, “Kı*yamet”, 11; İbn Mâce, “Zühd”, 37) buyurmuştur.
Hz. Peygamberin bundan başka bir de genel ve kapsamlı bir şefaati vardır. Mahşerde bütün yaratıklar ıstırap ve heyecan içinde hesaplarının görülmesi için bekleşirlerken, o Allah'a dua ederek hesap ve sorgunun bir an önce yapılmasını ister. Buna “şefâat-i uzmâ” (en büyük şefaat) denilir. Pey*gamberimizin bu şefaati, Kur'an'da “makâm-i mahmûd” (övülen makam) adıyla anılır (el-İsrâ 17/79); şefâat-i uzmâ konusunda bk. Buhârî, “Zekât”, 52).
Müslümanlara düşen görev, şefaate güvenip dinin gereklerini terketmek değil, şefaate lâyık olmak için çalışıp çabalamaktır.(Diyanet Vakfi Ilmihali Sefaat kavrami 1. cilt)
Tam bu baglamda karsi ciktigimiz bir durum vardir ki o da kurtaricilik baglaminda ki sefaat anlayisidir, aynen yukarida ifade ettikleri gibi: Peygamberlerin günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve Al*lah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua etme*leri. Bu konuyu ele almadan once dilerseniz , Buna karsi biz ne diyoruz onu arzetmek isteriz.
Biz diyoruz ki: Kur'an'in Sefaat konusundaki yaklasimi kesinlikle geleneksel islam anlayisinda ki sefaat anlayisiyla ortusmemektedir.
1 Kur'an kurtaricilik anlamindaki sefaati reddeder, yani gunahkar muminlerin daha cehenneme girmeden, gunahinin bagislanmasi icin birilerinin araya girip o kisi hatrina ya da hurmetine cehenneme atilmamasi gibi birseyin kabulu soz konusu degildir.
2 Kur'anin bildirdigi sefaat edecekler cehennemliklere kurtaricilik mahiyetinde bir sefaatte bulunmayacaklar, sadece onlarin cehennemden cikmasina eslik edecek, eslik etma anlaminda sefaatte bulunacaklardir. Sefaat edecek kisiler, gunahkar mu’minlere, cehennemden cikacaklara cennete giderken eslik edeceklerdir.
3 Kur'an’a gore sefaat edilecekler mahserde degil cehennemdedirler, yani mahserde sefaat diye birsey soz konusu degildir, herkes yerini bulduktan sonra, Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme gittikten sonra gerceklesir.
4 Kur'anda sefaat edici, sefaat edecegi kisileri kendi belirleyemez, ancak Allah'in razi olduklari, tabiri caiz ise Cennette oturumuna Allah tarafindan zaten vize cikmis kisilere, yine Allahin razi oldugu, Cennetteki kisiler, yani Cennet sakinleri sefaat edecekler.
5 Kur'an'in kabul ettigi sefaate gore sefaat edilecekler, sadece buyuk gunah sahibi ve tevbe etmeden mumin olarak olmus kisilerdir. Bizim: insaAllah Allah bize sefaat edilenlerden olmayi nasip etmez diye ettigimiz dua bundan dolayidir, sefaat bekleyen degil, sefaat edici konuma gelmek icin dua edilmesi gerektigine inaniyoruz, zira sefaat istemek zimnen Allahim bizi gunahkarlardan yap gibi birsey demektir. Onun icin sefaat edilen degil, sefaat eden bir musluman olmak icin gayret edilmesi gerekir.
Sunuda buarada belirtmeden gecmemek lazim, bizim Kur'an'a gore diye zikrettigimiz sefaat anlayisini, ayni zamanda hadisi seriflerden de cikarmak mumkun, insaAllah yeri geldikce bu konuyada deginecegiz.
Peygamberin Yakinlarina Hitabi:
“Ey Kureys toplulugu! Kendinizi kurtarmaya bakin; Allahi’n yannda size bir faydam olmaz. Ey Abdumenaf ogullari! Al-lah’n yannda size faydam olmaz. (Amcasina,) Ey Abdulmuttaliboglu Abbâs! Allahi’n yannda sana faydam ol-maz. (Halasina,) Ey Safiiyye! Allah’n yannda sana faydam olmaz. (Kizina,) Ey Muhammed kizi Fatima! Benim malimdandiledigini iste. Ama Allah’in yannda sana faydam olmaz.” dedi.(Buhârî, Vesâyâ, 11)
Infitar Suresi:
82/13. Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.
14. Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.
15. Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.
16. Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.
17. Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
18. Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
19. O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.
Mu'min 40/16. O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır
17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
sureyi inceledigimizde goruyoruz ki, o gun bir baskasinin baskasina lehine bir is de bulunmasi soz konusu degildir, bu ayeti okudugumuzda, gelenekcilerden su sozu duyarsiniz, biz zaten sefaatin Allah'a ragmen yapilacagini soylemiyoruz ki, Allah su kisiye sefaat et diyecek o kiside sefaat edecektir derler, peki Allah birisinin sefaat edilmesi icin izin verdi ise, sefaat edecek olan, sefaat edilecek kisinin nesine sefatte bulunacaktir, cunku yukarida da zikrettigimiz uzre, gelenekte sefaat gunahkar kisiyi cehenneme girmesini engellemek icin yapilir, ama ayetlerde de goruyoruz ve gorecegiz sefaat Allah'in razi oldugu kisilere olacak, yani Allah onlari bagislamis olacak oyleyse hangi gunaha sefaatci sefaat edecek, bu bir, (ilgili ayetlerin yine gelenek tarafindan yapilmis tefsirinide dipnota ekleyecegiz. Orada goreceksiniz ki sefaate verdikleri anlamin , konumun ilgili ayetlerle nasil celiskiye dusmustur.) ikincisi, o gun Allah'a hicbirsey gizli kalmayacagina gore ve yine hic kimse en ufak bir haksizliga ugratilmayacagina gore, sefaat edecek kisilerin Allah'in haksizlik yapacagindan korkularimi var ki, gunahlarinin bagislanmasi icin Allaha yakaracaklar, bu kisiler Allah'tan daha mi merhametli olacak ki gunahkarlara yardim etmeye kalkacaklar, ayet o gun tek otorite sahibinin Allah oldugunu ve herkese kendi yaptiginin karsiligi olacagini soylemiyor mu peki durum boyle iken o gun Allah'tan baska kimmis yardimci olacak kisi. Ayrica sefaat edeck olanlar sefaate muhtac gordugu kimselerin durumunu Allah’tan daha mi iyibilmekteler, bu sefaat etmeye izin verilecekler kalplerin ozunun sadece Allah’in bildigini bilmiyorlar mi? haklarinda hicbir malumati olmayan kisilere nasil gelenegin tarif ettigi sefaat uygulanabilir. Oysa ki Allah Bakara suresin 255. Ayetin de “Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.” buyuruyor, yani bu kullarin durumunu sadece Allah biliyor, sefaat edecekler bilmedikleri bir kisinin durumu hakkinda nasil sefatci olabilirler.
Dipnot: infitar, 17-19. Hz. Peygamber'e yöneltilen bu sorular hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir. O gün hiçbir kimse başkası için bir fay*da sağlayamaz, kimse kimseyi koruyamaz; herkes kendisini düşünür ve kendi der*diyle uğraşır. Herhangi bir zararı dokunabilir endişesiyle çoluk çocuğundan ve ya*kın akrabasından dahi kaçar. Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez. O gün iş Allah'a kalmıştır. [12] O dilediği gibi tasarrufta bulunur, kimseye -dünyada verdiği gibi- tasarruf yetkisi vermez. [13]
[12] krş. Mü'min 40/16
[13] Şevkânî, V, 459-460
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/498.
Dipnot: Mu'min: 16-18. "Buluşma günü"nde yani âhirette olup biteceklerin bir Özeti verilmektedir. Buna göre bütün insanlar, -dünyadayken yaptıkları eylemlerin hiçbiri Allah'a gizli kalmaksızın- yeniden hayat sahnesine çıkacaklar; kendisinden başka hiç kimsenin hükümranlık yetki ve imkanının bulunmadığı, sınırsız otorite sahibi, dolayısıyla tek ve mutlak hakim olan Allah'ın âdil ve sür'atli yargılamasının sonunda hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaksızın herkes dünyada yaptıklarının karşılığını bulacak; cenneti hak edenler cennete, cehennemi hak edenler cehenneme gönderilecektir.
[21] Razî, XXVII, 46-47
Oyleyse Kur'an'a gore kimler Cennetlik kimler Cehennemlik: Bu konu acikliga kavustugunda inaniyoruz ki Kur'an da ki sefaat anlayisini daha iyi ortaya koymus olacagiz.
Terazi kurulacak ve kurulmayacak olanlar:
A'raf suresinin 35, ayetinden 53, ayetine kadar olan kismi inceledigimizde goruruz ki orada
2 guruptan bahsedilir birisi Cehennemlik olanlar, bir digeri cennetlik olanlar.
35. ayetten 41, ayete kadar olan kisim Vahyi inkar eden, ve Vahyin sahibi olan Allah'a iftirada bulunan nankor, kafir topluluktur, bunlar direk olarak cehenneme atilirlar “7/40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve/urgan iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.
41. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.” ve bunlar icin terazi kurulmaz. Cunku tartiya deger birseyleri olmadigindan direk olarak ayetin ifade buyurdugu gibi cehennem atesine atilirlar “Kehf18/105. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız/bir terazi kurmayacağımız/hiç değer vermeyeceğiz . ”.
Diger bir gurup ise Salih amel isleyen mu'minler ki (mu'minler de o gun iki gurupdur asagida izah edecegiz) bunlarin ilki icin de bir terazi kurulmaz bunlarda dogrudan cennete gidecek olanlardir.
Ayetlerde o gun kisilerin Cennetlik mi yoksa Cehennemlik mi oldugunuda simalarindan taninacagini belirtir.
7/46 İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selam size!" diye seslenirler.
Simasindan taninabilirligine dair Al-i imran suresinde ki su ayetlere tefsir niteliginde bakilabilir.
3/ 105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.107. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
Ve o gun artik cennet ve cehennemlikler belli olmus aralarina perde cekilmistir. O gun kafirler direk cehenneme gittigi gibi buyuk gunah islememis veya islemiste tevbe etmis ve salih amel isleyerek olmuslerde direk olarak cennete gireceklerdir “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31)
Goruldugu uzere kucuk gunahlarin buyuk gunahlar islenmedigi takdirde Allah tarafindan ortuldugu soyleniyor ki; bu da bu kisilerin gunahlarinin terazi de tartilmaya gerek kalmadan, direk cennetlik oldugunu gosterir, Allah’in bir vadidir. Bu sinifa giren mu'minler, cehennemin hisirtisini bile duymayacaklar. Enbiya 21/101. Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.102. Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar.103. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
Yine Necm suresi 31, ve 32. ayetlerinde Buyuk gunahlardan sakinanlara Husna, yani Cennet vaad edilmistir. Necm 53/30 Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle (husna ile/Cennet ile) karşılığını verir... (husna kavrami icin ilgili ayetlere bakiniz nisa 4/95, yunus10/26, Ra'd 13/29)
68. Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur;
69. Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.
70. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allahı onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
71. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
(Furkan 25/68-71)
Buraya kadar, sunu gormekteyiz ki, kafirler direk olarak cehenneme, buyuk gunah islememis mu'minler ve buyuk gunah islemis, ama tevbe edip salih amel islemis mu'minler ise direk olarak cennete gitmekteler.
Peki Terazi kimler icin kuruluyor:
Peki Rabbimizin ahiretteki terazisi kimeler icin. Ayetlerde de goruldugu uzre bu iki gurubun disinda bir de amelleri tartilacak kimseler vardir ki bunlar inanmis, ama buyuk gunah islemis tevbe etmeden olmus kimselerdir. O gun tartiya kisinin isledigi buyuk kucuk butun sevaplari ve gunahlari teraziye konur, kimin iyiligi agir basarsa cennete kimin kotulugu agir basarsa cehenneme girer.
A'raf 7/ O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 9. Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.
Kari'a 101/6. İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, 7. Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. 8. Ama kimin de tartıları hafif gelirse, 9. İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.
O gun yine ilahi rahmetin tecellisi 1 iyilige 10 karsilik verilirken 1 kotuluge misli ile karsilik verilir.
En'am 6/160. Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.
Bir de terazisi esit olanlar vardir ki, bu kisiler kendilerinin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduklarini bilmezler, haliyle akibetlerinin ne olacagini bilmediklerinden, bir kaygi ve bir korku yasarlar. O gun Rabbimizin rahmetim gazabimi gecmistir vadi vuku bulur
7/156“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.”
Zumer 39/53 De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Iste bunlar dogrudan cennetliklik olan ve sevaplari gunahlarindan agir gelen mu'minlerle birlikte cennete giderler. Lakin dogrudan cennetlikler icin bir fark vardir ki cehennemin hisirtisini dahi duymazlar. (enbiya 101), ama bu gurup mu'minler icin ayni bir ifadeye rastlayamiyoruz.
Terazide gunhalari agir gelen mu'minler ise dogrudan cehenneme gidecek olan kafirlerle birlikte cehenneme giderler, hesap gorulmus herkes gidecegi yere gitmistir. Oyleyse Kur'an'in kabul ettigi sefaat anlayisini bu ayetlerin baglaminda dusunmek gerekir. O gun herkes yerini bulduktan sonra A'raf'in uzerinde ki Allah'in razi oldugu kimseler Cennet ve Cehennem halkina seslenirler.
Sefaat ile ilgili bazi ayetler: Ta-Ha 20/109 O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
Nebe 78/38 Ruh ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.
Sebe 34/23 Allah katında, O’nun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar. Onlar da “Gerçeği” diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür.
O gun Cennetliklerle, cehennemlikler arsinda perde vardir. Ve A'raftakiler soyle seslenirler:
A'raf 7/46. İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selam size!" diye seslenirler.
Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! Derler.
Bundan doalyidir ki, sefaat meselesi mahserdekileri cehennemden kurtarmak icin degil Cehennemde olan mu'minleri Allah'in razi oldugu kimselerin(yani Cennetliklerin) yanina alinmasindan ibarettir ve Kur’anin izin verecegini soyledigi sefaat Cehennemdekileredir daha girmemis olanlara degil.
Ondan dolayidir ki, sefaat edilenler buyuk gunah isleyipte cehenneme girmis, ama inanmis, ama sirke dusmemis olanlaradir. Onun icin Allah Rasulu “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” (Tirmizî, Kıyâmet 12, hadis no: 2437; Ebû Dâvud, Sünnet 23, hadis no: 4739; İbn Mâce, Zühd 37, hadis no: 4310, Kütüb-i Sitte Terc. 14/404) buyuruyor. Bizim bu kadar sayip doktugumuz meseleyi Allah Rasulu bir cumle ile izah ediyor, acikliga kavusturuyor.
Hadisi rivayet eden Câbir r.a şöyle der: "Kebâir (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var ki!" ((Cunku buyuk gunah islememis kisi zaten dogrudan cennete alinanlardan olacagindan, onun icin Cabir r.a bu sozu soyleme geregi duymustur.)).
Biz de bunun icin diyoruz ki Allah bize sefaat edilmeyi nasip etmesin, sefaat edilenlerden olmayalim, cunku bunu isteyen insan ayni zamanda buyuk gunah isleyerek cehenneme girmeyi de dilemis oluyor.
"Ben, ümmetimin (günahkârlarının) yarısının cennete girmesi ile şefaat (etmem) arasında muhayyer bırakıldım. Ben şefaati tercih ettim. Çünkü şefaat, daha kapsamlı ve ümmetimin (toptan kurtuluşuna) daha yeterlidir. Şefaati siz müttakîlere has mı biliyorsunuz? Hayır! O muttakîler için değil, günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman)lar içindir." İbn-i Mâce, Zühd Kitabı, Şefaat Babı, hadis no: 4301
Baska bir hadiste ise peygamber a.s sefaatinin sirke dusmeden olmus mu'minler icin oldugunu soyluyor ki o da yine Kur'anin ifade ettigi bir hukmun geregidir, dilerseniz ilkonce hadisi sonra ayeti kerimeyi zikredelim.
"Her peygamberin müstecab (Allah’ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım . Ona inşâallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır.” (Buhârî, Deavât 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334 (198); Muvatta, Kur’an 26; (1, 212); Tirmizî, Deavât 141 (3597); Dârimî, Siyer 28, Rikak 85; Kütüb-i Sitte Terc. 14/402-403)
Nisa 4/48 ve 116, Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.
Sefaat konusundaki hadislerde de gormekteyiz ki, gelenekcilerin ifade ettigi bir sefaat sekli bulunmamaktadir..
Konuyla ilgili bir cok hadisi serif var, bunlarin bir kisminida asagida zikredecegiz. Konuyu bu sekilde ortaya koyduktan sonra Kur'an da ki sefaatin gectigi ayetleri birlikte inceyelim sonra hadislerde sefaat nasil anlatiliyor hadisleri birlikte tahlil edelim ve o konudaki tenkidlerimizi sizinle paylasalim.
Kur'anda Sefaat: Onceden de belirttigimiz gibi, Kur'an sefaati degil, ahirette ki Sefaatin dunyada ki sefaat gibi kurtaricilik, aracilik ve torpilcilik gibi anlasilmasini rededer ve onu tashih eder.
“Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine hiçbir zarar ve fayda veremeyecek şeylere tapıyorlar ve ‘bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’ diyorlar. De ki: ‘Siz Allah’a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların şirk/ortak koştukları her şeyden uzak ve yücedir.” (10/Yûnus, 18).
Bu ayete gore Allah’a ragmen, O’nun izin vermediği şefaatçiler olduğunu söylemek, Allah’a iftira etmektir. Bu ayetleri okuyan muslumanlar maalesef ayetin musriklerle ilgili oldugunu soyleyip, okuyup gecerler, ama Allah bu ornegin musriklerle ilgili kismini nicin bize anlatiyor, acaba?
Kur'anin anlattigi dini degil de gelenegin, kulturun olusturdugu dini benimseyenler, kurtuluslarinin iman ile ve imani destekleyen salih amelle olduguna degilde, kendilerince birilerine yukletikleri kutsal kisilerden ve bu kislerin Allah yanindaki ozel konumunun, mevkisinin hatrina, onun hurmetine kurtulacaklarini, o zatin sozunun Allah yaninda degerli oldugu ve o zatin sozunun geri cevrilmeyecegini soylerler, iddia ederler ki bu tur sapik bir inanisi zaten tarikatcilarda bariz olarak gormeyeniniz yoktur.
Bu acikca haddini billmemezlik degildir de nedir. Sorsaniz bu kisinin cennete gideceginden emin mi deseniz, hayir der, ama sanki 100’de 100 cennetlik bir insanmis gibi davranir ne yaman bi celiskidir bu, ya da kisinin imani kalbinde olur, bu kisinin gercekten musluman olduguna 100’de 100 emin misin deseniz ona de hayir derler. Hepimizce ma’lumdur ki seyh kisvesi altinda cikipta saf musluman halki kandiran nice insanlar cikmistir. Iste bu tur insanlar icin artik seyhlerini razi etmek Allahtan once on planda gelir cunku bu insanlara seyhlerini memnun etmeden Allahi memnun edemezsiniz inanisini zerk etmislerdir.
Kur'an, “Allah, onların şirk/ortak koştukları her şeyden uzak ve yücedir.” buyuruyor.
“İleride gelecek bir günden korkun ki, o günde hiçbir kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz. Hiç kimseden şefaat kabul olunmaz ve fidye (bedel) de alınmaz. Onlara asla yardım yapılmaz.” (2/Bakara, 48)
“Ve öyle bir günden sakının ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez, onlara hiçbir yardım da edilmez.” (2/Bakara, 123).
“Sizin O’ndan (Allah’tan) başka ne bir şefaatçiniz, ne de bir velîniz vardır. Hâlâ düşünüp öğüt almıyor musunuz?” (32/Secde, 4).
Goruldugu gibi o gun hakimiyetin yalnizca Allah'ta oldugunu, hic kimsenin baska birinin lehine kurataricilik gibi bir konuma gelemeyecegini ve kurtaricilik manasinda ki sefaatin secde suresi 4'te oldugu gibi, sadece hakimi mutlak Allahin oldugunu, yani eger birseyden kurtulmak isteniyorsa onu sadece Allahin yapabilecegi vurgusunu defaatle soyler..
“O gün öyle dehşetli bir gündür ki, kimse konuşmaya cesaret edemez; Ancak o gün ruh ve melekler, sıra sıra dizilirler. Rahman’ın izin verdiğinden başkası konuşamaz. (Rahman’ın izin verdiği) konuşan da doğruyu söyler.” (78/Nebe’, 38)
“O’nun izni olmadan kimse konuşamaz.” (11/Hûd, 105)
“Onlar Allah’tan önce söz söyleyemezler.” (21/Enbiyâ, 27)
“şefaatin tamamı Allah’ındır.” (39/Zümer, 44).“Allah’ın huzurunda, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Öyle ki, onların kalplerinden korkuları giderilince denilir ki, ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ Onlar da: ‘Hakkı buyurdu, O çok yücedir, çok büyüktür’ derler.” (34/Sebe’, 23)
Ayrica ayet Sefaat yetkisinin sadece Allah'ta oldugunu, sefaat etme konumuna getirilenlerinde Allaha ragmen bir sefaat degil, Allahin musade ettigi kisilere sefaatte bulunabilecegini bize bildiriyor. Kur’an ışığında bu meseleler aydınlatilmadikca nice kendini musluman sayan kisiler, falancadan filancadan medet ummaktalar, hatta soz de peygamberi ovgu olsun diye yazilan, soylenen ilahilerde sirk koskmaktadirlar “ Derler ki: Mahserde nebiler bile senden medet ister” bu ifade nedemektir Allah askina, yani peygamberler mahserde korkularindan Rasulullahtan imdat dileyecekler oyle mi? Yine baska bir ilahi de“Gel sefaat eyle kemter kuluna
Adi guzel endi guzel Muhammed” gibi benzeri bircok ilahileri hatta daha asirisini da bulmaniz mumkun. Insanlarimizda bunlari, maalesef gozyaslariyla dinler ve okurlar. Bu konunun neden bu duruma geldigini, sefaat ile ilgili hadisleri zikrederken farkedeceksiniz. Ozet olarak soylemek gerekirse o gun Kime şefaat izni verilip verilmeyecegi meselesi tamamen Allah’a ait bir olaydir. Bizler kul olarak onu kisitlama veya genisletme gibi bir hakka sahip degiliz. Ve sefaat isteme mercii bizatihi Allah’in kendisidir velev ki istediginiz sefaat Allah Rasulunun sefaati olsun.
“Göklerde nice melek var ki, onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında bir işe yaramaz.” (53/Necm, 26).
ise yaramayan bir sefaat? Melekte olsaniz demek ki sefaati oyle istediginize yapamiyorsunuz, olmuyor, fayda vermiyor, melekte olsaniz Allahim sunada sefaat edeyim diyemiyorsunuz, sadece Allah'in gosterdigi kisiye baskasina degil. Ya Rabbi sunada sefaat edeyim, bu kiside muskil durumda bunuda cehennemden kurtarayim deme gibi bir luksu kimsenin yok.
Diger bir ayette ise, “Onlar şefaat etmeğe mâlik değillerdir. Ancak bilerek Hakka şehâdet edenler müstesnâdır.” (43/Zuhruf, 86) denilmektedir.
Yine yanina almak manasinda ki bir sefaatte bulunacak olan sefaatciler de bizim tarafimizdan degil Allah tarafindan belirleniyor ki onlarda hakka sahit olanlar, Gercege inananladir.
“O gün, Rahman olan Allah’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (20/Tâhâ, 109).
Oncelikle, ama oncelikle alti cizilmesi gereken mesele sudur: Sefaat edecekler o kimselere sefaatte bulunacaklardir ki, onlar sadece Allahin hosnut oldugu kimselerdir. Yani bu sefaat ediciler, gunahi olan birinin cehenneme girmeden, mahserde, gunahlarinin bagislanmasini dilemek cennete ki konumlarini yukseltmek icin yalvarip yakarmak gibi bir durumlari soz konusu degildir. Sadece gunahi Allah tarafindan bagislanmis kimselerin (affa mazhar olmus ve cennetliklere dahil edilmesi kararlastirilmis kisilere) sefaat edecekler (ki bu kiside Allahin razi oldugu, yani cennetliklerden biri) ya da cennete gireceklerin yanina goturulecegini mujdeleyen bir haberci konumunda olan biridir.
Peygamberin Sefaati, Sefaat edecekler ve sefaat edilecekler:
Peygamberimiz, kızına yaptigi su konusmayi akildan cikarmamak gerekir: "Ya Fatıma! Nefsini ateşten kurtar. Çünkü ben, senin için Allah'tan bir şeyi savamam." (Buhâri, Müslim, Tirmizi)
Peygamber bile kizina boyle derken bize ne oluyorda kraldan cok kralci geciniyoruz. Peygamber evladi olsaniz bile torpil veya bir iltimas soz konusu degil. Şefaat etmeye layik gorulenler Peygamberler, şehitler vs. ancak Allah’ın razi olduklarina, magfirette bulunduklarina, Allah'in izniyle şefaat edecekler.
“Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’an’la inzâr et/uyar. Onlar için Allah’tan başka ne bir velî (dost), ne de şefaatçi vardır. Umulur ki, Allah’tan korkup sakınırlar.” (6/En’am, 51).
“(Onlar) Allah’tan önce söz söyleyemezler; ancak O’nun emri üzerine iş yaparlar. Alah onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah’ın hoşnut olduğundan başkasına şefaat edemezler. Onun korkusundan titrerler.” (21/Enbiyâ, 27-28).
Ayetler Allah'tan once hic kimsenin soz hakki olmadigini gostermektedir, sefaatciler hangi arada muminlerin gunahlarinin affi icin firsat bulup dua edecekler yalvaracaklar, ki zaten ayetin devami bir supheye mahal vermeyecek sekilde bitiriliyor “Onlar Allah’ın hoşnut olduğundan başkasına şefaat edemezler.”
Sefaat edemeyecekler ve edilmeyecek kisiler: Bu insanları Kur’an bize şöyle tanıtıyor:
O gun Kafirler ne sefaat edebilirler, ne de sefaat gorurler.
“Ey iman edenler, alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden evvel, sizi rızıklandırdıklarımızdan infak edin. Kâfirler, onlar kendilerine yazık edenlerdir.” (2/Bakara, 254)
“(Ey Muhammed! )Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile inzâr et/uyar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçisi olur.” (40/Mü’min, 18)
“Orada putlarıyla çekişerek, 'vallahi biz apaçık sapıklık içerisinde idik, çünkü biz sizi âlemlerin rabbine eşit tutmuştuk, bizi saptıranlar ancak suçlulardır. Şimdi bizim için ne bir şefaatçi var, ne de yakın bir dost. Keşke geriye dönüşümüz olsaydı da, iman edenlerden olsaydık' derler.” (26/Şuarâ, 97-102).
“Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.” (74/Müddessir, 48) (Bu ayet Tur suresi 21. ayet ile beraber degerlendirilmeli)
“O’nu bırakıp da ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.” (36/Yâsin, 23)
“Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah’tır. O’ndan başka bir velî ve şefaatçiniz yoktur. Düşünüp öğüt almaz mısınız?” (32/Secde, 4).
Sefaat Hadisinin tahlili:
(5093)- Yezid İbnu Süheyb el-Fakir anlatıyor: "Haricîlerin görüşlerinden biri içime işlemişti, haccetmek, sonra da (propaganda yapmak üzere) insanların karşısına çıkmak arzusuyla, kalabalık bir grup içerisinde yola çıktık. Medine'ye uğradık. Orada Cabir İbnu Abdillah (radıyallahu anh), insanlara hadis rivayet ediyordu. Bir ara cehennemlikleri zikretti. Ben: "Ey Resulullah'ın arkadaşı! Sen ne konuşuyorsun? Halbuki Allah Teala hazretleri: "(Ey Rabbim!) Ateşe kimi atarsan mutlaka onu rezilrüsvay edersin" (Al-i imran 192); "Ateşten her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler" (Secde 20) buyurmaktadır" dedim. Hz. Cabir:
"Sen Kur'an'ı okuyor musun?" dedi. Ben de:
"Evet!" dedim.
"Öyleyse onun evvelini oku! Çünkü o, küffar hakkındadır!" dedi ve sonra ilave etti:
"Sen, Allah'ın Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i dirilteceği makam-ı mahmudu işittin mi?"
"Evet!" dedim. Dedi ki:
"O, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e mahsus mahmud makamdır. Allah Teala hazretleri o makamın hatırına, cehennemden çıkaracaklarını çıkarır!"
(Hz. Cabir) sonra, sırat köprüsünün konuluşunu ve üzerinden insanların geçişini tavsif etti. Biz:
"Bu ihtiyarın, Aleyhissalâtu vesselâm hakkında yalan söyleyeceğini mi zannedersiniz?" dedik ve Haricîlikten rücû ettik. Hayır! Vallahi bizden bir kişiden başka, Haricîlikte kalan olmadı." [Müslim, İman 320, (191).]
Bu hadiste dikkatlerinizi cekmek istedigimiz nokta surasidir, dikkat ederseniz, Rasulullahin sefaati mahserdekiler icin degil, cehennemdekiler oldugunu gostermektedir. Oysa ki geleneksel islam anlayisinda ki sefaat mahserde gerceklesir ki bu hadis bize olayin cehennemdekileri cikartmak icin yapilan bir sefaatin oldugunu gosteriyor, mahserdekiler icin degil… Buda bizim yukarida delilleriyle sundugumuz uzre sefaatin sadece cehennemdeki gunahkarlar icin oldugu gorusumuzu teyyid eder. Alttarafta sunulan hadislerde buna ornek teskil eder..
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de yaşarlar. Lakin günahları -yahut hataları denmiştir- sebebiyle ateşe duçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra:
"Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler." [Müslim, İman 306, (185).]
(5154)- İmran İbnu Husayn (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in şefaati ile, birkısım insanlar cehennemden çıkacak, cennete girecektir. Bunlara cehennemlikler denecektir." [Buhârî, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizî, Cehennem 10, (2603).]
Asagi tarafta zikredecegimiz hadis, gorusumuzu desteklemekle birlikte, maalesef bircok katmalara sonrada ilavelere maruz kalmistir, onun icin ciddi bir tenkide muhtactir, insaAllah ayetler isiginda bunu birlikte yapmaya calisalim.
(5092)- Yine Sahiheyn ve Tirmizî'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: "Biz bir davette Resulullah ile beraberdik. Ona sofrada hayvanın ön budu(ndan bir parça) ikram edildi. Bud hoşuna giderdi. Ondan bir parça ısırdı ve:
"Ben kıyamet günü ademoğlunun efendisiyim! Acaba bunun neden olduğunu biliyor musunuz? (Açıklayayım): "Allah o gün, öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükle toplar. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve takat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar:
"İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?" demeye başlarlar.
((olay kiyamet gununden bahsediyor ve gunesin insanlara yaklastirilacagi ve sefaat arayacagi soyleniyor, oysa ayete bakin, ayet bize nediyor:
Kiyamet 9.Güneşle ay biraraya getirildiği zaman! Tekvir 1. Güneş katlanıp dürüldüğünde, goruldugu gibi o gun gunes butun fonksiyonunu kaybedecek onuda gecin butun sema altust olacak, Tur 52/9. O gün gök sallanıp sarsılacak, Rahman 55/ 37 Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?), Hakka 69/16 Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. Insikkak 84/1 Gök yarıldığı zaman. Gibi ayetleri cogaltmamiz mumkun.)
“Kiyamet suresi 75/10. O gün insanoğlu, "Kaçacak yer nerede?" der. 11. Hayır, bir sığınak yok.” ) Ta-Ha 20/108 O gün insanlar, davetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.))
Birbirlerine:
"Babanız Adem var!" derler ve ona gelerek: "Ey Adem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. [Bütün isimleri sana öğretti]. Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. [Allah katında itibarın, makamın var.] Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?" derler. Adem aleyhisselam da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen şefaate benim yüzüm yok, çünkü, cennette iken, Allah) beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben, bu yasağa asi oldum. [Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter]. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin.
((Burada da goruldugu gibi yine maalesef Kur’ana muhalif sozler peygamberin sozu diye hadislere ilave edilmis, sozde Adem peygamber bile o gun nefsim nefsim diyecek kendisini kurtarmaya bakacakmis ve bir de hasa Allah’a yuzum yok gibi bir ifadede bulunacakmis, bakalim ayetler Adem peygamber ve o gunu yasayacak olan salih insanlarin tavirlari hakkinda ne soyluyor.
Bakara 2/37 Derken, Âdem Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. Tevbesi kabul edilmis bir insan hic gunah islememistir Kur’an’a gore hatta, gunahlari sevaplarla degistirilir. Bu boyle iken hala Adem a.s’in yuzum yok ki bir ifade kullanmasi izah edilemez, bu anlayis hasa Allahi kisisellestirmeye dahi goturur.
En’am 6/48 Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
A’raf 7/35 Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir.
Yunus 10/62 Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
Gibi ayetleri cogaltmamiz mumkun. Durum bu sekilde bize Allah tarafindan aktarilirken, tovbesi kabul gormus, salih bir kul, veli bir insan olan Adem peygamber neden korkacak, Allah onlara o gun kokunun ve uzuntunun olmayacagini soyluyor.
Nuh aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Nuh aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey Nuh! sen yeryüzü ahalisine gönderilen resullerin ilkisin. Allah seni çok şükreden bir kul (abden şekûrâ) diye isimlendirdi. İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?" diyecekler. Nuh aleyhisselam da şöyle diyecek:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine (beddua olarak) yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. İbrahim aleyhisselam'a gidin!" diyecek.
Adem peygamber icin soylediklerimiz Nuh peygamber icinde aynen gecerlidir. Ey Nuh’la beraber taşıdığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu o, çok şükreden bir kuldu.” (İsra 17/3) buyuracak, seref verecek, deger verecek, diger taraftan da hasa Allah kisisellestirilip, bir dedigi bir dedigini tutmayan, ne yapacagi belli olmayan, kestirilemeyen biri gibi lanse edilecek!!! Bunu hangi akilla izah edebilirsiniz, hangi akilla bir peygambere bu tur ifadeler yakistirilabilir, anlamak mumkun degil.
İnsanlar İbrahim aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey İbrahim! Sen Allah'ın peygamberi ve arz ahalisi içinde yegâne Halilisin. Bize Rabbin nezdinde şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler. İbrahim aleyhisselam onlara:
"Rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. (Şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum. Çünkü ben) üç kere yalan söyledim!" deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:
"Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa aleyhisselam'a gidin!"
Hele burada Allahin kendisine dosdogru bir insan dedigi, dostum dedigi ibrahim peygambere, Hz. Muhammed a.s agzindan iftira ettiriliyor. Ne demek bir peygamberi yalancilikla suclamak hem de bir baska peygamberin agziyla.
Al-i Imran 3/33 Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmran ailesini seçip alemlere üstün kıldı. 3-67 İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi. Hud 11/75 İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.
Ayetlerde de goruldugu gibi Allah aziz kildigi kullarimdan diyecek, dosdogru kendini Allah’a vermis bir kisi diyecek, ama diger taraftanda yalanci olacak, boyle birseyi Ibrahim peygambere yakistiramayiz. (hangi konularda sozum ona yalan soylemis, onuda asagi tarafa ekleyecegiz)
“Kullarımız İbrahim, İshak ve Yakup’tan söz et. Güçlü ve gönülgözü açık olanlardan.
Yalnız o yurdu düşünmelerine karşılık biz onları arındırmışızdır.
Onlar katımızda gerçekten seçkin ve iyi kimselerdendirler... Korunanlar için gerçekten güzel bir gelecek vardır. Kapıları onlar için açılmış Adn cennetleri... Hesap günü için, size söz verilen budur.İşte bu bizim rızkımızdır. Onun tükenmesi diye bir şey yoktur.” (Sad 38/45-54)
İnsanlar, Hz. Musa aleyhisselam'a gelecekler ve:
"Ey Musa! Sen Allah'ın peygamberisin. Allah seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize Allah nezdinde şefaatte bulun! İçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Hz. Musa da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü) ben, öldürülmesi ile emrolunmadığım bir cana kıydım. [...Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir.] Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin!
Kasas 28/16 Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ahzab 33/69 Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ, Allah katında itibarlı bir kimse idi.
Saffat 37/120 Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun.
Allah kitabinda Musa peygamberi bagisladigini ve esenlik icinde olanlardan oldugunu soylerken biz onun tam tersini soyleyecegiz olacak is degil!!!
Hz. İsa aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Hz. İsa'ya gelecekler ve:
"Ey İsa, sen Allah'ın peygamberisin ve Meryem'e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlara konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler! Hz. İsa aleyhisselam da:
"Bugün Rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!" diyecek. -Hz. İsa şahsıyla ilgili bir günah zikretmeksizin- ( Bir başka rivayette): ["Beni, Allah'tan ayrı bir ilah edindiler. Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter."] Nefsim! Nefsim Nefsim! Benden başkasına gidin! Muhammed aleyhissalatı vesselam'a gidin!" diyecek.
Yine burada da goruldugu uzre kendisinin elinde olmadigi hatta bilgisi dahilinde olmadigi isa peygamberin ilah olarak gorulme hadisesinden kendisini sorumlu tutacak ve bu konudan oturu korkacak. Bu bir peygmbere nasil yakistirilabilir, Seriatten habersiz, sunnetullahtan habersiz bir insanmis konumuna nasil sokulabilir.
Isra 17/15 Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz.
Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz.
Maide 5/116 Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.
En’am 6/85 Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi.
İnsanlar Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelecekler, bir diğer rivayette: "Bana gelirler!" denmiştir- ve:
"Ey Muhammed! Sen Allah'ın peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş, gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize Rabbin nezdinde şefaatte bulun. Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Bunun üzerine ben Arş'ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken Allah, benden önce hiç kimseye açmadığı medh u senaları benim için açacak [Ben onlarla Rabbime medh u senalarda bulunacağım]. Sonra:
"Ey Muhammed başını kaldır ve iste! (İstediğin) sana verilecek! Şefaat talep et! Şefaatin yerine getirilecek!" denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: "Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim!" diyeceğim. Bunun üzerine:
"Ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al! Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!" denilecek."
Resulullah sonra şöyle buyurdular:
"Nefsim kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun. Cennet kapısının kanatlarından iki kanadının arasındaki mesafe Mekke ile Hacer arasındaki veya Mekke ile Busra arasındaki mesafe kadardır." [Buhârî, Enbiya 3, 8, Tefsir, Benî İsrail 5; Müslim, İman 327, (194); Tirmizî, Kıyamet 11, (2436).]
Yine bu rivayette garip olan bir durum, bir baska hadiste diger peygamberlerinde sefaatte bulunacagi bildirilmisken burada boyle bir durumun sozkonusu olmamasidir “Âhirette peygamberlerin hepsine mü'minlere şefaat etme hakkı tanınanacaktır. (Buhârî, Rikak 45, Tevhid 33; Müslim, İman 81; Ebû Dâvud, Cihad 26; Ahmed bin Hanbel, Müsned III/ 94, 325, V/43; Tirmizî, II/66).”
Bir digeri sefaatin Allah’tan degil de peygamberlerden istenmesidir. Allah sefaatin tamamamen kendisinde oldugunu soylemesine ragmen ve sefaat edecekleride edilecekleride kendisi belirleleyecegini belirtmis olmasina ragmen bu sekilde bir rivayet yapilmasi gercekten dusundurucu. Herzaman dedigimiz gibi bu hadis rivayetinde de maalesef rivayet edilen metin kur’an’a ne derece uyup uymamakta ona bakilacagina sened zincirine bakilarak yapilmistir. Bu konuda ki en meshur hadislerden biri oldugu icin bu hadisi zikrettik, ikinci olarakta asagida zikredecegizm hadislerde yine bizim Kur’an isiginda delillendirdigimiz sefaat anlayisini destekler mahiyette oldugu icin buraya aldik, dikkat edilirse burada da sefaat cehennemdekilere.
Soz de ibrahim peygamberin yalan soyledigi 3 yer: ((Hz. İbrahim aleyhisselam'ın kıssasıyla ilgili bir rivayette şu ziyade var: [Hz. İbrahim, (insanlar, şefaat etmesi için kendine geldikleri zaman, Allah'a şefaat talebinde bulunmasına mani olan üç günahı olarak yıldızlar hakkında sarfettiği "İşte bu Rabbim" (En'am 76) sözünü, atalarının putları hakkında sarfettiği "Belki de bu (putları kırma) işini onların en büyüğü yapmıştır" (Enbiya 63) sözünü ve bir de: "Ben gerçekten hastayım" (Saffat 89) sözünü zikretti.")).
(4520)- Ebû Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ümmetimden (alim, şehid, salih) bazıları var; bir(çok kabilelere şamil bir) cemaate şefaat eder, bazıları var bir kabileye şefaat eder; bazıları var bir bölüğe şefaat eder; bazıları da tek bir ferde şefaat eder ve cennete girmelerini sağlar." [Tirmizî, Kıyâmet 11, (2442).]
(4558)- Ebû Sa'id (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebû Talib Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında zikredilmişti.
"Cennette insanların ilk önce şefaatte bulunanı benim." (Müslim, İman 85) buyurmuştur.
Hadis peygamberin sefaat yerini mahser degil, Cennet oldugunu da ayrica gostermektedir.
“Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” (Tirmizî, Kıyâmet 12, hadis no: 2437; Ebû Dâvud, Sünnet 23, hadis no: 4739; İbn Mâce, Zühd 37, hadis no: 4310, Kütüb-i Sitte Terc. 14/404)
Peygamberin sefaatini isteyenler, maalesef buyuk gunah islemeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili teferruati zaten yukarida yeri geldiginde izah edilmistir.
Ebû Sâ'îd el-Hudrî anlatıyor: Resûlullah bir gün .hutbe irad edip *Kim Rabbine suçlu olarak gelirse onun için cehennem vardır, orada ne ölür ne de ya*şar» (Tâhâ, 74), ayetine gelince buyurdu ki: «Cehen*nemde temelli kalacak olanlar vardır, ne ölürler ne de yaşarlar. • Ama orada devamlı kalmayacak olanlara gelince, ateş onlara bir miktar dokunur, sonra şefaat*çiler şefaat ederler. Müteakiben onlar bölük bölük alınıp «hayat» veya «haya» nehri denilen bir ırmağa atı*lıp oradan sel uğrağında kalan otlar gibi sür'atle bi*terler"[385]. Buna başka misal de vardır[386].
[385] îbn Kesir, IV. 527 (tbn Ebi Hâtim'den, ayrıca ayet zikri geçmeksizin Ahmed b. Hanbel ve Müslim'den).
[386] Bu neviden bir başka ayet tefsiri, ez-Zu3ıruf 77 hakkında: îbn Kesir, VI. 240 (el-Buhâri'den).
Sonuc:
Bu son olarak zikredilen hadiste de bizim izah etmeye calistigimiz, Kur’anin sefaat anlayisi acikca ozetlemektedir.
Kur’anda ki sefaat anlayisi birilerini kurtarmak degil, cennetteki birinin, cehennedeki birinin Allah’in bagislamasii neticesinde, Cennete sevkedilirken, bir cennetlik tarafindan yanina almasindan, onunla birlikte cennete goturulmesinden ibarettir.
Kur’an’a gore dogrudan cennete gidecek insanlar oldugu gibi, amellerinin sevap yonu agir basmasiyla cennete gidecekler de vardir. Ayriyeten amellerinin sevabi ile gunahi esit olanlar da Allahin rahmetinin genis olmasi sebebiyle cennete gideceklerdir. Bundan oturu bu kisilere sefaat namina hicbirsey zaten gerekmeyecektir.
Cehenenem girecek olanlar ki onlar Kafirler ve buyuk gunah islemis ve tovbe etmeden olmus insanlar olacaktir. Bunlar icinden ise Kafirler surekli olarak cehennemde,(yukaridaki hadiste de buyruldugu gibi) buyuk gunah islemisler de Allah’in bagislamasi ve onlari affetmesi nedeniyle de, cennete gonderilecekler ve sefaat edilecekler dir ki bu sefaat cennete giderken, eslik etmekten, yoldaslik etmekten ote gitmeyecektir ve sefaat edecek kimseler o kimselerdir ki, cenneten birileridir, bunlar peygamberler ve salih insanlar olabilecegi gibi kisinin cennetteki yakin akrabasi veya bir tanidigi olabilir, rivayetlerde gecen hafizlar, sehitler ve alimler gibi kisilerde olabilirler. Ama bunlar bu kisileri cehennemden kurtarma gibi bir konumda olarak degil, Allah’in hosnut oldugu kimseleri Cennette yanlarina almalari tarzinda olacaktir.
Ve biz diyoruz ki RAbbim bizleri Sefaate muhtac duruma getirmesin, dogrudan cennetliklerden eylesin ve Sefaat goren degil sefaat edeceklerden etsin, duamiz hep bu olsun.
En dogrusunu Allah bilir.
Drs. Fikret Hekim