PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an gerçekten zor anlaşılır bir kitapmıdır?


halukgta
30. May 2010, 02:46 PM
Benim bir yazıma karşılık cevap veren bir kardeşimiz beni uyararak aşağıdaki cevabı yazmış. Her zaman hata yapabileceğim bilinciyle bu cevabı da ciddiye aldım ve kur’anın verdiği bilgiler doğrultusunda tekrar kendimi yargılayarak, izlediğim yolun doğruluğunu test etme, kur’an ile karşılaştırma gereği duydum. Gelin bunu birlikte yapalım. Bir kardeşimiz bakın benim yazdığım yazılara karşılık neler söylemiş.


(KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız. Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.
MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir, bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.
Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)

Yukarıdaki düşünce de bir mantığın eseri onun için dikkatle düşünüp kur’an süzgecinden geçirmeden reddetmek büyük yanlış olur. Bu sözleri birlikte düşünelim. (KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız.) Bu söz bence çok doğru. Eğer herkes kendi düşüncesine göre yorumlar yaparsa din, din olmaktan çıkar beşerin yarattığı kendi dini olur. Bu sözlere itirazım asla olamaz. Hiçbir kitabın yazarı zor anlaşılan ve herkesin okuduğunda kendince başka manalar çıkaracak bir kitap asla yazmaz. Kitabı yazanın amacı, okunduğunda herkes tarafından anlaşılsın ve olabildiğince kitap anlaşılır olsun. İşte Rabbin kelamına söylenen sözleri de bu mantıkla değerlendirelim lütfen. Devamındaki sözler üzerinde düşünelim şimdide.

(Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.
MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.)

Önce meal ne demek onu anlayalım. Bu kelimeyi sözlükten baktığımızda tam karşılığı olarak şöyle yazıyor. (Anlam, kavram, mefhum Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.) Demek ki meal edilen kitabın anlamını hiç değiştirilmeden ortaya çıkan sonuç netice olduğunu görüyoruz. Demek ki mealde kendi düşünceni eklemeden bire bir çeviri olduğu çok açık. Tabi elimizdeki meallere baktığımızda onca değişik anlamların verildiğini gördükçe yapılan yanlışların vebalinin büyük olduğunu söylemek isterim. Demek ki burada bile kendi düşüncelerimize, inançlarımıza, ideallerimize uyacak sözlerle meal yapılan kur’anlar olduğu çıkıyor ortaya. Birde kur’an tefsirleri var. Tefsir sözcüğü de kapalı anlaşılmayan bir sözü açıklamak, yorumlamak anlamında kullanılmıştır. Şimdi bu bilgiler ışığında arkadaşımızın söylediği sözleri değerlendirelim. Rabbin söylediklerini meale bakarak anlamamızın mümkün olmadığını söylüyor. Hâlbuki meal hiç değişikliğe uğratılmadan sözlerin bire bir tercümesi idi. Meale bakarak hüküm çıkaramazsınız dediğinde her şeyden önce bizleri, anlayarak kur’anı okumaktan alıkoyar bu düşünce. Madem ben mealden Rabbin ne söylediğini anlayamayacağım neden anlayarak okuyayım? İşte bu düşünce bizleri kur’anı anlamamıza en büyük engel olmuştur. Önümüze birbirinden farklı mealler konunca insanlar korkmuş, ürkmüş ve tedirgin olmuşlardır. Rabbim buna sebep olanları elbette cezalandıracaktır. Şimdide mealden hüküm çıkaramazsınız sözü üzerine düşünelim. Allah sözlerini anlaşılmayacak ya da zor anlaşılacak bir şekilde mi göndermişte bizler anlayamıyoruz. Ya da Rabbim hükmünü açıkca vermemişte bizler mi hüküm çıkaracağız? İşte yapılan en büyük yanlış da buradan kaynaklanıyor zaten. Eğer Rabbin verdiği hüküm açık değil de zor anlaşılır ise, her kez kendince hükümler verecekse, nasıl olurda bu dinde birlik ve beraberlikten söz edebiliriz? Allah bizlerin hüküm çıkarması için değil verilen hükmü uygulamamız ve anlamamız için indirdiğini söylüyor kur’anı. Gelin kur’ana bakalım gerçekten Rabbim muhkem ayetleri açıkca söylememiş mi bizlere? Gerçekten kur’an herkesin anlayamayacağı zor bir kitap mı?

Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Demek ki din ve iman adına hükmü yalnız Rabbim veriyormuş. Bizlere düşende verilen hükmü uygulamak olmalıdır. Rabbin kur’anda anlaşılması zor bir hüküm verip daha sonrada bizlerin sorumlu olacağını söylemek Rabbim e karşı yapılacak en büyük saygısızlık değil midir sizce?

Arkadaşımızın sözlerinde geçen; ( HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.) sözleri üzerine düşünelim şimdide. Bu düşüncenin doğru olduğunu kabul edersek milyarlarca insanın Arapça bilmesi gerektiği gibi bir zorunluluk çıkar ortaya. Çünkü bizim dinimizde, inancımızda diğer dinlerin kendilerince uyguladıkları bir dini sınıf yoktur. Bu durumda madem kendi inancımızı bizzat yaşayacağız o zaman herkes Arapça öğrenmelidir diye bir sonuca varmamız gerekir. Elbette bunu söylemenin mantıklı olmadığı açıktır. Eğer bunu kabul edersek dini öğrenebilmek için çok azınlık olan bir sınıfın emrine girip onların sözlerine göre iman etmiş olmuyor muyuz? Daha açıkçası İslam da ruhban sınıfı yoktur dediğimiz halde, açıkca bir ruhban sınıfı yaratmış olmuyor muyuz farkında olmadan? İşte bunun farkında bile değiliz. Bakın Allah Araplara neden Arapça bir kur’an indirdiğini ne kadar güzel anlatıyor aklı zere kadar olan, Rabbin ne demek istediğini ne anlatmak istediğini çok iyi anlayacaktır.

Fussilet 44.; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi….


Demek ki Yüce Rabbim o günkü topluma indirilen ayetlerin iyice anlaşılması ve itaat edilmesi için, o toplumun dilinden indirmiş kur’anı. Yoksa tüm Dünya âlem Arapça okusun anlamasa da olur dememiştir. Açıkça amacın söyleneni anlamak ve uygulamak olduğu anlaşılıyor. Buradan yola çıkarak her ırk ve millet de kur’anı anladığı dilden okumalı ve yolunu bilerek anlayarak çizmelidir. Rabbin sizler için kolaylaştırdım dediği kitap nasıl olurda başka dillere çevrilmez? Bunu Rabbim söylemiyor da birileri bize empoze ediyorsa, bunun amacını, maksadını çok iyi düşünmeliyiz. Amaç herkesin kur’ana müracaatını kesip, toplumu istediğimiz yöne çevirmek ve onları amacımız doğrultusunda kullanmak olduğu aşikârdır.

Şimdi aynı soruyu soralım kendimize Rabbim kur’anı Arapça indirip bizlerinde mecburen Arapça öğrenmesini mi istemiş olabilir, yoksa herkes anladığı dilden okusun ve öğrensin mi demek istiyor bu ayetiyle yorum sizlerin. Günümüzde dikkat edin kur’anı anlamadan okumanın sevap olduğunu söyleyenler, bizleri dini yaşamak için kur’ana değil, kendi yazdıkları tefsirlere yönlendirmiyorlar mı? Bu durumda soralım kendimize, her birisinin bir diğerinden çok çok farklı tefsirleri ve Rabbin hükümleri karşısında hangi velinin ya da âlimin, mezhebin kitaplarına uymamız en doğru seçim olur, önerisinde bulunan ve Rabbin katında en doğrusunun o olduğunu söyleyebilecek, garanti verebilecek var mı aramızda? Bakın kur’anı anlayarak okumaktan uzaklaştırıldığımızda nasıl bir ikilem ve yanlışın içinde bocaladığımız çıkıyor ortaya.

Yine verilen cevapta bakın nasıl bir yöntemden bahsediliyor. (bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini yani dinin anası, temeli olan Rabbin açıkça ve her konuda örnekler verdim dediği ayetleri anlamak öyle herkesin harcı değil, arkadaşımızın sözlerinden bu anlaşılıyor. Demek ki kur’an öyle kolay anlaşılan bir kitap değil demek ki, bu arkadaşımızın söylediğine göre. İslam ı yaşamak için bir velinin sözleri ardı sıra, imanımızı yaşamamız gerektiği çıkıyor ortaya bu sözlere inanırsak. Bakalım bu düşünce doğrumu Rabbimde onaylıyorsa neden olmasın, bizde öyle yaparız. Gelin birlikte bakalım. Önce gerçekten bir velinin ardına düşmemizi mi istiyor ona cevap arayalım, daha sonrada kur’anın açıklığı ya da detaylı olup olmadığına delil arayalım.

Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

Bakar mısınız lütfen rabbim ne diyor? Size indirilene uyun sakın velilerin ardına düşmeyin. Ama bize arkadaşımız ne söylemişti hatırlayalım? (ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini anlayabilmemiz için âlim olmamız gerektiği söyleniyor. Fakat Yaratan sana indirdiğime uy diyerek bizi dikkatle kur’ana özellikle yönlendiriyor, madem anlaşılması zor neden yapıyor rahman acaba bunu. Bakın Rabbin sözleri ile bizlere söylenen uyuyor mu? Madem anlayamayız demek ki kur’anı anlayan bir âlim velinin peşi sıra giderek onun yönlendirmesi ile yaşamamız söyleniyorsa din, neden açıkca Rabbim bizleri uyarıp VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN diyor. Bu ayetleri hiç mi görmüyoruz da, bize söylenen ayetlerin tam tersi fikirlere inanıyoruz düşünen yok mu? Bakın Allah kur’an için neler söylüyor, acaba anlaşılması zor, açıklanmayan detaylı olmayan, özet bilgilerden oluşan bir kitaptan mı bahsediyor?

Nisa 174: Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

Nahl 89: Her ümmet içinde kendi nefislerinden üzerlerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.

Aliimran 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır

Hud 1: Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’ bir Kitap'tır.

Yunus 15: Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler…….

Hicr sur.1.ayet; Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kuran'ın ayetleri.


Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Nur 34: Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.

İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.

Kehf 54: Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise her şeyden çok mücadelecidir (tartışmaya tutkundur).

Yukarıdaki ayetlere onlarcasını daha ilave edebiliriz. Siz bu ayetleri kur’an mealinden okuyup tebliğ aldığınızda kur’anın anlaşılması zor, herkes tarafından anlaşılamayacak bir kitap olduğunu, onun içindir ki bizler okuduğumuzda anlayamayız bunları bir veli ya da âlim bizlere anlatmalıdır düşüncesini mi çıkardınız Rabbin sözlerinden? Öyle çıkarana elbette sözüm olamaz. Çünkü kimse kimseden sorumlu değildir. Benim bu anlamı çıkarmamı da kimse beklemesin lütfen. Rabbim ayetlerinde kur’an için kesin bir delil apaçık bir nur indirdik diyorsa, kitaba sarılanlara hidayet ve rahmete ulaştıracak diyorsa, apaçık delilleri bırakıp sakın parçalanmayın başka sözlere inanmayın diyorsa, öğüt almak için yemin ederek kolaylaştırdığını söylüyorsa, bizlere gerçekleri anlatan apaçık ayetlerin olduğunu belirtiyorsa, her türlü misali değişik ifadelerle verdiğini, ibret alınacak misalleri tekrar tekrar açıkladığını söylüyorsa, lütfen artık beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.

Bu kadar açık Rabbin sözlerine karşı bunların tam tersini söyleyip, kur’anı her kez anlayamaz diyor da, kur’anı bizzat anladığımız dilden okumak yerine, anlamadan okumaya yönlendiriliyor ve velilerin, âlimlerin sözleriyle imanımızı şekillendirmemiz isteniyorsa, bu yolun Rahmana ulaşıp ulaşmayacağını çok iyi düşünmeliyiz. Bakın Rabbim daha o gün, yani mahşer günü gelmeden peygamberimizin şahitliğinde onun nasıl üzücü bir söz söyleyeceğini bizlere hatırlatmasını iyi analiz edelim. Dikkat edin bu ayetin gelişinde peygamberimiz yaşıyor ve bu ayet ona tebliğ ediliyor, bunu da unutmayalım. Sanırım bu ayeti okuyan ve tebliğ alan peygamberimiz çok daha fazla azimle çalışmış ve gelecekte olacakların üzüntüsü kaplamıştır benliğini bundan hiç kuşkum yok. Bakın peygamberimiz o çetin gün geldiğinde ne söyleyecekmiş?
Furkan30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Gerçektende günümüzde kur’anı devre dışı bıraktığımız çok açık anlaşılıyor affet Rabbim bizleri. Bizler eğer kur’anı anlaşılması zor herkesin anlayamayacağı bir kitap gibi görüp, onu beşerin kitapları ile karşılaştırma saygısızlığını gösterirsek nasıl olurda ona müracaat ederiz hiç düşünüyor muyuz bunu? Bana cevap yazan kardeşimiz bakın Rabbin eşi benzeri olmayan, hatta hadi bir benzerini getirsinler diyerek bizlere meydan okuduğu ayetini hatırlayın, tüm bunları görmezden gelerek, sırf beşeri inançlarımıza mesnetsiz deliller bulmak adına, beşerin yazdığı kitaplarla nasılda mukayese ettiğimizin örneğine bakın lütfen.

(Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)

Demek ki rabbin kelamı KUR’AN ile beşerin ilmi kitapları aynı kefeye konarak delil aranıyor. Yaratanın, yemin ederek kolaylaştırdım dediği kitap ile herkesin sahip olamayacağı bir ilmi karşılaştırıp, kendi inançlarına delil aranmaktadır. Dini hâlbuki Rabbin apaçık kolaylaştırdım sözlerine inatla zorlaştırmaktan ve bu yönde örnekler vererek toplumu yanlışa, kur’an dışına yönlendirmekten çekinilmemiştir. Günümüzde onca ilim ve okullar vardır ki uzaktan eğitimle yapılır ve diplomalar verilir meslekler edinilir. Bunları görmezden gelip işi yokuşa sürmek ve dini zorlaştırmak adına verilen bu örnekler acaba bana cevaben verilen sözlerin başında bahsedilen, KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlamanın yolu değil de nedir sizce? Kur’anı bizler okuduğumuzda anlayamayacak isek, Rabbim aşağıdaki sözleri ne için söylüyor olabilir dersiniz?

Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.

İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.

Yukarıdaki ayetlerde Rahman bizlerin ayetler üzerine düşünmemizi emrediyor. Dikkat edin herkes anlayamaz bu ayetleri velilerinize götürün o size anlatır demiyor. Özellikle düşünmeyenlere aklını kullanmayanlara Rabbin söylediği söz çok önemli. Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var? İşte Allah korusun olabilecek en kötüsü de bu zaten. Kalplerimizi Rabbin mühürlemesi. Bunu da Rabbin apaçık kelamı dururken beşerin sözlerine iman edenler ve hiç iman etmeyenler için yaptığını birçok ayetinde Rabbim söylüyordu. Rabbim kur’anın kalp gözlerini açacağını, iman edenler için kılavuz ve rahmet olacağını söylüyor bizlere. Düşünün lütfen Rabbin kelamı, güneşi, rehberi nasıl olurda anlaşılması zor olur da bizlere rehberlik eder? Rabbin sözleri ile bizlere söylenenler uyuyor mu? Aklı ve gönlü işleyenlerin ibret alacağı ve bizlere rabbin gönderdiği bir tebliğ olduğunu söylüyor Rahman. Lütfen düşünün Allah bizlere bir tebliğ yapıyor ama o tebliği bizler okuduğumuzda anlayamıyor da çok özel veli ve âlimler anlıyor? Peki, yukarıda verdiğim Rabbin sözlerine uyuyor mu bu sözler? Hani bizim dinimizde ruhbanlık yoktu? Hani bizim rehberimiz kur’andan aldığımız hükümlerle, dini Allah ile kul arasına kimse girmeden yaşayacaktık? Bakın bu düşünceye de uymuyor. Düşünebiliyor musunuz kur’anı anlaşılır olmaktan çıkarıp zorlaştırdığımız da, herkesin anlayamayacağı bir kitap olarak gördüğümüzde Rahmanın nasıl bir adalet anlayışı olduğunu söylüyoruz önce ayeti yazalım daha sonrada yaptığımız yanlışın büyüklüğünü kendi nefsimizde düşünelim.

Zühruf 44: Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.

Bakar mısınız Allah ileride sizleri kur’andan sorumlu tutuyorum ondan hesaba çekeceğim diyor, ama bizler okuduğumuzda anlayamadığımız zor bir kitap olduğundan bahsediyoruz. Sizce bunu söylemekle Rabbin adaleti konusunda ne demek istediğimizin farkında mıyız? Hiç sanmıyorum, çünkü aklı bir tarafa koymuş, hiç düşünmeden iman etmekle meşgulüz. Allah bizleri ıslah etsin inşallah.

Yukarıda yazdıklarımı ve kur’an delillerini bir an unutulalım ve başka bir mantıkla düşünelim bana verilen cevapları. Diyelim kur’anı herkes okuduğunda anlayamaz onu peygamberler ve veliler, âlimler anlar. Hemen soralım kendimize, madem kur’an ayetleri Rabbimden elçisine tebliğ edildiğinde anlaşılır değil (HÂŞÂ), peygamberimiz tebliği aldıktan sonra neden bizlerin anlayacağı şekilde, bizlere kur’anı yazmamışta olduğu gibi, kelimesine bile dokunmadan nakletmiştir? Madem açık ve anlaşılır değil, Allahın resulü neden açık, anlaşılır yazmamıştır? Gördüğünüz gibi bunu düşündüğümüzde ne kadar mantıksız bir yere kadar geldik. Böyle düşündüğümüzde böyle mantıksız bir sonuç elde ederiz.

Olur ya birisi şöyle bir mantıkla cevap verebilir. Allahın elçisi Rahmandan gelen ayeti değiştiremez ancak izah eder açıklar. Buda bir mantık, gelin şimdide bunu düşünelim. Hatırlayınız peygamberimiz ilk dönemlerinde sözlerinin yani hadislerinin toplum içinde dolaşmasına ses çıkarmamış, fakat sözlerine söylemediği ilavelerin eklenmeleri ve dilden dile dolaşırken anlamlarının değiştirildiğini görmesi üzerine kesin bir tavırla, hadislerin yayılması, yazılması ve söylenmesini yasaklamıştır. Düşünün birkaç yılda peygamberimizin sözleri dilden dile naklederken değiştiğini hiç ilgisi olmayan şekle büründüğünü gören peygamberimizin tavrını, birde 1400 yıl geçtikten sonra günümüze kadar gelen sözlerin ne durumda olacağının yorumunu sizlere bırakıyorum. Çok ilginçtir günümüz hadisler içinde de geçer peygamberimizin hadisleri yasakladığı bilgisi. Bir kısmı bunu kabul ettiği halde daha sonra izin verdiğine inanarak, yanlışın devamı konusunda kapı aralanır. Fakat peygamberimizin ölümünden sonra dört halifenin de hadis yazımına ve aktarılmalarına izin vermemesi hatta bunu yapanlara karşı mücadele vermesi nedense göz ardı edilir. Yasaklandığını gösteren hadislerin karşısına, inatla serbest bırakıldığını gösteren hadisler gösterilmiştir. Bu konu çok ama çok önemli bir konudur İslam âleminde. Dört halife devri bittikten, İslam dini mezheplere bölündükten sonra ne yazık ki hadisler toplanmaya başlanmış ve her mezhep kendi düşüncesine inancına göre İslam a yön vermeye çalışmıştır. Buda İslam ın nerelere gittiğinin kur’andan ne kadar uzaklarda yaşandığının göstergesidir. Şunu hatırlatmak istiyorum. Peygamberimiz devrinden sonra toplanan ve kayda alınan daha sonra imha edilen hadis sayısının yaklaşıl on bin civarlarında olduğu söylenir. Bugün ise kayıtlı hadis sayısının iki, üç milyondan fazla olduğu söyleniyor. Düşünebiliyor musunuz güzelim dinimiz ne hale gelmiş. Bu durumda içimize sokulan yalan ve uydurma hadis sayısının yüzde hesabını yapmak biraz zor olsa gerek.

Bizler din ve iman adına kur’an dışından gelen ve kur’an süzgecinden geçen her türlü bilgiyi almalı ve faydalanmalıyız bunda hiçbir sakınca olamaz. Fakat hadislerin dine hüküm koyacağını söylemek Rabbin kelamına tamamen ters düşer. Peygamberimiz bizleri kur’an ile uyarma görevi almıştır. Onun ile bizlere hükmeden, hayatını kur’ana göre yaşayan bir önderin ümmetiyiz bizler. Eğer peygamberimize sevgimizi, saygımızı göstermek onun izinden gittiğimizi haykırıyorsak, KURANIN EMRETTİĞİ YOLDAN GİTMELİYİZ. Kur’ana uyan ve onu yaşayan, başöğretmenimiz Hz. Muhammet in yolundan gidiyor demektir. Onun adına onun söylemediği sözlere, kur’anın süzgecinden geçmeyen bilgilere inanan, onun ümmeti olduğunu asla söyleyemez. Bizleri uyaran Rabbin elçisi benim sözlerimin olduğunu ancak kur’an ile karşılaştırdığınızda anlarsınız diyorsa, kur’ana uymayan onun hükümlerine ters düşen sözlerin, artık peygamberimizin sözü olmadığının farkına varalım lütfen.

Yazdığım yazıdan dolayı, beni uyarıp tekrar düşünmeme sebep olup, araştırmalarımı ve düşüncelerimi tazelediği için ve imanıma daha da güç kattığı için, o arkadaşıma şükranlarımı da sunuyorum. Rabbim cümlemizi kur’anın ışığından istifade eden, onun nuruyla nurlanmış kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

hiiic
31. May 2010, 01:44 AM
Ya bu adamlara gıcık oluyorum...!

-Kuran anlaşılmaz onu herkez anlayamaz sırlıdır çok manaları vardır, o ilk okuduğun mana o anlamada değildir falan filan derler.
Sonra örnek olarak kurandan ayet gösterirler, bu ayette bak şöyle diyor derler (işine gelen ayeti kabul ederler diğerlerini reddederler aslında. Onlar hakkında hüküm kuranda mevcuttur.)

-Kuran arapçadır meal kuran değildir derler, sonra yine işlerine gelen yerden ayet okurlar.

-Kurandan 2-3 tane ancak uydurursan bahsedilen manaya gelen ayet bulurlar, onu delil diye sayarlar, vesileler arayınızı tarikata felan yorarlar (ama vesileler arayınız tarikat(ler) arayınız, birden falz tarikata üye olunuz olmalı, ama sadece tek tarikat istiyorlar, zaten kendi içinde fiyasko) ama koskoca zümmer suresini okuduğunda bunları kabul etmezler, dini Allaha has kılın rehbere gerek yok manalarını onlarca delili görmezler.

-Kuranı temel kitap almazlar, sanki farklı dönemlerde olmuş gibi peygamber sözüyle kuranı ayırırlar, sanki peygamber vahiyi ayrı bi kenara koymuş ve onu sadece namazda okumuş (!) ama normalde kendisi hep hadis okumuş.

-Kuran mealini yok sayarlar, anlaşılmaz derler, okuyacaksan arapça oku sevap puanı kazan derler, bonus gecelerde hep arapça oku +2 taksitli bonus puanlar kazan felan derler....., ama icma, kıyas fıkıh bilmem ne öğrenmemizi söylerler. Zaten bütün bunlar kurandan çıkmıyor mu? ben anlamıyorum kuranda bütün bunlar yok mu? yoksa bunların kaynak neresi? papanın yazıtlarını mı kullanıyorlar?

v.s.

Her taraftan bakıyorum ama ne yazıkki bu insanlarda dinsel anlamda bir samimiyet bulamıyorum. ne akıl ne mantık ne kuran hepsinde bocalıyorlar. Belkide kendileri bile ne söylediklerine inanmıyorlar, eğer inanıyorlarsa şaşarım vay hale vaaayy... birde üstelik her taraftan delil gösteriyor olmana karşılık seni dinsiz ilan edebiliyorlar... Ama sen onları tekfir edemezsin (!) onlar tekfire karşı ama onlar seni tekfir eder... adalet nerde? kuran okusanız adalet nerde anlardınız... hala HA harfini çıkarmaya çalışanlar var.

Neden mi? çünkü bu zamana kadar gelmiş alimler evliyalar yaan mı söyleyecek? Ataları yalan mı söyleyecek? Atalarını ne üzere buldularsa o üzere devam etcekler ya... Ama İmamı azam din kurmaya çalışmadı hatta benden laf duyarsanız kurana bakın demesine rağmen, yada farsça namaz kılınabilir fetvası vermesine rağmen bunlar İmamı azamın yolunuda kirlettiler onu bile din yaptılar, siyasi hedflerine kulp yaptılar. İmamı azam farsça namazı serbest bırakıyorda ey müslüman hanefi mezhebi olduğunu söyleyen zavallı ademden gelme insan kardeşim, sen hangi akılla hangi vicdanla yada hangi hakla namaz arapçadan başka dille kılınmaz dersin? yazık çok yazık. hatta dibine kadar araştırılsa belkide imamı azam böyle bir namazdan bile bahsetmedi, bilemiyeceğim.

Bu zaman kadar ben çok safmışım onu bildim.. Vallahi Allah bu siteyi yapandan bu sitede yazandan bol bol bol razı olsun. Allah meal çevirenden, onu istifadeye sunanlardan, işleyenlerden, parça parça konu konu bizlerle paylaşandan, örneklerle ve öğütlerle açıklayıp günümüzü aydınlatanlardan bol bol razı olsun, her işlerinde yardımcı olsun inşallah.

Yukarıda sana cevap yazan gibi samimiyetsiz ve itici kullarınıda ona havale ettim, ben bilemem ama hidayet verirse böyle saçma birşeyin peşine düşen hakikatin peşine düşerse islama katkısı olur kanısındayım. Bilemiyorum

Miralay
31. May 2010, 11:11 AM
Selam
Sevgili Hiiiç kardeşim

Size katılmamak elde değil.

Zaten her halukarda savunduğum bir düşüncedir; yine de hatırlatmakta fayda mülahaze addediyorum.

Bizler şimdiye kadar öğretilen ilmihal kitaplarını kendimize ölçü almışız.
İlmihallerde,hadis kitaplarında,alimlerim görüşlerinde mevcutsa Kuran doğrudur. Aksi halde haşa Kuran eksiktir,noksandır.

Halbuki, Kuran'da varsa bu kitaplar doğrudur, Kuran'da yoksa bu kitaplar eksiktir demek aklımızın ucuna gelmez.

Kendimize ölçü birimi olarak bu kitapları kabul etmişiz.

Örneğin, benim dişimde dolgu var; guslüm caiz mi? "Şafi mezhebine uyarsın", e ama üzerimdeki necaset avuç içindeki çukurdan fazla; namazım olur mu? "O zaman Hanefiye uy!"

Haydaaaaa!

e peki ben hangisine uyacağım. Birisi "heeee" diyor, ötekisi "yok" diyor.

Hal böyleyken, "Kuran ne diyor, Cenab-ı Allah'ın emri ne diyor bu konuda" dediğimizde ise; "Sen Kuran'a bakma! Alimler ne diyorsa onu yap"

Oldu canım "uyarım"

hiiic
31. May 2010, 03:07 PM
Alimin de adını kötüye çıkarıyorlar. Hani derlerya müslümandan kaçacaksın iş yapmayacaksın diye bir laf var. müslümanın adını kötüye çıkaran münafıklar (müslüman gibi görünürler ama asıl amaçları fitne ve kendi çıkarlarıdır) nasıl müslümanların adını kirlettilerse, alim görünüşlü münafıklar da (bakınca alim sanarsın sarık vardır cübbe de vardır, sakal desen 2 karış ama kalpleri fesat doludur amaçları fitne ve kendi çıkarlardırı, kuranı ve dini onun aslı ve gerçeğini bozarlar) alimlerin adını kötüye çıkarıyorlar.

Aksi taktirde alime canım feda olsun. Bakınız ne mealler yapmışlar, ne güzel yazıları var. Ama bu alim görünüşlüler yok mu bu münafıklar. Bizimle ve dinimizle ve samimiyetimizle dalga geçiyorlar, alimin adını lekeliyorlar.. Dikkat edelim lütfen bunlar alim felan değil, onlara alim diye anmayalım, onlar; şeyh, derviş, devirşmiş, kamil şeyh, şeytan vekil münafık yada yobaz, isimleri bunlar..

yoksa gerçekten alim ne diyorsa onu yapmayı uygun görüyorum. Alimin dediğinde tutarlılık ve hayır görüyorum.
-------------
Birde alimciler var :) asıl en aktifleri onlar, ölmüş ne kadar adam varsa hepsini mübarek ilan edip hepsinden laf taşıyan (zaten taşıdıklarını yarısı ya yalan yada aynı kişinin tam tersi sözleride mevcut) var. Alimci yaaaa şu alim ... demiş bu alimde ... demiş, kuranda yazmasa bile bunlar ... dediğine göre kesinlikle ...... dir, bu şeriattır 12 farzdır 83 icmalık 14 ü fıkıhlık 16 sı da zıkkımlıktır. v.s.

Örnek olarak; Haluk kardeşime gelen mail yazısı

KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız. Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.
MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir, bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.
Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir

Asıl kendilerini anlatmışlar!! hem kendileri söylüyorlar hemde kendileri yapıyorlar. Kuranı kafanıza ve keyfinize göre yorumlayamazsınız, orda yazanlar zaten yorum gerektirmez orda yorumluk bir şey yok, ayeti 100 kişiye sor ne anladın de hepsi aynı şeyi anlayacaktır (kitabın anası muhkem ayetlerden bahsediyorum, müteşabihlere inandık iman ettik)

Sanki bu zaman kadar gelen ve kabul ettikleri kişiler kendi kafasına yahut keyfine göre mana çıkarmadı :) birisi kan abdesti bozmaz dedi diğer iğne ucu kadar aksa bozar dedi :) birisi (afedersiniz) osumak abdesti bozar dedi diğeri bilmeden osusanız abdest bozulmaz dedi (o da nasıl oluyorsa artık)... sanki bunlar kendi kafalarına keyiflerine göre anlam çıkarmışlar. Alimciler çok fena alimlerin de adını lekeliyorlar. Bu kabul ettikleri alimler dünyaya gönderilse tekrardan, bunları deynekle kovalarlar.
Bütün mesele münafıklıktan kaynaklanıyor, hatta hepsi için söylememekle beraber bu alimcilerinde büyük bir bölümü minafıktırlar, kendilerine çalışırlar. Ayetlerden 2-3 tane bulup manalarını değiştirirler sonra manayı keyifinize yorumlamayın derler.


Aksi takdirde samimi bir müslümanın hanif müslümanlıktan başka kabul edebileceği bir yol yoktur. Akıl ve vahyin egemenliğinde, hayatın ve ahiretin gerçeklerinin dini. En büyük amelin güzel ahlak ve salih amel olduğu, Allahı anmak, dayanacak güç toplamak ve yardım istemek için kişisel samimiyetle dua edilen v.s. dinden başka din yoktur... Tarih boyunca da geldimi bilmem.
-------------
Her türlüsüyle din yaşanır ama bu türlüsüyle yaşanmaz. her türlüsünden akıl alınır danışılınır istişare edilir ama bu türlüsüyle yapılmaz. bu türlüsü çok başka, her türlüsüne laf anltılır kuran anlatılınca anlar ama bu türlüsüyle baş edilmez. Güya müslümandır kendisi ve alimlerine (kendi keyfine göre seçtiği alimler tabiki bunlar) uymayanlar dinden çıkmıştır, kendisidir tek doğru yoldaki. HAlbuki şeytan onlara doğru yolda olduğunu sandırır.

dost1
31. May 2010, 03:56 PM
Selamun Aleykum! Değerli Hiiç Kardeşim!

Yazınızın okurlarca daha iyi değerlendirilebilmesi dileğiyle yazınızda vurgu yaptığınız
"münafık" sözcüğü ile bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.

“ منافقMünafık” sözcüğü, “yer altındaki ev, barınak, in” anlamına gelen “ نفق nefeka” sözcüğünden gelir. Kertenkele ve yaban faresinin yer altındaki yuvalarına “ نفقة nüfeka” ve “ نافقةnâfika” denir.
Yaban faresinin yer altında birden çok yuvası olur. Başını birinden çıkarır, kaçtığı zaman yer altındaki yuvalardan hangisine gittiği bilinmez. O nedenle de yakalanmaz.
Münafığa bu ismin verilmesinin sebebi, birden çok inancının olmasıdır. O, bir bakarsın İslam dinine girmiş, bir bakarsın ondan çıkmış bir başka inanca girmiştir. (Lisanü’l Arab, c. 8, s. 656, 657 nfk” mad.)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetel.
Allah'a emanet olunuz

bob
8. June 2010, 10:38 AM
Merhaba.

Bana göre, Kuran'ın tümü herkes tarafından, kolayca, apaçık şekilde anlaşılabilecek bir kitap değildir.

Kuran muhkem ayetleri dışındaki ayetlerini, yani çoğunluğunu, yani afaka ilişkin ayetler dışındaki ayetlerini, yani enfüse ait ayetlerini, yani iç dünyaya ait ayetlerini, yani mecazi anlatımlar içeren ifadelerini sadece bilgi sahiplerine, emek verenlere, üzerinde düşünenlere açar.

Daha ileri gideyim. Kuran'ın tümünü görünen anlamları ile anlamanın son derece yanlış sonuçlara götürdüğünü görmekteyiz.

halukgta
8. June 2010, 11:10 AM
Kur’an anlaşılır ve açık derken zaten muhkem ayetlerden bahsediyoruz. Muhkem ayetlerinde dinin temeli ve anası olan ayetler olduğunu da Rahman söylüyor. Diğer müteşabih ayetler konusu ise ilim adamları tarafından zamanla bulunacağı da açıklanıyor. Gelelim kur’anın özellikle verdiği dersler çıkarmamız gereken geçmişten verdiği örnek ayetlere. Elbette bu ayetlerden her insan aklı ve yeteneği nispetinde nasiplenecektir bunda hiç şüphe yok. Günümüzde de yapılan bu ayetleri ne yazık ki herkes kendi inançlarına alet etmekte ve Rabbin ne söylediğinden ne anlattığından çok, kendi inançlarına delil yapmaya çalışılmaktadır. Kur’an dağda gezen çobana da bir şeyler verir okuduğunda, ilim tahsil etmiş insana da, elbette her insan kapasitesince nasiplenir. Rahman dinin anası olan ayetlere öyle örnekler vermiştir ki dağdaki çobanın bile anlayacağı düzeyde anlatmıştır. Aynı konudan birkaç örnekle verdiği emri adeta pekiştirmiştir. Bazen de bizleri düşünmeye davet ederek ayetler arasında bağlantı kurmamızı sağlamıştır. Zaten ayetlerin sonunda bizlere seslenirken, hala düşünmüyor musunuz demiyor mu Rabbim? Namaz vakitlerini nasıl tarif ettiğini düşünün. Oruca başlama vaktinin tarifi bile Rabbin bu kitabın muhkem ayetlerinin nasıl anlaşılır olması için, Rabbin özenle anlatımı dikkat çekicidir. Dinin özünü teşkil eden tüm konular bu kadar basit bir anlatımla verilmiştir kur’anda. Elbette birçok ayette de düşünmemiz ve akletmemiz gerektiğini, bu aklı boşuna bizlere vermediğini anlatmak istiyor Allah. Sanırım buda imtihanın bir bölümü olsa gerek, hem de en zor bölümü.

Okulda öğrencileri düşünün aslında ders olarak işlenen kitap herkesin anlayabileceği en kolay şekilde yazılmıştır. Fakat her öğrenci aynı seviyede anlaması mümkün değildir. Bazı öğrenciler amma da zor bir kitap anlayamıyorum bir türlü der. Fakat birçok öğrencide hayret neresini anlayamıyorsun bana göre çok kolay dediği örneğini hepimiz hayatımızda yaşamışızdır. Şimdi bu durumda bazı arkadaşlarımızın söylediği gibi bu kitaba çok zor mu demek gerekir, yoksa azimle çalıştığımızda çok kolay mı dememiz gerekir? Hiçbir yazar kitabının zor anlaşılması için yazmaz. Kitabı yazanın anlatmak istediği konuyu en kolay ve anlaşılacak bir şekilde yazması en önemli amacıdır. Kitabı okuyan elbette kendi kapasitesince ilk okuduğunda anlar. Fakat daha çok çaba gösterdiğinde oda fark eder anlaşılmayacak hiçbir kitap yoktur, yeter ki gerekli çabayı göster. Birde düşünün bu verdiğim örnek beşerin yazdığı kitap için. Ya Yüceler Yücesi Rabbim in gönderdiği kitapsa nasıl olurda bizlerin uyması gereken, doğru bir insan olmak için önerdiği yolların anlatıldığı, bizlere rehber olsun diye gönderdiği bilgiler anlaşılması zor olur? Bunu düşünmeyi ya da söylemeyi bırakın, aklımdan bile geçirmem. Sanırım söylediklerim anlaşılmıştır. SAYGILARIMLA halukgta

bob
8. June 2010, 11:56 AM
Halukgta kardeşim,
Sizi tanımıyorum. Ama size ortak paydamız nedeniyle kardeşim demeyi uygun gördüm.

Sizinle benim Kuran'a bakışımızda temel farklılıklar var. Temel, çünkü, henüz sizinle neyin muhkem neyin müteşabih ayet olduğu konusunda bile hemfikir değiliz.

Bana göre müteşabih, ne ilimadamları tarafından zamanla bulunacak ayetlerdir, ne de namaz ve oruç vakitleri muhkem ayetlerdir.

Muhkem ayetler üzerinde ihtilaf olamayacak, açık,kesin,değişmeyecek ayetlerdir. Örneğin, evrensel ahlak kuralları ve evrenin görünen ayetleri.

Müteşabih olanlar ise, sembolik, mecazi, batıni ve içiçe anlamlar içeren ayetlerdir. Bu konu, böyle anlaşılmadığı için, islam dünyasında herhangi bir konuda dahi uzlaşı yoktur.

Bugün,bu site gibi islami sitelerde birçok örneğini gördüğümüz, iblis aslında nedir, şeytan aslında nedir, melekler nedir, ruh nedir, cin nedir,cennet nedir vs. gibi konuların tartışılıyor olmasının nedeni Kuran'ın apaçık olması, her okuyanın bundan kendince nasiplenmesi vs. değildir. Bu konular, kendini ancak bilgi ile donatmış, üzerinde düşünen, araştıran kişilere açılacaktır. Müteşabih budur.

Yoksa, Kuran, ilimadamları tarafından ileride keşfedilecek, örneğin, evrenin genişlemesi, büyük çatırdı gibi müteşabih olarak tanımlanan konuları haber veriyor değildir.

Miralay
8. June 2010, 03:08 PM
bob kardeşim öncelikle selam olsun

benim anlayamadığım konu şu:

Biz Kur'an'ı anlayamacaksak neden bize hitaben indirildi, neden "apaçık,mubin kitap" dedi rabbimiz?

Madem Allah bize bu muhteşem kitabı rehber olarak indirdiyse, neden içinde gizli anlamlar içersin?

Tamam, rabbim kendisi diyor,"bu kitapta muhkem ve müteşabih ayetler var" diye

ama neden?

Biz Arapça olarak,yüzünden, nağmeli okuyalım diye gönderdiğini hiç sanmıyorum

dost1
8. June 2010, 04:34 PM
Selamun Aleykum! Değerli Bob Kardeşim!

Halukgta kardeşim,
Sizi tanımıyorum. Ama size ortak paydamız nedeniyle kardeşim demeyi uygun gördüm.

Sizinle benim Kuran'a bakışımızda temel farklılıklar var. Temel, çünkü, henüz sizinle neyin muhkem neyin müteşabih ayet olduğu konusunda bile hemfikir değiliz.

Bana göre müteşabih, ne ilimadamları tarafından zamanla bulunacak ayetlerdir, ne de namaz ve oruç vakitleri muhkem ayetlerdir.

Muhkem ayetler üzerinde ihtilaf olamayacak, açık,kesin,değişmeyecek ayetlerdir. Örneğin, evrensel ahlak kuralları ve evrenin görünen ayetleri.

Müteşabih olanlar ise, sembolik, mecazi, batıni ve içiçe anlamlar içeren ayetlerdir. Bu konu, böyle anlaşılmadığı için, islam dünyasında herhangi bir konuda dahi uzlaşı yoktur.

Bugün,bu site gibi islami sitelerde birçok örneğini gördüğümüz, iblis aslında nedir, şeytan aslında nedir, melekler nedir, ruh nedir, cin nedir,cennet nedir vs. gibi konuların tartışılıyor olmasının nedeni Kuran'ın apaçık olması, her okuyanın bundan kendince nasiplenmesi vs. değildir. Bu konular, kendini ancak bilgi ile donatmış, üzerinde düşünen, araştıran kişilere açılacaktır. Müteşabih budur.

Yoksa, Kuran, ilimadamları tarafından ileride keşfedilecek, örneğin, evrenin genişlemesi, büyük çatırdı gibi müteşabih olarak tanımlanan konuları haber veriyor değildir.

Allah razı olsun. YAzınızın aklıma düşürdüğü ayeti paylaşmak istedim.
Ali İmran;7: "HUvelleziy enzele aleykel Kitabe minhu ayatun muhkematun hünne Ümmül Kitabi ve uharu müteşabihat* fe emmelleziyne fi kulubihim zeyğun feyettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'viylih* ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu, ver Rasihune fiyl ılmi yekulune amenna Bihi küllün min ındi Rabbina* ve ma yezzekkeru illâ ulul elbab"

O , Kitab’ı sana inzal etti. Ondan ayetler muhkemdirler; ki onlar Ümmül’Kitab/ Kitab anası/Kitab’ın aslı dır. Ve diğerleri ise müteşabihdirler. Amma kalplerinde zey’ /maksattan dönmüşlük, seçememezlik, perde olanlar, fitne isteyerek ve onun te’vilini arzu ederek ondan müteşabih olanına tabi olurlar. O’nun te’vilini ancak Allah ve ilim’de rasih/derinleşmiş, araştıran inceleyen olanlar bilir. şöyle derler: “O’na iman ettik/güvendik; hepsi Rabbimizin indindendir”. öz akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez.

İman ile bilgi konusuna çok kısa bir örnek vermek istiyorum.
İman, güvenmek ve bu güvene dayalı inançtır. Bilgi ise iman edilen şeyin görülmesidir.

Bob Kardeşim bana :
-"Benim evim var." der.
Ben,Bob Kardeşime güvenirim ve "Bu sözüne iman ettim." derim.
Bob Kardeşim: İşte bu ev benim" diyerek gösterdiğinde ve eve girdiğimizde o sözkonusu olan ev benim için iman olmaktan çıkmıştır bilgiye dönüşmüştür.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

hiiic
8. June 2010, 05:20 PM
M.Ö. den önceki mısır hiyeroglifleri çözüldü, göktürk orhun yazıtları çözüldü, i
biz daha bi kuranı çözemedik :)

Aşağıdaki resimlere bakıp çooook derin düşünmeye davet ediyorum çoooooook.
Acaba kuran böyle gelmiş olsaydı ne olurdu?

hiiic
8. June 2010, 05:26 PM
Sizce aşağıdaki tarihi kaynaklardan hangisi daha yeni,, ve hangisi daha anlaşılır çözülmeye uygun... ve hangisi hala çözülememiş...

İnsanların milattan önce yazıp günümüze bıraktığı mesajlar anlaşılıyorda, Onları yaratan Allahın yazdığı mesaj anlaşılmıyor öyle mi?
HAyır Allahın mesajında sıkıntı yok, ona muhatap olan insan yapmış değiştirmiş ne yapacaksa kendisine uydurmuş dini çıkarlarına alet etmiş, mürşitlik adı altında dini bozmuş parçalamış. Yeni terimler sokmuş birde utanmadan sıkılmadan karşımıza geçmiş, bu kitap saçmalıktır diyor, bunun batın gerçek manası bu cübbenin altında, yüzüme bak Allahı göreceksin bi zaman sonra diyor.

Müteşabih denilen ayetlerin aslında edebi süsleme olduğunu anladığımızda ne olacak? eyvaah biz bunamı çalışmışız meğersem bize şu ayet yeterde artardı bile mi dicez. Kuran anlaşılır, yeterki samimi olalım.

"tek yaratıcnın varlığına ve ölümden sonra tekrar dirilip önüne geçip hesap vereceğine inanıp ve bu günün geleceğini bekleyip, yararlı faydalı hareketler ve ömür sürenler, ahirette memnun kalacak ve sıkıntı, korkudan uzaklaştırılıp ölümden sonra dirileceği hayattan keyif alacak, memnun kalacak."

hiiic
8. June 2010, 08:42 PM
Bu yazı ve şekillere bakıp çeşitli sesler çıkararak okyanlar, onları üzerinde taşıyanlar hatta muska felan yazanlar olacaktıki, gerçekten hiyerogliflerle bunları yapanlar da var zate... o dönemin büyü yazıları olduklarına inan safitriklerde var.

Neyse, asıl meselenin sırların çözülüp orada yazan mesajın insanların (BURADA İNSANDAN KASIT; BEN, DAĞDAKİ ÇOBAN, AYSUN KAYACI, TİNERCİ, BALİCİ, TECAVİZCÜ, ÇOCUK KATİLİ, AHLAKSIZ KİMSE, ZİNAKAR BİRİSİ, AKADEMİK PERSONEL, BİLİM ADAMI, İSYANKAR NECMİ, HAYDUT CEMAL, AKILLI BIDIK, v.s.) anlamasının en önemli nokta olduğunun anlaşılması sürecidir.

Akılsız deli hariç (akıllı deliler bile kurandan sorumlu) herkez ordaki mesajı anlamak zorunda. Yoksa Allah kelime yada ayet yerine resim gönderse daha doğru olurdu. Mesele mesaj...

Ve mesaj diyor ki; (BURASI ÇOK ÖNEMLİ....--- Neden mesajın geldiğiyle alakalı, yoksa Allah kuranı yada peygamberleri göndermeyede bilirdi..neden gönderdiği mesajın içeriğiyle alakalı)

Ve mesaj Dİyorkiiii;;
---YAPTIĞINIZ İNANDIĞINIZ VE GERÇEKLERE DAYANMAYAN her amel, yaşam ve inanç tarzı UYDURMA ve YALAN ve ZANDIR!. aslında gerçek tek birdir, sen istesende istemesende o gerçeğin parçasısın. Sakın o çok aldatıcı Şeytan (insanlardan ve cinlerden olanı, cinlerden olanı cinleri kandırır ama bizi kandıran insanlardan olan şeytanlar) seni aldatmasın. Seni putlara, alimlere, kendisine, dervişlere, sembollere, heykellere, ideolojilere, fikirlere, yalanlara taptırmasın.... Gözünün gördüğünü ben yarattım diyor ALlah bu gerçekten başka gerçek yok. Aklını başına al diyor.

İşte bizi hep kandıran insan şeytanlarımız o çok aldatıcı olanlar bizi Allahla aldatmaya çalışıyorlar. Allahın insanların (en delisinin bile, raporu varsa zaten mükellef değil, ahirette rapor dahilinde kendisine kolaylık tanınıyor)) hepsinin anlayabileceği ve yaşayabileceği bir mesaj göndermiştir. Sağolsun mesajın üzerine insalar ilave yapmıştır. İnsan ilavelerini (Allahın kelamının üstüne laf eklemek nasıl bir küstahlık) hepsini çıkarınca mesaj anlaşılıyor.
Eğer anlayamıyorsanız bunu gönderelim amerikalı araştırma kurumlarına araştırıp bize çevrip versinler, ne anlama geliyormuş diye. Elmalılı hamdi yazıra kadar bu dün kuran meal edilmeden yaşanmış.. hep kelamlar hep namaz rekatları v.s. kuranda olmayan fasarya fiyaskoyla islam adı altında değişik bir din yaşanmış.

-------------------
Kuran okumak çok önemli, kuran üzerinde herkes özel emek sarfedip araştırma yapmalı... Herkes bunu okumalı. İlahiyatın şeffaflaştırılması gerek, dinin tekellerden ve özellikle siyasetten arınması gerek. Herkez, görevi din yada ilahiyat olmayanların bile, mühendislerin, doktorların, esnafların, şöförlerin v.s. kurana hergün çalışması gerek. Kelam öğrenmesi kelimenin ekini kökünü çğrenmesi gerek. Boş zamanlarını lafontenden masallar okumak yerine bu tür islami ilmi sitelerde değerlendirmesi gerekç Masal mı daha değerli yoksa hakikat mi? kuran zandan masaldan hikayeden uydurmadan destandan uzak hak olan çok rahatlıkla anlaşılabilir.

HERGÜN MUTLAKA KURAN OKU... dinimizin en büyük ameli budur. namazdan da öte, kuran okumak çok değerlidir. ama tek değil istişare heyeti bu tür forum sitelerinde var. anlaşılmayan yer kalmamalı.

Kalbinde fesat olup ayetler hakkında bozgunculuk çıkaranlar var onların temizlenmesi dinin ve islamın temizlenmesidir. Bu konuda inşallah Allahın izniyle din yalnızca Allahın olacak, ama cihad ve imtahan olarak bunlar biz samimi müslümanların başında bir müddet daha sis yapacaktır. Allah böyle istemiş, en doğrusunu o bilir.


KURAN OKUYALIM::::: ÇOK ama ÇOK OKUYALIM...
Kuran okumak ve anlamak ve yaşamak dincinin alimin yada imamın işi dğeildir... her müslümanın işdir. Bu işi yapmak size düşmez diyenlerin boynuna kılıcı vursam ahirette bana hesap sorulmaz. Her müslüman alim olmak zorundadır, kurandan ayet bilmeyen kşinin kitabı kuran olamaz. Ağzıyla iman ettim desede neye iman ettiğini bile bilmeyen kişidir, imanının hükmü bile yoktur.

tekfir diyen tekfir saysın hakikat diyende hakikat...

Bu dediklerim kuranda yazıyor, her okuyan en basit bir kimse bile rahatlıkla anlayabilir.
Yeterki samimi olalım, anlaşılmayan bbir kitabın okumasının gereği yoktur, kuranı arapçasında okumaya ısrar eden kişi kurana ters hatta islama ters amel işlemiştir. Kuranda anlaşılmadan okunması yasaklanmıştır.. Her ayet apaçık açıklana açıklana çok basit bir şekilde anlaşılabilir bir hale gelmiştir. Belki çok basit olduğu için anlamayan olursa anlamaz, derin düşünür bu sefer... Bu kelam Allah kelamıdır, ben küçücük aklımla beraber iş raporlarını yazarken herkesin anlayabileceği terimler ve cümleler kurarken, Allah beni yaratan benden daha üstündür, daha açık yazmıştır.

Temel sıkıntı kelimelerin anlamını değiştirmekti. onuda aştık Allahın izniyle artık kuranda apaçık delillendirilmemiş herşey uydurmadır. insanların cürretkar eklemesidir. bizim insanlarımız çok biliyor, imamı azam peygamberin bile eklemediği bilgiyi dine eklemiş tebrik ederim. daha iyi bildiği içindir..

((((((Töbe rabbim sanki Allah namazı kaç rekat kılacağımızı yazmayı unutmuş, peygamberde yazdırmamış , bilememişler işte, imamı azam sağolsun açığı kapattı...))) ağzıyla farklı söylesede temelde bu manaya çıkan düşünce tarzını ben nasıl tekfir etmem?

yorumlarınızı bekliyorum

dost1
8. June 2010, 09:01 PM
Selamun Aleykum! Değerli Hiiç Kardeşim!

Kur'an anlaşılmak ve yaşanmak için vardır. Cenabı Allah Kamer suresinde 17-22-32-40 nolu ayetlerde and içerek/kanıt göstererek
"And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?"

diye sormuştur.
Kur'an kolaydır ve anlaşılırdır.Kur'an'a baktığımızda Mushafın tertibinin insan eliyle olduğunu görüyoruz. Bir takım eller Kur'an'ı anlaşılmaz kılmak için Mushafın tertibinde indiği duruma saygı göstermeyip oluşturdukları komisyonla surelerin tertibini yapmışlar bunu da insanlara vahyi bir tertib gibi sunmuşlar.

Ancak ihmal midir ihanet midir ?Bilinmez. Kişiler buna kendileri karar verecek. Bütün sorun burada. Dediğiniz gibi sürekli Kur'an okuyanlardan olmalıyız. Başka türlü bu Mushafın Tertibinden doğan anlaşılmazlıkları çözemeyiz.

Buna dokunmamayı bile öylesine ayarlamışlardır ki; Hülefai Raşidin,Aşerei Mübeşşera,Sahabe , Hazret... Söyleyeni dinsiz,sahabe düşmanı,sünnet düşmanı,peygambere saygısızlık vb etiketlerle anında etiketleyip tekfir ilan etmeler.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allahım Kendisi ve Resulunun yolunda olacakları muzaffer edeceğini vaadediyor.

Mücadele;21:"Allah, «And olsun ki Ben ve peygamberlerim üstün geleceğiz» diye yazmıştır. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür."

Bizler Allah'ın vahyi olan REsulunun tebliğ ettiği Kur'an'a sahiplendikçe, öğrendikçe,yaşadıkça bu ayetin gerçekleştiğini göreceğiz. İnşaAllah.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen AllaH'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

halukgta
8. June 2010, 09:56 PM
Değerli Bob nikli kardeşim, elbette bana da bu şekilde hitap etmenizden mutlu olurum. Konumuza gelince. Önce Aliimran suresi 7. ayeti yazalım daha sonra üzerinde düşünelim birlikte.

Aliimran 7: Kitap’ı sana indiren O’dur. Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşabihlerdir.Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler.Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar.Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Yukarıdaki ayete baktığımızda demek ki Rabbin kelamında iki türden ayet varmış. Birisi muhkem ayetler ki bunların dinin anası yani temeli olan ayetler olduğunu söylüyor Rabbim. Temel sözünden sorumlu olduğumuz dinin direği konular olduğu açıktır. Diğeri ise burası çok önemli, müteşabih ayetler olduğunu söylüyor. Fakat bu ayetler için kullandığı sözcükleri düşünelim isterseniz. Kalplerinde eğrilik olanlar yani fitne fesat çıkarmak isteyen, dine yalan ve yanlışlarını sokmaya çalışanlar muhkem ayetlerin peşine değil, müteşabih ayetlerin peşine düştüklerini söylüyor. Demek ki dinin anası temeli olan ayetler çok açık ve net ayetler, onun için orada fitne çıkaramayacaklarını dine fesatlık sokamayacaklarını bildiklerinden müteşabih ayetlerin peşine düştüklerini bizlere söylüyor Allah. Peki, müteşabih ayetler o zaman nasıl ayetler ki fesat çıkarmak isteyenler bu ayetlerin peşine düşüyor, burası önemli önce bunu anlamalıyız. Demek ki okuduğumuzda bu ayetlerin bizlere ne anlattığını bizler anlayamıyoruz, peki kimler anlıyor?

(ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.)

Demek ki Rahmandan başka bu ayetlerin anlamını bilecek kişilerin ilimde derinleşmiş olanlar bileceğini söylüyor. Hemen burada düşünelim hiç yorum yapmadan yalnız ayeti anlamak adına düşünelim. Demek ki bu iki ayet türü arasındaki fark, birisi dinin anası ve temelleri olan ayetler yani muhkem ayetler herkes tarafından anlaşıldığına göre, bizler bu ayetlerden sorumlu olmalıyız, çünkü Rahman asla bizlerin anlayamayacağı ayetlerden, hükümlerden sorumlu tutmaz. Eğer tutar dersek, bizlerin neden velilerin peşine düşmemizi yasaklasın? Madem din ve iman adına bizler kur’andaki ayetlerin hepsini anlayamıyoruz o zaman âlim ve veli insanlara bizlerin din ve iman adına mutlaka ihtiyacımız var demektir. Buradan da yola çıkarak dinde bir ruhban sınıfına mutlaka ihtiyaç vardır anlamı çıkar. Her zaman bunun tersini söyleriz, İslam dininde ruhban sınıfı yoktur diye. Madem müteşabih ayetler de dinin kural koyucu ve hükümlerini içeren ayetlerdir, bizlerde bunu anlayamayacağımıza göre, mutlaka bir sınıfa ya da veliye ihtiyacımızın olduğunu söylemiş olmuyor muyuz o zaman?

Allah muhkem ayetlerden bahsederken birçok yerinde açık ve detaylı olduğu örneğini verir. Her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der. Hala düşünmüyor musunuz diye uyarır bizleri, madem herkes anlayamaz neden hiç ayrım yapmadan her kulunu düşünmeye davet ediyor? Sizce acık ve detaylı sözleri hangi ayetler içindir dersiniz? Rabbin yemin ederek birçok kez tekrar ettiği, yemin olsun ki bu kitabı sizler için kolaylaştırdım sözlerini nereye koymamız gerekir bu durumda? Madem bizlerin sorumlu olduğu muhkem ayetin dışında, herkesin anlayamayacağı bazı ayetlerde vardır din ve iman adına, bu durumda Rabbim nasıl olurda sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim der? Diyelim sizin dediğiniz doğru, Rabbin rehber olsun diye gönderdim dediği kitapta bizlerin sorumlu olduğu din ve iman adına anlayamayacağımız fakat âlim kişilerin anlayacağı bazı ayetlerde var, sizce hangi âlimin sözüne göre iman edelim? Hangi mezhebin âlimi Rabbin ayetini en doğru açıklıyor da imanımızı dinimizi ve kurallarını ona göre yaşayalım? Lütfen bunu bana söyler misiniz? Çünkü bende bir beşerim eğer hata yapıyorsam elbette yanlışımdan dönerim. Bakın bunu kabul ettiğimizde karşımıza çıkan karanlık kapıları görüyor musunuz?

Rahman kur’anda bir söylediğini başka yerde tersini söyler mi sizce? Allah hem kur’anın ipine sarılın sakın velilerin ardına düşmeyin, kur’an sizler için bir rehber, gönül gözü bir güneştir diyecek, daha sonrada din ve iman adına yaşamamızı emrettiği bazı ayetleri herkesin anlayamayacağı bir şekilde gönderecek, öylemi arkadaşım? Sayın arkadaşım benim mantığım bunu kabul etmiyor. Rahmanın adaletini sorguladığımızın farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum. Allah açıkca muhkem ayetlerden bahsederken dinin anasıdır diyor, bu ne demektir dinin temel kanunları. Demek ki müteşabih ayetler dinin temel kanunları değilmiş. Yoksa böyle bir ayrım yapar mıydı Allah.

Değerli kardeşim ben Rabbin kelamından bir bütün olarak bunları anladım ve anladığıma, gördüğüme, okuduğuma düşünerek aklımı kullanarak iman ederim. Çünkü Rabbim bunu yapın diyor. Sizinde düşüncelerinize saygı duyarım. Çünkü herkes yaptıklarından sorumludur. Elbette her insan muhkem ayetlerden bile kendi kapasitesince anlar, bu değildir ki hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Elbette hepimiz her konuda araştırmacı olmalı ve daha iyi fikirlerden faydalanmalıyız. Burada yaptığımız bile fikir alışverişidir, çokta faydası vardır hepimize. Kur’an üzerine tartıştığımız o kadar konu vardır ki bunlar nefsimizin bizlere verdiği vesveseden başka bir şey değildir. Allah benim açıklamadığım konularda konuşmanızı haram kılıyorum demesine rağmen bizler melekler, cennet, cehennem ve daha birçok açıklanmayan detay verilmeyen konular hakkında atar tutarız bunların hepsi bizlerin boş lakırdılarıdır, sözleridir o kadar.

Müddesir suresi 30 ve 31. ayeti size hatırlatmak isterim. Üzerinde 19 vardır ayetinden sonra ki sözleri lütfen düşünelim birlikte bakın günümüzde dahi anlaşılamayan bu sözler için neler söylüyor ayet.

Müddesir 31: Üzerinde ondokuz vardır onun
Müddesir 31: Biz, cehennem yâranını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar


Yukarıdaki ayete baktığımızda Allah öyle bir ayet indirmiş ki ayet tam anlaşılamıyor ki, daha önce Rabbim fitne sokmak isteyen insanlar müteşabih ayetlerin peşine takılıp birçok anlamlar çıkarıp ya da acaba Allah burada ne demek istiyor türünden fitnelik çıkardıklarını söylüyordu. Burada bakın aynısını söylüyor. Ama iman edenler dikkat edin bu sözlerin ne olduğunu anladıklarında imanlarının arttığını belirtiyor Allah. Buradan da anlaşılıyor ki müteşabih ayetler öyle bir konumdaki ilk önce tam olarak ne anlattığı anlaşılamıyor, fakat zamanla anlaşıldığında iman edenlerin imanları artıyor ve daha da güçleniyor. Fitne ve fesat sokmak isteyenlerde bu ayetler üzerinden insanların kafasını karıştırıyor. Hatırlayınız hala üzerinde 19 vardır sözünün tam bir karşılığını öğrenemedik, herkes bir şeyler söylüyor. Kur’anın şifresi deniyor ve ya daha başka çalışmalar, söylemler var bu konuda. Acı suyla tatlı suyu bir araya getirir ama karıştırmayız ayetini düşünün lütfen, bilim adamı bunu bulunca nasıl hepimiz böbürlendik, sevindik Rahmana şükrettik. İşte bizim iman ettiğimiz kitap bu demedik mi? Yine Fire un ile ilgili ayeti düşünün, etini kemiğini ibret olsun diye koruyacağız ayetini hatırlayın. Mısırda Nil nehrinin altında eti kemiği çürümemiş bulunduğunda nasıl mutlu olduk imanımız güçlendi. Bakın tüm bunların ve buna benzer daha birçok ayetin hiç birisinin din ve iman adına kural koyan ve hüküm veren bir yanı yok.

Sayın arkadaşım tekrar söylüyorum bunlar benim kur’andan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Ben apaçık kur’anın verdiği hükümlerden sorumlu olduğumun emrini Rabbimden aldım ve ona göre yaşamaya özen gösteriyorum. Rabbim istemeden yaptığım hatalarımı affetsin. Hepimize düşen rabbin ayetleri üzerinde bütün olarak düşünmek ve ona göre iman etmek olmalıdır. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

bob
9. June 2010, 06:57 PM
Merhabalar.

Haluk kardeşim. Ben başka birşey söylüyorum. Umarım, bunlar üzerinde düşünürüz.

Sizin yapacağınız itirazı önceden kestirdiğim için iletilerimde zahiri, batıni, enfüs,afak gibi terimleri kullandım. Anlatmak istediğimi tekrar deneyeyim.

Tekrar ediyorum: Müteşabih ayetler kendini sadece bilgi sahiplerine, emek verenlere, üzerinde düşünenlere açar. Bu ayetler, yani enfüse ait ayetler, adı üzerinde, her kişinin kendi çabasıyla, kendi iç dünyasıyla örtüştüreceği ayetlerdir.

Herkes aklını çalıştıracak, emek verecek ,anlayacak, uygulayacak. Tekamül bu bilgeliğe ulaşma yoludur.

Bu ayetler, Cebelitarık'ta karışmayan tatlı-acı suları bize anlatmıyor. Seni, beni, bizi anlatıyor. Yoksa, bir boğazda karışmayan suların bizim hayatımıza katkısı nedir?

Allah bu şekilde kendi varlığına dair delil mi veriyor sanıyorsunuz. Önceden Kuran'ın verdiği sanılan bu bilgi sonradan keşfedilince! imanınız mı artıyor? Oysa, M.Ö 500 lerde acı ve tatlı suyun karışmadığı biliniyordu. Açın Aristoteles'i.

Delil ile iman aynı anda olamaz.

Zahiri anlamlar İslam Dünyası'nı rezil etmiştir.

Sizce Hz. Musa'nın dağı nasıl parçalandı? Yıldırımla mı? Gören oldu mu acaba?
Asası nasıl diğer asaları yuttu?
Firavun hangi suda boğuldu? ( Bulunan mumya konuyla alakasızdır)
Zülkarneyn iki dağ arasına demirden seti tek başına nasıl inşaa etti? İnşaatı nerede, nasıl yaptı?
Musa, iki denizin birleştiği yere gideceğim derken, Sina Yarımadasını mı kastediyor?
Zülkarneyn'in gittiği , güneşin balçığa saplandığı yer uzayda mı?
Süleyman'ın cini tahtı ışık hızıyla mı taşıyor?
İsa ölüleri canlandırıyor, körleri iyileştiriyor mu? Evde biriktirdiklerini nereden biliyor?
Nuh'un gemisi kaç kişiyi alıyor? Hz. Nuh gemi ustası mı? Orada boğulanlar ile Firavun aynı suda mı boğuldu yoksa?
Adem'in oğulları koyun mu kurban etti, keçi mi?
Cinler, başka boyutlarda ( o da ne demekse) yaşayan canlılar mı? Ne yer,ne içerler?

Bu böyle gider..

halukgta
9. June 2010, 08:47 PM
Kur’anda verilen peygamberlere has anlatılan tüm olağan üstü olaylar, yani denizin yarılması, İsa nın gösterdiği mucizeler, Musa nın asası konularının peygamberlerle hiçbir ilgisi yoktur. Yani bunları yapan peygamberler değil, bizatihi Allahın kendisidir. Hiçbir beşerin olağan üstü gücü olmamıştır. Cinlerin başka boyutta buda ne demekse demişsiniz bunu neden söylediniz bilmiyorum. Çünkü Rabbim onların varlığından da bahseder ama açıklama yapmaz. Siz onların ne yer ne içerini merak etmişsiniz sanırım ama Allahın açıklamadığı konularda bence merak etmek bile doğru olmasa gerek. Bu konuda ben düşüncelerimi yazdığımı sanıyorum. Size verdiğim birkaç örneğin dışında elbette birçok örnek daha var. Özet olarak birkaç cümleyle tamamlamak gerekirse, kur’anda iman adına dinin temeli yani muhkem ayetler açık ve anlaşılır bir şekilde bizlere ilettiğini Rabbin onlarca ayetinde söylüyor ben söylemiyorum. Rabbim söylediği için de ben inanıyorum. Müteşabih ayetlere gelince demek ki dinin anası ve direği olmayan ayetler i rabbim bu konuda ayrım yapmış. Hangi ayetler olursa olsun bunlar. Eğer açık ve herkesin anlayacağı ayetler değilse, ben onlardan din ve iman adına hesaba çekilmeyeceğim demektir. Bundan sonraki düşünceleri bu düşüncenin detayları olarak düşünebilirsiniz. Ben düşüncelerimi yazdım benim kur’andan anladıklarımdır bunlar. Rabbim sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa ben Rabbin adaletine inanıyor ve güveniyorum. Anlamayacağım bir hükümden beni asla sorumlu tutup başka insanlara muhtaç etmeyecektir. Bunu yapmayın sakın diye ikaz ettiğine göre, sanırım her şey çok açık. SAYGILARIMLA Halukgta

bob
9. June 2010, 11:35 PM
Haluk kardeşim,

Sürekli "Rabbim,beni bu kitaptan (Kuran) hesaba çekeceğim diyor" diyorsunuz.

Zuhruf 43: Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)

Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.


Zuhruf 44: Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).

Ve şüphesiz o, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz sorulacaksınız.

Yani, Kuran'dan sorguya çekileceğimiz değil, sorumlu olacağımız, sorgulanacağımız söyleniyor.

Kaldı ki Kuran, sadece elimizde tuttuğumuz kitap da değildir. Okunmak için gözümüzün önüne büyük bir sofra indirilmiştir, aklımızı işletelim diye.

Sorumlu tutulacağımız yerleri çalışalım, ama sorumlu olmayacağımız kısımları merak bile etmeyelim, bu kısımları "Allah yaptı" deyip geçelim diye değil.

Allah bir eliyle kurduğunu diğer eliyle bozmaz. Hiçbir resul, doğaüstü olaylar gerçekleştirmemiştir. Bunu, Kuran'ın ilahi vahy olduğuna inanmayıp, Hz. Muhammed'den mucize bekleyenlerden görebiliriz. Oysa bir mucize gelmeyecektir. Resullerin mucizeleri için "mucize" kelimesinin anlamına bakınız.

Her ayetin evrensel mesajı vardır. Yeter ki anlamaya çalışalım.

hiiic
10. June 2010, 12:30 AM
Ben tam olarak ne demek istediğinizi anlamadım.
Ne demk oluyor şimdi bu;

Sürekli "Rabbim,beni bu kitaptan (Kuran) hesaba çekeceğim diyor" diyorsunuz.

Zuhruf 43: Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)

Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.


Zuhruf 44: Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).

Ve şüphesiz o, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz sorulacaksınız.

Yani, Kuran'dan sorguya çekileceğimiz değil, sorumlu olacağımız, sorgulanacağımız söyleniyor.

Kaldı ki Kuran, sadece elimizde tuttuğumuz kitap da değildir. Okunmak için gözümüzün önüne büyük bir sofra indirilmiştir, aklımızı işletelim diye.

Sorumlu tutulacağımız yerleri çalışalım, ama sorumlu olmayacağımız kısımları merak bile etmeyelim, bu kısımları "Allah yaptı" deyip geçelim diye değil.

Allah bir eliyle kurduğunu diğer eliyle bozmaz. Hiçbir resul, doğaüstü olaylar gerçekleştirmemiştir. Bunu, Kuran'ın ilahi vahy olduğuna inanmayıp, Hz. Muhammed'den mucize bekleyenlerden görebiliriz. Oysa bir mucize gelmeyecektir. Resullerin mucizeleri için "mucize" kelimesinin anlamına bakınız.

Her ayetin evrensel mesajı vardır. Yeter ki anlamaya çalışalım.

Bahsettiğiniz evrensel mesajlara nerden ulaşabiliriz?

Kısaca; ne yani ne demek kuranın batın manası mı var.
İlmi ledülniyimi öğrenmemizi tavsiye ediyorsunuz, hani şu sadece yaşanarak kazanılan satır değil sadr ilmi. Yada görsel, işitsel zekası gelişmemiş ama kinestetik zekası gelişmiş tür eğitim sistemi mi bu ne?

Ben hiç bişi anlamadım lütfen daha kesin konuşur musunuz?
Kendi varlığını tesadüfe bağlayan basit ateist yanılsamalarını görür gibi oldum...

dost1
10. June 2010, 02:51 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Müzakerenin daha aydınlatıcı olması dileğiyle aşağıdaki çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim.

Yusuf;1:Elif Lâââm Ra tilke ayatul Kitabil mübiyn;
Elif/1, Lam/30, Ra/200. İşte bu, o apaçık/açıklayıcı kitabın Âyetleridir.

Yusuf;2:İnna enzelnahu Kur’anen arabiyyen lealleküm ta'kılun
Şüphesiz ki, Biz onu akıl edersiniz diye Arapça bir Kur'ân olarak indirdik.

Bu Sûre de Yûnus ve Hûd Sûreleri gibi ا - elif, ل - lam ve ر - ra kesik harfleriyle başlamıştır. Bu harflerle yapılan dikkat çekmeden sonra, işaret zamiri ile bakışlar Kur'ân'a yönlendirilmiş ve Kur'ân'ın özelliklerine vurgu yapılmıştır.

2. Âyette, Kur'ân'ın Arapça olarak indirilme sebebi açıklanmış ve Kur'ân'ın insanların akıl etmeleri, düşünmeleri, anlamaları için Arapça indirildiği belirtilmiştir. Çünkü Kur'ân Arap toplumuna inmektedir ve bir toplumun kendisine inen mesajı anlaması, akıl etmesi, uygulaması ve başkalarına da anlatabilmesi için mesajın o toplumun anadilinde olması gerekmektedir. Eğer böyle olmasa, yani mesaj topluma yabancı bir dilde indirilse, mesajın o dili bilmeyen bir toplum tarafından anlaşılması, akıl edilmesi, uygulaması da mümkün olmayacaktır.
Ancak buradaki عربيّا - 'arabiyyen sözcüğünün sadece "Arapça, Arap dili" olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Zira bu sözcük عربً - 'arabe kalıbından türeme olduğu kadar عرُب - 'arube kalıbından da türemiştir. Sözcüğün 'arube kalıbına göre anlamı "fesahat, fasih konuşmak" demektir. (Lisanü'l - Arab; s. 153–159, a - r - b mad.)

Fesahat = fasih konuşmak ise "sözün ses ve mana kusurlarından arınmış olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi, diziminin mükemmel olması" anlamına gelmektedir.(es - Sekkakî; Miftahu'l Ulûm)

Bu durumda Âyetin anlamı "Şüphesiz ki, Biz onu akıl edersiniz diye 'kolay anlaşılır, rahat telâffuz edilir, dizimi mükemmel, dilbilgisi kurallarına uyumlu' bir Kur'ân olarak indirdik" demek olur.

Kur'ân'ın indirildiği toplumun dilinin Arapça olması dolayısıyla, o toplumun Kur'ân'ı anlayıp akıl edebilmesi için Arapça indirildiği birçok Âyette vurgulanmıştır:

(Nahl: 103) Ve kesinlikle Biz, onların "kesinlikle ona bir beşer öğretiyor" deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur'ân] ise, apaçık Arapça bir lisandır.

(Fussılet: 44) Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'ân yapsaydık, elbette "Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!" diyeceklerdi. De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'ân onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."

(Şu'arâ: 198–199) Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi.

(Zuhruf: 2–3) Apaçık kitaba andolsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur'ân [okuma] yaptık.

(Şu'arâ: 193–195) Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi.

(Ra'd: 37) Ve Biz böylece onu [Kur'ân'ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah'tan sana bir yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur.

(Ahkâf: 12) Ve bundan [Kur'ân'dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı vardı. Ve bu [Kur'ân] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik - güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır.

(Tâ - Hâ: 113) Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur.

(Zümer: 27–28) Ve andolsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik.

(Fussılet: 3) Bu, Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak, bilen bir kavim için Âyetleri detaylandırılmış bir kitaptır.

(Şûrâ: 7) İşte böylece Biz kentlerin anasını ve onun kıyısındaki kişileri uyarasın ve kendisinde hiç şüphe olmayan toplanma günü ile uyarasın diye sana Arapça bir Kur'ân vahyettik. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Ali Rıza Borazan
10. June 2010, 08:42 AM
Selamün aleyküm.Elbette kuranın getirdiği emirlerden hesaba çekileceğiz. peki anlayamadığımız emirlerden nasıl hesaba çekileceğiz. müteşabih karmaşık ikişerli anlamda kullanılıyorsa onu herkes anlayamıyorsa, anlayanlar vardır mutlaka, olmalı da çevremize eşyanın yapısına da baktığımız zaman da öyle değil mi? kolay anlaşılan var zor anlaşılan da vardır. Nasıl her konuda bir ilim dalı varsa ve o ilim dallarındaki uzmanlaşmış insanlar o konu üzerinde mucit oluyorlarsa ancak o konuda kendi emeğini verenller onu anlayabiliyorsa kurandaki müteşabih ayetleri anlama konusunda da kendi geyretini gösterenler ne demek istediğini ancak anlayabilirler. elbette insan gücü nisbetinde yapması gerekip de yapmadığı şeylerden sorumludur. Kuranı Allah insanlara göndermişse elbette bunu insanların anlaması ve yaşaması için göndermiştir. Allah insanların anlayamayacaağı onu anlamaya gücü yetmeyeceği ayeti neden göndersin? budan insanlar değil de hayvanlar mı sorumludur.? Evet bizim kuranı anlayamadığımızın temel sebebi onu anlamak için masaya yatıramadığımızdan onu mahçur bıraktığımızdan anlayamadık yoksa.
insanı koplalayım yapmaya çalışan insanlık neden kuranı anlayamasın selam ve sevgiler sunuyorum.

bob
10. June 2010, 11:02 AM
Sevgili Dost1 Ağabeyim,

Daha önce bir konuda şunu sormuştum.



İlgili soru:

Nahl 103'de diyorlar ki "Bu Kuran'ı görüştüğü o yabancı öğretiyor. Allah'ın sözü değil."

Kuran'ın bu kişilere verdiği yanıt:

"Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır."

Mantıklı mı?

Varsayalım ki ben peygamber olduğumu iddia ediyorum. Ben, Kuran'ı bir ingilizden öğrensem, bunu Türkçe'ye çevirip aktarsam, bu Kuran'ın Allah sözü olduğunu kanıtlar mı?

Kanıt şu mu olacak:

"Kastettikleri kimsenin dili ingilizcedir. Kur’an ise apaçık Türkçe'dir.

Sizin de belirttiğiniz gibi "arabiyyen" arapça değildir. Burada üstün bir dilden bahsediliyor. Diğer resullerin mucizelerine baktığımızda da gördüğümüz gibi insanları acz içinde bırakan, insanların evde biriktirdiklerini haber veren, aniden farkındalık oluşturan bir dil.

Sevgili Hiic kardeşim, önceki iletimde sorduğum soruların üzerinde kendi kendinize düşününüz. Sonra, benim ateist argümanlarımı konuşuruz.

halukgta
10. June 2010, 11:26 AM
Değerli Bob nikli arkadaşım kur’anı ne şekilde anladığınız nasıl anladığınız konusunda sizinle asla tartışmam, çünkü herkes inancından ve yaptıklarından sorumlu olacaktır. Ben hiçbir zaman yazdıklarımı karşımdakine kabul ettirmek için uğraşmam, çünkü bunu yapmak doğru değil de ondan. Rabbim bile elçisine senin görevin yalnız tebliğ etmektir, tebliğ etmek sana hesap sormak bana düşer demiştir. Bu ayetleri bile yazarken aklıma sizin şu ayeti anlama şekliniz geldi. (Ve şüphesiz o, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz sorulacaksınız.) diye yazmışsınız ve (Yani, Kuran'dan sorguya çekileceğimiz değil, sorumlu olacağımız, sorgulanacağımız söyleniyor) demişsiniz. Sayın arkadaşım yazdığınızı bir daha okuyun isterseniz. Benim yazdığımla sizin verdiğiniz cevap arasında ne fark var. Allah hayatımıza yön vermek ve doğru yaşamak adına, yani rehber olsun diye indirdim dediği kitaba uyup uymama konusunda hesaba çekeceğini söylüyor. Ya da buna siz sorgu deyin sorumlu olduğumuz kitap deyin, neticede yaşamının ve imtihanlarının kaynağı da diyebilirsiniz.

Değerli kardeşlerim dost 1 ve Ali Rıza kardeşim gayet güzel anlatmış, hatta Dost 1 kardeşim çok net ayetleri de yazmış ben tekrar yazmak istemiyorum ama acaba yazılan apaçık ve anlaşılır ayetler hangileri, rabbim bu ayetlerle hangi ayetlerden bahsediyor kısaca ve son olarak daha basit bu konuda düşüncelerimi aktarmak isterim.

Rabbim kur’anda yemin ederek bu kitabı kolaylaştırdığını söylüyor ve ayetlerin açık ve anlaşılır olduğu konusunda da üzerinde dura dura birçok ayetler gönderiyor, peki bu ayetler hangileri? Çünkü Kur’an ayetlerini Rabbim, ikiye ayırmış ve muhkem, müteşabih diye sınıflandırmıştı. Muhkem ayetlere DİNİN ANASI yani temeli, özü diyerek bunların hangisi olduğu konusunda özellikle belirtmişti. Diğeri ise müteşabihler olarak anlatırken bunların anlamını da bir kendisi bildiği, birde yalnız âlimlerin bileceği konusunda bizlere bilgi vermişti. Şimdi kur’anın bütünlüğünde bu iki ayet türünü düşünelim. Allah yaşayacağımız dinin kolay ve uyacağımız konuların basit anlaşılır olduğunu söylediğine göre, demek ki bizi ilgilendiren konular din ve iman adına sorumlu olduğumuz her şey muhkem ayetlerde var demektir. Bunun aksini düşünürde yalnız onlardan sorumlu değiliz, ayrıca bazı ayetlerde vardır ki bizler anlayamayız âlim ve veli insanlar anlar onlardan da sorumluyuz bunları da onlardan öğrenip imanımızı dinimizi yaşamalıyız dediğimiz andan itibaren, kur’anı ters yüz etmiş oluruz. Çünkü Allah kolay diyor, anlaşılır olarak indirdim diyor. Allah bir söylediğinin tersini kur’anın başka bir yerinde tersini söylemez. Ne yazık ki bizler farkında olmadan kendi düşüncelerimizi adapte etmek için kur’anda çelişki yaratıyoruz ama sanırım farkında bile değiliz.

Gelelim müteşabih ayetlere. Rabbim muhkem ayetler için dinin anası dediğine göre, müteşabih ayetlerin dinin anası temeli, kural koyanı olması mümkün değil. Yoksa neden ikiye ayırıp birisine dinin temeli, sağlam garanti söz, güçlü bir söz diyerek ayırsın, daha sonrada diğer ayetler için müteşabihler, anlamları açık olmayan ayetler desin. Neden anlaşılması zor ayetleri gönderip dinin temeli yapsın, daha sonrada bizleri sorumlu tutsun, bakın bağlantı kuramıyoruz, yani mantık süzgecinden geçmiyor.

Şöyle düşünelim Okuldayız ve öğretmen bizlere bir kitap verdi ve dedi ki sizleri bir ay sonra imtihan edeceğim bu kitaptan. Fakat içinde bazı konular var sizin anlamanız mümkün değil, onları profesörler, alimler anlar, gerekirse gidin onlardan yardım alın, çünkü o zor anlaşılmayan konulardan da sizlere soru soracağım imtihanda dese ne düşünürüz bu hoca için? Sanırım bu hocanın bizlerin zayıf not alması ve sınıfta kalmamız için elinden geleni yaptığını düşünürüz, yani hoca için ADALETSİZ sözünü kullanırız. Hangi öğrenci profesöre, âlime gidip anlayamayacağı konuyu öğrenebilir? Hangi öğrencinin böyle bir imkânı vardır da bu bilgiye ulaşıp soruyu cevaplar da sınıfını geçer? Acaba her veli, âlim aynı şekilde anlamadıysa imtihanda hangi âlimin söylediğini bizim hocamız doğru kabul edecek. İşte değerli kardeşim eğer bizler müteşabih ayetlerinde dinin temeli ve dine kural koyan, bizlerin uygulaması uyması gereken ayetleridir dersek, örneğini verdiğimiz durumla bizler karşı karşıya kalırız. Sizce Rabbim öğretmenin yaptığı gibi bizlere yapar mı? Rabbim bizlerin hesap günü başarısız olmamızı mı hâşâ istiyor da bizlerin anlayamayacağı ayet gönderip, başkalarına muhtaç kılacak? İşte günümüzde aynen bunlar uygulandığından dinde ne yazık ki kargaşa yaratılmıştır. Rabbin kelamı yeterli görülmeyip iman adına birilerini aradığımız içindir ki, her sığındığımız beşeri limanda mayın tarlasının olduğunun farkında bile değiliz. Rabbim kullarını asla zor durumda bırakmaz. Siz olsaydınız hemen cezalandırırdınız ben ise mühlet veririm diyen bir yücelikten, anlaşılması zor kurallar, kanunlar beklemek onun yüce adaletine sığmaz, lütfen bunları iyice düşünelim.

Unutmamamız gereken konu, Rahmanın adaletini farkında olmadan sorgulamayalım. O Yücedir O Uludur, O kullarına yemin ederek kolaylaştırmış bir kitabı gönderdim diyorsa, din ve iman adına kolay bir din olduğunu asla unutmayalım. Rahmanın sözlerine ters düşen herkesin anlayamayacağı, zor ayetlerin, kuralların, hükümlerin olduğunu söylediğimizde Rabbimle inatlaştığımızın farkında olalım derim. Ben Rabbin zikrinden, tıpkı rabbin istediği gibi düşünerek, aklımı kullanarak, onu bir bütün olarak düşünüp bu düşüncelerimi yazıyorum. Rabbim hatalarımı affetsin. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Ali Rıza Borazan
10. June 2010, 02:59 PM
KURAN APAÇIK BİR KİTP MI?
36/69- Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran'dır.
Kuranın Apaçık bir kitap olduğunu kuranın kendisi söylüyor. “Apaçık bir kitap” derken kuran neyi anlatmak istiyor? Onu anlayabilmek lazımdır. Önce kuran gerçekten apaçık bir kitap ise neden bir ayeti herkes okuduğu zaman aynı şekilde anlamıyor? Neden yüzlerce binlerce din anlayışı ortaya çıkıyor? Neden kuranı tefsir eden müfessirler ayetleri tefsir ederken farklı farklı tefsir ediyor? Elbette kuran ne bazılarının söylediği gibi ilim sahibi olmayanlar bu kitabı anlar. Ne de kuran bazılarının söylediği gibi anlaşılmaz muamma bir kitaptır. Evet, kuran apaçık bir kitaptır onu anlamak için yoğunlaşanlara apaçık bir kitaptır. Yoksa kuran üzerinde detaylı anlamak için araştırma yapmayanlar kuranı anlayamazlar. Çünkü kurandaki ayetleri kuran iki kısma ayırmaktadır.
MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYETLER
3/7- Sana Kitap’ı indiren O'dur. Ondan, Kitap’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
Önce Kuranı doğru bir şekilde anlayabilmek için kuranda geçen her kelimenin ne anlama geldiğini kuranda geçen ayetlerden ve konulardan anlamamız gerekiyor. Şimdi bu iki ayette geçen muhkem ve müteşabihin ne olduğunu anlamaya çalışalım.
Müteşabih: Ali İmran suresinin yedinci ayeti kerimesinde,” Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Burada müteşabih ayetin karmaşık olan insanların anlattıklarını veya ortaya koyduklarını gizlemeye saklamaya veya karmaşık olduğundan incelemeye ve tahlil etmeye ihtiyaç duyulan demektir. Yani söylenişin dışında başka anlamlarda ifade edebilen bir anlam taşıması anlamında da kullanılmıştır. Yine zuhruf suresinin yirmi üçüncü ayetinde, “Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Öyleyse müteşabih karmaşık inceleme ve tahlil gerektiren anlamında kullanıldığı gibi aynı ikişerli anlamında kullanılmış olduğu görülmektedir.
Kuranda geçen hiçbir kelime ve hiç bir ayet, kurandan bağımsız olmadığı gibi, kâinattan da bağımsız değildir. Kuran kâinatın konuşan dilidir. Kâinat içerisinde çözülmesi anlaşılması zor ve karmaşık olan olaylar ve ayetler olduğu gibi kuran içerisinde de çözülmesi ve anlaşılması zor olan ayetler de vardır.
Dikkat ederseniz kâinatta insanoğlunun ortaya çıkardıkları bilim dalları, her ilim kendi içerisinde nasıl tutarlı ise diğer ilimler arasında da bir tutarlılığı vardır. Yani hiçbir ilim kendi içerisinde çelişmediği gibi hiçbir ilim diğer ilimlerle de çelişmez. Aynı zamanda kurandaki ayetlerle de çelişmez. İşte bir kelimeyi eğer doğru anlamışsak kuran içerisinde geçen diğer kelime ve ayetler içerisinde uyum halinde olur. O zaman kuran, ilim, akıl ve pratik hayatın kucaklaştığı anlayış veya din doğru olan dindir.
İşte kuranda geçen muhkem ve müteşabih olan ayetlerin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için bizim kurandan bazı ön bilgilere ihtiyacımız vardır. Müteşabih kelimesini ayetlere baktığımız zaman hem karmaşık hem de ikişerli bir anlam taşıdığı bir gerçektir. Şimdi kuran içerisinde geçen müteşabih olan ayetlerden örnekler vererek kastedilen manayı anlamaya çalışalım.
13/3- Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
Kâinatta yaratılmış hiçbir varlık yoktur ki tek yaratılsın her varlık mutlaka çift yaratılmıştır. Birkaç tane örnek verecek olursak, erkek ve dişi, gece gündüz, inanan inanmayan, aydınlık karanlık, canlı ve ölü, takva ve fısk, savaş ve barış vs. her varlık zıtlarıyla beraber yaratıldığı gibi kuranda kullanılan kelimelerde çift anlamda kullanılmıştır. Biz bir kelimenin ne anlamda kullanıldığını ayet ve o kelimenin geçtiği konu içerisinde anlamamız gerekir. Her dilde olduğu gibi kuranda genelde kelimeler iki anlamda kullanılmıştır. Mecazi anlamda ve gerçek anlamda olmak üzeredir. Bir kelimenin mecaz anlamında mı yoksa gerçek anlamında mı kullanıldığını hem kuranda geçen diğer ayetlerden hem de kâinat yasalarına uygun olup olmadığını anlamak zorundayız. Kurandan müteşabih bir ayetin nasıl anlaşılması gerektiğini örneklendirerek anlatmaya çalışalım.
2/ 72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73- Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir ki akıllanasınız.
Burada konu anlatımına baktığımız zaman bir topluluğun öldürdükleri kişiyi müfessirlerin de anlattığı gibi kesmiş oldukları ineğin bir parçası ile vurmalarıyla ölünün dirildiğinden söz etmektedirler. Eğer kuranda geçen ölü kelimesinin iki anlamda kullanıldığı anlaşılmazsa ayetin anlatmak istediği gerçek anlamında anlatmak istediği mana yakalanamaz. Kuran ölü kelimesini iki anlamda kullanmıştır. Birinci anlamda kullandığı ölü hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamda anlatılan ölüdür. Bu ölü dünya hayatında bir daha geri gelmeyen sadece ahret âleminde diriltilecek olan ölüdür. Bu ölüye kurandan bir örnek verelim.
2/94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin."
Bu anlamdaki kullanılan ölü hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamında bahsedilen ölüdür. Bunlar ölürse bir daha dünya hayatında dirilmeyeceklerdir.

21/ 95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler
İkinci anlamdaki ölü değişmeceli anlamında kullanılan ölüdür. Bu ölü hayatta yaşadığı halde asıl dünya hayatına ne için geldiğini unutmuş vahiylere karşı duyarsızlaşarak dünyayı kendilerine put edinenlerin yaşasa da onlara ölü kelimesi kullanılmıştır. Vermiş olduğumuz ayet örneğinde anlatıldığı gibi gerçek anlamında ölen bir ceset inek bacağı vurmayla asla dirilmez. Hazreti İsa peygamberin ölüleri diriltmesi hayati fonksiyonlarını kaybetmiş ölü değil vahye karşı duyarsız olanları vahye karşı duyarlı hale gelmesi anlamındaki ölüdür.
5/ 110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkâra sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."
İşte burada kastedilen hazreti İsa’nın” Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun.” Diye bahsedilen ölü vahiylere karşı duyarlılığını kaybetmiş anlamındaki ölülerdir.
Bir de Hazreti İbrahim peygamberin Allahın örnek olarak dirilttiği ölü de aynı anlamda kullanılmıştır.
2/ 260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
“Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler.
İşte buradaki ölü hazreti İbrahim’in, kestikleri kuşları diriltmesi kesip parçaladığı değil, duyarsız olan hayvanları duyarlı hale getirmesi anlamında bahsedilen ölüleri diriltmedir.. Köpeklerin insanların alıştırılıp eğitilerek eroin esrar depremlerde insan aramaları gibidir. Veya güvercinlere teknolojinin gelişmediği dönemlerde mektup taşımacılığı öğretilmesi gibidir.
Müteşabih olan ayetler, hem evrende vardır. Hem de kuranda vardır. Kurandaki müteşabih olan bir ayeti anlayabilmek, dağlardaki madenlerin ayrıştırılıp insanoğlunun önüne mamul olan bir madde haline getirmek gibidir. Veya insan vücudundaki bir hastalığın insandaki kanın laboratuarda tahlil edilerek bulunup teşhis ve tedavisinin yapılması gibidir. Her hastalık genelde oluşmaya başladığında insana sinyaller verir. Mutlaka belirtileri olur. Tıp uzmanları bu belirtilerden yola çıkarak hastalığı önce tanırlar. Daha sonra teşhis ederler ve tedavinin kurallarını öğrenirler ve ilaç uygulaması yaparlar. Biz bu konulardaki bilgileri o konunun zikir ehline uzmanlara bırakalım.
Kâinat ve Kuran birbiri içerisine girmiş bir ağacın çapakları gibidir Ne kuran kâinattan bağımsız ne de kâinat kurandan bağımsızdır. Kurandaki bir kelime kuran ve kâinatta bulunan bütün kelime ve varlıklardan bağımsız düşünülemediği gibi, kâinatta bir madde de kâinat ve kurandan bağımsız olarak düşünülemez. Bir insan vücudundaki bir kandamlası insan vücudunun bütün özelliklerini yansıtıyorsa kâinatın da özelliklerini içerisinde barındırır.
Öyleyse Kuranda geçen bir müteşabih bir ayetin, doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için sadece ayetin yüzeysel anlamından yola çıkarak ayette böyle diyor deyip de ortaya ulu orta bilmeden bir şeyler söylenmeye kalkışılırsa yanlış olur kanaatindeyim.
Kuranda Genel bütünlük içerisinde İnsanların yol seçme konusunda değişik olan konularda ve ayetlerde bir şeyler anlattığı halde o ayetler göz önünde bulundurulmadan bir yorum yapmak ayet hakkında böyle diyor demek doğru olmaz. Kurandaki müteşabih bir ayetin ne söylediğinden çok ne söylemek istediğinin yakalanmasıyla anlaşılabilir.
2/26Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, 'Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?' derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz
Ayette saptırma hidayete getirme ve başka ayetlerde dilediği insanları bağışlama ifadesi geçmektedir. Eğer Allah bir kulunu dileyip saptırıyorsa dileyip hidayete getiriyorsa ve dileyip bağışlıyorsa saptırdığı ve bağışlamadığı insanlara bu zulüm ve adaletsizlik olurdu. Allah yarattığı kullarına eşit mesafededir. Allah kendi kendisine zulüm etmedikçe Allah o kullarına zulüm yapmaz.
Bu konu hakkında eğer ön bilgimiz olmazsa elbette bu ayetleri anlayamayız. Kuranın diğer ayetlerine baktığımız zaman Ancak kuranın o konu hakkında Allahın neyi murat ettiğini ancak anlayabiliriz. Kuranın ana çatısından süzülerek gelen ayetlerden neyi anlatmak istediğini yakalamak lazımdır.
Dilediğimi hidayete getiririm. Dilediğimi saptırırım. Dilediğimi de bağışlarım. İfadelerini doğru anlamak için şunların bilinmesi gerekir. Allah kimseye zulmetmez, Allah adalet sahibidir. Allah dünya hayatında torpil geçmez. O zaman bu ayetlerden anlamamız gereken şudur. Allah insana aklını takvasını ve fısk ve fücurunu vermiş. Ve iki yola da gitme özgürlüğüne sahip olan insanın hangi yola giderse o yollara gidecek malzemeleri de vermiştir. yaptığı doğru ve yanlışın mükâfat ve cezasını vereceğini de vaat ederek dünya hayatında dilediği yolu seçmeyi kişinin kendi özgür iradesine bırakmıştır.
Allah birini dileyip saptırmaz, birini dileyip hidayete getirmez, birisini dileyip bağışlamaz. Allah Halife olarak yarattığı insanın önüne sapmayı hidayete gelmeyi ve bağışlanmayı yaratır. Kişinin özgür iradesine bırakır. Kişi Kendisi isterse sapmayı sapar kişi hidayete gelmeyi isterse hidayete gelir. Kişi kendi yaptıklarına pişman olup yolunu düzeltmek isterse bağışlanır yoksa dünya hayatında Allah insan gidişatına kesinlikle müdahale etmez.
O zaman Kuran okuyanlara sesleniyorum. Kuranda geçen bazı kavramlar anlaşıldığı zaman konular ve müteşabih dediğimiz ayetler çözülmeye başlayacaktır.
Ayet Kelimesi Allahın kâinatta peygamberlere göndermiş olduğu vahiylerde dâhil olmak üzere Allahın kâinatta yaratmış olduğu zerreden küreye kadar bütün varlıkların adıdır. Eğer ayeti bu anlamda anladığımız zaman kuranda geçen bir çok konuların ve kıssaların rahatlıkla anlaşıldığı görülecektir. Müfessirlerin ayet kelimesi yerine peygamberlerin kendi peygamberliklerini göstermek için Allahın onlara vermiş oldukları harikulade gösterdikleri olağan üstü haller anlaşılırsa. Elbette kuranın anlaşılmasında en büyük engel teşkil eder. Kuranı değişik yerlerinde peygamberler bir insan bir beşerdir. Onları diğer insanlardan ayıran sadece vahye muhatap olarak Allah anlattığı halde Peygamberlere Allahın vermediği hasletleri yükleyerek onları tapınılır hale getirmek peygamberlere zulümdür.
Kuranı doğru anlamak için şu üç şeyi doğrtu anlamak lazımdır. Birincisi, kuran çelişkisiz bir kitaptır.
4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
İkincisi kainat çelişkisiz olarak yaratılmıştır.
67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Üçüncüsü Allah’ın gönderdiği vahiylerle bir başka deyişle gönderdiği Kuran’la kâinatın yasaları arasında çelişki yoktur.
30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”
Kurandaki müteşabih olan ayetleri anlamaya çalışırken bu üç hasleti beraber düşündüğümüz zaman ancak doğru bir anlayışı yakalayabiliriz.
Mesela Kuran’da geçen kavimlerin helaki ile kuranda anlatılan kıssaları okuduğumuz zaman kuranda anlatılan çelişkisizlikle kainatta anlatılan çelişkisizliği yakalamamız gerekir. Kuran bir taraftan dünya hayatında zulmedenlerin cezasını ahret alemine erteleyeceğiz desin, 35/45 Bir taraftan da suç işemeleri nedeni ile Nuh kavmini sem ut kavmini ad kavmini yapmış oldukları zulümler nedeniyle helak ettik ifadesi kullansın. Allah bir taraftan düşünmeyen, akletmeyen insanlara davarlar gibidir hayvanlar gibidir desin. Bir taraftan ebabil kuşlarının ebrehe ordusuna pişmiş taşlarla üzerine yağdırsın, yine Allah bir taraftan da balıklara Yahudi olanların ibadet yasağına uyup uymadığını denetletsin. Bunlar kuranda anlatılan müteşabih ayetlerdendir. Onunla ilgili diğer ayetleri bir araya getirdiğimiz zaman anlatmak istediği manayı yakalayabiliyoruz. Daha kurandan bu konularla ilgili hem kuranın kendisi ile ilgili hem de kainat ile ilgili bir çok çelişkili gibi görülüp de inceleme ve tahlil yapıldığı zaman çelişkisiz olduğu ancak anlaşılabilen bir anlatımı yakalamak mümkün olacaktır.
Kuranianlamametodu.blogspot.com
[email protected]
0554 912 92 75

halukgta
10. June 2010, 07:46 PM
Ali Rıza kardeşiminde verdiği örneklere baktığımızda müteşabih ayetlerin dikkat ederseniz hepsi dine kural koyan, hüküm veren ayetler değil, fakat ilimden nasiplenenlerin kur'ana gönül verenlerin, tabiat kanunları ile kur'anı birleştirenlerin anlayabileceği bilgiler topluluğu olduğunu çok rahatlıkla görebiliriz. Zaten Allah ayrımı yaparken kesin çizgileri koyuyor ve muhkem ayetlerin dinin temeli özü olduğunu sapasağlam ve açıklanmış olduğunu anlatıyor. Bir başka bakışla muhkem ayetler ile müteşabih ayetleri çok farklı bir konuma koyuyor yaratan. Bu ayetler için farklı düşüncelerin olmasıda çok normaldır çünkü her insanın kur'ana bakışı, düşüncesi ve ondan nasiplenme oranı çok farklıdırda ondan. Eğer kur'andan beşeri inançlara delil ararsanız, Allah sizi oyalamak adına niyetinize binaen delil verir sizi oyalar. Ama kur'anı anlamak adına rehbere bakarsanız, salt onun ne anlatmak istediğini çözmek adına bakarsanız, Rabbimde size o yolda apaçık delillerini açar. Bunu bir slogan yapmak gerekirse. Bana iyi niyetle bakki bende sana iyi niyetle cevap vereyim. Saygılarımla halukgta

müslümanlardan
10. June 2010, 08:00 PM
BU KONU hakkında yazan bütün arkadaşlara bir sorum olacak sorum ŞU ACABA kuranı her okuyan aynı şeyi mi anlar.

Çünkü kuranın temel öğretilerinden biride AYNI KURAN KİMİNİN HİDAYETİNİ ARTIRTIĞI GİBİ, KİMİNİNDE SAPIKLIĞINIDA ARTIRIR.

Ayrıca kuranı her okuyan aynı mı anlar yoksa KURANIN ANLAŞILIRLIĞINI YAKALAMAK İÇİN YİNE KURAN KENDİ İÇİNDEKİ METOD USULUN MU TAKİP EDİLMESİNİ Mİ İSTİYOR VE ÖYLECE ANLAŞILIR YANİ FURKANLIĞI ORTAYA ÇIKIYOR.

VE KURANAIN BU ANLAŞILIRLIK METODU NEDİR....SAYGILAR

Ali Rıza Borazan
11. June 2010, 02:37 PM
KUR'ANDAKİ AYETLERİ KUR’ANDAKİ AYETLERLE ANLAMA METODU
Kur’an, peygamberimizin peygamber oluşuyla peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü yansıtır Kuran’ın inişinden önceki ve Kur'anın inişinden sonraki Arap toplumlarının kullandığı dil Kuran’ın dilini yansıtmaz. Bu sebeple sözlüklerde geçen anlamlar Kuran’ın kastettiği manayı vermez. Kur’andaki kelime ve ayetlerin açıklamasını sözlüklerdeki anlamlarla anlaşılmaya veya açıklanmaya çalışılırsa. ilgi ve alakası olmayan, yorumlar ortaya çıkar. bir örnek verecek olursak.

Ümmi: Sözlükte, Okuma yazma bilmeyen anlamında kullanıldığı halde Kuran’da hiç bir kitaba tabii olmayan Mekke müşriklerin Özelliklerini yansıtır. Yani Allaha inandıkları halde Allahtan gönderilmiş olan kitaplara, peygamberlere. ve ahret alemine inanmayan toplum olarak anlatılır..

62/2 O ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydiler

.
29/48 Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.


7/157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de geleceği yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan elçiye uyarlar o onlara ma’rufu emrediyor. Münkeri yasaklıyor. Temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. Ve onların ağır yüklerini üzerindeki zincirleri indiriyor, ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler işte kurtuluşa erenler bunlardır


Demek ki ayette de geçtiği gibi ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamındadır.

Zaten ilerde de bunları detayı ile anlatacağız. bir ticaret yapan bir kişinin okuma yazma bilememesi eşyanın yapısına uygun değildir.

Kur’an daki ayetler genelde iki Kısma ayrılmıştır. 1)Müteşabih olan ayetler 2)Muhkem olan ayetler:

3/7 "Sana kitabı indiren odur. Ondan kitabın anası(Temeli) olan bir kısım ayetler Muhkemdir. Diğerleri ise Müteşabihdir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan Müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise biz ona inandık, tümü rabbimizin katındadır derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez
Muhkem olan ayetlerin anlamı açıktır. Yoruma ve tevile ihtiyaç yoktur. Ama Müteşabih olan ayetler inceleme ve tahlil neticesinde ancak kastettiği mana algılanabilir. Muhkem ve Müteşabih ayetler hem Kuran’ın içinde vardır. Hem de eşyanın yapısında vardır. Kurandan bir müteşabih ayete örnek vermeye çalışalım.
4/157- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.


4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
İşte bu ayetlerin kastettikleri manaları kuranın bütünündeki onula ilgili ayetler. Bilinemezse. Çözülemez. Burada. Ölümün benzeri ifadesini kullanırken, hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamında. Anlatmaktadır. Katımıza Yükselttik ifadesiyle de, onu şereflendirdik. onure ettik demektedir. Bunları Hazreti İsa peygamber ile ilgili konuda detayına anlattım. Şimdi eşyanın yapısında olan müteşabih ile ilgili olan ayet ise Dağda bütün madenler olduğu halde onları tahlil ederek bakırını gümüşünü plastiğini vs, ayrıştırarak onu araba otobüs uçak haline getirilmesi o konuda uzman olmayı gerektirmesi gibi. Şimdide Muhkem olan bir ayete kurandan örnek vermeye çalışalım.
2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
Bu Ayette peygamberler arasında ayırım yapılmayacağını, Allah'tan gönderilmiş bütün kitaplarına inanılması gerektiğini anlatıyor. Aynen güneş doğduğu zaman ortalığın aydınlanması gibi. Şimdi de
Kuran’ın anlaşılması ile ilgili metotları maddeler halinde sıralamaya çalışalım;

1- Kur’andaki geçen kelimeleri Kuran’ın bütünlüğünde arayarak onun ne anlama geldiğini öğrenmek gerekir.
2- Kur’an Allah’ın bir kitabıdır ayetleri yorumlamaya çalışırken hiçbir ayetin hiçbir ayetle çelişmemesine dikkat etmek lazımdır .
3-Ayetler hangi konu ile ilgili bir meseleden bahsediyorsa o ilim dalının verilerine ters düşmemesi gerekmektedir
4- Kur’an’ı kerim genelde kelimeleri hep çift kullanmıştır burada ayetten bir örnek vermek istiyorum.
18/109”de ki rabbimin sözlerini (yazmak) için deniz mürekkep olsa yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükeniverirdi ,” buradaki bahsedilen deniz nehirlerin biriktirdiği büyük su kütlesidir. Şimdi mecazi anlamda Kuran’ın kullandığı denizi Kuran’dan örneklendirmeye çalışalım.
18/60- “Hani Musa genç yardımcısına demişti; iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim yada uzun zamanlar geçireceğim “
buradaki bahsedilen deniz de yine mecazi anlamda kullanılan hayat denizdir.

Ahret alemi ile dünya hayatının kesiştiği denizdir. Yani ölümdür.


5- Kur’an diğer dillerde olduğu gibi kıssaları anlatırken sanatsal bir üslupla anlatmıştır yani geçmişi geleceği ve anı aynı anda kullanma sanatı yapmıştır.
6- Kur’ an olayları anlatırken bir roman biçiminde değil de bir meseleyi Kuran’ın her tarafına serpiştir.
7- Kur’andaki geçen her kelime bir manayı ifade eder. Hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerini tutmaz. Ve hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerine kullanılmamıştır.
8- Kur’an iki gayıp haberinden bahseder.Birisi insan kültürünün geliştikçe ilerledikçe çözebilecek oldukları gayıp haberi,ikincisi de insan kültürünün ne kadar araştırsa incelese de çözemeyecek oldukları gayıp haberidir.Bu ahret alemiyle ilgili yani kıyamet koptuktan sonraki ilgili bilgileri içerir.Zaten buna inananlara da mümin denir.
9- Kur’anda Allah hitap ederken kendisi ile diyalog kurmak isteyenlere ancak hitap eder.Kur’an-ı Kerim’de ‘”Ey insanlar,ey iman edenler, “ya resulüm” diye hitap ederken kafir olanlara peygamber aracılığıyla konuşuyor. Mesela diyelim ki “de ki ey kafirler” ifadesini kullanıyor.

İşte Kur’an da ki ayetleri düzgün bir şekilde anlayabilmek için bu saydıklarımızdan genel olarak haberdar olmak gerekir.

Önce Kuran okuyan kardeşlerimize Bir konunun kurandan nasıl anlaşılması gerektiğini, Ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışalım.



6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

Bu Ayete baktığımız zaman Çift tırnaklı hayvanlar koyunun iç Yağı ve kuyruk yağları Yahudi olanlara sanki Allahın özel olarak bir haramıymış gibi algılanmaktadır. Genelde İslam müfessirlerin Yahudi olanlara bunları haram müslüman olanlara helal olarak nitelendirmişlerdir. Bu anlayış da peygamberler arasında şeriat farklılığına götürmüştür. Mesela Kardeş evliliği bir peygamberde helal diğer peygamberlerde haramdır Haram ağaçtan söz edilirken elma buğday ağacı adem peygambere haram ama diğer peygamberlere helal anlayışını getirmiştir.

Kuranda Tanımlanan ve doğru olarak anlaşılması gereken dinin adı İslam, teslim olanların adı da müslüman olarak geçmektedir. İşte Böyle bir ifadenin doğru olduğunu kanıtlamak için onunla ilgili bütün ayetlerin bilinerek Anlaşılması gerekeni ortaya çıkarmak gerekir.

16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

O zaman,” Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık.” İfadesi, vermiş olduğumuz ayet örnekleri ile çelişkili bir kitap gibi görünüm arz etmektedir. Çelişki bizdedir kuranda çelişki yok bu çelişkisizliği mutlaka yakalamak gerekiyor.

4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.

Kuranda çelişki olmayacağına göre, Yahudilere bazı şeyleri haram edecek. Müslüman olanlara onları helal edecek, Bir taraftan da Yahudilere bazı şeyleri helal müslüman olanlara haram edecek. Böyle bir anlayış kurana terstir.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah peygamberle aynı şeraiti aynı haram ve helali tek bir ümmet etrafında toplayarak bu tevhid sancağını devrettirip durmuştur. Ve Her Peygamber kendisinden önce gelen peygamberleri tasdik edip doğrulamış ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelemişlerdir.

61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.

Doğrulamak ve tasdik etmek aynı şeriat ve yaşam biçiminin tekrar edilmesi demektir. Yoksa Bir şeyin haram ve helal olanı Allah daha önce, bilmiyor da sonradan onu tecrübe kazanarak düzeltmiş olması düşünülemez.

5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

Konu içerisinde geçtiği için Bu şeriat kelimesi ile ilgili bölümü açıklamak doğru olacak kanaatindeyim. Genelde Şeriat kelimesini Sanki Allahın peygamberler arasındaki Farklılığı izah etmek için her peygamberin şeraitinin farklı oluşu anlamında kullanmışlardır. Bu Farklı şeriat anlayışı Gönderilen peygamberler arasındaki değil. Allahın peygamberler silsilesi ile gönderdiği yolun yöntemin helal ve haramların dışındaki topluluklar için kullanmıştır.

İnsanlar nasıl ilk yaratılırken Hepsi Sen bizim rabbimizsin demişlerdir. O zaman insanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat içindelerdi.

7/172- Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

İşte Bu tek bir ümmet ve tek şeriat, İnsanların denemeye tabi tutulması için Allahın her insan yaratılışına koyduğu iblis ile parçalanmışlardır Ayrı ayrı şeriat ve bir yaşam biçimini kendilerine yol olarak benimsemişlerdir. Ama peygamber çizgisinde giden insanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat üzerindedirler.

45/28- O gün sen, her ümmeti diz üstü çökmüş (veya toplanmış) olarak görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağrılır. "Bugün yaptıklarınızla karşılık göreceksiniz."

İşte Kurandaki Bir ayet Böyle Kuranın içindeki onunla ilgili ayetler bir araya getirilerek ne anlama geldiği anlaşılmaya çalışılmalıdır. Doğru bir anlayış böyle yakalanır. Dikkat ederseniz tefsirlerde Bu anlayışı göremezsiniz. Hiç bir tefsirdeki anlatılanlar diğerleriyle uyum içinde değildir. Her Ayette Allahın murat ettiği şey aynıdır farklı yorumlar onun doğru anlaşılmadığını gösterir.

Kuranianlamametodu.blogspot.com

[email protected]

dost1
11. June 2010, 03:47 PM
Selamun Aleykum! Değerli Ali Rıza Borazan Kardeşim!

KUR'ANDAKİ AYETLERİ KUR’ANDAKİ AYETLERLE ANLAMA METODU
Kur’an, peygamberimizin peygamber oluşuyla peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü yansıtır Kuran’ın inişinden önceki ve Kur'anın inişinden sonraki Arap toplumlarının kullandığı dil Kuran’ın dilini yansıtmaz. Bu sebeple sözlüklerde geçen anlamlar Kuran’ın kastettiği manayı vermez. Kur’andaki kelime ve ayetlerin açıklamasını sözlüklerdeki anlamlarla anlaşılmaya veya açıklanmaya çalışılırsa. ilgi ve alakası olmayan, yorumlar ortaya çıkar. bir örnek verecek olursak.

Ümmi: Sözlükte, Okuma yazma bilmeyen anlamında kullanıldığı halde Kuran’da hiç bir kitaba tabii olmayan Mekke müşriklerin Özelliklerini yansıtır. Yani Allaha inandıkları halde Allahtan gönderilmiş olan kitaplara, peygamberlere. ve ahret alemine inanmayan toplum olarak anlatılır..

62/2 O ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydiler

.
29/48 Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.


7/157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de geleceği yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan elçiye uyarlar o onlara ma’rufu emrediyor. Münkeri yasaklıyor. Temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. Ve onların ağır yüklerini üzerindeki zincirleri indiriyor, ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler işte kurtuluşa erenler bunlardır


Demek ki ayette de geçtiği gibi ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamındadır.

Zaten ilerde de bunları detayı ile anlatacağız. bir ticaret yapan bir kişinin okuma yazma bilememesi eşyanın yapısına uygun değildir.

Allah Razı olsun. Kelimeler de insanlar gibi doğarlar gelişirler ve bazen ortadan kalkarlar. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi "arabiyyen " ifadesi bunu çok güzel açıklar.

"ümmi" kelimesi kesinlikle okur yazar olmayan anlamında değildir.
Kur’an’da geçen ÜMMÎ ifadesi “Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan)” demektir. Bu ifade, Mekkelilere peygamberimizin kendi içlerinden biri olduğunu, hemşehrileri olduğunu, yakından tanıdıkları ve yabancı olmayan birisi olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Kur’an’da, peygamberimizin Mekkelilerin kendi içlerinden biri olduğu konusu üzerinde duran daha bir çok ayet vardır (Sad; 4, Kaf; 2, Tövbe; 128). Yani peygamberimiz; okuyup yazabilen, Ümmî/ Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan) birisidir.


Kur’an daki ayetler genelde iki Kısma ayrılmıştır. 1)Müteşabih olan ayetler 2)Muhkem olan ayetler:

3/7 "Sana kitabı indiren odur. Ondan kitabın anası(Temeli) olan bir kısım ayetler Muhkemdir. Diğerleri ise Müteşabihdir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan Müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise biz ona inandık, tümü rabbimizin katındadır derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez
Muhkem olan ayetlerin anlamı açıktır. Yoruma ve tevile ihtiyaç yoktur. Ama Müteşabih olan ayetler inceleme ve tahlil neticesinde ancak kastettiği mana algılanabilir. Muhkem ve Müteşabih ayetler hem Kuran’ın içinde vardır. Hem de eşyanın yapısında vardır. Kurandan bir müteşabih ayete örnek vermeye çalışalım.

Değerli Kardeşim!
Vermiş olduğunuz bu ayete göre müteşabihin tevilini bir tek Allah bilebilir. Başka kimse bilemez. İlimde derinleşenler de sadece bunu onaylarlar.

Cenabı Allah kendisinin dışında kimsenin bilemeyeceği müteşabih ayetleri neden göndersin ki?

Vermiş olduğunuz ayet, bu noktalama işareti ile yazdıklarınızın tümünü geçersiz kılar.

Vermiş olduğunuz ayet;

"HUvelleziy enzele aleykel Kitabe minhu ayatun muhkematun hünne Ümmül Kitabi ve uharu müteşabihat* fe emmelleziyne fi kulubihim zeyğun feyettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'viylih* ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu, ver Rasihune fiyl ılmi yekulune amenna bihi küllün min ındi Rabbina* ve ma yezzekkeru illâ ulul elbab;"

O , Kitab’ı sana inzal etti. Ondan ayetler muhkemdirler; ki onlar Ümmül’Kitabdır. Ve diğerleri ise müteşabihdirler. Amma kalplerinde zey’ /maksattan dönmüşlük, seçememezlik, perde olanlar, fitne isteyerek ve onun te’vilini arzu ederek ondan müteşabih olanına tabi olurlar. O’nun te’vilini ancak Allah ve ilim’de rasih/derinleşmiş, araştırma inceleme ehli olanlar bilir. şöyle derler: “O’na iman ettik; hepsi Rabbimizin indindendir”. öz akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez.

ancak bu noktalama işareti ile yazılırsa yazılarınız bir anlam kazanır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Ali Rıza Borazan
11. June 2010, 06:35 PM
dost kardeşim tevil kelimesi kuranda iki ayette geçmektedir. tevilin ne olduğunu ayetleri buraya aktararak anlamaya çalışalım.
3//Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
7/53Onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: 'Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.' Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler.

Onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: 'Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi.
ilimde derinleşenler neye inanıyor ahiret alemine iman ediyor. Öyleyse burada iki ayette geçen tevil kelimesi bilinmeyen değil Allahın ahiret yaratması ile söyledikleri vahiylerdir. Kafir olanlar kalpleri marazlanmış olanlar Ahiret alemini inkar edenlerdir. onlar şunu demişlerdir.36/78Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: 'Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?' Ama ilimde dernleşenler ve aklını kullananlar ahiret alemini kabul eden ve ona iman edenlerdir. demek ki kuranda tevil kelimesi Allahın gayıp haberi ile ilgili bilgiler ve ahiret alemidir.

hiiic
11. June 2010, 06:47 PM
O , Kitab’ı sana inzal etti. Ondan ayetler muhkemdirler; ki onlar Ümmül’Kitabdır. Ve diğerleri ise müteşabihdirler. Amma kalplerinde zey’ /maksattan dönmüşlük, seçememezlik, perde olanlar, fitne isteyerek ve onun te’vilini arzu ederek ondan müteşabih olanına tabi olurlar. O’nun te’vilini ancak Allah ve ilim’de rasih/derinleşmiş, araştırma inceleme ehli olanlar bilir. şöyle derler: “O’na iman ettik; hepsi Rabbimizin indindendir”. öz akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez.

işittik kabul ettik. onda açık seçik olanlar hariç, hakkında delil indirmediğin yada sağlam dayanağı olmayan hiç bişeyin peşine düşmeyeceğim. Anlaşılır muhkem ayetler yeterli. Önce bi çorbayı içelim, sonrasında amellerimiz gereği Allah işin iç yüzünü bize öğretirse öğretir, öğretmezse de biz ona ayitiz, en iyiyi bilir.

halukgta
11. June 2010, 07:42 PM
Müslümanlardan nikli arkadaşımın sorusu gerçekten çok önemli, bu konuyu bir başlık altında düşüncelerimi sizlerle paylaştım, Rabbim yanıltmasın, aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz. SAYGILARIMLA Halukgta

http://www.hanifler.com/showthread.php?p=5706#post5706

hiiic
11. June 2010, 07:53 PM
Bence yinede eksik cevaplamışsın.
Allahın dilediğine anlamak kolay dilediğine zor. daha önce benzer bir durumu yaşamamış kişi, hiç gemide dini Allaha has kılıpda karaya çıktıktan sonra sapıtan insanların halini anlatan ayetin nasıl birşey olduğunu anlayabilimr mi?

Allah size ayetlerini gösterecek sizde onları tanıyacaksınız. (bi surenin son ayeti ama hangisi bilmiyorum. Ahiret için söylendiği öne sürülüyor ama bu dünyada geçersiz olmadığını sanıyorum)

İşin özü; önünde duran net bilgileri bile anlayamayan insan oğlu bazen çok ufak ayrıntıları bile anlayabiliyor. Bu durum tamamen hal dediğimiz, anlayış, bakış açısı, içinde bulunulan durum ve şartlarla alakalı.
Kısaca Allah dilemedikçe kimse kuradan birşey anlayamaz, tıpki herkez onu okuyamadığı gibi. Nasıl ki kuranı okuyanlar sadece Allahın seçtiği kimseler, anlayanlarda yine onun seçtikleri olacaktır (amelleri gereği).

kamer
11. June 2010, 09:55 PM
Selamlar dostlar,
إذ أنتم بالعدوة الدنيا وهم بالعدوة القصوى والركب أسفل منكم ولو تواعدتم لاختلفتم في الميعد ولكن ليقضي الله أمرا كان مفعولا ليهلك من هلك عن بينة ويحيى من حي عن بينة وإن الله لسميع عليم


Bu cümleden ne anladınız? Lütfen düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.

dost1
12. June 2010, 01:31 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kamer Kardeşim

Selamlar dostlar,
إذ أنتم بالعدوة الدنيا وهم بالعدوة القصوى والركب أسفل منكم ولو تواعدتم لاختلفتم في الميعد ولكن ليقضي الله أمرا كان مفعولا ليهلك من هلك عن بينة ويحيى من حي عن بينة وإن الله لسميع عليم


Bu cümleden ne anladınız? Lütfen düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Allah Razı olsun. Siz yazısını yazmışsınız okuması da bizden olsun. İnşaAllah.

İz entüm bil udvetid dünya ve hüm bil udvetil kusva verrekbü esfele minküm velev tevaadtüm lahteleftüm fiyl miyadi ve lâkin li yakdıyAllahu emren kâne mef'ulen, liyehlike men heleke an beyyinetin ve yahya men hayye an beyyinetin, ve innAllahe leSemiy’un ‘Aliym

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

hiiic
12. June 2010, 11:09 AM
Edit

kamer
12. June 2010, 11:57 AM
Selamun Aleykum! Değerli Kamer Kardeşim



Allah Razı olsun. Siz yazısını yazmışsınız okuması da bizden olsun. İnşaAllah.

İz entüm bil udvetid dünya ve hüm bil udvetil kusva verrekbü esfele minküm velev tevaadtüm lahteleftüm fiyl miyadi ve lâkin li yakdıyAllahu emren kâne mef'ulen, liyehlike men heleke an beyyinetin ve yahya men hayye an beyyinetin, ve innAllahe leSemiy’un ‘Aliym

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Sevgili Dost1, Arapça metnin okunuşunu yazarak katkıda bulunmuşsunuz.Teşekkür ederim.
Arapça olan bir metnin insanların anlayacağı hale gelinceye kadar geçtiği evreleri, okuyanların anlama kapasitesini, metni anlayabilmek için gerekli olan malzemelerin neler olduğunu , İnşaAllah bu başlıkta müzakere edebiliriz.
Mutlu ve esen kalın.

müslümanlardan
13. June 2010, 10:57 AM
18/60- “Hani Musa genç yardımcısına demişti; iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim yada uzun zamanlar geçireceğim “
buradaki bahsedilen deniz de yine mecazi anlamda kullanılan hayat denizdir.

alirıza abi bu ayette DENİZ mecazi değildir.KURANDAKİ HZ MUSA VE SALİH KULUN KISSASININ TAMAMINA BİRDAHA BAKIN HATTA BU OLAY İÇERİSİNDE balıklardanda bahseder.

dost 1 kardeşin MÜTEŞEBBİH AYETLERİN OKİ BİLGİSİ ALLAHTADIR,NEDEN İNSANLARA GÖNDERİLMİŞTİR SORUSUNADA kanaatimce KURANI BİR ANLAYŞLA CEVAP VEREYİM ki zaten ayettede belirtilmiş.

Kanaatim şudur,Allah bir bilgiyi insanlara sunar ama onun nasıl kulanılmasınıda açıklar ve bunun dışında kullananların ise AYETTEDE DEDİĞİ GİBİ KALPLERİNDE HASTALIK BULUNANLARDIR VE bunlar tevile kaçarlar.

Ayrıca kuranda bu konu hakkında ve buna benzer başka olaylarda anlatılmış ÖRNEĞİN HARUT VE MARUT KISASASI VE BUNLARIN GETİRDİKLERİ bilgi İLE ORDAKİ İNSANLAR sınav edilirler ve TESLİMİYETLERİ SINAV EDİLİR.

Müteşşebih ayetlerin bilgisi Allah tadır diye kabul edenler kazanan,bunlarda mana arayanlar ise TEVİLE KAÇANLAR VE KAYBEDEBLERDİR VE BU bilgi insanların sınavlarıdır TESLİMİYET SINAVI.

KURANI ANLAMAYA DAİR KURANIN VERDİĞİ METOD İSE BELKİ EKSİK OLARAK YAZARSAMDA TAMAMLARSINIZ İNŞAALLAH.[AYETLERİN NUMARALARINI ŞİMDİ VEREMESEMDE İNŞAALAH DAHA KAPSAMLI BİR ZAMANDA YAZARIM.]

1.Geceleyin bir kısmından sonra kalkıp azar azar okuyup yarabbi ilmimi artır diye dua ile,
2.şeytanın şerrinden Allaha sığınarak başlamak,[ki şeyten kuranın manasında sapma yapmamıza dair vesveselerini de verir]
3.Ayetleri tefekkür ederek,
4.tedebbür ederek
5.tezekkür ederek.
6.fıkhederek [geçmişteki olayları ki kuran bunu bize anlatıyor kıssaları ilede ve günümüze indirmek ]
7.Akledip.
8. ve ayetleri hissederek [hissetmek] tıpkı nasıl ki bir yere dokununca alacağımız his gibi en az bu kadar ayetleri his etmemiz lazım buda ancak ayetleri yaşantımızla birleştirmeyle olur.Aksi halde bizde birileri kuranı DUVARLARA ASIP PUTLAŞTIRIRKEN,BİRİLERİ ÖLÜLERE OKUYUP ÖLÜ KİTABI HALİNE GETİRİRKEN,
BİRİLERİ NAĞMELERE DÖNÜŞTÜRÜP SESSANATÇILARINDA YARIŞTIRIRKEN,BİZDE TARTIŞTIRIR OLURUZ.....SAYGI SEVGİ VE DUA İLE.....

bob
14. June 2010, 12:27 PM
Kuran'daki birçok terimin hem somut hem de soyut anlamları vardır. Su, güneş, ay, dağ, gemi, deniz, ateş vb..

Sadece bunu anlamanın bile, Kuran'ın gözler önüne serilmesine katkısı olacaktır.

Bunların, herkesin kendi iç dünyasında ne anlama geldiğini anlamak ancak gayret sarfedenlerin, bilgi sahiplerinin olacaktır.

Bu ayetlerden mana çıkarmamak gerektiğini söylemek, ayetleri salt iman seviyesine çekmek ya da görünen anlamları ile anlamak asıl hastalıktır. Bu hastalığın sonuçlarını da görmek için çevremize biraz bakmamız yeterlidir.

hiiic
14. June 2010, 04:56 PM
Kişinin çabası elbette anlamak için vesile olabilir ama Kuranı anlayabilmek dahada ötesinde onu yaşayabilmek için Allahın dilemesi gerekir.

Hiç birimiz kuran okumadığı halde dinin emirlerini Yusuf peyamberden daha iyi yerine getiremeyiz ancak o bile bazı durumlarda Allahın Bürhanına ihtiyaç duyuyor. İstediğiniz kadar okuyun anlayın bazen 2+2=4 etmiyor. bazen 0 ediyor bazen 100 ediyor.
Anladıklarımız sadece algı sınırlarımızla ilgilidir, algı sınırlarımızın ötesindeki güçleri temin etmeden bazı şeyleri açamaz anlayamayız. Bu sınırın kalkmasıda bizim elimizde değildir tamamen doğmadan önce belirlenmiştir. Örn; beyin kabuğunun kıvrımlarına göre kişi çok zeki yada benim gibi gerizekalı olabiliyor.

Eğer anlayabileceğim kadarki yeri anlayamıyorsam bu benim suçumdur.
Eğer anlayamıyacağım yerleri anlayamıyorsam bu Allahın dilemesidir.
Eğer anlayamıyacağım yerleri anlayabiliyorsam bu Allahın lütfudur...

Keza bir çoğumuza göre Kurandan bir ayet bile öğrenmek anlamak ve yaşamak büyük bir lütuftur...

"Kim Allaha ve Ahiret gününe iman Edip sevaplı/yararlı amel işlerse, cennete gidecektir"

hiiic
14. June 2010, 05:03 PM
Aşağıdakiler Kuran Ayetleridir... No larını bilen varsa paylaşabilir.

Allahtan başka hiçbir kimse Kuranı anlatamaz, sadece ancak va acak tebliğ edebilir, istifadeye ve kullanıma açabilir. En ffazla ayetler üzerinde öğüt verip kendi hayatına uygun olanları yorumlayabilir ama tecrübeler sizin hayatınızla çakışmadığında iletişimde kopukluk olur. Sadece tebliğ edebilir, paylaşıma ve kullanıma açabilir, o da kendi yararınadır. Bunun kullanıma açılmasındaki sebepte zaten ahirette biz bilmiyorduk demenin önüne geçilmesidir.

Onu anlatacak olan Rabbimdir. Yaşamı yaratan yaşatarak öğretir. İmanı, lütfu, ihsanı Allah verir.

Kendisine klavuzlayan yani ulaşılmayı istenen varlık mı yol göstermeye daha uygundur yoksa klavuzlanan mı? Yol göstermek ve kuranı anlatıp yaşatmaktaki en makbul varlık Allahtır. Size yol gösteren bir haritanın okuyucusu mu kaybolduğunuz yerden sizi çıkarmaya daha uygundur yoksa o haritayı çizen mi? Telefonla ulaşabilecek olsanız kaybolduğunuzda hangisini aradınız? Üstelik haritayı çizen için size vakit harcamak sorun değil, bilakis hoşuna gidiyorsa.