PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ötekinin eşiğinden geçmek


müslümanlardan
3. May 2010, 07:28 PM
Öteki’nin eşiğinden geçmek


cihan aktaş yazıları[taraf gazetesi]


I- Tahran’da bir yas evine gitmek için hazırlanıyorum. Hava sıcaklığı belirsiz, ne giyeceğime karar vermeye çalışıyorum. Sadece hava sıcaklığını gözeterek değil, renk açısından da seçmem gerekiyor giysiyi; İranlılar yasın siyah tonla ifadesini önemsiyorlar. Aradan bir yıl geçse de yas sürüyor. Siyaha yüklenen aşırı anlama duyduğum tepkiyi bastırıyorum Paylaşmam gereken acı daha önemli şimdi. Siyahlı giysiyle kendim olmaktan vazgeçmedim, kendimin alanı o insanların yüreklerini de içine alacak şekilde genişledi. Yaslarını hafifletmek için kendi isteğimle, gönüllü olarak tepkilerime ve tarzıma sınırlama getiriyorum, bir süreliğine.

Bu sınırlama kendiliğimi bastırmıyor, yamultmuyor; esnetiyor ve sınıyor.

Miguel de Unamuno’nun bir sözünü aktarıyordu Yasemin Çongar, “Dini seven bir dinsizin Tanrı teorisi” başlıklı yazısında: “Hakikat tevazu ile aranır.”


Birikim’de yayımlanan “Lâ ya da sürekli devrim: Halkın sesinde Hakk’ın sesini aramak” başlıklı yazımda, ötekinin (ya da yabancılığını koruyan komşunun) eşiğinden bir söyleşiyi paylaşmak üzere geçme kaygısının anlamlarına da değinmiştim.

Che Guevara’nın Sierra’daki hastalarıyla ilişkisinin kendi ifadesiyle, “Kendiliğinden verilmiş ve bir bakıma şiirsel bir karar iken bambaşka bir değere sahip ciddi bir güç haline gelmesinin” sebebi, yoksul, köylü halkla bütünleşme başarısıdır, Paulo Freire’ye göre. Bu başarıyı sağlayan ise, Che’nin alçakgönüllülüğü, sevgi yetisi ve “âdeta kutsal kitap diliyle betimlediği yalın üslubu” olmuştur.

***

II- İnsanlarla bir söyleşiyi paylaşmak ve sürdürmek istiyorsanız, sınırlarınızı esnetmeye ihtiyaç duyarsınız. Ulaşmak istediğiniz bir hakikat varsa, eksikliğinizin bilincinde olarak sürdürürsünüz arayışınızı; Çongar’ın yazısının özü de buydu.

Genç kız babasının uygun bulduğu tarzda giyinmemeyi, kendi kişiliğini korumanın bir icabı sayıyor. Akşama misafirler gelecek. Dindar baba üniversiteli kızının misafirlerin yanında hiç olmazsa kollarını tamamen açıkta bırakan bluzlardan giymemesini rica ediyor. Kız ise babasının bu talebiyle kendisini olduğundan daha farklı görünmeye, dolayısıyla riyakârlaşmaya çağırdığını öne sürüyor. Tartışıyorlar. Sonuçta kız babasının misafirlerinin yanına çıkmama gibi bir tepki koyuyor ortaya.

Ece Temelkuran’la konuşmuştuk bu bağlamda. “Kız haklı”, demişti Ece. “Yarın patronu, öbür gün kocası başka bir şeyler isteyecek kızdan, görünüşü kurtarmaya dönük. Bu kız hayatı hep başkalarını razı etmek için taviz vermekle mi geçecek...”

***

III- Ece’nin yorumu açısından irdelemeye çalışıyorum örneği. O zaman da “öteki”nin eşiğinden içeri girmede kişiyi ketleyen bir kendilik zindanı çıkıyor ortaya.

Halkla bütünleşmenin bir kuramdan ibaret olmakla kalmayıp kişinin özsel bir parçası haline gelmesi, sahici bir diyalogla mümkündür.

“Sahicilik” ise karşısındakinin hassasiyetlerini gözeten tanıma isteği olarak anlaşılmalıdır elbet. Diyalogun öngerektirdiği belli bir saygı ya da esneklik konusunda Ece de pek farklı düşünmüyordur sanırım. (Muz Sesleri’nin çağrışımlarına dayanarak söylüyorum bunu.) O evin eşiğinden adım atmak istiyorsanız, içerdeki atmosfere yerleşebilmeyle ilgili bir hazırlığınız olmalı. Ne üstencilik ne de yaltaklanmadır sözünü ettiğim. Kimse sizi zorlamaz, kişisel çıkarla ilgili olmayan bir üst amacınız vardır, gönüllüsünüzdür söyleşmeye. Bir şeyleri paylaşırken herhangi aydınlık ya da muğlâk olgu yeni bir kişilikle belirir önünüzde. Bir başkalaşma gerçekleşirse de kendi benliğinizin sınırlarında yoklamalar, sorgulamalar halinde sürer. Aşkınlaşma yolculuğu, nefisle bir hesaplaşma, ötekiyle işte böylesine sınayan, bazen de ola ki sınırlama talep eden diyaloglar gerçekleşmeden mümkün müdür... Karşısındakinin saygınlığını hatırda tutan bir ilgi, bir ihtimam nedeniyle, kendinize koyduğunuz sınırlar sizi bazen daraltsa da geri dönmenizin sebebi olmaz.

Sözlerinizi her şeyden önce kendinize de inandırıcı kılma, bu suretle kalpten kalbe bir yol açma gibi kaygılarınız yoksa da zaten o eşikten geçmemeniz gerekirdi.

Şortunuzun üzerine geçirdiğiniz etek ya da paçalı pantolon, girdiğiniz odada yer sofrası etrafında bağdaş kurmanız, giysinizin tonuyla yas evinin havasına aykırı kaçmama çabanız sizin siz olmaktan çıktığınızı göstermez de yansıttıkları bağışlama ve saygıyla birlikte, hakikat arayışı yolundaki cehdinizin ifadesi olurlar.