PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dünyalımıyız,dünyacımıyız


müslümanlardan
29. March 2010, 08:57 PM
DÜNYALI MIYIZ,DÜNYACI MIYIZ
İnsanoğlu dünyada durduğu yere göre değer kazanır

Dünyayı doğru okuyanlar hayata değer kattı ve İlahi ölçekte değer kazandılar… Dünyaya dalanlar ise duyarsız ve değersiz hayatın girdabında yok olmaya yüz tuttular…

Bu bakımdan iki türlü insan vardır:

Dünyalı…

Dünyacı…

Evet, biz müminler dünyalıyız fakat dünyacı değiliz… Ancak bizim dünyalı olmamız tek dünyalı olduğumuz anlamına gelmiyor… İki dünyalı olmanın iman ve itminanını taşıyoruz… Ötelenemeyecek bir “öte dünya” inancımız var… Bu açıdan dünya hayatına ahiret penceresinden bakarız… “Ahiret yurdu”nu “dünya meta”ına tercih ederiz… Çünkü dünya sonlu ve sınırlı… Ahiret ise baki ve hakiki yurt…

İşte insanoğlunun en çok düştüğü ikilem:

Ahiret için dünya mı? Dünya için ahiret mi?

Dünya kendisinde var olunan mı? Kendisi için olunan mı?

Yani dünya mı insan için? İnsan mı dünya için?

Biz mi dünyanın, dünya mı bizim emrimizde?

Sınırlı olan insan, sınırsız arzular peşinde koştukça dünyanın emrine girmekten kurtulamıyor… Dünyanın tefahür ve tekasürüne tenezzül edenler tezellül ve tefessühe yenik düştüler…

Evet, insanı bozan, insanın dünyalı olması değil, dünyacı olmasıdır… Yani dünyevileşmesidir… Tabir-i aharla, denileşmesidir…

Dünyevileşmek, ahireti atlayarak, dünyayı amaçlaştırmaktır, mutlaklaştırmaktır… Allah’ın ruhunu benlikten sıyırarak çamurlaşmaktır… Ukbayı, fenaya feda etmektir… Efdalı, ednaya kurban kılmaktır…

Ahiret üzerinden hayat tanzim edilmeyince dünyevileşme kaçınılmaz oluyor… Tüm kadim dinleri, kavimleri ve medeniyetleri bozan en büyük tehlike dünyevileşmektir…

Bugün de İslam’ın kendisi ile çatıştığı en ciddi tehlike ne siyonizm ne de emperyalizmdir… Dünyevileşmektir…

Çünkü bu illet değerleri, nesilleri tüketen salgın bir virüstür… Bulaşıcıdır, bağımlılık yapar ve insanı bozar…

İnsan dünyevileştikçe kirlendi…

Yaşam ufku bu dünya ile sınırlı; hesapçı, hazırcı, hazcı, şimdici, dünyacı insanların gündemine ulvi hedefleri, rabbani davaları, gaybi haberleri koyabilmek gerçekten çok zor…

Çünkü insan evla olandan koptu, edna olana takılı kaldı… Yani yeryüzüne mıhlanıp kaldı…

Evet, insan dünyalıklarla bütünleşti, büyüklendi, büyülendi…

Çünkü artık o müstağni… O mütekebbir… O mağrur…

Orada heva konuşuyor, takva gündemden düştü…

Öte dünyasız bir konforun kucağına düşenler yeryüzü cennetinin peşinde “peşin” olanı arıyorlar… Anın tadını çıkarmaya adaydı onlar…

İslami kesimlerde sinsice yayılan “iç sekülerleşme” geleceğimizi tehdit ediyor…

Duyarsızlaşan insanlarımızın derdi neydi? Artık onların vazgeçemeyecekleri dünyalıkları var… Tel tel dökülen değerler dolayımında dünyayı tekrar değerlendirmemiz gerekmiyor mu?

Bu yolda bu kadar fire, sizce de normal midir?

Bu telefatın telafisi mümkün değil mi acaba?

Masa, kasa, nisa üçgeninde tanınmaz hale gelen insanımızın önce hangi hallerini konuşsak, bilmem ki?

Haz, hız, kız anaforunda, anlamsızlığın girdabında günahı alkışlayan adamlar bize çok da yabancı gelmiyor…

İşte benmerkezci algı, her şeye maddi açıdan bakma yanılgısı işi bu hale getirdi… Yaşam vahyin müdahalesinden soyutlanınca savrulmanın da önü açıldı…

Dünyevileşen insan külli aklı değil, cüz’i aklı rehber edindi… Din de dünyevileşince, dindarlığın içi boşaldı… İslam’ın magazinleştirilmesi de bu süreçte hız kazandı… Din sekülerleştirilirken, sekülerizm de dinleştirildi…

Dinden arındırılmış “politika”, dinden soyutlanmış “ekonomi”, dinden ayrıştırılmış “kültür” özendirildi… Aslında olan biten “dini” olanın tersyüz edilmesiydi…

Peki, bu şartlarda olması gereken nedir?

Dünyevileşmeye karşı münzevileşmek midir?

Dünyayı dışlamak mıdır? Dünyadan el etek çekmek midir?

Kızmak, küsmek, şikayetlenip bir köşeye çekilmek midir?

Hayır, hayır!

Dünyanın içinde olmamız lazım, hem de tam merkezinde ama dünya için olmamak kaydıyla… Dünyanın içinde, Allah için olma bilinci ile…

Biz dünyanın içine girebiliriz, yeter ki dünya içimize girmesin…

Dünya ile meşgul olabiliriz, yeter ki kalbimizi işgal etmesin…

Dünyalı kalalım ama duyarlı olalım… Değerlerimizden ödün vermeyelim…

Takva libasını kuşanıp dünyalık açılım ve atılımlarımızı sürdürebiliriz…

Allah’ın boyası ile boyanıp dünya kirlerini dezenfekte edebiliriz…

Bizim dünyaya değil, dünyanın bize ihtiyacı var…

Kur’an’ın açık mesajı bize ulaşmadı mı?

“Şüphesiz yeryüzüne salih kullarım mirasçı olacaktır.” (Enbiya: 105)



Ramazan Kayan

Barış
29. March 2010, 09:22 PM
Dünyevileşmeye karşı münzevileşmek midir?

Dünyayı dışlamak mıdır? Dünyadan el etek çekmek midir?

Kızmak, küsmek, şikayetlenip bir köşeye çekilmek midir?

Hayır, hayır!

Dünyanın içinde olmamız lazım, hem de tam merkezinde ama dünya için olmamak kaydıyla… Dünyanın içinde, Allah için olma bilinci ile…


Selam Müslümanlardan Kardeş,

Güzel bir yazı.Teşekkürler paylaşımın için.



Bakara Suresi

İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabbimiz, bize dünyada ver!" Böylesi için âhirette bir nasip yoktur.

201 Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!"

202. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.

204 İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır.

Araf suresi

32 .De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyor.

Rad suresi

26. Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece küçük bir nimetlenme.

Nahl suresi

30. Korunup sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Sonsuzluk yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva sahiplerinin yurdu!

Kehf 28

Benliğini, sabah-akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbinin bizim zikrimizden/Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.


Kehf 46

Mal ve oğullar, şu iğreti dünya hayatının süsüdür. Barışa ve hayra yönelik kalıcı eylemlerse, Rabbin katında sevapça da üstündür, beklenti bakımından da.

Kasas 77

"Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."

Hadid 20

Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir.


Ankebut 64

Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!



Selam ile.