PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kendimizle barışıkmıyız


müslümanlardan
29. March 2010, 08:54 PM
KENDİMİZLE BARIŞIKMIYIZ
İnsan, en muhteşem muamma…

--------------------------------------------------------------------------------

Tüm gizemlilikleri, güzellikleri, güçlülükleri ile insanoğlu anlaşılmayı bekliyor… Mahlûkatın en eşrefi, en erkemi, en ahseni, en efdali kuşkusuz insandır… Böyle olmakla beraber cehl, zulüm, cidal, hırs, nankörlük, zaaf hepsi insan için…

Bu bakımdan insan izaha muhtaç bir varlıktır…

En büyük keşif insanın kendini keşfetmesidir… İnsan çamurundaki üstü örtülü cevheri ortaya çıkardığı zaman, ne muazzam bir değer olduğu belli olacaktır…

Bunun için de iç dünyamızda deruni bir sefere çıkmamız gerekiyor… Enfusi bir bakışla insan gerçeğine nüfuz etmemiz kaçınılmaz oluyor…

İnsan değerlidir… Allah’ın (c.c) muhteşem sanatı insanda tecelli etmiştir… Bu bakımdan her insan kendini önemsemek durumundadır… Hangi değerler manzumesine sahip olduğunu idrak etmek mecburiyetindedir…

Evet, insan gerçekten önemlidir… Hümanizme terk edilmeyecek kadar önemlidir…

Önemine binaen insanın önce kendisini tanıması gerekiyor. Ondan da önemlisi insanın kendisi ile barışık olmasıdır…

Günümüz insanının kendisi ile barışık olduğunu söyleyebilir miyiz?

Zor bir soru…

Görünen o ki, belirsizlikler, bulanıklıklar içinde bocalayan insanoğlunun kendisi ile barışık olmasını bekleyemeyiz… İç insicamı bozulan insanın hayata bir şey katması şurda kalsın, ayakta bile kalması çok zor… Ruhun derinliklerinde başlayan infial, insanı isyanın eşiğine çekiyor…

Evet, insanımızın tatminsiz, tahammülsüz ve takatsiz olması endişe verici… İçine kapanık, karamsar bir dünyanın insanı, kapasitesi ne olursa olsun bir değer üretemez… Özgüvenini kaybeden yorgun ruhların yol alması beklenemez… Doyumsuz, güvensiz nesiller yalnızlık girdabında tükenip gidiyor…

Bunun önüne nasıl geçebiliriz?

Kendimizi fark ederek…

Kendimizi fikrederek… Yani derin bir tefekkür ve tezekkür ile fıtratla mutabakatı yenileyerek… Fıtratı Fatır-ı Mutlak’a bağlayarak… İşte kendimizle barışmanın yolu budur…

O vakit hayatı amaçlarımız doğrultusunda yönlendirme gücünü kendimizde buluruz… Duygularımıza hâkim olur, derunumuzda saklı olan enerjiyi harekete geçirerek gücü yakalamış oluruz…

Sızlanan, şikayetlenen, savrulan değil çözümün adresi oluruz… Kendisi ile barışık yaşayan kişinin vasfı şekva değil, şükürdür… Küsen, kızan, kıran, döken, iten, kakan kişi kendine zarar verir… Savunan, sorgulayan, direnen, savaşan, adayan, adanan, varoluşunu amacına uygun sürdürüyor demektir…

Kendileri ile barışık kişiler sadece kendileri için yaşayan kişiler değillerdir, bir başkası için yaşama erdemini de kuşanmışlardır…

Onlar tüketen ve tükenen değil değer üretendir…

Gözleri hep alışverişte değil alıp vermededir… Veren el olmanın erdemini taşırlar…

Ümit etmeyi değil ümit olmayı seçmişlerdir…

Çünkü onlar, iradesi, iddiası, ideali olan insanlardır… İnisiyatif almasını bilir, kime ve neye itiraz edileceğinin bilincindedirler…

Onlar ne saldırgan, ne de silik, saygın ve olgun kişilerdir…

Şayet kendimize saygımız varsa, kendi iç dünyamızdaki kavgayı sonlandırıp sorumluklarımıza dönmemiz lazım… Çünkü kendisi ile barışık olan insanın ancak derdi ve davası olur.

Evet, kendi özelinde hesaplaşmasını bitirmeyenin hayatta ulvi bir hedefinin olabileceğini düşünemiyorum…

Beşeriyetin muhtaç olduğu barışa ancak kendimizle barışık kalarak katkı sağlayabiliriz… Aşk, azim, aksiyon ve eylem bu eksende oluşur…

Tabii ki, bu da iman ve itminan işidir…

Yaşama pozitif bakmak, aktif iyi olmak bu sayede mümkün… Çünkü kendisi ile barışık olan kişi muktedir, mutemed, muteber ve mutedildir…

İç inkişafını tamamlayanlar yürek fethini sürdürebilirler…

Said olmanın, salih olmanın, sadık olmanın yolu buradan geçiyor… Adam gibi adam olmanın sırrı buradadır yoksa gölge adam, kopya adam olmaktan kurtulmak mümkün değil…

Artık diyebilmeliyiz, ne isek oyuz… Ve de öyle kalmalıyız… Başkalaşmadan… Kimliğimizi saklamadan, çekinmeden, kendimizle çelişmeden, çekişmeden… Kınama, kışkırtma, kapris ve komplekslere prim vermeden… İç tutarlılık ve özgüvenden ödün vermeden yürürsek kimse bizi durduramaz…

Evet, biz kendimizi kilitlemez isek kimse bizi caydıramaz…

Biz kendimizi durdurmaz isek kimse bizi durduramaz…

Biz kendimizi engellemez isek aşamayacağımız engel yoktur…

Özne ve öncü olma potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz… Kadere küsmek yok… Kimseye sitem etmek yok… Katlanmak ve dayanmak zorundayız… Çünkü bu kulluk sınavıdır… Şimdi sıra bizdedir…

Kendimizle barışmaz isek ne olur?

Önce kendimizden, sonra da Rabbimizden uzaklaşırız…

Daha da ötesi, hiçleşmektir…



Ramazan Kayan