PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Musa ve bilgin kul


canneylesin
24. March 2010, 10:30 PM
Kehf Suresi:

65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

66. Mûsâ ona: "Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen için sana tabii olabilir miyim?" dedi.

67–68. O [Âlim kul]: "Şüphesiz sen benimle beraber sabra takat yetiremezsin. Ve kavrayamadığın bilgiye nasıl sabredeceksin! " dedi.

69. O [Mûsâ]: "İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem" dedi.

70. O [Âlim kul]: "O halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana öğüt olarak ondan söz açıncaya kadar."

71. Bunun üzerine ikisi yürüdüler; nihayet gemiye bindiklerinde o [Âlim kul] gemiyi yırttı; parçaladı. O [Mûsâ]: "İçindekileri boğman için mi onu yırttın; parçaladın? Kesinlikle sen, şaşılacak bir şey yaptın! " dedi.

72. O [Âlim kul]: "Ben, 'Şüphesiz sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?' demedim mi?" dedi.

73. O [Mûsâ]: "Unuttuğum şeyle beni cezalandırma ve işimden dolayı bana güçlük çıkarma! " dedi.

74. Yine gittiler. Nihayet bir delikanlıya rast geldiler; O [Âlim kul] onu öldürüverdi. O [Mûsâ]: "Bir nefis karşılığı olmaksızın tertemiz bir nefsi mi öldürdün? Kesinlikle çok anlaşılmaz bir şey yaptın! " dedi.

75. O [Âlim kul]: "Ben sana 'Kesinlikle sen benimle birlikte asla sabredemezsin' demedim mi?" dedi.

76. O [Mûsâ]: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme! Kesinlikle tarafımdan özre erdin [kovarsan darılmam]." dedi.

77. Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek istediler. Bunun üzerine onlar da, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. O [Âlim kul], onu doğrultuverdi. O [Mûsâ]: "İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın" dedi.

78–82. O [Âlim kul]: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o, üzerine sabra takat getirmediğin şeylerin te'vîlini haber vereyim:
"Gemi olayına gelince; o, denizde çalışan birtakım miskinlerindi. İşte o nedenle [B]ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Ötelerinde de bütün gemileri gasp edip alan bir kral vardı. Delikanlıya da gelince; onun anne–babası Mü'min kimselerdi. İşte o nedenle biz, onun, o ikisini azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korktuk. Sonra da 'Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve merhamet bakımından daha yakınını versin' istedik. Duvara da gelince; o, şehirde iki yetim oğlanındı ve onun altında onlar için bir define vardı. Babaları da iyi bir zat idi. İşte onun için, –Rabbinden bir rahmet olmak üzere– Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Ve ben onu [duvar doğrultma işini] kendi görüşümle yapmadım. İşte senin, üzerine sabra takat getiremediğin şeylerin te'vili! "

Musa’nın ve Bizim Bu Kıssadan Öğrendiklerimiz:

1.Musa’nın ve Musa vasıtasile bizim bu kıssadan çıkaracağımız ilk hisse, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gerektiğidir. Musa, bilgisi olmadığı halde bilgin kulun her yaptığı icraatten sonra fikir yürüttü hüküm verdi. Oysa ki Musa bilgi sahibi olmadığı için susmalıydı ve bilgin kulun tüm yaptıklarından sonra ondan gerekli öğüdü ve bilgiyi almalıydı. Tabii bu o kadar da kolay birşey değil. Dikkat ederseniz, bilgin kul daha işin başında “kavrayamadığın bilgiye nasıl sabredeceksin” diyerek Musa’yı uyarmıştı. Nitekim Musa’da hepimiz gibi kavrayamadığı bilgi hakkında fikir yürüttü hüküm verdi. Ancak burada bir çıkmaz var ki o da, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamayı öğrenmek için, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gerekiyor. Bu ne demek. Bu şu demek ki, yaşamadan hata yapmadan öğrenmek mümkün değil.

2.Musa’nın bilgin kula “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem” “demesi üzerine bilgin kul da Musa’ya “O halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana öğüt olarak ondan söz açıncaya kadar" demiştir. Bu sayede karşılıklı akitleşmiş ve sözleşmiş oldular. Ancak Musa sözleşmeyi her seferinde bozarak bilgin kula “sen kötü bir şey yaptın” ya da “sen yanlış yaptın” dedi ve sözleşmenin bozulmasına sebep oldu. Oysa ki Musa sözleşmesine uymuş olsaydı bilgin kuldan daha fazla istifade edebilir daha çok şey öğrenebilirdi. Yine burada da bir çıkmaz karşısında kalıyoruz. Şöyle ki, Musa eğer sözleşmeyi bozmasaydı, sözleşmeye sadakat göstermesi gerektiğini de öğrenemeyecekti. Şimdi de Kur’an’ın sözleşmeye sadakat ile ilgili iki ayetine bakalım:
“Ve sözleşme yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin. Yeminlerinizi [Sözleşmelerinizi] sağlama aldıktan ve Allah'ı kendinize kesin olarak kefil kıldıktan sonra da onları bozmayın. Şüphesiz ki Allah işlediğiniz şeyleri bilir”(Nahl 91).
“Ve onlar [kurtulan müminler], emanetlerine ve ahitlerine riayet eden kimselerdir” (Müminun 8).

3.Bilgin kul ve Musa bir köye gelmişler, köylülerden yemek istemişler ancak nankörlükle karşılanarak onlara yemek verilmemiştir. Daha sonra bilgin kul bir duvarı onarmıştır. Musa ona "İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın" demiştir. Musa burada “bize yemek vermediler nankörlük ettiler. Sen ise karşılıksız olarak onlara ait bir duvarı onardın. Oysa ki ücret alabilirdin” demek istemektedir. Bilgin kul ise Allah’tan başka kimsenin rızasını kazanmayı düşünmediği için Rabbinin emrini yerine getirirken kimseden ücret almamıştır. Başka bir yazımızda konu edindiğimiz gibi din üzerinden para kazanılacak bir alan değildir. Bu kıssadan çıkaracağımız bir hissede, Rabbinin emrini yerine getirenler yaptıkları şey karşılığında ücret almazlar, yaptıklarını sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaparlar.

Tüm kıssayı bir bütün halinde değerlendirdiğimizde aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Bilgin kul tüm kıssada sayılan bu üç eylemi de gerçekleştirmek yerine neden Musa’yı karşısına alıp, verilmek istenen mesajları tek tek anlatmamıştır? Öyle ya, bilgin kul diyebilirdi ki, “söz verdiğinde, sözleşme yaptığında sözleşmeye sadakat göstereceksin, hakkında bilgin olmayan şey konusunda fikir sahibi olmayacaksın ve Rabbinin emirlerini yerine getirirken ücret talep etmeyeceksin”. Bilgin kul bu şekilde bir anlatım metoduna gitmeden, daha sözleşmenin başında Musa’ya “bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana öğüt olarak ondan söz açıncaya kadar” demek suretiyle eğitim metodunu belirlemiş oldu. Bu metodda Musa’nın yanlış yapması kaçınılmazdır. Çünkü yaşayarak öğrenecektir. Yanlış yapacak ve yaptığı yanlışın karşısındaki doğruyu kendisi bulacaktır. Bu metod Rabbimizin tavrına tarzına uygun bir metoddur.

Konumuza dönecek olursak, Musa’nın eğitim metodunda da önce Musa’nın yanlışları Musa’ya gösterildi, sonra doğru olanı bulması sağlandı. Kur’an’dan bilindiği üzere Rabbimiz “ölüden diriyi çıkarandır” bu Rabbimizin tarzıdır. Musa’ya uyguladığı eğitimde de yanlıştan doğruyu çıkarmıştır.

İçinde Zulkarneyn, Mağara yaranı, iki bağ sahibi ile birlikte Musa-Bilgin kul kıssasının bulunduğu Kehf Suresi’nin dilbilimsel açıklamasını ve kıssaların tevilini Sayın Hakkı Yılmaz’ın Tebyin’ul Kur’an adlı eserinin 7. Cildinden okunmasını şiddetle tavsiye ederim.