PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an İlimleri ve Tefsir Istılahları


müslümanlardan
11. March 2010, 07:52 PM
Kur'an İlimleri ve Tefsir Istılahları

Cüneyt Eren

Eksev Yayınları

Tegâbûn Sûresi 1

Tekâsür Sûresi 1

Et-Te'kid.. 1

Tekrâru'l-Kur'ân.. 1

Tenasubi'l-Âyât. 1

Tenâsubi's-Suver. 1

Tencîmu'l-Kur'ân.. 1

Et-Tenkît. 1

Tekvîr Sûresi 1

Et-Tenzil 1

Tenzîlu'l Kur'ân.. 1

Et-Terceme.. 1

Tercemetu'l-Kur'ân.. 1

Tertibu'l-Âyât. 2

Tertibu's-Suver. 2

Et-Tertil 2

Et-Teşbih.. 2

Et-Tetmim... 2

Tevbe Sûresi 2

Et-Te'vil 2

Et-Tevriye.. 2

Et-Tıbâk.. 2

Tilâvet. 2

Tîn Sûresi 2

Tur Sûresi 2

Et-Tuvâl 2

Et-Tuvâlu'l-Mufassal 2

Et-Tuvâlu'l-Kısar. 2

Et-Tuvâlu'l-Muvassat. 2

Ulu'l-Erbâb:. 2

Ulûmu'l-Kur'ân.. 2

Ummu'l-Kitâb.. 2

El-Urvetu'l-Vüskâ.. 3

Üslûbu'l-Kur'ân.. 3

Usûlu't-Tefsir. 3

V.. 3

El-Vahy.. 3

Vahy Kâtibleri 3

Vahy Malzemeleri 3

Vakıa Sûresi 3

El-Vücûh Ve'n-Nezâir. 3

Y.. 3

Yasin Sûresi 3

Yûnus Sûresi 3

Yûsuf Suresi 3

Z.. 3

Zâriyât Sûresi 3

Ez-Zehrevân.. 3

Zevâtu'r-Râ.. 3

Ez-Zikr. 3

Zilzâl Suresi 3

Zuhruf Sûresi 4

Zümer Sûresi 4

Tegâbûn Sûresi

Tegâbun Arapça; aldanma, zarar etme demektir. Medine'de inmiştir. 18 âyettir. Adını, dokuzuncu âyette geçen teğâbün kelimesin*den alır. [1]

Tekâsür Sûresi

Tekâsür, çokluktan gelmektedir. Sûrede çoklukla övünmek anlamındadır. Mekke'de inmiştir. 8 âyettir. [2]

Et-Te'kid

Te'kid lügatte vurgulama demektir. Istılâhi manası; kendinden önce söylenmiş olan mânayı tekrarla vurgulamaktır. Te'kîdu'l Lafzı ise; ilk lafzın tekrarı demektir. [3]

Örnek 1- Te'kidtir. [4]

Örnek 2- Bu ayette önemli görüldüğü için takdim edilmiştir. ez-Zemahşerî bu gibi örnekler hakkında hasr ifade ettiğini söyler. Bu ifadeyi Sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. [5] el-İsbahânî (ö.674-749 h.) Ve onlar ateşten çıkacak değillerdir. [6] Ve buradaki un mefhumu "müminlerden günahkar olanlar cehennemde ebedî kalma*yacaklardır" demektir. [7]

Tekrâru'l-Kur'ân

Tekrar dilbilimde anlamı güçlendirmek için aynı kelimenin ard arda gelmesi olayıdır. Daha net ifadeyle tekrar aynı lafız veya fikrin aynı siyak içinde yeniden kullanılması olmalıdır. Lafzın müteradifi kabul edilen terim taşıdığı ortak mananın yanı sıra farklı anlamlar içerdiğinden tekrar olamaz. Dikkat edilecek olursa lafız tek başına bir anlam taşıdığı gibi bazen bir âyet içinde, bazen diğer âyetler arasında ve farklı konular arasındaki siyak ilişkisi ile farklı manalara gelebilmektedir. Lafzın Kur'ân’i siyakın tarihsel arka planı ile de ilgisi göz ardı edilmemelidir. [8] Bu arada bazı kelimeler bir kaç anlama da gelebilir. Bu farkı âyetin içindeki bağlamından anlayabiliriz. Gelmek istediğimiz nokta tekrarın lafız ve siyak bütünlüğü içinde ele alınması gerekliliğidir. Yani tekrar ister lafız ister konu olsun, ister bir fikir veya düşünce olsun aynı siyak içerisinde yeniden kullanılmadığı takdirde tekrar olamaz. Çünkü tekrar, aynı lafız veya fikrin aynı siyak içinde yeniden kullanılmasıdır. Lafzın müteradifi kabul edilen terim taşıdığı ortak mananın yanı sıra farklı anlamlarda içermektedir. Bu farklılıkla beraber o makamda zikredilmesinin tetkik edildiğinde yeni faydaları mülahaza edilecektir. [9]


Tenasubi'l-Âyât

Tenasüp, lügatte mukârebet, yakınlık, uygunluk ve benzerlik anlamındadır. Tenâsubi'1-âyât ise ayetler arasındaki uyum ve ahengi inceleyen bir ilimdir. [10]

Tenâsubi's-Suver

Surelerin birbirleriyle aralarındaki uyum ve ahengi inceleyen bir ilimdir. [11]

Tencîmu'l-Kur'ân

Kur'ân ayetlerinin 23 senelik risâlet devresi içerisinde parça parça indirilmesine tencîmu'l-Kur'ân denir. Kelimenin aslı "necm" yani yıldız demektir. Kur'ân semasının yıldızlarının ayrı ayrı zamanlarda tulü etmesine de bu kökten bir tabir olarak Kur'ân 'in tencimi denilmiştir. [12]

Et-Tenkît

Karışıklığı önlemek maksadıyla birbirine benzeyen harfleri ayırt edebilmek için üzerlerine noktalar koymak suretiyle yapılan işleme "tenkit" noktalama denir. Bkz. İ'cam md. [13]

Tekvîr Sûresi

Tekvîr Arapça dürülme demektir. Sûrenin başında güneşin dürülmesinden söz edilmiş ve adını da buradan almıştır. Mekke'de inmiştir. 29 âyettir. [14]

Et-Tenzil

Kur'ân'ın isimlerinden biridir. Bkz. Esmâu'l-Kur'ân md. Ayrıca Kur'ân'ın Hz. Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) 'e indirildiği safhaya da tenzil denir. Bkz. Tenzîlu'l-Kur'ân md. [15]


Tenzîlu'l Kur'ân

Kur'ân'ın indirilişi anlamına gelir. Bu indiriliş önce dünya semasındaki beytü'l izzet'e toptan bir kerede, daha sonra Hz. Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem)'e bi'setinden vefatına kadar 23 yıllık süre zarfında parça parça olmuştur. [16]


Et-Terceme

Bir kelamı bir dilden başka bir dile çevirmeye denir. Başka bir ifadeyle "Bir kelamın mânasını diğer bir lisanda dengi bir tâbir ile aynen ifade etmektir." [17]

1- Metindeki bütün unsurların hiçbir ekleme ve çıkarma yapılmadan bire-bir karşılıklarının aynen tercümeye konulması suretiyle her yönü ile aslın yerini tıpa-tıp tutma iddiasında olan tercüme şekline harfi tercüme,

2- Mütercimin kendisini asıl metindeki kelimelere, tertibe ve nazma bağlı kalmak zorunda hissetmeksizin metnin olası anlamlarından en uygun olanını bazı tasarruflarla başka bir dile aktarma şekline manevî tercüme,

3- Mütercimim metnin daha iyi anlaşılması için bazı şerh ve açıklamaları da ihtiva ettiği tefsîrî tercüme olmak üzere genel olarak üç kısma ayrılır: [18]


Tercemetu'l-Kur'ân

Kur'ân-ı Kerîm'in başka dillere çevirisi anlamına gelir. Bu mevzunun caiz olup olmama tartışması Kur'ân ilimleri kitaplarında yer almıştır. Taşımış olduğu evrensel mesajın bütün insanlığa ulaşması ancak tercümesinin yapılması ile mümkün olacaktır. Kur'ân hem lafzı ve hem de mânâsı ile birlikte muciz bir Arapça nazımdır. Tercümesi ancak tefsin tercüme ile mümkündür. Bu sebepten tercümesi "Kur'ân" olamaz. [19]

Tertibu'l-Âyât

Ayetlerin sureleri içindeki Hz. Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) 'in tevkîfi ve emri ile sıralanışına verilen isimdir. [20]

Tertibu's-Suver

Kur'ân sûrelerinin elimizdeki Mushaf-ı şerifte görüldüğü şekliyle son sıralanmış haline verilen isimdir. [21]
Et-Tertil
Arapça kelime karşılığı yerli yerinde, güzel ve uygun konuşmak, açıklamak demektir. Istılah olarak Kur'ân-ı Kerîm'i usûl ve kaidelerine göre anlayarak okumaya tertîl denir. [22]

Et-Teşbih

Belagat terimlerindendir. İki veya daha fazla şeyin bir veya birden fazla vasıfta birleştiril*mesine teşbih denir. [23]
Et-Tetmim
Belagat terimlerindendir. Kast edilen manayı te'kid için bir kayd ilavesi demektir. [24] Örneğin lafzında [25] bu sanat görülmektedir. Çünkü şayet kafirler hakkında oldukları, orayı hak ettiklerinden yeterli olacaktı. Ancak oraya girmeleriyle birlikte ebedî olarak kalacaklarını da ilave etmiştir. [26]
Tevbe Sûresi
104. âyetinde tevbeden bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir. 129 âyettir. 128 ve 129. âyetler Mekke'de, diğerleri Medine'de inmiştir. Sûrenin bir diğer adı da Berâe'dir. [27

Et-Te'vil

Te'vîl kelimesi lügatte aslına dönmek, rücu etmek, rüya tabir etmek, açıklamak anlamlarına gelen "evi" kökünden gelmektedir. Istılahta ise; tefsir etmek, sözün anlamını açıklamak veya ayetin muhtemel manalarından birine hamletmek demektir. Tefsir kelimesinden başlıca farkı ise:

1- Tefsir te'vilden daha geneldir.

2- Tefsirin sahası daha çok rivayet üzerine, te'vilin ise dirayet üzerinedir.

ez-Zerkeşi'ye göre te'vil ilahi kitaplarda; tefsir ise hem ilahi kitaplarda hem de onların dışındakilerde söz konusu olur. [28] Nahivde bir öncesinde ism-i mevsul, vs. bir edat bulunan bir fiili, mübteda veya fail olan mastara çevirmek demektir. [29] Ayetinde, çünkü yardımcı, destekleyici, koruyucu veya işlerini tevelli eden anlamında olması muhtemeldir. [30]

Et-Tevriye
Tevriye îhâm diye de adlandmlır. Yakın ve uzak iki anlamı bulunan bir kelimenin söylenip uzak mânâsının kastedilmesidir. "Rahman Arş 'a hâkim oldu" [31] ayetinde yakın anlamını çağrıştıracak bir şeyle beraber bulunmayan mücerrede tevriyedir. [32]

Et-Tıbâk

Bedî tabirlerinden biri olan tibâk, ister hakikat, ister mecaz olsun iki zıt manayı bir arada zikretmektir. Başka bir tafifte tıbak; iki zıt kavramın aynı mda bir arada kullanılmasıdır. Bir başka tarifte; aralarında ezad ve diğer vecih ile tekabül bulunan şeyleri cem etmektir. [33] Bu sanat mutabakat ve tezâd diye de adlandırılır.

a) Tıbâku'1-icâb (olumlu tibâk)

Örnek 1- âmenû ve keferû [34] kelimeleri arasında

b) Tıbâku's-selb (olumsuz tibâk)

Örnek1- “İnsanlardan korkmayın, benden korkun" [35]

Tilâvet

Kur'ân'ı ara vermeksizin okumaya tilavet denir. [36]

Tîn Sûresi

Tîn incir veya incirin yetiştiği bereketli yerlerden dağ adı demektir. Adını ilk ayette Tin'e ve Zeytun'a and olsun, yemininde yer alan Tîn kelimesinden almıştır. Mekke'de inmiştir, 8 ayettir. [37]

Tur Sûresi

Mekke'de inmiştir. 49 âyettir. Adını, ilk âyette geçen Tûr dağından almıştır. [38]

Et-Tuvâl

Bkz. es-Sebû't- Tuval md. [39]


Et-Tuvâlu'l-Mufassal

Hucurât suresinden Buruc suresine kadar olan surelere verilen ortak isim. [40]

Et-Tuvâlu'l-Kısar

Zilzâl suresinden Nâs suresine kadar olan bütün surelere verilen ortak isim. [41]

Et-Tuvâlu'l-Muvassat

Târik suresinden Beyyine suresine kadar olan surelere verilen ortak isim. [42]

Ulu'l-Erbâb:
Öz, akıl anlamında lüb kelimesinin çoğulu elbâbtan gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de akıl sahipleri anlamında kullanılan bir tabirdir. [43]

Ulûmu'l-Kur'ân

Cem'ul-Kur'ân, Esbabu'n-Nüzûl, Mekki ve'1-Medenî, el-Muhkem ve'l-müteşâbih, en-Nâsih ve'1-mensuh vb. gibi Kur'ân-ı Kerîm'le doğrudan irtibatı olan konuları inceleyen ilim. Başka bir ifadeyle; Kur'ân'a hizmet eden veya Kur'an'a dayanan ilimlere ulûmu'1-Kur'ân denir. [44

Ummu'l-Kitâb

Arapça kitabın anası anlamına gelir. Istılâhi olarak farklı anlamlara gelmektedir. Bunlardan ilki Kur'ân-ı Kerîm'in müteşabih olmayan muhkem ayetlerine verilen addır. Bir diğeri Fatiha suresine veya levh-i mahfuzda ezeli ve ebedî olarak mahfuz bulunduğundan Kur'ân'ın kendisine verilen addır. [45]

El-Urvetu'l-Vüskâ

Arapça sağlam kulp, tutulacak nesne anlamına gelir. Kinaye olarak İslâmiyet kastedilmektedir. [46]

Üslûbu'l-Kur'ân

Üslup lügatte: Uzanan yol, çeşit, vecih, mezhep ve konuşmacının konuşması sırasında izlediği yol gibi manalara gelmektedir, [47] Kur'ân'ı Kerîm'de mevcut bulunan cümlelerin oluşumunda, yapısında, cümleleri oluşturan kelimelerin seçilmesinde kendine mahsus anlatım tarzına üslûbu'1-Kur'ân denir.

Kur'ân üslûbunun özellikleri şunlardır: [48]

I - Lafzın az olmasıyla birlikte manasının zengin olması.

2- Hitabın hem avam hem de havassa yönelik olabilirliği.

3- Hem icmali hem de beyâni olması.

4- Vurgu özelliği.

5- Lafız ve manada güzellik.

6- Olayları tasvir güzelliği.

7- İstidlal özelliği. [49]

Usûlu't-Tefsir

Tefsirin ekollerini, tarihi gelişimini, eğilim ve kaynaklarını, her eğilimin özelliklerini, müfessirlerin metotlarını, İslam alimlerinin buna karşı tutumlarını, tefsir kaynaklarının farklı formlar almasını etkileyen faktörleri ve tefsir hayatının muhtelif şartlarını inceleyen bir ilimdir. [50

V

El-Vahy

Lügatte îma etmek, fısıldamak, süratle işaret etmek, veya kaydetmek, başkasına bir şeyi intikal ettirmek, ilham [51] ve telkin etmek [52], hülâsa "seri ve gizli bir şekilde bildirmek" demektir. Istılahta ise Allah Taalâ'nın, bildirmek istediği hidayet ve buyrukları seçtiği kullarına, insanlar arasında mutat olmayan gizli bir yolla bildirmesidir. [53] Vahyin geliş şekilleri şunlardır:

1- İlham yoluyla bildirme.

2- Peygamberin Rabbini görmeden perde arkasından konuşması şekliyle.

3- Uykuda veya yakaza halinde melek vasıtasıyla tebliğ edilmesi. [54]

Vahy Kâtibleri

Bkz. Ketebetu'l-Vahy md. [55]
Vahy Malzemeleri

Hz. Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) döneminde nazil olan ayetlerin vahy katipleri tarafından yazılması için kullanılan malzemelere verilen ad. Bu malzemeler şunlardı:
1- Hurma dalları

2- Kürek kemikleri

3- İşlenmemiş ince deri parçaları

4- İnce beyaz taşlar

5- Üzerine yazı yazmaya elverişli tahta parçaları

6- Kırtas adında Mısır papirüsünden yapılma kağıt. [56]

Vakıa Sûresi

Vakıa olay, gerçek anlamlarına gelir. Mekke'de inmiştir: 96 âyettir. Adını ilk âyetinde geçen ve kıyamet sahnelerinden birini ifade eden vakıa kelimesinden alır. [57]

El-Vücûh Ve'n-Nezâir

Kur'ân-i Kerîm'de bir lafzın bir kaç mânâda kullanılmasına "vucûh" denir. Birden fazla kelimenin aynı mânâda kullanılmasına da "nezâir" denir. Örneğin "Salâî" kelimesinin bilinen terim mânâsının dışında duâ, ibadet edilen mekan vb. birden fazla mânası bulunmaktadır. Nezâir ile ilgili olarak Cennet kelimesinin yerine bu anlamda gelmiş lafızlardan bazıları şunlardır:

el-Husnâ (Daha güzel karşılık), Dârul-Âhire (Ahiretyurdu), Dâru’s-Selâm (Esenlikyurdu), Daru'l-Karâr {Kalıcı yurd), Dâru'l- Muttekîn (Takvasahiplerinin yurdu) Daru'l-Mukâme (Asıl oturulacak yurd), et-Tûba, el-llliyyûn, el-firdevs ve el-Fadl (Lütuf) tur. [58]

Y

Yasin Sûresi

Sûre, ismini ilk ayetindeki bu iki harften alır. Bununla kast edilenin, Hz. Peygamber olduğu rivayet edilir. Mekke'de inmiştir. 83 âyettir. [59]

Yûnus Sûresi
Sûrede Hz. Yunus'un kavminden bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir. 109 ayettir. 40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. [60]

Yûsuf Suresi
Hz. Yusufdan bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir. 111 âyettir. 1,2 ve 3. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. [61

Z
Zâriyât Sûresi

Zâriyât rüzgârlar anlamındadır. İlk ayetinde geçen bu kelimeden dolayı Zâriyât sûresi denmiştir. Mekke'de inmiştir. 60 âyettir. [62]

Ez-Zehrevân

Bakara ve Âli îmrân sûrelerine verilen isimdir. [63]

Zevâtu'r-Râ
Elif Lâm Râ ile başlayan Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra'd, İbrahim ve Hicr sûrelerine verilen isimdir. [64]

Ez-Zikr
Kelime manası bir şeyi telaffuz etme, zihinde hazır etme, insanın edindiği şeyi korumasını sağlayan nefsin bir durumu, korunan, edinilen şeyin zihinde hazır hale getirilmesi, hatırlama, anma demektir. Kur'ân'ın isimlerinden biridir. Bkz. Esmâu 'l-Kur'ân ve Hazf maddeleri. [65]

Zilzâl Suresi

Arapça deprem demektir. Sûre adını ilk âyetinde geçen zilzâl kelimesinden alır. Medine'de inmiştir. 8 âyettir. [66

Zuhruf Sûresi

Zuhruf altın ve mücevher anlamındadır. Sûrede insanın Allah katında; sahibi olduğu altın ve mücevherlerle değil, iman ve ameliyle önem kazandığı dersi işlenmektedir. Mekke'de inmiştir ve 89 ayettir. [67]

Zümer Sûresi
Zümer topluluk anlamındaki zümre kelimesinin çoğuludur. Mekke'de nazil olmuştur. 75 âyettir. Yalnız 53-55 âyetleri Medine'de inmiştir. [68]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 118.

[2] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 118.

[3] Bkz. el-Cürcânî Şerif b. Ali b. Muhammed, Kitâbu 't-Ta 'ri/ât, Beyrut, ts. s.22

[4] Bakara: 2/257.

[5] Bakara: 2/4.

[6] Bakara: 2/167.

[7] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 118-119.

[8] Konu ile ilgili geniş bilgi için Bkz. Ünver Mustafa, Kur'âni Anlamada Siyakın Rolü, Ankara, 1996

[9] Kur'ân-ı Kerimde tekrar var mıdır? Konuyla ilgili yayınlanmış olan makalemize bkz. Eren Cüneyt, Belagat Açısından Kur'ân-ı Kerim'de Tekrarların Tahlili, Ekev Akademi Dergisi, Sayı: 4. 2001. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 119-120.

[10] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 120.

[11] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 120.

[12] Yıldırım Suat, age. s.97-98. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 120.

[13] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 120.

[14] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 121.

[15] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 121.

[16] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 121.

[17] Cerrahoğlu İsmail, Tefsir Usûlü, s.216.

[18] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 121-122.

[19] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 122.

[20] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 122.

[21] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 122.

[22] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 122.

[23] Akdemir Hikmet, ag.e, s.340. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 123.

[24] Tâhiru'l Mevlevi, Edebiyat Lügati, İstanbul, 1973, s.172

[25] Bakara: 2/257

[26] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 123.

[27] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 123.

[28] ez-Zerkeşî, age, 2/149

[29] Bakara: 2/257

[30] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 123-124.

[31] Tâhâ: 20/5.

[32] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 124.

[33] Ahmed Cevdet Paşa, (Hazırlayanlar: Doç. Dr. Turgut Karabey, Doç. Dr. Mehmet Atalay) Belâgat-ı Osmâniyye, Ankara 2000, s. 101; Geniş bilgi için bkz. Kazvînî Hatîb (Ö.666/739), el-İdahfi Utûmi'l-Belâga, ts. el, s. 477-553; Hâşimî es-Seyyid Ahmed, Cevâhiru'l-Belâga, İstanbul, 1984, s.366.

[34] Bakara: 2/257

[35] Mâide: 5/ 44. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 124-125.

[36] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 125.

[37] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 125.

[38] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 125.

[39] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 125.

[40] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 125.

[41] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 126.

[42] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 126.

[43] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127.

[44] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127.

[45] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127.

[46] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127.

[47] Fîrûzâbâdî, age. 1/83.

[48] Geniş bilgi için Bkz. Diraz Muhammed Abdullah, en-Nebeu 'l-Azim, Beyrut, 1970; Çiçek Halil, 20. Asırda Kur'an ilimleri Çalınmaları, İstanbul. 1996, s.

[49] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127-128.

[50] Çiçek Halil, age, s.28. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 128.

[51] NahI: 16/68

[52] En'am: 6/121

[53] ez-Ez-Zerkânî, el-Menâhil, 1/63, Yıldırım Suat, age. den naklen, s. 19-20.

[54] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 129.

[55] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 129.

[56] Geniş bilgi için Bkz. Cerrahoğlıı İsmail, Tefsir Usûlü, s. 54. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 129-130.

[57] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 130.

[58] Kısaca temas etmek gerekirse cennet Kur'ânî tabirle kendisine işaret eden bütün bu isimieri içine alır. Yani cennet netice itibariyle mü'minlerin ahireti, ahiret yurdu, esenlik yurdu; dünyadaki salih amellerine mukabil bir mııkafaat yani Hüsnâ, aynı anda bir fadi ve lütuf, dünyaya nisbeti olamıyacak kadar daru'l-mukâme asıl oturulacak yer ve daru'l-karar, kalıcı yurd ,daru'l-muttekîn; cennete ehil olmuş müminlerin yurdu, o bir tûba, bir müjde, yükseklerde üliyyûn ve güzel niam bahçeleriyle firdevs. Cennete işaret eden bütün bu isimler zikri geçen ayet ve makamları içerisinde bütünlük taşır. Yani dünyanın geçiciliğinden bahseden bir ayette cennetin kalıcılığı özelliğini vurgulayan ismi daru'l-karar ön planda yer alır. Ve yine Allah'ın fazl ve kereminden söz eden bir makamda cennet kelimesi yerine örneğin fadl kullanılmıştır. Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 130.

[59] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 131.

[60] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 131.

[61] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 131.

[62] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[63] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[64] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[65] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[66] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[67] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 132.

[68] Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 133