PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hesap günü gelmeden......


halukgta
10. March 2010, 08:39 PM
Bizler hayatımızı nasıl sorgusuz, düşüncesiz ve hesapsız yaşıyorsak, inancımızı ve dinimizi de ne yazık ki genelde aynı düşünceyle yaşıyoruz. Hayata atıldığımız, ailemizi kurduğumuz günden itibaren kurulmuş bir çalar saat gibi yaşıyoruz ömrümüzü. Beş yıl sonra arabam olmalı, on yıl sonra evim der her beşer onar yılın planını yaparız kendimizce. Unuttuğumuz şey ise, sanki birisinden o yıllara ulaşacağımız garantisini almış gibi hareket etmemizdir. Onca telaşın içinde ruhumuzun derinliklerinden gelen sese de kulak veririz bazen, bizim bir yaratıcımız, sahibimiz var onu da unutma der adeta benliğimiz bize. Kendi hayat tela şemiz den, yaptığımız ileriye dönük planlardan çok az vakit ayırırız Rabbi anlamaya, tanımaya.

Bunu bilenler bu kozu iyi kullanır ve içimize öyle bir girerler ki din, iman, Allah diye, anlamayız hangisi doğru hangisi yanlış, çünkü düşmüşüz dünya telâşe sine. Hiç korkmadan aldatırlar bizi kendi çıkarları için, adeta Allah ile. Maddi çıkar ağır basmış Rabbin kelamına, rehberine müracaat etmek bile zor gelmiş nefislerimize. Kolayımıza gelmiş, zaman ayırmadan, düşünmeden Allah ı ve dini anlatanları dinlemek. Zaten sen anlamazsın demişler, buda sanki üşengeçliğimize bir kılıf olmuş adeta. Zannetmişiz bu sözler Rabbin sözleri, zannetmişiz bu emirler Yaratanın emirleri. Birde bakmışız çalar saat artık tekliyor neredeyse bozulacak, bütün planlar iptal edilmiş artık umduğumuz, hesapladığımız ömür sona ermek üzere, telaşa düşmüşüz birden. Kendi kendimize ömür nede çabuk geçti diye hayıflanır olmuşuz. Kimisi bunun farkında olmadan göçer gider Dünyadan. Bir kısmımız son demlerimizi yaşarken hesabın telâşe sine düşeriz, sarılırız Rabbin rehberine kitabına, karşılaştırırız öğretilenler doğrumu diye, geçmişi telafi etme çabasıyla adeta.



Bir kısmımız anlamadan okur Rabbin kelamını, Rabbin ne dediğini hiç bilmeden. Ona öğretmişlerdir çünkü anlamasan da oku, Allah sevap yazar diye. Bilmez ki bu sözler gerçeklerin ortaya çıkmaması için bir kamuflajdır, örtüdür yanlışın üstüne. Buna inananlar asla Rabbin gerçeklerini anlamadan göçer gider Rabbin huzuruna. Bir kısım insan aklını kullanır, madem bize rehber olsun diye indirmiş Rahman, ben onu anlamalıyım der ve anladığı dilden okur heyecanla. Okudukça bağlantı kurar ayetlerle, karşılaştırır ona öğretilen bilgileri. Karışır kafası önce okudukları ile yaşadıkları tutmayınca. Korkar, ürperir ben ne yapmışım diye. Kimisi farkına varır tüm gerçekleri, başlar aklı ve mantığıyla Kur’anı ve ayetleri anlamaya. Bir bütün olarak düşünür kur’anı, asla kelimelerin ardına düşmeden. Kimisi vardır ona öğretilenleri doğrulamak için kur’andan delil arar durur. Sanki geçmişte yaptıklarım, bari boşuna gitmesin düşüncesiyle bakar kur’ana adeta. Rabbim her ikisine de hitap eder, istediklerini verir ama farkında bile olmayız asla.

Aklını kullanan beşerin, velilerin sözleri ve onların gözlükleriyle değil, aklın ve mantığın gözlüğüyle kur’ana bakar, gerçekleri gösteriverir Rabbim tüm açıklığıyla. Beşerin fikirlerine Kur’andan kanıt arayanları da, sözcük kırıntıları ile oyalar, yaptıkları doğru gösterilir onlara adeta. Göremezler kur’an gerçeklerini, fark edemezler Rabbin emirlerini. Oyalanır dururlar boşa geçen yaşamda bir ömür boyu. Gözlerde perde, gönüllerde mühür vardır çünkü. İşte hesap günü çattığında mahşerde çıkar tüm acı gerçekler. Üzülürüz, kederleniriz yaptığımız yanlışlara yanarız tüm benliğimizle. Geri dönemeyiz çünkü vakit dolmuş, hesap günü gelmiştir artık. Tüm bunları Rabbim örneklerle anlatır kur’anda, ona müracaat eden, ona soran görür tüm bu gerçekleri.

Açıp baksaydık rehbere, çok kolay olsun diye sizlere basit ve kolaylaştırmış bir kitap indirdim diyen Rabbim e, kulak verirdik. Sizleri kur’andan sorumlu tutuyorum dediğinde, aklın önerdiği yolu seçerdik, eğer Rabbe uysaydık. Birçoğumuz Rabbin rehberinin yanına bir başka rehberler koyduk, onun ardı sıra gittik, önümüze çıkarılan ciltlerce dolusu kitapları da okumak zor geldiğinden, söylenenlere inandık. Rabbim emin olmadığın sözlerin, bilgilerin ardına düşmeyin diye ikaz etmesine rağmen, bizler rivayetleri Allah emri kabul ettik, hiçbir ayrım yapmadan, kur’an ile karşılaştırmadan.

Yukarıda sizleri başımıza bir gün gelecek, karşılaşacağımız gerçeklerle yüzleştirdim. Eğrisiyle doğrusuyla bir gün hepimiz Rabbin huzurunda divan duracağız, bundan kaçış yok. Gelin hiç kimsenin etkisinde kalmadan bugünden önlemimizi alalım. Rabbin kelamına müracaat edelim. Onu anladığımız dilden her gün defalarca okuyalım. Ona yaşamımızda zaman ayıralım. Eğer biz hayatımızda ona zaman ayırırsak, onu anlamak için çaba gösterirsek, oda Rabbin huzuruna gittiğimizde bize zaman ayıracak ve bizi dinleyecektir. Eğer beşerin kitaplarına zaman ayırırsak, karşımızda muhatap asla kimseyi bulamayacağız, çünkü onlarda hesabın telâşe sine düşmüş olacaklardır.

Rabbim cümlemizi hesabı vereceğimiz kitabın üstadı yapsın. Rabbimden dileğim hesap günü, köşe bucak saklanan değil, alnı açık huzura duran kulları arasına alsın bizleri. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK