PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kuranı anlamaya dair


müslümanlardan
9. February 2010, 11:45 AM
Kur an'ın Anlaşılmasına Dair Bazı Öneriler

a- Kur'an'ı çokça, gereğince ve hayatımızı kendisine göre düzenleme amacı ile okumak, anlaşılmasını kolaylaştırmada belirleyici bir öneme sahiptir.

b- Kur'an konuşma dili ölçüleri içinde okunmalıdır. Zira bilindiği gibi konuşma dili ile yazı dili arasında farklar vardır. Bu fark dikkate alınmazsa, özellikle bazı ayetlerin gereğince anlaşılabilmesi oldukça güçleşmektedir. Dikkat edilirse yazılı bir eser, sahneye konacağı zaman önce konuşma diline dönüştürülmektedir,

c- Anlaşılmak üzere gönderilen Kur'an'ın yüzünden okunuşunu ibadet haline getiren zihniyet sadece yüzünden okumayı yeterli görerek, insanların O'nu anlamaya çalışmasına engel olmuştur. Ne dediği anlaşılmadan okunan bir kitabın, okuyana hiçbir yarar sağlamadığını bilmemize rağmen okumak için, okumayı ibadet olarak görmemiz Kur'an'dan ne kadar uzak olduğumuzun göstergesidir.

Sadece yüzünden okunmakla yetinmeyip, o'nu gereğince ve anlayarak okumakla, Allah'ın oku !. emrine uymuş oluruz. Bugün Kuranın yüzünden okunması için gösterilen çabanın çok azı, anlaşılarak okunması için gösterilseydi, Müslümanların kendi Kitaplarını anlamada bir sorunları olmayacaktı.

Evet ancak, Kuran'ı anlayarak okumak ve okutmak ibadedtir. Bu konuda özellikle meal/tercüme yapanlara büyük sorumluluk düşmektedir. Sadece meal yapmakla yetinmemeli, aynı zamanda meallerin okuyanlar tarafından gereğince anlaşılması ve ilahi hikmetin kavranması için, anlama yöntemlerini de detaylıca ortaya koymalıdırlar. Çünkü , meallerle dinlerini öğrenmek isteyen kimseler yüzyıllardır oluşturulagelen engellere takıldığından, okuduğunu gereğince anlamada güçlük çekmektedirler.

Okuduğunu gereğince anlamayan bir kimse, Kur'anla sağlıklı bir iletişim kuramamaktadır. Bu büyük bir sorundur. Bu sorun aşılmalı ve nasıl ki yüzünden (Arapça) okuma tekniği ile ilgili her türlü yöntem en ayrıntılı biçimde belirlenmişse ve bu konuda kitaplar dolusu bilgiler verilmişse, Türkçe meallerin de gereğince anlaşılmasına dair yöntemler ortaya konmalı ve okuyanın, okuduğu mealden, Vahyin kendisinden ne istediğini anlaması için yardımcı olunmalıdır.

İnsanları, Kur'an mealini okumaya çağırmak ve Okuduğu mealle, anlatılmak isteneni kavraması konusunda, anlatılmak istenenle iletişim kurmada yeterli birikime sahip olmayanlar ne yazık ki okuduklarını anlamada büyük bir güçlük çekmektedirler.

Burada konuyla ilgili olduğu için bir anımı anlatmak istiyorum:

Geleneksel kültüre göre inancını şekillendirmis, muhafazakar, cumadan cumaya namaz kılmakla yetinen, oruç tutan bir iş arkadaşım, bir gün elinde "Yasin Suresinin Fazileti" isimli bir kitapçıkla yanıma gelip, kitapçığı bana gösterek bir sorusu olduğunu ve cevap vermemi istedi.

Yasin Suresinin Tercümesini/mealini okuduğunu ve ilk kez Kur'an'dan mealen birşey okuduğunu, okuduğu şeyi yazanın (meal'i yapanın) saçmaladığını, böyle bir saçmalığın Kur'an olamayacağını belirterek: "alçak ve şerefsiz adam, nasıl böyle bir şey diyebilir (yazabilir)? Bu saçma şeyleri nasıl yazabilir" diye hakarette bulundu.

Arkadaşım, buna benzer birçok şey söyleyip, meali yapana oldukça ağır hakarette bulunduktan sonra, yaptığı davranışının doğru olduğundan emin bir yüz ifadesi ile benden düşüncemi sordu. Kendince, Kur'an'ın yüceliğini korumak amacıyla böyle davranmıştı. Evet, Kur an'ı savunma adına, kitapçığın sahibine olmadık hakaretler yapmıştı.

Çünkü inandığı kitabı korumak, inancının bir gereğiydi. Ve o da inancının gereğini yapıyordu. Bundan daha acınacak bir durum olamazdı. Arkadaşım hayatında ilk kez Yasin Suresinin Türk çesini(mealini) okumuş ve okuduğu şeyi saçma bulmuştu. Onun saçma bulduğu şey surenin orjinali değil, mealiyidi. Çünkü, Kur'an'a inanan/iman eden biriydi.

Onun kafasındaki Kur'an anlayışına, okudukları uymamıştı. Kendisince saçma bulduğu açıklamaları Kur'an'a yakıştiramamış, bilakis büyük bir hakaret olarak görmüştü. Ona göre bu saçma şeyler (!) Kur'an olamazdı. Kur'an tahrif edilmişti. Bu saçmalıklar meali veren hain ve alçak adamın uydurmasıydı. "Mukaddes ve yüce bir Kitap olan ve dünyada ne varsa hepsinin bilgisini içinde barındıran, her şeyi açıklayan, bilim ve teknolojinin kaynağı olan, her bir sözünün binlerce anlamı bulunan Allah'ın sözü" bir kitapta, böyle basit şeyler olamazdı.

O, mucizevi bir kitaptı. Ve hiç kimsenin gerçek anlamıyla O'nu açıklamaya gücü yetemezdi. Evet, arkadaşımın kafasındaki Kur'an anlayışı buydu. Arkadaşım Kur'anı koruma adına Kur'an'a olmadık hakaretler yapmıştı. Çünkü, okuduğu ve hakaret etmekte olduğu şey gerçekten de Yasin suresinin mealiydi.

Ve diğer meallerden hiç bir farkı da yoktu. Ancak arkadaşımın okuduğunu anlamasına, gerçeği görmesine; yıllarca Kur'an adına büyüklerinden, hacı ve hocalardan duydukları ve kulaktan dolma bilgiler engel olmuştu. Arkadaşım bir örnekti, içinde bulunduğumuz toplumun büyük bîr çoğunluğunun Kur'an'la ilişkisinin ne olduğunu yansıtan bir örnek.

Yüzyıllar boyunca Kuranla aramızda oluşturulan yapay engeller yüzünden, düşüncesinde böylesi kirlenme oluşmuş olanlardan meal okumalarını istemek bir anlam ifade eder mi? Bu yapay engeller yıkılmadan, meal okumanın fazla bir yararı olabilir mi? Olsa bile gereğince/yeterince olabilir mi?

Evet, bu engeller tek tek ortaya konmalı ve yıkılmalıdır ki Kur'ani okuyan, okuduğunu gereğince anlayabilsin. Anlasın ki, farkında olmadan, Allah'la birlikte başka ilahlar edinmesin, Allah'ın Kitabına, Kitabı koruma adına hakaret etmesin.


Arkadaşıma, önce Kur'an'm ne olduğunu ve niçin gönderildiğim açıklamaya çalıştıktan sonra beraberce Yasin Suresinin mealini yeniden ve anlamaya çalışarak okuduk. Sure bittiğinde arkadaşım hayretini gizleyememişti.

Biraz önce söylediklerinin tam tersine, okuduğumuz meal oldukça hoşuna gitmiş ve beğenmişti. Yaptığı hatadan dolayı, Allah in kendisini affedip etmeyeceğini, affetmesi için ne yapması gerektiğini sordu.

Tevbe etmesini söyledim. Nasıl böyle bir aptallık yaptığına hayıflanarak yanımdan ayrılırken: "Bana şimdiye kadar Kur'an adına bunca yalan yanlış şeyleri öğretenlerin Allah belasını versin ' diye bedduada bulundu. Bu duruma düşmemek veya bu durumda olanımız varsa ondan kurtulmak için Kur'anı anlamada Onunla aramızda oluşan engelleri kaldırmak zorundayız.

d- Kur'an, doğal olarak gönderildiği toplumun dilini kullanmıştır. Yani Arapça'dır. Bazılarının dediği gibi Rabb'ça filan değil. Zaten kendisi de Arapça bir kitap olduğunu söylemektedir. Onun için bu konuda söylenecek herşeyi gereksiz buluyorum.

Ancak dil ile ilgili dikkate almamız gereken husus şudur: Kur'an'ın kullandığı dil o günün toplumunun konuştuğu ve kullandığı dildi. Bu bakımdan bazı kelimelerin zaman içinde değişikliğe uğramış alabileceğim göz önünde bulundurarak, ilk kullanıldığı zamanki anlamı taşıyıp taşımadığını dikkate almak, doğru anlamada gerekli bir bilgidir.

Örneğin, riba o günkü toplumda neyin karşılığı olarak kullanılıyordu? Şimdi de aynı anlamı koruyor mu? ilah, o günkü toplumda neye deniyordu, bugün de aynı anlamı ifade ediyor mu? Şayet, zamanla bir anlaın değişikliği olmuşsa ilk kullanıldığı anlamı öğrenmemiz, anlatılmak istenen şeyi doğru anlamamızı sağlayacaktır.

e- Kur'an'da öncelikle bizi muhatap âlân ayetlerle ilgilenmeliyiz. Muhatap alındığımız ayetleri muhakkak anlarız. Bir ayet bize hitap etmiyorsa, onun hitap ettiği birileri veya birşeyler yok demek değildir.

Bizim için önemli olan bize hitap edip etmediğidir. Şayet, bize hitap etmiyorsa, yani bizden bir şey istemiyorsa onu anlamak zorunda değiliz. Ve eğer bizden birşey istiyorsa o zaman ne demek istediğini, bizden neyi istediğini muhakkak anlarız.

Örneğin "yalan söylemeyin, haram yemeyin, hırsızlık yapmayın, namaz kılın, dürüst olun, iyilik yapın, cömert olun, sözünüzde durun, Allah'a eş koşmayın, kafirleri dost edinmeyin gibi ayetlerin muhatabı biziz ve biz, bizden isteneni anlamak/ kavramak konusunda Kur'an'ın mesajını rahatlıkla anlarız.

KAVLULFASL A TEŞEKKÜRLER.