PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tarikat mı? Bir daha düşünün!


Apollonius
11. January 2010, 06:05 AM
TARİKAT MI? SAKIN HA! - Mahmut Celal ÖZMEN

“O(insa)nların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” (Yusuf Suresi–106)
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa Suresi–48)
Aklı başında insanlar usulüne uygun ve makul sınırlar çerçevesinde, gerekli bilgiyle, azimle, sabırla, dürüstçe ve cesaretle işlerini hallederler. Allah’ın hidayetine mahzar olan aklı başında bir mümin de -hidayete erdiği yaş kaç olursa olsun- kişisel gelişimini ve terbiyesini Kur’an mektebine tabi tutar.

Ailevi hukuku, toplum hukukunu, ibadet, ahlak ve muamelatını yalnız İslam’dan alır ve kendini beşeri kanunlar yerine Allah’ın kanunlarına karşı sorumlu bilir. Dinini sahih kaynaktan alır ve gelişi güzel her söze iltifat etmez. Onun yaşantısı kaliteli insan Rasûlullah’ın yaşantısının bir yansımasıdır çünkü O’nun ümmetidir.

Dünyada Kelime-i Tevhid’i kalbine iman olarak yazmış ve onun gereklerini hayatına uyarlamış bir mümin için nice müjdeler vardır. Bu mümin Lâ ilâhe illallah anahtarıyla Havz-ı Kevser’de Rasûlullah’ın komşusudur. Firdevs-i Âlâ’da en güzel nimetlerle rızıklanacaktır.
Gözü açık, kurnaz, her işini öyle veya böyle, -haklı haksız fark etmez- halleden, ne hırıtlar çevirip kârlı, olmadık desiselerle haklı çıkan kişi dünyaya ölçüsüzce rağbetinin kendisini neyin kapsam alanına çektiğinin farkında değildir.

Lakin bu uyanık babasının dini olan İslam’ın etkisindedir, Allah’a ve ahiret gününe inancı vardır ve cennetten de vazgeçemez, çünkü kendisi hesabını iyi bilir. Cennet de yabana atılır bir nimet değildir hani! O halde onu elde etmenin de bir kolayı olsa gerek, ilim tahsiliymiş, dini bilgilerdeki şüpheleri gidermek için araştırmalarmış, vesair uzun iş; diye düşünürken, şeytan ona bazı yolları kolaylaştırır.

Karşısına bir cennet simsarını çıkarır. Gel kardeşim gel, iyisi daha ucuza burada diye bedava çığırtkanlık yapan saftirikler veya menfaatçi kurnazlar rastgelirler ona. O sesleri iyi işitir çünkü kulağı pek sever kârlı işleri.

Derler ki : “Bir mürşide tabi olmazsan kaybolursun.”

“Cemaatin içinde olmazsan kuzuyu kapan kurt gibi seni de şeytan kapar.”

“Çobansız sürü olmayacağı gibi mürşitsiz cemaat da olmaz.”

“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.”

“Alim bir zatın kamil bir mürşidin terbiyesinden geçmek, himmetinden istifade etmek gerek.”

“Onlar peygamberlerin vârisleridir.”

“Onlar son nefesinde şeytandan imanını kurtarır.”

“Ahirette şefaatçi olurlar.”

“Bir mürşidin eteğini tutan cennetin en yücelerine, şehitlerin ve peygamberlerin mertebesine çıkar” daha neler neler…

Ağzının suyu akar tabi dinleyenin.
Bu anlatılanlar tıpkı yurt dışına işçi olarak götürmeye heveslendirip de insanların borç harç buldukları paraları dolandıran, işçi adaylarını ıssız bir adaya bırakıp işte geldiniz inin, buradaki ağaçları budayıp, otları sulayacaksınız, işiniz bu diyen dolandırıcıların vaatleri gibidir.

Hâlbuki insanların gayesi müspet idi, fakat pek kestirme bir yol tuttular. Kendilerine yol gösterenler de kestirme yol arayanların bir kılavuzu olsun, garibanlar mürşitsiz mi kalsın diye (!) bir boşluğu doldurdular. Bu bir dengedir, her ne kadar tasvip etmesek de beni kandıran yok mu dercesine tedbirsiz kimseleri birileri kandırır ve bu sayede imtihan dünyasının ıssız adaları da adam yüzü görür. Dolandıran da bir müddet sefa sürer.

Bazıları erken kendine gelir, eyvah dolandırıldık der, lakin dolandırıldığını anlayamayan adam, emeğinin karşılığını alacağını umarak salih amel işlemeye devam eder, otları sular, ağaçları budar, hem niye kandırsınlar ki onu, “ağaçları kesin, otları yakın” gibi kötü bir emir de vermediler ki!… Bu gariban emeğinin karşılığını alacağına inanarak ecel gemisi gelinceye kadar bekler durur. Maalesef ömür sermayesini batak şirketlere yatırmış ve tüketmiş olarak ahirete göçerler.

Bir daha dönüş imkânı olmayan ahiret yolculuğu için insan, henüz dünyada iken, rehber kitap Kur’anı ve kılavuz Muhammed aleyhisselamı iyi tanımalı, din simsarlarının eline düşmemelidir.

Adı üstünde mürid, o istedi bunları, başına ne geldiyse sunulan yemi istemekle geldi.
İnsanları sazan yerine koyup bu çekici yemleri, peşpeşe sıralayanların sözleriyle, vaat ettikleri arasında, düşünen insanın kolayca görebileceği, uçurumlar bulunmaktadır, fakat insanları düşünmekten alıkoyan bir şey var ki o, dergâha düşürülen kişinin, korkutulmasıdır.

Şeyhten haber verirken müride telkin edilenler gerçekten ürkütücüdür, korkutucudur ve insanın elini ayağını buz keser ve tabi beynini de. Sadece bu şeyh mi? Hayır ayrı bir dünyadasınız artık, duymadıklarınızı duyacak inanmadıklarınıza inandırılacaksınız.
Yeni tanıştığınız bu dünya, Süpermenleri bol, binlerce, milyonlarca ayakları yere basmayan müridiyle vekiliyle, halifesiyle kutupları, gavsları, kırkları yedileriyle, Mars’tan daha uzak bir gezegendesiniz. Şeyh insan olduğu halde insanlardan güçlü kuvvetli, dilediğini yapabilen, her an gören ve işiten (!) bir adamdır! O halde onun hakkında nasıl şüpheye düşebilirsin, onun hakkında anlatılanları nasıl eleştirebilirsin?

Senin aklından geçenleri bile bildiğini söyledikleri adamın sahte bir veli, bid’atçı ve mülhit olduğunu nasıl düşüneceksin. İşte burada Allah’tan korkar gibi bir insandan korkmakla ve onu eleştirememekle kayıtsız, şartsız batıl bir imanın temelleri atılmış olur.

Gelin İbrahim aleyhisselamın dediği gibi biz Allah’tan başka (sizin ilahlarınızdan) korkmayız,( En’am Suresi–81) diyelim ve onların putunu kırmaya koyulalım.
Yukarıda zikrettiğimiz insan avcılarının kaymaklı kadayıf türünden sözlerinin bir kısmı, oltanın ucundaki yemin besin değeri bulunduğunun doğruluğu kadar doğru sözlerdir. Amma çoğu zaman balık o besinden istifade edemez de bir parça yem uğruna hayat suyundan dışarı çıkar ve beslenen değil hayatı pahasına besleyen olur.

Yemlerin arkasında duran oltacılara bir bakalım. O da bu yola ilk sülûk ettiğinde acemiydi, toydu, ya şimdi! O da böyle başlamıştı… Günlerden belki de Cuma idi, heey hey ne mukaddes günlerdi, o gün hidayete erdi fakir! Gibi övünmeleri de yok mu?
Bir mürşide tabi olmazsan kaybolursun, al sana bir ‘mürşit’ yemi.
Oltaya takıldıktan sonra dergâha doğru yola düşersin, sofraya konmadan önce güzelce bir yıkanırsın, sonra avcının nezaretinde mürşidin elini ve eteğini öper, bir güzel günah çıkartırsın, pişmansın ve artık yapmayacaksın, çünkü mürşit seni görecek! Ne mutlu sana, anandan doğduğun, Arafat’tan döner gibi(!) gibi günahsız oldun(!)

“Cemaatten ayrılan bizden değildir” hadisini de sık sık duyururlar. Nasıl bir cemaat mi? Hadis tefsire muhtaç değil ki, adamların keyfince bir cemaat işte! Siyasetle işi olmayan, cihad kavramı lûgatlarından çıkarılmış, başörtüsü falan gibi kıldan işlere bulaşmayan, etliye sütlüye karışmayıp yavan ekmeği tavsiye eden bir cemaat işte! Daha ne olsun ki! Zikir kardeşim zikir, şeyhin dediği gibi zikir. Fikir dedin mi bozuşursun, şeyhe itiraz yok, ölü yıkayıcının önünde yatan meyyit gibi itaat ister efendibaba! Ne kendi konuşur, ne adamı konuşturur.

Etrafındaki dalkavuklar onun yerine sizinle konuşacak, siz de dut yemiş bülbül gibi somurtacaksınız. İyi ki geldiniz birazdan daha yakından tanıyacaksınız.
Mürşid beyin keramet, mersiye ve kasidelerini sayıp döken meclislere katılırsın, hangi kabirden ne istenir, nasıl tavaf edilir, teberrük için ekmek, şeker ve daha neler gezdirilir, iyice öğrenirsin. Bitmeyen ekmeklerden yer, cabul cubul çorbalardan içer şeyhin bereketiyle tanışırsın, sanki ömrünce aç gezmiştin de Allah seni doyurmamıştı(!)
Bu şirk meclislerinde Allah’ı sever gibi şeyhini seven insan suretinde şeytanlar görürsün. Ağızlarında geveleyip durdukları sünneti seniyye laftan ibarettir, şayet uygulama varsa muhakkak riyakârlıkla karışıktır, yapılan her amelde şeyhi memnun etme gayreti saklıdır.
İnsanların kalplerindeki imanın yanına yerleştirilen şirk öğretileri, ölülerden istimdat, bedava kasko hizmetleri, çamura çöken eşeği kurtarmalar mı dersin, tekerleği fırlayan arabaya –gavs marka- teker olmalar mı dersin, neler neler, çok yönlü kullanışlı şeyh efendilerin reklâmları film gibi anlatılır, fakat asıl çok yönlü kullanılan bu reklâmları dinleyen ve anlatan müritlerdir.

Şeyhin turistik tesislerinden alışverişler yapar memleket ekonomisine katkıda bulunursun. Bir daha ki sefere hizmetlerin nispetinde, vazifelendirilirsin; artık ya iyi olta atan bir avcısın, ya iyi para harcayan bir mürit, ya bedava ırgat, ya da eline tutuşturulan teranelerin çığırtkanlığıyla ömrünü tüketecek mütevekkil bir seyyar satıcı! Bu satışlar bazen sokaklarda, bazen bir dergi editörlüğünde bazen şeytanın gel dediği yerdedir.
Bunun dışında gerçekten irşat olmayı bekleyenlerin hayal kırıklığına uğramaması için manevi irşat feyizle olur hikâyeleri, mürşidin bir nazar etmesiyle ne merhaleler katedilir, ne derecelere ulaşılır teraneleri sayılır dökülür.

Dinlediklerini aklından şöyle bir geçirmeye kalksa insan, ilk bir kaçında hemen tökezir, çelişkilerle dolu hiç duymadığı saçmalıklar kafasını allak bullak eder ve çaresiz olarak düşünmekten de vazgeçer. Bundan sonra yalanlarla avutulan müride bol bol rabıta yapmak ve feyz almaktan başka irşat yolu kalmamıştır.

Mürşit beyi gözünde canlandıramayanlar için teknoloji ne güne duruyor, memlekete dönerken cüzdana konulan resimlerle idare edilip, bir dahaki ziyarete kadar bol bol rabıta yapılır, hem mürşit uzaktakilere manyetik dalgalarla feyz ve irşat programına devam etmektedir. İş manen hallolduğuna göre artık soru sormaya, vaaz dinlemeye, kitap okumaya gerek kalmamıştır.

Bu arada mürit nefsine uygun dini yaşantının membaına demir atmıştır artık. Yapılması gereken tek şey mürşidi kızdıracak iş yapmamak, verdiği zikir ve evradı tamam çekmek, onu memnun etmektir. Dikkat etmek gerekir çünkü o işlenen günahlardan haberdardır, müridini görmektedir, işitmektedir(!)

Böylesine sıkı takibe alınan ve denetlenen bir mürit kendisini takibe alandan başka kimseyi, daha çok memnun edemez ve artık öfkesi, sevinci, ibadeti, tevekkülü hepsi onadır. Her ne kadar Allah’ı ve resulünü unutmuşsa da kendisine aracılık edecek paravan şirket muameleyi prosedüre uyduracaktır. Ona göre bunların hiçbiri şirk sayılmaz çünkü bu olan biten işlerin baş aktörü Allah dostudur(!)

Allah dostu ile şeytan dostu olanları birbirinden ayırt edemeyen, İslam’ın mesajını anlayamamış kimselerin bu tuzaklara düşmeleri gayet tabiidir, çünkü onlar dini kaynağından öğrenmediler. Ya bilenlerin susmasına ne demeli !?
Ümmet dinini yaşamak için binbir meşakkat âlim ararken yolları kesen haramiler, İslam adı altında başka bir dini öğretmektedir. Onlar Müseylime’nin vârisidir ve öğrettikleri dine inananlar Müseylime’nin ümmeti olurlar.
Saltanatlarının bekası ve şahsi menfaatlerinin devamı için şeytanın da işini kolaylaştırarak Müslümanların dünyadaki zilletine ahirette de kendisinin ve yandaşlarının helakine sebep en tehlikeli ayrılıkçılar bu din tacirleridir. Onların tezgâhına/dergâhına düşmemek, aldatıcı sözlerini dinlememek gerekir.
Allah’ın ayetlerini dinlememiş birinin cahilce din tacirlerini dinlemesi ne büyük tehlikedir. Onlardan birçoğu Kur’an’ göre abdest almayı bile bilmezler. Onları şeyh yapan babalarının sulbünden gelmiş olmaktır o kadar.

Onlar bir yığın sapık inanç ve bid’at amellerle övünüp sevinerek cennet ummaktadırlar. Hâlbuki kendilerini memnun etmeye çalıştıkları diri veya ölü mürşitleri onlara cennet veremez. Kalplerinde ve dillerinde bulunan safsatalar, Kelime-i Tevhid’in manasına aykırıdır ve Rasûlullah’ın İslam mesajından çok uzaktır.,
Onlar İslam’ın adını soyadını, sicilini kütüğünü her bir şeyini kullanırlar, fakat İslam diye insanların kalplerine yerleştirdikleri şirk inançları inanan kimseyi ebediyyen cehenneme hapseder.

Allah onların yaptığı bu işi şöyle haber vermektedir:
“On(insa)ların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” ( Yusuf Suresi–106)
Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği inançlarla, amellerle Allah’a yaklaşılacağını iddia eden müşriklerin akıbeti ebedi ateştir. Şayet herkes kendi hevasına göre Allah’a yaklaşmanın yolunu bulacak olsaydı peygamberlere ne gerek vardı?
Onlardan birçoğu bu şirkten vazgeçmeyecek ve eski müşrikler gibi içinde bulunduğu durumu savunmaya çalışacaktır.

Allah buyurdu ki:
“Allah’tan başka veliler edinenler derler ki biz onlara bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. Allah onların ihtilaf ettikleri şeyde aralarında hükmedecektir. Allah yalancı ve kafir kimseye hidayet etmez.” (Zümer Suresi–03)

Yani onlar kendilerini Allah’a yaklaştırsın diye birtakım aracılar edinmişler ve bu aracıları övmelerine, sevmelerine, yüceltmelerine sebep, onun güya Allah’a yaklaştıracak olması imiş!

İşte bu safsatalar cennet anahtarı olmak şöyle dursun, olsa olsa maymuncuktur.
Cennet kapısını ise maymuncuk açmaz.

La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah deyiniz ve bu sözde sebat ediniz, dininizi tarikat deccallerine emanet edip peşlerinden gitmeyiniz.

“(Resulüm!) De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (Yusuf Suresi–108)

kaynak (http://www.bilgiagi.net/tarikat-mi-sakin-ha/5992/)

myro
28. May 2010, 12:48 AM
Bir kere bir müslümanın bir diğerini tekfir etmesi büyük zulümdür. Traikat mensuplarını da yazarın yaptıı şekilde direkt kafirler için inen ayetlerle tekfir edecek noktaya gelmek çok büyük ayıptır.

Ehl-i sünnet tarikat silsilerinden hiçbirinde dine aykırı bir şey göremezsiniz. Farazi şeylerle tarikat mensuplarını tekfir etmek de neyin nesi..

Nakşibendiler, Kadiriler, Suhreverdiler ve bazı diğerleri ne kadar da güzel bir islami yaşantı sürerler. Tüm müslümnalar sınıf sınıf "Siz hayır işlerinde yarışın.(Bakara 148) emri mucibince en güzel yolunda yarışıyorlar.

Tarikat mensuplarının şirk koşmaları söz konusu değildir. Yazıda anlatılan şeyler farazi şeylerdir. Gerçekle alakası yoktur. Allah'a ulaşmak için Mürşid vesile olarak araya girmez. Mürşid adı üstünde irşad ile sorumludur. En güzel yolu ve metodu öğretmekle yükümlüdür. Bu yol da hiç bir şekilde Kuran ve Allah Resulü dışında bir yol olmaz. Nasıl Allah Resulü(SAV) sahabiler(radıyallahu anhum ecmain) için bir mürşid ise, şey efendi de müridleri için bir mürşiddir.

İrşad Kuran'ın anlattığı bir hadisedir. Müslüman topluluk irşadsız ve mürşidsiz olmaz olamaz.

Zâriyât Suresi 55. ayet "Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir. "

Kimi zaman camideki hocamız mürşidimiz olur, kimi zaman bir abimiz. Arapça bilmeyen biri Kuran-ı nasıl anlar? Mealinden okur. Meal sahibi okuyanın mürşidi olmuş olmaz mı? Mürşidlere laf söyleyen herkesin iyi arapça biliyor olması lazım. Değilse pek ses çıkarmasa iyi olur. Okuduğu meali yapan kişinin bakışından Kuran-ı anlıyor ki bu durumda meali yapan okuyanın mürşidi olmuş olur.

Tanıdığım hiçbir bir ciddi tarikat şeyhinin dine alenen aykırı bir hareketini ve düşüncesini görmedim. Bu insanlar dini en güzel şekilde yaşamak üzere yola çıkmış işin temeline nefis terbiyesini koymuş insanlardır. Nefis terbiyesi Kuran'ın açık emridir.

Ayeti kerime meali :
Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, (Şems suresi 9. ayet)

Hülasa :

Tüm tarikatlar kötü değildir. Hele meşhur olmuş olan Nakşibendilik Kadirilik gibileri hiç değil.

En iyisini Allah(c.c.) bilir.

hiiic
28. May 2010, 02:35 AM
Tekfir konusunda şu fitneye dikkat ediniz....


Ben müslümanım,, ve baba oğul kutsal ruha inanıyorum

Hadi beni tekfir etme, eğer etmezsen benim fitnem büyür, islamı bozar... Tarikatlılar müslüman olmadıkları için islamın adını hem lekeliyorlar hemde fitne sokuyorlar, kuranda dinde olmayan Allahın hakkında hiç bir delil indirmediği şeylere insanları düşürüyorşlar, insanları Allahla kandırıyorlar, kitabın ana ayetlerini bırakıp meallerden altını üstünü bilmeden nokta atışıyla değişim manalar çıkarıyorlar...

dikkatli olmak lazım... müslümanı tekfir etmeyiz. ama müslüman görünümlü münafıklar bizim için fitnedir. Tarikatlarda şirk işleniyor ve buna karşı, inanmıyorsanız dokunmayın eleştirmeyin tarzı savunmalar yapılıyor.. yapılan siyaset oynanan oyun ortada. görmeye göz lazım sadece,,,

ALlah dini yalnızca ona has kılarak yaşayanlardan eylesin, araya kimseyi sokmamamız gerektiğini kuranda emrediyor... Allah resulunun sünneti böyledir. Fitneci uydurma tarikatları tekfir müslümanın görevidir. biz gerekeni yapmadığımız için bir sürü gencimiz cüppeler içinde hiçkimseye faydası oladan, üstelik salih amel yapma fırsatı bile bulamadan ölecekler,,, Allah şeyhe hizmeti değil, insanlara hizmeti emreder. ve ilk hizmet Anneden başlar.
Sakın elin sakallılarını keyiflendirmeyin, onların islamla alakaları yoktur, sakın bu tuzaklara düşmeyin. internette konuyla alakalı daha birçok yazı bulabilirsiniz...

Google search; tasavvuf tarikat şirk
--------------------------------------

ha bu arada 5 yıllık nakşibendi müridiydim,,, 5 yıldır şirk işlediğimi kurandan ve hanif müslümanlardan öğrendim.. bende neden hep ruhum sıkıntı içinde diye soruyordum kendi kendime, meğer Allah bizim gibi şirkperestleri saçmalıklarımızın içinde bocalatıyormuş... Kuran okuyunca herşey çözülüyor insanın hayatında...

myro
28. May 2010, 04:11 PM
Nasıl bir şirke düştüğünüzü çok merak ettim. Bunu size şeyhiniz mi talim ettirdi? Gerçekten merak ettim. Tarikatla sakalın ve cüppenin nasıl bir alakası olduğunu da merak ettim doğrusu.

Ben Türkiyede şirk talim ettiren hiç bir hoca efendi bilmiyorum. Varsa Allah şerrinden korusun. Siz de dikkat edin lütfen iman şakaya gelmez. Tarikat konusunda merakınız varsa çok sağlam tekkele var ülkemizde. İnşallah nasip olur iyileriyle tanışmış olursunuz.

Ali Rıza Borazan
29. May 2010, 08:10 AM
selamün aleyküm myro kardeşim.
57/27- Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
İnsanlar Allaha ortak koştuklarını bilmezler ki. öyle zannederler.

aşık74
29. May 2010, 11:17 AM
Selamlar kardeşim,bende 3-4 tane tarikat'a girdim ve çıkdım.Sonra kuran'ı kendi dilimde okumaya başlayınca,olayların boyutu değişti bende.

“Tarik” Arapça “yol” demektir. Bundan türetilen “tarikat” ise “yol, yöntem, usul, tarz” manalarına gelir.

Tarikatlar Allah’a gitmek için bir yoldur, bir mecburiyet değildir şeklinde yumuşak izahlarla tarikat bağlılığını açıklayan tarikatçılar vardır.

Fakat birçok tarikatçı “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır.” uydurma hadisiyle tarikata girmeyi, tarikatın şeyhini mürşit kabul etmeyi dini bir vecibe, kurtuluşun bir şartı gibi sunmaktadır.

Şimdi sormak lazım yüzlerce yıl tarikatların yokluğunda Müslümanlar eksik Müslümanlar olarak mı yaşadılar?
Tarikat şeyhlerinin yaygın olmadığı bu dönemde Müslümanların mürşidi şeytan mıydı?

Kuran’ın izahları bu yıllara kadar Müslümanların manevi gelişimine rehberlik etmekte yetersiz mi kaldı ki tarikatlara ihtiyaç doğdu?
Kuran’a göre Kuran din adına her şeyi açıklamaktadır.
Peygamber’imiz ise Kuran’ın uymamız konusunda kefil olduğu tek insandır. Oysa tarikatların ürettiği birçok şeyh tartışılmaz kişi ilan edilmiş, bu şeyhlerin etrafındakiler kurtulanlar, diğer kimseler cehennemlik olanlar olarak sınıflandırılmış, bu şahıslara uymak dinin en önemli şartı gibi kabul ettirilmeye çalışılmıştır.

Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla yerler.

9- Tevbe Suresi 34

aşık74
29. May 2010, 11:18 AM
Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da Rabler edindiler.

9- Tevbe Suresi 31

Ve derler ki: “Rabbimiz biz efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de, böylece onlar bizi yoldan saptırdılar.”

33- Ahzab Suresi 67

Haberin olsun, halis din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başkalarını evliyalar edinerek “Biz bunlara yalnız bizi daha fazla Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz.” diyenlere gelince, Allah tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmünü verecektir. Şu bir gerçek ki Allah yalancı, inkarcı kişiyi doğru yola iletmez.

39- Zümer Suresi 3

Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başka evliyaların ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

7- Araf Suresi 3

Miralay
29. May 2010, 01:01 PM
Selam
Arkadaşlar ben de yirmi küsur yıl nakşibendi tarikatının içinde, Türkiye'de en makbul sayılan binlerce müridi olan bir şeyhin yolunda ömrümü harcadım.

Myro kardeşimiz şirk bunun neresinde diye bir soru sormuş

-Tarikata ilk giren salik adayına ilk olarak, "Tarikatte şeyhine ve sofi kardeşlerine itiraz etmeyeceksin. Soru sormayacaksın. Gassalın elindeki meyyit gibi olacaksın.Yoksa çok zarar edersin." derler. Yani ilk baştan aklın yolunu tıkarlar.

- "Rabıta tarikatın olmazsa olmaz şartıdır. İstersen zikirlere (hatme ve virdlere) katılma, ama rabıtasız zamanın olmayacak." derler. Rabıta, şeyhini karşında dağ gibi yüce görüp, alnından akan bir nurun kalbine aktığını, her zaman her yerde huzurunda olduğunu (haşa zamandan ve mekandan münezzeh olması) (!) düşünmektir.

-Şeyhinin adının anıldığında şimşek gibi yanına gelerek, seni her türlü sıkıntı ve tehlikelerden koruduğuna inanmak. "Tırnağına bakınca müridinin yatakta sağa mı, sola mı döndüğünden haberinin olmasına" inanmak.
-Ölürken son nefeste yardımına koşarak, imansız gitmeni engellemek.
-Ahirette Cenab-ı Allah'ın karşısında avukatlığını üstlenip (!), seni cennete sokana kadar yanından ayırlmamak.
-Bir nazarıyla sendeki tüm hastalıkları iyileştirmek ve sana manevi yönden ilim öğretmek.
-Başın sıkıştığında, "medet yaaaa Gavvvvs" diyerek her türlü yardımı istemek.
-Girdiğin sınavlarda bir rabıta ile şeyhinin yardımıyla kopya çekmek (!)
-Şeyhinin ölüleri bile diriltebileceklerine inanmak.
-Dünyanın dönmesini,yağmurun yağmasını, sel,değrem gibi felaketlerin olmasını Gavsların, kutupların düzenlediğine şeksiz şüphesiz iman etmek.
-Onların öldüklerinde bile iki tarafı keskin kılıç misali tasarrufta bulunacağına iman etmek.
-Şeyhlerin uçtuğunu,suda yürüdüğünü,yağmurda ıslanmadığını,mürüdinin hastalıklarını kendine çekip, onun yerine hastalandığı ve hatta öldüğünü; hatta Allah'ı ve peygamberi gördüğünü iddia eden hikayeleri hiç kimsenin itiraz etme hakkının olmadığı,soru sormanın bile yasaklandığı toplantılarda heyecanlı bir şekilde anlatarak, herkesin bunlara iman etmesini sağlamak.

Daha yüzlercesini sayabilirim. Ama uzatarak sizleri sıkmak istemem.
Bunlar yüzbinlerce kişinin hak tarikat, gerçek Allah dostu ve hatta Gavsul Azam dedikleri ve iman ettikleri tarikatta salik adaylarına en baştan öğretilenler.

Sevgili Myro kardeşim şirk bunun neresindeeee (!)

myro
29. May 2010, 01:24 PM
Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da Rabler edindiler.

9- Tevbe Suresi 31

Ve derler ki: “Rabbimiz biz efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de, böylece onlar bizi yoldan saptırdılar.”

33- Ahzab Suresi 67

Haberin olsun, halis din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başkalarını evliyalar edinerek “Biz bunlara yalnız bizi daha fazla Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz.” diyenlere gelince, Allah tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmünü verecektir. Şu bir gerçek ki Allah yalancı, inkarcı kişiyi doğru yola iletmez.

39- Zümer Suresi 3

Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başka evliyaların ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

7- Araf Suresi 3

Vermiş olduğunuz ayet meallerinde veli kelimesi yerine "evliya" kelimesin kullanmışsınız ki bu yanlışdır. Bunu özellikle "evliya" kelimesin türkçedeki direkt akla gelen manasına isnat ile söylüyorum. Buradaki veli; idareci, önder, görüp gözeten, dost gibi manalara gelir.

Araf Suresi 3. ayet meali şu şekildedir.."Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!"

Genelleme yaparak tüm tarikat şeyhlerini bu şekilde ruhbanlık la tiham etmek aşırı bir ifade olmuş olur, velev ki öyleleri olmuş olsun.

myro
29. May 2010, 01:57 PM
Şirk temel manasıyla Allah!a ortak koşmak manasınadır. Gizli ve açık şirk olmak üzere iki türlü düşünülebilir. Müslümanlar arasında günümüzde açık şirk kalmamıştır denebilir. Allah Resulünün zamanından sonra "Şeytan" bile bu umudunu kaybetmiştir.

Esas olarak bizim de burada konu ettiğimiz gizli şirktir. İfadelerle veya hareketlerle aşikar bir şekilde Allah'a ortak koşmak değil ama bu sonuca çıkaracak davranışlar sergilemek gizli şirktir.

Anlaşılan o ki, sizin muttali olduğunuz tarikatlar da seyri süluk farklı ifade edilmiş saydığınız noktaların bazılarında ifadeler çok yanlış kullanılmış ve sizi doğal olarak rahatsız etmiş.

Tarikatlarda "rabıta" ince çizgisi olan bir eylemdir. Rabıta genel masnı ile yanlış bir şey değildir. Hatta biraz empati manası bile vardır. Mürid rabıta çerçevesinde düşüncelere dalar. Hedeflenen bu düşüncelerin kafasında sürekli yet etmesi ve onu günahtan alı koymasıdır. Rabıtaı Mevt(ölüm düşüncesi) yapar ki, sürekli ölüm düşüncesi veya birgün mutlaka öleceği düşüncesi müridi günahlardan korur. Rabıtaı Mürşid yapar ki, sürekli mürşidi ile beraber olduğu düşüncesi de aynı etkiyi yapsın. Mesela evli bir adam günaha girecekken hanımını düşünse kolay kolay kötü fiili işleyemez. Bu fikrin "aslında", mürşide değişik güçler hasretmek yoktur. Ama anlattığınız örnekte varsa bu çok kötü.
Rabıta traikatlarda en çok tartışılan ve suçlanan konudur.

Genel olarak "Allah'a isyanda kula itaat yoktur" prensibince hiçbir mürşid dine aykırı bir şeyle müridini emredemez. Allah'ın sevgili kullarına ne gibi lütuflarda bulunduğunu bilemiyoruz. Ama Allah cari bir kanunu olarak bazı kullarına zahiri dünya kanunları dışında lutüflarda bulunmuştur. Buna "keramet" deniyor. Hiç bir zaman esas değildir ama bir gerçektir. Bunun farklı bir boyutu olan "istidraç" ise mümin olmayan kullarda görünen olağanüstü hallerdir. Dolayısı ile bir mümin kendinde bu tip haller gördüğünde daha çok korkar. Bunu yaymaz gizler. "İstidraç" mı diye endişe eder. Bunu mürşidlik marifeti saymak dediğiniz gibi çok tehlikelidir. Her mürşit olan bunu yapar demek de çok tehlikelidir. Be bu tip bir mürşid tanımadım ama demek ki var..

Şefaat konusuna gelince bu kulun kendi harcı değildir. Şefaat zaten mana olarak zorlamayı ifade etmez. Mesela siz gidip bir arkadaşınız hakkında bir kurumda şefaatçi olabilirsiniz. Yani referans, iyi niyet şehadeti manalarına gelir. Ahirette şefaat Allah'ın izin verdiği kullarının harcıdır. Allah Resulünü şefaat edeceğini biliyoruz. Ama onun dışındakileri şefaat izni alıp almayacağını kim bilir. Zaten Bakar suresinde ayetel kürsi olarak tabir edilen aytlerde mealen Allah "onun izni olmadan şefaat kimin haddine" buyuruyor. Bu ayet Allah'ın şefaat için izin vereceği kimseler olacağı manasına anlaşılabileceği gibi müthiş de bir tehdit içermektedir.

"Rıza" makamının yoluna çıkmış kulun şeriat konusunda zaafiyetinin olması kabul edilemez. Dinin esaslarını bilmeyen biri nasıl seyri süluk da başarılı olabilir ki? Bildiğini kabul ettiğimizde ise; ve eğer sapkın bir tarikatta ise dediğiniz noktalara itiraz edecektir. Hiçbir müslüman doğal olarak ne açık ne de gizli şirke düşmek istemez.

Ufak bir tecrübe ile aktarmak isterim ki; cemaatlerde "değnekçi" tabir edilen ciddi bir grup vardır. Bunlar hocaefendilerin etrafını sarmış ve müridlerle direkt irtibatını kesmişlerdir. Bu insanlar hocaefendilere söylemedikleri şeyleri isnat ederler. Yapmadıkları şeyleri yaptı derler. Tehlikeli bir gruptur bunlar. Pek çok zaman dediğiniz şeyleri aktaran grup bu gruptur. Çok dikkat etmek gerekir.

Neyse sizin tecrübelerinizle sapkın tarikatlar olduğunu duymuş oldum. Ben sapkınına hiç muttali olmamıştım.

hiiic
29. May 2010, 09:36 PM
myro kardeşim, aşağıdakilerin tanımını yaparmısınız?

-şeyhe Rabıta
-şeyhin Himmeti
-şeyhin tasarrufu
-2 kaşın arasında akan feyz
-fenafi şeyh
-fenafi resul
Mürşid ileTevbe
Mürşide İntisab
Mürşide Bağlanmak
Mürşide Teslimiyet
--------------------------
Yukarıdakilerin hiçbiri ne kuranda nede sünnette yok, hepsi, dini yalnızca Allaha has kılmanın önünü kesen şeytan işi yaldızlı süslü laflardan ibaret. hepsi doğruya 1 yalan sokma hesabı dine kaynatılmış din bozucu fitne ve bidatlerdir.
-------------------------
“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Ayetti gösterirler :) ayetten anlaşılacağı gibi heleki ayetn gelişine göre burdaki rabıta bağlı atlar demektir. Hadi o olmasa bile ayetin mantıken şeyhi hayel etmeyle bi alakası bile yok.

"Şeyhe rabıta yapın Allahın sınırlarınızı korumasını bekleyin :p
sınırları bekleyin diyor nöbet tutun diyor, tankıınız tüfenginiz olsun diyor...

Bu sadece belli başlı tarikatlar için değil, dünya üzerindeki tüm tarikatlar ve dinler,, kuranın gösterdiği yolun dışındaki her türlü yol sapkınlıktır ve cehalettir.
Orda yazmayan hiçbirşeyi peygamber kafasından uydurmamıştır... Kuranı peygamber getirdi o halde kurana uyalım.. dine sonradan sokulanları şirin görmek, sahabe din alimi yolu demek çok sakıncalıdır bu gün tüm dünya henüz müslüman olmadıysa ve dünyada hala acılar, cehaletler, sıkıntılar varsa bunun sebebi bu günkü yaşadığımız yanlış isşam anlayışıdır..

Ben çok konuştum ama bu sitede benden daha çoğunu bilenler var, hepsini onlardan öğrendim, kimse cevap vermediği için yazdım yoksa bildiğimden değil. aklıma hep ayetler geliyor ama numaralarını bilmediğim için yazamıyorum... hatalı olabiliyot, ama yinede dediğim gibi bir durum var ortada.

Lütfen kafanıza takılanları sorun...

myro
30. May 2010, 03:07 AM
myro kardeşim, aşağıdakilerin tanımını yaparmısınız?

-şeyhe Rabıta
-şeyhin Himmeti
-şeyhin tasarrufu
-2 kaşın arasında akan feyz
-fenafi şeyh
-fenafi resul
Mürşid ileTevbe
Mürşide İntisab
Mürşide Bağlanmak
Mürşide Teslimiyet
--------------------------
Yukarıdakilerin hiçbiri ne kuranda nede sünnette yok, hepsi, dini yalnızca Allaha has kılmanın önünü kesen şeytan işi yaldızlı süslü laflardan ibaret. hepsi doğruya 1 yalan sokma hesabı dine kaynatılmış din bozucu fitne ve bidatlerdir.
-------------------------
“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Ayetti gösterirler :) ayetten anlaşılacağı gibi heleki ayetn gelişine göre burdaki rabıta bağlı atlar demektir. Hadi o olmasa bile ayetin mantıken şeyhi hayel etmeyle bi alakası bile yok.

"Şeyhe rabıta yapın Allahın sınırlarınızı korumasını bekleyin :p
sınırları bekleyin diyor nöbet tutun diyor, tankıınız tüfenginiz olsun diyor...

Bu sadece belli başlı tarikatlar için değil, dünya üzerindeki tüm tarikatlar ve dinler,, kuranın gösterdiği yolun dışındaki her türlü yol sapkınlıktır ve cehalettir.
Orda yazmayan hiçbirşeyi peygamber kafasından uydurmamıştır... Kuranı peygamber getirdi o halde kurana uyalım.. dine sonradan sokulanları şirin görmek, sahabe din alimi yolu demek çok sakıncalıdır bu gün tüm dünya henüz müslüman olmadıysa ve dünyada hala acılar, cehaletler, sıkıntılar varsa bunun sebebi bu günkü yaşadığımız yanlış isşam anlayışıdır..

Ben çok konuştum ama bu sitede benden daha çoğunu bilenler var, hepsini onlardan öğrendim, kimse cevap vermediği için yazdım yoksa bildiğimden değil. aklıma hep ayetler geliyor ama numaralarını bilmediğim için yazamıyorum... hatalı olabiliyot, ama yinede dediğim gibi bir durum var ortada.

Lütfen kafanıza takılanları sorun...

Şeyhe Rabıta : Basit olara sürekli şeyhini düşünme demektir. Müslüman görüldüğü zaman Allah'ı hatırlatan kimsedir. Şeyh de öyle bir insandır. Dolayısı ile bir insanın aklında şeyhi olursa günah işleyemez demektir. Bu şekilde nefsin terbiyesinde bir merhale olarak düşünülür.

Şeyhin Himmeti : Himmet TDK da "Yardım, kayırma" olarak geçer. Şeyhin mürde himmeti dua yoluyla olur. Ona tavsiyeleri ile onu terbiye etmesi ile olur. Her müridin yapısı farklıdır. Hepisne yapsına göre eğitim vererek olur.

Şeyhin Tasarrufu : Bu çok derin ve msitik bir konu. Burada konuşmak makul olmaz. Kaçamak cevap verdiğimi düşünmeyin ama gerçekten olmaz.

2 kaşın arasında akan feyz : Her müslümanda olabilir. Günahlardan sakınan tüm kullar belli şekillerde lütfa mazhar olurlar. Ben oldum demez kimse diyemez. Bazı insanlar karşılarındakine huzur verir. Bilmem hiç gerçek bir hocaefendinin sohbetinde bulundunuz mu? Gerçekten huzur vericidir. Bunu feyz akar manasına söylemiyorum. Ama bundan öte bir manası da yoktur.

Fenafi Şeyh : Şeyh de yok olma manasına gelen bir söz. Rabıtayı şeyh ile meşgul olan mürid her yerde şeyhini görmeye başlar. Buna fenafih şeyh denir.
Amaçlanan bu şekilde günah işlemez duruma gelmektir.

fenafi resul : Fenafi şeyhden sonraki mertebe. Allah resulünde yok olma manasına gelir. Rabıtayı resül ile meşgul olan mürid her yerde resulüllahı görmeye başlar. Buna fenafi resül denir. Her an resulüllahın yanında olduğunu düşünen insan edep timsali olur. Amaçlanan da budur.

Mürşid ile tevbe : Bunu terim haliyle ilk defa duydum. Genelde bir mürşide intisab eden mürid mürşidin direktifi ile sağlam tevbe eder. Bir adamda şeriat sağlam olmadı mı ona tarikat fayda etmez. O yüzden tarikata giren kimse tüm vecibelerini sağlam yapıyor olmalıdır. Namazı olmayanın tarikatı olur mu? Ne demiş Yunus (Şeriat, tarikat yoldur varana; hakikat marifet ondan içeri). Şeriatı anlamayn dan tarikatı anlaması zaten beklenmez.

Mürşide İntisab : Mürşide bağlanmak demektir. Yani o yola girmek demektir. Nasıl falanca okulun öğrencisi diyorsak o şekilde de şu tarikatın müntesibi deriz.

Mürşide bağlanmak : İntisabla aynı şey. Amaç mrüşide senin metotlarını uygulayacağım demektir. Bu metotlar islam dışı olamaz. Unutmayın "Allah'a isyanda kula itaat yoktur".

Mürşide teslimiyet : İntisab ettiysen teslim olacaksın. Ne ders vermişse yapacaksın. Niye bu kdara az niye bu kadar çok demeyeceksin. Günahlardan uzak duracaksın. Teslimiyet budur.

Bunların hiçbiri Kuran'da yok demek de ne demek. Kuran'a aykırı mı değil mi o konuşulabilir. Unutmayın Allah'a giden yollar nefeser adedincedir. Kimin nasıl bir yol seçeceğine Allah'a ulaşmak için ne metodlar izleyeceğine siz mi karar veriyorsunuz? ( Bakara 148 Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.). Müminler hayır işlerinde yarışırlar. Farklı metodlar denerler. Tek metod yoktur. Kuranın ve Allah resulünün yasaklamadığı her şey mübahdır. Mesele yukarıdaki konularda dine aykırı bir şey var mı yok mu? Teorik olarak soruyorum. Pratikten kötü örnek vermeyin.

Dininizi sitedeki abilerinizden öğrendiğinizde o abileriniz sizin mürşidiniz olmuş olmuyor mu? Niye onlardan öğreniyorsunuz? Kendiniz Kuranı anlayamıyor musunuz? Bu bir tezat değil mi? Hem sadece Kuran herşeyi anlatıyor diyorsunuz hem de birilerine soruyorsunuz, çok ilginç.

Bu konular geçiştirilecek konular değil. Sloganla falan anlatılacak konular hiç değil. Ağır meseleler bunlar. Kimseyi hami veya veli edinmeyin. Öğrendiklerinize ve öğrendiğiniz kişilere dikkat edin. Ve tutarlı olun lütfen. Milletin mürşidine laf edip kendiniz mürşid edinmeyin. Ve aman ha müslümanları tekfir etmeyin. Yarın huzurda kul hakkıyla uğraşmamış olursunuz.

Müzakerenin amacı birşeyler öğrenmektir. Şahsen sizin sorularınızla pek çok şeyi tekrar sorgulayıp gözden geçirdim. Bu konuda size müteşekkirim. Kalın sağlıcakla.

Ve tabii son söz. Herşeyin en iyisini Allah bilir. (Bir arkadaşım Kuran da öğretilen şu duayı her dini konuşmadan sonra okurdu, çok hoşuma giderdi. "subhâneke lâ ‘ilme lenâ illâ mâ ‘allemtenâ(s) inneke ente-l’alîmu-lhakîm" Bakara suresi 32. ayet. - Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın)

hiiic
30. May 2010, 05:11 AM
Bunların hiçbiri Kuran'da yok demek de ne demek. Kuran'a aykırı mı değil mi o konuşulabilir. Unutmayın Allah'a giden yollar nefeser adedincedir. Kimin nasıl bir yol seçeceğine Allah'a ulaşmak için ne metodlar izleyeceğine siz mi karar veriyorsunuz? ( Bakara 148 Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.). Müminler hayır işlerinde yarışırlar. Farklı metodlar denerler. Tek metod yoktur. Kuranın ve Allah resulünün yasaklamadığı her şey mübahdır. Mesele yukarıdaki konularda dine aykırı bir şey var mı yok mu? Teorik olarak soruyorum. Pratikten kötü örnek vermeyin.

Evet kurana aykırıdır.
-Kabede puta tapanların, puta tapma amaçlarının kendilerini Allaha yaklaştırdığını sanmaları olduğunu biliyormuydunuz? Tasavvuftaki mürşit inancı ile aynı.
-Nuh peygamber zamanında adem aleyisselamın oğlullarının putları yapıldığını, rabıta amaçlı fotoğraflardan farkı nedir? hem putlardaki peygamber oğullarıydı...
-Hristiyanlıktaki İsa'dan feyz almanın, alimleri bilginleri ve peygamberleri tanrı kabul etmenin yasak olduğunu. Bu konunun mürşit ile arasındaki ilişkiyi değelendirmeyi size bırakıyorum.

Hangi yolun yanlış olduğunu ben kendim söylemiyorum, Allahın söykedikleri bunlar, hangi ayetler olduğunu gerçekten bilmiyorum ama kitabın içinde hergün görüp okudğum ayetler bunlar. Elinize alıp biraz karıştırsanız belki hemen rastlarsınız.

Dininizi sitedeki abilerinizden öğrendiğinizde o abileriniz sizin mürşidiniz olmuş olmuyor mu? Niye onlardan öğreniyorsunuz? Kendiniz Kuranı anlayamıyor musunuz? Bu bir tezat değil mi? Hem sadece Kuran herşeyi anlatıyor diyorsunuz hem de birilerine soruyorsunuz, çok ilginç.

Kuran'da bilmediklerimizi alimlere (ulul erbab gibi bişey) sormamızı emreder. O alimler işte bu sitedeki abilerimizdir. Onlardan bilgi babında çok şey öğreniyoruz. AmA dikkat edin, burası çok önemli, kuranda zikir ehline ve bilenlere sormamızı emreder, AMA KURANDA HİÇBİR ZAMAN ABİLERİNİZDEN YADA ALİMLERİNİZDEN YADA ZİKİR EHLİNDEN FEYZ ALIN, onları iki kaşınızın arasında hayal edin, onlara teslim olun yada onlar ne derse onu yapın eleştirmeyin demez. Tam tersini söyler. Atalarınızı ya şeytan kandırmışsa diye ataların yolunu sorgulamayı emreder. Kurana göre din yalnızca Allaha has kılınmalıdır ve araya aracı konamaz. Eğer öyle olsaydı peygambere rabıta yapılmasını ayetle emrederdi, peygamberin bir tasarrufu olmadığını ayettlerde Allah söylüyor, sen ancak bir uyarıcısın imana ben getiririm, hidayet benim işimdir diyor. Peygamberin bile tasarrufu yada himmeti yokkken, peygambere bile rabıta yapılması yasakken, nasıl oluyorda mürşitler adam tasarruf ediyor, bu konu kuranda yazmayan bir konu nasıl ağır konu olabilir? Ağır değil o konu zandan başka birşey değildir. Hiçbir delile dayanmaksızın zan üzere konuşuyorlar. Peygamberimiz eğer benim bir gücüm olsa sizin için daha fazlasını yaparım diyor, ama evliyalar yüzüne bile bakmayla çatır çatır sırattan adam kurtarıyorlar. Bu dinle alay etmekdir dalga geçmektir. Lütfen bu münafıkların kurduğu tezgaha dikkat edelim, sadece kuranı bilmeyenlerin düştüğü bu tezgaha çok dikkat edelim. Eğer vicdanınızı önünüze alarak, kuranın ayetlerinin ışığında giderseniz inanın bana basiret gözleriniz açılacak, imanın asıl nurunu ve dinin aslını yaşayacaksınız. Sizde o kabiliyet var, sadece daha fazla cesurca sorgulayın. Hindistandaki kast sistemi mağdurları gibi olmayın.

Bu konular geçiştirilecek konular değil. Sloganla falan anlatılacak konular hiç değil. Ağır meseleler bunlar. Kimseyi hami veya veli edinmeyin. Öğrendiklerinize ve öğrendiğiniz kişilere dikkat edin. Ve tutarlı olun lütfen. Milletin mürşidine laf edip kendiniz mürşid edinmeyin. Ve aman ha müslümanları tekfir etmeyin. Yarın huzurda kul hakkıyla uğraşmamış olursunuz.

Ben büyüklerime saygı duyarım, onlardan fikkir alır istişare ederim. Ama eğer Allahın yanında başka dostlar edineceksem ancak kendime yazık etmiş olurum. dinimi yalnızca Allaha has kılarak amel etmeyi ilke edindim. Burdaki yada başka yerdeki alimler bana yol gösterirler, ama hiçbirisi bana feyz veremez yada kalbimi temizleyemez, kalpler Allahın emrindedir. Ruh Allahın emrindedir ama nasıl oluyorsa mürşit ruha talim yaptırıyormuş? :p aklınca Allahtan daha bilgili, hatta derin dediğiniz konulardan biriside, kendilerini Allahla bir tutmalarıdır, bunu inkar etmeyin biz neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
komik insanlar. dinle islamla ve kuranla gözümüzün içine baka baka dalga geçiyorlar, Ben bu insanların nesini tekfir etmiyeyim? herşey ortada değil mi?
Bundan dolayı ben asla ceza almam, çünkü doğruyu kuranı emrediyorum ve kurandışı sonradan sokmalardan ve kurandan kelime avı yapıp 2-3 ayettle kendilerini destekleyen yalancılardan ve uduruklarından men ediyorum. Allahın izniyle her platformda bu münafıkların yüzlerine hak ayetleri çarpıp beyinlerini parçalayabilirim.

Onları tekfir ediyorum, bunun için karşımda kimin durduğunun bir önemi yok, ben arkama Kuranı ve Allahı aldım, o bana vekil olarak yeter.

Size yada başkasına doğruyu göstermek gibi bir düşüncem asla yok beni yanlış anlamayın. Çünkü doğru yola ancak Allah iletir ve o sadece samimi kullarını doğru yola iletir. Ben sizin tabirinizle propaganda niyetinde de değilim, ben sadece cihadımı yapıyorum. Batıla karşı hakkı delil almış bir cihattır bu, her adımı ayetlerden destek alan. Delili açık ve net, saklı gizli yada sırlı olmayan herkesin anlayabileceği şekilde net. 2-3 ayetten değil, kuranın bütününden delil ve destek alan. Samimiyetinizi koruduğunuz sürece hiç bir sorun yok, Allah samimi kullarını doğru yola iletir, bu onun verdiği sözdür.
Siz ekrana bakarken, Allahın da size baktığını kaç kere fark ettiniz? Misal gerekirse tam karşınızdan gözünüzün içine baktığını.

Ali Rıza Borazan
30. May 2010, 09:16 AM
bir yunan Atasözü olsa gerek, Düşünmeden sorgulamadan kimsenin peşine takılmayın

Miralay
30. May 2010, 09:41 AM
Selam sevgilki Myro kardeşim
yazdıklarınızdan duyarlı bir müslüman kardeşimiz olduğunuzu anlıyorum.

Cenab-ı Allah sapkın yerlere hiçbirimizi düşürmesin.

Bir kişinin Allah dostu olduğunu nereden bilebiliriz. O kişinin alnında öyle birşey yazmadığına göre ...? Değil mi; madem Allah dostunu arıyoruz bu kişiyi nasıl bulacağız? Karşısında el pençe divan duracağımız, gerekirse karşısında rüku ve hatta secde edeceğimiz... Allah dostu ya! daha fazlasına layık ama biz bu zat-ı muhtereme layıkıyle kulluk edemiyoruz ya neyse

Bize denilen, "Eğer onu gördüğünde Allah'ı hatırlıyorsan, yaşantısı İslami ise o kişi Allah dostudur."

Çok güzel!

Ben karımı gördüğümde de Allah'ı hatırlıyorum. Onun da yaşantısı gayet İslami. Oh! ne güzel buldum Allah dostunu. Hemen dibimdeymiş. Uzaklara gitmeme gerek kalmadı.

Veya Ali Rıza Borazan abimiz ve hatta siz değerli Myro kardeşim. Siz de bana Allah'ı hatırlatıyorsunuz ve hiç kuşkum yok ki yaşantınız İslamdan kıl kadar ayrı değildir.
Hepiniz bana Cenab-ı Allah'ı hatırlatıyorsunuz. Bana karıncadan atoma herşey Allah'ı hatırlatıyor o ayrı mesele...
Peki kardeşlerim; madem bana herkes Allah'ı hatırlatıyor. Karım da dahil hepsi Allah dostuysa eğer... Neden.....?

Ben bu cahil aklımla ve değersiz tecrübelerimle şunlara kanaat ettim.

Birincisi, din sadece ve sadece Cenab-ı Allah'ın tekelindedir; Ne şeyh,ne peygamber,ne alim ne de hoca efendilerin...

Sadece ve sadece Allah'ın...

İkincisi ise; Seni kim kendisine çekiyorsa ondan kaçacaksın. Ne bir tarikata, ne bir cemaate, ne bir siyasi oluşuma, ne de biri ideolojiye...

Din sen ve Allah arasındadır. Aranıza hiçkimse giremez ve seni de hiçkimse kendi tarafına çekemez, teklif bile edemez.
(Kusura bakmayın hep "SEN" dediğime. Kendi nefsimi kastediyorum.)

Bu arada tabii ki, bize ilim öğreten bilgili bir insana hürmet edeceğiz. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum."
Lakin bu kölelik, hürmet meselesindedir. Yoksa karşısında el pençe divan durmak, gözlerinin içine bakmamak, ve hatta hiç soru sormamak, itiraz etmemek.

Şimdi sizlere sorarım cemaati müslimin:

Hangi şeyhe bağlanırsanız bağlanın; hangisi sizi karşısına almış rahle-i tedrisatta bulunmuş. Haa bir süper kahraman misali gözündeki nazar ve de alnındaki nurla herşeyi halletmiş. Ben bunca yıldır bir mürşid-i kamil'e (olduğu iddia edilene) giderim. Daha karşıma geçip te, "ey sofim,ey salikim,ey öğrencim! şu yol hayır, şu yol şer" dememiştir. Bırakın ilim öğretmeyi...
Ancak bize öğretilen günde şu kadar vird çekeceksin, aman ha mürşidini rabıta yapacaksın. Alnından akan nuru durmadan kalbine akıtacaksın, onu dev gibi, dağlar gibi, sultanlar gibi hayal edeceksin.

Miralay
30. May 2010, 10:22 AM
Diğer konu ise, Allah dostlarına verilen kerametler.
Onlar Allah dostu ya Cenab-ı Allah bol keseden vermiş bu zat-ı muhteremlere

Kardeşlerim; yüce Kuran'dan anladığımıza göre Allah, resulune bile her istediği zaman mucize vermemiş; ve hatta ısrar ettiği halde vermemiş.
Peki bu Allah dostları resul den daha mı üstün ki her istediğinde keramet hasıl olacak.
Bu arada ben onca yıldır o kadar şeyh efendi gezerim. İddfia ettikleri kerametlerden hiçbirisini göremedim malesef. 20 yılda 1 tane olsun göremedim. Hoş gerçi görme heveslisi de dğildim ama bunca anlatılanlar, müridi tarafında uçurulan mürşitler gerçekten var mı diye merak etmiştim.
Haaaa gittiğim mürşidi kamil efendi hazretleri kaddasallahu.... vs. den iddia edilen tek bir mucize (pardon keramet :)) gördüm. O da biz keramet keramet diye tutturunca bize3 denilen," Bak buraya hergün binlerce insan geliyor. Biz bunlara davetiye mi yolladık?"


Vallahi doğru söylüyor mürşidi kamil efendi hz. Hergün binlerce insan buraya geliyor. (İnanç turizmi)
Ben şahsen tanık oldum. Her intisap edene,"Yılda enaz bir defa şeyhini görmezsen; Artık ne şeyh senin şeyhin; ne de mürid onun müridi olur" derler. Ama her ne hikmet se, ellerinden gelse her ay, her hafta ve hatta hergün aynı adamı oralara götürmeye çalışırlar. Gitmreyeni de ayıplarlar. Maksat bu kerameti gerçekleştirmek için gövde gösterisi yapmak.

Barış
30. May 2010, 12:10 PM
Fenafi Şeyh : Şeyh de yok olma manasına gelen bir söz. Rabıtayı şeyh ile meşgul olan mürid her yerde şeyhini görmeye başlar. Buna fenafih şeyh denir.
Amaçlanan bu şekilde günah işlemez duruma gelmektir.

fenafi resul : Fenafi şeyhden sonraki mertebe. Allah resulünde yok olma manasına gelir. Rabıtayı resül ile meşgul olan mürid her yerde resulüllahı görmeye başlar. Buna fenafi resül denir. Her an resulüllahın yanında olduğunu düşünen insan edep timsali olur. Amaçlanan da budur.


Bir yerde yok olmak şart mıdır?

Bir insan Kurana iman ediyorsa, Kuranı çokça okur, orada verilen öğütlerle kendisine bir yaşam edinmeye çalışır. Rabbini düşünür, onun ayetlerini düşünür, kendisine verilen hayatı, nimetleri, ölümü, ahireti, dünyanın yaratılışını,kendi yaratılışını,güneşi,ayı,evreni,bunlar karşısındaki küçüklüğünü, Allahın rahmetinin büyüklüğünü, kıyameti,faniliği ve sonsuzluğu......düşünür. Bunlarla uyanık kalır,bunlarla ve Allahın izniyle dosdoğru bir hayat sürmeye çalışır.

Her yan Allahın ayetleriyle dolu ise, neden bir şeyh bulup onda kayboluyoruz? nasıl bir mantık bu ben anlamıyorum.Kimse kimsede kaybolmasın arkadaşlar.


Dininizi sitedeki abilerinizden öğrendiğinizde o abileriniz sizin mürşidiniz olmuş olmuyor mu? Niye onlardan öğreniyorsunuz? Kendiniz Kuranı anlayamıyor musunuz? Bu bir tezat değil mi? Hem sadece Kuran herşeyi anlatıyor diyorsunuz hem de birilerine soruyorsunuz, çok ilginç.


Ben sizden de birşeyler öğreniyorum Myro kardeşim. Bu başlıkta yazan kardeşlerimden, veya abilerimden , hatta kendi çocuğumdan da öğreniyorum. Ama hiçkimseye bağlanmıyorum,kimsede kaybolmuyorum,hiçkimsenin yaptığı bir yorum veya değerlendirmeyi koşulsuz-sorusuz kabul etmiyorum. Ne kandimi başkasından üstün, ne de başkasını kendimden üstün vs.görmüyorum. Kuran yolundayım diyenler benim kardeşlerimdirler. Bundan daha güzel bir tanımlama da olmaz diye düşünüyorum.

Barış
30. May 2010, 12:17 PM
Sevgili Myro Kardeşim,

Forumumuzda Kuran kavramlarıyla ilgili pek çok başlık bulunmakta. İnşallah böyle genel tarikat tartışmasının yanı sıra, tek tek konular hakkında da forumumuzu okuyup, düşüncelerinizi belirtme olanağı bulursunuz. Böylece aklımızı bir konuya sabitlemeden, bilgilerimizi düşüncelerimizi paylaşma olanağı buluruz.

İçinde bulunduğunuz tarikat veya bağlı olduğunuz şeyh/mürşit, sizin herhangi bir Kuran ayeti hakkında kişisel yorum getirmenize veya özgür düşünmenize engel teşkil ediyor mu? Bir konuda farklı düşünme veya size orada öğretilenden farklı akıl yürütme olanağınız olabiliyor mu bilmiyorum. Ben tarikatlerle ilgisi olmuş biri değilim, gerçekten bilmiyorum.
Ancak herkes kendisinden sorumludur.

Başka birinin bize söylediklerini sorgusuz kabul edip teslim olmak yanlıştır. Bizler mürşide teslim olmayacağız. Allahın kulları kimseye teslim olmaz, kimsenin kulu olmaz. Sadece Allaha kul olur,O'na teslim olur. Baktığı yerde de başka insanları görmez, Allah'ın ayetlerini görür ve teslim olur.

Selam ve sevgi ile.

Miralay
30. May 2010, 02:24 PM
Ben acizane rabıta hakkında bir yorum daha yapmak istiyorum.

"Rabıtadan maksat, şeyhini heran,her durumda gözünün önüne getirip; o her durumda yanındaymış ve seni görüyormuş gibi düşünmektir. Yani her zaman huzurda bulunmaktır. Böylelikle şeyhinin seni hep gördüğünü düşünüp günah işlemezsin."

Pekala; Cenab-ı Allah bizi görmüyor mu?

Şeyh efendi Allah'tan daha mı büyük te, ben Allah'tan korkacağıma şeyhten korkuyor ve o beni görüyor diye günah işlemeye korkuyorum?

Ali Rıza Borazan
30. May 2010, 05:31 PM
Allah Razı olsun miralay kardeşim ne kadar güzel izah etmişsiniz.

Barış
30. May 2010, 05:49 PM
"Rabıtadan maksat, şeyhini heran,her durumda gözünün önüne getirip; o her durumda yanındaymış ve seni görüyormuş gibi düşünmektir. Yani her zaman huzurda bulunmaktır. Böylelikle şeyhinin seni hep gördüğünü düşünüp günah işlemezsin."

Pekala; Cenab-ı Allah bizi görmüyor mu?

Şeyh efendi Allah'tan daha mı büyük te, ben Allah'tan korkacağıma şeyhten korkuyor ve o beni görüyor diye günah işlemeye korkuyorum?

Alah razı olsun.

Miralay
31. May 2010, 07:59 AM
Allah hepimizden razı olsun.
aklın yolu birdir ve Kuran akıl sahiplerine seslenir.
Çoğu yerde "Hiç mi düşünmüyorsunuz,Kuran'ı akıl sahiplerine gönderdik" der.

Yie Allah bize şahdamarımızdan daha yakındır. Bunu O (C.C.) bize söylüyor. Yani biz Cenab-ı Allah'tan makul ve mantıklı istediğimiz her şeyi O görüyor, ve dualarımıza icabet ediyor. Tevessül de neyin nesi. Hergün yapılan Hatme-i Haceganda okunan, günde beş vakit ve günde 40 defa okuduğunuz fatihalarda, "Yalnız sana kulluk eder, ve yalnız senden isteriz" diyoruz. Ama malesef her başımız sıkıştığında "medet yaaa Gavvvvs!, himmet Seydaaaa!" diye istimdat istiyoruz.

Şimdi diyeceksiniz ki, "Yeri geldiğinde yanınızdaki birisinden bir bardak su istiyorsunuz"
Bu bambaşka birşeydir. İnsan gücünün beş duyusuyla yapabileceği herşeyi yardım olarak istiyebiliriz. Allah bizden bunun hesabını sormaz. Amaaaa istimdat istemek ayrı birşeydir. Bizler tarikat ehli olarak insan gücünü,havsalasını aşan her yerde "medet,himmet" ister olmuşuz.
Sen sınava çalışma şeyhinden himmet (kopya) iste; hastalan, doktora gideceğine şeyhinden manevi doktorluk bekle;arabana kasko yaptırma, arabanı bile şeyhin korusun. Tövbe haşaa!

hiiic
31. May 2010, 04:53 PM
Çok doğru Miralay kardeşim.

Eğer şeyhden medet ummak doktordan tedavi ummakla aynı anlama gelseydi, kabede puta tapan müşriklerin putperestlerin putlardan istediği yardımlarda aynı kefeye konulurdu.

Tam aksini kabe put perestleriyle şeyhin tasarrufu altında zuhurattan yetişen müridler aynı kefede kalıyor.;
- İkiside aynı şeyi söylüyor, biz onlara sadece bizi Allaha yaklaştırdığı için bağlıyız ve seviyoruz.

-İnsanlardan kmileri diğer insanları Allahı sever gibi hatta daha çok seviyor.

-Hristiyanlar İsa peygambere tanrının oğlu diye yakıştırma yapmışlar ama onlar bizim tarikatlılardan daha temizler çünkü tasavvufun daha girişinde karşıalıan mantığa göre onlar Muhammedi direk Tanrı sıfatına sokuyorlar. Bırak oğlunu direk baba yapmışlar yani.
Konu; Cebrail vahiy getitirken sen beni görünce dayanamazsın demiş, peygaberimizde git vahiy aldığın yerdeki elin sahibine bak demiş, bi bakmışki anaaaaam orta kim oturuyor kimi :) çok komik ve iftira bir kıssas.

----Bütün bunlar bir araya gelince bana kimse tarikatı suçlama inanmıyorsan karışma diyemez, derse kendisi vebaldedir, eğer hak iseniz tartışmaya açık olacaksınız, bakın peygamberimiz ve kuran tartışmaya açık geldi, insanlar eleştirdiler kınadılar ve yalanladılar ama ne yazıkki başarılı olamadılar çünkü hak batılın beynini parçalar. Biz onların taocu büyücü felsefelerine ve korkutmalarına aldanmayız, Biz burdan hakkı kafalarına fırlatacağız beyinleri parçalanacak, bu nedenle Muhiddin arabi gibi buna inanmayan inanmasın ama okuyana okumayın demeyin vebaldir yalanlarıyla aldanmayız. Biz Muhammedin ümmetiyiz, muhammet gibi batıl ve yalana savaş cihad açtık. Ölürsekde şehidiz. Aksini idda eden bu dünyada hala aklını kullanmayacak olursa yarın ahirette gerçekleri gördüğünde bakacak ona hangi şeyh şefaat edecek. Miralay kardeşimin verdiği örnek gibi şefaat mi edecek yoksa şikayet mi edecek hepsi bir mezar ötede ortaya çıkacak.

Kimse kimsenin ne kölesi nede kulu. Herkez allahın kulu ve kölesidir. Köleliği dahi azad etmeyi güzel bulan islam, kula kulluğu yasaklamıştır. Mürşitten (dikkat ediniz gerçek adı mürşit olamaz, münafıktır asıl adı kavram karmaşasına dikkat edin, mürşit yol gösteren demek ve kuran ve ilim tek mürşittir) himmet istemek gibi çok hafif gözüken bu olay belki çıkar bulurum umudyla gemiden kurtulup karaya ayak basınca, Allahtan başka yine dostlar edinenden farksızdır.

Kuranı sahte sanıp oradaki tanrı yerine kendilerini koymaya çalışanlar kuranın gerçek olduğunu anladığında ve Allahın yerine kimsenin konulamaz olduğunu (kendileri için) daha da kötüsü Allahın diri olduğunu ve buna çok celallendiğini bileceği gün, işte o gün ben rabbimi dinleyeceğim; HANİ ALLAHLA BERABER ORTAK TUTTUKLARINIZ NEREDE??? MÜLKÜN SAHİBİ KİMDİR??? SİZİN SAHİBİNİZ KİMDİR??? Şimdi gavs seyda kurtarsın sizi sırattan.

Vatikandaki papa ve papazlar, İsraildeki yahudi mason loca başkanları, Hindistandaki Buda-budist başları, Türkiyedeki kutbul aktap, Arabistandaki mürşidi kamiller çıkıp, biz yalancıyız, biz hak değiliz biz sadece sizlerin inançlarınızı ve samimiyetlerinizi kullanıyoruz ve bunun karşılığjda pek az bir dünya çıkarına ahiretmizi satıyoruz dedmediği sürece bu devran böyle gidecek. Hakikat Kurandadrı. ne mutlu Müslümanım diyene.

Müslüman olmak istemeyen de lütfen müslümanım demesin, o kurana sarılanların temiz yüreklerini ve akıllarını kirletmesin. Bir sürü tercih var bunlardan dilediğini seçsin
-Hristiyan
-Katolik (aynı şey ha mürşid ha isa aynı kefeye koy sabah akşam himmet iste)
-Alevi
-Sofi
-İhvan
-Mecusi
-Mürit
-Talip
-Budist
gibi şeler seçebilir. Mümkün mertebe kuranda olmayanından seçsin, kuranı dinin temeli almayan kişi, kendisine kurandan isim seçmesin, hizbullah bile demesin. Dini çıkarına siyasetine alet etmiş olur vebaldir. Biz müridiz desin, gavsın müridi. O zaman ses çıkarmam, saygıda duymam ama karışmam. Müslümanlığı kirlettiğiniz yeter, artık kimse size budist inançlara sahipsiniz diye karşı gelmiyor islamın beyaz örtüsünü çıkarın üzerinizden rahatça dininize sarılın. Kuran anlaşılamaz diye hem saldırıda bulunup hemde karşı tepki yememek için ben müslümanım ayağına yatmayın fitneci yobazlar.

Neymiş, doktordan sağlığa vesile ile mürşitten Allaha vesil aynı şeymiş. Eğer öyle olsaydı putlarda aynı amaçla kullanılıyordu dininizi Allaha öğretmeyin. Allah ticareti helal kılmıştır ama faizi haram. Faiz içeriğine bakıldığında para ticaretidir, para satıyorsunuz. Ama haramdır!! Allah doktordan sağlığa kavuşmayı helal kılmıştır ama dinde kendisine ortaklar konulmasını haram! Kendisine klavuzlamaya klavuzlanandan daha muktedir kim olabilir ki (ayettir). Bir arkadaştan, olan bir suyu su istemeyi helal kılmıştır ama Allahtan başkasından olmayan suyu istemeyi haram!!! İşte aralarındaki Fark budur. Şeyhten ancak elinin tuttuğunu isteyebiliriz. Ama isteyecekseniz onlardan değil bizden isteyin. Onlar kelime oynuyla (yaldızlı laflarla) hem sizi kandırır hemde mahcup olursunuz. Daha da doğrusu kimseden bişey istemeyin sadece Allahtan isteyin en doğrusu budur. Ancak yinede çaresiz kalırsanız hanif müslümanları dostlar ve veli edinin.
Nasıl anlarız diyen olursa;;;, güzel ahlaklı olurlar, güler yüzlü olurlar, hep iyi ve güzeli tavsiye ederler. çalışkandırlar, ihmal etmezler, neredeyse yorulmazlar, temizdirler, paylaşırlar, canlılara değer verirler, boş işlerle uğraşmazlar, boşa vakit geçirmezler, kazandıklarında mutlaka başkalarına verecek payı ve o payda hakkı olan ihtiyaç sahiplerini gözetirler, münafık ve fitnenin düşmanıdırlar, kafirlere karşı çok sert ve bazen acımasız olunabiliniyor ama müslümanlara karşı çok merhametlidirler. Irzlarını korurlar, haya ederler, zinaya yaklaşmazlar (bırak yapmayı, yaklaşmazlar... eroine yaklaşır mısın?), hep kurana dayanır kurandan örnek verirler, soruarı cevabını vahiyde ararlar, ihanet ve yalan nedir çok geç yaşta öğrenmişlerdir o yüzden falza anlamazlar. İnsanların Allah hakkında yalan söyleyebileceklerini anladıkları gün hayata çok daha şaşkın bakarlar v.s.

Şimdi hepsini ttekrar düşününce nasıl oluyorda hala günümüzde tarikatlı oluyor ben anlamıyorum. Belki bir kazanç sağlar diye mürşidi savunanları zaten çok yoluna gitti (yeryüzündekilerin çoğunun gideceği yer-kimi mürşitten, kimisi patronundan, kimisi mal mülk sahibi birisinden aynı bağla bağlanır, ortak yanları aynı, bir takım şeyler kazanırız umudu) ama olaya sessiz kalanlarda yine aynı kefedeler. Onlarda zarardan korkuyorlar. Belki kazanç elde etme hırsı yok ama sanıyorumki zararları dokunmasın diye sessiz kalıyorlar... eee bunca yıldır gelen yalancıların dolandırıcıların aslında sadece toplumun görüşüne ayak uydurarak dolandırıcılık yaptıklarını, elleriyle yazıp yazıp Allah katındandır diye sattıklarını nasıl bilebilirsin ki... Üstelik kendilerini çok iyi bir şekilde alim görünümüyle gizlemişlerse. Şimdi aynı adamlar kişisel gelişim furyası peşindeler. yok secret yok kuantum yok nlp yalan dolan. Gerçekler kurandadır dışında arayan ancak köpük bulur köpük. Orda yazanın desteklemediği hiçbir bilgi geçerli değildir zamanla yıkılmaya ve mucitleri tarafında "aaaa yanlış bulmuşuz ama bu sefer bu gerçeeeeek" denmeye mahkumdur.

yatırdan doğru adam çarpacak evliya Kuranı hayatına sokmak için cihad edeni mi çarpar yoksa onun anlamını kapatıp, kendi nefsine uyanımı? Allahla beraber ortaklar koşanı mı?
Nasıl ki Allaha ulaşmakta vesileler arayınız ayetindeki -Vesileler=Tarikat değil, rahmet ummaya daha yakın hal ve hareketler ise, tam tersi olarak.... Allaha Ortaklar koşmayınız ayetindeki -ortaklar Tarikatlerdir, şeyhlerdir. v.s.dir

Yine tutamadım kendimi çok konuştum, nesse vardır bir hayır :p

Miralay
31. May 2010, 05:33 PM
Ellerine sağlık Hiiiç kardeşim
Bunun üzerine diyecek söz bulamadım beni affet.
Son noktayı koymuşsun zaten. Hemde ne nokta. Arasında virgüle yer yok :)

dost1
31. May 2010, 05:36 PM
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Müzakerenin daha anlamlı olması dileğiyle "DUNİLLAH" kavramı ile ilgili bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Piyasadaki birçok meal ve tefsirde (!), geçen bütün “min dunihi ve “min dunillahi” ifadeleri, “min ğayrihi” ve “min ğayrillahi” anlamlarında, yani; “ondan başka, Allah’tan başka” şeklinde Türkçeye çevrilmiştir. Oysa “dun” sözcüğünün esas anlamı; “seviyesi düşük; ast” demektir. Dolayısıyla bu ayetlerin; “Allah’ın astları” şeklinde Türkçeye çevrilmeleri gerekir.

“Allah’ın astları”ndan kasıt ise; O’nun yarattıklarıdır, yani melek, insan, cinn, şeytan, hayvan cinsi yaratıklardır. “Dun” sözcüğünün yine bu anlam ekseninde olarak “siva, vera (öte, başka)” manasında da kullanılması söz konusu olabilir ve nitekim Sebe suresinin 41. ayetinde bu manada kullanılmıştır. Kur'an ayetlerinde “dun” sözcüğünden, seviye olarak Allah’ın altındaki bir seviyenin kastedildiğinin anlaşılması gerekmektedir. Bu da, Allah tarafından yaratılanların seviyesi anlamına gelir ki, bize göre Allah’ın altındaki tüm yaratıklar, “Allah’ın astları” kapsamındadır.

Ayete dönülecek olursa, Rabbimiz bizlere Allah’ın astlarından birisine “veliler”, yani yol gösteren, yardım eden ve koruyan yakınlar olarak uymamamızı öğütlemektedir.

Başka bir ifadeyle; yakınlık kurulacak, güvenilecek, izinden gidilecek kişi veya kurum Allah gibi mükemmel olmalıdır. Yüce Allah’ın taşıdığı tüm sıfatlar dikkate alınarak düşünülürse bu, uyulacak kişinin Allah’ın sıfatlarını taşıyan birisi olması anlamına gelir. Öylesi de olamayacağına göre, “O’nun astlarından velilere uymayın” ifadesi ile bizlere; “sadece Allah’la yakınlık kurun, sadece Allah’ın yardım edeceğini, sadece O’nun sizi karanlıklardan aydınlığa çıkaracağını, yol gösterici olanın sadece O’nun olduğunu, sadece O’nun şefaatinin olduğunu ve sadece O’nun koruyucu olduğunu kabullenin, O’nun astlarında böyle nitelikler kabullenmeyin ve onlarla yakınlık kurmayın” mesajı verilmektedir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a aemanet olunuz.

myro
5. June 2010, 12:27 AM
Forum ahlakı bakımından sanki bir mücadele varmış gibi birbirinizi pohpohlamanızı anlamıyorum. Bunu forumdan yapmanızı hiç anlamıyorum. Bir fikriniz varsa yazarsınız. Fikrinize uygun bir şey yazılmışsa sizin yazmanızın gereği kalmamış demektir. Maksat hasıl olmuş demektir. Bu durumda izlersiniz. Birbirinizi pohpohlamanızı ayıplıyorum.

Sayın Hiiç; kusura bakmayın ama kendi uydurduğunuz şeylere kendiniz cevap veriyorsunuz. Sizi daha önce de uyarmıştım. Referanssız konuşmayınız(yazmayınız).

Kimse "biz onlara sadece bizi Allaha yaklaştırdığı için bağlıyız ve seviyoruz." demiyor. Bu sizin iftira ve uydurmanız.(kusura bakmayın bunun başka tarifi yok)

Rabıta konusunu ben tarikat terimi olarak açıkladım. Bu açıklama ile size ne maksatla yapıldığını anlattım. Yine devam ediyorum.

Rabıtadan maksat müridi günahtan alıkoymaktır. Bu bir merhaledir dedim. Bunun bir ilerisi rabıtayı resülullahtır. Yine aynı maksatla. Mürid zaten Allah'ın varlığını hiç aklından çıkarmıyorsa tarikata ne gerek var. Olmuş demektir. Bu mertebedeki insan günah işleyemez. Bir Kul her an Allah'ın onu gördüğünün bilincinde ise nasıl günah işler. Siz bu mertebeye ulaşmışsanız ne mutlu.

Bu noktadan bakınca tarikat mensubunu tekfir edemezsiniz.

İddia ile söylüyorum, herhangi bir meşhur ve düzgün bir tarikatta tekfire sebep tek bir şey söyleyemezsiniz. Uydurmadan, şu şöyle dedi bu böyle dedi demeden gerçeklerle konuşursak tabii. Bu konuda işin gerçeğini merak edene Süleyman Uludağ'ın kitaplarını tavsiye ederim.

En iyisini Allah bilir. Selametle.

hiiic
5. June 2010, 02:43 AM
Forum ahlakı bakımından sanki bir mücadele varmış gibi birbirinizi pohpohlamanızı anlamıyorum. Bunu forumdan yapmanızı hiç anlamıyorum. Bir fikriniz varsa yazarsınız. Fikrinize uygun bir şey yazılmışsa sizin yazmanızın gereği kalmamış demektir. Maksat hasıl olmuş demektir. Bu durumda izlersiniz. Birbirinizi pohpohlamanızı ayıplıyorum.

Biz birbirimizi pohpohlarız, birbirimize dayanırız, güç veririz, eğer doğruyu söylüyorsa arkasında dururuz, birbirimizi severiz. Bu tür gereksiz tartışmaları sevmeyiz, sence bu ahlaksızlık mı? Kurana göre ahlak anlayaşını öğrenmek için ilgili forum başlığını kullanabilir, sorabilirsiniz.



Kimse "biz onlara sadece bizi Allaha yaklaştırdığı için bağlıyız ve seviyoruz." demiyor. Bu sizin iftira ve uydurmanız.(kusura bakmayın bunun başka tarifi yok)

Lütfen cevaplayınız;
-Mürşit dediğiniz evliyadan sayılan beşer kişi; Allahla kul arasında bir vasıta değil midir? (yani allaha yakınlaştırmıyor mu)
-Mürşit Allaha ayna değil midir?
-Mürşitin Allahtan ayrısı gayrısı yok mu?

Eğer bahsettiğiniz gibi bu cevaplarada yine "evet değildir, yoktur" diyorsanız tebrik ederim, siz zaten tarikat tuzağına düşmemişsiniz, ancak bilmediğiniz bir kurumu nasıl savunma cesaretine sahipsiniz onu anlamış değilim? ya ben sizin yüzünüden gider mürşide teslim olup beni Allaha yakınlaştır ona kavuştur diye intisap edip şirk işlersem bunun vebalini kim verir sorarım size? Lütfen kelimelerinizin arkasının neye varacağını tartınız.


Rabıta konusunu ben tarikat terimi olarak açıkladım. Bu açıklama ile size ne maksatla yapıldığını anlattım. Yine devam ediyorum.

Rabıtadan maksat müridi günahtan alıkoymaktır. Bu bir merhaledir dedim. Bunun bir ilerisi rabıtayı resülullahtır. Yine aynı maksatla. Mürid zaten Allah'ın varlığını hiç aklından çıkarmıyorsa tarikata ne gerek var. Olmuş demektir. Bu mertebedeki insan günah işleyemez. Bir Kul her an Allah'ın onu gördüğünün bilincinde ise nasıl günah işler. Siz bu mertebeye ulaşmışsanız ne mutlu.

Bu bahsettiğiniz rabıtaya karşılık kuranda delil varmıdır? Birde bana referanssız konuşuyorsun derken?

Allah hakkında kesin delil indirmediği bir şeyi ayeti kerimeyle yasaklamıştır. Bu bahsettiğiniz olay islamda ve kuranda yoktur bu nedenle bunu islama yakınlaştıramazsınız. Ama saygı duyarım, ben budistim diyerek istediğiniz surata istediğiniz an rabıta yapabilirsiniz, saygı duyarım buyrun tercih sizin. Ama bunu islam ve kuranla bağdaştırmayınız çünkü delili yoktur, be Kuranda nede Hadiste delilsiz olan bu olaya karşılık, kurandan meal benzetme yoluyla 1 ayet o anlama delil gösterilmeye çalışılmıştır, halbuki rabıtayı yasaklayan onlarca ayete karşılık bir ayetin hiç bir anlamı yoktur sevgili kardeşim. Üstelik benzetilmeye çalışılan ayettek rabitu kelimesi atlarla ilgili bir kelimedir. Sadece ayetin anlamı değiştirilmek istenmektedir. Bu kirli oyunu tekfir etmememizi söylüyorsunuz yani.... Hadistende ebubekir efendimizin peygaberi sürekli hatırladığı hadisi öne sürülmüştür ancak bu hadiste şeyhin 2 kaşının arasından nur akmasından bahsetmez. Rabıta islama göre yasaktır. Aksini söylüyorsanız lütfen kuran okuyun. hala tatmin olmadıysanız tekrar okuyun. hala olmadıysanız olana kadar Kuran okuyun.


Bu noktadan bakınca tarikat mensubunu tekfir edemezsiniz.

İddia ile söylüyorum, herhangi bir meşhur ve düzgün bir tarikatta tekfire sebep tek bir şey söyleyemezsiniz. Uydurmadan, şu şöyle dedi bu böyle dedi demeden gerçeklerle konuşursak tabii. Bu konuda işin gerçeğini merak edene Süleyman Uludağ'ın kitaplarını tavsiye ederim.

Tamam başardınız, bundan sonra tarikatlara tekfirde bulunmayacağım, vebali sizedir. Budistleri yada putperestleride tekfir etmiyeceğim, bir papanın peşinden giden ve İsa peygamberden himmet isteyen hristiyanlarıda tekfir etmiyeceğim.
Ancak tarikatı savunupta biz müslümanız, bizim kitabımız kuran, tek vekil ve velimiz Allah diyeni tekfir ederim. Her sözümün kuranda dayanağı ve referansı vardır, eğer aksini söylüyorsanız, söylemeyecek duruma gelene kadar kuran okuyunuz.

Miralay
5. June 2010, 08:37 AM
Myro kardeşim öncelikle yazdıklarınızdan dolayı sizi tebrik ederim. İnşaAllah bundan dolayı da beni ayıplamazsınız. :)
Forumlar insanların birbiriyle bilgi alışverişi yaptığı ama daha çok sohbet içerikli bölümlerdir. Biz burada kardeşlik adına birbirimizi pohpohlarız da, eleştiririz de.
Tekfir etmeye gelince...
Biz Ali'yi,Veli'yi,Ayşe'yi,veya Maria'yı yani herhangi bir şahsı tekfir etmiyoruz.
Gidilen yolun insanı şirke götürdüğünü ve bu yolların Kur'an'la,tevhidle hiçbir bağlantısı yoktur diyoruz.

Bana kalırsa siz ya hiç bir tarikata mensub olmamışsınız,ya da tarikatleri tasavvuf tarihi kitaplarından okuyarak değerlendirme yapıyorsunuz.

Gerçekten bir tarikate mensub olsaydınız; kafanıza doldurulan saçma sapan hikayelerle,kıssalarla,evliya hayatlarından bölümlerle beyninizin yıkandığını müşahede edecektiniz.
Yine bir tarikate mensub olsaydınız; zamanla tevhid inanışından ne kadar uzaklaştırıldığınızı, Kur'an ve namaz yerine zikrin ve rabıtanın daha önemli olduğunu, dini bir soru sorduğunuzda ne kadar ayıplanacağınızı ve sorularınıza cevap bulamayacağınızı görecektiniz.
Çok şükür ki, hiçbir tarikate intisab etmeyip te, kulaktan duyma bilgilerle,okuduğunuz tasavvuf tarihi kitaplarıyla kanaat sahibi olmuşsunuz da, hala tevhide bağlısınız. (ki ben binlerce mensubu olan,şeyhin yanına gittiğinizde iğne düşecek kadar boş yer bulamayacağınız bir tarikate mensubtum. Hem de 20 yıllık uykuda ve Allah affetsin şirkle dolu bir hayat...) Bu yönden sizi tebrik ederim.

Yine hiiiç kardeşimin de temennisini size acizane arz ediyorum. Lütfen Kur'an'ı okuyunuz. Bize ışık tutacak sadece O'dur.
O bir rehberdir,ışıktır,mubindir, ve hatta değil fener; zifiri karanlık gecede yanan bir projektördür.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle

Ali Rıza Borazan
5. June 2010, 10:32 AM
Şu Çok önemlidir İnsanlar yanlış yaparlar allah ise hatadan münezzehtir. biz insanları kendimize değil de allaha çağırabiliyorsak bizim yaptığımız yanlışlar bize aittir. Önemli olan tarikat şeyhleri insanları kendilerine mi çağıırıyorlar yoksa allaha mı çağırıyorlar. kendilerine çağırıyorlarsa ve insanlar allahın emirlerini değil de onların emirlerini ön planda tutuyorlarsa. bunlar kendilerinin bağlandığı şeyhlerini allaha orttak koşmuyorlar Mı? evet bir konu hakkında şeyhleri bir şey söylese söyledikleri şey kurana ters olsa bile şeyhlerinin söylediğini kabul ederler. şeyhlerimizin bir bildiği var derler. işte budur allaha ortak edinmek.

hiiic
5. June 2010, 01:39 PM
Aslında bizde kimseyi bir yere çağıramayız ne haddimize.
Tam aksine keşke beni çağırsalar, yol gösterilmeye kendimin daha çok ihtiyacı var ve rabbime hep beni doğru yola ilet ordan ayırma diye dua ediyorum. Dualarımı işiten rabbim bir kaç felsefi din dışı oluşumun ardından sonunda kuranı anlayabileceğim bir yol nasip etti.
Şeyh denilen kişi Allaha kimi hangi hakla çağırır? eğer elinde imkan olsa Allaha ulaşmak için kendileri yol ararlardı. :) Ha ama kendisine çağırır, Allahla kandırılanların basamağıda bu zaten. Tıpkı tefeci gibi sana önce biraz iman pompalar, zaten arayıştasındır çünkü bu yüzden ordasın, 2-3 ayetten birkaç hadisten okur sonra elindeki avucundaki tüm imanını alır birde bakmışsın ki kuranın bahsettiğinden apayrı bir yol tutmuşsun.
Şeyh eğer fırsat bulsa Allaha ulaşmak için kendisi yol arardı.
Yani bizde kimseye yol gösteremeyiz yada Allaha çağıramayız, ancak belki Allahın rızasına kavuşuruz umuduyla sünnet gereği bildiklerimizi paylaşırız. İmana getirme ibi bir özelliğimiz yok, iman Allahın işi. O tarikatçinin vicdanına öyle sancılar verirki sonunda doğruyu zorla gösterir, Allah samimi kullarına doğru yolu kesinlikle gösterir. Eğer doğruyu bulamıyorsa o kulun samimiyetinde ben inanmam, bu nedenle tarikatçilerin samimiyetine inanmıyorum. onlar hakikaten rab yerine koyduklarına tapmıyorlar, ahirettede bu sözle araları ayrılacak, siz bize zaten tapınmıyordunuz kendi heveslerinize tapıyordunuz denilecek. Samimi olan kul hakikati araştırır, ve gerçekten tutarlı ayetleri görünce direk secde eder.
Buradan ne söylesek boş. Ayetlere secde edicek samimiyet olmadıktan sonra heleki kendi şeyhine bile samimiyetle inanmadıktan sonra yani Allah bir kere doğru yolu nasip etmedikten ve o kişiyi sapıklıkta bıraktıktan sonra, akşama kadar konuş onun hali soluyan köpeğin haline benzer. üzerine varsanda bir varmasanda. dilini çıkarmış sadece solur. onlar sapık fikirlerinde bocalar halde bulunur.

Kimse kimseyi bir yere çağıramaz. Ancak bildiklerini paylaşarak insanların yararlanmasını ve istifadesini sağlar ki buda rahmet ummaya layık bir ameldir. O bilgiye vesileler açarak Allah ulaştıracaktır. Bir yere çağıran kişiye teslim olmak kuranda yasaklıdır zaten. hakkında delil indirmediğim şeyin peşinden koşma diyor Allah. Yani seni bir yere çağıran davet edene uymadan onu bi ölç biç delil ara. yok körü körüne bağlanırsan ve sorgulamazsan kusura bakma birde üstelik müslümanlara bilmeden saldırırsan evah işte o zaman yandı gülüm keten helva. Biz peşine takıldığımız kimseleri ölçdük biçtik çok şükür, akıl mantık ve vahiy yolumuzu aydınlattı, inşallah o nur sönmez de karanlıkta kalmayız.

Allah kuranı en saf ve berrak haliyle çevirip istifademize sunanlardan razı olsun.

myro
5. June 2010, 08:49 PM
Soru : Mürşit dediğiniz evliyadan sayılan beşer kişi; Allahla kul arasında bir vasıta değil midir? (yani allaha yakınlaştırmıyor mu)

Cevap : Mürşit evliyadan olması şart değildir herhalde. Allah'la kul arasında bir vasıta nasıl olsun. Kesinlikle değildir. Allah'a kimsenin kimseyi yakınlaştırmaya gücü yetmez.
Kasas Suresi 56. Ayet :" (Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir. "

Mürşit eğer bir bilgisi varsa ve Allah'a giden yollar konusunda ehil ise müridini bu yola sevk eder. Bu yol başarılı bir yol mudur değil midir Allah bilir. Eğer mürşid iyi değilse ve cahillerden ise vereceği akıl da bir işe yaramaz. Mürşid bu manada bir öğretmen gibidir. Sadece tebliğ eder, anlatır. Gerisi öğrencinin işidir.

Soru : Mürşit Allaha ayna değil midir?
Cevap : Hayır nasıl olsun. Tam cümledeki manasıyla hangi beşer bu tip bir şeye soyunabilir. Fesubhanallah. Ama şu manada kullanılıyorsa, mürşid öyle güzel bir müslümandır ki görüldüğü anda Allah akla gelir deniyorsa bu doğrudur. Niye olmasın. Hemen her müslüman görüldüğü anda Allah'ı hatırlatır.

Soru : Mürşitin Allahtan ayrısı gayrısı yok mu?

Cevap : Mürşide insan üstü bir konum yüklemek uygun değildir. Mürşid eğer salihlerden ise ve Allah'ın veli kullarından ise ne mutlu. Allah çok yüce ve uludur. Kimseye ve hiçbirşeye muhtaç değildir. Herşey ve herkes ona muhtaçtır. İnsanlar arasında üstünlük ancak takava iledir. Onu da insanlar bilmez.

Hülasa;

Şahsen pek çok tarikatı yakinen bilirim. Genelde alt kesimle hiç muhatap olmadığım için sizin bu anlattığınız şeylere şahit olmadım. Yakinen bildiğim tarikatlerin hocaefendilerinden Kurana azcık bile aykırı hiçbir şey duymadım.
Tarikatin özüne hakim olmayan insanlar, eğer bir de cahil ise neler neler söylerler. Bu her kesim de böyledir. Cehalet insanlara neler yaptırır. Amma hakikatte böyle değildir.

Rabıta bir yöntemdir. Tarikat mensupları bu islam için şarttır demezler. Kuran da vardır da demezler. Daha önce anlattığım şekilde sadece bir yöntemdir. Başarılıdır değildir ayrı konu. Sonuçta insanlar Allah'a yaklaşmak için pek çok yöntemler denerler. Hepsi Kuran'da aynen yoktur. Kuran güzel amelden bahs ediyor. Nefis terbiyesinden bahs ediyor. Bunları gerçekleştirmek her müslümanın görevidir. Bunun için Kuran'a aykırı olmamak kaydıyla pek çok yöntem denerler.

Sonuç olarak Şeriatta helal-haram-mübah-farz gibi kavramlar vardır. Mübah olan davranışlar sınıfından herşey yapılabilir kimse bundan dolayı dinen ayıplanamaz.

hiiic
6. June 2010, 05:56 PM
değerli myro kardeşim.
yaptığınız tanımlara göre;
siz nakşibendi yolunu bilmiyorsunuz.
Bu nedenle bilmediğiniz bir şeyi tartışıyorsunuz.
Bırakın nakşi yolunu siz kadiriye kübreverdiye çeşdiye yollarından da sadece haberdarsınız ama nasıl olduğu içeriği hakkında bir bilginiz yok.

Mezardan ölü kaldırdığı gerekçesiyle müridlerinin ölü kalbini dirilden abdukadircilerin
kabe kapılarında ben allahım diye bağırırken kesilen mansurun, sizin taptığınız allah ayaklarımın altında dyen muhittinin ve cübbemin içinde allah var diyen diğer sapıkların yollarının içeriği hakkında bilgi edindikten sonra tarikat ve mürşit kavramı hakkında savunma yaparsınız. bu kimseler zamanında müslümanlara fitneye yol açan belkide israil kaynaklı kimselerdir. o devirde müslümanşar bilinçli olduklarından gerekli işlemi yapmışlardır ve güçleri yettiğince bir kısmını şeriat dahilinde fitne çıkardıkları için cezalandırmışlardır.

Sizin tarif ettiğiniz anlamda bu site ve yazarları bana mürşitlik (yol göstericilik, ilim sağlama vesilesi, hatta isim vermiyeceğim ama bazı yazarlardan feyz alıyorum) etmiştir ancak bizim kavram olarak islamın ve sünnetin dışına ittiğimiz kavram farklı.
Yabancı olduğunuz bir konuyu inatla savunmanız beni şaşırttı.

aksi taktirde biz vesileleri inkar etmiyoruz, vesileleri Allah tavsiye ediyor, en güzel vesileler; kuran, iyi arkadaşlar, bilimsel veriler v.s. dir.


Rabıta bir yöntemdir. Tarikat mensupları bu islam için şarttır demezler. Kuran da vardır da demezler. Daha önce anlattığım şekilde sadece bir yöntemdir. Başarılıdır değildir ayrı konu. Sonuçta insanlar Allah'a yaklaşmak için pek çok yöntemler denerler. Hepsi Kuran'da aynen yoktur. Kuran güzel amelden bahs ediyor. Nefis terbiyesinden bahs ediyor. Bunları gerçekleştirmek her müslümanın görevidir. Bunun için Kuran'a aykırı olmamak kaydıyla pek çok yöntem denerler.

Sonuç olarak Şeriatta helal-haram-mübah-farz gibi kavramlar vardır. Mübah olan davranışlar sınıfından herşey yapılabilir kimse bundan dolayı dinen ayıplanamaz.

Evet anlatmaya çalıştığım konuda bu zaten. rabıta islamda yok. isteyen ineğe dahi tapabilir, saygı duyarım ama bunu islamın hatta cennetin kapısı olarak gösteremez. olsaydı Kuranda Alllah peygamberin feyzini hayal edin çekin içinize ihata olun derdi.
lütfen din dışı budist gelenekleri böyle bir sitede savunmayalım. bilimsel bir dayanağı varsa mutlaka kuranda temeli olan dayanak olacaktır. o halde savunabilirsiniz.

İslam dışı her inanca ve saçmalığa bağlanmanlara saygı duyuyorum ama lütfen saf dinimize fitne sokmaya kalkmayın. nereden finanse edildiği bilnmeyen şeyh lakaplı ajanlara bu dinin vermeyin vebali çok yüksektir, hristiyanlar bu şekilde azdılar. bu kirli tuzağın bir parçası olarak ahirette hesaba çekilenlerden olmak istemezsiniz. Allah neden onca uyarıma rağmen dünyada hakimiyeti verdiniz diye sorduğunda, biz onca uyarına ve çalışın emrine rağömen tembellik ettik dünyadan elimizi eteğimizi çektik diyenlerden olmayalım. Allah dileseydi herkezi doğru yola iletirdi ama dilemedi, bu böyledir çünkü o böyle istedi. irademizi doğru kullanalım doğru kullardan olalım.

myro
7. June 2010, 12:20 AM
Sayın Hiiç; sizi boşlukla ve oluşturmuş olduğunuz hayal dünyanızla başbaşa bırakmak zorundayım. Umarım müslümanlara olan bu kininiz, ahirette başınızı belaya sokmaz.

Nakşiliği çok iyi derecede bilirim. Kadirili ha keza. ibni Arabi hayranıyım ve kendisini çok severim. Tüm ehli-sünnet ulemasını çok severim. Gazali hayranıyım. Mevlana Halid hayranıyım. Allah Resulünün kat be kat hayranıyım.

Bu hayranlıklarım boş hayranlık değildir. Hepsinin tüm hayat hikayelerini ezbere bilirim. Pek çok kitaplarını okumuşumdur.

Sizin bu hadsiz ve mesnedsiz ithamlarınızdan dolayı kendimi çok kötü ve suçlu hissettim. Müslümanlara ettiğiniz küfürlere ben sebep oluyormuşum hissine kapıldım. Bundan dolayı rabbimden af diliyorum. Ve bir daha yazmamak üzere konuyu kendi tarafımda kapatıyorum. Allah hepimize hidayet nasip eylesin.

hiiic
7. June 2010, 12:44 AM
bencede kapat çünkü nakşiliği bilen kişi ilk etapta mürşidin tanrıdan ayrı olmadığını her sözünün tanrı sözü olduğu bilmek zorundadır. sen sadece kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyorsun.
O hayranıyım dediğim ibni arabinin rezaletlerinden haberin olmadığı kesin eğer olsaydı zaten hayran olmazdın, kendisine ait büyü kitabı bile olan küfürbaz muhittin, kitabında tanrının kendisine ibadet ettiğini hiç utanıp sıkılmadan peygamberden üstün olduğunu ve hatta peygamberin kendisi gibi veliler için geldiğini söylüyor. saçmalamış işte, sende saçmalıyorsun...

googlede arat muhittinin şirk sözleri diye arat herşeyi bulursun. füsusül hikemi daha öğlende okudum birkaç sayfa neler sallamış din adına diye,, çünkü böyle fitnecilerin hayatları imanımı artırıyor, gerçekten Allah adına iftira atanları gördükçe onlar hakkındaki ayetleri görüyorum ve anlıyorum, muhittin denen fitnecinin, bu Allah katındandır diyerek kendi yazdığı kitabını islama yakıştıramazsınız.

İslam, Kuran ve Müslümanlık, bırakın bu tür saçma inançları, yeşil kubbe, camii, tespik, sedcade, imamiye, kafaya takılan yahudi kipası v.s. den de uzaktır. Dinimi tenzih ederim.

Şunuda bilin, kendinizi kötü hissetmeniz gereken şey benim sözlerim değil, islam dışı inancınız olmalı. kendinizi doğru yolda sanıyorsunuz ancak küfre gidiyorsunuz. Kaç tane kutbul aktap olduğunu biliyormusunuz şu an dünyada? Tütkiyede tam 4 tane var. hangisi daha kutup? sonunda hepsini baltayla kesip baltayı en büyükleri hocaefendinin boynuna asacağım bakalım ne zaman olacak.

Ayrıca müslümanlara kimsenin küfrettiği yok, ben budist geleneklere sahip tarikatçılara söylüyorum. Eğer müslüman görmek istiyorsanız ki daha önce pek fazla görmediğinizi sanıyorum, yorum yapmadan sitedeki tüm konuları okuyun, sorunuz varsa öğrenmek babında da sorun.

Yinede sevgilerimle.

Miralay
7. June 2010, 08:21 AM
Selam
Öncelikle Myro kardeşime samimiyetinden dolayı teşekkür ederim. Mutlaka doğru bildiği konuları konuşuyordur.
Ama her zaman doğru bildiğimiz herşey doğru değildir. Çoğu zandan ibarettir. Yine de iddia ediyorum ki; sadece "tasavvuf tarihi kitapları ve evliya hayatları kitaplarıyla" bu bilgilere ve kanaate sahipsiniz. İnşaAllah benim geçtiğim merhalelerden geçmemişsiniz. Bunu temenni ediyorum ilk başta.

Ben de o dediğiniz ve "Allah dostu" dediğiniz zatların hayatlarını okudum. Hatme-i Haceganlarda onların övgüyle dolu silsilesini defalarca zikrettim. Çoğu zaman silsileyi ezbere bildiğimden dolayı hatmeleri ben idare ettim. Evrad-u Ezkarda "Letaif" derecesine ulaştım. Bazı zamanlar zahiren "Gayb" sanılan şeyleri görme istidracına (Allah korusun) vakıf oldum. Ben de "değnekçi" tabir ettiğiniz zümreye dahil oldum.
Yeni intisab edenleri evliya hikaye,kıssa ve kerametleriyle tarikata ısındırma gayreti içerisinde bulundum.

Şimdi şöyle bir geriye dönüp baktığımda kooooskoca bir hiç yaşamışım.

Keşke (ne yazıkki dinimizde keşkenin yeri yok) yıllar önce Kuran'la tanışsaydım da doğru yol üzerinde bulunsaydım. Şirk batağında debelenmeseydim.
Boşa geçen hayatıma yanıyorum ve de acıyorum. "Meşayih" adı verilen, aslında herbiri birer "toprak ağası" olan zevatların etrafında o kadar dolanacağıma; kendimi Kur'an'a adasaydım.

Myro kardeşim Allah'a emanet ol

Selam,saygı ve muhabbetlerimle

hiiic
8. June 2010, 02:16 AM
Ben de o dediğiniz ve "Allah dostu" dediğiniz zatların hayatlarını okudum. Hatme-i Haceganlarda onların övgüyle dolu silsilesini defalarca zikrettim. Çoğu zaman silsileyi ezbere bildiğimden dolayı hatmeleri ben idare ettim. Evrad-u Ezkarda "Letaif" derecesine ulaştım. Bazı zamanlar zahiren "Gayb" sanılan şeyleri görme istidracına (Allah korusun) vakıf oldum. Ben de "değnekçi" tabir ettiğiniz zümreye dahil oldum.
Yeni intisab edenleri evliya hikaye,kıssa ve kerametleriyle tarikata ısındırma gayreti içerisinde bulundum.

Yaşadıklarınız çok ilginç. kendinizi sorgulamanız, zor olanı seçip 20 yıllık tutumlarınızı yıkabildiğiniz için sizi tebrik ederim. bu her kişinin değil, er kişinin karıdır. Bu nasip olduysa demekki samimi bir müslümanmışsınız Allah herkese nasip etmez. çünkü tutumlar insanların önlerine ve arkalarına çekilmiş setlerdir. boyunlarına geçirilmiş kancalardır burunlarına dayanır. gözü kör eden şey bilişsel öğeden uzaklaşmış duygusal tutumlardır. objektifiteden uzak subjektif kişisel tecrübelerden kaynaklı fikir ve düşünceler (zan) lardır. Yıkması gerçekten çok zor.. işte ispatı, kendisine gösterilen onca delile rağmen myro 'nun takındığı tavır ve bildiği halde tarikatı şeker gösterme çabası. kimi neyi savunuyor belli değil, ama kesinlikle elle tutulur bir fikri savunmuyor, kendi gururunu kurtarmaya çalışıyor.

Psikolok yada bu konuda uzman birisi değilim ama davranış bilimleri konusunda akademik geçmişim var. İnsanların bir fikri (ki bu özellikle kendisine başkalarının gözünde üstünlük sağlayacak bir bilgi olabilir) başkalarına anlatarak onları şaşırtması ego tatmininde önemmli bir yerdedir. Tarikat ortamlarında kişi kulakdan dolma bir takım bilgileri başkalarına anlatır anlattıkça aslında hakkında hiçbir dayanağı yada delili olmadığı halde buna inanmaya ve buna uygun tutum beslemeye başlar. Özellikle hataın merkezine alınan bir düşünce (ölüm, ahiret, genel yaşam, aile, kısaca sen ve hayatın) merkezileşmiş bir tutum sergiler ki bunu değiştirmek imkansızdır. Çünkü asılsız olan bu bu merkezi tutum sayesinde çevresinde ona bağlı pek çok tutum gelirşi.

Mesela şeyhini ilah gören bir kul (ki bu emirdir, şeyhini büyük göreceksin o kadar feyz alırsın) şeyhinin elinin ve ağzının değdiği mikroplu şeyleri kutsal saymaya başlar. kutsal saydığı değerleri yine dayanağı olmadığı halde başkalarıyla payşaşarak inancını ve tutumunu artırır. tutumlar birbiriyle bağlantı kurar eğer birini değiştirirseniz diğeride değişir. (tüm bu aşamalardaki örgüt içi iletişim ve normların etkisinden bahsetmiyorum, onları zaten tahmin ediyorsunuzdur)

Siz bir tutumuna zıt bir bilgi verirseniz
-ya onda kaçar görmezden gelir
-ya eski bilgisini light forma sokar (myro'nun tanımlamalara verdiği cevap gibi "mürşit ayna değil, hak değil, ilah değil" ne o zaman ne? ne diye gidiyorsunuz el pençe peşi sıra odeğil bu değilse? tamamen yanılsamadır
-ya mürşidi destekleyecek ve kendisine gelen bilgiyi yalanlayacak tutum geliştirir (kuranı mealden okumayın çok zararlı, anlamazsınız, kuran anlaşılmaz, siz ne anlarsınız, orda yazan başka bişi .. doğrusunu şeyhim bilir v.s. gibi)

-YADA son olarak erkek gibi zor olanı seçer ve nefsiyle savaşa girer. eski tutumunun yanlış olduğunu kabul eder ve sahip olduğu bütün dayanaklarını bir anda kırar. ama tutumlar birbirine bağlıdır bunu ancak erkek adamlar yapar.
Mesela tamam benim şeyhim Allahla görüşmüyor kabul etttim derse, ya muhittin, muhittin demi Allahla görüşmüyordu? ya mansur peki o zaten ben Allahım demedimi oda mı yalancı, ya mevlana ya yunus.... EVET hepsi yalancı hepsi düzembaz. birbirine bağlı olarak beslediğimiz bütün tutumları yıkmak gerekli. Peki bu nasıl mümkün? dedimya bunu herkes yapamaz, heleki kendisini eleştiremeyen hiç yapamaz. kendisini doğru yolda sanar ama haberi yoktur ona öyle bir çengel geçirilmiştirki boynundan ağzına kadar tutum çengelleri o göremez gözü kördür...

İşte ayet budur. Onlar anlayamazlar üzerine varsanda bir varmasanda, dilini çıkarmış hep solur o. Önünde arkasında setler vardır, tutumların oluşturduğu ve kendisini kınamadıkça kıramayacağı setler. boynuna halka geçirilmiştir bakamaz göremez.

Ancak dediğim gibi kendi inancını light hale sokar, aynen myro nun yaptığı gibi. sanki tarikatı bilmiyor yaptığı tanımlara bak öyle güzel tanımlar yapmışki sanki mürşit boynumuza sarılcak sevgiden. vah masum halk evladı vatan çocuğu ne günahı var, neresi şirk şimdi bu şirirn tontoş sakallıyı sevmenin. HEPSİNİ YIKACAKSIN. yoksa islamı kuranı anlaman imkansız. gerçekleri tutumlarınla göremezsinç gerçek gerçektir..

Gerçek senin benim fikrime göre değişmez.
Allah ayetkerinde şeyh mürşit inancını yasaklıyor, peygamberleri, bilginleri, alimleri ilahlaştırmayın diyor. Ama onlardan bilgi almayı yasaklamıyor, alimin her dediği doğrudur demiyor, dediklerini düşünmeden yapın demiyor, sadece onlara danışın yada sorun diyor.

eğer sadık kimselerle beraber olmak istiyorsanız bizimle beraber olun, kendisini Allaha yaklaştırdığını idda eden sapık kimselerin peşine düşmeyin çünkü onlar hakkında, Allah herhangi bir delil indirmemiştir. Yoksa göz kulak, el, ayak hepsi bu mantıksız tutumunuzun yol açtığı davranışlardan sorumludur.

Eğer tutumunuzu değiştiremiyorsanız, kendi inancınıza bari aaygı duyunda erkek olun 2 dk, ,,,, yok bu aslında o demek değil, rabıta çok şeker bişidir o anladığınızdan değil, mürşit sadece bize sohbet eder bizi doğru yola iletecek Allahtır, yok biz medet yaa kadiri medet yaa gavsım derken aslında Allah dicezde bu çok şeker sevimli baksanıza bebişko sakallı, yok bilmillahidestur şahım pirim, destur ya hazreti pi gibi cümleler dinde yok ama olmaması uygulamamaız anlamına gelmez, yok rabıta islamda kuranda yok ama yıllarca yapmışlar hem ben bi gözüm açık yapıyorum nolur nolmaz gibi KIVIRMAYIN!!...

Deyin ki biz ya Kurana uyan kitabu Kuran olan, Allahtan başka kimseyi veli edinmeyen müslümanlarız diyin,
YADA değiliz diyin işte bukadar arkadaşım tek mesele bu.

Eğer aksini idda ediyorsanız, bu siteye üye olurken de sordum ağzımın payını aldım, eğer doğruyu söyleyenlerdenseniz getirin delillerinizi getirin ayetlerinizi de görelim.... hayır getiremiceksiniz çünkü bizde aynı kervandan geçtik, ben kendi şahsıma 5 yıllık tarikat hayatımda kendi amellerime uygun bir ayet delil bulamadım. sağolsun site alimleri okudukça gerçekleri doğruları görür oldum, hayatın Kuranın vede ahiretin gerçekleri var. Bu işler çocuk oyuncağı değil, elif ba ezberlemiş şeyh işi değil bunlar, bu işler ilimde yetişmiş yetenekli kişilerin işi bakın adam kelimenin ekine köküne kadar inmiş ne hangi manaya geliyor hepsini sayıyor, hangi kelime nerden geliyor o çağda yaşanan tarihsel süreç ve ayetlere yüklenen manalr hepsini biliyorlar ve öğretiyorlar. aklı ve bedeni 250 yıl öncede kalmış sakallı cübbeli sarıklı uydurukçu siyasetçi şeyh mi takip edilmeye daha uygundur yoksa ilimde derinlik kazanmış alim kimseler mi?

Bakınız tarikat sohbetlerine,,, hepimizin ortak fikirde olduğu konular haricinde hiçbir kelamın yanında altında üstünde ayet göremezsiniz. Hep şarkı türkü şiir vardır. neden? çünkü kuranda yeri yok anlattıklarınızın ondan. Yok salih baba divanı yok fuzili yok yunus emre yok leyla mecnun, yok bilmem ne... Ayet yok ama şarkı türkü şiir var.

hiiic
8. June 2010, 02:26 AM
Batın ilmi diye uydura uydura ne yapcaklar anlamadım.

kurandan bir ayet okuyorsun, 100 kişiye anket yapsak hepsinin aynı anlıyacağı ayete işte ilmi ledülniden batıni manalar

"musa dağa bak dedi dağ parçaladandı"
bu ayetteki dağ meğersem insanın nefsiymiş,, hıııımmmmm meğersem musadan kasıt ruhmuş, musa sen beni göremezsin diyor Allah..

Dİyorki dünyada beni göremezsin hadislede sabittri, sahih buharide hadis vardır Allah dünyada görülmez diye, bunlara rağmen ilmi ledülni ayeti farklı manaya çeviriyor hadiside yok sayıyor, sonra işine gelen yerden hadis okuyup ayeti düz tarafından okuyor..

BU apaçık bir israiliyat saçmalıdığır başkada bişey değil, çünkü butür kıvırma siyasetini onlar çok iyi biliyorlar..

daha ne saçmalıklar var, ileride paylaşırım... ilmi ledülni :) işine gelen yerden delilsiz uydurmanın adı... ilmi ledülni örenmenin yolu meclisten geçer, siyaseti öğren sonra işine gelen yerden sallla gitsin. ayette farklımı söylüyor, sorun değil anlamını ledün ilmi değiştirir nasıl olsa bilen yok, ohhh kolaya bak sen,,,... dini kuranı resmen nefsine uydurmaktır bu batın ilim saçmalığı... Allah bu tuzağa düşenlerin yardımcısı olsun,

Hakkımızda çelişkiye düştüğümüz bu konularda kararı Allah verecektir. Ben tek veli edindiğim rabbime sığındım, sizde o gün çağırın bütün ilmi ledülni bile şeyhlerinizi bakalım size bir yararları dokunacak mı? bu Allah katındandır diye ilmi ledülniden saçmaladığınız yeter,

ya bunlar münafık mı kafir mi fasık mı nedir bunlar, bunlar hangi gruba giriyor onu bilmiyorum.

Miralay
8. June 2010, 03:03 PM
hangi guruba girdiremediğin için Allah bilir tekfirde edemiyorsun dimi :)
cık cık cık nekkader yazzıııık :)

hiiic
8. June 2010, 05:05 PM
Allah diyorki; "onların kabe etrafındaki ibadetleri el çırpıp ıslık çalmaktan başka birşey değildir"

şimdi bu ayetin ledülni batın manası şudur; kabeden kasıt kalb alemidir, kalbin erafında tespikle Allah (töbe rabbim seni bunların kirli oyunlarından tenzih ederim) diye çekerken eğer kalb ihlas ediyorsa sorun yok ama etmiyorsa kalb isyan eder, nefsin hükmünde olduğu için orada isyanından el çırpıp kurtulmaya çalışır. ama şeyh himmet ederde o nefsin kalp üzerindeki bölümü çaresis kalır, sadece el çırpıp ıslık çalabbilir.

Neyse bu kadar saçmalığın ardından şimdi olayın hakiki manasına gelçelim. Yani kuran manasını.

Bu tür şeyhlerin müritlerine uygulattığı zikirlerden bir kısmı cehridir, yani toplanıp kolkola girerler yada timsah yürüyüşü şekli alıp başlarlar değişik seler çıkarmaya. içlerinde çeşitli hayvan seslerininde eklendiği cehri cezbeli (cezbe; toplu çıldırmışlık hali) zikir bir süre sonra içine melodili teflerin ve el çırpmalarında katıldığı bir hal alır.

Yani samimi müslümanların kalplerinin kavradığı kurandaki ayet aslında şöyledir.
"onların dünya (kabe namazgah değildir, Allah yeryüzünü müslümana namazgah kılmıştır, zaten namazda namaz değildir o ayrı konu, allah için ibadetin yeri dünyadının her köşesidir, bulunduğun yer) etrafındaki ibadetleri ancak tef çalmak ve homurdanmaktan başka birşey değildir"

şimdi bu ayetin muhatabı kimler oluyor, sanırım müşrik oluyorlar bunlar...

Hımmm o zaman ben bunları tekfir etmiyorum ki, öğrendiğim kadarıyla tekfir etmek kafir ilan etmekmiş... haşa siz kafir misiniz ben bilmem siz müşriksiniz... tekmif değil sizi tekmir ettim. müşrikler... Allahın tekfir ettiğini ben etsem nolur etmesemde işte belki aynı durumda olan birileri okurda paslanmış kalbi islama Kurana açılır diye yazıyoruz, googleden aratınca bulur diye.

hiiic
5. November 2010, 06:03 PM
Şeyh ahirette şeffat etcek diyenler izlesin... bu hoca biraz daha sakallı belki sözü geçer :)

http://www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/evliya-kimlere-denir-yuzu-suyu-hurmetine-etmek-dua-caiz-midir.html

HELEKİ BUNU MUTLAKA iZLEYİN

http://www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ibn-arabi-ve-vahdet-i-vucud-gorusu-hakkinda-ne-dusunuyorsunuz.html

ebu Maruf
30. December 2010, 10:15 AM
Müsaade ederseniz bende bir şeyler yazmak istedim.
Öncelikle Her kardeşin olaylara bakışından kaynaklanan farklılıklar sebebi ile bir tartışma oluyor.
Bunu gerçek manada müzakere edebilmek için Ayeti Kertimeleri iyi anlamaya çalışmamız gerekli.
Örneğin ALLAH a ortak koşmanın ne olduğu anlaşılmalı.
Eğerki ALLAH a ortak koşmak ondan başkasını düşünmek ise sanırım dünya üzerinde iman sahibi kimse kalmaz.
Müşriklerin ALLAH a ortak koşmaları yani Kabe deki putların ortak koşulması.
Onlara tapmasından dolayıdır.Onlara secde ederlerdi.Onların ALLAH ın izni olmadan bir şeyler yapabileceklerini tasarruf sahibi olduklarını sanırlardı.
Ben Şeyhlerin bu şekilde görülüp görülmediğinin iyi anlaşılmasını tavsiye ederim.
Her kim Şeyhleri böyle görürse Müşrik olur.
Her kim böyle görmez ise Müşrik olmaz.

Miralay
30. December 2010, 11:39 AM
Müsaade ederseniz bende bir şeyler yazmak istedim.
Öncelikle Her kardeşin olaylara bakışından kaynaklanan farklılıklar sebebi ile bir tartışma oluyor.
Bunu gerçek manada müzakere edebilmek için Ayeti Kertimeleri iyi anlamaya çalışmamız gerekli.
Örneğin ALLAH a ortak koşmanın ne olduğu anlaşılmalı.
Eğerki ALLAH a ortak koşmak ondan başkasını düşünmek ise sanırım dünya üzerinde iman sahibi kimse kalmaz.
Müşriklerin ALLAH a ortak koşmaları yani Kabe deki putların ortak koşulması.
Onlara tapmasından dolayıdır.Onlara secde ederlerdi.Onların ALLAH ın izni olmadan bir şeyler yapabileceklerini tasarruf sahibi olduklarını sanırlardı.
Ben Şeyhlerin bu şekilde görülüp görülmediğinin iyi anlaşılmasını tavsiye ederim.
Her kim Şeyhleri böyle görürse Müşrik olur.
Her kim böyle görmez ise Müşrik olmaz.

Selam kardeşim.

Güzel bir konudan bahsetmişsiniz.

Hayatımın 25 yılını hak olduğu binlerce insan tarafından kabul görmüş bir tarikatte geçirdim. Bu dediğiniz şirke götüren amilleri ilk intisabtan günümüze kadar bizlere şartlandırdılar.
Haşa! Ricalül Gaybın,gavsların,kutupların tasarruf sahibi oldukları;bunların yağmur yağdırdığı,dünyayı döndürdüğü,Allah'ın yardımcıları oldukları bizlere öğretildi. Yazılmış olan tüm tasavvuf kitaplarında da bu konu durmadan irdelendi.

Tasavvuf,tarikatler,evliyalar hakkında yazılı eserlerin tamamına yakınını neredeyse okudum. Birkaç örnek vermek gerekirse;Mesnevi,Fihi Mafih,Füsusul Hikem, Fütühatül Mekkiyye, Nefahatül üns,Reşahat Aynel Hayat,İmamı Rabbani'nin,İmamı Gazali'nin eserleri,Miftahul Kulüb,El İbriz,...vs) Hepsi bu tür şirke götürecek konulardan önemle bahsederler.

Bu minvalde biz neden sadece Kur'an'ı kendimize rehber edinmiyoruz?
Bu yüce kitapta tüm bu yazılanları yalanlayacak yığınla bilgi,ayet ve delil dolu.

Vesselam

ebu Maruf
30. December 2010, 11:57 AM
Selam Miralay kardeşim
bazı ulemanın bir sözü vardır.İlimsiz tasavvuf zındıklıktır diye.
Zira Akaidi anlamamak insanı zındıklığa götürür.
Seninde yazmış olduğu kitapların bir kısmını bende okudum.Okuduklarımdan elde ettiğim bilgilerde keramet yada tasarruf olayının.ALLAHU TEALA H.z lerinin sevdiği kullara verdiği bir nimet olarak anladım.
Bunların hiç birisi onlara tapmayı gerektirmez.Zira hepsini RABBİM HAK TEALA nasip ediyor.
RABBİM İblisede normal kullara verilmemiş şeyler nasip etmiş.
Tasarruf ve Keramet insanların üstünlüğü manasına gelmez.Üstünlük takvada ve dini yaşayabilmektedir.
Bu sebebden dolayıdır ki.
ALLAH c.c nun dostları iseler RABBİM TEALA onlardan razı olsun değiller ise RABBİM hidayet nasip etsin demek gerekli.
Bu Şahısların zanlarıyla belirlenebilecek şeylerdir.Zira hiç birimiz kalbleri ve insanların takvalarını bilemeyiz.
Onlara adledilen herşeyin onlara ait olup olmamak noktasınıda ele alıp onlar hakkında Müslüman olmaları sebebi ile suni zanda bulunmak sanırım daha uygun olacaktır.
Selam ve Dua ile

Miralay
30. December 2010, 12:07 PM
Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve bereketuhu ebu Maruf kardeşim.

Çok güzel düşünen ve akleden bir kardeşimsin. Seni takdir ediyorum bu yüzden. Gerçi aslolan cenabı Allah'ın takdir etmesidir. İnşaAllah o da olur.

Günümüzde tarikat,cemaat şeyhlerinin;Gavs,kutup olarak bilinen zevatın yaşantısına bakarsak, hiç de öyle Allah'ın rızası dahilinde yaşamadıklarını görürüz. (Kıldıkları namazları takva olarak değerlendirmezsek tabii. Sanırım o da göz boyamadır.)

En büyük keramet Allahü zülcelal'in emri mucibince yaşamak,yasaklarından kaçınmaktır. Yani Kur'anca yaşamaktır. Bu zamanda bunu yapabilenler en büyük kerameti göstermiş sayılırlar.

Selametle inşaAllah

ebu Maruf
30. December 2010, 12:45 PM
Haklısın Miralay Kardeşim en büyük ölçü Kuranı yaşamaktır.
ALLAH Rasulunun s.a.v yaptığı gibi
selametle.

Anonymous
30. December 2010, 02:49 PM
Okuduklarımdan elde ettiğim bilgilerde keramet yada tasarruf olayının.ALLAHU TEALA H.z lerinin sevdiği kullara verdiği bir nimet olarak anladım.

Selam;

Aynı konuyu birinci elden, yani Kuran'dan okuduğumuzda farklı sonuçlara varıyoruz.

"Peygamberlerin mucizeleri varsa bizim xxxlerin de kerameti var" söylemi Kuran'a göre hatalıdır, göz boyamadır.

Birilerinin kerameti olması mümkün değil çünkü Kuran'a göre peygamberlerin de mucizeleri yoktur. Allah'ın mucizeleri vardır. Allah'ın peygamberler vasıtasıyla mucizeler göstermesinin sebebi Kuran'da yazmaktadır. Ne zaman mucize denebilecek aleni bir mucize varsa bir helak olayı da vardır çünkü mucize onlara tanınan son haktır, "hakikatın tüm kanıtı"dır. Onlar mucize istemelerine ve mucizenin verilmesine rağmen inkar etmelerinin bedelini çok ağır öderler. (Ayrıca Maide suresi 114.e de bakınız). Mucize + tebliğ görevi + helak bağlantılıdır. Yani mucize ile tebliğin bağını inkar edip de peygamberin tasarrufunda olduğunu iddia ederseniz zaten büyük yanlıştasınız demektir.
Keramet diye bir kavramı bu mantığın hiç bir yerine sığdıramazsınız.

Ayrıca Kuran'da yazan bazı sebeplerden ötürü bizim peygamberimiz o şekilde bir mucizeye de aracı kılınmamıştır. Yani peygamberimiz aracılığı ile verilen/gösterilen tek mucize Kuran'dır. Tabi bu yazdıklarım mutlak doğrular değil, benim anladıklarımdır.

ebu Maruf
30. December 2010, 03:41 PM
Selam;
Aleykumes-Selam ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu
Aynı konuyu birinci elden, yani Kuran'dan okuduğumuzda farklı sonuçlara varıyoruz.

"Peygamberlerin mucizeleri varsa bizim xxxlerin de kerameti var" söylemi Kuran'a göre hatalıdır, göz boyamadır.

Birilerinin kerameti olması mümkün değil çünkü Kuran'a göre peygamberlerin de mucizeleri yoktur. Allah'ın mucizeleri vardır. Allah'ın peygamberler vasıtasıyla mucizeler göstermesinin sebebi Kuran'da yazmaktadır. Ne zaman mucize denebilecek aleni bir mucize varsa bir helak olayı da vardır çünkü mucize onlara tanınan son haktır, "hakikatın tüm kanıtı"dır. Onlar mucize istemelerine ve mucizenin verilmesine rağmen inkar etmelerinin bedelini çok ağır öderler. (Ayrıca Maide suresi 114.e de bakınız). Mucize + tebliğ görevi + helak bağlantılıdır. Yani mucize ile tebliğin bağını inkar edip de peygamberin tasarrufunda olduğunu iddia ederseniz zaten büyük yanlıştasınız demektir.
Keramet diye bir kavramı bu mantığın hiç bir yerine sığdıramazsınız.
Dostum Bazı insanlar işitemez Zira ALLAH c.c insana o kabiliyeti vermemiştir.Şimdi biz ALLAH işitemez diyebilirmiyiz.
ALLAH c.c kulağı olan insan işitme tasarrufu vermiştir.
İnsan ALLAH vermeden kendiliğinden işitme yada yürüme yada konuşma v.s işlemini yapamaz bir ölü misali.
Şimdi bu işlevlerin verildiği insanda tasarruf vardır zira.Aksi durumda insanların yaptıklarından mesul olmaması gereklidir.
Nimeti veren HAK TEALADIR:

Ayrıca Kuran'da yazan bazı sebeplerden ötürü bizim peygamberimiz o şekilde bir mucizeye de aracı kılınmamıştır. Yani peygamberimiz aracılığı ile verilen/gösterilen tek mucize Kuran'dır. Tabi bu yazdıklarım mutlak doğrular değil, benim anladıklarımdır.
Bu konu ile ilgili Kuranda ALLAHU TEALA H.z leri bir çok mucizesine bir çok peygamberini aracı kıldığı malumdur.

A’râf 107
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi
Neml 12
Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.
Bunlar Peygamberlerin Mücizesine örnektir.
Yine Evliyanın Kerametine örnek olarakta
Neml 40
Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.
Ayeti Kerimesini verebiliriz.
Bu ne peygamberlerin Kendinden başka ilah olmayan ALLAHU TEALANIN isteğinin dışında bir tasarrufu olduğu manasına gelir.Nede doğal olarak onların ilah sayılıp secde edilmeye değer olduğu manasına gelir.
O nimeti veren Mülk sahibi ALLAHU TEALA kullansın diye sahip olduğunu herkese verebilir.
Bu malın sadece kullanımını vermektir.Mülkiyetini değil.
Yani tasarrrufla yaradıcılık arasındaki fark anlaşılabilirse o zaman kerametinde mücizeninde ne anlama geldiği noktasında sanırım daha geniş bir bilgiye sahip oluruz.


SAYGILARIMLA

Anonymous
30. December 2010, 03:50 PM
Sevgili kardeşim peygamberlerin mucizesi yoktur. Dediğimde ısrarcıyım çünkü Kuran'da öyle yazıyor. Siz Kuran'a ayet bazında bakarsanız her zaman yanlışa düşersiniz. Bütün olarak bakmalısınız.

A’râf 107
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi

Ayetini göstererek peygamberin mucizesi üzerinde tasarrufu olduğunu iddia ediyorsunuz. Halbuki Kuran'a bütün olarak baksanız olayın iç yüzünü başka yerde göreceksiniz. Bunun yapılmasını emreden Allah'tı. Musa zaten bunun için oraya gönderilmişti.

20:17 - Ey Musa! Sağ elindeki nedir?

20:18 - Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"

20:19 - Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.

20:20 - Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.

20:21 - Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"

20:22 - "Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın."

20:23 - "Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık."

20:24 - "Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı."



Şu an çıkmalıyım, geri geldiğimde diğer konuya da açıklama getireceğim.

Farkındaysanız Kuran'a baktıktan sonra şimdi sizin keramet tanımınız da ufaktan değişmeye başladı. Size şimdi saptığınız keramet tanımı ile ilk söylediğiniz keramet tanımı arasındaki farkı da göstereceğim. Kasıtlı olduğunu düşünmüyorum, farkında olmadan yaptığınıza eminim.
Allaha emanet olun.

ebu Maruf
30. December 2010, 04:08 PM
Sevgili kardeşim peygamberlerin mucizesi yoktur. Dediğimde ısrarcıyım çünkü Kuran'da öyle yazıyor. Siz Kuran'a ayet bazında bakarsanız her zaman yanlışa düşersiniz. Bütün olarak bakmalısınız.

A’râf 107
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi

Ayetini göstererek peygamberin mucizesi üzerinde tasarrufu olduğunu iddia ediyorsunuz. Halbuki Kuran'a hakim olsanız sebebini göreceksiniz. Bunun yapılmasını emreden Allah'tı. Musa zaten bunun için oraya gelmişti.
Dostum zaten benim yazdıklarımda ALLAHU TEALA nın izni olmadan olamayacağına dairdir.Fakat dikkat edersen MUSA asasını yere attı diyor ALLAH MUSANIN ELİNDEKİ ASAYI ATTI demiyor.Bu şu anlama gelir fiili yaratan RABBİM.Kendisine tasarruf verilen Peygamber.

Şu an çıkmalıyım, geri geldiğimde diğer konuya da açıklama getireceğim.

Farkındaysanız Kuran'a baktıktan sonra şimdi sizin keramet tanımınız da ufaktan değişmeye başladı. Size şimdi saptığınız keramet tanımı ile ilk söylediğiniz keramet tanımı arasındaki farkı da göstereceğim. Kasıtlı olduğunu düşünmüyorum, farkında olmadan yaptığınıza eminim.
Allaha emanet olun.
Dostum benim keramet anlayışımı belirtmiştim.Nimeti veren ALLAH c.c tasarruf Kulundur.Bilemiyorum değişiklikten kasteddiğiniz nedir.
Belki bakış açılarımızdan kaynaklanan farklılıklardan dolayı böyle bir zan oluşuyor olabilir.

Saygılarımla

hiiic
30. December 2010, 09:35 PM
Bu konu musa peygamber konusunda işlenmişti,, tam yerini bilmiyorum ama oralarda bir yerlerde var,,, ASA kelimesi toplamak bir araya getimrke anlamına geliyormuş,

bu öyle bir "asa" ki toprağı işleyince 12 kanallık su kanalı ve barajlar açıyor..
yere atınca sahte delilleri çürütüp onları yok eden bir sima alıyor..
Musa ona dayanıyor.
Onunla ulaşamadığıı yerlere uzanıyor, onunla daha pekçok şey yapıyor..

O asayla beraber suya set çekiyorda onu 2 ye ayırıyor..
O konuyu da burayşa bağlayabilirsiniz.


Konuyu BURADAN (http://hanifler.com/showthread.php?t=1694) okuyabilirsiniz.
çok aydınlatıcı bir bilgi

Belki BURADAN (http://hanifler.com/forumdisplay.php?f=407) ilgili tüm bölümleredi okumakisyeyebilirsimiz,,, ucize diye aratırsanız çok konu çıkar karşınıza

Anonymous
31. December 2010, 06:45 PM
Dostum zaten benim yazdıklarımda ALLAHU TEALA nın izni olmadan olamayacağına dairdir.Fakat dikkat edersen MUSA asasını yere attı diyor ALLAH MUSANIN ELİNDEKİ ASAYI ATTI demiyor.Bu şu anlama gelir fiili yaratan RABBİM.Kendisine tasarruf verilen Peygamber.


Sizin tasarruftan anladığınız bu mu? Tasarruf derken bir insanın eli ile asayı atmasını mı anlıyorsunuz. Ben tasarruf diyince "özgür irade ve karar" olarak anlıyorum.

Dolayısıyla Kuran'da yazanlara göre Musa peygamberin bu olaylarda bir tasarrufu yoktur, Allah'ın emirlerini yerine getirmiştir.

Örneğin Allah yürü demiştir peşine binlerce insanı takıp su kenarına kadar yürümüştür.

Yürürken şunları düşünmemiştir:
"Allah emretti, su kenarına kadar yürüyeyim. Oradan sonra SİHİRLİ ASAMın gücü İLE veya İLMİM İLE denizi yararım karşıya geçiveririz."

Bu saçmalığa inanmak sizi geri dönülemeyecek bir yola sokar. Bu tasarrufun peygamberde olduğunu düşünürseniz tabi ki velilere de inanırsınız kerametlere de. Nerede saçmalık var inanırsınız. Birisi bir yöntem bulup suyun üstünde yürüse yani görmediğiniz bir şey yapsa "bir illüzyon" yapsa hemen Allahın kitabını bırakıp onu takip edersiniz. Allahın kitabını sizin yanlış anladığınızı ve asla anlayamayacağınızı söylerler ve size kendi kitaplarını kendi hükümlerini yuttururlar. Kuran'a bakarsanız peygamberlerin mucizeler üzerinde bir tasarrufu yoktur. Dolayısıyla kerameti olan insan da yoktur.

Allah su kenarında emretmiştir "Asanı suya dokundur" diye. Yani her şey peygamberin bilgisi ve ilmi ve karar mekanizması dışında gerçekleşmektedir. Peygamberin bu işteki tek kararı Allahın emirlerini uygulamak yönündedir hepsi bu.

Ayrıca mucizeler ibret verici olaylardır yani mucizeler birilerine gösterilirler ve gösterilmesinin karşılığı olarak inanmaları beklenir. Yeterli mucizeye inanmayanlar helak edilirler. Keramet dediğiniz saçmalıklar ile bu mantık da uyuşmamaktadır. Keramet varsa da "amacı nedir" onu bir bulsanız da kendinize açıklasanız sorun çözülecek.

Sözün özü: "Bazı densizler" veya "densiz takipçileri" kendi süpermenliklerini ilan edebilmek ve meşrulaştırmak için önce peygamberleri süpermen gibi lanse etmişlerdir. Kuran'a hakim olan birisi peygamberlerin kendi mucizesi olmadığını, yani mucizelerde tasarrufları bulunmadığını bilirler. Böyle bir saçmalığı savunmak peygamberimizin şerefli İslam mücadelesini de aşağılamaktır. Peygamber neden hendek kazdıracağına "nasılsa geldiklerinde, bir dua ediveririm hepsini püskürtürüz. ne gerek vaaar, olmadı 41 yasin okuruz o şekilde atlatırız" diye düşünememiş? Tek akıllı siz misiniz?
Zamanında savaşan, işkencelere ve aşağılanmalara maruz kalan, canlarını ortaya koyan insanların mücadelelerini hafife almayınız.

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin

FEDAKARADAM
31. December 2010, 11:19 PM
bir kere bir müslümanın bir diğerini tekfir etmesi büyük zulümdür. Traikat mensuplarını da yazarın yaptıı şekilde direkt kafirler için inen ayetlerle tekfir edecek noktaya gelmek çok büyük ayıptır.

Ehl-i sünnet tarikat silsilerinden hiçbirinde dine aykırı bir şey göremezsiniz. Farazi şeylerle tarikat mensuplarını tekfir etmek de neyin nesi..

Nakşibendiler, kadiriler, suhreverdiler ve bazı diğerleri ne kadar da güzel bir islami yaşantı sürerler. Tüm müslümnalar sınıf sınıf "siz hayır işlerinde yarışın.(bakara 148) emri mucibince en güzel yolunda yarışıyorlar.

Tarikat mensuplarının şirk koşmaları söz konusu değildir. Yazıda anlatılan şeyler farazi şeylerdir. Gerçekle alakası yoktur. Allah'a ulaşmak için mürşid vesile olarak araya girmez. Mürşid adı üstünde irşad ile sorumludur. En güzel yolu ve metodu öğretmekle yükümlüdür. Bu yol da hiç bir şekilde kuran ve allah resulü dışında bir yol olmaz. Nasıl allah resulü(sav) sahabiler(radıyallahu anhum ecmain) için bir mürşid ise, şey efendi de müridleri için bir mürşiddir.

Irşad kuran'ın anlattığı bir hadisedir. Müslüman topluluk irşadsız ve mürşidsiz olmaz olamaz.

Zâriyât suresi 55. Ayet "sen yine de öğüt ver. çünkü öğüt müminlere fayda verir. "

kimi zaman camideki hocamız mürşidimiz olur, kimi zaman bir abimiz. Arapça bilmeyen biri kuran-ı nasıl anlar? Mealinden okur. Meal sahibi okuyanın mürşidi olmuş olmaz mı? Mürşidlere laf söyleyen herkesin iyi arapça biliyor olması lazım. Değilse pek ses çıkarmasa iyi olur. Okuduğu meali yapan kişinin bakışından kuran-ı anlıyor ki bu durumda meali yapan okuyanın mürşidi olmuş olur.

Tanıdığım hiçbir bir ciddi tarikat şeyhinin dine alenen aykırı bir hareketini ve düşüncesini görmedim. Bu insanlar dini en güzel şekilde yaşamak üzere yola çıkmış işin temeline nefis terbiyesini koymuş insanlardır. Nefis terbiyesi kuran'ın açık emridir.

Ayeti kerime meali :
Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, (şems suresi 9. Ayet)

hülasa :

Tüm tarikatlar kötü değildir. Hele meşhur olmuş olan nakşibendilik kadirilik gibileri hiç değil.

En iyisini allah(c.c.) bilir.

Allah razı olsun kardeşim.Bu tarikat düşmanların başlarına bela gelmedikçe dilleri kürek gibi tarikatlara dil uzatmaya devam edeceklerdir.Allah bunları islah etsin...

FEDAKARADAM
31. December 2010, 11:33 PM
Şeyh ahirette şeffat etcek diyenler izlesin... bu hoca biraz daha sakallı belki sözü geçer :)

http://www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/evliya-kimlere-denir-yuzu-suyu-hurmetine-etmek-dua-caiz-midir.html

HELEKİ BUNU MUTLAKA iZLEYİN

http://www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ibn-arabi-ve-vahdet-i-vucud-gorusu-hakkinda-ne-dusunuyorsunuz.html

O hoca aynen sizin gibi düşünenlerdendir.Şefaat hakkında bir çok hadis ve ayetler vardır ,Bunu şimdi alnınızın ortasına yapıştırayım mı?

FEDAKARADAM
31. December 2010, 11:36 PM
Bu sitede baktım ki bir çok kişi artık buralara uğramaz olmuş.Demek ki tarikat ve mezhep düşmanları bunları kaçırmışlar...

ebu Maruf
1. January 2011, 08:30 AM
Sizin tasarruftan anladığınız bu mu? Tasarruf derken bir insanın eli ile asayı atmasını mı anlıyorsunuz. Ben tasarruf diyince "özgür irade ve karar" olarak anlıyorum.

Dolayısıyla Kuran'da yazanlara göre Musa peygamberin bu olaylarda bir tasarrufu yoktur, Allah'ın emirlerini yerine getirmiştir.
Örneğin Allah yürü demiştir peşine binlerce insanı takıp su kenarına kadar yürümüştür.

Yürürken şunları düşünmemiştir:
"Allah emretti, su kenarına kadar yürüyeyim. Oradan sonra SİHİRLİ ASAMın gücü İLE veya İLMİM İLE denizi yararım karşıya geçiveririz."

Bu saçmalığa inanmak sizi geri dönülemeyecek bir yola sokar. Bu tasarrufun peygamberde olduğunu düşünürseniz tabi ki velilere de inanırsınız kerametlere de. Nerede saçmalık var inanırsınız. Birisi bir yöntem bulup suyun üstünde yürüse yani görmediğiniz bir şey yapsa "bir illüzyon" yapsa hemen Allahın kitabını bırakıp onu takip edersiniz. Allahın kitabını sizin yanlış anladığınızı ve asla anlayamayacağınızı söylerler ve size kendi kitaplarını kendi hükümlerini yuttururlar. Kuran'a bakarsanız peygamberlerin mucizeler üzerinde bir tasarrufu yoktur. Dolayısıyla kerameti olan insan da yoktur.
Hem tasarruf özgür irade diyorsun yukardaki gibi şimdide kalkıyorsun peygamberlerin özgür iradesi yoktur.Bu nasıl bir çelişki
Allah su kenarında emretmiştir "Asanı suya dokundur" diye. Yani her şey peygamberin bilgisi ve ilmi ve karar mekanizması dışında gerçekleşmektedir. Peygamberin bu işteki tek kararı Allahın emirlerini uygulamak yönündedir hepsi bu.
Arkadaşım bu gün elimizdeki cep telefonunu yüz yıllar önce insanlar görse onlara göre bu keramet olurdu.ALLAHın ilminin bir kısmına sahip olan insan ile ilminin daha fazlasına vakıf olan insan bir olurmu.Ben bu cep telefonunu kullanabiliyormuyum.Buna tasarrufum varmı?ALLAH c.c bu tasarrufu bana vermiş.Senin o mantığınla bakarsak tasarrufu yok.Cep telefonuyla etrafa yapacağım hakaretlerin suçlusu ALLAH dır haşa.Yada bilgisayarla yapacağım fitnelerin suçlusu ALLAH dır haşa.
O zaman sen benimle değil o halde ALLAH ile çekişiyorsun haşa.
Öyle ya sana göre benim tasarrufum yok.Yokdan var edende Rabbim olduğu halde şu anda yazılı olanları ALLAH yazmış oluyor haşa.O zaman bu nasıl bir çelişkidir ki HAkdan gelen şey ile çekişiyorsun.Yada Ona itiraz ediyorsun.
Ayrıca mucizeler ibret verici olaylardır yani mucizeler birilerine gösterilirler ve gösterilmesinin karşılığı olarak inanmaları beklenir. Yeterli mucizeye inanmayanlar helak edilirler. Keramet dediğiniz saçmalıklar ile bu mantık da uyuşmamaktadır. Keramet varsa da "amacı nedir" onu bir bulsanız da kendinize açıklasanız sorun çözülecek.

Sözün özü: "Bazı densizler" veya "densiz takipçileri" kendi süpermenliklerini ilan edebilmek ve meşrulaştırmak için önce peygamberleri süpermen gibi lanse etmişlerdir. Kuran'a hakim olan birisi peygamberlerin kendi mucizesi olmadığını, yani mucizelerde tasarrufları bulunmadığını bilirler. Böyle bir saçmalığı savunmak peygamberimizin şerefli İslam mücadelesini de aşağılamaktır. Peygamber neden hendek kazdıracağına "nasılsa geldiklerinde, bir dua ediveririm hepsini püskürtürüz. ne gerek vaaar, olmadı 41 yasin okuruz o şekilde atlatırız" diye düşünememiş? Tek akıllı siz misiniz?
Zamanında savaşan, işkencelere ve aşağılanmalara maruz kalan, canlarını ortaya koyan insanların mücadelelerini hafife almayınız.
ALLAH Rasulu dua ettide 3 bin melek gelmedimi bedirde.Peygamberlerin duaları makbuldur.KURAN-I KERİMİ hiç mi okumadın.Peygamberlerin o kadar duaları var.Nuh kavmi nuh a.s duasıyla helak olmadımı.Yada ALLAHU TEALA Musa a.s efendimizin duasıyla israil oğullarının üzerinden dağı kaldırmadımı.Bir de sen dua ette Rabbime bakalım Rabbim ne nasip edecek.Onların duasıyla bizimkiler aynı olurmu bu mantığada ters.Zira onlar ALLAH Tarafından seçilmiş kullar sen ben aciz kullarız.Senin benim gibi birisini ALLAH niye Rasulu seçsinki.

Kişinin Rabbisine yakınlığı boyutunda duasının kabulu vardır.
Nûh 26
Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!"
Enbiyâ 76
Daha önce Nuh da dua etmiş, biz onun duasını kabul etmiştik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakınlarını büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Sâffât 75
Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

Allah hepimizi doğru yoluna iletsin


selametle

Anonymous
1. January 2011, 10:04 PM
Hem tasarruf özgür irade diyorsun yukardaki gibi şimdide kalkıyorsun peygamberlerin özgür iradesi yoktur.Bu nasıl bir çelişki

Safsata konusunda uzmansınız. Safsata kılavuzunu okumuş muydunuz? Anladığınız halde anlamamazlıktan gelerek söylemediğim şeyleri söylediğimi iddia ederek savunmanızı benim yapmadığım iddialar üzerine kurup saçmalıyorsunuz.

Peygamberlerin özgür iradesi yoktur diyen oldu mu? Dedim ki mucize dediğiniz olaylar onların kendi karar mekanizmaları dışında oluşan olaylardır. Allah emreder. Onların karar verdiği tek şey emre uymak ya da uymamak şeklindedir. Dolayısıyla özgür iradesi ile buna uyar. Fakat peygamber mucizenin gelişiminin hesabını yapmaz. Allah haber verene kadar onun bilgisi veya ilmi dahilinde değildir.


Sahi siz neye tapıyorsunuz diye hiç kendinizi sorguladınız mı? Örneğin Allaha doğru sıralamada sizden üstün süper güçleri olan kaç çeşit varlık var? :eek:

O güzelim aklınıza ve nefsinize yazık etmeyiniz.

Nuh'un duası konusuna gelince, tufanda helak olan kendi oğlu için de duası vardı. O kısmı da okuyunuz.

ebu Maruf
1. January 2011, 10:52 PM
Anladım ayni amacınız müzakere değil sadece sataşmak bu durumda size hiç bir şey demiyeceğim.
Yazdıklarımı iyice okumadan sadece nefsani savunma yapıyorsunuz.
İlmi bir müzakere olmayacaksa olaylar cedelleşmeye gidecek onun içinde sizinle cevaplaşmayı bırkıyorum.
ALLAH hidayet nasip etsin sizede bizede.
selametle

Anonymous
2. January 2011, 04:26 AM
Anladım ayni amacınız müzakere değil sadece sataşmak bu durumda size hiç bir şey demiyeceğim.
Yazdıklarımı iyice okumadan sadece nefsani savunma yapıyorsunuz.
İlmi bir müzakere olmayacaksa olaylar cedelleşmeye gidecek onun içinde sizinle cevaplaşmayı bırkıyorum.
ALLAH hidayet nasip etsin sizede bizede.
selametle

http://www.hanifler.com/showpost.php?p=7705&postcount=25

hiiic
3. January 2011, 06:40 PM
Âl-i İmrân 64
(Resulüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.

(lütfen bu tarikatçı sapıklar, yukardai ayet saygı gereği "müslümanız" demesinler... nurcyuz, sülümancıyız, müritiz,mevleviz, ihvanız, sofiyiz, budistiz, kafriz, hristoyuz v.s. felan desinle. zaten de öyleler...

Müslümanlar biziz..)
,,,

Âl-i İmrân 79
Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe halis kullar olunuz.


A’râf 194
(Ey kafirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır. (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler!

Yûnus 18
Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Haşa! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."


Daha pek çok ayet var ama bu 2 beyinsiz nasıl olsa anlamayacak. onlar dillerini çıkrmış soluyorlar, üzerlerine vrsanda solurlar varmasada... bunlar kitap yüklüler...

Anlayana da bu ayetler yeterli...
***

zaten ilk sayfadaki ayetlerde yeterliydi ama bu 2 beyinsiz işi gücü bırakmışlar Allahın ayetlerirle çekişiyorlar... Bekleyin bakalım...

Miralay
3. January 2011, 06:51 PM
Selam hiiiç kardeşim

Bu kardeşlerimiz de müslüman kardeşlerimizdir. Bildikleri,inandıkları ama doğru,ama yanlış; sonuçta burada herkes kendi doğrusunu savunur.

Tavsiyem üzerine bu kardeşlerimiz de Kur'anı önyargısız ve önbilgisiz;tarafsız gözle okudukları zaman; hepimiz ortak kelimede buluşacağız inşaAllah

Allah'a emanet olasın.
Selametle