PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : RÜKÛ


dost1
24. December 2009, 04:10 AM
RÜKÛ

Rükû denince, herkesin aklına “namazda ayaktayken eğilip belin bükülmesi” gelmektedir. Çünkü kelime asırlar önce zihinlere bu anlamla kazınmıştır. Klâsik eserlerde de âyette geçen rükû'dan maksadın, “namazın tamamı” olduğu, “cüz’iyet mecâz-ı mürseli” sanatı ile namazın cüzünün anılıp bütününün kasdedildiği ifade edilmiştir. Bütün meal ve tefsirlerde de sözcük bu anlam ile kullanılmış ve rükû edin ifadesi, “namaz kılın” diye anlaşılmıştır. Bu durumda âyetin manası, “Onlara ‘namaz kılın’ denildiği zaman namaz kılmazlar. O gün yalanlayanların vay hâline!” şekline gelmiştir.

Bize göre âyetin bu şekilde anlaşılması yanlıştır. Çünkü bu sûrenin indiği dönemde namaz ile ilgili herhangi bir emir söz konusu değildir. Zaten henüz inanmamış kimselere, “namaz kılın” denilmesinin de bir mantığı yoktur. Âyetin doğru anlaşılabilmesi için önce sözcüklerin doğru anlamlarının bilinmesi gerektiğinden, rükû sözcüğü için Lisânu'l-Arab'a başvurulmuş ve aşağıdaki anlamlara ulaşılmıştır:

1) الرّكوع [rükû], “hudû” [eğilmek, bükülmek, küçülmek, tam teslim olup itaat etmek, sözü yumuşatmak; kibar, tatlı söylemek] demektir.
2) Rükû, “inhina” [iki büklüm olmak] demektir. Yaşlılıktan beli bükülmüş ihtiyarlara, rakea'ş-şeyhu [ihtiyar iki büklüm oldu] denir.
3) Rükû, “zengin kimsenin sonradan fakirleşmesi” demektir (“beli kırılmak” deyimine eş bir anlam).
4) Rükû, “putlara tapmayıp Allah'a boyun eğmek” [haniflik etmek] demektir. Câhiliye Arapları, aralarında puta tapmayıp yalnızca Allah'a tapanlara, raki [rükû eden] ve rakea ilellâh [Allah'a rükû etti] derlerdi.
Bize göre 4. maddedeki anlam, âyetin doğru anlaşılmasını sağlayan anlamdır. Bu durumda âyetin şu şekillerde çevirilmesi mümkündür: “Onlara, ‘Hanifler olun’ [puta tapmayın, tek Allah'a tapın] denildiği zaman hanif olmazlar” veya “Onlara, ‘Hakka teslim olup itaat edin’ denildiği zaman hakka teslim olup itaat etmezler.”
Bu yargıdan sonra yine, O günü yalanlayanların vay hâline denilerek yalanlayıcılara, onuncu ve sonuncu tehdit yapılmıştır. Buna göre onlara âdeta şunlar söylenmek istenmiştir: “Siz dünyayı ve onun lezzetlerini seviyordunuz. Ama iman edip yaratıcınıza hizmetten yüz çevirmeseydiniz, O'na boyun eğseydiniz ve bu imanınızın yanı sıra dünyevî lezzetleri isteme ve bilmeden günahlar işleme durumunda kalsaydınız, cehennem azabından kurtulma ve mükâfât elde etme ümidiniz olurdu.
Kaynak:İşte Kur'an(Hakkı Yılmaz)

Devamı (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1378)