PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Salât dinin vitrinidir


dost1
24. December 2009, 03:34 AM
SALÂT DİNİN VİTRİNİDİR

Salâtın; dini temsil ettiği, dinin vitrini olduğu hususu en açık biçimde, Şu‘ayb peygamberin salâtı ile ilgili âyette belirtilmiştir:

Onlar dediler ki: “Ey Şu‘ayb! Atalarımızın taptıklarını veya mallarımızda dilediğimizi yapmayı terk etmeyi sana senin salâtın mı emrediyor? Şüphesiz sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.” (Hûd/87)

Bu âyette geçen, Mallarımız konusunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana salâtın mı emrediyor? ifadesindeki salât sözcüğü, “din”i temsil etmektedir. Çünkü nasıl bir insanın yüzünün fotoğrafı, o insanın kimliğinin belirlenmesinde yeterli ve geçerli bir delil sayılıyorsa, sosyal yardım inancı ve ameli olan salât da, “din”in dışa yansıyan en önemli özelliği olarak “din”i temsil etmekte, “din”in en belirleyici göstergelerinden birini teşkil etmektedir.

Rabbimiz salâtın, dini temsil ettiğini, değişik ifadelerle (meselâ, salâtı mü’minlerin, muttakilerin, uyarıyı kabul edebilecek kişilerin özelliklerinden göstererek, rahmet olunmak için gerekli olduğunu söyleyerek, imanın belirtisi sayarak, salâtın “birr” sayılan davranışlardan olduğunu bildirerek) başka âyetlerde de dile getirmiştir:

İşte bu kitap; kendisinde kuşku yoktur, gaybda iman eden, salâtı ikâme eden, kendilerini rızklandırdığımız şeylerden infak eden, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden muttakiler –ki bunlar, âhirete de kesinlikle inanırlar– için bir kılavuzdur. (Bakara/2-4)
Ve onlar [mü’minler], salâtlarını koruyan kimselerdir. (Mü’minûn/9)
Ve yük çeken bir kimse, başkasının yükünü yüklenmez. Eğer ağır yüklü bir kimse, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan hiç bir şey yüklenilmeyecek; bir akrabası olsa bile. Şüphesiz sen ancak Rabblerine karşı gaybda haşyet duyan ve salâtı ikâme edenleri uyarırsın. Her kim arınırsa ancak kendisi için arınır. Dönüş de yalnızca Allah'adır. (Fâtır/18)

Hiç şüphesiz şu, Allah'ın kitabını okuyan, salâtı ikâme eden ve kendilerini rızklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak veren kimseler, O [Allah], mükâfatlarını kendilerine tastamam versin ve lütfundan kendilerine artırsın diye, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticareti umarlar. Hiç şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve karşılık vericidir. (Fâtır/29-30)
Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlar, Bizim büyük bir mükâfât vereceklerimizdir. (Nisâ/162)

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz birr değildir. Ama birr, Allah'a, Âhiret Günü'ne/Son Gün'e, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanmak; malını akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya ve dilenenlere ve boyunduruktakilere [kölelere], Allah sevgisi için vermek ve salâtı ikâme etmek, zekâtı vermektir. Ve sözleştiklerinde, sözlerini tastamam yerine getirenler, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. Ve işte onlar takvâlı olanların ta kendileridir. (Bakara/177)
Ve rahmet olunmanız için salâtı ikâme edin, zekâtı verin ve o Elçi'ye itaat edin. (Nûr/56)
Kaynak:İşte Kur'an(Hakkı Yılmaz)

Devamı (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1368)