PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Metaforlar


elmuh
4. December 2009, 10:59 AM
Alıntıdır. (http://www.hipnoterapi.com/hikaye.htm)

Gizli telkinler vermekte bilinen en iyi hipnoterapist olan Erickson bazen telkinleri çoğunlukla çeşitli hikaye ve mecazların içine gizlice yerleştirirdi. Böylece hastanın tüm hastalık direnci kırılmış olurdu. Çünkü gizli telkine karşı danışanın bilinçli direnci daha az olmaktadır. Bu hikayeler çoğunlukla şaşırtıcı ve hastanın tüm dikkatini toplayıcı özellikler taşır, arketipik örnekler içerirdi. Onun hikayeleri Amerikan halkının ruhuna hitap ederdi. Belki de bundan dolayı kendisi "halk kahramanı" olarak anılmıştır.

Şimdi kendi kendinize“yahu bir hikaye dinlemek (hipnozda bile olsa) insanın yıllardır bilinçli çabalarıyla değiştiremediği özelliklerini değiştirmesini nasıl sağlar!” diyorsunuzdur. Aslında hikayelerle terapinin, etkisini sizi etkileyen güzel bir filmin hayat görüşünüzü değiştirmesine örnek gösterebiliriz. Sevdiğiniz bir filmi defalarca izleyerek adeta hipnotik bir konsantrasyona ulaştığınız zamanlar hiç olmadı mı? Bu filmde ki kahramanlarla kendinizi hiç özdeşleştirmediniz mi? Filmi seyrettikten yıllar sonra bile yeri ve zamanı geldiğinde çok eskiden şöyle bir film seyretmiştim diye arkadaşlarınıza anlatmadınız mı? Ne dersiniz belki bu film sizin bir çok tutum ve davranışınızı değiştirmiştir de sizin haberiniz yoktur. İşte modern hipnoz bir anlamda budur. Hipnoterapi bu bağlamda size uygun filmi yaratmanızı ve hayatınızı değiştirmeyi sağlama işini de üstlenebilir.

Erickson’un hikayeler anlatarak balıkçılardan ödül olarak akşam yemeği kazanmasını hatırlayalım. Hikayelerin insan davranışları üzerindeki önemli etkisini Erickson genç bir öğrenciyken fark etmişti.

Erickson anlattığı hikayede hastasının hikayedeki kahramanlardan kiminle özdeşim kurduğuna çok dikkat ederdi. Danışanının hikayeye verdiği tepkilerden onların içsel durumları hakkında bilgiler edinirdi. Yani hikayelerini yeri geldiğinde projektif bir test olarak kullanırdı. Örneğin bir hikayedeki "aile" rehberi, sevgi kaynağını, desteği veya irrasyonel (akıl dışı) rehberliği, zorlayıcı irrasyonel kuvveti temsil edebilirdi. Bir “çocuk” tecrübesizliği, öğrenme isteğini; fakat nasıl yapılacağını bilmemeyi, kendiliğindenliği, cahilliği, davranışlarımızın sınırlandırılmış repertuarlarını temsil edebilirdi. Hikayeyi dinleyen kişi eğer çocukla özdeşim kurmuşsa muhtemelen hikayede çocuğun büyüme ve özgür olma yolundaki engelleri aştığını öğrenince sevinecektir ve bu sevinme yüz ifadesine (facial expression) mutlaka yansıyacaktır.

Bandler ve Grinder'e göre Ericksonian iletişimi mikroskobik düzeyde açıklamaya çalışmışlar, hikaye içindeki telkinlerin Erickson tarafından duraklama, oturma pozisyonu veya ses tonunun değiştirilmesi şeklindeki etkilerle de verildiğini bildirmişlerdir. Bana da bu yöntem son derece mantıklı geldi çünkü bilincin algılayamadığı mimikleri bilinçaltının rahatça algılayabilmesi doğaldır ve bilinen bir gerçekliktir.

Erickson psikoterapi sırasında, hikayede geçen “ayağa kalkmak, yolunu bulmak, doğru gibi bazı kelime ve kavramları bilinçli olarak kullanırdı. Psikoterapi sırasında bu kelimeleri algılayan danışanın bilinçaltına gizli telkinler gönderilmiş olurdu. Ayağa kalkmak, depresyondaki çökkünlükten kurtulmanın sembolü ve gizli telkini olabilirdi. Jeffry Zeig Erickson ile ilgili bir seminerinde anekdotları kullanmanın değerini şöyle açıklamıştır:

1. Anekdotlar tehdit etmez:
Bilinçaltı fikirlere, kelimelere, telkinlere ve cümlelere direnç gösterebilir ama hikayelere direnç göstermesini bilmez. Bir atasözüne yanlış fikirleri de savunsa genellikle kimse karşı çıkmaz ya da çıkmayı akıl etmez. Böyle bir alışkanlığımız yoktur.

2. Anekdotlar telkinleri hoş hale getirir:
Acı bir ilacı daha tatlı olan başka bir şeyle veya şekerlemenin içine koyarak daha kolay yutabiliriz. Bunun gibi bazı telkinlerde anekdotların içine yerleştirilebilir.

3. İnsan anekdotlardan sonuç çıkarma eğilimindedir:
Anekdotlardan telkini kişi kendisi çıkarmış olur. Böylece telkinin sırf telkin olmasından dolayı karşılaşılabilecek direnç daha baştan kırılmıştır.

4. Anekdotlar değişime karşı insandaki doğal direnci bypass eder.

5. Anekdotlar ilişkileri kontrol etmede kullanılabilir.

6. Anekdotlar danışanı daha esnek hale getirebilir.

7. Anekdotlar danışanda şaşkınlık (konfüzyon) yaratarak telkine daha açık ve hazır hale gelmesine yardımcı olur.

8. Anekdotlar fikirlerin ve telkinlerin hatırlanabilirliliğini arttırır.
Ayrıca, Erickson’ın mecaz anlamlı telkinleri ve anekdotları danışanın aklına kendi tecrübelerini getirirdi. Hep söyleriz ya başkasından akıl almak zordur diye. En değerli şey bizim için kendi aklımızdır. En çok kaybetmekten korktuğumuz şeydir aklımız. Onun hikayeleri, anekdotları ve mecaz anlamları telkin için kullanmasının en önemli nedeni de budur. Danışan kendisini iyileştirecek aklı, düşünceyi ve iç görüyü kendi üretebilir. Ancak psikoterapist bu aklı, düşünceleri ve içgörüyü oluşturacak materyalleri danışana verirse, hem dirençle karşılaşmaz hem de danışan zorlanmamış olur. Her ne kadar “Akıl akıldan üstündür” şeklinde başkasından akıl almayı tavsiye eden bir atasözümüz olsa da insan olarak hep “üstün akıl” olma eğiliminde olduğumuz bir gerçektir. Mümkünse akıl veren olmak isteriz alan değil.

Örneğin ev ve eşya taşırken eşyanın nasıl taşınacağı konusunda herkesin ayrı bir fikri vardır ve genellikle her kafadan bir ses çıkar. Genellikle işin başkalarının önerileriyle değil, kendi önerilerimiz doğrultusunda halledilmesi isteği içimizde gizlidir.

Metaforlar sayesinde danışanlar aynı kavramlar hakkında değişik yorumlara rahatlıkla ulaşabilir, metaforların asıl anlamının gizli olması nedeni ile kendi bilgi ve anlayışlarını rahatlıkla yeniden inşa edebilirler. Böylece psikoterapi sürecinde danışanlara aktif bir görev verilmiş olur. Psikoterapistin direktiflerine bağımlı hale gelmezler.

İnsanlar, her hikayeden, her mecazlı sözden, her anekdottan yani her metafordan kendilerine özgü anlamları çıkarırken kendi psikolojik yapılarını da ortaya koymuş olurlar.

Erickson ,”Bir insanın kendi kardeşi hakkında düşünmesini istiyorsanız en iyi yol, kendi kardeşiniz hakkında bir anınızı ona anlatmaktır “der.(Zeig 1985 b). Erickson seanslarında sıklıkla kendi anılarından bahsederek gizlice danışanın algılarına etkide bulunurdu.

Benzer şekilde benzetmeler ve mecazlar bir fikrin hatırlanabilme ihtimalini yükseltir. Sürekli ailesinden aldığı olumsuz telkin ve fikirlerden istemeye istemeye etkilenen bir bayan danışanıma :”Artık kuş yuvadan uçtu “demiştim ve hipnoz esnasında bu kuşu hayal etmesini istediğimde bu kuşun bir güvercin olduğunu söylemişti. Elde ettiğim olumlu sonuç şaşırtıcıydı. Artık hiç bir şekilde ailesine kulak asmadığını ne zaman olumsuz sözlerle karşılaşsa güvercini yuvadan uçarken gördüğünü söylüyordu. Kuş metaforunu burada kullanmam iyi bir sonuç vermişti.

Erickson klasik hipnozcuların aksine sadece hipnozdaki danışanın vücut hareketlerine, nefes alışına, nabzına değil her türlü mimiğine ve tepkiye (responsa) dikkat ederdi. Bir hikayeyi dinlerken danışan herhangi bir sıkılma belirtisi göstermişse, danışanın bilinçaltı için önemli noktaya gelindiğini hissederek başka bir hikayeye geçer ya da aynı hikayede detaylara inip danışanın tepkilerini gözlemlerdi. Yani Erickson’un hikayeleri (tales-stories) sadece terapötik değil aynı zamanda diagnotistikti.

Erickson Hipnoterapi adlı eserinde hastanın dikkatini toplamak için kullandığı teknikleri açıklamaktadır. Bunlar sürpriz, şok, şüphe, şaşkınlık (kafa karışıklığı) saklı anlamları kullanmanın bir çok çeşidi, soru sorma, sözcük oyunu, mizah, hikaye ve anekdot teknikleridir. Her hikayenin bir yapısı ve gizli planı olmakta ve genellikle bir sürprizle bitmektedir. Bazı hikayeleri yavaş bir ritim ile tekrar tekrar okuyarak bir hipnoz hali yaratır. Bu tür hikayeler genellikle subliminal hipnotik etkilere de sahiptir.

Bir terapist olarak metaforları ne amaçlarla kullanabilirsiniz? Hangi metaforları kullanabilirsiniz? Bu konuların detayına Psikoterapide Metaforlar isimli kitabımda inmeye çalıştım. Bu kitapta bir çok hikaye metafor ve söz bulabilirsiniz. Bu kitabı hazırlarken nevrotik insanların ihtiyaç duyduğu metaforlara öncelik vermeye çalıştım.