PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Beynimizim Gümrük Kapıları


TUĞÇE DENİZ AKIN
3. November 2009, 03:48 PM
İnsan beyninin anatomisi ve fizyolojisi üzerine yapılan yoğun araştırmalar; onun vücudun geri kalan kısmıyla haberleşmesini ve madde alışverişini sağlayan giriş-çıkış kapılarının fonksiyonlarını bir bir ortaya çıkarmaktadır. İnsanın diğer uzuvlarından farklı bir yapıya sahip olan beynin vücuddan kan yoluyla madde alış-verişi Yaratıcı'nın hikmetli bir şekilde inşa edip çalıştırdığı hususi yollarla sağlanır.

Beyinle vücudun diğer kısımları arasındaki haberleşme 3 adet giriş-çıkış kapısıyla sağlanır.

Birincisi beynin tabii yapısında bulunan bütün kıvrımları saran ve sinir hücreleriyle bire bir bağlantı kurulmuş haldeki kılcal damar ağıdır. Bu ağ kan ile beyin dokusu arasındaki kan-beyin engelini (seddini) teşkil eder.
İkincisi Arachnoid isimli beyni saran ve örümcek ağına benzeyen zar şeklindeki yapıyla gerçekleştirilir.

Son olarak da beynin iç kısımlarında damar bakımından zengin dokular damar ağları ve damar örgüsü (Plexus Chorioidei) bu kapılardan birini teşkil ederler.

Son iki yapıda kan ile beyinomurilik sıvısı (BOS) arasında birer geçit fonksiyonu gördüğünden; kan-BOS-seddi (engeli) olarak da adlandırılırlar.
Kafatası içindeki beynimiz BOS içerisinde yüzerek kendini ani ve şiddetli darbelere karşı muhafaza eder.
Berrak renksiz görünümü olan BOS besin ve enerji maddelerini iyonları taşıyan bir sıvıdır.

BOS kafatasının içindeki dört büyük kovuğu ve beyin kıvrımlarının aralarındaki boşluğu doldurur.

Beynin damar örgüsünü oluşturan dallanmış salkımlar halindeki kılcal damarlar tek katlı bir hücre tabakası ile örtülmüşlerdir. Bu tek tabakalı hücre topluluğu; iç tarafda kılcal damardan sızan plazma ile dış tarafda BOS ile temas halinde olacak şekilde tanzim edilmiştir. Hücreler arası sıkı bağlantı bölgeleriyle öyle sıkı sıkıya kenetlenmişlerdir ki; en küçük moleküller bile bu kapıdan izinsiz veya kontrolsüz içeri alınmaz. Kan-BOS ve kan-beyin engelini oluşturmasının yanında damar örgüsünde ki bu. hücreler adeta pınar misali beyin sıvısını sentezleyip ifraz ederler. Yaklaşık 150 ml. olan beyin sıvısı kainatda umumi tecellileri görülen Kuddüs ismine ayine olduğundan her 3-4 saatte bir yenilenir. Kan-hücre-BOS arasındaki iyon ve glikoz alışverişi ise tek kelimeyle harikadır.

Elektrik yüklü iyonlar hücre zarından ancak bir taşıyıcı vasıtasıyla geçebilirler. Hücre zarlarına yerleştirilen döner kapı misali taşıyıcı moleküllerin bir tarafından iyon içeri alınırken diğer tarafından başka bir iyon dışarı çıkabilir. Böyle bir taşınmada (iyon alış-verişi) azami tasarruf prensibine uyularak enerji (harcanmadan) gerçekleştirilir. Aynı tasarruf beynin yegane kullandığı enerji kaynağı olan glikozun içeri alınmasında da tatbik edilir. Diğer yandan C vitamini gibi nisbeten az ihtiyaç duyulan maddeler ise enerjinin kullanıldığı aktif taşıma ile beyin hücrelerine transfer edilir. Bu da beyin hücrelerinin sürekli ihtiyaç duymadığı maddelerin hücre içine alınmalarını sıkı şekilde kontrol etmeye destek olur.

Beyindeki artık zararlı maddelerin uzaklaştırılmasında da vazife alan damar Örgüsü devamlı aktif şekilde kendini ayarlayabilen filtreler olarak da iş görür. Bu kan ile beyin arasına yerleştirilen aktif filtreler sayesindedir ki beynimiz sıhhatli şekilde fonksiyonlarını yerine getirebilmektedir.

Hidrosefali ve beyindeki ödem oluşumu rahatsızlıklarının damar örgüsündeki beyin sıvısı salgısının sentez ve ifraz proğramının bozulmasından kaynaklandığı bilinmektedir. Beyin sıvısının ifrazının kontrolünü sağlayan mekanizmaların çalışma tarzını anlamaya çalışan araştırıcılar yakın bir gelecekte hidrosefali ve beyin ödemine karşı daha güçlü ve hususi ilaçların geliştirilebileceğine inanıyorlar. Ayrıca beyindeki bu gümrük kapılarının çok sıkı kontrol altında çalıştığına dair deliller var. Mesela virüslere karşı tesirli pekçok ilaç ve glikoz dışındaki enerji üretiminde kullanılan maddeler kan-beyin ve kan-BOS engelini geçememektedir.

Kudret-i Sonsuz'un kitap şeklinde yarattığı ve daima yenilenip tazelenen insan vücudu okundukça daha okunmamış binler sayfanın bulunduğunu görmekteyiz. İnsan vücudu hakkında şu âna kadar bildiklerimiz belki de bilmediklerimizin onda biridir. Ne dersiniz?